21 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

vT e c v F llli — ' e ŞTT T — bahatlarda kalmama izin veriyorsunuz Füyle mi? Bk KI « VÜĞ O Trasimle eğilerek, kayıplara hitab etti: & f I HL p kendimi - Kirpiklerimi titreterek ve yüksekten DA — ve parmaklıktan bahçesine daldım ve bekledim. İhtiyar - Parmağımla aynayı işaret ettim. 12 Sayfa” SON POSTA —— aeeen SŞ “Son Posta,, nın öyesi 8 Temmuz Nihayet hirsızlık yapabıldim. Bir port-' föy çaldım. İçinde yüz on bin irank kıy- metinde evrak var.. -Ârtık zengin bir adamım demektir. Faz- la heyecanım yok. Projelerim pek çok. Dün açlıktan midemi bastıra bastıra yü- rüyordum. Eve girince elektriği yakarak bir san - dalyeye oturdum. Ve bir müddet öylece hareketsiz bir halde kaldım. Ne kadar za- man geçti bilmiyorum. Gürültü yapmak- tan —çekinerek — kalktım ve — ka - pımı sürmeledim. İçimdeki korku ve he- yecan biraz azalır gibi oldu. Ben, bir aydır Paris civarında oturan amvamın vanındaydım. İki yıldanberi işsizim, tiyatro piyesle - rinin her perdesini üç frank mukabilin- de kopya ederek en zaruri ihtiyaçları - mı alıyordum. Âmcam da gidam için gün- de yüz sous veriyor ve geceleri evinde yatmama müsaade ediyordu. “ Yattığım odanın karşısinde bir &v vat- dı. Bir gece ihtiyar bir adam, aydınlık ©- dasında bir sürü banknötlar, eshamlar saydı ve bü mühim yekünu bir cüzdana yerleştirerek elinde gaz lâmbası odadan | çık'tı. “Bir dakika sonra alt kattaki sandık b- dasının kapısı hızla açıldı. Sebebini bil- meden o gün ve ertesi gün evde oturdum hep... -İkinci gece, hemen edamdan fıirladım atlıyarak komşunun gere elinde lâmba göründü, güçlükle yü- Tüyordu. Cüzdanı yüklüğün içine koya - rak üzerine de bir taş yerieştirdi ve lâm- basını alarak çıktı.. Odama döndüm ve uvudüm, " Sabahleyin etrafı gözden geçirdim. İh- tiyar komşunun sandık odasına girmek pek kolaydı. İhtiyar hasis bir herifti ve kimsesi yoktu. Ben ise açtım ve fakir - dim, Ve ona ecıyacak da değildim.. Gece evden çıktım. Parmaklıktan atlı- yarak sındık odasının kapısını açtım, gir- dim. Ve cüzdanı konmiı;ş olduğu yerden aldım. Kimse beni görmeden bir dakika zarfında odama döndüm. Bütün gün ve gece Lorkumdan cüzda- nı açamamıştım. Bu aksşam cesaretim gel- di ve saydım. BSEd 9 Temmuz Gece rahat uyudum. Garib şey.. acaba rüvada mıydım? Hayir hakikatti bu.. ar- | tık zengindim. Şimdi durmamak lâzım. Bir şeyler yap- malı, Abdal değildim.. Evvelâ açtım, karnımı doyurmalı! Cüz. dandan yüzer franklık iki banknot çı - kardım. Ve cüzdanı sandığımın dibine sakladım. Merdivenden inerken kendi BiİR HATIRA DEFTERİNDEN Gözlerimi açtığım zaman üzerime bir pol — Zengin bir adam gibi yürümeliyim! diye söylendim. — Bir loköntaya girmeli, Çoktandır şöy- le adamakızlı karnımı doyurmamıştıim. Yemek yerken dışarı bakıyor ve aç ge- zen sefillere göz gezdiriyordum. Müsrif- lik yapmıyacaktım Gene mütevazi bir hayat sürmeliyim. Yüz franklık