3 İkincikânun evme SON POSTA ve sevinçten kalbim duruyordu. Tiz bir çığlıkla: “Magda, bir tunç çekmece buldum. Dalları kaldır, artık çıkacağım!,, diye bağırdım şumlı gakı ile bunu biraz kazmak is-l Harc, dediğim gibi, pek kuvvetli idi. Fakat epeyce müşkülâtla üç santimetre kadar kazımağa muvaflak oldum. Arkasındaki kısım beyaz va daha doğ- Tusu alaca bir taştı. Bu taşı tamamlle meydana çıkarmak için uzun zaman ça- lıştım. Biraz dinlenmek Üzere oturduğum za- man Magdanın -— Magda! Çok mühim bir iz üzerinde !u'n'. Sen nazarı dikkati gelbetmemeğe çalış!.. Gece bir kadının buralarda dolaş- Ması manidar görülebilir.. — Sen ne buldun, onu göyle?. B 'yaz taş F d şuruz. Beni meşgül etme v zakla Alaca taşı tedkike devam ettim .Bu taş Oynuyordu. İki tarafından ileri doğru likla dışarı çıkıyordu. le sağlamca tu- tamadım, büyük bir gürültü Jle dü Parçalandı. Bununla kat'iyen meşgul de- Bildim. Derhal elektrik fenerimi bu boş- luğa uzattım. Bir küçük tunç çekmece gördüm. He- Yecan ve sevincim kalbimi durduracaktı. Çekmece sağlam ve pek muhkem bir şekilde kapalı idi. Üzerinde lâtince bir Yazı vardı. Bittabi koca Bizans saraylarının gömü- Xü şervet ve hazineleri böyle bir çekmece içinde olamazdı, fakat, muhakkak ki ar ftık neticeyi kat'iyen elde etmiş bulunu- yordum. Bu boşluğun içinde sevinçle haykır- dım. -O kadar bağırmışım ki yukarıdan se. *imi duyan Magda bir felâkete uğradığı- Dü zannederek korkmuş. Çığığa yakın sesle sordu: ( — Ne var, ne oldu?.. e *1ışda. sen misin? Bir tunç çekmece Mun! Dalları kaldır, artık çıkacağım!.. Ti çıktığım zaman taze sabah ha- SA derin derin içime çektim. Magdi elimden çekmeceyi ka; n Re ne baktı. Hafit çi ptı, dikkatle Üzeri- - Hafif alaca karanlıkta gördüğü işaretlı :ıl:.;i_ *T Onu da benim kadar sevindir- Ellerimi t beri Uttu. Tanışlığımız zamandan- Onu bu kadar tatlı ve cana yakın lînışi.m. Başını omuzlarıma dayadı: — Çok yoruldun, değil mi? dedi. — Çok Magda!, - ([—_Hıydi artık dönelim, Bütün esrarın imizde olduğunda Şübhe yok! Bu mu- 'vlıl_lıkı_veumiz. ikimizi de sonsuz hazine- lerin sahibi edecektir. Haydi, çabuk., Tan.ı; lî;ı.unyı hemen bavula koydum. r;:;ık Üzerinde tek bir şübhe bile bı- uyacak kadar itina ve ihtimamla Malta taşını Brttük, Derin çukuru top- rakla doldurduk ve tesviyesini yaptık. Belki bir zaman gelir ve tekrar bu da bir araşi din için hususi işaretler koyduk lk Vapurla İstanbula döndük. ÜEra aŞ ğ Eve döner dönmez ilk işim çekmeceyi SMağa uğraşmak oldu. Açmak için çok Uğraştık, Bu Bizantinlerden kalma çok Musanna bir eserdi. Harab olmadan aça- :lııkydiş kıymetli asarı atikadan biri o- rrı yüksek bir parayla - satılabilirdi. akat uzun uradiya; kilid deliğini bile me ydana çıkaramamış. tık. Tunç çekmeceni n vef : n çepeçevre etrafında delikler vardı. İçine iğne sokulunca sert bir levhaya temas ediyor va eğriliyordu. Bığnluın hangisi kiliddi, onu dahi tayin mümkün olamıyordu. Nihsyet bir tara- finı eritmek lüzumu hâsıl olmuştu. m;ğı:;ç ç_rknuwyi ancak bu süretle aça. ğ 3 (,'!cmweyı açarken duyduğumuz reyecan hiçbir zaman aklıradan çıkmıya- taktır. İkimizin de, muazzam bir impa ratorluğun asırlarca saklanmış hazi: rinin Gönümüze açılacak eşr ellerimiz titriyordu, dan dudakları bembe: da titrek bir sesle: — Bu tunç çekmece bir mücevherat le- önünde, Magdanın heyecan yaz kesilmişti. Mag- 1blılwç defa zorlandıktan sonra açılmı | tırma yapmak icab edebilirdi. | uğraştığımız halde |- « Son Posta ,, nın sergüzeşt romanı —i . metli mücevherler veya bir taç çıksın?.. — Kadın döğil misin, elması düşünü- yorsun. Bense bütün defineleri düşünü- yorum., 'Tunç çekmecenin kapağı, uzun zaman- danberi yer altında kalmış olmasından | dolayı kenarları paslanmış olduğu — için Çekmecenin içine delice bir mera gözlerimizi dikmiştik: Hayır, ne mücevherat, ne elmas yoktu. Garib bir deri üzerine çizilmiş bir ha- le Kariyedeki evin mahzeninde bul- z taş tablete benziyen gene kü- k ve ayni taştan lâtince yazılı bir tab- bu haritanın Üzerinde şu işaret vardı: X.L Magda bu haritayı görür görmez bü- yük bir hayretle birdenbire bağırdı: — Bu harita, prens Arşidükün kütüb- hanesinden çaldığımız ha İ — Tuhaf! Magda, haritanın üstündeki işareti gördün mü X. L yazılı.. halbuki biz X. IIL ü arıyoruz. Demek şimdi başka bir iz üzerine düştük.. çok garib... Magda hiç düşünmeden cevab verdi; — Hiç garib değil!.. dedi, Sadece X. UIL bile esasen bunu isbat etmez mi? X. IlI. o- lunca elbette bunun bir de X. IL si ve X. Li olması gayet tabildir.. — Demek ki defineler 3 harita üzerine taksim edilmiş? — Şimdi anlarız l . |dis zabitlerim (veya kaleci Bunu şöyliyerek Magda yerinden fırla- |dı. Koşarak bizim lâtince lügatleri ge- tirdi: — Evvelâ hemen şu tabletteki yazıyı tercüme edelim, dedi. Uzun uzadıya uğraşarak küçük taş tab- letteki yazının çıkardığırmz - tercümesi takriben şuydu: «Kızum ve varisim İrena! Bu harita na- sıl hareket edeceğini gösteren (veya em- reden) vasiyetnamemin bulunduğu yeri sana bildirecektir. Bu yeri yapan mühen. senden başkasının bunu bilmemesi için öldüler. Duam senin Bu tercümeyi çıkardığımız zaman hay- Tet etmekten kendimizi alamamıştık. Zi- Ta ibarede de sarih surette görüldüğü gi- bi definelere aid vesikalarda şimdiye ka- ilk defadır ki hiç rümuz kullanılma-' », dümdüz ve sarih yazılmış bir yazı yorduk, Ibuki evvelce elde ettiklerimizde X. T e aid olan yazılar hemen kâmilen rümuzlu idi. Bundan başka şu neticeyi muza, gizli tutulmaya lüzum görülme- mişti. Fakat X. III e ayrı bir ehemmiyet verilmiş ve baştanbaşa rümuz kullanıl- mıştı. O halde, hakikaten, Magdanın tahmini Ribi bir de X. IL olacağına göre bu ikin- cisi de rümuzsuz muydu? Tunç çekmede- den çıkan haritayı gözden geçirdik, e- Jimde bulunan eski İstanbul haritalarile karşılaştırır karşılaştırmaz bunun da ga- yet sarih olduğunu hayretle görmüştük. (Arkası var; Kendinize beyhude yere eziyet ediyorsunuz. NEVROZİ ağrı, SIZI, sancılarla nez varken ıstırab çekilir mi ? Baş, diş ağrıları ve üşütmekten mütevellid bütün leye, romatizmaya karşı NEVROZİN kaşelerini alınız. icabında giünde 3 kaşe alınabi'ir. rin bilfiil veznedarlıkta çalışarak iyice (8680) müracaatları. Grip, Baş ve Kutusuna benziyor.. ister misin ki en kıy- Nevralji, Artritizm, Romatizma Veznedar Aranıyor T. C. Ziraat Bankası İstanbul Şubesinden: Bazı şube ve ajanslarımızda çalıştırlmak üzere veznedar alınacaktır. Talible- yetişmiş ve her veçhile itimada lâyik 40 yaşından yukarı olmamaları ve Bankamıza intisab için aranılan evsafı balz