21 Nisan 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

21 Nisan 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Resimli Makale: İhracata prim vermek Tecrübeye değer Bir fikir olamaz mı? Yazan: Muhittin Birgen ürkiyenin bir ihracal vardır. 929 senesindenberi muhe telif tezahürler göstermiş ve muhtelif hal tedbirleri arasında muhteli lcrd(—n geçmiş olan bu meselenii ede, ne de beş hamlede halli müm- kun glamaz. Meselenin bizzat kendisi ka- rışık olduğua gibi, içinde halledilmek mec- buriyetinde bulunduğu dünya şartları da, civa gibi, ele avuca sığmıyan oynaklık- Jar arzeder. Bu bakımdan, sade bizim için değil, bütün dünya için bilhassa bu- günkü devirde, halledilecek iktısadi me - selelerin en müşkülüdür; çünkü, dava yalnız bizim aldığımız tedbirlerle halle- dilecek değildir; bütün dünya da bir yan- tadir v birleri daima lar. Yani, il vasının bir tarafı da- hilde ise diğer tarafı hariçtedir. Dahil - dekini halletmeğe elimiz erse bile hariç- tekinin halline gücümüz yetişmez. Meselâ, son iki ihracat senesinde ha- riçte mühim bazı hâdiseler oldu: Bütün büyük müşteri memleketlerin — paraları düştü. Müşteri memleketin parası düş- >mek demek Türk malının fiatı yükselmek demektir. Şu halde, bizim malrmız pa - halanmış ve müşterisi de, bu yüzden, ta- bi olarak aralmış bulmmur. İngiltere Amerika, Fransa, Ttalya, İsviçre gibi memleketlerde tezahür eden düşkünlükleri bizim ihracatımıza çok 12- arlar vermiş ve bir aralık, bütün göz - lerimiz yalnız Almanyaya teveceüh et - miştir. * Son iki senenin ihracat meselesinde bu hâdisenin oynadığı rol bür halde, hatıra gelebilir ki, biz de hemen paramızı düşürelim de mahsullerimiz de 2 sayede ucuzlasın. Bu fikrin hararetli taraflarları yok de- ğildir. Hattâ, bir zamanlar ben de bu fikirde idim. Bundan tam on üç sene evvel ilk defa olarak bu f ortaya at- mış ve bir hayli müdafaa etmiştim. Bu - Bün o fikirde değilim. Değişen de benim fikrim değil, iki zaman arasındaki şart- Jardır: O zamanlar, henüz memlekette yeni ölçülerle sermaye teraküm etmiş de- Bildi. Ortada Osmanlı devri tefeciliğinin birbiri üstüne toplanmış borçlarından - ve binaenaleyh tefeci alacağından - baş- ka bir teraküm yoktu. Halbuki bugün aksiyon halinde, banka mevduatı halin- de pek çok milli sermaye birikmiştir. Pa- ramızı düşürmek, yeni uyanan mülli ta- sarrufu temellerinden sarsıp hercü mer- ce uğratmak demektir. Buna dokunma - maya ve ortada faal bir kara borsa bu - lunmasına rağmen paramızın resmi kıy- metini tutmuya mecburuz. * Fikrimce devletin ihracat için bir prim vermek suretile mahsülümüzün flatmı u- cuzlatmak kabildir; hattâ, sade kabil de- ği, tatbiki pek mümkün ve pek iyi olan bir tedbirdir. Bir şartla: Primi, ancak serbest dövizle muamele yaptığımız memleketlere 'olan — ihracata fahsis etmek. Bu şart altında prim ver - mok hiç te fena bir usul değildir. Bilirim ki «prim> sözü bizim maliye - mizi derhal sinirlendirir: Bu kadar yük altında bulunan hazinenin sırtına bir de prim