25 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

25 Aralık 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ea ğ : | TT Hokkabazla karısı ı Karısı — Vay benim hokkabaz koca - cığım, söyle bakalım nereden geliyorsun? Hokkabaz - - Nereden gelirim karıcı - ğum, tabil her zamanki gibi hokkabaz - lıktan. Karısı — Bu senin hokkabazlığından da bir şey anlamadım.. Hokkabazlık dedi- ğin de nedir? Hokkabaz — Hokka oyunu! Karısı — Anladım, Sen saz çalıyorsun, sen saz çalarken hokkalar da birer birer ayağa kalkıyor, oynuyorlar.. Hokkabaz — Nasıl da bildin, yalnız aralarında sen yoksun.. Karısı — Aman kocacığım, ben onla - rin arasına giremem.. Sonra konu kam- şunun diline düşerim, hokkabazın ka - rısı hokkalarla beraber ayağa kalkmış, salına salına oynamış derler. Hokkabaz — Sen de ne kadar safsın, hokka oyunu senin bildiğin oyunlardan değil, meselâ şöyle.. Karısı — Mestan ağa nasıl? Hokkabaz — Mestan ağa demedim, mo- selâ dedim. Karısı — Mesel Ağayı hiç tanımıyo - rum. Acaba bizim yeni gelen bekçinin adı olmasın? Hokkabaz — Anlamadın karıcığım, hok- kabazlık ilmini sana söyliyecektim. Karısı — Nasıl yarı kaba mı? Hokkabaz — Hayır çok ince. Karısı — Sakın ha para vereyim de - me! Hokkabaz — Neye? Karısı — Çabuk eskir de, verdiğin pa- raya yazık olur. Hokkabaz — Anlamadım, neye para ve- rTeceğim? insan kendine fazla güvenmemeli Meraklı ve Fa_ıydılı Açlığa en fazla hangi hayvan tahammül gösterir? Açlığa en ziya - de tahammül gös- ğildir. Hani şu pis )ğg kokulu tahtaku - ruları var ya.. Onlar bu hususta develer- teren hayvan de - den daha ileri gelirler. Bir tahtakurusu vedir derler, Fa - kat bu doğru de « bir sene hiç bir gıida almadan yasıvabilir. YU Çardakta bekçilik edenler Karısı — Sen söyledin ya, bedava miı * Karpuz tarlıla - verecekler? çardakta Hokkabaz — Neyi? helııdçı.'l'k vüğen; Koti SÜa bekçileri görmüş- Hokkabaz — Ah karıcığım, sen de hiç bir şey anlamıyörsan.. İlim nerede, kilim nerede, dilim nerede. Karısı — Bilmiyor musun kocacığım, ağzının içinde! Hokkabaz — Ağzımın içinde mi? Karısı — Evet, dilim nerede dedin, ben de söyledim; dilin ağzının içinde.. Hokkabaz — Ha çırağım, ha sen, her ikiniz de lisana vâkıf değilsiniz.. Karisı — Tal değil, o yalnız bizim komşunun ki.. Karısı — Ben görmüyorum. Hokkâabaz — Bizim komşununki mi? Hokkabaz — Sana görünmez.. ben gö - Karısı — Evet, geçen gün duydum, va-|rürüm. Hele sorayım, bakayım.. Kata - kıf olan onların eviymiş.. | kulli, karımın elinde bir şişe zeytinyağı Hokkabaz — Vakıftan, mülkten bah -| var, müsaade eder misin; bu zeytinyağı seden de var mi da... Siz lisana vâkıf de- | kolonya oluversin! Müsaade ettin demek, ğilsiniz, dedim. Yani doğru dürüst ifadei | teşekkür ederim. meramdan âcizsiniz. Karısı — Ne oldu, ne oldu? Karısı — Bunu hiç anlamadım hele, a-| Hokkabaz — Elindeki şişede bulunan ma şu senin hokkabazlığını da anlıya - |zeytinyağı, kolonya oldu. miyorum. Karısı — Oh ne iyi, ne sevindim. Hele Hokkabaz — Şimdi ben anlatacağım.. |bir başıma dökeyim. (Elindeki şişeyi a- Karısı — Dur bakalım, ben de kula -| çar, başına döker, Bu zeytinyağı.. Bamı gözümü açıp dikkatle dinliyeceğim.. | Hokkabaz — Ne olacaktı ya? Hokkabaz — Şu elindeki ne? Karısı — Kolonya. Kariısı — Zeytinyağı şişesi. Hokkabaz — Kolonya olacağına inan- Hokkabaz — Ah karıcığım, şimdi, sen | dın mı? © şişeye bir bak. Karıtı — Sen söyledin ya! Karısı — Baktım, hem ben baktım da| Hokkabaz — Ben söyledim ama, şaka aldım.. En iyi zeytinyağı! söyledim. Katakulli diye bir şey var mı Hokkabaz — Şimdi ben katakulliyi ça- | ki, zeytinyağını kolonya yapsın, Karısı sünüzdür, Batı Af- Tikasında