bu- lunmaları lâzımdır. İsteklilerin fazla izahat almak üzere şubemiz muhağebesine NEOKALMINA Diş Ağrıları, zabitlerim) | Biyet müsalddir. Mütercimin L ED Tercüme e EBİYAT —| Sayfa 9 — 5 debiyatı ve Cengel kitabları Nureddin Artam, bu eseri Türkçeye çevirmekle tercüma edebiyatımızda büyük b ir boşluğu doldurmuştur Yazan: İbrahim Hoyi Hiç şüphe yok ki, tercüme edebiyatı, berhangi bir dilin genişlemesinde, o dili konuşanların görüş, düşünüş ve tatbik ediş sahasında (adaptabilit6) adetâ başlı |başına rehberlik vazifesini gören bir va- İsıtadır. Ancak bu sayededir ki, yepyeni, İçeşni ve duyulmamış tahassüslerle kangı- I aşan okuyucu kütlesi edebiyatımı sever, benimser, mevruları değişik, muayyen ve | mukannen fikirlerin bayraktarlığını e- den yabancı bir edebiyat, bunu bazmeden istidadları ortaya çıkarır, ve hükmünü yürüttüğü —ülkenin edebiyatında ileri, ulku geniş bir hareket uyandırır.. Gene, bu tercüme edebiyatı, styasi, iç- timai, ilmi ve fenni telâkkilerin süzülüp geldiği bır nevi menşurdür, Bu menşı htimal ki, bazan yaydığı fikirlerle, o ül. İkenin siyasi veyahud içtimal bünyesini ) fakat ne de olsa bir hamle yara» ü iyi ile fenayı ayıran şuurlu bir |okuyucu kütlesi, kendisini sarmıyan, his- lerine, “duyuşlarına yabancı gelen her ıhıng. bir aşıyı muhakkak surette ve in- siyaki bir sezişle silker, atar. Bu tabil bir tezahürdür. Ayni okuyucu kütlesi, gene 2 ins'yakı- nn tosirile her sahada olduğa gibi, ede- biyatta da yeniyi arar, dener, Bu yeninin İalışılmamış, belki de kendisine ham ge ılm buruk meyvasımı biraz da çekine çe- kine tadar. Bu meyvada bulduğu lezzet- tir ki, bize tereüme edebiyatınım. muvaf- fak olduğunu anlatır.. * 'Tercüme edebiyatında, en mühim. rolt, tercüme edilen dilin de kâfi derecede zen- gin olması, tercüme edenin de her Iki iyice bilmesi, oynar. Eserin ruhuna gire- jmeden, manasını kavramadan yapılan tercümeler, birer yüz karasıdır. Onun 'lgmdir ki, tercüme edebiyatında «hakiki tercümenin» büyük bir ehemmiyeti, kıy. meti vardır. Ayni zamanda, hakiki mü- tercimler de müellifler kadar meşhurdar. Çünkü hakiki mütereim, tercüme ettiği eserin, manasını kavradıktan sonra, mü- İellifin anlatma kabiliyeli ile mücehhez tolarak işe girişir. O eseri, kendi diline 'aktarma ederken, öz çeşnisini, hususi- |yetlerini kaybettirmez, kendi Hisanın'ın bötün ince, renkli malzemelerini yerli |yerinde kullanır. İngiliz ve Alman edebiyatlarının rus- |çaya veyahud almanca veya ingilizceye çetvrilmiş eserlerini ayni itminan ile o- kuyuşumuzun, Fransız tercümelerine ise biraz da dudak büküşümüzün sebebi bun. dan ileri gelmektedir, * Mizah edebiyatımızın sayılı ve ayakta 'duran elemsnlarından ve hiç şüphe yok İki, üstübunun inceliği, berraklığı ve nük- telerinin uyandırdığı, yaptığı gülümse- "me dalgacıklarile kendisine hak'ı bır şöh- res ve mevki yapmış olan Nureddin Ar- tam (Topluiğne) nin sön zamanlarda ter- ,cüme edebiyat sahamıza sunduğu Cengel kitabı, ve Cengelden hikâyeler, kitabla. rını okürken bunları düşündüm. Nureddin Artam kuvvetli bir mizahçı İolduğu kadar, lirik bir şair, ve kudretli bir nesir ustasıdır. Mizahtan, dahı ziya- de cıddi, kuvvetli mevzulara dönen Nu- reddin Artam, birkaç sene var ki Ulusta ilmi etüdler yapmakta, bu arada