yükü mü yüklenecek? Bizim ma - Hiyemiz, bütün maliyeler gibi ve gali - ba onlardan da biraz fazla, sevmez. Datma «almak, ister. Ancak bu prim meselesinde ©o maliyenin sırtira yükleneccek bir yük bulunduğuna kani Devlet ve anunla primi bugün de zaten belki de fazlasile veriyor. Türkiyenin yaplığı bir takım mübayaat vardır ki eğer bu mübayaatı serbest dövizle yapabilecek olsak - elbet| bugünkü fiatından daha çok ucuza ala - biliriz. Böyle yapamadığımız içindir ki mütemadiyen fazla fiat veriyoruz ve ha- zineden de bu nisbette fazla para çıkı - yor. Almanyadan, Çekoslovakyadan yap- Yığımız mübayaaların hesabını sıki bir tahlilden geçirdiğimiz zaman varacağımız netice budur. * İhracata prim vermek demek, <ihracat parasını» bir nevi düşürmek demektir. Pazamızın dahili ve harici loymetini de- bu para| «vermeği” | meselesi çevirirler ve daima aldanırlar. Kendisine vatan Arıyan adam Lorens Mükdermot 38 yaşındadır. İn- Bilterede Mançesterden kalkarak ve tam 400 kilametre yaya yol yürüyerek Lom- Milliyetinin tayini meselesini — hallet- mektir. Larens bir Amerikalıdır. Fakat ne A- tebaasından olduğunu kabul etmemekte- dir. Hele Amerika, zavallıyı hudud ha- rici etmiştir. Löorens Mançesterde doğmuştur. 10 ya- Şında iken anası, babası ile birlikte Ka- madaya gitmiştir. 1923 de Kanadadafı Amerikaya geç- miştir. Orada bir iş bulamayınca, sahte bir isimle, bir Amerikan ordusuna yazıl- |mış, fakat günün birinde foyası meyda- buki, İrigilizler de onu Amerikalı âddet- mekte ve kendisine iş vermemektedirler. Ve bir ecnebi sıfatile hergün karakol- da isbaftı vücud etmektedir. ğiştirmeksizin onu bir nevi düşürmek de- mek olan bu tedbirin kliringli tediye sis- temine nazaran temin edeceği muhtelif faydalar vardır: 1 — Belki memlekete biraz daha fazla temin eder, demleketin haricf ticaretini mor- müalleşlirmeğe ve dahili fiatların istikra rına yardım eder, 3 — İhracatımızı bir kaç mua ettiren dar mül İSTER Yurdun iç taraflarında oturan bir me ktub al şöyle dem — Ben ıuş esnasında bir «zatürree» geçirdim. Muhtelif ih- tilâtlar da yaptı. Çok zayıf düştüm, Dinlenerek kendimi top- lamak (âtiyorum, bana hasta olmayıp ta sırf dinlenmek ihti- yacında bülunan, benim gibilere mahsus bir sanatoryam tav- siye edebilir misiniz? Fırsattan bilistifade ayni vaziyette bulunan 3 yaşındaki içük çocuğumu da bu şekilde, çocuklara mahsus bir sanator- İSTER Mabitinizde yaşıyanlara dikkat ediniz: Yüzde doksan do- kuzu çevrelerinde dalma nikbin, daima hoşsohbet, şen ar- kadaş görmek isterler, bedbinlere, kara görüşlülere hep sırt merika, ne de İngiltere onun Amerikan | 'çok maddelerden çıkarılmağa na çıkınca hudud harlei edilmiştir. Hal-| İNAN, okuyucumuzdan — bir | ştik, okuyucumuz bu mektubunda hülâsatan l Yanılmıyan adam destları arasında beyaz görüşlüyü de kara görüşlüyü de aymi nisbette bulunduran adamdır. Bu takdirde nikbinane mütaleaları olduğu kadar bedbinane mütaleaları da ayni zamanda dinler ve beğendiği kararı ver- mek imkânımı kendi elinde bulundurmuş olur. | HERGÜN BIR FIKRA | Olabılır Aleksandr Düma insanların maymundan gelmiş olduk- larına inananlardandı. Bir gün bir mecliste biri oma: — Demek oluyor ki sizin ceddini - zin ceddi maymundur. Demişti. Düma: - vet! Meşbur romancı Diye cevad verince öteki: Ben si — gibi dişürmüyorum. n mayınun olduğu - nu hiç bir zaman kabul etmem! Düma güldü: Olabilir. dedi vardır. e— dJaponlar bakladan İpek çıkarmağa Başladılar... Meşhür — Japan — kimyağgerlerinden Rypohei İnuye sun'? ipek imali tarzın- da pek büyük bir inkılâb vücüde getir- miştir. San seneler içinde sun'l ipek bir başlandı. Htalyada koyun sütünden; Almanyada bazı balıklardan mükemmel surette sun'i ipek yapılmaktadır. Bu Japan kimyageri ise sun'1 ipeği soja baklasından çıkarmak- tadır. İcadının işe yarıyacağına çok emin bulunan Bay İnuye çıkarmış olduğu i- peklerden kendine yirmi beş kat elbise | yaptırmıştır. İşin dikkate değer bir ciheti vardır. Bakladan ipek çıkarılması Japonyada pek fena bir tesir yapmıştır. İpek ümül- leri bu icad sayesinde ipek fiatının hiçe düşeceğinden korkmaktadırlar. Ceddimin ce risim için de aleri ——— — - ——— zamından kurtulmuş oluruz. Daha başka faydalar da sayabiliriz. Fa- SÖZ ARASINDA Nevyork borsası reisi Hapse mahküm edildi Nevyork esham borsasının beş kare re- isliğini yapmış olan ve Amerikanın en büyük borsa şirketlerinden birinin reisi bulunan Riçard Vitney, emniyeti suüsti- mal ve korsızlık suçu ile muhakeme edi- lerek yediği beş seneden on seneye ka- dar olan cezasını doldurmak üzere Ame- rikanın meşhur Sing Sing hapishanesine yollanmıştır. Borsacı, kayınpederinin 22 bin İngiliz Hralık mülkünde sulistimal yapmak ve Nevyozk yat klübünün 20 bin İngiliz li- rası tutan senedlerini çalmak yüzünden mahküm edilmiştir. Riçard Vitney ayrıca karısımna aid olan bütün paraları da çalmıştır. Her ne ka- dar ayni müessesede ortak bulunan kar- dthnlışııhıuiyaıkıp Zelzeleden İlhamlar e Talu— nkarada, siyasi bilgiler (Eski Mülkiye) mektebinin profesör - ler odasında, üç arkadaş, ayakla konu- Şuyoruz. Saat bir. Zevalden birazıcık inhiraf et- miş olan bahar güneşinin ılık huzmeleri, ayaklarımızın ucuna ışıktan bir halı se « riyor. Ansızın bir sarsıntı.. Acaba, içimizden biri ayağmı mı titretiyor? Hayır; ola - maz. Bu metin bina, öyle değil, bir tek kişinin, kalabalık bir kafilenin hep bir- den hareketile dahi yerinden kımıldıya- cak gibi değildir. Demek ki zelzele. Hem çok şiddetlisi Saniyeler geçtiği halde devam ediyor. İnsan, ne de olsa zayıf mahlük: Üçü - müz de korkudan, olduğumuz yere mih- lanmış gibi, birbirimizin yüzünde beliren yi kendimizinkinden hafif bulma- ğa, müteselli olmağa çalışıyoruz. 