20 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

.. İyi ekmek meselesi Ma_carlar davayı halledebilmek için buğday ve unlar üzerinde tedkikat yapacak bir enstitü kurdular Bütün memlekete şâmil pişkin ve güzel ekmek mevydana getirmek bize hiç bir zaman müyes ser olmamıştır. _Ttu-k memleketinin bir vasfı da ziraat- Sİ olmasıdır. Mühim mikdarda toprak pPiy Sulü yetiştiren memleketimizin cihan Yasasında lâyık olduğu mevkii uzun zâ- hati IIŞgal edememesi, tohumluk işinin m_a“ unamamasından ileri gelmiştir. Bu da, bütün memlekete şamil pişkin ve BÜzel ekmek meydana getirmek te hiçbir k dN Mmüyesser olmamıştır. Meselâ ONyanın ekmeği, memleketin - birçok -7îl'lerine faiktir. Sonra Anadolu, buğda- K themmiyet vermekle beraber kismen terpa“, kısmen misir ekmeği yer. Yufkayı Tcih edenler de çoktur. 'ş'izden daha evvel davranarak - başit Ma bir mesele olan bu büyük davayı €tmiş memleketlerin hareketini göz- k" Beçirirsek, alımacak pek çok faydalı v:g_er gözümüze çarpar. Macaristan, bu Gdeşe' vaziyetini ehemmiyetle tetkik Ma Üğceğimiz bir memlekettir. Çünkü Caristan, hakiki bir çiftçi memleketi- içi Vâsi mikyasta hububat ve bilhassa &day yetiştirir. ü ACaristanın bir ziraat memleketi, dayın da insanı besliyen başlıca gıda Üdesi olması, bu memleketin en göze Ş varidat kaynağını teşkil eder. Son züilukda Macarların iktısaden biî Vhayli-ı dayla Çeknîeleri, dünya piyasasında buğ- bü Tına kâfi bir sürüm bulamamaların- ir. Çünkü buğdayın fiatı yükselmiş- hütğe blînun neticesi olarak umumiyetle, Ğlekn- d_“n_yada, buğdaydan yapılmış ek- istihlâki azalmıştır. Buğdaydan ya- ıeğ;ğ.ekm“k istihlâkinin azalmasının bir ğUrmı de ekmeğin, birçok hastalıklar do- İi asıdır. Hazım cihazında husule gelen Çok hastalıklar, son zamanda, kâmii- maüğkfmğ'e atfedilen arızalardır. Mafîı- öva dbhî _Cll*.ıet kat'iyetle hallolunmuş bir €n d__*?glldır. Bundan ötürüdür ki, he- ledi A Unyanın hiçbir memleketinde hal- 'e,, emiş olan temiz buğday ve temiz da kea mE_selesi, birçok ilim adamlarının ri anâ*âîtlgı bir mevzu olmuştur. Maca- lere ». Mevcud olup bütün dünyadaki- y vır hümune sayılabilecek olan buğ- tan a ekmek enstitüsü, işte bu ihtiyaç- 98muştur. , : E'îıstitü. Macaristanda yetişen bü- * tğday nevilerinden muhtelif hali- D Vücude getirerek bunlardan un "Ecıxlmş-' _bu unların pişme şekil ve bu ' €rini tesbit etmiştir. Bunun için._ da Verann hacimlenme, su kaldırma, gi- hünd Me mikdarları da ayrı ayrı göz Ö- Ve & e bulundurulmuştur. Macar buğday 1;,_,n Mek enstitüsü, tecrübelerini yapar- Zaman ve el emeği tasarrufunu fazla | tün 82an <: tlıttı;:'1 dikkate almamıştır. Göz önünde hun Si sadece, ekmek yapılacak bir u- âsı îîamî Bgida verebilmesi, lezzetli ol- | tem.. < Sahuk hazmedilip vücüdce kolay a 1_ edilebilmesi olmuştur. Maama- Mi c’h_ît““mün tecrübeleri nihayete er- V aktan uzaktır. Bu hususta, büyük Çüll,kğjm fabrikalarına düşmektedir. İeş:lîğluğ_day tanesi birkaç kısımdan mü- k“buk dir. Daneyi muhafaza eden dış hüve 'Blçii!ride mevcud unlu ve merkezi ü m'uh_“_hüw, danenin içinde bulundu- kısmı itin rütubet derecesine göre, unlu biliş, ** Yeya çok mikdarda istihlâk ede- D. diş lîîufmaftînı bir buğday danesinin Yetleri bîukbü' değil, dört tanedir. Mahi- Dek hi $ka başkadır. İki dış kabuk ke- " yîîlte getirir ve insan için gıdaf kıy- İtîbarüe ur. Yağlı ve fosforlu mahiyeti den iç ke;ı fazla gıda kuvvetini ihtiva e- Ve da ihğ uktu_l'_- Bunun haricinde iç nü- eler it_bvaı ettiği fosforlu ve azotlu mad- ha ul ârile çök zengindir ve bilhassa u alerınde Müessir hassası vardır. dir, Bir Yim et kısmi da mütecanis değil- akrm madeni fosfatları ihtiva e- B » B Tin nisbeti dışarıdan içeriye döğru azalır. Merkez kısım, münhasıran saf nişastayı hâvidir. Bu nişasta hususi azotlu bit şebekenin içindedir. Bu azotlu şebeke glütenden ibarettir. Bu da iki muhtelif kısımdan terekküb eder, Büuğ- | daydan ekmek yapılabilmesine imkân veren de işte bu kısımdır. Halbuki diğer | hububatta bu madde olmadığı için bunlar ekmeklik un yapılmıya müsaid değiller- dir. İşte asıl meseleyi ihdas eden de bu- dur. Birçok' kimseler, birçok cins buğ- dayların fazla nişastalı olmasından şikâ- yetcidirler. Halbuki, buğdayın gidai has- sası; bilhassa glüteninde temerk$z eder. Hattâ, bu hassanın fazlalığı glütenin faz- lalığı ile mütenasib değildir. Cinsindedir. Davanın püf noktası da işte bunlardır. Ve bu mesele halledilinceye kadar, bazı de-' ğirmenlerin 100 kiloluk buğdayı çuvalın- dan mühtelif cins olmakla bazan 66 kilo ve bazan 86 kilo un çıkarmaları sır ve hikmeti de kesilip atılamıyacaktır. 100 kiloluk buğdaydan 66 kilo un. çıka- ranlar, beyaz ekmek temin eylemek ga- yesile buğday danesinin Yyalnız merkez ' nüvesini almaktadırlar, yani hâlis nişasta ihtiva eden kısmını. 86 kilo un almak ıçın ise zengin gıda ihtiva eden kabuklu kı- sımlardan daha ziyade istifade *olunmak- 'tadır. Şu hâlde: Ekmeğin iyiliği, kullanı- laon unla alâkadardır? - Yoksa -- buğdayın |— cinsile değil. Maâamafih bu meselede ek- mek yapma şeklinin de büyük rol oyna- dığı muhakkaktır' Şöyle ki: Herhangi bir unu sü ile kâriştırıp tuz- lamak ve hamur yapmak kâfi değildir. Çünkü bu hamur kabarmaz. Mayası gel- miş değildir. Böyle bir hamurun ekmeği hem tatsızdır, hem de güç hazmolunur. Demek ki mayanın ekmek üzerinde bü- yük.tesiri vardır. Eğer maya, herhangi bir hamurdan alınmış, ekşitilmiş diğer bir hamur parçası ise, bu da ihtiyaca kâ- fi sayılamaz. Bu mayanın, kullanılmadan . evvel, hususi muamele görmesi lâzımdır. ' Mayanın dış kismi una bulanmalı, Çe- | kiştirip uzatmalı ve yeniden hamur yo- ğuruyormuş gibi yoğurmalı ve arasıra teknenin kenarına bununla kuvvetli kuv- vetli vurmalıdır. Bu muamele yirmi da- kika kadar sürmelidir. Bundan sonra maya, sıcak bir yerde beş, altı saat üstü kapalı bekletilmelidir. Sonra, üç defa yukarıki ameliye tekrar edilmeli ve her defasında Mayaya bir mikdar un ve su ilâve olunmalıdır. O suretle ki takriben mayanın iki misli mikdarında ham un ilâve edilmiş olsun. Bundan sonra, bu madde, gzne sıcak bir mahalde kâfi de- recede kabarıncıya kadar hırakılmalıdır. Bir ekmek azami derecede lezzetli ve hazım kabiliyeti fazla olabilmek için bü ameliyeye behemehal muhtaçtır. Maya ve buğday tanesinin iç kabukla- rının ihtiva eylediği (diyastaz) madde sayesinde kâfi derecede ekşivip tahammür edince hamızı karbon ifraz eder. Bu hamiz, kabaran glütenin içinde mahpus kalır ve bunu patlatıp dışatı Şi kamaz. Ekmek pişerken fırının sıcaklığı hamurun içinde mahpus bulunan haraızı | karbon boşluklarını daha ziyade kabar- tır, glüten maddesi yer yer yarılır;' ek- mek içinde göze çarpan göz gibi delikler hâsıl olur. Bu delikler ne derece munta- zam olurlar ve ekmekler de ne derece fazla bir ayniyet gösterirlerse, ekmeğin cinsi o derece iyi demektir. Bir zamanlar İstanbul belediyesinin ecvafikebire ve ecvafısagire diye meşgul olduğu mesele, işte budur. Bazı ekmeklerin bayatladıkça su geç- mez bir hale gelmeleri, sertleşmeleri ve çabuk' ufalmaları, bazılarının ise dahî elverişli bir mahiyet almalari meseleşı ise, henüz fennin halledemediği yerlerdir ki Macarların tesis ettikleri yeni enstilü, bu mesele ile ehemmiyetle meşgul OIİ maktadır. beladi baRü e — SON POSTA İ— Bunları. |biliyor mıydın_ıg'ğ_ Bir müyon gümüş İiradan yapılan hat Bir milyon gü - müş Türk İirasını yanyana getir. - mek mümkün ol - sa, —Kütublardan geçmek şartile İs- tanbul ile Afrika - daki Çad gölü a - rasında — bir üÖat çizmek mümkün olabilir. Suyun dışm'daî:şıyan balıklar -— hi yaşıyabilen balıklar buluhduğunu bi- liyor muydunuz? BARAY Yer ylizuncıa kaç volkan var? Bugün yer yü - ' zünde ve faaliyet halinde 400 volkan vardır. — Sönmüş © 'd volkanların sayısı ise 800 den fazla - dır. Büyük deniz - lerin altında bu - lunanlar ise bu ra- kamlardan hariçtir, > BANA Karıncaların — kuvveti - Zayıf ve nahif gördüğünüz bir karınca, o cılız ba- caklarile kendi a- azotlu | gırlığının on misli ağırlığındaki eşya- ları taşıyabilmek » tedir BARAŞ Yapraklar ne kadar su ga neşrederler ? / Bir — santimetre murabbaı bir yap- | rak, yirmi dört sa- atte 3 ile 9 gram ! arasında su neşre- | der. — Aya gitmek mümkün olsaydı... Eğer Kamere gidebilmek mümkün ol- saydı, küre üzerindeki eşyanın, orada, al- 'tı misli daha hafif bir siklet ifade etti - ğini hayretle müşahede edecektik. Çocuklardan mürekkeb bir hırsız çetesi yakalandı Belgrad zabıtası 12-15 yaşlarında ço - cuklardan mürekkeb tam teşkilâtlı. bir çeteyi ele geçirmiştir. 14 yaşında bulu - nan bir çingene çocuğunun idare ettiği bu çete, şimdiye kadar bir çok hırsızlık - lar yapmış ve en son olarak ta bir ma - ğazadan yüz bin dinar kıymetinde mü - cevherat kaldırmıştır. Çalınan malların takstiminde küçüklerden birisi payını be- fenmediğinden arkadaşları tarafından dövülmüş ve bunun üzerine zabıtanın “kat'iyyen bulamadığı çeteyi doğruca gi- dip polis direktörüne bildirmiştir. Fakat ihbardan sonra yakalamak için giden polisler kimseyi ele geçirememiş- lerdi, Çünkü muhbir çocuk yaptığına pişman olmuş ve polislerin elinden kurtü- larak gidip arkadaşlarına vaziyeti anlat- mıştır. Ertesi günü muhbir bir*sokak or- tasında ağır yaralı olarak bulunmuş ve arkadaşlarının ihaneti dolayısile kendi - sini bıçakla yaraladıklarını söylemiştir. Bu defa çok ciddi surette yapılan tahar- riyat üzerine polis 17 çocuktan mürekkeb olan bu çeteyi yakalamıştır. Çocukların hepsi de suçlarını itiraf etmişlerdir. «Fitre» mizi Türk Hava Kurumuna vermek işini, gönülden bir istekle öde- diğimiz vatan hizmetlerinin en başına geçirmeliyiz. : - şayanı di Bu hafta göreceğimiz iki kkat film Dünyanın en güzel kadını olmakla maruf, Amerikalı yıldız Dorothy Lamour'un memleketimize gelen ilk Sakarya sinema - |sında 'ni Nino Martini tas Bazı memleketlerde suyun dışında da- göşterilmekte olan «Şen Haydud: filmi meşhur mugan- - rafından çevrilmiş « tir. Vak'a Meksikanın Amerika hududunda kâin bir şehrinde ge- çer. Küçük bir sine - mada bir haydud fil- mi gösterilmektedir. Braganza namında - ki haydud, arkadaş - larile birlikte filmi seyretmektedir. Film den coşan haydud - lar birbirlerine giri- yorlar. Kargaşalı - ğın önüne geçmek is- tiyen sinema müdü- rü seansa nihayet verir ve meşhur bir şarkıcıya güzel şarkılar söyletir. Bragan- za bü delikanlının sesine hayran kaldı- | ğından onu birlikte götürür. Chivo adın- da bulunan bu delikanlı radyoda