banknotlardan birini gar- sona verdim. Paranın üstünü beklerken karşıdan bir polis ajanı göründü. Ansı - zın, müdhiş bir korku ve heyecan her tarafımı kapladı, titremeğe — başladım. Hemen vestiyerden şapkamı alarak di - şarı çıkmağa davrandım; tam bu sırada arkamdan bir ses: — Mösyö! Mösyö! diye bağırdı. Ani bir tereddüd geçirdim. Fakat ha - rikulâde bir cesaretle döndüm. Bu gar - sondu: — Paranın üstünü almadınız! kame 25 Temmuz On beş gündür bir vot kırmadım daha.. İki yüz franktan üç buçuk frangım kal- dı. Dün hararetim vardı. Âdeta hastay - dım. Bu sabah yataktan kalktım. Giyi - nirken aynaya baktım, Gömleğim, ceke- tim, kravatım nepsı eskimiş ve yıpran - mıştılar, Pek pejmürdeydim. Bu halime bakarak gülâüm. Yüz yirmi bin ftânklık bir' fâkirdim ha.. Bin franklık bir banknot çıkarıp elbise almalıyım onunla.. fakat bu bin franklık kaymeyi nasıl bozdurmalı? Bugün ne yemek yiyeyim acaba? Ca - nim pek sıkılıyor. Fafküş 26 Temmuz Daha hayatımı düzeltmek için bir çare bulamadım. Ayni gün öğleden sonra: Millt kütüphaneye gittim. Cebimde bir kaç bin frank var. Bu hal- den kurtulmak lözım. Bir ilham bekliyo- kendime: |e rüre Çeviren: Faik Bercmen is ajanımın eğilmiş bulunduğunu gördüm. Kütübhane memuruna: Borsa oyunla- irına aid bir eser sordum. Ahmak ahmak güldü, kızdım. Fakat sesimi çıkarmadım. Eve dönüp uyumalı! Sabahın saat biri: Cüzdan yastığımın altında... Karnım aç!.. BU 27 Temmuz, Sabah: Bugün bir kayme bozdurmalı! Gece yarısı: Eve yorgun argin döndüm. Ne yapmalı? Bir trene atlayip üuzak bir memlekete kaçmalıyım! Nereye, İstanbula mı, Mos- kovaya mı? Kaçmak düşüncesi içimi rahatlandırdı. Fakat hangi istasyondan Moskovaya gi - dilir? Şimal istasyonuna gittim ve bekledim. Tarifelere göz gezdirdim. Her gişenin ö- nünde bilet alanları süzen bir polis aja- nt duruyor.. bende acaba hududu geç - mek istiyen bir katil suratı var mı? Uzun bovlu düşünmeğe gelmez! Lâkin üstüm başım perişarı.. bü kılıkla büyük bir para bozdururken nazarı dik- kati celbederim. Sabahın beşi: Uyuyamıyorum. Bu kahrolası servet hiç bir işime yaramıyor Ölmek istiyo - rum.. Pağufiriei 31 Temmuz: Oh kurtuldum! Artık kurtuldum. Mes'ud ve hürüm. Şiradi hıç bir serverim yok.. Geçen gece açlıktan doğan bir kâbus içinde kıvranırken kalktım. Cüzdanımı sakladığım yerden çıkarıp tebimdeki bin franklık kaymeyi de içine koyarak evden çıktım ve gidip kendimi Seine nehrine attım. Gözlerimi açtığım vakit üzerime bir polis ajanının eğiliniş bulunduğunu gör- — TÇT CNT UYT Bırîneılünuxr 21 tecrübeleri iyi nısada Akala cinsi amuk neticeler verdi Manisa (Husüsi) — Ege bölgesinin mühim varidatlı yerlerinden biri olan vilâyetimizde pamukçuluk günden güne inkişaf etmekte. dir. Vilâyette, âdi ve mütesavi şerait dahi- İlinde altı pamuk nevi üzerinde yapılan tec- rübelerde akala denilen pamuk neyvinin ev- saf itibarile diğer nevilere faikiyeti anlaşıl- miştır. Vali Lütfi Kırdar kazaları gezerek pamuk ekim sahalarına göre tohumluk tedariki için teşebbüsatta bulunulmak üzere iİcab eden valimatı vermiştir. Bu yıl, vilâyete, 229 ton pamuk tohumu celbedilmiştir. Bu tohumlar- dan 52357 kilosu Turgudlu kazasında, 1780 çiftçiye, 41228 kilosu Salihliden 148 çilftçiye, 2315 kilosu Alaşehirden 21 çiftçiye, 997 kilosu Eşmeden 103 çiftçiye, 100 kilosü Küuladan 4 çiftçiye, 17000 kilosu Akhisardan 190 çiftçiye, 10015 kilosu Kırkağaçtan 594 çiftçiye, 22470 Manisa merkez kazasından 1146 çiftçiye da- Bılilmiştir. Bu yıl havaların kurak gitmesine rağmen alınan mahsul köylünün yüzünü güldür - 'müştür. : Akala pamuğfu, gerek verim, gerek evsaf bakımından diğer yerli pamuklara faik ol- duğundan iyi fiat ve müşteri bulmuş, zürra bu pamuğun ekimini benimsemiştir. Köylü, tecrübe için hususi muhasebe tahsisatile ge- tirtilen tohum makinelerile çapa ve mibzer- lerin de çok istifadeli ve sühuletli olduğunu görmüş, bunlara da talib olmağa başlamış- tır. 937 yılında, Salihlide 3500, Alaşehirde 400, Eşmede 25, Manisa merkez kazasırıda 4675, Akhisarda 1091, Somada da 1950 hektarlık araziye pamuk ekilmiştir. Turgudlü ve Kırağaç da dahil olmak ü - zere vilâyet dahilinde pamuk ekimi yapılan saha 15520 hektarı bulmaktadır. Gediz nehrinden kanallar yasıtasile istl - fade edilerek o civardaki sahanin sulanması C5 köylüyü memnun etmiştir. Salihlide 3000 dekarlık Zzer'iyat sahasında görülen helyotis ismi verilen haşerenin im- kilosu Somadan 737 çiftçiye, 82558 kilosu da - lirada açılmış, hasi için tedbir alınmış ve diğer mıntakalara sirayetine meydan verilmeden üç gün içinde bu haşere tamamen itlâf edilmiştir. Bu yıl, pamuk zürraının eline, akala pa- muğu ekimi yüzünden, 2 milyon lira gibi mü- him bir para geçedeğl tahmin olunmaktadır. Bağlara âriz olan haşereyle yapılan yaz mücadelesi de muvaffakiyetle neüoelenml_'ş. tir. Kış mücadelesi için de tertibat alınmış bulunulmaktadır. Hububata âriz olan fabrüzlerle mücadele için de tertibat alınmış ve faaliyete geçil- miştir. Mücadele hususunda, ayrıca, köylü de tenvir edilmektedir. Kula ve Eşme kaza merkezlerinde de, bu yıl çekirge istilâsının önüne geçmek üÜüzere icab eden tedbirler alınmıştır. Köylüye, muzır hayvanları itlâf etmek ü- zere fişek ve silâh verilmektedir. Şimdiye kadar 3600 damuz itlâf edilmiştir. Altın fiatları düşmekte devam ediyor » Bir müddettenberi, taleblerin arkası ke - sildiğinden, altın fiatları hergün birkaç ku- ruş düşmektedir. Dün de, Cumartesi gününe nazaran beş kuruş kadar daha düşimüştür. Dün, sarraflarda, altının alış fiatı 1048, satış flatı da 1050 kuruş olarak tesbit edil - | miştir. Bu flat, sekiz on gün evvelki fiatla- ra nazaran 65 kuürüş düşüktür. Altının gün- den güne daha düşerek bir iki ay evvelki gibi 1960 - 970 kuruşa kadar ineceği umulmakta- dır. Dün borsada Türk borcu tahvilleri 14,50 akşam, 5 kuruş yükselerek 1455 lirada kapanmıştır. |Tramvay