Hisar faciasının Verdiği dersler — Yazan: Muhittin Birgen l enizcilik tarihimizde hepimizi derin derin düşündürecek hayli| facia vardır; bunları burada saymıya im- kân yok. En yeni ve en son facla olmak | üzere Hisar vak'asını zikradebiliriz; bun- dan evvel de İnebolu faclası vardı. İne - | bolu, lâübali bir kaptanlığın gemiyi lâü- | balice doldurup uzun bir yola çıkması - nın neticesi oldu. Hisar faclasını da, hiç şüphesiz, Mübali bir gemi muayenesinin Mübali iş görmesi hesabına kaydetmeğe mecburuz. Fen adamı olmiyan bir inda- | nın bu gibi bahislerde söz söylemesi bi cür'etkârlık ve hattâ bir küstahlık o ama, öyle hâdiseler vardır ki biz bun hakkında, hayatımızda görd ler ve yaptığımız tecrübelerle bir takım | fikirler edinmiş ol ve bunlar da Perenrtraş lar üz şey- Size benzemiyen Insanları küçük görmeyiniz, istihkardan SsSON POSTA BC Beşeriyet bir çiçek bahçesidir. *& Bir çiçek tahçesi Büzel görünür. ne kadar çok çeçidli olursa göze o kadar zaten fikir edinilmesi müşkü! olan şeyler- « e ö a den değildir. | 7-1,5 mil sür'at yapabilen ve dolu olduğu zaman da altı milden fazla gidemiyen bir tekne idi. Böyle bir teknenin Karade- nize çıkması, tam manasile, talih ara - mıya gitmesi, - eski Lâtinlerin gemicilik , ıstilahında servet ve talih manasına ge- Ten - fortuna (1) ya çıkmas: demektir. Es- ki lâtinler fortuna peşinde servet avına çıkarlar, sonra fortunaya uğrayıp ıı..ı:u-,îW giderlerdi. İşte, bizim Hisar vapuru da Karadenize böyle çıktı ve böyle gitti. Denizde kaza olur. Fakat, kaza var, ka- zacık var. Hisar gemisi ne zaman böyle bir fırtınaya uğramış oltaydı batmıya mahkümdu, çünkü onda böyle bir fırtına ile pençeleşme kabiliyeti yoktu. inin altı mil sür'atle böyle bir göğüs verebilmesi, başını dalga- lara karşı tutup denizle dövüşmesi müm- Düngyanın en küçük Ve en talihli köpeği kün olamazdı. Canlarını kurtaran gemi - cilerin ifadelerinden anlaşılıyor ki kap - tan bunu tecrübe etmiş, fakat makinele- rinde denizle Gövüşecek kuvvet bula - madığı için; Boğaza yakın olduğunu dü - şünerek kaçmayı tercih etmiş, deniz, ka- çanı affetmez, mutlaka arkasından yeti- #ip onu altına alır. Zavallı Hisar tayfası da bundan dolayı feci bir ölümden yaka- sını kurtaramadı! Hisar vapuru şimdiye kadar deniz üstünde yüzmüşse bunu böy- le bir fırtımaya uğramamış olmasına borç- Tuydu. Böyle bir fırtınaya uğradığı za - man elbet batacaktı. * Bilmiyorum, âcaba bizim deniz tica - retimizin selâmetini temin vazifesile mü- kellef olanlar, denizlerde gezdirdiğimiz tekne adedile her sene dalgalar arasına gömdüğümüz insanlar arasındaki nisbetli hiç hesab ettiler mi? Bilhassa, böyle bir hesabı başka milletlerin gemileri ile kur. banları arasındaki nisbetlerle mukaş ettiler mi? Böyle bir hesabın ve bilhassa bu tarzda bir mukayesenin yapıldığımı hiç zannetmiyorum. Eğer yapılmış olsay- dı, gemi adedine nisbetle verdiğimiz kur- ban mikdarının yüksekliği karşısında vicdanların sızlamaması ve buna karşı tedbir alınmaması imkânsızdı. Bir gemi sahibi, bir ticaret adamıdır. O- nun bir derece de düşüneceği şey, ser - Dünyanın en küçük köpeği olduğu iddja edilen bu talihli hayvan Londra- ya İzaz ve ikramla getirilerek, merak - hlarına ve mütehassıslarına gösteril - meğe başlanmıştır. Sahibi: — Bir milyon lira verseler satmam!. demektedir. neler değil, bütün gemi personelimiz de esaslı bir ıslaha muhtaçtır. Gemiciliğe | aid an'anelerimizde biz hâlâ kahramanlık | devrindeyiz. <X kaptan çok cesurdur!» dedin mi akan sular durur; halbuki bize «cesur kaptan» değil, temkinli, ihtiyatlı, kültürlü kaptan lâzımdır. Eğer İnebolu kaptanı böyle olşaydı ve bilhassa mede- nİ cesareti kuvvetli olup da «hayır, ben Ja kadar yük alamam!» diyebilmiş bulun- | elbet, fen namına o yüz kızarta- cak olan faclayı görmezdik. Bu asırda her şeyden evvel kültür, umumi kültür lâzımdır. Umumt kültürü olmıyan insan, | isterse bir asır deniz üstünde dolaşam ve marlilerle arkadaş olsun, bugünkü dün - yada gemi kaptanlığı edemez, Çünkü <iç- timaf mes'uliyet» denen şey, onun vicda- '.....d. tam manasile teşekkül etmiş de - " | ğildir. Bir ahşab tekneyi Allaha emanet mayesi ve sermayesinin kâr ve zarar he-| «dip Karedenizin fırtınalarına salıveren | sablarıdır. Ne geminin fenni evsafından 'de, onu alıp yola çıkan da mes'uldürler —- ——— — ARASINDA gok bir şey anlar, ne de kaptanının kap- tanlık vasıfları hakkında üzun uzadıya | düşünmeğe lüzum görür. Her hangi bir gemi sahibi için iş bundan ibarettir; öle- Bu işlere her halde bir nihay, Jâzımdır. Devlet, bu mezeli vermek ele almalı ve denizde dolaşacak canla malin emni- yetini daha sağlam bir esasa bağlamalı - | ——— ;_—_—_——__ Baş ağrısı için Bir alet keşfedildi HERGÜN BİR FIKRA | Deniz bitti Kaptanın biri geminin dümenini acemi bir tayfaya vermiş, kendi de u- yumuş. On, on beş dakika sonra acemi tayfa gemiyi karaya oturrmuş. Sar - sıntıdan uyanan kaptan, tayfanın ya - mına koşmuş. — Ne yaptın, geminin burnmunu ka- raya çıkarmışsın?. Tayfa cevab vermiş: — Kabahat benim değil, deniz bttti * İtalyada poker Oynayan beş kişi Mahküm edildi İtalyan mahkemeleri pokerin talih o yunlarındaa rayılacağına dalr bir karar vermiştir. Talih toyunları İtalyada mem- nu bulunuyor. Geçenlerde Tortano şeh- rinde cürmü meşhud balinde yakalanan beş poker oyuncusu mahkemeye sevke - dilmişlerdir. Mahkeme pokeri talih oyu- nundan sayarak oyuncuları mahküm et - mişti. Bu kasara kanaat etmeden oyun cular pokerin talih oyunlarından madud iddia ederek davayı isti İstinaf mahkemesi olamıyacağını hişlerrii. de «poker oyununda oyuncuların ikinci derecele alup, ani oyul bağlır olduğunu söy! rolünün talihe erek bidayet mah- kemesinin verliği kararı tasdik etmiş - tir. Bu karar İtsiy: te de tasvib edilmi temyiz mahkemesin- . Mayerling faciasının esrarı çözülemedi Vatikan evrak muhafızlığı, zabıtası tarafından Mayerli dair Cafe dosyasının muhafızlığa tes' - lim edildiği haberini tekzib etmiştir. Bir müddet evvel ölen eski Avusturya Başvekili Cafe'nin Arşidük Rudolf ite Marinin hakiki aşkları ve feci ölümle- rine dair en doğru malümatı muhtevi bir dosyaya malik olduğuna yordu. Halbuki Cafe'nin vefatından son Viyana faciasına inanılı - V — Amerikada baş ağrısını tedavi ede-| cek ve yüzdeki kırışıklıkları düzelte - cek bir âlet keşfedilmiştir. Buna su |maskesi ismi verilmiştir. Buz ve sıcak |su ile doldurulan âlet başa geçirilmek- tedir. Bir. yumruk bir. adamı |kaybett'ği sesine kavuşturdu Nevyorkun büyük fabrikatörlerinden Mister Förster geçenlerde bir gün şeh- rin büyük caddelerinden birinde alabil - diğine otomobilini koşturup giderken an- sızın bir #damın otamobilinin altına sü- üki ğini görmüştü.Hemen otomobilin atlayıp kazaya uğrıyan adama yar - çin koştuğunda hiç bir şey olmadı - gını hayretle görmüş, faket yanına gittiği zaman bu adamın kafasına indirdiği şid- detli bir yumrukla başaşağı yuvarlanı - vermişti. Yumruğu yeyip, Başasağı — düştükten sonra kendisini toplayıp ayağa kalkan Forster konuşmağa başlamıştır. Moğer zengin fabrikatör & senedenberi — sesini kavbetmiş bulunuyormuş ve yediği bu |yumruk kaybettiği sesini iade etmiştir. — Amerikadan Avrupaya gönderilen hediyeler Her sene olduğu gibi bu sene de noel yılbaşı hediyelerile dolu bir transat- hntik vapuru, Avrupaya gelmek üzere Nevyorktan hareket etmiştir. Eski dün- yadan yeni dünyaya göç etmiş ve orada yerleşmiş olan muhacirlerin asıl memle- Sözün Kısası Kızılay E. Talu ürkiye Kızılay Cemiyeti dün, altmışıncı yıldönümünü kutlu- ladı. Doğduğu gündenberi sade insan- lığın hayrına, iyiliğine çalışmış, bütün emeklerini acı dindirmeğe, yara sar - mağa, felâket unutturmağa, elemlilere teselli vermeğe harcamış bir - varlığın yıldönümünü kutlulamak ferah veren bir hâdisedir. 'Türkiye Kızılay Cemiyeti, dünyanın her tarafındaki benzer teşekküller gi- bi, insanlığın mütemadiyen kuyusunu kazan, mahvına yürüyen temayüller, ihtiraslar arasında, gene insanlığın | taraflarını temsil eden, ümid veren ve iç 7 an sir vaha olmuştur. Nerede bir iztırab, bir felâket, bir inilti varsa, oraya kaşmak, yetişmek, yardım etmek, okşamak ve — unuttur « mak onun şiarıdır. ı Harb meydanında yaralı düşen as- ker, yıkılan evinin enkazı altında ka « lan zelzele kurbanı, coşkun bir nehrin suları arasında çırpınan zavallı, kıtlı- ğa uğrayıp da açlığın tesiri ile kıvranan biçare, ve daha da bunun gibi ne ka « dar felâketzede varsa, en me'yus anla« rında, yanıbaşlarında daima — Kızılayı bulmuş, onun bir ananınki kadar şef « katli elinin temasile ayılmış, göz aç - mışlardır. Bü tam mânasile hayır cemiyeti; kuvvetini gene bu milletin mürüvve - tinden alır. Sessiz, sadasız, efendica yardımlarını, gene sessiz, sadasız ve efendice topladığı yardımlarla temin e- der. Onun mütevazi gelir kaynakların « dan toplanan paralar, temiz ve namus- lu ellerde mutlaka ve mutlaka yerine harcanır, Kızılayın altmış yıllık hesab- larında, çarçur edilmiş tek bir santim bulamazsınız. Ve böyle bir şeye rastlı « yamıyacağımız gibi, tek bir hizmetten de kaçınmış olduğunu göremerzsiniz. O nun içindir ki, bu hayırlı ve ciddi mü- esseseye Türk millelinin saonsuz em « niyeti vardır. Ve Kızılay, ifa ettiği sa- 'yısız hizmetlerden ziyade bu emniyel ve itimadla mağrurdur. Altmış yıllık bir faaliyetten sonra yurdün karşısına alnı açık ve maneu varlığı kıvanç dolu olarak çıkan Kızıl ayımızı candan tebrik ederiz. Ona yardımımız, ayni şevkle dalma devam edecektir. . Zahıı —— Ikmal edilen Şoseler Ankara . (Hususi) — Nafladan stman haberlere göre, İstanbul - Edirne yolunun |18 üncü kilametresinden ayrılan 2300 met -« İre uzunluğundaki yol 12 metre platform ve İ9 metre şose genişliğinde beton asfalt ola « rak bitirilmiştir. | — Ayrıca İzmir - Çeşme yölunun Gülbahçe mevkiinden ayrılıp Karaburuna giden yolun da şose inşaatı bitirilmiştir. Ankara - İstanbul yolunun 135/164 ünoü kilometreleri arasında 1822 metre uzunlu « Çundaki şose inşaatı bitirilmiş ve Çorum-Yod Kad yolunun 74 üncü kilometresindeki Arabe seyti köprüsünün iInşaatı İkmal edilmiştir. Köprü onar metre açıklığında betonarme ik! gözlüdür. Erzurum-Tercan yolunda yeni inşaal 'Tercan (Hususf) — Erzurum - Tercan m;m : nm,k d"mî H dır. Gelecek yeni gemiler kâfi değildir; 'ra böyle bir dosya ortaya çıkmamıştır. olarlar fenden ça At taarakadar | e sade gemilerimizi yenileştirmek de kâ- |Bunun üzerine - zabıta - tarafından bu Kurientllök şeye inanmuş o;"'":::,ı X |ft olamaz. Gemi muayene eden, gem? sev- / Gegyanm bulunup gizlice Vatikana ve: iğer böyle olmasaydı, havuz kadar kü -| Feden deniz personelimizin de esaslı su- İrildiği işaa edilmişti. Avusturya Tarih çük denizlerde eltm facialar kaydetmez- | '©'ttt islahı ve ayıklanması lâzımdır. Ak- | pretitüsü Direktörü Degkel geçen gün "k ve Hisar gemisi gibi beş bin tona ya- |Si fakdirde her fırtına, her sis, her fazla | yatıkanın bu hususa dair olan kat'i tek kın cesamette bir gemi, Karadenizin dal | "*müle ve yahud her gayri fenni estivaj| K İ | galarından kaçma ıztırarında kalmazdı. . Deniz Bank, yahud - daha türkçesile - Deniz Bankası bir an evvel kurulsa da şu bizim gemi demirbaşımız, güzel bir ayıklama ameliyesi geçirse çok iyi olur. Bugün elimizde bulunan gemiler arasın- da ciddi bir imtihana çekilip de muvaf- fak olacak teknenin yüzde onu bulabile- ceği dahi şüphelidir. Fakat, sade bu tek- Xetlerinde bulunan h:sım ve akrabalara hediyeler göndermeleri eskidenberi bir â- det ini almış ve senelerin geçmesile bu âdet unutulmamıştır. Bir hesaba göre bu hediyelerden maa- da bugünlerde Amerikadan — Avrupaya kıymetleri milyonları bulan 700,000 kadar ; ekA Mayerling Cafelçek te gönderilmektedir. En çok hediye gemi adedimizle kurban mikdarı arasın- | v l Olmasına göre|alan memleket İrlândadır. Sanra sıra İle daki niabeti yükseltip gidecektir! faclasını — kaplamakta — olan - esrar| İtalya, İngiltere, Mataristan, Yunanis - Muhittin Birgen İperdesi gene açılamamıştır. tan ve Norveç gelmektedir. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! İstanbul uzun çalışmalardan sonra ilkmekteblerde okuyan | derecesi genişletilecektir. Fakat işittiğimiz eğer doğru ise fakir çocuklara öğle üzerleri meccanen sıcak yemex dağıt- Yir yosük Yaik eökralim ÖÜ yaniaik bireş at muya başladı. Bu usulün faydası görüldü, bütün memlekete î ş ancak de teşmili düşünüldü. İnşallah bu bir başlangıçtır, tedricen | temin edilmektedir. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! yolu üzerindeki 6 köprü ve menfezin in- şaalı müteahhidine ihale edilmiştir. TAKViM zibini tebliğ etmiştir. (1) Bizim fırtına kelimesi de buradan gelir