Hergü İstanbul Meselesi Yazan: Muhittin Birgen fhan harbindenberi çeyrek &- gır geçti. Yi4 tarihindenberi ilk defa olarak bu sene, İstanbulun imarı için bir takım tasavvurlar ve himmetler göze çarpıyor; ilk defa olarak, hükümet ketleri göze çarpıyor ve ilk defa olarak bir takım imar işlerinin başlangıç hare- ketleri göbe çarpıyor ve ilk defa olarak hükümetin İstanbula paraca yardımın- dan bahsediliyor. Geçen çeyrek asrın içinde, dünyanın en çok ihmal edilmiş o- lan şehirlerinden biri de İstanbul oldu. Çöyrek asır, İstanbulun üstünden, Tütu- betli, çürütücü, fırtınalı bir hava gibi geçti. İstanbul yapıldığı, imar — edildiği dereceden ziyade eskidi, çürüdü, bozuldu. İstanbulun bu mukadderatı bir zaman harbin eseri idi; bir zaman mütarekenin eseri aldu; bir zaman da, harabelerinin sltından silkinip çıkmak mecburiyetin- e bulunan bir memleketin umumi kud- zetsizliği arasmdadır ki imar bakımından Zaruri bir ihmal devri geçirdi. O zaman- danberi ilk defa olarak bu sene, İstan- bul bir takım imar teşebbüslerinin baş- Jangıcında bulunuyor. * Hiçbir imar, hiçbir yapma ve kurma hareketi programsız olamaz. Eğer İstan- bul için de bir programa ihtiyaç varsa, bence bu programın başına, her şeyden evvel mühim bir meselenin hallini koy- mak lâzımdır: İstanbulu kim imar ede- tek? Yahud, imar da demiyelim, İslan- bulu kim idare edecek? Devlet mi, bele- diye mi? Eğer devlet idare edecekse, o zaman bugünkü eskimiş belediye makinesini bir tarafa bırakıp işi doğrudan doğruya dev- let eline almalıdır. Böyle değil de, İslan- bul bir şehir ve belediye olarak kendi kendisini idare edecekse onun bülün haklarını ve salâhiyetlerini, bütün vazi- felerini ve mecburiyetlerini bir araya toplıyarak kendisine tam haklı, tam ga lâhiyetli bir belediye vermek itab ede- sektir. Ne zaman İstanbulun idare bü- Yüklerile konuşsam, ne zaman onlara şu veya bu işden bahsetsem, omuzlarını sil- kerek bana: — Ne yapalım, bizim elimizde bir salâ- hiyet yok ki... Derler. Sonra da ilâve ederler: «Falan ve filân meselede parayı biz vermiyoruz; yahud biz, ancak üçte bi- rini vereceğiz. Şu halde parayı verenin Btediği gibi yaparız.» Meselâ, İstanbul sokaklarındaki seyrü- şefer anarşisine dikkati celbetseniz, hâ- dise ve misal gösterseniz, bakarsınız ki İstanbul şehrinin büyükleri bu bahiste Hikâyette sizden ileri giderler. «Pekâlü, bunlar niçin düzelmez?» Cevab verirler: «Belediye zabıtası ü- terinde belediyenin salâhiyeti sırf lâlzi ve nazari bir şeydir!» «Ya tifo salgını?» dersiniz, Derler ki: *Ondan doğrudan doğruya Sıhhiye Vekâ- leti mes'uldür. Çünkü bütün teşkilât ni- Sai emir ve salâhiyeti oradan alır. İstan- Hul belediyesi elinden geldiği kadar para rermekle mükelleftir.. Biraz daha soralım: — İstanbul sokaklarını asfaltlama tec- fübesine giriştiniz. ve anlaşılan yukında bu iş başlıyacak. Bu demir tekerlekli yük *yrabaları bu halde kaldıkça bu iş beyhü- le bir zahmet değil midir? — Evet, derler; hakkınız var. Fakat, bu arabalara biz hâkim değiliz ki... İstanbulun varidatı