Köpekle Maymun Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde bir maymunla bir köpek varmış. Maymunla köpek- günün birinde ayni yolda birbirlerine rastlamışlar. Maymun yorgunmuş, köpeği görür görmez — yal- warmaya başlamış: — Aman küpek kardeş, demiş, canım köpek kardeş, demiş, ne olursa senden olur.. sen, benden çok kuvvetlisin, beni gırtına al da biraz taşı.. ben sana çok yük olmam! Köpek merhametli imiş.. hiç düşünme- miş: miyor. Çarnaçar gene koşmaya başlamış. Düz yollar geçmiş, çakıllı dağlar tır- İmanmış, derelerde yüzmüş ve nihayet n sırtına atlamış. Fa- bir ormana varmış. Maymun gittikçe a- tına atlar atlamaz köpe- zıtıyor, gitikçe dayakları çoğaltıyormuş. | Artık köpekte takat kalmamış. Birkaç kere yece yatmak istemişse de maymu- nun sopasını yer yemez tekrar yerden “ırlımış. koşmaya başlamışmış. Orman- da, ağaçlar arasında koşarken, birdenbi. İre köpeğin aklına kendisini kurtaracak ,bir fikir gelmiş, Çök ilerlerde iri bir a- aç dalı bir yana doğru uzanmışmış. Dal- İla, toprağın arası köpeğin yüksekliğin- den pek az fazla imiş. Köpek o tarafa doğru olanca hızile koşmaya başlamış. O- İnun böyle hevesle koştuğunu gören may> ğin kulaklarını sıkıca yakalamış ve ba- | munun yüzü gülmüş: Caklarını karnı altından iylce sarmış. — | — İşte böyle olmalı, demiş, böyle koş- Elindeki-deynekle de köpeğe hızla vu- malı. Simdi ne-kadat koştuğunu öğren- rup: dim ya, bundan sonra biraz yavaşlasan — Dehey. İbaşımna sopayı yersin! Ben bir an evvel Diye bağırmış, köpek, maymunun yap- arkadaşlarımın yanına gitmek istiyorum. ftığı bu :şe çok sıkılmış ama hiç ses çıkar- madan bir müddet koşmuş.. ve nihayet yorulmuş, terlemiş. Maymun kardeş, demiş, artık ben de yoruldum, hele sen biraz in de yürü! Maymun kızmış. Küpeğin kulaklarını biraz daha sıkı tutmuş, deynekle kafası. na vürmüş: — Duruyor da söz haydi bakayım koş. Köpek bu sefer çok kızmış, yapsın.. dursa dayak yiyor, dönüp ısır- mak istese kulaklarını un tuımuş'.&ı-kndaşhrımm arasında keyifle sırtıne olduğu çin dönemiyor, zıplayıp yere at-|dan inerim. Bak sakın orada kulaklarını mak istese maymun bacaklarile karnını | bıraktığım zaman beni ısırmaya kalka- ibi yakalamış olduğu için ata-İyım deme, işin fena olur. Bütün arka- Peki maymun kardeş, demiş, haydi | sırtıma bin. Maymun 1 kâat köpeğin & söylüyorsun — ha,| fakat ne Küçük Nitad bakçeye Çıkmayı, dolaşmayı — sev- mez. dalma — evde, odada otürmak isterdi. Annesi önu bahçeye çı- kardığı zaman fırsatını bulunca eve kaçardı. Ve, evde de her zaman pencereleri kapar, öyle o- |daşlarım birden üstüne çul SA ihtiyar Tilkinin başııp I Meraklı ve Faydalı _ı Bağıran kimdi? Bu olmuş bir vak'adır. İngilterede her- kesin tanıdığı meşhur bi ee bir ak- şam geç zaman de- ,tiz kenarında do: laşıyordu. Deniz , den acı acı bir ses duydu. Ve sesin geldiği tarafa baktı. Bir insa - mn dalgalar arasında boğulmak teh- hkesi içinde çırpınarak yüzmiye Ça. hştığım gördü. Adam derhal soyundu, süya girdi. Ve boğulmak tehlikesi geçi - renin olduğu tarafa doğru hızlı hızlı yüz. miye başladı. Acı seslerin ardı arkası ke- silmiyordu. Yüze yüze nihayet yanına varabildi. Fakat o zaman bunun bir a - ğaç kütüğünden başka bir şey olmadı . ğinı anladı. Şimdi diyeceksiniz ki: — Peki denizdeki ağaç kütüğüydü ama, ağaç külüğü acı acı bağırır mı? Bağıran ağaç kütüğü değildi. kütüğün üzerine konmuş bir deniz kuşuydu. e Dört ağaç arasındaki kule &% Bu kule Kalifor- Ciz SuR niya şehirlerinden birindedir. — Kule, yapılış tarzı itiba. rile dünyada bir tanedir, dört tane ağacın ortasına g- #aç'arı, direklerle birbirine — bağla- mak suretile kü- rulmuştur. — Küles nin birçok katları vatdır. D WEN ! ğ Yüğez ÜS AA | DS nırlar. En büyük parçan bir nohud tanesinden iri olmamak üzere seni parça parça ederler. Köpek, maymunun bu nankörce söz- lerine kızacağı yerde gülmüş ve içinden: — Şimdi sen göreceksin! Demiş. Biraz daha hızlanmış ve tam o — |dalın hizasına gelince dalın altından ge- Çivermiş. O göçmiş ama üzerinde dim- dik duran maymun geçememiş, çenesi Bir gün annesi ona gü- gel bir kafes İçinde, çok güzel öten bir Kuş