HAM Gazetelerde resimler çıkıyor: «On beş yirmi çocuk bir araya toplan- maşlar. Belli ki elbiselerinin kumaşı ây - nidir. Ve aynl tarzda dikilmiş. Kiminde kollar parmaklara kadar iniyor, kiminde dirsekte kalmış. Kiminde paçalar yerle- ri süpürüyor, kiminde diz kapağına çık- miş 'Ye onların önlerinde giydirenleri gö- rüyoruz. Siyah elbiseli erkekler ve kürk mantolu bayanlar. « Onlar böyle bir resim çektirmekle: — Sağ elin verdiğini sol elden sakla! Sörzünün tastamam zıddına iş gör - müşler. — Biz yaptık, işte bu çocukları biz giy- dirdik, diye Öövünüyorlar ve gösteri - yorlar: — Biz giydirmesek çırılçıplak geze - cek olan çocuklar işte bunlardı. * Bir arkadaşım yanıma geliyor: — Zelzele felâketzedelerine yardım et- miye kaç hamiyetli vatandaş gitti, diyor, Kızılaydan “başka hangi hususi teşkilât onlara el uzattı? Hangi kadın gidip ora - da anası ölmüş bir çocuğu kutağına alıp izitti? İYET Cevab veriyorum: — Bu mümkün, fakat biraz teşvik lâ - zım. Bir başka arkadaş atılıyor: — Teşvik eder mahiyette bir makale yazmalı. Daha başka bir arkadaş: — Hayır, hayır, diyor. Biraz sert dav- ranmalı. Her zaman iyilik etmek iddia- sında ne duruyorsunuz. Zelzele felâketine uğrıyan vatandaş sizi bekliyor! 'Tarzında bir yazı yazılmalı! Biraz evvel başladığım ve bitiremedi - ğüm yazının mevzuunu hatırlamıyorum: — Hayır diyorum, ne okşayıcı, ne de sert bir yazı. Ben kısa bir cümle ile işi hallederim. — Kısa bir cümle mi? — Evet, gazetenin göze iyi görünen bir yerine: «Muharririmiz ve fotoğrafçımız zelzele mahallindedirler» Cümlesini koyalım. O zaman matlüb hüsl oludr. Bir çok hamiyetli insarilar zelzele felâketzedelerine yardıma koşar- lar. İsmet Hulüsi (— Bunları biliyor mu idiniz? — | Erkekler de eskiden kadınlar gibi manşon kullanırlardı Kadınlar gibi er- t keklerin de vakti- le ellerini içine &0- kup ısıtmak için manşon - taşıdıkla- rını biliyor muy- dunuz? — Mançon kullanmak erkek- Jerden çok sonra kadınlar arasında moda olmuştur. * Domino nasıl icad edildi? zamlarına riayet- hücreye hapsedilmişlerdi. Vakit — geçir- mek için bir takım taş parçalarını dört köçe bir hale koymakla meşgul olmuş, ü iki Fransız papazıdır. Bunlar, bulunduk- ları manastırın ni- Yılanın en büyük düşmanı kirpi ve leyleklerdir Kirpi ve leylek- B le yılanın en - bü- ğ yük düşmanıdır- lar. Fakat yılanın — « leylekten ve kirpl- den daha büyük bir düşmanı var- dır. O da tavus ku- Şudur. Bazan bu hayvanların yılanı ü yemek için çarpıştıkları da vakidir. Almanyada im;z ve numaralı sokaklar Alkmanyanın Man p haym şehrinin so- kakları, Amerika- da olduğu gibi i- simsizdir. Ekserisi numara taşır. Ba- ziları da — alfabe sonra bu taşların üzerine muhtelif mik- darda siyah noktalar resmetmiş ve böy- lece kendi kenâilerine bir oyun icad et- mişler, cezaları bittiği zaman, bu icadla- rını diğer papazlara da söylemişler. Yeni oyun büyük bir rağbet kazanmış. Papaz- lık hayatında birisi işini bitirdiği zaman Tâtince Benedikamüs Domino demek â- dettir. Papazlar bu oyundan sonra da ay- ni kelimeleri söylerlermiş. Böylece, iki cezalı papazın icad ettikleri adsız oyun Olıngucı;larıma Cevablarım Samsunda Bayan G. İ. ye: — Karısını bırakarak başka bir ka- dını takiben uzak diyarlara gitmiş bir erkek nadir görünen bir tip değildir. Kısa bir zaman sonra dönerek karısın- dan af dilemesi ve istediği affı istihsal etmesi de arasıra görülen vâksalardan dır. Fakat gaybubetini senelerce uzat- tıktan sonra: — Biraz daha sabret, ben bu bağ - dan elbette kurtulacağım ve elbette gene sana avdet edeceğim, derse nor - malin fevkine çıkmış sayılır. Ya hastadır, yahud da yaptığı ci « mayeti katmerleştirerek istihzaya te - şebbüs etmiştir. Hasta veya <«sadik» me olursa olsun genç bir kadına biraz aha sabretmesini tavsiye edemem. 