bahsine geçiniz. Sörürsünüz ki modern bir şohrin hem şaridat kaynaklarını, hem de umumi hiz- Bollerini teşkil eden nakil vasıtaları e- şekicik kudreti ya devletin elindedir. ya- lud, şehir tarafından değil, devlet tara- İndan kontrol edilen şirketlerin elinde. Bu bal elbet caiz değildir. - Pexâlâ, buna itiraz etseniz ve şekrin alâhiyet ve haklarını şehre lade edecek tolları bulsanız olmaz mı? Ö zaman da size, bir takım - vakıâlar | leşkil eden bazı hikâyeler anlatırlar; me- telâ, köprü üzerindeki Kadıköy ve Hay- Karpaşa iskelesinin yenileştirilmesi — için belediyenin para vermeğe mecbur oldu- funu anlatıp <Alt tarafını da sen kıyas #ls derler. * Bütün bunlar doğru mudur, değil mi- dir? Şehirdeki şeylerden sizinle birlikte ve bazan sizden ziyade şikâyet edenler e dereceye kadar haklı ve ne dereceye Bir Amerikan gazetesi memleketinin petrol, demir ve ba- kır sanayiine hâkim olan fiç şahsiyetine müracast ederek muvaffakiyetlerinin başlıca âmili ne olduğunu sordu, aldığı cevablar yekdiğerinden farklı idi, fakat — İlk işeaztırar ve yoksulluk içinde başladıkları, nelicesi çıktı. Baldvin'in piposunu İçen adam Eskt İngiliz başvekili Baldvin geçen- lerde Vindsor sarayına giderken sarayın bahçesinde çalışan bir duvarcı, eski na- zırın yeni bir pipo İçmekte olduğunu gör- müş ve kendişine eski piposunu ne yap- tığımı soarmuştur. Sabiık başvekil de bu- nun üzerine güt ağacından yapılmış olan bu eski ve meşhur piposunu kendisine göndermiştir. Duvarcı şimdi sabık başvekilin başve- killiği sırasında en mühim işleri yapar- ken kullandığı bu pipoyu büyük bir itina ile istimal etmektedir. Resimli Makale: SÖON POSTA her üçünde de: SÖZ ARASINDA ı ıı HERGÜN BİR FIKRA | Bilmez olur muyum Kübik resimler yapan bir. vessam atölyesindeki insan resimlerini bir dostuna gösteriyordu: — Bunlar bazı tanıntnış şahsiyetle- fin portreleri! dedi. Ressamın dostu dükkatli dikkatli baktı. Hiç birini tanıyamadı, ressama sordu: — Sen bunlarım kim olduklarını Hiyor musun? — Bilmez olur muyum, Rem unut- ı mıyayım diyeş rerimlerin arkalarma, * kimlere aid olduklarını teker teker yazdım.. —— Beşizlerin babası Doktoru dava etti Kanadalı beşizlerin babası, çocukların | doktoru Dafveye karşı bir vazifesini sul- istimal davası açmıştır. Kendisini bilhas- sa küçüklerin servetini boş/yere israf et- mekle itham etmektedir. Bundan başka çocuklarına ana dilleri olan fransızca ye- rine yalmız ingilizce öğrettiği Için kü- çüklerin ana vo babalarile komişamadık- Tarımı, anlaşamadıklarını beyan etmek- tedir. Beşizler babalarının bu şikâyeti Ü- zerine mahkeme doktoru celbederek uzun uzadıya istintak etmiştir. Amerika efkâ- rı umumiyesi davanın sonunu merakla beklemektedir. kadar haksızdırlar? Bunları ince ve ha- kiki ölçülerile ölçmeğe kadir değiliz. Fa- kat, size verilen cevabların yarısı doğru olsa - ki muhakkak doğrudur - siz de bi- zim gibi bu işin bütün Gsakat tarafını pekâlâ tayin edebilirsiniz: — İstanbul, mes'ul bir sahibden mahrumdur. İstanbulda Osmanlı imparatorluğunun müzayikli