26 Birincikânun SON POSTA Kızılayın 60 1ncı yılıA Atatürkün bütün yurdda kutlulandı (Baştarafı | inci sayfada) Maksadile yapılmış bir çok renkli tablo- Jar da görüyorlardı; fakat saat 14 dü geç- tiği halde, tenhalığımı muhafaza eden meydanda, bir toplantı yapılacağını an- lâatan hiç bir faaliyet, hiç bir hareket se- zemiyorlardı. Hattâ hatibler için bir kür. sü bile kurulmamış bulunuyordu. Merasimin başlamasını bekliyenler a- rasında, tabür halinde mekteb talebele- ri, kolları bazubendli üniversiteliler, hat. tâ nutuk söyliyecekleri programlarla ilün elunmuş hatibler bile vardı. Talebeleri. nin başında bulunan maarif müdürümüz Bay Tevfiğe #ordum: Bekliyoruz! dedi. Merasime başlanmayışının — sebebini kolları pazubendli Üniversitelilerden öğ- Tenmek istedim: — Bilmiyoruz! cevabını verdiler. Batibleri sorguya çektim: — Buraya davet edildik, geldik. Fazla Malümatımız yok! dediler, Gazetecilerden bir haber ümid etmi - ye de imkân yoktu. Çünkü onların ye - gâne malümat kaynakları ve rehberleri do, ellerindeki programdan ibaretti. Merak, tereddüd içinde, kararsız ka - rass't etrafıma bakınırken beni selâm- hyan bir bildik, orada bekleyişimin hik- Metini sordu. Ben vaziyelimi anlatınca, kaşlarını kaldırıp gülümsedi: — Yahu, ben de seni, mesleğinin erba- bi bilirdim! Toplantı İşışlıyalı yarım sa- Ş sordum: — Nerede? — Üniversitenin kon? Tesadüfen ayağıma ayazda titriyerek toplantı çare meslekdaşlardan gizlemiye merha- metim mâni oldu. Zaten tetikte bulunan bütün alâkadarlar arasımda çok kısa bir Zamandayayılan bu haberden sonra, ka- labalık bir kafile h: e, konferans sa - lonunun yolunu tuttuk. Oraya varıp et - rafı dinleyince öğrendik ki, merasimi ter- tib edenler, havanın soğukluğunu hesab- hyarak, toplantıyı, Beyazıd meydanm - dan, Könlerans sâlonüna nakletmişler. Fakat küçük yaşta bir çok talebeleri, Beyazıd meydanında şiddetli ayazın muh temel sulkasdlarından koruyan bu çok fsabetli kararı verirken, meydana gelip de bu karardan haberdar olamıyacak kim - selerin vaziyetlerin!i unutmak gafletin- den de kurtulamamışlar. Merasimi hazırlıyanların bu küçük gaf- letleri yüzünden Beyazıd meydanında boşuna geçirdiğimiz zaman, çoğumuzu, koanferans salonunda erkenden başlıyan toplantıda okunan İstiklâl marşını, ve söylenen nutukları dinlemek fırsatın - dan mahrum bıraktı. Konferans salonuna — yetişebildiğimiz zaman, Bay Veysel Rüşdü, uzun uzun al- kışlanan nutkunun son cümlesini henüz tamamlamış bulunuyordu. Oradan bo - şalanlar, dışarıda muazzam ve munta - zam bir alay teşkil edince gördük ki, Ü. niversitemizin konferans salonu, Beya - zıd meydanından fazla insan alabilecek genişliktedir. Saat on beşe doğru Beyazıd meydanın- dan hareket eden bu alay, Türbede iki- ye ayrıldı: Alayın yarısı tramvay cadde- sini takib etti, yarısı da Divanyoluna saplı! Bunun sebebini soruşturunca öğ- rendik ki, tramvay caddesini takib e - denler de, ellerindeki programı dikkatli okumamak gafletine düşmüşlerdir. Ayrı yollardan giden kafileler, köprü başında birleşince, bu gafletten doğan aksaklık ta ortadan kalkmış oldu. Ve ha- reket anındaki intizamına kavuşan alay, köprüyü, limandaki vapurların düdük sesleri, ve halkın alkışları arasında geçti: En önde giden askeri bando, marşlar çalıyor, ve bandoyu, Türk bayrağile Kı- zılay sancağı takib ediyordu. Bayrakların arkasından, Kızılayın, Tak