Nisan Modern felsefenin babası ahşmıştı ki, görünce Ayar edi BON POSTA 1887 yılında kadıı iskemle, hem de elbise va- Yilesini gören elbiseler giyerlerdi ar hem (| VWHAY WE LEFT WELEST eealeneşini Bu garib kitabe bir karı Dünyanın en bü - yük yumurtası nesli munkariz olmuş Madagaskar kuşla - yından birinin yu - murtasıdır. Bu yu « amurtanın uzunluğu 40 santimetre ka - yarılıdır : Amerikanın kuvvet ve adalt güzel- llk modeli olan Şarl Çocukluğunda bünyesi gayet za- yi bir çocuktu. 17 yaşında iken, dektarlar kendisine merdiven çık- mayı menetmişlerdi Prusyalı Kant untazam- o kadar derini onu di Sâki Meşhur zelzeleler 1906 da San Fransisko bir dakikada harabeye döndü. Enkaz altında yüz bin kişi can verdi. 1923 de Japonya- daki zelzelede de 150,000 insan öldü ve 500,000 ev yıkıldı Yazan : Kadircan Kaflı Hindistanda son senelerde vuku bulan bir zelzelenin topra ğa gömdüğü bir şehir elgraflar Kırşehir havalisinde|sayısı (120-200) bin kişi kadardı. Zelzele|evvel bu zelzeleye aid bir film İstanbul & heyetlerinin de yola çıktığını öğre- !rğ tabil felâketlerin en sinsi, en E![f bir Pek durgun, sessiz zamanları seçer F EE Varlar L'lu:lm,. dışarı fırladıkları görülür, En DŞE : # Bahçelerde, yağmur altında veya kalınır. ve 16 zarar verir. Son zamanlarda 'eyi VFeri talıyıylü da h"hlllm ve faydası mühim sayılmı- * Daha ziyade Japonya gibi zelzele- Bin Ye .:':“lık olduğu mıntakalarda evlere ğ TAZ İşe yarıyor. Kirşehtr Tatırla temenni ederiz. U sırada tarihtekl meşhur zelze- Bün, leler ların h:“’(k 526 Benesi, ydi. Bizans h di » N imparatorluğu a Yükarı bütün Akdeniz sahillerine sa - . Yük bi Sirada Akdeniz etrafında'bü -| çıkı. Limanda bir çök kazalar oldu. A « Zelzele oldu. Bir çok şehirler, ka-|teşler içinde ve enkaz altında ölenlerin yıkıldı. Ölen insanların |sayısiı yüz bine varıyordu. Bir Kkaç sene Sabalar ve köyler bir zelzele olduğunu haber ver-| İstanbulda da epeyce mühim zararlar Yıkılan evler olduğu, iki yüz kadar| YaPtı. Hattâ şimdiki Ayasofyanın yerin- h—llıwm’w. Derhal yar-| de olan eski Ayasofya da sakatlandı. haberler memlekette derin akisler| d& iki yanardağın bulunması, bunun baş- olanıdır. Bir fırtma veya kasırga| SO alev ve lâv saçtı. Yıkılan köy ve ka- Gelmeden evvel görünmez. Yangın Stbaların enkazı altında altmış bin kişi başlangıcı yoktur. Hattâ ekseri -| AT verdi. Zaman nsanları bastırır. Karanlık| ? Lizbon şehrinde olan zelzele de pek _. sıcak yataklarımızda rahat ra- meşhurdur, Yerler o kadar şiddetli sar - Üyürken birdenbire yer sarsılır; du- sıldı ki bir dakikadan daha nz zamanda Yıkılır, tavanlar çöker ve Halkın , Sthrin yarısı toprak ve taş- yığını haline linda can veren veya yaralananla -| S*ldirdi. Limandaki bir çok gemiler bat- ikleri duyulur. Ondan sonra sa -|t Yahud karaya düştü. Ölülerin sayısı hattâ günlerce kapılardan giril- | (40:000) den aşağı değildi. kancık bir felâket olduğu için şehri bilhassa 1755 ve 1797 senelerinde fe- daha evvelden haber veren ve | Yüksekte olan bu şehrin mühim bir