'Tehlike anı geçti. Hiç bir tarafta hasar olmadığını da menmuniyetle gördük. So- kağa çıktım; ikametgâihıma dönüyorum. Yolda, - nereden aklıma geldi, bilmem - halkın zelzele hakkındaki muhtelif telâk- kilerine zihnimde geçid resmi yaptırdım. Çocukluğumda, hatırlarım, komşumuz bir «kocaman nine» vardı. Başka adımı işitmedim; kendisini hep böyle tanıdım; böyle belledim.. Doksanlık bir kadınca- ğızdı. İstanbulun meşhur büyük - zelzelesini takib eden günlerde, kocaman nine bana ©o hâdiseyi şöyle izah etmişti: «Dünya toparlacık bir küredir; koca- man bir öküzün boynuzu üzerinde du - rur. Bazan hayvanın alnına bir sinek ko- nar. Öküz huylanır. Sineği kovmak için başını sallar. İşte o zaman, dünya da fe- na halde sarsılır. Zelzele dediğimiz şey de bündan ileri gelir..> Bu hatıra bende canlanınca, hem ka - dımcağızı rahmetle andım, hem de ken- di kendime gülerek, düşündüm. — Ya, kocaman ninenin dediği doğru olsa, bizi taşıyan öküz de mâsivada de - ğil, fakat İstanbulun, meselâ Şişli, Me cidiyeköyü, Maçka, filân gibi bir sem - tinde bulunsaydı, acaba dakikada kaç defa sarsılır, kaç kerreler yerin dibine ge- çerdik?! Bir amele taş altında ezilerek öldü maden kuyularında bir amele çalı.şıı- ken üzerine düşen taşlar altında kala- rak ölmüştür. Söğüde iki saat uzaklık- taki Küre köyü civarındaki 27 metre derinliğindeki kuyuya girip kömür çı- “|karmakta olan Küre köylülerinden Ah- Yukarıdaki resim bu borsa kurdunu iş başında göstermektedir. Kravat ve yakalığa karşı isyan Bütün dünyada yavaş yavaş kravat ve yakalıklara karşı bir isyan baş göster- gmektedir. İngiltere ve Amerikanın şık kat, sözü uzatmak istemediğimiz için bu | muhitlerinde kravat hele yakalığın pek meselenin lâyık olduğu ehemmiyetle ted- | çirkin, mantıksız selim zevklerini bozan kik ve mütaleası için faydanın bu ka - darını kâli görüyoruz. Bizce, bugünkü vaziyette ikhracat meselemizin halline yardım edecek tedbirlerin en üstünde bu vardır ve, galiha, İş dönüp oraya vara - n | caktır. Muhittir Birgen İNAN, İSTER hır nevi giyinme vasıtası olarak telâkki |edildiği görülmektedir. Bumdan böyle, düz, rahat yakalı göm- leklerle kravatsız, gezmek ve bir boyun atkıslle, bu gibi #ekellüflerden kurtul- mak imkânmın bulunacağı anlaşılmak- tadır. İSTER İNANMA! yoma yatırmak arzısımdayım. Acaba bunun da kabil olup olmadığını öğrenmeniz mümkün müdür?. Anlıyanlara sorarak tahkik ettik. Öğrendik ki, bugün Taemleket muhtaç olduğumuz ağır ve hafif sanayiden bir ço- ğunu yapabilecek bir kudrete varmıştır. Ümid ediliyor ki pek yakında garbın yardımından büsbütün vareste kalacak- tır. Fakat 800,000 nüfusu barındıran şu koca İstanbul şeh- rinde Avrupanın hattâ 100,000 kişilik şehirlerinde dahi bu- Junan böyle bir sıhhat müessesesi mevcud değildir. İNANMAI med Kavcı, toprağın çürük olması yü- gzünden üzerine düşen büyük bir taş al- tında kalarak ezilmiş ve derhal ölmüş- tür, Ahmedin cesedi, arkadaşları ta fından bin müşkülâtla tünelden çıkar- tılmış ve kasabaya gelirilerek delne- dilmiştir. Döriyolda bir Ziraat Bankası binası yapılıyor yot (Hususi) — Ziraat banka- lda bir ziraat bankas; binasi yaplırmağa karar vermiştir. Halk par tisi de ihtiyacı karşılayacak bir bina yaptıracaktır. Tertip edilen müsamert hasilâtı buna tahsis edilecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: