GÖZE 'DAİR edi delikli bir tokmağın iki deliğinden bahsedeceğim.. ad- larına: Göz, diyorlar.. * Göz göze gelmek fena bir Fakat göze gelmek fenadır. * Gözden düşmek kolaydır, göze girmek şey değildir. * Göze gireceğim diye çok uğraşmıştı. Sordular: — Bari göze girdin mi? Boynunu büktü: — Girdim de ne kelime, göze battım. dedi. * Gözlenmekten hiç hoşlanmam. Fakst gözlemeye bayılırım. * — Göz görmeyince gönül katlanır.. Derler.. gönlümüz katlansın diye hep gözü kapalı mı gezeceğiz?.. * Küçükken karagöze bayılırdım. Hu- yum hiç değişmedi; şimdi de kara göz- | lüye bayılıyorum. * Gözle sevişmenin bir usulü vardır: Evvelâ göz atılır, sonra göz konulur, daha sonra göz edilir, daha sonra Bgöz sü- zülür, daha sonra göz kırpılır. — Daha sonra? Mı.. daha sonrasını da söyliyeyim, yüz göz olunur. * İnsanın gözü kararırsa zarar yok, Yü- zü kara çıkmasın? * Göz herhalde bulanık bir şey: Çünkü ikide bir göz süzenler oluyor. * Açıkgöze sordum: — Neye evlenmiyorsun? D Covabh verdi: — Gözü kapalı mam! yaşamaktan — hoşian- * de | pılmış. Biri önde, öteki arkada olsaydı, iyi değil miydi?. İnsan, hem önünü, m de ardını görebilirdi. * Göztepe bir tane, fakat tepe göz pek çok, * Kadına sordum: — İnsanın gözü neye yarar?.. Cevab verdi: — Ağlamıya!. * Göz, göz diye diye; içim göz göz oldu. Gözüm kapalı göz kararile yazımın altı- na İmzamı atıp bugünlük te bu kadar di- yim. İsmet Hulüsi D Bunları biliyor mu itini Dünyanın en ihliyir ağacı Hindistanda Biliyor musunuz ki dünyanın en ıh-' tiyar ağacı, Hin. distanın Seylân a- dasında, Anurad. pura kasabasında halkin — tapındığı müukaddes bir &- ğaçtır. — Rivayete nazaran Buda bu ağacın / 'gölgesinde tefekküre dalmış ve böylece kemal yaşına basmıştır. Bu ağaç milâd. — dan evvel (288) inci senede dikilmiştir. -— Diğer taraftan Meksikanım Şapultepek — gehrinde de yaşı (6000) sene sayılan bir selvi ağacı mevcudmüş. Kaliforniyada rastlanan birçok ağaçlar da vardır ki bun- ların ekserisi (2500) seneliklir. meşhur ü * — Ani olarak duran otomobil ne kadar hararet vücude getirir ? Ani olarak fren yapmıya — mecbur kalan bir otomobi- lin bu ani hareke- ne kadardır, bilir misiniz? 500 derece. — -- DA O ARIS SŞ GÖNÜLİSLERİ Gayri resmi nikâh Neye derler? Topkapıda oturan bir genç kız ba-» —ma; tahsil görmüş, düşünceli bir genç kızdan gelişi beni hayrete düşüren bir sual soruyor. Mesele şu: Bu genç kız bir delikanlı ile sevi- i şiyor, evlenecekler, fakat erkeğin vaziyeti iki yıldan evvel evlenmesi- — me müsaid değil. O halde genç kız, bir teklif yapıyor: Ü — Şimdi gayri resmi bir şekilde, senedle evlenelim, iki sene sonra ni- — kâhımızı resmileştiririz. V' / Beni hayrete düşüren nokta şu: * v Genç kız bu teklif karşısında kal- zaman tek kelime bile söyleme- den çekilip gitmiyor, bana soruyor: |— Teklif bana sağlam gibi görün- me dersiniz? diyor. — Ve bu kız tahsil görmüştür, mek- ubunda tek bir hata bulamadım, a H | | Bir elinde bir milyon lira'ık mücevherat taşıyan mihrace Hinâ — mihrace- lerinden Rao Ba- hadırın sol eli üze- cevherlerin kıyme- ti bir milyon lira- lıktan fazla tah- v min edilmektedir. Mihracenia yaptı- ği bir nezir neti. cesi bu el hiçbir bareket yapmamaktadır. Bu elini sadece düalarda kullanmaktadır. Başka zaman sol elinden istifade etn Muradlı?'a kültür faaliyeti Muradlı (Hususi) — Muradlıda kültür ihtiyacı tam teşkilâtlı bir ilk okul ile kıs- men temin edilmektedir. Demiryolu bo- yunda geniş sınıf odaları ve salonu ile bu güzel bina on beş bin liraya yaptırılmış, kış için zemin katında teneffüz salonu ol- duğu gibi geniş bir de bahçesi vardır, Mu- radlı ilk okulu şekil ve içindeki tertibat ve intizam itibarile Trakyanın en modern bir okulu sayılmağa değer. Ayrıca yapılmaktat olan yatılı okulun ikmalile Muradlı ve havalisinin kültür ihtiyacı tamamlanmış bulunacaktır. Bu suretle göçmenlerle kesafet peyda eden bu muhitte okul haricinde fek bir çocuk kalmıyacaktır. çe D - İ ":Cx_ Rİ ifadesi tamamen düzgündür, işte be- ni şaşırtan nokta, * İzmirde Bayan Sabriyeye: Çocukla anne Aarasında manevi bir bağ vardır, zamanla gevşemiş gö- Tünür, bazan hatırdan tamamen çık- tığı da olür, fakat dikkat ediniz, en sıkıntıh zamanlarımızda İmdadımı- Za onu çağırırız, ölüm döşeğinde bi- le en son onun adını telâffuz ederiz. Bu, böyledir. Fakat buna rağmen zevcenin yeri kocasının yanıdır. U- zağa mı gidiyor, gideceksiniz, ehem- miyetini kaydetmiye kasden dikkat ettiğim anneden ayrılmak mı lüzim, ayrılacaksınız, bu tarzda hareket e- den çocuğun annesi ile tekrar bir- leşmesi zamanı uzak sayılmaz. Bıra- kımnız, vaziyeti kocanız Mmuhakeme etsin. İnsanın başında iki göz var.. her ikisi | ıyana.. herhalde düşünülmeden ya- | Bakırköy tımarhanesinin tel —— Baştanbaşa lâstik örgüdür. Vücudün Ablak ce!greli. hâki elbiselisi kendi ken- çimine uyacak şekilde çizgiler vakit vakit | dine söyleniyor: : açılıp kapatilmiş- ) — Zaten hepsi bunların mamussuz.. tır. Bunun — için Ben Hitlere söyledim., müstemleke me- büstü gıkıca sarar, selesinin bir hal çaresi vardır diye.. din - nce ve genç göste- lemedi.. fakat ikinci nasihatimi tuttu. rir. Ah Yahudiler, Yahudiler.. dünyayı allak Modelin bullak eden onlar değil mi? Beni de bu lâciverddir. hale onlar koydu. Deli diye tımarhaneye Nasıl — öreceksi. soktular, Halbuki ben Türkiyede hırsız- niz — Arka: 146 il. hk yapmam, Ecnebi memleketlerinde ya- mik. İki ters, iki parım. Bundan maksadım serveti mil- liyeyi çoğaltmaktır. Bunu anlatamadım Tengi yüz. k. 10 santim sonra orta yerdeki | “45- iki ters ilmiği bir ilmik gibi örünüz. Yani | Sitti eksiltiniz. Bir sıra düzden sonra ayni ek-| Bu adam kim acaba? siltme yerinde üç ilmiği bir arada örerek| Yanımda duran orta boylu, elâ gözlü, bir eksiltme daha yapınız ve bunu her | tıknazca birisine: V iki sırada bir tekrarlayınız. Beş sıra son-| — Kardeşim, diyorum.. kim bu adam? ra baştan ve sondan 46 incı ilmiklere| Gayet tatlı bir sesle cevab veriyor: (ters ilmik) ikişer kere batınız. Etekten | — Cananım, bana mı hilab ediyorsun?. (22) inci santimetrede eksiltmeyi bırakı-| — Evet. niz, 25 inci santimetrede kol yerlerini o-| — Cananım, demek benden bir şey sor- yunuz ve iki yarilardaki arttırmaya son | Mak istiyorsun., İveriniz. On sıra düz ö Oa birinci| — Evet sırada tam arttırına yerinin Üstüne gslen| — Cananım, demek sual sorduğun kim- Viki ilmiği bir arada örünüz, yani eksilti- | S& benim? niz. Sonraki sıra düz.. üçüncü sırada iki| — Evet dedik a.. yerine üç ilmiği bir örünüz. Gene düz bir| — Cananım, öyle ters ters cevab ver- sıra. Bir kere daha bir eksiltme, 44 üncil | Me« anlayıp dinlemeden konuşmak olur mu? Şimdi kat'i? olarak söyle cananım, bana bir şey mi sormak istiyorsun? İnnallahi maassabirin! Gel de herifin [ızıruığmı sarılma, Amma da lâf anlamaz | şeymiş — Evet., size bir şey sormak istiyorum. — Ya, demek bir şey soracaksınız ca- nanım? Sorun, cevab vereyim!. — Bu adam kim? — Bu adam mı kim cananım? — Evet.. — Kim olduğunu ne bileyim. Hem bilsem de sana ne? Buraya gelen birisi.. Sen kendinin kim olduğunu biliyor musun da başkasını soruyorsun, cana- num? Bu adamla biraz daha konuşsam sağ- lam çıldıracağım. İyisi —mi yanından uzaklaşmalı.. Ayrılıyorum. Fakat o beni bırakmı- yor. — Nereye cananım? Konuşuyorduk. santimde omuzları kesiniz. Ön — Arka gibidir. Yalnız yaka ve kol oyumları biraz daha derin. Kollar — 66 ilmikle başlanır, Arttırıp eksiltmeler (10) santimden sonra, baştan ve sondan itibaren 13 üncü ilmikte başlar. Yumurta kabuğu nelere yarar? Yumurta kabukları tavukların yumurt- Tamaları için çok faydalıdır. Yumurtlama mevsiminde bu kabukları toz haline ge- tirip tavuklara verilen yemlere karıştır- malı. Bunu tavuklar severek yer ve fazla yumurtlarlar. Ancak tavuklara kabukları oldukları gibi vermemiye dikkat etmelidir. Çünkü; bir defa kabuk yemeyi öğrenince tavuk- lar size göstermeden kendi yumurtladık.- ları yumurtalardan kendilerine ziyafet kolonya serper gibi serpmelisiniz. “ Ben bir tımarhane kaçkınıyım!,, Mezarlıklarda yaşıyan muallimin hayatı Bay Nihadın esrarlı ve meraklı mazisi beni ço alâkadar ediyordu. Ne yapsam, bu adamla nasi' ahbab olsam da bana hayatını anlatsa diyordum Röportajı yapanı Faruk Küçük (Tercüme ve iktibes bakkı mahfusdur) örgülü pavlyonlarından biri — Şimdi işim var, müsaade et, Si konuşuruz. Balkondan içeri giriyorum. Koriddi gitmek için küçük bir odadan geç lâzım. İçerde beş on karyola var. karyolanım üstüne sekiz dokuz hi bağdaş kurmuş konuşuyorlar. Buns balkona çıkmak istemiyenler. Sigara dümanı ve kalabalık, hastâ? ların nefesi odayı leş gibi kokutmü Midem bulanmıya başlıyor. Buradif çıkayım. Fakat kapı kapalı. Vuruyo Tum.. Hızlı hızlı vürüyorum. İçeriden İztl tin sesi duyuluyor: — Ne ©, ne istiyorsunuz? Biraz redin. Kapı açıhyor. Koridora geçtyorul Bir kaç hasta gardiyanın nezareti tında taşları siliyorlar. Koğuşta tekii yataklar toplanmış. İçeride Nihad belf le üsğr pijamalı hastadan başka kim ler yok.. Nihad yatağında çay ' içiyor. sör pijamalı da gazete okuyor, Benilii de canım çay istedi, Deli oldum 0 ağzıma koymadım. İ Kapının ağzında gardiyanlarla kont şan Salamona yaklaşıyorum. İ — Salamon çay içmek için ne yap j cağız? — Şekerin varsa kolay.. — Nasıl? — Şekerin varsa sana çay verirler. | — Yoksa? — Yoksa, gene çay verirler. şekersiz içersin. — Nasıl şey o öyle? — Basbayaği. Burada şekerli çay afi* cak doktorlarin rejim yazdığı hasta * lara verilir. Obur hastalar şekerlerini: alırlarsa onlara da birer bardak veril” ler, — Şekeri nered8n bulmalı? — Çarşıcı yelince, aldırtirsin. — Çarşıcı da kim? — Heryün çarşıya gidib hastalarin if tediklerini satın alan hasta.. — Hasta her istediğini aldırtır mı? — Patan varsa her şeyi bulursun. — Sen bana şimdi şeker bulamaz mi* sın? — Bende altı tane şeker var, istersef astarim. 4 (Devarmı 8 inci sayfada) ra I Yazısız hikâye : Nezaket l :