kıs- Pak Rraf denilen bir âlet kullanılıyor. | F* Yıkıldığı ve yandığı gibi 40,000 kişinin Ş Ancak bir kaç dakika önce | Öldüğü anlaşıldı. lâra tehlike zilleri koymak su-| Zelzele neticesinde bir çok şehirler, ka - havalisindeki zelzelenin bu | San tden bazılarını hatırlıyoruz. |yük şehri San-Fransiskonun 1906 sene « He müdhiş şeyler olduğunu öğ-|sinde geçirdiği zelzele felâketi pek müd- te sanırız ki bize tetelli olacak -| tiş ve me sinemâalarında dehşetle seyredilmişti. San-Fransisko zelzelesi yalnız bu şeh- Te münhasır kalmamış, o civardaki Ok- land şehrile Kaliforniyanın Las-Ancelos şehri ve havalisinde de ayrıca mühim za- rarlara sebeb olmuştu. Ayni sene ağustosunda cenubi Ame - rika devletlerinin Şilinin merkezi San- tiyago ve en meşhur şehirlerinden Valpa- rezo bir zelzeleden büyük zararlara uğra- dı. 1908 de Mesina yıkıldı. 1909 da Fransanım güzelliklerile meş - hür olan cenub sahilleri yaman bir zel » zeleden sonra bir çok faclalara sahne ol- du, Jıpmyıda 1 eylül 1923 de olan zel- tele hepsinden korkunçtu, Japon - yanın merkozi olan Tokyo ile en büyük liman ve şehirlerinden Yokohama gibi milyanlarca İnsanı barındaran şehirler birer harabe haline geldi. İkinci ve üçün- cü derecede şehirlerle sayısız köyler yı- Sicilya adası zelzeleye müstald bir yer- dir, İtalyanın cenubu da öyledir. Bura- hca sebeblerinden biridir. 1693 senesinde Etna yanardağı görülmemiş derecede 1755 senesinde kış mevsiminde Porteki- geldi. Deniz köpürdü ve karaya doğru Cenubi Amerikanın ortasındaki Ekva- tor cumhuriyetinin merkezi olan Kito na halde sarsıldı. Denizden 2850 metre İtalyanm cenubundaki Kalabriya mın- kası da dağlık ve zelzelelere müsaid yerdir. 1904 senesinde burada olani ettiler. Betonarma binaların zelzeleye karşı büyük bir mukavemet gösterdiği görüldü. Bu müdhiş zararlara sebeb olan - ve köv Te y » in. | Zelzelenin ne kadar sürdüğünü tahmin e- sabalar ve köyler yıkıldı. On binlerle in'(dtrdnlz Yeklaz Vür dakika., stanbulda muhtelif zamanlarda bir çok zelzeleler olmuştur. Son bir kaç asır içinde burada hep ahşab evler ve konak- lar yapılması, hattâ son asra kadar sa « rayların bile ahşab olmasının tercih e - dilmesi bu yüzdendir. 1894 senesinde İstanbulda olan zelzele çok meşhurdar. Bir çok evlerden başka minarelar de yıkılmış, mühim zararlar ve yaralandı. merika birleşik hükümetleri cııml huriyetinin garbında olan en bü- şhurdur. Bu muhteşem şehrin büyük bir kısmı bir dakikadan daha az bir zamanda ve birdenbire taş ve top - rak yığını haline geldi. Yer yer yangın (Devamı 10 uncu sayfada) VWKÂY WE SPERT W HD Haa eee eee se Pa AAA AAA AE Haa AAA see AAA AAAA0AA AAA0 0000000000000000000000004404500 0046 f İngilterenln — «n eski mektebi 598 yılada Kenterbörl de tenis edilmiştir. kocanın mezarı üzerinde 07 Ne verdikse malik elduk, ” me harcadıksn maliktik , nt biraktıksa — kaybettik yler | Sayfa ÇA 1936 Yılı En murabbalı yıldı. Ziraı 1936-44 ön murabbasdır B ia 93 Un 566 nn 164 ön 196-14 üz 631-19 a 169-18 Üa 961-31 im |C EDEBİYAT Resmini gördüğünüz adamın başına tokmakla vurulduğu zaman İâtif ses- ler çıkmaktadır. Bm emada Gğrını açıp kapayarak bu sesleri armonize #tmekte ve mükemmel bir santur vazifesini görebilmektedir ve.. seseee MA Sahte edebiyata karşı bil bir takım san'at madrabazları mes'ud ve müreffeh yaşamışlar, Yazan: * k * Birçok hakiki san'atkârların devirlerinde anlaşılamamalarına muka- |* hâkim olamamakla beraber zamanlarında hem diğerleri: kolay anlaşıldıkları için istikbale den daha hem daha geniş bir takdir hâlesi içinde parlar gibi olmuşlardır. Halid Fahri Ozansoy İnsanlar gibi edebiyatların da birbi-|le, geçici bir ışık parıltısıdır, fakat ne va rinden farklı Üç ayrı tipi vardır: Yüksek,| ki ekseriya ölümlerine kadar bu sahtı orta ve basit. Herhangi millet edebiyatı- | parıltının altında kendilerini bir havar nı ele alsak bu tasnifi haklı çıkaracak e- | çehresile görmeğe alışmışlardı. serlerle karşılaşırız. Bu da pek tabildir. Çünkü her zümreden halk kütlelerinin, hislerini okşıyacak, hayallerini uyandı- racak bir temasa ihtiyaçları vardır, İn« Artık m gururlarına, ne de safsatalarına dayana mazsınız. Maamafih kendi iddial, ka dar hakikatle de sabittir ki en fazla lan eserler onlarınkidir. En fazla gönü sanda bu maddi ihtiyaçlar Üüstündeki/onların mısraları veya cümleleri üzerin hayranlık, bu mukavemet edilmez tema-| de titremiştir. Romancı iseler en fazlı yül olmasaydı san'at olmazdı; o zaman da kuru bir materyalizm içinde hayat!i pek tatsız ve sönük bir çehre alırdı. De- mek oluyor. ki ferdlerden başlıyarak bü- tün cemiyeti çerçevesi içine alan san'at hareketlerinde insanlığın en güzel hüvi- yetini mübalâğasız arıyabiliriz. Bilhassa edebiyat, Insan kalblerini tahlil ve yüksek kültürlü idealistinden en basit ve mütevazi işcisine kadar hayatlarını tasvir hususundaki kudretinden — dolayı bütün san'atlar içinde Şşübhesiz ki en başta gelenidir. O derecede ki musiki gi- bi doğrudan doğruya kalblerin en ince tellerini titreten (lâhi san'at sesi bile ede- biyatın söz kudretinden (bütün melodi- lerine rağmen) hiçbir zaman tamamile müstağiıni kalamamıştır. Yalnız şu var ki ber musiki her ruha hitab etmediği gibi her edebiyat ta her şahsa ayni şekilde te- sir edemez. Kültür farkı muhakkak ki her zümrede ayrı bir edebiyat ihtiyacı u- yandırır. İşte yüksek, orta ve basit ede- biyat örnekleri de bu manevti seviye fark- larından doğmaktadır. San'atkârın ve san'atkârla beraber muhitin vazifesi isşe, mümkün olduğu kadar aşağıdak! releri dalma bir derece yukarıdaki edebiyata yükseltmeğe çalışmaktır. Fa- kat ne güç bir iş, yarabbi! Burada, üstünde durulacak mübim bir mesele ile karşılaşıyoruz. Acaba üç ayrı zümreye hitab eden edebiyatların büriz vasıfları nelerdir? Bunu az çok tayin et- meğe zaruret vardır, çünkü çok kere bt- kıldı. Resmi Japon istatistiklerine göre|sit san'atın yüksek san'atla boy — ölçüş- bu zelzelede (142,805) kişi öldü veya kay-| meğfe kalkması ve hattâ daha ileriye gi- boldu; (103,733) kişi yaralandı. Yıkılan | derek kendini ön safa gecirmeri pek öyle evlerin sayısını (376,262) olarak tesbit| görülmemiş hâdiselerden değildir. Basit san'atın ve san'atkârın bu gülüne ve gü- lünç olduğu kadar hazin metalomanisi- nİn önüne geçilmedikçe de, yüksek san'at şöyle dursün, örta bir san'ata bile mecra açmak çok kere güçleşebilir. Nice büyük san'atklırların nice her cebheden, fikir, his vye haval cebhesinden yüksek san'at eser- lerinin devirlerinde iyice anlaşılıp takdir edilememesi de bunun pek acıklı bir ne- Hlecsidir. Buna mukabil bir takım san'at madrabazları, kolay anlasıldıkları — için, istikbale hâkim olamamakla beraber xa- manlarında hem diğerlerinden daha meş'ud ve müreffeh yasamışlar hem da- ha geniş bir takdir hâlesi içinde parlar olmuştur. Şair Tevfik Fikretin bu mü -| gibi olmuşlardır. gözyaşlarını, yahud meş'eleri onların e serleri yaratmıştır, Şair iseler en çok tak Hd edilen şiirler kendilerininkine benzi yenlerdir. Tiyatro müellifi iseler, gişele re akan paralar en çok onların piyesleri ni beslemiş ve onların piyeslerinden bes lenmiştir. Halbuki bu eserlerde ne ortı seviyeli insanların kalbine asil hisler ve recek bir hususiyet vardır, ne de yüksel ruhlarla kafaların gıdalanacağı bir müm taziyet! Gene de öyle iken, bu eserlerir muharrirleri bir Donkişot çalımı le ken dilerini satmasını bilirler, Hele meydan da boş ve münekkidleri uykuda bulur Jarsa, hakiki zevk sahibleri için artık taf ralarına ve atıp tutmalarına kulak tıka maktan başka yapacak hiçbir çare kala maz, Ne yazık ki bu neviden yazıcıla! dünya edebiyat piyasasında bugün nı kadar fazla iseler, eskiden de o kadar re vaçta idiler. Vakıâğ zaman, hakikf kıymetleri ayıre eden müdahalesile ergeç bunları isimle rile beraber ortadan siler süpürür, fakal yerlerine daha yeni, daha mödern sahtı edebiyatçılar getirmek için... Zaten br zemin katı edebiyatçıları ne zaman eksi lirler ki? Sadece elbiselerini değiştirei kapıcılar gibi her devirde yüksek binala rm önüne dikilirler ve yalnız bir şey beklerler: Bol para, bol bahşiş! Ah ne o lur, yalnız bu kazanclarile iktifa etseler di de fazlasını aramasalardı!.. Fakat ne mümkün! Üstelik alkış ta beklerler! Bir zamanlar Fransada bir Müösyi Georges Ohnet vardı, yavan bir üslüble bir takım romanlar yazardı. Fakat bu romanlar dünyanın her tarafında — basil tahsilli zümreler tarafından kapışılırdı Günün birinde, meşhur Anatol France'nt kafası kızdı, bir makale İle bu adamca: ğızı bütün edebi şöhretinden sıyıraralı çırı! çıplak ortaya &ttı. Bilhassa Ve lont& (*) isimli romanını öyle tahzil eti ki (**) bir daha Georges Ohnet'nin ma. nen bolini doğrultmasına imkân bırak- madı. Münekkidin bu makâalesinin sonü- nu, edebi bir ibret dersi olarak buraya kaydetmeden geçemiyorum ve sözü onun satırlarile kapıyacağım: (Devamı 10 uncu sayfada) (©) Vaktile eMeram» irmile Fatma Aliye tarafından Türkeeye çevrilmiştir. (**) Jules Lemaitrenin Volontâ müellifine Ayni suretle hücum eden makalesi meşhur - Vakıl bunların başlarında titriyen hâ-|aur.