da bu tarzda tarla bek - çiliği yapan bek - çiler vardır. Fa - kat bu Afrikalı bekçiler çok hünerli - dirler. Tarlaya gelen kuşları top gibi yu- varlatılmış çamurla avlarlar. ae nenaaaeaeAeeeasen ae eaneeaneeeeRaa girer.. işte, işte geldi. Safa geldiniz ka - takulli, gıracağım. — Deşene hakkabazlık dediğin Karısı — Kapıyı açayım. bu? Hokkabaz — Lüzümu yok, katakulli ka-| Hokkabaz — Bu ya, nc olsun? pıdan girmez.. pencereden girer, damdan eeet sesan AA ** saneaa Bay Necati çay meraklısı idi. Şunun bunun evinde pişen — olurmuş. çayı beğenmezdi. — Hele ben bir çay pişireyim de görün derdi. Çay nasıl — Bir gün dostlarını evine davet etti. Kendi elile çayı demledi, bekletti ve nihayet.. Fincanlara taksim etti — Hele hele için, dedi. Bu Çayın lezzetinde bir çay önrü- nüzde içmemişsinizdir. Dostları birer yudum tattılar ve kahkahayla güldüler. Kendistine çok güvenen Bay Necati çayı pişirirken çay- sodace sıcak su İdi. Bay Akçar büyük bir mağazanın sa- hibiydi. Mağazasında bir çok memur- lar, tezgâhtarlar çalışırlardı. Mağazada çok iş olurdu. Yalnız bir günlük sa - tışları bir kaç bin lira tutardı. Bay Ak- çarın bir de kasadarı vardı. Kasadar emniyetli idi. Bir kaç günlük satışın parasını kasasında saklardı. Fakat na- sılsa günün birinde bu emniyetli a - 2A Dedi. Eski kasadarın iş zamanında giydiği ceket orada idi. Ceketi köpeğe koklattılar, köpek kokuyu alır almaz koşmıya başladı, polis hafiyesi de pe- şine düştü. Köpek o kadar koşuyordu ki hafiye ikide bir; köpeğe: — Yavaç, yavaş! Diye bağırmıya mecbur kalıyordu. Köpek koşa koşa kullanılmış elbi « dam mağazadaki kasada bulunan on bin lira ile beraber ortadan kayboldu. Bay Akçar derhal bir polis hafiyesi buldu, ona işi anlattı. Polis ha. fiyesi: — Eğer kasadarınıza ald bir şey bu- rada kaldıysa verin, köpeğime kokla - tayım. Köpeğim onun kokusunu alın- seler satan bir eskicinin dükkânına gir- di. Polis hafiyesi de: — Hah işte buldum. Diyerek sevindi, fakat köpek eski - cinin dükkânındaki eski elbiselerden bir çoğunu kokladıktan sonra âdeta: — Burada yok! Demek ister gibi.. — Hav havl Havlayıp dükkândan dışarı fırladı. Tabil polis hafiyesi de peşini bırak « mıyordu. Köpek bir çok sokaklara da- hp çıktı. Nihayet bir evin önünde dur- du. Polis hafiyesi kapıyı çaldı. Kapı a- çıldı, köpekle beraber içeri girdiler. Bir odaya çıktılar. Köpek odada yemek yi- yen bir erkeğin yanına gidip durdu; polis hafiyesi; adamın sırtına dokun - du: — Benimle beraber karakola gidecek siniz. Adam, itaat etti, birlikte karakola gittiler. Mağaza sahibi çağırıldı. Mağa- za sahibi, adamı görür görmez: — Bu benim kasadarım değil! Dedi, sorgu sualden sonra iş anla - şıldı. Ve adama özür dilediler.. Polis hafiyesinin yakaladığı adam, eski ka- sadarın kullanılmış elbisesini — sattığı dükklndan elbiseyi satın almış ve sır- tına giymişti. YENİ Şu — arkadaşınızın yaptığına bakın, mü- rekkeble deftere ya - zı yazarken kolu hok kaya çarpmış, hok « ka devrilmiş, mü - rekkeb masaya, def - terin Üzerine dökül- müş. Bizim ressam da onu bu halde gör- müş ve derhal resmi. ni yapmış. Fakat res- samın içi çok olduğu için resmi boyamıya vakit bulamamış. Şimdi siz, bu resmi gazeteden kesin, uy - gun gelecek renkler- le güzelce boyayın, sonra bize gönderin. Bir kişiye büyük bir fotograf albümü, bir kişiye bir çay finca. nı, diğer yüz kişiye de ayrı ayrı kıymetli hediyeler vereceğiz. Bilmeceye cevab danlığa çay koymağı unutmuştu. Misafirlerine ikram ettiği | verme müddeti ön beş gündür. Bilmeceyi bize gönderdiğiniz zarflârın Üüzerine | SAzetede çıktığı tarihi yazmayı unutmayınız!

Bu sayıdan diğer sayfalar: