18 Ocak 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON PoSTA 1 KĞ z l Hâdiseler Karşısında I — : 55 KADIN İLKMEKTEL,| ea .. b * | Örgü elbiseler [ 3 ransada meşhur bir aktörün | jübilesi yapılan ağtşöre benzetteîmlhn İi [ B - - BB — — Ben yirmi sene evvel ilkmek- B eç : ; | ADEDERİNEK HAĞ tebde okudum, demek istedim. Fakat o ae | sahheye çıkmış.. kendini alkışlıyan hal- ilkmekteb bugünkü ilkmektebe benzentis y) a İeçeklir etliklen. sonra, . | yordu. Orada hoca; aksi yüzlü, eli sopalı . — Ben, demiş, yitmi beş yıl evvel H ı ,, A l Burada mmallim; güler a Yürdünüam belli defa bu tiyaîroda s:?hm_:ye ŞKNUŞ yüzlü, sevimli bir insandır. Orada tale- başlı gelir mevzula- Etr af_ına.goz gezdxnx_uş: be; mektebe zorla getirilmiş, kaçmak için rından biri olan ken- | — Yirmi beş sene içinde her şey ne| ,, . . arıyan çocuklardı. Burada talebe; dirciliğimize, son yıl- | kadar da değişmiş, tiyatro o SAAT Dü | L be kendi isteğile, koşa koşa gelmiş lar zarfında ciddi bir k vaziyette değildi. Locaların şekli başka çocuklardır. Orada okumak bir işkence alâka österilmeğe türlü idi. Koltukların üstlerinin döşeme- idi. Burada okumak bir zevktir: Çünkü Sti geri bir yetiştirme ve işletme düzeni içinde : bile, en iyi kalitede SAĞ istihsaline muvaf- leri bugünkü döşemelere benzemiyordu. orada dayak ütarlardı, | da okşuyor- Preli Dekorlar daha iptidai tarza idi ve ben » Si fak oluşumuz; iklim ve toprağımızın ken- 'N lar. dir ziraatine ne ka- Bi a a / Demek istediklerimi — bitiremeden, | - —— dar elverişli geldiği- ni belirtmeğe kâfi mekteb binasının ahşab kaplamalarını, kırık pencerelerini, rezesi kopuk kapı- sını, badanasız duvarlarını gördüm. dir. Fakat bu mazha riyetimizden — gerek. diği kadar faydalanr Bunları işaret ettim: İ — Burada her şey değişmiş, yalnız de- : : madığımız ve başka memleketler derece- ğişmemiş olan bir şey var: Mekteb bina- sinde kazanamadığımız da bilinip duru- ' 4 x * Kendir ziraat ve ticaretini ileri götürmek için harcanan : : memleketin yarını için büyük bir kazanç vesilesi olacağına inant” » Aktör sözünü bitirmeden; seyirciter a- rasında oturanlardan birinin çocuğu ağ- lamaya başlamış. Aktör, çocuğun bulun- ı duğu tarafı işaret etmiş: ' — Yalnız değişmiyen bir şey var: Ben, yirmi beş sene evvel 'sahneye çıktığım zaman bu çocuk gene burada ağlıyordu. Kendir elyafını çıkarmaya mahsus makine olan Bay Tabler ile değerli ar$ ve Tevfik bir gezi yapmışlardIl- lar toplıyarak yerlerine dönen tan müuvaffakiyetli hareketler " Hülâsa kendirciliğimiz çoktan diği âalâkayı bulmuştur. Gün g© vadide daha başka hareketler £ sı. Bundan yirmi beş sene evvel de mek. yordu.. * : teb binası gene böyle ahşab bir konak Yirmi beş sene evvel ilkmektebde ©- eskisiydi.. pencereleri kırıktı, kapısının Yurdun hakiki kalkınmasını köylünün refah ve saadetinde gören cumhuriyetin : kudum. Bugün tesadüfen gene bir ilk- | rezesi kopuktu, ve duvarları badanasızdı. i mektebe uğradım., bir an için kendimi İsmet Hulüsi büyük başları, iktısadi mevzularımızı bir bir gözden geçirirlerken Türkiyede ol - — | Bunları biliyor mu idiniz? — Avrupada patlıcanı tanımıyan yolu olan ekendir» i de ele almışlar ve bu Yukarıda: Lâ - civerd etek - bole- ro. Ceblerinin, ön eteklerinin ke « narına — geçirilen den örülmüş kalın Hırvatlar asri meyhanelere r “bodrum,, derler # «Bodrum>» türk- mem:sketer var Patlıcan garib | Ş //, talihli bif sebzedir. çede — malümdüur. | bir zincirdir. İki- aykırı durumu inceletmişlerdi. Bu ted- | mize e.min ola_bıvli.rız.. Çunku :î < ” Türk memleketle- Evlerin alt kısım-|sinin de örgüsü kiklerin neticesinde anlaşılmıştı ki, ken-| raat ve tıcaretmı.ılen KN tin Wi İ 2 rinde pek sevilen larında ve ekseri- | jersedir. dirin umulan kazancı vermemesi; bu ne- f:a_nacaj: emelşlerm, memlektğah »,| v —_:'_ bir sebze olduğu ya basık tavanlı| İçinden giyilen batın ekimine ve işl_enmfsine _aid usulle-' için I_J,uyük bfr kazafıç ve rem. g W /ı 3 halde Balkanlar- ve kısmen zemin-| bluz beyaz Anka- rimizin, çok eski bir göreneğe ve l.ıaylı olacağına kat'iyyen inanılmıştır. —— ; S dan öte tarafta, den aşağı olan|ra yününden ö - iptidai vesaite bağlı olmasından ileri ge- ğ a RE dikle yi n Avrupa bu güzel ». yerlere derler; | rülmüştür. — Yedi İliyor. Kendirin başka yetiştir karak daha sürümlü bir mal o1f şu son yıllarda da iyi bir istik zırlanması, her tarafta köylümü ğ katini çelmiş ve yer yer ziraatl rağbet arttırılmıştır. Meselâ geç€ || ye kadar Bursa merkez kazasit kendir ekilmezken mevsim başi” tecrübeye kalkışılmış ve Burs?#*? daki ovada bulunan bir kısım.. ilk çırpıda 520 dekar kadar k mişti. Görüştüğüm bazı tarımım netice aldıklarını ve bu yıl dah meğe hazırlandıklarını söyledil uyanık birisi, kendirin elyafını Mengenezlerle çıkarmayı çok ! sebzeyi pek az ta- nir, Almanya patlıcanın ne olduğunu hiç bilmez; Fransızlar oberjin derler ve ce- nubda biraz yetiştirirler. İtalyanlarda rağbet fazladır; onlar da buna melanzani derler amma iyi yetiştiremezler. Macar- larla Avusturyalılar da bu sebzeyi pek az tanırlar ve İtalyadaki ismile zikre- derler. Halbuki, Avrupânın göbeğinde, Çekler pâtlıcanı hem severler, hem de ona Baklacan derler. Buna göre biz pat- Filhakika kendiri, kendir yapıp ortaya çıkaran ;tarlanın veriminden ziyade, son- raki işçiliğin marifetidir. İklim ve top - rağımızın kabiliyetine sığınarak pek gü- zel yetiştirdiğimiz kendiri; urgan, halat, dokuma şu ve bu gibi şeylere çevirinciye kadar kullandığımız vesait, bugünün gi- dişine uygun bir «kıymetlendirme» den çok âçizdir. Demek oluyor ki kendircili- ğin tarladan sonraki bölümünde geri olu- |şumuz, bizi büyük bir toprak veriminin kazancından mahrum bırakmaktadır. Bu nokta bir defa ortaya konunca lâ- zım gelen kararları almakta da gecikme- di. İlk iş olarak kendir gibi sürümlü bir sıra düz - bir sıra ters örgü, İlik düğme yerleri bir ters - bir yüz. Yakası da ayni. Şerid bu yünden yapılmıştır. Aşağıda: İki renk şık bir örgü röb. Eteğe ve roba yerine köyu renk yünden geniş bir dantel su geçirilmiştir. Bu dan- tel kroöşe ile örülmüş motiflerden yapıl- mıştır. Kol ağızlarına da konulmuştur. Yakanın kenarında ince bir sıra oya, ö - nünde kendi yününden yapılmış iri bir püskül var. Birbirine uyan, renginize yaraşan iki yünden bu robu ördürünüz. Çok sevecek- bodruma biz ya o- dun, kömür, yahud eski şeyler koruz. Avrupada da ekseriya barlar ve meyha- neler binaların bu kısımlarında kurulur. Bunun için, Hırvatlar, asri meyhanelere ve barlara «bodrum» derler. Kelimeyi Hırvatistanda biz bırakmışız amma on- lar da bodrumları asrileştirip şık yerler haline getirmişlerdir. hcanı Macaristana sokamamışız da sa- dece Çeklere beğendirmişiz. demektir, siniz. ilkel