sim âbidesine koyacağı muazzam çelen- Bi taşıyanlar geliyordu. Çelenkten sonra, sırasile Yedek Subay okulu, Kuleli, ve Maltepe askeri lisele - Ti talebeleri, kara ve deniz askerleri yü- Tüyorlardı. Silâhsız bulunan talebelerin kolların - da üzeri kızıl hilâlli beyaz birer pazu - bend vardı. Askerleri takib eden şehir bandosunun arkasından da, Kızılayi temsil eden kam- Yonlar, Kımılay hemşire okulu talebeleri, Bençlik teşkilâtını temsil eden kamyon, Kızılay gençlik teşkilâtı, mensubları, s.- ans salonunda! bu haberi, g 5 8 g o Bira n P ü lli —e ĞNN ü pareeaiğbeleriem Si aüi vil mekteblerin talebeleri, Kızılayın faal heyetleri, itfaiye bandosu, itfaiye kam - yonları ve itfaiye efradı, esnaf cemiyet- leri mensubları, ve geniş bir halk kala « balığı yürüyordu. Havanın müsaid olmayışı, tayyareleri- mizin merasime iştiraklerine imkân bı- rakmamıştı. Saat 16,30 da Taksim meydanına varıl- dığı zaman, hatiblerin üzerinden nutuk söyliyecekleri kürsüler henüz kurulabil- miş, fakat hopârlör tesisatı tamamlang- Mmamıştı. Bu teahhurun sebebini de me. rak ettik: Program mucihince, Taksim meydanında yapılması mukarrer bulu - nan toplantıya, havanın müsaadı etmi - yeceği sanılmış, Fakat tehditkâr bir va - ziyet alan soğuğun ve kârın hafiflemesi üzerine, oradaki merasimin yapılabhile - ceği anlaşılmış, ve kürsünün kurulması tekrar kararlaştırılmış, Bu makul mazereti öğrendikten sonra, kürsünün ve hoparlör tesisatının kurul - masını on beş dakikadan fazla bekleme- dik. Kürsüye ilk çıkan hatib, doktor Salim Ahmeddi. Doktor Salim Ahmedin Kızıl- ayın yüksek manasını muvaffakiyetle hü- lâsa eden kısa, fakat ruhlu nutku, uzun alkışlar arasında sona erdi. Ve kürsüde, genç hatib Bayan Meliha Avni göründü. Bu büyük günün kendisine ilham ettiği duyguları, ezcümle şu cümlelerle ifade - leştirdi: — K.ızılıy Kurumu, barb ve sulh gün- | huriyetin yüksek menfaatleri icab et - lerinde, durmadan yanan, aydınlatan, 1sı- | tirirse o çevre kahramanlarının geç - tan bir ocaktır, Bu mukaddes ocağın fedakâr mensub- ları, Rüs, Yunan, Trablusgarb, Balkan, Büyük Harb ve nihayet İstiklâl savaşla- rında, ateş ve ölüm yağınuru altında durmadan, dinlenmeden çalışmış, sayısız yara sarmış, hesabsız göz yaşı dindirmiş, ve her şeyden üstün, her şeyden insani vazifesini, bir an unutmamıştır. Böyle bir kuruma yardım, şüphe yok ki her medeni insan için, en tabii, ve en birinci vazifedir. Cumhuriyet rejimile, lâyık olduğu yük- sek mevkie ulaşan Kızılay, bugün, şe - refli yoluna, gün geçtikçe artan bir hızla ilerlemektedir. Yurda, gene bu yurdun bağrındakiler. dep kuvvet alarak bekçi olan Kızılay, ya- rın kopacak her hangi bir fırtımaya kar- şı, hepimize güvenç verecek şekilde ha- zırlanmış bulunuyor. Veremlilerin, yarabıların, kimsesizle - rin evi, ve bütün insanlığın koruyucusu olan bu ocak, bütün ateşini, iki büyük mermnbadan, yani Türk hükümetinden, ve Türk milletinden almaktadır.» Taksimdeki merasim bu suretle gona erdi. Dün geceki müsamere ve konferanslar Dün gece saat 22 den itibaren, doktor Fahreddin Kerim, doktor Ali 'Rıza, dok - tor Kâzım İsmail, ve Eminönü Halkevi başkanı Agâh Sırrı Levend, İstanbul rad- yosunda Kızılaydan bahis konferanslar vermişlerdir. Üniversite konferans salonunda, ve Taksim meydanında yapılan merasim de radyo vasıtasile memleketin her tarafına yayılmıştır. n