şirketinin 3 aylık varidatı Tramvay şirketi Ağustos, Eylül ve Birinciteşrin aylarında on sekiz milyon yirmi bin yüz seksen üç yolcu taşı - mıştır. Bu aylarda temin edilen varidat yekünü altı yüz yirmi yedi bin liradır. keser. Baş, Gış, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrılarınızı derhal İcabtında günde üç kaşa alınabilir. Taklitlerinden sakınımız ve her yerde ısrarla GRİPİN isteyiniz. düm ve birden korkuyla âüşündüm: — Cüzdan! Yanıbaşımda bir ses konuşuyordu: — Elinde bir cüzdan vardı.. nehu'de kayboldu galiba.. Biri sordu. — Cüzdanda ne vardı aceba? Cevab vermiyorum., Oradakilerden birisi sefaletime acıya - rak beni yanına alâı, Ve kılığımı baştan nında iyi bir iş de verdi.. aşağı kadar değiştirdi; ve bana kendi ya- - —— Şimdi çalışıyor ve rahat kalble yaşı - yorum. Yüz yirmi bin frangım yok ar - tık.. Ve onu düşünmüyorum bile.. BAA Hamiş: Bizim htiyar komşu parasının çalındığını görünce ani bir ihtikan neti- cesinde öldü. YARmKİ NÜSHAMIZDA: Böyle bir adamla... Çeviren: İbrahim Hoyi “Son Posta,,nın edebi romanı: 11 Bir Genç Kızın Romanıî Bir kaç ay sonra hayata atılacaksın. Artık yavaş yavaş kendi kendini idare etmeğe, umumi yerlerde bulunmağa a- İışmalısın. Kulaklarıma inanamıyordum. Yüzü- me ve gözlerime bir küçük kız saflığı koymıya çalışarak sordum: - — Demek benim sabaha kadar Sa - | — Evet kızım. - Aynanın karşısına geçtim. İlkin zen- dimi tanıyamadım. Birdenbire boyum bir karış uzamış, belim incelivermişti. — Buü da kim? - Bir zincir gibi boşalan ve artık önü- — ne geçilmesine imkân kalmıyan çılgın neş'em ona da ulaşmıştı. Önümde me-. — Size Selma Reşid hanımı takdim ederim cfend'm Agxr ağır baqımw kaldırdım. Ben de oyuna bırakmıştım şimdi... bakarak sordum: Muazzez Tah.;ıirı Berkand — Selma Reşid hanım mı? Hiç işit- | mediğim bir isim., — Salonlarda ilk defa göründüğü için kendisini tanımazsınız. Şimdiye kadar ömrünü leyli mektebde geçirdi. — Anladım... Öyle ise görgüsüz, sı- kılgan, kenarda kalmış bir kızdır, — Bilemediniz. — Yoksa şımarık, hoppa, kendini be- ğenmiş bir şey mi? — Biraz şımarıktır ama kabahat kendisinin değil annesinin.. hoppa hiç değil, kendini beğenmiş bir kız olduğu- nu da zannetmiyorum. — Şimdi anlarız elendim. Hele ken- disini bir görelim. Ve aynada türlü türlü jestler yapa- rak dönmeğe başladım. Müdiremin göz- leri hayretle açıldı.: — Aman Selma, bu sinema artistle- rine mahsüs sahte tavırları, yapmacık halleri nereden buldun? — Onları taklid ediyorum. Kıyaleti- mi çok beğendiğim için kendimi onla- ra benzetmeğe çalışıyorum. —— Sek İ« h - 4*.; * Cei L u Korku ile ellerini uzatıb bir adım geriledi. — Sakın ha Selma, kendi tabii tavır- larını bırakma yavrum. Bunun için ba- na söz veriyor musun? Şakamı o kadar ciddiye almıştı ki, yanakları sapsarı"olmuş, gözlerine de- rin bir acı düşmüştü. Hemen koştum, ellerini tuttum: — Anneciğim, sizin kızınızım ben.., Bunu bir saniye bile aklımdan çıkar- madım ve çıkarmam. Siz de bunu u- nutmayınız. Bu sözlerimle ne demek istediğimi pek iyi bilmiyorum ama sesim yemin ediyormuşum gibi derin ve olgundu. Müdiremin gözlerindeki korku hemen yok oldu. Elbişemin ufak tefek kusurlarını i- şaret ettikten sonra istemiyerek ve a- detâ zorla onu arkamdan çıkardım. Bir kaç saat evvelki kara düşüncele- rimin yerine başımın içini sarari sevinç tülü bütün gece rüyalarımı ve hülya- larımı gölgeledi durdu. Yarın bayramın birinci günü.. öbü- rüsü akşam bir pembe hülyaya benzi- yen esvabıma kavuşacağım. Yaşamak ne zevkli, ne tatlı şeymiş meğer... * Doğduğu günden beri bir gece eğlen- cesine iştirak etmemiş olan ön sekiz sarar ve peri masallarında ancak gö- yaşında bir. kızı. bir gün pembe tüllere. rülebilen bol ışıklı, çok renkli, çok süs- lü bir salonun orta yerine fırlatıb bi- rakırsanız, © Zavallı kızcağız ne hale gelir? Ne yapar? Sabahat gündüz mektebe gelmiş ve müdireye yalvarmıştı. — Müsaade ediniz de Selma erken- yer; hem bana biraz yardımı dokunur. gelecekler. Müdire hanım gözlerimde yanan is- tek ateşini görmüştü. — Peki kızım; sen şimdiden git, ben sonra kapıcı ile sana esvabını yolla - Tım, Sabahat gelir gelmez ona şık tuva- letimden bahsetmiştim, fakat müdire- nin dolabında olduğu için göstermek yordu,. — Ben beyaz giyeceğim; Emelin es- vabı zannediyorum filizidir, Perihanın- ki kırmızı, Fahriyeninki sarı. — Arkadaşlardan başka davetlin yok mu? — Nerimana da söylemiştim, ama ge- lir mi bilmem. Herhalde Belkıs ye - mekten sonra gelecek. Birdenbire içimi korkuya benziyen bir titreme aldı; arkadaşımın elini tut- tum. — Sabi, dedim. Siz hepiniz bu yeriere 4_' Te -'4ı den gelsin, akşam yemeğini de bizde, Şefkat, Emel, Fahriye ve Perihan da, kabil olmadı; kızcağız pek merak edi- alıştınız, ben ilk defa bir süvareye gi - diyorum bu biraz korkutuyor beni. İyi kalbli kizcağız bünu anlamışti sanırım, fakat belli etmemek ve beni helecanlandırmamak için işi alaya dök- — Sen kim korku kim Selma... Hem bizim davetimiz balo değil, büyükce bir. toplantı. Sonra şeytan gibi gülerek yüzüme baktı. — Sakın dansettiğin erkekleri baş- tan çıkarma ha! Bazan «tehlikeli bir güzel» olduğunu unutma! , Sabahatin annesi müdire hanımın çok iyi ahbabı... Beni müşfik bir abla gibi karşıladı. — Gel kızım, seni gören ne olsun; bu sene bizi öyle ihmal ediyorsun ki... — Derslerim çok da efendim. — Biliyorüm yavrum, Sabahat her vakit senden bahsediyor, çok çalıştığı- nı, mekteb derslerinden başka piyano ve yabancı dillerle de meşgul olduğunu söylüyor. O sırada içeriye giren Mümtaz beye seslendi: — Bey, gel bak, küçük Selma bir se- nede ne kadar büyümüş, serpilmiş. Sabahatin babasile ahbablığımız çok eskidir. Her hafta kızına getirdiği şe - kerlere, çikolâtalara ortak olduğumu bildiği için ayrı bir pakette benim his- semi de unutmaz. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: