10 Sayfa —— “on Posta'nın 1-* Yazan: Ziya Şakir Bir gün saray cerrahının karısı Abdülhamide geldi : “ Siz kocama emniyet ediyorsunuz amma, o sizin en büyük düşmanınızdır. Sizi zehirliyecektir. Bunu bir kaç defa kendi ağzından duydum! ,, dedi İbrahim paşa, padişahın maksadını |masumiyetine, Abdülhamid de kanaat! nında, hususi tabibi Mavroyani paşanın derhal anladı. Meyvâlardan bir tane -| getirmişti. Fakat ne çare ki; artık bir tavsiyesi üzerine derhal içkiye veda et- sini alarak; evirib çevirib her tarafına baktı: — Zannetmem, efendimiz... Maama- fih, mademki içinize bir şey girmiş Yemenizi de tavsiye etmem, diye mı - rıldandı. Abdülhamid, gülümsedi: — Paşa!.. Sakın aklına bir şey gel - mesin. Ben, bunları sana hediye edi - yorum. İster at, ister ye. fakat, alt ta- rafı pot gelirse, hiç bir mes'uliyet ka- bul etmem. Dedi. Doktor İbrahim paşa, Abdülhamide teşekkür ettikten sonra, o üç küçük meyva sandığını aldı, evine nakletti. Ve akşam çoluk çocuğu ile « ve tabiidir ki kemali âfiyetle - meyvaları yedi. Ertesi gün saraya gelir gelmez kar- şısına bir müsahib dikildi: — Paşa efendi!.. Zatiâlinizi, efendi- miz istiyorlar, Dedi, İbrahim paşa huzura çıkar çıkmaz, Abdülhamid mütebessim nazarlarla o- nun çehresini teğkik etti. Aralarında şu muhavere geçti: — Paşa!. Yemişleri ne yaptınız? — Efendimiz! Sayei oşahanenizde, Afiyetle yedik. Ömrünüze dualar ettik. — Ne münasebet, efendimiz?.. — Sancı, kay, ishal. falan... — Hayır efendimiz, hayır... Hattâ, Üç gündenberi midemde bir rahatsız- ik vardı. O bile geçti. Abdülhamid derin derin içini çekti. | — Pekâlâ, paşa.. âfiyetler olsun. Dedi. Fakat Abdülhamid bu sözleri söylerken, âdeta: — Ne bahtiyar insanlarsınız ki, hiç- bir endişeye kapılmadan, her şeyi yi- yorsunuz.. içiyorsunuz... hayatın zevk- lerinden bol bol istifade ediyorsunuz. Demek istemişti. * Bu (zehirlenmek evhamı) yüzünden, bir gün sarayda mühim bir facia zuhur! etmişti. Abdülhamidin gene eski emekdarla” rından ve tamamile itimad ve emniye- tini kazananlardan bir (E. Paşa) vardı. Saray cerrahları arasında bulunan bu zatı, Abdülhamid son derecede sever- di. Hattâ, vücudüne hiçbir kimsenin & Jile bir cerrah âleti dokundurmıyan hünkâr, bu zata birkaç defa kendisini hacamat ettirmişti. Bu zatın haremi, vefat etti. Bunun © Üzerine Abdülhamid kendisine bir (gözde) verdi. Bu gözdenin biraderi de, Abdülhamidin yaverlerindendi. Arası çok geçmeden bir gün bu ka- dın saraya geldi. Abdülhamid ile husu- si bir mülâkat taleb etti, (Gözde) oldu- Bu için, hünkâr kendisini kabul etti. Sonradan haber aldık ki, bu kadın © (Abdülhamidin karşısına geçmiş: — Siz, kocama emniyet ediyorsunuz, &#ma.. o sizin en büyük düşmanınızdır. Sizi zehirliyecektir. Bunu birkaç kere kendi ağzından duydum. Size sadaka- tim var. Haber veriyorum. Demiş. Ve bu sözlerini de yeminler- e tevid etmiş. Abdülhamid bu sözleri duyar duy- maz, Ragıb Paşa, doktor Mukim Paşa, şifre kâtibi Asım beyden mürekkeb bir heyet teşkil etti. Derhal bu kadının ifa- Gesini tesbit etti, Cerrah (E. Paşa) da hemen tevkif e- dilerek (Taşkışla divanıharbi) ne gön- derildi. Divanıharb, bu mühim mesele- Yi inceden inceye tedkik etti. Karısının, kendisinden hoşlanmadığı için böyle bir iftirada bulunduğuna kanaat getir- di. Esasen, bu kadın ile biraderi olan yaverin ifadelerinden başka hiçbir de- HI ve emare de mevcud değildi. Tam bir sene süren bu tahkikattan sonra, divanıharb bu karsatini bir maz- “bata ile Abdülhamide bildirdi. Paşarın | mama kere içine zalim bir şübhe girmişti. Abdülhamid, meseleyi şöyle hallet- ti: Evvelâ; paşayı (Erzurum) a gönder- di, O, orada ikamet edecekti. Kadının !biraderi olan yaveri de, altıncı orduya tayin ederek, kadınla beraber onları da orada İkâmete memur etti, Paşa, esasen Taşkışlada iken ihanet gördüğü bu karısını boşamıştı. Bunlar, meşrutiyetin ilânına kadar orada kaldı lar, Hürriyetin ilân edildiği zaman av- det ederek, birçok emsalleri gibi (feda- kâranı Millet) arasına karıştılar, Hün- Jkâra, bol bol küfürler ve lânetler yağ- dırdılar. ABDÜLHAMİD, NE İÇERDİ? Bu suale: — Hâlis su.. demek pek mümkündür. Bizzat kendisinin rivayetine naza- tan hünkâr hayatını tamamile perhiz- kâr bir şekilde geçirmiş değildir. Evvel- ce de hülâsaten ar miz vechile, gençliğinde, hafif te içkiler içmiş- tir, Fakat bunu, hiçbir zaman #det ha- line getirmemiş; gene şehzadelik zama-! Bir Doktorun Günlük Notlarından Ses Kısıklıkları Ses kısıklıkları alelâde bir nezleden baş- luyarak çök mühim hastalıkları düşün- dürecek kadar ehemmiyet kesbeden bir ârızadır. Meseli hançeremizdeki sada çıkşran ipliklerin üzerindeki gışayi muhati soğuk sebebile veyahud her hangi bir nezle se- bebile muhtekin bir hale gelir ve birden- bire ses kısılır. Aynı xamanda gıcıklı bir öksürük de kendini gösterir. Şübhesiz bu Bibi ses kısıklıkları çabuk geçer. Malüm olan sicak tedavilerle Hâçlı #u buharı te- neffüs etmekle geçer gider. Fakat bazı kimselerde bütün gayretlere rağmen es kısıklığı haftalar ve aylarca devam eder. O zaman daha elddi ârızaları düşünmek lâzımdır. Bu Arızalar içinde başta girt- Jak veremi gelir. ondan sonra gene O derecede mühim olmak üzere gırtlakta kanser düşünülmek Jüzundir, Vayahud da gene hançerenin gışayi muhasisinde tekevvün eden ahtapotları hatıra getir- mek lâzımdır. Çok söz söyliyen muallim- lerde, konferansclarda, hanendelerde bu gibi ârızalar daha kolaylıkla meydana gelir. Bu sebeblerden başka irengi has- talığında ses kısıklığı olur. Bu da çok mühimdir. Gene burlardan başka İste- rik kadınlarda zaman Zaman bir ses ki- sıklığı görülmekte, hattâ bazan bu gibi kadınlarda kısıklıktan ziyade âdeta bir sessizlik denecek derecede hal olur. Lâ- kırdıları işitilmez dereceyi bulur. Fakat böyle sinirli kadınlarda gene birdenbire bir an içinde ses açılır ve hali tabliye ge- lebilir. Bel'umun müzmin nezleleri ses kı sıklığı üzerine çok tesiri vardır. Adi nezlevi sebeblerden ileri gelen ses kısık- ıkları okaliptollü su buharı teneffüs etmekle, ayakları sıcak suya koymakla, ıhlamur içmekle, ve boğaza sıcak bir şey sarmakla tedavi ederiz. Diğerlerine ge- lince ses kılıklığının sebebini bir an ev- vel anlamak ve ona göre sür'atle hareket etmek lâzımdır. Eğer boğazda ahtapot yani polipler teşekkül etmiş ise derhal cerrahi müdahale yapılır ve hasta kur- tulur. Eğer verem veyahu& kanser ise © saman İş daha ziyade ehemmiyet kes. beder. Tabli bu şekilde yapılacak şeyle- rin tarifi bu sübunumuzda mümkün de- #ildir. Eğer frengiden fleri geliyorsa sür- atle frengi tedavisi tatbik edilir ve hasta nm az zamanda sesi açılır. Ses kılıklığı olanlara en zararlı gey tütündür. Sigara içmek, çok konuşmak, şarkı söylemek, Içki içmek kat'iyen caiz değildir. Ayrca, tozlu, dumanlı yerlerde bulunmak, so- Buk ve rütubete maruz bulunmamak da icab eder. (9) Ba notları kesip saklayınız, yabad bir albüme yapıştırıp koleksiyon yapınız. Sıkıntı #amanınızda bu notlar bir dekter gibi imdadınıza yetişebilir. Çarşamba (© miştir, Bilhassa hükümdar olduktan sonra, Abdülhamid artık ağzına kat'iyen içki koymamıştır. Sadece muhtelif maden sularile İstanbulun &n saf sularını kul- Janmiştır. Maden suları içinde tercih ettiği su, (Çitli maden süyu) idi. Bursanm (İnegöl) kazası dahilinde, bir derenin içinde böyle bir maden suyunun kay- nadığını duyan Abdülhamid, derhal bu suyu tahlil ettirmiş, sıhhate pek nafi olduğunu öğrenince hemen o suya €- hemmiyet vermiştir. Evvelâ, suyun bulunduğu yere bir bina yaptırmış; memurlar yollamıştır. Böylece suyun membaı, muhafaza alti- na alınmıştır. Senenin muayyen zamanlarında ken- di hususi bendegânından ve saray.dok- torlarından bir heyet oraya gider; bü- yük bir dikkatle yüzlerce şişe su dol- durarak getirirlerdi. Abdülbamid bun- ları hem kendi içerdi, hem de sarayda- kilere içirirdi. | — Arkası var — İRADYO)J Bugünkü program 19 İkincikâmın 1998 Çarşamba İSTANBUL Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Hava- dis, 13.05: Plâkla Türk musikisi, 13.30: Mub- telif plâk neşriyatı, Akşam neşriyatı: 30: Pilkia dans musikisi, 19: Bayan İn- ci: Piyano ve keman refakatile. 1930: Kon- fcrans: Dr. Ali Şükrü (Grip ve korunma ça- releri). 1955: Borsa haberleri. 20: Mustafa ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2030: Hava raporu. 2053: Ö- mer Rıza tarafından arabca söylev. 2045: Nezihe ve arkadaşları tarafından Türk mu- «kisi ve halk şarkıları, (saat âyarı). 2115: Orkestra. 22.15: Ajans haberleri, 22,30: Plâk- ia sololar, opera ve operet parçaları. 2250: Son haberler ve ertesi günün programı ! * 19 İkincikâmun 1938 Çarşamba ANKARA Öğle neşriyatı: 1230: Muhlelif plâk neşriyatı, 12.50: | Türk musikisi ve halk şarkıları. 13.15: İ Dahili ve harici haberler. 1740: İnkilâp dersleri: Halkevinden naklen (Mahmud E- sağ Bozkurd) Akşam neşriyatı: 1830: Muhtelif plâk neşriyatı. 19: Türk musikisi ve balk şarkıları (Hikmet Rıza Ses- gör ve arkadaşları). 19.30: Saat Ayarı ve A- rabca neşriyat, 1945: Türk musikisi ve halk şarkıları (Servet Adnan ve arkadaşları). 2015: Konferans: Server İskit. 20.30: Plâk- la dans musikisi, 21: Ajans haberleri, 2115: Stüdyo salon orkestrası, 31.55: Yarınki prog- ram ve İstiklâl marşı, Şehir Tiyatrosu ln ll Dram kısmında Bu akşam şaat (20.30) da | PERGÜNT Yazan : Henrik İbsen m Bu akşam saat 20.80 da AYNAROZ KADISI Yazan Celâl Musahib oğlu Çocuk kısmında #aat 14 de MAVİ BONCUK ERTUĞRUL SADİ TEK TİYATROSU Dram 5 perde Komedi 6 tablo Bu gece: (Üsküdar - Hale ) Sinemalarında SÜT KARDEŞLER Vodvil 3 Perde, Çeviren : İ, GALİP ARCAN. SPOR orgo- Kiryako bo maf Pazar günü yapılıyor <0) y Yorgo, üç sene evvel mağlüb etmiş olduğu şimdi de mağlüb edeceğini söylüyor Boksör Küçük Kemalin organize etti- Bi Yorgo - Kiryako boks maçı pazar gü- nü Beyoğlu Halkevi salonunda yapıla - caktır. Uzun zamandanberi birbirlerine büyük bir cesaretle meydan okuyan iki bok - sörün nihayet karşılaşabilecek bir mey- dan ve fırsat bulmuş olmaları boks he- sabına memnuniyetle kayda değer bir hareket olacaktır. Küçük Kemal gibi se- nelerdenberi sikletinde büyük bir şöh- ret yapmış ve zaferden zafere koşmuş bir boksörün bu işi organize etmek işini üzerine almış olması da ayrı ve tatlı bir keyfiyettir. Askeri liseler arasında yapılan boks maçlarında görülen alâka bu sporun memlekette büyük bir yer tutacağım bir defa daha isbat etmiş oldu. Mücadele sporu içinde belli başlı bir mevkii olan boksun ne bileyim bir voleybol kadar yer bulamamış olması cidden üzüntü e dilecek bir iştir. Yorgo - Kiryako maçı vesilesile muhtelif sıkletlerdeki boksör- lerimizin de maç yapacaklarını nazari Kiryako Yorg? bitmesine yarım dakika kala Ducbi? hecerleri sünger atmak suretile bakayı durdurdular. Maçta kibimi bir hayli hirpalamıştım. İkinci maçı gene Fransız şan rıhdan Berton ile yaptım. Daha ik” vundda hasmımın sert yumı kaşım patladı, Bu kaza dolayısile Li rım kalmıştı, Kaşımdaki ârıza çok sürdüğünden İstanbula dönmeğe itibara alacsk olursak bu şubenin del tan sonra tekrar Fransaya gil yorum, Fransızların en meşhur boksörü B ile bugünlerde yeni bir kuntrat mak üzereyim, Mutabık kalırsam ten Amerikaya gideceğim, Kiryako ile yapacağım maçı cağımı ümid ettiğim için bu mü si kabul ettim, Fâkat, gene belli olm bir maçtan evvel kat'i neticeyi 9” mek âdetim değildir. Dört aydanbef” maç yapmadım. Bir aydanberi rak hazırlanıyorum. Üç sene evvel P yako ile ilk defa karşılaşmıştım. yundluk maçta Kiryakoyu dört defa davn yapmıştım. Tabii bugünkü K o zaman çök acemi idi. hangi kanaldan olursa olsun teşkilâta bağlanması lüzumundan bir defa daha bahsetmiş olmak zaruretinde kaldığımızı burada yazmağa mecburuz. Veleybolü iki, nihayet üç klüp oynu- yor, hele basketbolü doğru dürüst bir klüb oynarken, bir çok klüblerds bulu - nan boksörleri kendi haline bırakmek doğru mudur bilmiyorum.. Açık hava, kapalı salonlarda kolaylık- İa idare edilen boksün bütün bir ihtiyacı nihayet bir Rirgden ibaret olduğuna gö- re zaman zaman büyük hareketlerine şahid olduğumuz boksün bu vesile ile yeniden canlandırılması için Türk &por kurumunun esaslı bir karar vereceğini ümid ediyoruz... Pazar günü Kiryako ile karşılaşscak olan Yorgo ile uzun boylu konüştuk. Bu maça ötedenberi büyük bir ehemmiyet veren Yorgo diyor ki: — Bundan iki ay evvel Paristen gel - dim. Pariste bulunduğum sırada iki maç yaptım. Birinci müsabakada Fransız Due ile karşılaştım. Dört ravundluk maçın defa da Atinaya gittim. Halbuki BiP henüz dışarıda tek bir maç dahi mıştır. Daha fazla tecrübem takdir edersiniz.. Pazar günü yumruklarımız en si ticeyi söyliyecektir. Gol averajı hesab edilirken /Liseler atletizm müsabakal, düşülen büyük bir hata Ankarada Galatasaraylı Ahmed Tevfik İmzasile neşri istenen bir mektub aldık. Aynen koyuyoruz; 16 tarihli Akşam gazetesinde Galatasa - Tay ve milli takım kalecisi Vlvinin bir ya - zısını hayret ve İbretle okudum, Hayretimi mucib olan nokla: Bu İşi bi - #im memleketimizde en İyi anladığını zan- Bettiğim muhterem kalecinin pek isabetle ,muldafaa ettiği - göl averaj - mazariyesince | Güneşin şampiyonluğunda emniyetle israr edişldir. Gol averaj sistemini bilmedikleri veya hatırlayamadıkarı cihelle şampiyon - luk haklarmı yeni bir karşılaşma ile aramak sühulünde bulunan Galatasaray - Fencrbah- çe idarecilerinin masum cebalellerini yüz - lerken kendi düştüğü büyük hatanın acaba farkında mıdır? Belki evet, belki (Ohayır. Çünkü memleketimizde spor yazıcısı geçi - nen bir çoklarının da bilerek veya bilmiye - rek sustukları mühim bir nokta var. Nizam ve talimatını gol averafı da da - hil, kopye ettiğimiz İngiltere, Fransa, İtal- ya, Avusturya, Macaristan, Çekoslovakya, İsviçre, ilâh... gibi F. İ, FP. A ya dahli Av - rupa milletleri lig maçlarını bil kaydü, şart iki devrede oynarlar, Birinci devre 80-| nunda yani birer defalık karşılaşmalarda şampiyonluk mevzuubalhs olamaz. Bu böyle! olduğuna nazaran evvelen rakib klüp ida -İl Aksarayda: (Sarım). recilerinin düştükleri hata nevinden bu se-İ| Asım). Beyazıdda; (Belkıs). ter düşülen hata aşikâr mıdır, değil midir? Keleş le; , Fenerde: elsi «ayni hatayı tekrar ma işiiye -İl ge sehremininde: Güme). 5 başında: (İ. Halil). Karagümrükte: İbrete gelince: Güneşin haklı veya hak -İl ad. Küçükpazarda: o CNeest sız müdafiliğini yaparken kırk yıllık oca -|İ Bakırköyünde: (İstepan). &i en iyi Türk kalecisine yakıştıramadım. || İstiklâl enddesinde: (Dellasuda). ri .İİ da :(Hüseyin Hüsnü, "Taksimde: Güneş klübünün yıllık kongresi li Beşiktaşta: (Nail Hald). Klöbümüz yılık kongresi 28/1/938 Cu - Boğaziçi, Kadıköy ve martesi günü saat 14 de klüp merkesindel| . masköyünde: (Sandet - nan : y inin nir yi ai bu.|| 182). Büyükadada: (Şinasi Rıza lunmaları rica olunur, Beyoğlu Halkevi ilseler arasnda edeceği atletizm müsabakaları için terbiyesi hoealarile beraber (bir yapmıştır. z Bütün liselerin iştirek edeceği bu bakalar için aşağıdaki kararlar dıköy stadında yapılacaktır, 2 — Her lisenin beden terbiyesi e mi idari komiteyi, Beyoğlu Halkeri ew Bik komiteyi teşkili edecektir. 3 — Program: 100, 200, 400, S0 3000 koşular, Uzun, yüksek ve sırıkla atlamalar. Gülle, disk, eirld atmalar, 4X100, 2007100, 400X300 rak yarışları 4 — Müsabakalara ber Jise iki 2 tirak edecektir. 5 — Birinelden altncıya kadar pensi rilecektir. » Bayrak yarışlarında puvanlar ayni caktır. Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci olan cozaneler gusisf” İstanbul eihetindekiler: ğına dil usatmayı Galatasarayın yetiştirdi- (| Beyoğlu cihetindekiler; monciyan). Pangaltıda: Güneş klübünden: Üsküdarda: (İmrahor), Sarıyerde: yapılacaklar. belide; (Tanaş). bur kaldım. Kiryako ile yapacağım?» Ben bir defa Mısıra, iki defa Paris& i pa Beyoğlu Halkevi yapıyor, ğ 1 — Müsabakalar 23 ve 24 Nisandi ”