Kızılay kaza ve nahiye binaları da bayraklar ve elektriklerle donatılmıştır. Dün gece, buralarda, geç vakitlere ka- dar süren müsamereler verilmiştir. Bütün mekteblerde, talebelere — Kızıl- ay hakkında konferanslar dinletilmiştir. Dün gece, Eminönü, Beyoğlu, Kadıköy, Üsküdar Halkevlerinde de toplantılar ya. pılmış, maruf ve değerli hatibler bura - larda, Kızılay hakkında çok özlü ve kıy- metli nutuklar söylemişlerdir. Bu toplantılardan sonra Kızılay şere - fine tertib edilen nezih eğlentiler de, geç vakitlere kadar sürmüştür. Ankarada çay ziyafeti Ankara 25 (Hususi) — Kızılayın alt - mMışıncı yıldönümü şehrimizde parlak bir sürette tes'id edilmiştir. Kızılay umumi merkezinin Ankarapalasta verdiği — çay Gazianteblilere telgrafı (Baştarafı 1 inci sayfada) Mmez ve unutulmaz sayfa teşkil eden yük- sek kahramanlıklarının 15 ncı yıldönü - münün kutlulanmakta olduğunu müj - deliyen telgrafınızı aldım, Bundan duyduğum sonsuz zevk ve saa- deti şimdi orada hazır bulunan bülün kıy- metli, fedakâr arkadaşların bilmelerine delâletinizi rica ederim. Gazianteb ve Gaziantebliler, cidden bütün Türkiyenin en bahtlısıdır. Çünkü Türkiyenin her köşesinde ihtilâl ve in » Rılâb, hakiki Türklüğe kavuşma müca - delesi olmuştur. Bt meyanda yalnız Ga - ziantebin büyük Türk milletinin yüksek |kamutayımca gazilikle, muhariblikle ün. van almaş bulunması için elbette f_tb:bl:ı vardır. Arc. Va |_| | Yalnız ve yardımcısız birakılmış ol - malarına rağmen sadece mahdud Türk kahramanlarımızın Goziantebin yüksek kahramanlarile — birleşmesile en kavi Mes'uller Sayfa 11 aranıyor ! . . İstanbul adliyesi . .. faciasını dü Karadenizdeki fır- — t omn tına, dün kısmen ha. fiflemiştir. Hava yıl- dız - karayelden, yıl- dız - poyraza çevir - Miştir. Bu sebeb'e Büyükderede bekl yen büyük vapurlar Boğazdan çıkmışlar » dir. Pireden — gelen Romanya vapuru dün saât 13 de Kösten - ceye, Denizyolları - MA etmişlerdir. Güneysu vapuru bugün Karadeniz - den gelecektir. Şule ve Sadık Zadeden haber alındı Evvelki gün Zanguldaktan hareket e - den Denizyollarına aid Sadıkzade vapu - rile Barzilây kumpanyasına sid Şule va- zannolunan hasım ordusunun çok faik ve mücehhez kuvvetlerinden kutsal yurdla- remt kahramanca kurtarmış olmaları, işte bu, onlara manevi bir pırlanta kıyme - tinde şimdi taşıdıkları ünvanı vermiştir. O heyecanlı kahramanlık günlerini o gün cereyan ettiği gibi şimdi hatırlamakta ol. duğuma bu telgrafımı — dinliyecek olan bütür yurddaşların emin olmalarını di - lerim. Eğor, bir gün millet, vatan, ve Cum- mişde olduğundan daha yüksek kah - Tamanlıklar göslermeye âmade bulun - duklarına da şüphem olmadığı bilin - purunun bir kazaya uğramadıkları hak- hareket eden Şule vapuru, fırtına karşı - sında İstanbula doğru yoluna devam ede- memiş, Ereğli limanına iltica etmiştir. Sadıkzade vapuru da Zonguldaktan kalktıktan sonra fırtıma ile karşılaşmış. bir müddet dalgalarla çarpışmış, nihayet Zonguldağa dönmek mecburiyetinde kal. Mıştır, Sinop vapurunun vaziyeti tehlikelidir. Ereğlide eskiden batmış bir Yunan va- purunun üzerine düşen Sinob vapuru - nun vaziyeti tehlikeli görünmektedir. Va- pura güyerteden yarım metre aşağısına kadar su girmiştir. Ambarlar, makine melidir. Cümlenizin derin ve yıkılmaz güvenle gözlerinden öperim. K. Atatürk Eğlenceye devam edildiği esnada saat 10,50 de Atatürk yanlarında Başvekil Celâl Bayar, Milli Müdafaa Vekil! Ge « meral Kâzım Özalp ve Maarif Vekili Saf- dairesi, kazan kısmı su içerisindedir. Vapurun teknesi mütcaddid yerlerin - den delinmiştir. Yalnız gemi düz dur - maktadır ki, bu biraz ümid verici bir hal- dir. Vapurun kurtarilabilmesi için ev - velâ yaralarının kapanması, sonra sula - rın tulumba ile boşaltılması, ocaklarının yakılması icab etmektedir. Hava fırtına- fet Arıkan olduğu halde Halkevine şeref verdiler, Orada bulunan halka iltifat et - tiler. Saat 11,50 de ayrıldılar ve şehir lo- kantasına gittiler. tebdeki zafer âbidesinin resmi bulunan birer rozet vardı. Merasime hep beraber söylenilen is- tiklâl marşile başlanmış, bunu mütea « kib Gazianteb müdafaasında şehid o - lan kahramanların hatıralarına — hür - jmeten ayağa kalkılmış - ve susulmuş - tur. Bundan sonra Doktor Osman Bar- laş kürsüye gelerek Anteb yapılan meşhur mubharebelerden ve Anteblilerin burada gösterdikleri şeca- At ve kahramanlıklardan — bahsederek Büyük Kurtarıcı Atatürk'e olan min - net ve şükranlarını bildirmiş ve çok al kışlanmıştır. Bundan sonra Hukuk Fakültesin - den Demir Daf kürsüye çıkarak çok he iyecanlı ve yüksek sesle Antebin nasıl listilâ edildiğini ve meşhur Anteb mü- dafii Şahinin sureti şehadetini çok mü- essir bir lisanla anlatmış, istilâ esna - sında şehirde bulunan bazı ermenile - rin Fransızlara karşı gösterdikleri hüs- nü kabulden, Türklerin bütün mahru- miyetlere rağmen kendilerine çok fa - ik olan Fransızlarla nasıl çarpıştıkla - rından ve yalnız Türke hâs olan o kuv- vetli azimle Antebi esaretten nasıl kur tardıklarından uzun uzun — bahsetmiş, Ali Kılıcın Maraşda Ermenileri tepe - İledikten sonra Antebe nasıl yetiştiğini büyük bir takdirkârlık ve hayranlık - lâ nakletmiştir. Demir Dal sözlerine şöyle devam etmiştir: —« Düşmanlar teslim olun diye bizi zorladıkları zaman biz beyaz bayrak ziyafetine Başvekil Celâl Bayar, Vekil - yerine düşman mermilerile harab ol - ler ve Ankaranın güzide sınıfına mensub 800 davetli iştirak etmiştir. B. Hesan Sakanın nutku muş bir halde bulunan Antep kalesin - de gene kıpkızı| Türk bayrağını dalga- Jandırıyorduk. Hattâ bir ara âdeta şeh- Ankara 25 (Hususl) — Kızılayın 60 ıncı|Yi teslim etmeğe mecbur — ol yıldönümü münasebetile Ankara Palasda ve- | bir sırada kaleye çekilecek beyaz bez rilen ziyafette Moclis İkinci Relisi sız gittiği takdirde kurtarılması 15-20 nın, vapurun kıymetine tekabül edip ede. miyeceği de düşünülmektedir, tedavi n tedkike başladı W e ( Hisar ) vapuru Kurtarılan kazazedeler naklediliyorlar nın Mersin vapuru da Trabzona hareket | rın bir kaç gün daha Yonburnunda tali lisiye hasta bakımevinde kalmalarını mu vafık görmüştür. Gemide bulunanların isimleri Seyfullah gemide 25 kişi olduklarını söylemekte, ancak, 15 kadar isim say « maktadır. Temel ise, 24 ismi şu şekilde tesbit et kında haberler -gelmiştir. Zonguldaktan,| mektedir: Birinci kaptan Göridlioğlu İbrahim, ikinci Mehmed kaptan, üçüncü telsizei Hasan kaptan, güverte lostromosu Kâşif reis, serdümen Temel, serdümen Neca- ti, serdümen Sabri, serdümen Ahmed us. ta, marangoz Akif, fenerci Mustafa, aşçı Ahmed, ismini bilmediği ve hareket günü gemiye aldıkları bir aşçı yamağı, kama- rot Hüseyin, çarkçıbaşı Kadri, ikinci çarkçı Süleyman, lostromo Halil, yağcı Receb Ali, yağcı Ahmed, ateşçi Maksud ateşçi Mehmed, ateşçi diğer Mehmed, a- teşçi İsmail, ateşçi Yusuf, ateşçi Seyful - lah. Temel, kendisinden sonra, Adada hiç kimsenin sağ kalmadığını söylemektedir. Adli tahkikat .* Batan Hisar vapuru faciası etrafında müddelumumilikçe tahkikala başlanı! « mıştır. Vapur son defa olarak İstanbul li manından ayrılirken, muayenesi yapıl - mış ve Liman idaresi tarafından sefer ya- . pabilmeğe müsaid şeraiti haiz bulundu. ğuna dair icab eden rapor verilmiştir. Ancak, vapurun seyahati esnasında bu şartlardan her hangi birinin inkitaz uğ « raması da mümkündür. Bunun için gemi- nin son olarak, Zonguldak limanmdan mwmm'h___m.mwmu.wu dı.flı_hll!l(ıdıvl!dilnık&ın, dün — Hidise etrafında hazırlık tahkikatı açılmıştır. Hâdisenin bir mes'ulü olup, hasta bakım evine nakledilmişlerdir. — | olmadığı tahkik edilmektedir. Mehmed. kaptanın cesedi denizden Memleketimizde kış ve kar çıkarıldı Dün İstanbulda hava kapalı geçmiş va Dün öğleye doğru, Hisar vapuru sü - | fasılalarla kar yağmıştır. Yirmi dört saat varisi Giridli oğlu İbrahim deşleri Zekeriya ve Maksud motörle İrvaya gitmişler, bin müşkülâtla, İbrahim kaptanın yeğe- ni ikinci kaptan Giridlioğlu Mehmedin cesedini . Bu ceşed adanın sahile bakan tarafında ve kenarda oldu - ğu için kolaylıkla alınabilmıştir. Cesed Rumeli fenerine götürülmüştür. Oraya gömülecektir. İrva tahlisiye istasyonu kaptanı Mecid kaptan, dün de, havanın muhalefetine rağmen, can sandalını indirerek Eşek a- dasına gitmiş, ada etrafında bir müddet dolaşmıştır. Adada, Mehmed kaptanın cesedinden başka dört cesed daha görülmektedir. Fa- kat, yüksekte, kayalar üzerinde bulun - duğu için bu cesedleri hava tamamen sü- künet bulmadan almak mümkün değil - dir. Dün akşama kadar, sahil devriyele- ri, evvelki sabah Kabuburunda görülen cesedden başkâ ceşedin sahile vurduğu- nu görmemişlerdir. Kababurunda duran ve henüz teşhis edilememiş olan bu ce - sed de henüz nakledilememiştir. Temelle Seyfullahım ifadeleri alındı Anadolu feneri jandarma kumandanı İrvaya giderek Seyfullahla Temelin sor- gularını yapmış ve zabit tanzim etmiş, çı- kan cesedleri teşhis etmeleri için bunla - nasıl kuvvetli bir azim ve irade ile çar Pıştıklarından bahsederek - Atatürk'e kaptanın kar- | içinde yağan karın metre murabbama biı- kaptanlar bır |raktığı su 500 gramdır. Eşek adasından, Hava memleketimizin cenub mıntaka- larile Egede kısmen bulutlu, diğer taraf- larında kapalı ve yağışlı geçmiştir. Es - kişehir, Konya, Çorlu, Ankara ve Si . nobda kar yağmıştır. Keşan (Hususi) — Bir kaç gündenberi kazada kış şiddetle hüküm sürmekte - dir. Yağan karlardan yollar kapanmış - tır. Posta münakalâtı durmuştur. Telgraf telleri de kâmilen kopmuş, muhaberat Gemlikde Gemlik (Hususi) — İyi gitmekte olan havalar birdenbire bozulmuş, züreklt yağmur ve fırtınadan sonra kar yağmağa başlamıştır. Hararet üçe düşmüştür. Denizyolları vapurları Ankara 25 (A.LA.) — Karadenizde « ki fırtına esnasında Denizyolları idare- sine aid vapurlardan hiç birisi tehlike- ye düşmemiştir. Bugün, fırtına seyrüselere imkân ve recek derecede hafiflemiş olduğundan vapurlar yollarına devam etmekledir. Akibetinden haber alınamadığı bildiri- len Sadık Zade vapuru fırtına esnasın- da Ereğli limanma sığınmıştır. takib etmiştir. Merasime saat beş bu « çükda nihayet verilmiştir. Ankarada Ankara, 25 (Hususi) — Şehrimizde