almıştı. — Nihad, dedi, bunu ka- festen — çıkaralım.. — kenü- rTında ufak — delikler olan Birkaç gün sonra Nihad ahnnesine: — Bu kuşa ne oldü, ar- bir kutuya koyalım. F Kutuyu açtılar, kuş ku- tunun dibinde yarı ölü bir halde $di. Onu oradan Çı- karıp tekrar kafest koy- dulur, Nihüdd da - hergün bahçeye çıkıyor, — bahçede yordu. O da gürbüz- deşmiş, neş'elenmişti. İn- sanlara bol hava - ve bol güneş her şeyden daha lü- zumludur. Kuüş — kafese gıraığının ertesi günü gene neş'eyle ötmiye başlamıştı. Annesli: — İşte Nihad, dedi, kuş- ların olduğu gibi insanla- rın da bol bavaya ihtiyaç- çok şiddetli sürette dala çarpmış ve gırtüstü yere düşüp avafı çıktığı kadar: — Aman çenem! Diye bağırmış. Çenesi avucunun için- de: — Aman aman! Diye bağırırken köpek — kahkahalarla gülüyormuş: — Dostluğun kadrini bilmiyenlere bu bile azdir! Demiş! yeenan a enanErEESARALAN SEREELEREmMERER A ERERELeneReneesamaAAna Yeni bilmecemiz Bir kol saati veriyoruz Bon dört harfli bir kelimeyim.. si- ze vaktinizi bildirmek için.. ceb. e girer, masanızın Üzerinde otururum, üçüncü ve dördüncü harfimin bazan üzerine binerler. Bazan da öna araba çektirirler, İkinci veya üçüncü harf- lerimden birini kaldırırsanız, alışve- rişe aid bir masdarın maddei asliyesi olur. Aynı kelimeyi ters - okursanız, içine yemek konulur Bilin bakayım: 1 — Ben kimim? 2 — Üçüncü ve dördüncü harfle. rim nedir? 3 — İki veya üçüncü harflerimden birini kaldırırsanız ne clur? 4 — Bu kelime tersten okunursa nedir? Bilmeceyi gazeteden kesin, bir kâ- ğıda yapıştırın ve cevablarını altına yazıp bize gönderin, bir kişiye şık bir kol saati, diğer yüz kişiye de Son Pastanın küçük okuyucuları için yap- tırdığı güzel ve kiymetli hediyeler- den vereceğiz. Bilmeceye cevab ver- me müddeti on beş gündür. | Bir varmış, bir yokmuş, bir genç tüki ile bir ihtiyar tilki varmış, İki tilki bir gün — uzaktan — gidak- hya — gidaklıya — dolaşan tavukları — seyrediyorlar- miş, Her ikisinin de karın- ları açmış, ihtiyar tülki genç tükiye: yapmışlar, her ikisi birden hücum etmişler. Genç tilki nöbette kalmış.. -ihtiyarı tavukları birer birer bo- Buyor, karnını doyurmiya çalışıyormuş. — Fakat ihti- yar tilki o kadar oburmuş Genç tüki beklerren bir Aralık kulağına bir ses gelmiş: — Byvah, geliyorlar.. ya- kalanacağız!. Demiş, ötekine de ba- gırmış: — Kaç! aelenler — Ne diye bunları uzak- tan seyrediyoruz.. demiş: yanlarına sokulanlım ve karnımızı tıka basa do- yurduktan sonra uzakla« şalım. Öteki Trazı olmuş. Ta- wuklar başlarına gelecek- ten habersiz dolaşırlarken, ihtiyar Uki bir kurnazlık da düşünmüş.. miyormuş. Tavuğun biri- ni bırakıyor, ötekini ya- kahyormuş. Birisini yaka- layınca : — Ha, bu daha tatlı! Dermiş. Ondan sonra da ötekini yakalar: — Bu daha tatbıl. Fakat, ihtiyar tilki kar- nını çok fazla doyurmüş olduğundan bir. türlü ko« şup kurtulamamış.. ve ora- da kalmış. Tavukların sü- Hibi gelmiş ve onu yaka- lamış. “4ç tilküye: — Evvelâ — ben sekllii karnımı doyururum, : miş, sen nöbet beklef. tehlike olursa beni dt berdar edersin.. ben nımi - deyurduktan nübete geçerim., sen Genç tilki, aç açına * bette beklerken o artık nu unutmuş. Hattk birlk defa: —. Tüki kardeş, - Kafülf doyduysa dön de ben Y” rine geleyim! Sözüne kulak bile samik” Bir kafese — hapsetmit | Şimdi ihtiyar tilki napif gildiği kafeste — oburlük? | mun cezasını çekmekti miş.. ve kurtulsa bir gi böyle şeyler yıpmırâı maş. Ama; onu yakı kolay kolay bırakır mi? Sinema oyunu Bızı ve etrafınızdakileri çok eğlrndire.l çek bir sinema oyunu hazırladık. Yuka- rıda üç resim var ya.. onları kesiniz. Her birini ortadaki çizgiden resimler üstte kalmak üzere ikiye katlayınız. Elinizde iki tarafı resim olan bir kâğıd var değil mi? Bu xâğıdın arasma bir mukavva sokup kâğıdın büyüklüğünde kesin ve |her İki mukavvaya yaâpıştırın. Resmin el sağ ve sol kenarlarının ortasında kenar- | simde olduğu gibi iki elinizle tft “gdan yarım santim kadar içerlek birer de-| tutup *esmi çevirirseniz <i Plik deliniz. Her iki deliğe sağlamca birer | şekillerin nasıl hareket ettiklerini " — mwnııiudnmhçükı—mıuynduguıüw D, c