e © # Son Posta,, nın ikâyesi Sabahın alaca karanlığıydı. Büyükada uyuyordu; beyaz bir köşkün kapısı açık- dı, sarı saçlı bir genç kız kapıdan çıktı. Deniz kenarına giden dik bir bayırdan koşarak indi. Kendini bekliyen motöre atladı; motör sahilden uzaklaştı. Genç kızla motördeki delikanlı birbirine bak- tılar, bir müddet böylece kaldılar. * Bülendle Gönül senelerdenberi birbir- lerini delice seviyorlardı. Mühim bir a- lacak ve iflâs meselesinde — babalarının karşı derin bir kinleri var- için aileleri onların birleşme- sine rıza göstermiyorlardı. * Bir akşam evvel birbirlerile hiç bekle- medikleri bir zamanda karşılaşmışlardı. Bülend Adanada idi. Pakat orada Gönül- süz yaşamaya dayanamıyarak tekrar İs- tanbula dönmüştü. Akşamın alaca karan- lığında Gönüle rastlamış ve ertesi sabah deniz kenarında tekrar buluşmak üzere hemen oradan ayrılmıştı. Bülend motörün başını Hayırsızadaya doğru açmış, sessiz ve sakin suların p- pırtıları içinde, sür'atle ilerliyorlardı. * Gönül, baba ve annesinden gördüğü şiddetli tazyikler neticesinde allı ay ev- vel Selçuk ile mişanlanmaya boyun eğ- mişti. Selçuk varlık ve meslek itibarile Bülendden aşağı değildi; muktedir bir ziraat mühendisi idi. Fakat onun için Gü- nül ile evlenmek sevgiden ziyade bir pa- ra meselesiydi. O her şeyden evvel bir “iş adamı idi. Manisadaki çiftliğinde işle- rini büyütmek için sermayeye ihtiyacı vardı. Bunu da Gönülün babası temin e- Selçuk Gönülün Bülendle alâ. daki çifiliğine çekildikten nan ve ayrılık bu sevgiyi orta- dan kaldıracaktı. Gönül ile beraber ol. dukları zaman onun kendine karşı aldığı v_ığuk hareketleri hiç anlamamazlıktan Onun yegâne düşündüğü ve e- t verdiği mesele bir 'an evvel Manisaya gidip Gönül ile izdivaç etmek- Ü. Bi için de arada ufak bir zaman kalmıştı. Adada Gönül ile buluşmadıkları za. man balık avlardı. Bu sabah ta başka ya- pacak bir işi olmadığından iskeleye indi; oltalarırı aldı, Dile doğru açıld.. Baka- hm şansımıza bugün ne çıkacak, dedi. Yaz sabahınin küvvetli güneşi otrafı kavurmaya başlamıştı. Aradan bir buçuk saat geçtiği halde daha hiçbir balık tuta. mamıştı. Döndü, dolaştı. Birçok defalar yer değiştirdi. Oltasma hiçbir takılmı- yordu. Küreklere yapıştı, biraz daha i- edi; Viran bağının önlerine doğru . Son bir deneme olmak üzere olta- yuverdi. İlk oltadg bir hani balığı İkinciyi, üçüncüyü saldı; her Son Posta'nın edebi tomanı: Ah, Şu —<0 ——— Tiçi.. tiçi, tici -diye söyleniyordu- Murtaza efend! Münire tekrarladı: — Cici ya., -sonra kaynanasına dö- nerek- çocuğu Hallaç hocaya götür - düm ağzına tükürdü. Bak — maşallah «eici> demesini öğrendi. Halbuki Murtaza efendi çocuğa ye- ni elbiselerle nazar takımını giydirdik- ten sonra belki altı yüz defa ecici» di- ye tekrarlamıştı. İşte zavallı Münir de bir papağan ze* kâsile! Ayni kelimeyi «tici» diye söy- lemişti! Acar Fatma armud şeklindeki Mah- mudiye altınına bakıyor ve ses çıkar- miyor Murtaza efendi devam etti: —Hocaya giderken yolda, bizim be- lediye doktoru Kemal beye rastladım, Çocuğa baktı. Taze yumurta tavsiye etti, İşte on beş tane günlük yumurta.. yarın beş altı cins tavuk alacağım, yu- murtalarını çocuğa yediriniz.. hocanın ' verdiği muskaları da suda ışlatıp İçi- Gönülün parmağından nişan yüzüğünü çıkardı, balıklardan birinin kuyru guna bağladı. salışta bir hani balığı çıkarıyordu. Böy- ce sekiz tane kadar avladı. Saatine baktı, saât on ikiyi geçiyordu. Sandalı sahilde- ki kayalıklar üzerine çekti. Balıkları bir ipe dizdi. Sandalın kenarına astı ve ken- disi kayalıkların gölgesinde yatıp uyudu. * Gönülle Bülehdin zevklerine payan yoktu. Motörle denizde — alabildiklerine Beziyorlar, adaların etrafını dönüyor, ge- ne dönüyorlardı. Bir aralık motörü durdurdular. Sayu- | nup denize girdiler ve güneşlenmek ü-| zere yüksek kayaların üzerine çıktilar. Gönül tam bu sırada biraz ötede duran sandalın yanında Selçukun yatmış oldu- ! İnhisarlar U. Müdürlüğünden 157,150 kilç 679200 » 679,200 » 673,200 * 38833.— » 313 aded ı » 60000 », Sudmuhrik Reçine Neftyağı Amonyak Filit sen mücesir cins> Filit tulumbası «Büyük» Pülvarizatör Sinek kâadı 1 — Yukarıda cins ve mikdarı yazılı 8 kalem malzeme şartnameleri mucibin. ©e pazarlıkla satın alınacaktır H — Poazarlık 25/111/938 tarihine rastlıyan Cuma günü saat 16 da Kabataşta Levazım ve Mübayaat Şubesindeki Alım Komisyonunda yapılacaktır. HI — Şartnameler parasız olarak hergün sözü geçen Şubeden alınabilir. IV — İsteklilerin pazarlık için tayin ralariyle birlikte yukarıda adı geçen Komisyona gelmeleri ilân olunur. edilen gün ve saatte 9b 7,5 güvenme pa« «1300» lKıdıköy Vakıflar Direktörlüğü (Ilânları ı Kınahada Sürp Lüsavoriç Ermeni Kilisesi Vakfına 2762 No. lu Vakıflar kanu- nu ile nizamnamesi ve olbabda! velli tayin edileceğinden isteklilerin 2/4 lar Müdürlüğüne usulen müracaatları Boşu Boşuna ğunu gördü; Bülende büyük bir hayret | ve korku içinde gösterdi. Bülend yavaş yavaş sandala doğru yürüdü; Gönül onu takib etti. Selçuk mışı! mışıl uyuyordu. Bülend, Gönülün parmağından nişan yü- | züğünü çıkardı; bal: ruğuna bağladı ve Gönülün gözlerinin tâ içine baktı: n benim karzım olacaksın! YARINKİ NÜSHAMIZDA: Ana kız arasında Yazan: Peride Celâl İstanbul Orman Baş Mühendisliğinden : Cinsi Mikdarı Haecmi M3, Do Çam 3641 208 Göknar ? 019 1 — Bolu ilinde merkez n let ormanından numaralanmış 3641 M3. devrik çam ve 7 M3. 079 D3. ba denk 3 çıkarılmak üzere 30 gün müddetle ve muştur. Muhammen Vahit Fiatı Lira K. 5 15 $ 85 hududları şartnamede yazılı, Dimbilt dev- 208 D3. ba denk 7877 adet kerestelik adet devrik göknar ağacı 12 ay içinde kapalı zarf usulile arttırmaya konul - 2 — Arttırılma 5/4/938 tarihine müsadif Salı günü saat 15 de Bulu hükümet binasındaki Orman İdaresinde ya 3 — Beher gayrimenkul metre mi narın 385 kuruştur. lacaktır. n Mmühammen bedeli çamın 515 ve gök- 4 — Muvakkat teminat 1408 lira 46 kuruştur. $ — Şarinama ve mukavelename projelerini görmek isteyenler Bolu, İstan- | bul ve Ankara Orman Başmüdürlüğüne esat edebilirler. — «1393> ve Orman Umum Müdürlüğüne müra - Çocuk Esirgeme Kurumu Genel herkezinaecn : İnşası haziranda bitecek olan - Çocük Kurumu Sineması - 20 Nisan 938 Çar- şamba günü Kurum binasında açık arttırma suretiyle kiraya verilecektir. Talib | alınca bülün ağrılarının, Havalara aklanmayınız. Mütemadi GRiİi olanların ve tafsilât almak istiyenlerin Ankarada Çocuk Esirgeme Kurumu Ge- nel merkez muhasebesine müracaatları, Hayat! Yazan: Nezihe Muhittin — riniz.. hem doktor. hem hoca! Elbelte Allah phşınl verir.. valide hbanım, şu cezveyi aleşe sür de yumurtayı ben e- limle pişireyim.. daktorun söylediği gi- bi çocuğa yedireyim. Hi — Allah Allah ne oldu size kuzum?! Mürvet nerede? — Mürveli sormağı şimdi mi düşün- dün? — Ne oldu? , — Daha ne olsun.. kız aygın baygın yatıyor. — Geçer merak etme valide hanın.. sıcaklar fazla.. Acar Fatma başını salladı: — Kartala yavrusu kuzgundur, sen gel de bir de bana sor.. merak etmez olur muyum?. Bak yumruk kadar ço- cuğu morak ediyorsun! — Valide hanım öksüz çocuk.. hem çok zayıfmış, Döktor sıkı sikı tembih etti, — Seninki öksüzse benimki de saçı «1581» —e - n — bitmemiş yetim... x'aı..m elden gidi-| yor ayol kimlere derdi yanayım?. Acar Fatma mutfağın eşiğine çöme- lerek hüngürdemeğe başladı. Murtaza efendi şaşırmıst.. Derhal merdivenlere | ı. Başı 1 karısını minder e uzanmış görünce: Hayrola yahu! Ne oldun? Şimdi seni sağılam bıraktım.. - diye yanına —— |yaklaştı - Arkasından kucağında Müniri taşı- yan Acar Faims içeri girdi. Mürvet bir çocuğun elbiselerine bir de Murtaza efendinin yüzüne bakarak tHamdan düşer gibi: — Vallahi içim çekti, billâht içim çekti! - diye bir feryad kopardı - Murtaza efendi şaşkın şaşkın sordü: — Neyi için çek — Şu elbiseleri. Düğmeleri ne de par- lak!, Acar Fatma kızına: — Kiz, avucunu yala, başına bir ka- za gelmesin! — Canım çocuk efbisesi bu... — İyi ya işte. — Çabuk soyun Müniri!. — Ne yapacaksın?. — Saklıyacağım. Elbiseleri saklıya- cağım.. Murtaza efendi hiddetlendi: — Artık yeter! - dedi - sen delisin! Çocuğun elbisrelerini ne yapacaksın?. Yok içi çekmiş.. yok elinin körü! Acar Fatma ellerini beline koyarak furtaza efendinin önünde durdu: Müartaza efendi! Murtaza efendi! Sen bına baksana... Ben kızımı verem İi nı tuprxxl“ıı'ı saydıramam kuzum! Bak işine gelirse! — Ben kimseye bhir şey yapmadım ki... Neden ölecekmiş! Ne yaptık ona?.. — Daha ne yapacaksın?.. Ölür mü ö- lür ya... Kız pat diye içi çekip karnın” dakini düşürürse vallahi gider hükü- mata haber veririm!. Murtaza efendi büsbülün şaşala- mıştı. Haline tuhaf bir durgunluk gel- di. Mahalle kahvesinde, şurada burada hamile hatuna karşı müşfik davranma- nin bir erkeğe fazz ve bore olduğunu öğrenmişti. — - dedi - mader ki içi çek- miş... Adamcağız sözünü — tamamlıyamadı. Onu böyle yumuşamış görünce ana kız bütün şirre:İiklerini ele aldılar,. Mürvet münderde saçını başını yolarken Azar Fatma da rereden bulduğuna kendi de şaştığı gözyaşlarile hüngür hüngür ağ- Tamağa başladı. İçinde garib bir üzüntü duyan Mur- taza efendi kendi elile Münirin yeni el- biselerini çkararak Mürvete uzattı: — Madem kt için çekti, al! - dedi « alimatname hükümlerine tevfikan tek müt 88 akşamina kadar Kadıköy Vakıf: ilân olunur. — (1454) Iztırab Çekti hemen geçliğini gördü. Neşesi yerine geldi. hararet tahavvülleri her rahat- sızlığa yol açabilir. Eğer yanınızda daima PiN Bulundurursanız kendinlzi bülün hastalıklara karşı sigorta etmiş olursunuz. icabında günde 3 kaşe alınabilir Acar Fatma hemen Mahmudiye altı- nnt kaparak: — Sana Mürvetim bir aslan doğura- cak - dedi * böyle bir altın ancak ona iktır. Naciyenin çarpık çocuğuna de- Murtaza çacuğu soyduktan sonra ©- nu kucağına aldı ve kavun kafasını sal- lyarak humurdanan zavallı yavrusunu doktorun tavsiye ettiği alükok yumur- tayı yedirmek için aşağı götürdü. e KÜÇÜK MÜNİR KÜMES HIRSIZI Münirin dünyada sevdiği bir şey yvardı: Yumurta!. Belediye döktorunun tavsiyesinden sonra Murtaza efendi muntazaman çocuğuna yumurta yedir- meğe başlamıştı. Nedense bu işi kim« seye emniyet edemiyordu. Acar Fat- ma da bir yolunu bulup çocuğa yumuür- ta yedirmemek için elinden geleni ardı- na koymuyordu. Muftaza bazan getir- diği taze yumurtaları ertesi günü ye- rinde bulamayınca kızgin kızgın söyle- nirken kaynanası: — A! Mürvetimin içi çekti - diyor” du - O zaman Murtaza efendi sesint kesl- yor, kös kös odasına dönüyordu. — Arkası var — aKBi ü ielüleei