maddeyi memleket içinde asrın ica- | masraflı bularak daha şimdiden batına uygun şekilde işlemek üzere bü - | susta Avrupada kullanılan, mâ | Yemek bahsi: yük bir kendir fabrikası kurulması düşü- | benzeri bir makine yaptırmıya olmuştur. Becerikli demirciden - Mişanlanmanın Gayesi nedir? Serkey rumuzile mektub gönderen ö « kuyucum, 23 yaşındaymiış, büyük bir mü- essesede memurmuş. . Bundan bir müddet evvel, bir genç kızla uzaktan uzağa alâkadar olmuş. Bu alâkasına mukabele de görmüş, Fakat 0- kuyucum, bu gözlerde başlıyan, ve göz- lerde devam eden karşılıklı alâkaya, he- püz, bir inkişaf fırsatı hazırlamak im - kânını bulamamış. Çünkü, alâkadar ol - duğu genç kız, müteassıb bir allenin ço- tuğuymuş. Bir işe devam etmiyor, hattâ yalnız sokağa bile çıkmıyormuş. Bu itibarla okuyucum, fırsat bulduk - ça, sevdiği kızın evinin önünden geçiyor, ve sevgilisinin kendisine, pencereden gön- derilen selâmlarile iktifa ediyormuş. Fakat, ayni mahallede yaşadıkları 1 « çin, sevgilisinin oturduğu evin bulundu- Bu sokaktan sık sık geçmeyi de muvafık bulmuyormuş. e—Sevgilimle tanışmak, konuşmak, an- laşmak için ne yapayım? diyor, ve şu cümleleri de Nlâve ediyor: «— Bence, birleşmemize mani olan se- bebler şunlardır: ; 1 — Sevdiğim kızın, yalnız sokağa çık- Mmaması. 2 — Başkaları tarafından okunmasi ihtimalinden çekindiğim için,evine Mmek- tub gönderememekliğim. 3 — Hem onu, hem de beni müutazar- rır edecek dedikodular çikmasından kork tuğum için, evinin civarına sık sık gide- memekliğim... : * Bu mektubu okuyunca, aklıma iki su &l geliyor. Evvelâ: — Acaba, diyorum, bu okuyucumun niyeti, bu alle kızile, heyecanlı, fakat ne- tlcesiz bir macera hayatı yaşamak mı - dır? — Yoksa, onunla tanışıp, konuştuktan sonra temiz bir yuva kurmak arzusunda' mıdır? Eğer birinci tahminim isabetliyse, ken- disine yol göstermek bana düşmez. Çün- kü genç kızlarla oyalanmak, eğlerimek is- teyen çapkınlara, iğfal çareleri öğretme- &* Fakat eğer ikinci tahminim isabetliy- se, okuyucuma faydalı olabilirim. Bu takdirde, tutulacak olan yol, köşe başlarına pusu kurup, genç kızın sokağa yalnız çıkmasını gözlemek değildir. Hele, istenilen neticeyi, gizli mektublarla te - mine çalışmak, beslenen gaye kadar yük sek bir hareket sayılamaz. Binaenaleyh, okuyucum, bu işe, yakın bir akrabasının tavassutunu temin eder- se, en münasib çareye başvurmuş olur. Eğer bu tavassutu başarabilecek kim- esi yoksa, -sevdiği kızın mensup bu - lunduğu allesinin salâhiyettâr bir uzvu - na bizzat da müracaat edebilir. O takdirde, muhatabına meşru maksa- ümı samimiyetle anlatır, vaziyetini bil - dirir, ve neticeyi bekler. : Hiç sanmıyörüm ki, genç kızın da İyi karşılayacağı bu teklife, menfi bir cevab versinler. Zira okuyucum, mütevazi bir alle içi - ne kabul edilmiyecek bir vaziyette de - ğildir. Okuyucum bana diyebilir ki: «— Vâkıâ biz, uzaktan uzağa sevişiyo- ruz amma, ben bahsettiğim kızın tabiatı hakkında kâfi derecede fikir sahibi deği- lim. Ya, birbirimize yaklaştığımız, konu- şup görüştüğümüz takdirde, şimdi mev - cud olan karşılıklı hoşlantı eksilirse? Bu mukadder sualin cevabını bulmak hiç de zor değildir: Okuyucum, müsbet bir — cevab aldığı takdirde, bahsettiği kızla nişanlanacak - tır. Bizde nişan, tahakkuk etmiş bir İz - divacın kat'i mukavelesi sayılır. Fakat ha kikatte, nişan, birleşmeye esas itibarile namzed olmuş iki insana, birbirlerini tec rübe etmek imkânını kazandıran meşru bir vesiledir. Binaenaleyh, ileri düşünen dimağlar, | bir nişanlanmanın, menfi netice verme - sini de izdivaçla neticelenmesi kadar ta- bil sayarlar. Okuyucum da uzaktan sevdiği kızla nişanlanmakla bozulamıyacak bir taah - hüd altına girmediğini düşünerek, endişe- lerinden kurtulabilir. Fakat ben, bittabi büyük bir samimi- yetle temenni ederim ki, okuyucumun gi- rişeceği bu tecrübe, bir sukutu hayalin to humu değil, mes'üd bir yuvanın temeli olsun! : YEYZE |cunuzda ovalıyarak kabuklarını çıkarı- nüldü. Son beş yıllık sanayi programımı- za bu fabrikanın da dahil bulunduğunu belki hatırlarsınız. Diğer taraftan ken- Yeni bir tatlı Lâzım olan şeyler: dirin çeşidlii mamulâtı, köylünün &el iş- Kabuksuz fındık 100 gram RE Süt i'tea” (| SEle BAKaalAC Ü BBmaea Gldağl için bu yoklaki geriliği kaldıracak tedbirlere Şeker 125 gram | Giricildi. Yüksek Ziraat Enstitüsünde ay- Yumurta GU z 8 tane |ç: bir şubenin meşgul olduğu bu mesele Kahvaltılık tereyağ 5S0 gram | kendirin iç ticaretinde esaslı bir rol oy- 'nıyacaktır. Öyle yerlerimiz vardır ki köy- lünün sırtındaki gömlekten, tohum toz basına varıncıya kadar her eşyası ken - Bu esaslı düşüncelerden sonra, yani kendirin sürümünü arttıracak çareleri hazırlayınca, onun ekimini de dahâ'fenni ve rasyonel bir şekle eriştirmek lâzım geleceği şüphesizdir. Bu maksad'a; ken- dir ziraatini hem kemiyet, hem keyfı - yetçe arttırmak, cinsini çeşidli bölgele- re göre ıslah etmek, hastalık ve böcüle- rile savaşmak, hülâsa kendirciliğin tarla üzerindeki gidişini düzenlendirmek ıçin de «Lifi nebatlar ıslah istasyonu» adile bir ilim müessesesi şimdiden çalışmıya koyulmuştur. Ötedenberi yâpılmakta olan tedkiklere I. Fındıkları ateşte kavurunuz. Avu - nız. Bu sırada kendiliklerinden kırılır - lar. : 2. Bu parçaları süte koyup yirmi da - kika hafif ateşte kaynatınız. 3. Süzünüz. Fındıkları bir yana bırakıp suyunu alınız. 4, Bir kapta şekerle yumurtaları bir - likte çalkalayınız. 5. Hepsini birbirine katıştırınız. Hafif ateşte kaynatınız. 6. Katılaşıp kaymak gibi olunca içine tereyağını katınız. Soğumıya bırakmız, Yemeden önce iyice karıştırımız. Bir çok- ları ateşten indirdikten sonra tekrar sü- zerler, - || ilâveten bir kaç ay önce de Yüksek Ziraat '7. Bu ölçü dört beş kişi içindir. Enstitüsü profesörlerinden bu işin eh'i Takıı üntidvar olmamak ve takdir etm de değildir. Bursalılar dönümüne * kilo kadar lif alabilmişler, ekim tecrübesizliklerine ve öğrendiğimi noksanlarına rağmen bu netice bahştır. Zaten adlarını yukarıda diğim mütehassıslar da burayı * rinde kendir ziraatine elverişli lardı. Çünkü kendirin en iyi Kastamonu vilâyeti ile, Bursa (kendir mevsimlerinde) benzerlif dır. Geçen yıl 5000 dekardan ibaf€ | bütün vilâyet ekiminin bu yıl dâ olacağını temin ediyorlar. A Her halde bu hayırlı hareketi Y başka yerleri için de temenni ©* — elde değildir. Bu münasebetle ke€ raati etrafında - dilimin döndüğü bir şeyler yazmayı lüzumlu gördü”” ma azalan yerime anlatacaklarım! " ramıyacağım için bu bahsi gelecgu—f_. re bırakıyorum. Tarıit” 'Vı Bay Ali Rıza: Posta adresinizi kaybettiğim diğiniz mevzu etrafında sizi bir Bi la tenvir edemedim. Tekrar bit — yollamanızı rica ederim. A - — I Bacaksızın maskaralıkları : Parazit

Bu sayıdan diğer sayfalar: