| İ j | 2 Sayfa —— - n SÖON POBTA ( | Hergün İkinci haftaym Başlamazdan evvel Yazan: Muhittin Birgen kuyucularım bilirler ki ben Av-. rupada cereyan eden büyük dip- lomatik mücadeleyi, zamanenin en Te -« vaeda olan bir timsali ile ifade eder ve bunu daima futbol oyununa benuünm. hveri büy nadı ve mütemadi surette rakib kaleye karşı akınlar ve hürum yaptı. Bon defa İtalya Milletler Cemiyetinden çekildiği zaman, Musol şimdi topu Führer'e Beçireceğini söylüyordum. Son nutuk da Yührer'in güzel bir şüt çekmesini temsil etti ve bu defa gördük ki İngiltere oyun- cularını, kalecilerini değiştirmeğe mec - bur'oldu. Bu, birinci haftaymin sonu de. mekti, şimdi ikinci haftaym başlamaz « dan evvelki istirahat devrinde bulunu « yoruz; bu esnada rakib oyuncular oyu. na devam edip etmemek mevzuu Üzerin- de müzakerededirler: Seyircilerin son derecede sinirlendiklerine göre, oyunu berabere bırakıp birbirlerinin ellerini sı- karak anlaşsınlar mı, yoksa, iki tarafa bölünmüş olan seyircilerin birbirlerinin üzerine atılmaları tehlikesine rağmen, o- yuna devam etsinler mi? İşte şimdi bunu konuşuyorlar ve biz seyirciler de merak ve heyecan içinde bekliyoruz. Acaba anlaşabilecekler mi? — Acaba, birbirlerinin ellerini sıkıp «Horra!», ya- hud «Şa'» diye sahayı terkederek - evli evine, köylü köyüne! - dağılıp işlerile güçlerile meşgul olmayı tercih edecekler mi? Şimdi bütün dünya, bu sualin cevabı- mı aramakla meşgul bulunuyor; çünkü milyonlarca insanın ölümü ve dirimi bu sualin cevabına bağlıdır. * Hiç şüphe yoktur ki oyuncular çok kı- Zişnuş bir vaziyette bulunuyorlar. Bil - hassa son iki sene içinde rakib kalesine Çok ateşli ve çok kızgın akınlar yapmış ye - maalesef bizde çok görüldüğü voç. hile - «kırıcı» oyunlar oynamış bulunan Berlin - Roma mihveri, şimdiye kadar gösterdiği maharetlerden dolayı çok müf- tehirdir; gözü daha kızışmış ve içinde ne- ticeye karşı daha kuvvetli bir iman ve kanaat hâsıl olmuştur. Bunun için, öbür taralın sakin çehre ve yumuşak tavırla uzattığı eli kabul etmezden evvel düşü- necek, sinirlerini yoklıyacak, ondan san. ya bir karar verecektir. Başks bir ifade ile, Berlin - Roma, Londra « Paris mih - |&ır siklet şampiyonluğuna iştirak etmeği verine karşı bir hayli nazlanacaktır. Bundan dolayıdır ki Bay Eden'in siya-|metre 37 santim boyunda olduğunu dü » em İşünürsek, İngilterenin dev adamı onun ki rakib kaleye karşi Londra - Paris 'bü- | » y da cüce kalır. tün kuvvetile mukabil hücumlara geçebi- | seti kuvvetle tenkid edilebilir: Mu lecek vaziyette değildi, şu halde bu oyu- na bu kadar ciddi sürette girişmek ve bilhassa onu bu kadar uzatmak yanlış bir Biyaset idi. Berlin - RKoma mihverinin bie rinci derecede teşekkül âmili olan Ha « beşistan meselesinde ne önceden bu ka- dar perhiz etmek, ne de sonradan bu ka- dar turşu yemek caizdi. Eden turşuyu kendisinin yemediğini söyliyebilirse de perhizde ifrat etmiş olduğunu bugünkü vaziyet çok güzel göstermiştir. İki sene evvel, İngiltere rakiblerile daha kolay ve daha ucuz anlaşabilirdi. Chamberlain'in bugünkü anlaşma tecrü- besi, eğer bir netice verebilecekse, mut. laka iki sene evvelkinden hem daha güç, hem de daha pahalı olacaktır. İş bu pa- hayı tayinde ve bu suretle de güçlüğü hafifletmektedir. Bugünkü İngiliz hü - kümetin'n bütün vazifesi bu noktada toplanıyor. * İşlerin gelişine bakılırsa, Londra — ve Paris fedakârlık muya mahküm ol « duklarımı biliyorlar. Bu fedakârlık nereye kadar gidebilecektir? Yahud nereye ka- dar git dir? Musolini ve Hitlerin hul- ya politlkasından, na: cilikten vaz « geç'p hayatın hakikatlerini — görmek Jüzümunu mütemadiyen tekrar eltik malümdür. Şimdi ayni sözleri Chamber- dain de söylemeğe başladı. Demek oluyor ki iki taraf da <hakikat» leri görmek hu- susunda müttefiktirler. Fakat, acaba bu hakikatleri tartarak müsavi surette ayır- mak için kullanacakları ölçüler nasıldır? Eğer bunlarda da ihtilâfları yoksa anla- şırlar; (htilâf varsa anlaşamazlar, Anlaşmak istiyoriarsa ber iki taraf da ölçülerini su eşasa göre âyar etmelidir. ler: Verecek olanlar, azami verebilecek- lerini açıkça ve samimiyetle ortaya ât- Resimli Makale: Amerikalılar senede bir defa «Sulh günü» şerefine baye Tama yaparlar ve o gün sulhün cemiyet hayatında ne kadar AZİZ olduğunu göstermek üzere harbin tırlarlar, toprağa kalbettiği ölüleri düşütürler, savaş so- nunda sakat kalanlara canlı ve cansız vasıtalarla maddi ve hayali bir geçid resmi yaptırırlar, İngilterenin En uzun Boylu adamı İngilterenin en uzun boylu adamı .sı-' yilan 2 metre 20 santim boyundaki Alling | boks idmanlarına başlamıştır. Dünya a- kurmuştur. Maamafih bizim Ömerin 2| Avustralyada iki kalbli | bir adam bulundu Garbi Avustralyada, doğramacılık yapan 57 yaşlarında Alvaro isminde |bir İtalyanın ikf kalbi olduğu anlaşıl - mıştır. Adamın tabil kalbi, tabit cesa - metten biraz büyükce olarak sağ tara - fındadır. Sol tarafında da, kalbin ma - lüm ve mutad yerinde, küçükce ve ay- ni kuvvetle çarpan bir kâlb vardır. Adama çifte motörlü Alvaro diye isim takılmıştır. malı ve &lacak olanlar da azami alabile- | ceklerile iktifa etme lürumunu anlama - lıdırlar. Başka bir ifade ile, verecekler | eömerdce hareket etmesini bilmeğe, ala- | caklar da tamahkârlıktan ictinab etme- ğe mecburdurlar. Aksi takdi sahasında oyun tekrar başlıyacı Hem, bu d bolün ikinci 'a da emin olmal yminde kullanılacak k ve zıp- lak topu sarebenin eleridir! M m saçan gü n Birgen “İböyle bir DE Kuvve vazifeleri sulhün araları ha- bineki ” “ kanmaktır, çünkü yıf hükümettir, ku kü telkin eder, bu tan kurtulur. Dünyaya döndü Hükümdar, veziri, ve teşrifatçını ölmüşler, cennetin kapısına gilmiş « lerdi. Melekler hükümdara sordular: — Sen ömründe kaç defa — yalan söyledin? Hükümder cevab verdi: — Beş öcja.. « Oradaki gölü işaret ettiler. — Gölün etrafını beş refa dolaş. Hükümdardan sonro sıra vezire gel- mişti: — Den, dedi, yüz defa yalan söy - ledim. —- Öyleyse sen de gölün etrafını yüz defa Colaş. Bu sırada teşrifatçı ortadan kaybol- muştu. Melekler hükümdaârı durdu « Tup surdular: — Yeşrifatçın ne oldu? — Atmı getirmek üzere dünyaya döndü, e Bir tavuk sahibini Servete kavuşturdu Londradan alınan bir telgrafda çoak fakir bir Hinclinm sabihi bulunduğu bir tavuk sayesinde birdenbire büyük bir servete malik olduğu bildirilmektedir. Bu fakir Hindli bir gün tavuğunu boğazlamış ve temizlerken kursağın - dan üç tane taş çıkarmıştır. Taşların halinden herhalde kıymetli bir şey ol- duklarını takmin eden fakir Hindli he- men koştuğu Kalkütenin ilk rastgeldi- ği mücevhercisinin laşlara baş döndü- rücü bir kıymat takdir ettiğini sevinç- le görmüştür- Artık zengin olduğuna kanast getiren açıkyöz Hindli — bütün mücevbercileri dolaştıktan sonra ni satmıştır. Hindlinin tavuğu her gün köyün i - çinden geçmekte olan bir ırmağın ke - narmında yemlenirmiş, Tavuktan böyle bir hazinenin çıktığını gören diğer bü- tün köylüler toplanarak gidip ırmağın kumlarını altüst etmişlerse de bir daha taşa Şimdi bütün köylüler tavuğunu ayni ırmağın kenarına götürüp orada yem - lendirmekte ve bu suretle talihin ken- dilerine teveccüh edeceği günü bekle - mekte imişler. rastgelememişlerdir. | ... t hayat, zâf ölümdür.. Ve Ameriklılarırı senede bir defa andıkları sulh gününde iÜk nimetlerini hatırlamak, ikinci vazileleri de harbe hazırlanmak, bu uğurda kükümete yardımda bu- bilirler ki sık sık harbeden hükümet zâ- vvetli hükümet çevresine hürmet ve kor- suretle harbin faclalarına maruz kalmak- ( SOZ ARASINDA İ HERGÜN BİR FAKAA || Vergi borcunu Öğrenince düşüp Bayılan kadın Amerikada kadının biri vergi daire- sine giderek, vergi borcunu sormuş. Şu İkadar demişler. Bunun üzerine kadın Ydü.şüp bayılmış, ayılttıkları zaman da: — Yarabbim, bu ne vahşet, bu ne barbarlık.. insan bu kadar para verebi- lir mi, demiş, tekrar bayılmış. Dimağını seksen müesseseye satan adam Amerikanın seksen kadar teşrih ve a- sabiye enstitüsü birbirlerinden haberleri olmadan, kendisine hafıza cambazı ismi- Ni verdikleri Pier Lutek'in dimağını sa- tın almışlardır. Lutek okunurken üç defa dinlediği yüz kelimelik bir metali bir ay hafızasımda muhafaza edebilmekte ve keza yirmi ikl harften mürekkeb bir ra- kamı aklında tutmakta imiş! Dört sene evvel bir teşrih enstitüsü öldükten sonra teslim edilmek üzere 2000 dolara Lu- -| tek'in dimağımı satın almıştı. |bayet yüz bin İngiliz lirasına taşlarını Bunu gören hafıza cambazı öldükten sonra kiymeti bulunan dimağından hali hayatında mümkün olduğu kadar vâsi mikyasta istifade etlmeği düşünmüş ve muhtelif şekillerde yaptığı pazarlıklarla tam seksen enstitüye ayrı ayrı dimağını satıp paralarını almağa muvaffak ol- muştur. Geçenlerde bu hafıza cambazı r. Şimdi seksen enstitüden her biri bu adamın dimağının kendisine aid olduğunu iddia etmekte ve fakat hiç bi- risine de teslim edilememektedir. Mese. leyi malıkeme halledecektir. yenirken çıtırdı yapan şeyler yemek essese denemez...> İSTER İSTER İNAN, «Tiyatroda fındık, fıstık, kabak çekirdeği vesalre gibi ayıbın büyüğüdür. Bunu yapen adamın görgüsüz, bilgi- siz, nezaketsiz, battâ terbiyesiz olduğuna da hükmedilir.. Bunun yapıldığı tiyatroya hiç bir zaman ciddi bir mü - ayıbtır. Hem de tane tutuşturulan yer ayrılmıştır. İNAN, İSTER İSTER İNANMA! Bu satırları şehrimizin en modern tiyatrosunun çı - kardığı mecmuadan alıyoruz. Herkesin eline mutlaka bir medhel koridorunda bu yemişleri satan adam için bir İNANMA! bu mecmuanın satıldığı - tiyatroda ve Sözün Kısası Gabriyele Danunçiyo E. Talı ütareke, ve onu takib edefi Avrupa haritasının revizyonü üzerine doğan garib vaziyetlerden bir? de Adriyatik denizi kıyılarında, yıkılal Avusturya - Macaristan imparatorlü” ğundan miras kalan Fiwme limanınil İtalya ile Yugoslavya arasında paylaşı” lamamasıdır. Burasını, ya bu karara çoktan boyun * eğmiştiş başka taraklardaki başka bezlerile me$* guldü. Fakat o vakte kadar sade şiirle- Tile şöhret edinmiş olan bi? İtalyan ihs tiyat zabiti, müfroezesile bertakrib git * miş bulurlduğu Fiume'den: — Çıkmam da, çıkmam! -- Diye ayak diredi. — Anan yahşi.. baban yahşi. Dediler, dinlemedi. — Salt dinlemedi değil, kendi hükümetine, kendi ardü* suna, kendi hükümdarına karşı isyan* kâr bir vaziyet aldı. Üzerine asker sev” kettiler.. topa tuttular.. fakat o, her şeyö rağmen, İtalyaya, Yugoslavyaya, müt“ tefik devletlere, anlaşmalara ve andla$“ malara karşı tek başına muzaffer oldü. Fiume, ortadan bölünmüş olsa dahi, İtalyaya kaldı. Bu irade harikasımın kahramanı, ev“ velisi gün, yetmiş bu kadar yaşındâ hayata gözlerini yuman Gabriyele Dü” nuünçiyo idi. O andan itibaren şairin haklı şöhretk kahramanın da haklı şöhretile mezco* larak, Danunçiyo'nun adı bütün mede- ni beşeriyetin ağzında dolaşmağa ba$” ladı, İtalyan dilini bilmiyenler, bu ince V6 ulvi 'şairin eserlerini tercümelerinden okudular, Onun dehâsı garbdan şarkâ ;kadar bütün duygulu ruhları teshir ebe ti. Onun kendine mahsus, yepyeni bir tarzı, bir üslübu, bir ekolü vardı. Hef hangi bir eserinden on sayfa okuyalı mutlaka ha ve heyecanm en yük- sek merfe! duyar, Şübhesiz ki, Dü* nunçiyo bir dâhiydi. Vatanperverlik ve milliyetperver* likle o dehâ bir kat daha yükseldi. Ölümü ile ebediyete intikal eden bi büyük insan hem edebiyat tarihip€r hem de kendi yurdunun tarihine ayn! zamanda giren bahtiyarlardandır. .a Fransız kabinesi âyanda tekrar itimad kazandı Paris 4 — Altı gün devam etmiş olâf uzun müzakerelerden sonra âyan me0” lisi, bu sabah altımcı okunmasını müteü* kib evvelki gece mob'usan — meclisind? kabul edilmiş olan iş ihtilâflarında u * laştırmaya ve hakemliğe mütedilik ol&7 projeyi kabul etmiştir. 5 Bu kanun, <mödern iş beratı» ni teş*d eden altı kanunün birincisidir. Bu mü * nasebetle Chautemps tekrar itimad K zanmıştır. Leh Hariciye Nazırının Roma seyahati Varşova 4 (A.A) — Resmen bildirik diğine göre Beeck, 'T marttan 15 kadar Romada ikamet edecektir. Ken kral, düçe ve kont Cina tarafından llvı edilecektir. < eimeeera ei eti N TAKViM