bünyesinden kalmış bir şehir ve idare makinesi vardır. Bu makineyi gâh devlet, gâh belediye kullanır. Devlet mes'ul değildir, çünkü ortada belediye ve şehrin müstakil ideresi vardır; belediye mesx'ul değildir. çünkü onun üstünde de devletin daha şamil ve daha umum! sı- lâhiyet ve kudretleri bulunur. Bunların araşında İstanbula mahsus an'aneler var- dir; bunların içinde, rutin halini almış tatbikat vardır; bir kelime ile, her şey vardır; yalnız yok olan İstanbulun ida- resine hâkim bir prensip! İSTER İNAN, Dün çıkan İstanbul gazeteleri spor haberlerinin en mü- him kısmını güreşe tahsis etmişlerdi. Anlaşılan mütehassıs muharrirlerini de oraya göndermiş olacaklardı, fakat yazı- lârı arasında büyük farklar vardı. Meselâ: Kurun gazelesi: — Tekirdağlı İsveçlinin sırtını (1) dakikada yere getir- di, diyordu. — | İSTER - —. İstanbul devletin şehri midir? O zaman idaresi doğrudan doğruya devletin elin- de bulunmalıdır. Hayır, İstanbul, şehrin, şehirlinin ve belediyenin şehri midir? O zaman bir belediye cüz'ütamiınin balz ol- ması icab eden bütün haklar ve salâhi. yetlere sahib olmalıdır. İstanbul, eski va- ziyetinin hususiyetleri meticesi olarak, Osmanlı imparatorluğunun vefatından yirmi sene sonra, bugün, hâlâ bu iki ta- taflı görünüşünün içinde, anarşik bir bünyeye sahibdir. İstanbulun imarı için sarfedilecek himmetin, her şeyden evvel bu mesele üzerinde durması artık farzol- muştur. Bu meseleyi bir manada da, öte- ki manada da hâlletmek mümkün ve bel- |ki de müsavi derecede doğruduür. Doğru olmıyan hiçbir manada halletmemekte ve bu anarşik bünyeyi bu halde bırak. maktadır. Muhittin Birgen Son Telgraf: yazmıştı. İNAN, İş hayatında sermaye büyük bir kuvvettir, derler, doğru- dur, ilk adımlarımn atılmasını kolaylaştırır. Fakat bir çok ahvalde insanı tembelliğe ve sefahate de alıştırır. Hayata parasız ve sermayesiz atılıyorsamz — müteessir — olmayınız, yoksulluğun, mutlaka kazanmak mecburiyetinde bulunma- ran verdiği bir atılma, bir teşebbüs kuvveti vardır ki para sahibinde mevcud değildir. İSTER İNANMA! — Tekirdağlı rakibini (5) Gdakikada yendi, cümlesini Tan gazetesi ise yenme müddetini daha ziyade uzatarak: — Tekirdağlı rakibini (18) dakikada ezerek mağlüb et- miştir, bükmünü vermişti. İSTER İNANMA! Sözün Kısası Yazt Çok Olduğu için Bugün Konamadı j Çin - Japon harbi Yeniden kızıştı Hankeu 2 (Resmi tebliğ) — Bütünt gün muhtelif noktalarda ezcümle Tai « erşvang'ın şarkında, Pihsien'in şima « linde ve Tançeng'in garbında devam e- den muharebelere rağmen Çantung'un —uımhrdc Çinlilerin vaziyetinde her « i clik olmamıştır. Salâhiyettar askeri makamların bil« dirdiğine göre, Nisan ayınınm ilk on beş günü zarfında Çinde 30 — bin Japon gakeri ölmüş ve 1500 kişi esir alınmış« tır. Düşmandan alınan ganaim arasın« da 4700 tüfek, 200 makineli tüfek ve mühim mikdarda cepbane vardır. Bir Japon askeri treni havaya uçuruldu. Pekin, 2 (AJA.) — Pekin - Hankow şimendifer hattında münakalât 50 da- kika süren bir inkıtadan sonra tektar başlamiştir. Japon tayyareleri dün Şuşov'un şi- malinde bu hattın raylarını sökmeğe v& Viliho'dak! şimendifer köprüsünü ber « hava eden çeleleri dağıtmağa muvalfak olmuşlardır. , Emin bir membadan öğrenildiğine göre bir Japon askeri treni 29 Nisanda Şuşov ile Liuliho arasında havaya u « çurulmüştür. Facia kurbanlarının ade- di malâm değildir. Ekalliyetlere aid dini müesseseler başka işlerle meşgul olamıyacaklar (Baştarafı 1 inci sayfada) Mectlis umumi hoyetine sevketmiştir. Ö nümüzdeki günlerde tab ve teksir edile rek azalara dağıtılacak olan bu lâyika €& hemmiyetli esasları ihtiva ctmekledir Lâyiha ayın onundan sonra umumi he yette görüşülecektir. S Yü " Ekalliyetlere aid dini müessese' « Ğ darosl hakkında hükümetin hazırlıyar a) evvelce Meclise vermiş olduğu lâyihanın ayrı bir kanun olarak tedvin edilmesin, lüzum görülmemiş ve bundaki hükümler madde halinde cemiyetler kanunu lâ yihasına ilâve olunmuştur. Bu münasa betle «kült» kelimesi de lisanımıza Fabu olunarak Iâyihada dinf müesseseler tâbi ri «küli müesseseleri> olarak zikredil miştir. Lâyihaya ilâve olunan maddeye gört kült müesseseleri münhasıran diri me Trasim ifasile iştigal edecekler, hastane eytamhane, mektebler vesaire gibi hayıı müesseseleri İdare edemiyeceklerdiz. TEŞEKKÜR Yedek Sübay Okulu yedinci bölüğün: den reş'et eden sayın gençlere: Sizlerle birlikte askerlik tahsilini yap makta iken haslalanarak 11 nisan 938 ta- rTihinde içinizden ebediyen ayrılan oğlun 20850 numarada kayıtlı Reşad Oruzun gö nüllerinizde yer tutan hatırasına bir hür meti mahsusa olmak üzere çıkarmış olduğunuz broşürden bir nüshası okulun çok değerli komutanı tarafından bara it haf olunmuştur. Oğluma karşı besledi ğiniz derin muhabbet ve hürmetin bi suretle de yeni bir tecellisini görmel benim için en büyük medarı teselli ol muştur. Hepinize karşı duyduğum min net ve şükran hislerini alenen fadı atmeği borç saymaktayım. Merhumun Amasyada mukim babast R—M binbaşı İsmail Oruz Danigel Parolanın Elmasları çalındı Soun günlerde Fransanın Kan şehrine gelen tanınmış sinema yıldızı Daniyel Parolanın 3000 lira kaymetinde olan el- mMasları, meçhul bir hırsış tarafından ça- Tnttuştar. Amerikada müstakbel babalar koleji Amerikada yeni bir kolej açılmıştır. Bu kolejin hususiyeti yalnız müslakbel babalara münhasır olmasıdır. Bu yıl ilk mezunlarını veren ba kolejden 46 talebe çıkmıştır. Dört haftalık kurlarda, çocuğa banyo yapmaya kadar öğrenen talebeden kolej müdürü, ziyadesile memnundu: ve: «— Erkek talebe bu dersleri, kadınlar- dan daha çabuk öğrenmektedirler» de- mektedir. Macaristanda çocuklara numara veriliyor Macaristan hükümeti yeni doğup nüfu- sa kaydedilecek çocuklara sıra numarası konması hakkında bir kanun neşretmiş- tir. Bu sıra numarası bütün hayatlarında isimlerile birlikte zikredilecek ve bütün evraklarında bulunacaktır. Hükümetin bu tedbiri almasının sebebi isimlerin birbirlerine benzemesinden do- layı ileride zuhur etmesi muhtemel olan karışıklıklardan kurtulmak için imiş! L s.) v Üa | D. &| 05| & | 57 n p16 c