- SURERELERR P Ğİ yediğ Alsan 46 Yedek Subay Okulunda altı ay Bu tarihi ve mukaddes çatının altında geçen günler, her Uzerime öyle göğüs kabartıcı, sevinçli bir vazife aldım ki, birkaç senelik, mat- buat hayatımda, bu kadar memnuniyet ve gurur duyarak candan çalıştığımı bil- Mmiyorum. Yedek Sübay okulunda Türk komulan, ve sübaylarına has asalet ve nezaketle beni makamına kabul eden Bay Şükrü Mekteb hakkında bir senelik iİntı- z nelerdir? diye soruyorum: k kaşları altında sakladığı, kes- kin manidar nazarlarını, yüzümde gez direrek, tatlı bir sesle: — Mekteb sdaki intibalarım iyi hem de çok iy diyerek ilâve ediyor: Burada mektebden, Türk şerefinin kaynağı olan, asil ordumuzda vazife ala- cak sübay namzedlerini kasdediyorum. Tarihler yaratan asalet ve kahramanlık timaali olan, en eski, en büyük bir ulu- sun, Türkün çocuğu ve sübayı olmakla onlar ve biz ne kadar iftihar ets*k yeridir İşte anlarladır ki; Türkün istiklâli, şe- Yefi, refah ve emniyeti neye malolursa olsun korunacak ve bu vazife onlatca her şeyden, her şeyden üstün tutularak, icas bında şahsi menfaat, hattâ şahst yaşayış- lar bile hiçe sayılarak yalnız ve yalnız watanın selâmeti için bu kütlenin, dolayı- sile bu ordunun her şeyi yapabileceğine, boen bir kopnutan sıfatile şehadet ederim. Bir kelime ile: Onlara güveniim fazladır. Bugün ordu hayatında olduğu gibi, ya- yınki sivil mesleklerinde de muvaffak ol- malarını, her sahadaki varife ve işlerin. de Türk varlığının, Türk istiklâlinin, 'Türk mukaddesatının daima korunması için bütün kalblerin bir çarparak canla başla çalışmalarını diliyorum.> * Bundan, tam altı ay evvel kapısından girdiğim, memleketin iftihar edeceği mü- nevverleri sinesinde toplıyan, onlara va- tanın müdafaa ve selâmeti için icab eden feyzi veren bu mukaddes mektebde gör- düklerim yalnız bir sahada kalmadı. Burada münevver gençliğin iyi bir sü- bay yetiştirmesi için lâzım olan onları bu mukaddes vazifeye bütün kalblerile bağ- liyan her şey mevcuddur. Burada geçen günlerin manasını ve kıymetini anlıya - bilmek için o hayatı bizzat yaşamak lâ - zımdır. Gelin şimdi, isterseniz, size bir sabah şafakla beraber yatakhanede açılan göz- Terimin, o günün akşamına kadar gör- düklerini hülâsa edeyim: z Uyanış ve temiz bir salon. Bu salonun İki fında muntazam dizili karyo- Jalarda, derin bir sessizlik içinde mışıl Mişil uyuyan vedek sübay talcbeleri.. Dış koridorlarda çınlıyan, tiz bir boru sesile somyalar cırdıyor ve her karyo- ladan bir anda fırlıyan gençler kurulmuş bir makine intizamile pijamalarını çıka- Yıp mekteb elbiselerini giyiyorlar. Yatak- hanede işini bitirenler koridorlara — çı - kiyor; mekteb radyosunun sabah neşri- yatı olan güzel bir müziğin ahengine u- yarak - binanın her tarafında hoparlör tettibatı yapılmıştır - ikinci kattan, alt kat koridorlara, buradan da sabah tuvâ- Jetira #ağılıyorlar, Bi . — ——— — Yedek sübaplarımız dan bir grup re umumi! bir mesele veriyorlar, Bu me- İ 8 sele evvelâ paftalar üzerinde nazari bir <| - gekilde halledildikten sonra süvari, piya- İ de, topçu, nakliye sınıfları kendilerine Güşen vazifelerin - ameli suretce - tatbi- katı için araziye yayılıyorlar. Artık herkes dikkat kesilmiştir. Üzer- & lerine düşen vazifelerin lâyıkile yapıla- — bilmesi ve bunun sükünetle, muvaffaki - yetle neticelenmesi esastır. Dağlardan, tepelerden inenlor, sarp ka- yalıklara tırmananlar, nihayet vazifele - rini bitiyirorlar, çalışma saatlerinden son- ra verilen öğle paydosunda herkes, mu - #affak olmanın, öğrenmenin hâsıl ettiği se vinçle, yemek paketlerini açıp, bir ağaç gölgesinde, bir dere kenarında, bir dağ yamacında yemeklerini güle oynaya ye- miye başlıyor. Öğleden sonra da ayni neş'e. dikkal ve intizam içinde tatbikata devam edilir. Mektebe dönüş Akşamları mektebe dönerken, günün kazandırdığı muvaffakiyetlerin, sevince kalbolmasile çınlıyan diri ve taze sesler İ | İ Mekteb Komutanı Kurmay Albay Şükrü Kanadlı Elini yüzünü yıkayıp, traş olan, temiz | bütün yolları sarıyor: yüzlü gençler, biraz sonra çalan ikinci boru sadasile bahçede bölük halinde di- zilerek kahvaltıya gidiyorlar. «Biz yedek sübaylarız, 'Tü gönülden vurgunuz, Başında gün tuğ olan «Tatbikat var'» Türkoğlunun erine.» O gün ders yok.. kahvaltıdan dönen ta- şarktatle mekteb kapısından giren genç- lebeler, bölük odalarına uğrıyarak öğle |)., üzerlerindeki techizatı - silâhhaneye yemeğini havi kumanyalarını alıp silâh- bırakarak, akşam içtimaında hazır bulu: haneye techizat kuşanmaya koşuyorlar. nuyorlar. İstiklâl marşile başlıyan yokla- Kaputunun önünü kaldıranlar. matra- yadan sonra, üçer kişilik yürüyüş kollari- larına su dolduranlar, çantalarını düzel j iden talebe- tenler bahçede içtima yerinde toplan: de yemekbanalere intizamla' giden talei yorlar. Burada sabah yoklamasını yapan | Nih önlerine konan yemekleri büyük işti- bölük sübayları, bölüklerinin haşına ge- |ha ile yemeleri, en iştihasız insanı bile çiyorlar, tayin edilen tatbikat yerine ha-| imrendirir. Hele mektebin meşhur plâki reket ediliyor. ve aşuresi olduğu akşamlar, talebe ara- Caddelerde büyük bir intizamla marş- | Siında adetâ şenlik yapılır. lar söyliyerek yürüyen bölükler, şehir Gece istirahati dışındaki arazide toplanıyorlar. Orada| Yemekten dönenler, mektebin istiyahat tabya hocaları, riyaset ettikleri bölükle-| salonuna ve koridorlara yayılırlar, Artık gencin kalbinde ebedi bir hatıra olarak kalacaktır tub yazar, istiyen arkadaşlarile görüşür, istiyen koridorlanda dolaşır. Radyo da gene neşriyatına başlar. Yatakhanelere çıkış Her şeyde olduğu #ibi, büyük bir Inti- zamla yatakhanelere çıkan talebeler, gün« lük mevzulara dair espri v« şaka- larla soyunarak, ağır bir makamla öten (yat borusu) ile beraber somyalı karyo- Talarına uzanırlar. Artık bu saatte bütün mektebi derin bir sessizlik kaplamıştır. * Mekteb sıralarından ayrılalı uzun yıllar geçen, bugün artık çoluk çocuk sa- hibi olmuş Mmemur, fen ve ilim adamı, tüccar, edebiyatçı, hülâsa her nevi mes- tek sahibleri bu tatlı mekteb ve askerlik hayatına öyle güzel intibak ediyorlar ki. En candan arkadaşlıklar — hazandıran bu hayat, onlara maziye karışan çocuk huk ve mekteb hatıralarını, hayal olan c ki günlerinin kalblerinde kalan izlerini tekrar anmalarına, © günleri tekrar ya- şamalarına en güzel bir vesile oluyor. Ben, burada geçirdiğim yarım yıllık gamsız hayatıma: «Ömrümün en güzel gt çen günleri» demekten kendimi alamır yorum, 'Talim ve terbiye, ameli, nazari meslel dersleri, yürüyüşler, tatbikatların deva- mı, atışlar, bu arada okul komutanınız! hepimizin kalbinde yer eden mücssir söz leri ve sempatisi ve nihayet imtihanlarlk sona eren bu altı aylık ömrün nasıl geç tiğini anlamadan, buradan ayrılırketi mektebin değerli komutanı Bay Şükrü Kanadlıya ve bütün sübaylarına, içiti sızlıyarak bu sayfada veda ediyorum . Şurası da muhakkak ki: Benim gibi, ikd bine yakın genç, yarmın sivil hayatında belimizi büken, saçlarımızı aklandırat meşgaleler içinde, bu güzel ve unutul maz günlerin hayalini daima arıyacağı Ordu meğer ne güzel bir mektebmiş! Orada hepimiz hayata atıldıktan sonrs toplandık, zamanında eski günlerimiziü haşarı çocukluğunu yaptık; zamanındâ askerliğin ciddi disiplinini bütün benliğt mize sararak yarının büyük işlerini bt şarmaya namzed olduk. Rahmi Karaca bu saatten sonra okulda yeni bir âlem başlamıştır. Salonun bir köşesinde çalan akordiyo- nun etrafına toplanan bir grup çarkı söy- ler, ötede diğer bir grup keman ve mandolinlerle memleket havaları çalar, bir bağlama veya cümbüşe refakat eden el çırpmalarile Anadolunun temiz ço - cukları kalkıp zeybek oyunları oynıyarak eğlenirlerken bir taraftan da mekteb raı yosunda şarkılar söyliyen güzel sesli bir arkadaş bütün koridorları çınlatır. Hülâsa bu saatlar mektebin her tara- fının müzik, neş'e ve kahkahülarla dolu olduğu zamanlardır. Gece mütaleası Günün yorgunluklarını unutturan bu tatlı saatlardan sonra gece mütaleası baş- lar. Bütün talebe gene büyük bir ciddi- yetle sınıflara girerek derslerine — çalı- şırlar. Bir saatlik mütalea ile nihayete e- ren günlük messai, tekrar talebenin ser- bestiyetini ilân eder. İstiyen oturur, mek- 'Topçu tatbikatı ve tatbikata neza ret eden Şükrü Kanadlı izahat alıyor