da İn- giliz şaheserlerinin güzellerinden bir ka- çını tercüme etmektedir. Cengol kitabı, meşbur İngifz şair ve nasirlerinden Kipling'iin ölmez esoridir. Bu eserin kahramanları, hep arman hay- vanlarıdır. Müellifin, hayalinde yarattığı bu hayvanların ağzından en büyük ve ahlâki öğüdleri masal şeklinde — verişi, büyük, küçük, yedisinden, yetmişine ka. dar herkesi kendisine bağlamıştı-. İngiliz edebiyatını inceden inceye todkik eden münekkidler, Kipling'i bu yüzden en bü- yük ve dâhi edebiyatçılar sırasındı sa- yarlar. , Nureddin Artam, Cengel kitabındaki hususiyetleri pek iyi sezmiş ve kavrn- mıştır. Önun için de tercümeti muv: faktır. Okurken, edindiğimiz intiba, ga- kelimeleri »seçerken, engin bir titizlikle hareket et. Meşhur İngiliz edibi Kipling tiğini, cümlelerinin üzerinde oynadığını, onları işlediğini anlıyoruz. Burada emi hoşumuza giden nokta eserin ıdmdıH_ şiirleri, Nureddin —Artam'ın, edebiyafi snobluğuna düşmiyerek —manzum — ol rak tereüme etmemiş olmasıdır. Zira somi zamanlarda, manzum şiir teredme etmelâ Bibi tehlikeli bir edebi hastalık karşısına da bulunmaktayır. Yücelcilerin genç die bicikleri, bu yolda kalemlerini dolu diz; gin oynalıyorlar. * Her iki kitabı. okuyup ta son «kendime dair» olan pasıyja gelince dün rakladım. Zira ekendime dair» — pasaji, çok yavan bir tercümedir. Zayıf biz türleş çe Ürneğidir. O kadar ki, gönlüm bım* Nursddin Artam'ın tercüme ettiğine türlü İnanmak istemiyor. O kadar ki, raya kadar, zerkle, keyifle okunan hil yelerin bütün sihiri birdenbire h_vbth yor ve acı bir hayal inkisarı başgöstesi — Tiyor. Bu tercüme, adetâ güzel türkçenimi, bir <«mersiyesi» hissini veriyor. * | Bununla beraber, Nüreddin Artam'm” İtercüme oedebiyatımızda büyük bir boğa luğu doldurduğuna inanıyorum. Hez gx |ruf halkı cekecek olan «Cengel kitablarn ni» daha büyük bir fedakârlıkla, bıratı. daha ucuz fintla okurlara sunmak kabil olsavdı, hiç şüphe yok ki iyiyi arıyan vel müuhakkak suürette okuyan okuyucu küle lesine yerinde bir hizmet odilmiş olurdu; Cengel bları, İngiliz edobiyatınıni özlü eserlerinden olduğu - kadar, Türl tetcüme edebiyatının da değerli bir ha zinesi ve soluk Fransiız kopya kültürcük lüğünden uzaklaşmakta olduğumuzu göse teren kuvvetli bir projektördür. Bu iyiliğinden ötürü, Nureddin Am tam'ı engin bir samimiyetle överim. İbrahim Hoyt Cengel kitabı ve Cengelden hikâyeler, eild, yazan: Rudyard Kipling, çevizen: Nux reddin Artam. Ulus Basımevi, Ankara. n Bir Fransız kruvazörü - Pirede Atina 2 (Hususi) — 'deki Fransız açık deniz kruvazörü düm Pireye gelmiştir. Boluda yüksek orman okulu Bolu (Hususi) — Ormanlarının koasafo. ti, sinesinde bu milli servetin sonsuz hazie nesinin değeri ile ün alan yeşil Bolu, gençleri yükseltecek, meslek sabibi ya» pacak kıymetli bir yuva daha kazandı. Yüksek Orman okulu. Bu yuvada Türk illerinin her çevresinden gelen orla okü- lu pek iyi ve iyi derecede bitiren yırmi beş genç, gündüz talebest olarak okuya- — cak ve yetişeceklerdir. Bu yirmi beş geng — tamamen Boluludur. San'at, orta ve ilkk o kul vazifelerini gören bu muhteşem yus — veya bugün aldığı mfat daha güzel yakte — şıyor, Ormanlarında mebzülen — yetişem binbir çeşid ağaçlar gençler için sonsus bir tecrübe kaynağı olacaklır.