30 dncu yaşına basan bir genç kadının hayatında sevmek, sevilmek, anne ol- yuva edinmek için daha ancak on & kalmıştır ve artık yıllar yıl döğil ıllhw._ll,nlmlmn. evlen. sana bir ev Kamboc kralının ismi Kamboc kralının ismi, dünyanın uzun isimlerindendir ve şu şekilde yazılır: Pr& Bach Samdach Prea Sisavatmoni- vong Chamchakrapong Harireach — Bar- minthor Phouvanay Krayk&ofa Coulalay döşeme, bir revanş borcu vardır. Sas- dete bir an evvel kavuşmalısın. Diğer taraftan hakkını teslim ederim: Talâk bizde bir hayli formalitelerin doldu - rulmasına bağlıdır. Hükmün istihsal! yıllarca sürebilir. Ve bence, barış dai- ma mümkün olduğu için ipin çabuk kırılmaması da doğrudur. Fakat hâki- me geniş salâhiyetler verilmiştir. Der- dini anlatabildiğin, iddianı isbat ede- bildiğin takdirde hükmü kısa bir za - manda istihsal edebilirsin. Si Sarıyernde Bay (P. D.) a: Okuyucularımın suallerine verdiğim cevablarda müstear da olsa bana ver- dikleri isimleri aynen kullanmıyarak ilk harflerini kullanmakla iktifa edi - şimin sebebi bir masumu her vakit çı- kabilecek bir lâtifecinin şerrinden ko- rumak arzusudür. Sizin isminizi veren bir yabancının size ald bir hikâyeyi anlatmadığını nasıl bilebilirim? Bah - settiğiniz vak'anın bahsettiğiniz şekil- de yazılmış olmasının sebebi de bu - dur. TEYZE Eski bir ceketten Çıkan servet Kadıncağız ceketten 26 bin liranın döküldüğünü görünce bayıldı - De Jong Hâdise Batavyada, De Jong isminde İnamuslu bir memurun bir eskiciden kullanılmış bir ceket satın alması ile başlamıştır. Ceketin, kocasının vücüdüne uygun gelmemesi üzerine Jong'un karısı ma- kası almış ve icab eden tashihleri yap- mak için dikişleri sökmeğe koyulmuş- tur. Tam kol yenlerine gelince makasa karşı bir cismin mukavemet ettiğini sezmiş, parmaklarını sokunca eline bir kâğıd İişmiş, çıkardığı zaman bunun 1000 florinlik <takriben 900 lira> bir banka kaimesi olduğunu görmüştür. Hayret içinde araştırmalarına devam eden kadın, bu nevi parılardan tam 29 tane bulmuştur. Bu suretle ceketin ko- dunda gizli bulunan 26.000 lirayı mey- dana çıkarmıştır. Bu vaziyet karşısında, balkonda tatlı bir öğle uykusu kestiren kocasını ü- yandırmak için bir feryad koparan ka- dm heyecanına daha fazla hâkim ola- mıyarak düşüp bayılmıştır. Kocası ev- welâ bir felâket vukuâ geldiğini zan- mederek yerinden fırlamış. Ve derhal başlarına konan saadeti anlamıştır. * Karı koca bunun üzerine güzel bir plân kurarlar. Madem ki paraları var- dır, ömürlerini bu müstemlekede çirmektense Amsterdama, anavatanla- Tına dönecekler ve orada güzel bir dük- kân açarak ömürlerinin sonunu rahat- lık içinde geçireceklerdir. Ve bu hülya- larmı da hakiketleştirirler. Fakat heyhat! Buraya kadar kendile- rine gülen talih, birdenbire onlardan yüz çevirir. Bizim hâdise kahramanı Memurun çalışmakta olduğu müessese, nasılsa De Jongun tbirdenbire 26.000 florine sahifb olduğunu öğrenir, İşin tecli, bu paranın eski bir ceketin koli dan çıktığına da kimse inanmaz. Herkes kendisinin bu parayı dolandırıcılık ve- yahud hırsızlık yasıtasile ele geçirdi- Bine kani olur. Neticede de mes'ud adam hapse atı- .| lır. Bereket bu hapis hayatı da iki gün- den fazla sürmez. İkinci günü akşamı Batavyadan gelen bir telgraf işi aydın- latır: «De Jong masumdur. Vaziyet tavaz- İzuh etmiştir. Düştüğümüz haladan do- layı af dileriz.» Böylece De Jong Amsterdama yerle - şerek tahayyül ettiği mağazayı da açar. Meğer bu eskiciye satılan ceket, Van Menem isminde bir aileye aidmiş, Ce- ket bu aileye mensub ve hasi ihtiyar bir adamın i cağız ölünce, eskiciye satılmış, oradan da De Jang'a intikal etmiş, Van Manem ailesi parayı geri almak için mahkemeye başvurmuş. Diğer ta-| Tarihten sayfalar : Bir Padişah ve veziri #0 * Abdülâziz zamanında sarayın israfı yüzünden imparatorluğun borç - | landığı para 248,633,825 altın lirayi, yani bugünkü paramızla iki buçuk milyarı buluyordu. Yazar : Kadircan Kaflı 1872 senesiydi. Sadrazam Âli Paşa ül- müştü. Sultan Abdülâziz bu değerli vezi- ri bir türlü sevememişti, çünkü O — sağ kaldıkça dilediği gibi istibdad yapama- mıştı. Avrupadaki kırk yedi günlün seya- hat esnasında Fransa ve İngiltereyi ge- zen bu zat onların kendi imparatorlu- ğündan ne kadar ileri olduklarını görüp te yetişmek için her fedakârlığı yapacağı hâlde bir nevi (Megalomani) ye tutul- muştu. Sarayın israfı dehşetli artıyordu; fakat para bulamıyordu. Çünkü Tanzi- mattan sonra padişahlara mahsus - olan (ç hazine) kaldırılmış, muayyen tahsi- sat kabul edilerek devletin büdcesi tayin olunmuştu. « Rus sefiri İgnatiyef padişah üzerinde tesir yapıyordu. Bulgaristanın elden çık- | ması için yaptığı bir lâyihanın tatbikini istiyordu. Bu lâyihaya göre nahiye mü- dürleri yerli halk tarafından intihab olu- nacak, kale ve hududlardan başka yerde asker bulundurulmuyacaktı. Umumi ver- ginin ancak yüzde önu devlete verilerek bakiyesi memleketin imarına ve bilhassa milis teşkilâtına harcanacaktı. Böylelik- le Bulgaristanda Bulgar nahiye müdür leri iş başına geçecek, Bulgarlar silâhlan- miş olacaktı. Rus sefiri padişaha hoş görünmek içi — Türkiyede hükümdarın yerine o sü- lâleden en yaşlı olan geçer. Bu çok yan- lıştır. Bütün Avrupada ve diğer memle- ketlerde hükümdar ölünce onun yerine en büyük oğlu tahta çıkar. Şehzadeniz Yusuf İzzeddini veliahd ilün etmeniz pek uygun olur. Diyordu. Zavallı pehlivan yapılı padişah bun- lara aldanıyordu. O kadar ki bir gün: — Rus sefirinden başka hakiki dostum yokmuş! Demişti. Abdülâziz yeni sadrazamını seçeceği zaman derhal Mahmud Nedim Paşayı ha- . Bu adam bahriye nazırı olduğu sı- rada ona donanma tahsisatından paralar ayırarak takdim etmiş, göze girmişti. Üs- telik onu istibdada teşvik etmişti: — Efendimiz, siz bir müstebid padişah- sınız. Her fermanınızı ieraya muktedir- siniz! Demişti. Böylelikle Avrupada meşruti idareye tâbi hükümdarlara benzemencesi Tâzım geldiğini anlatmıştı. Mahmud Nedim Paşa sadrazam olür olmaz bir tek maksad uğurunda çalıştı: Her ne pahasına olursa olsun padişahı memnun etmek. Esasen mevkiini muhafaza edebilmek için bundan başka çare olduğuna nana- mıyordu. O tam manasile Deli İbrahim ve dördüncü Mehmed devrinin adamıy- dı. İktidarı alır almaz yaptığı işler bunu AÇIkça gösterdi: F&kiden sadrazamlar kendilerine rakib olanları ve sevmediklerini İstanbuldan uzağa sürerlerdi. Bu #det otuz beş sene- denberi (Tanzimat hattı hümayunu) ile ortadan kaldırılmıştı. Mahmud Nedim Paşanın elinde o kötü âdet hortladı: Serasker Hüseyin Avni Paşa İspartaya, ğunu ileri sürmüş. Neticede mahkeme, Felemenk kanu- nunun «her hangi bir adam tarafından n- |meydana çıkarılan bir hazinenin yarısı kendisine verilir» hükmüne istinaden bu paranın 14.000 florininı De Jong'a iade eder. 10.000 florinini Van Menem silesine, 5000 fiorinini de eskiciye ve- raftan eskici de bu paradî hakkı oldu-irerek işi kapatır. Bacaksızın maskaralıkları : İsmail Paşa Trabzona sürüldüli Eski maliye nazırı Şirvani Rüştü Paşatfi sürgünlüğüne sebeb veliahd Murad köşküne giden Kurabağalıdere caddesi düzeltmiş olmasıydı. Bunlardar başli birçok yüksek devlet memurları da süf güne gittiler. Bunların rütbe ve nişanld! da alınmıştı. Devlet dairelerindeki küçük me lardan bir çoğunu (bokka ve kalemi ni ellerine vererek) kovdu. Valileri dama taşı gibi oynalıyord? Meselâ Suriye valisi Raşid Paşayı h (Hersek), he mde (Karahisar) valisi yaffi tı. Bağdada tayin edilen bir valiyi, het Musula vardığı sırada (Bosna) ya kalö rıyor; (Basna) valisini Basraya gönüü riyordu. Tanzimattanberi kaldırılmış olan e$f iç hazineyi yeniden ihdas etti. Böyleli millet padişahın elinde (sağmal inek) farksız kalıyordu. Tütün inhisarı o zaman devletçe ediliyordu. Saraya toptan ve büyük darda para vermek maksadile bunü senede dört yüz bin altın lira mukaâb de (Hristaki Zoğrafos efendi) ye İ! ti, Fakat saraya bir türlü para yetmiyö :|du. Bu sefer Galatalı bir takım Ecmi” ve Rum sarrafla: sıtasile yüksek 1487 Terle borç almaya başladı. Döveleyin (Ü manlı maliye tarihi) adındaki eserli” göre Abdülâziz zamanında impi y ğun borçlandığı para yekünu n kırk sekiz milyon altı yüz otuz üç bin & kiz yüz yirmi beş) altın liradır. Bugi kü paramızla iki buçuk milyar lira ki diğer taraltan eski borçli âtleri şöyle dursun, faizleri bile rilemiyordu. Mahmud Nedim Pauşa B nun da kolayını buldu! Basiret gazetesi sahibi Ali efendil İstanbulda yarım asır ismile neşretii Kküçük kitabda şu satırlar vardır: «Mahmud Nedim Paşa bir gece beni FŞ rattırıp saat beşle Şehzadebaşındaki # Saffet Paşa ile Âmedi Mahmud Bey V lunuyordu. Kendisi Mahmud Beyin zasile üç satırdan ibaret bir kâğıd Bunu şimdi alıp yarınki çıkacak (BW ret) in en başına koyacaksın, «Şayed 3 redilmeden bir tarala ihbar edersen berbad ederim> diye tembih etti. Der” Basiretin başına konulup ilân edildi. *” ali: «Devleti aliyenin şimdiye kadar mekte alduğu konsolid faizlerinin (67? olması cihetile bundan böyle devlet lân tarihinden ren nısfını ve! karar vermiş ulduğu resmen ilân olutü” idi. Bu ilân üzerine bir gün evvel lidin piyasada fiatı &lll altı kuruşta derhal otuz altıya tenezzül etmiş | gün İstanbul borsası karmakarışık 0? hattâ bazıları intihar bile eykmiştlrı". Avrupada gürültü koptu. Borsalaröi” — Türkler bizi dolandırdılar! Diye bağırıyorlardı. Mahmud Nedim Paşa denizin altif” veya üstünde birçok sivri kayaların © Tunduğu bir sahada gemisini rasigelt re eden şaşkın bir kaptana benzemişti- Bu arada gazetelerin de kendi evil çalışmalarını istiyordu. Hâdiselerin arasına yayılmaması suretile o hâdis vukubulmamış sayılacağını sanıyor çihetten de avcıyı görünce başını KW lara sokan devekuşunu andırıyordu. | Fakat bunu dinletemedi. (Devamı 12 üncü sayfada) Bahçıvanlık I