kon - dudların reisi radyo merkezint basarak arzusunu yerine getirir. se de muvaffak olamazlar. Haydudluğa sevkedilen Chivo bir genç kadın ile bir delikanlının bulunduğu otomobili tevlrif Pariste resmi Daireler muhafaza Altına alındı (Baştarafı 1 inci sayfada) ıt derinleştirilmektedir. | Şimdiye kadar gerek Paris, gerek ci - rında 450 şüpheli binada araştırma ya- imış ve 700 kişi isticvab edilmiştir. Jour gazetesine nazaran, bütün resmi jre ve müesseseler sıkı bir muhafaza bna alınmışlardır. Nezaretlerde işi o- nlar, evvelâ bir isticvaba tâbi tutul - akta ve üstleri arandıktan sonra içeri- 2 girmelerine müsaade edilmektedir. " Yeni deliller Paris 19 (Hususi) — «Cagoullar» gizli eşkilâtın faaliyetine aid yeni deliller el- le edilmektedir. Bugün Lille şehrinde, domuz eti ta - ımağa mahsus bir kamyon şüphe üze - ine durdurulmuş, içinde sandıklar dolu- u silâh ve cephane bulunmuştur. /" Parisin muhtelif semtlerinde yapılan iraştırmalar neticesinde de büyük mik - ğrdn silâğ ve mitralyöz iüeydıp_ı çıka “-Bundan başka, gizli bir telefon şebe- yu şebekenin bazı askeri müesseselerle ;tzli teller vasıtasile bağlı bulunduğu n.e. n ıâııı;othywlamr «Dişi İpek sineması bu hafta dünyanin en güzel kadını namile maruf Dorothy La - mourun çevirdiği «Dişi Tarzan» filmıni göstermektedir. Mevzuu şudur: Vak'a Malezyada geçiyor. Hula adın - daki küçük kız kulübesi civarında balık avlamaktadır. Bu sırada yabani filler kö- ye hücum ediyorlar. Yıkılan kulübeler altında yainız bir ihtiyar kalabilmiştir. O da Hulayı arıyor. Çocuk küçük bir kaplan yavrusu ile oynamaktadır. Fakat büyük kaplan çocuğun üzerine atılmağa hazırlanırken adam bunun üzerine hü - cum ederek kaplanı öldürüyor. Kendi de aldığı yaraların tesirile ölüyor. Çocuk yalnız kalmıştır. Aradan 15 se- ne geçiyor. Seyyahlar oralarda gezmek- tedirler. Bunların maiyetlerinde bulu - nan yerlilerin kumandanı Karen cesur bir adamdır. Yerliler büyük bir kaplan- dan çok ürkmektedirler. Seyyahlardan Christian kaplanı avlamağa karar veri- yor. - K filmi bu hafta İpek sinemasında gösteriliyor Şen Haydud filminden bir sahne ser vermek arzusunu beslediğinden hay- Radyonun haydudlar tarafından basıl- dığını hisseden polisler takibe girişirler- « "i 'i eder. Chivo kadına tutulur. « Bu arada Braganza yardımına bir diğer haydudu çağırır. Chivo kaçmağa muvaffak olur ve sinemaya davet ederse de müdür onu haydud sanarak polise teslim eder. Chivo; masumiyetini isbat etmek ü » zere Braganzayı yakalamağı teklif eder ve teklifi kabul edilir. Chivo Tadyoda Braganzaniın çok hoşlandığı şarkıları söy- ler ve nihayetinde esir tuttuğu delikan - İlyı serbest bırakmasını istirham eder, Haydudların reisi Chivonun arzusunu ye- rine getirdikten maada beraberinde bu - Tamaru yUr. Belçika Krali Brüksele Döndü (Baştarafı 1 inci sayfada) j 3 — Beynelmilel bir cihan iktisat kon « eransının toplantıya çağırılması, fakat a - kim kalmaması için daha evvel karşılıklı müzakereler ile zeminin hazırlatılması. Temin edildiğine göre Belçika Krslı dün- yada huzurun ladesini bu üç meselenin hal- line bağlı görmekte ve bu üç meselenin de- ayni zamanda Asıl maksad ne imiş Paris 20 (İkinciteşrin) — Petit Journal — Belçika Kralının Londraya gitmesi ci- Ban iktısad konferansından — ziyade Al « manyaya karşı Belçika kongosunun mü « dafaası içindir, demektedir. Londra 20 (İkinciteşrin) — Belçika Kra- lmin şerefine Hariciye nezaretinde bit zi - den riyaset ediyordu ve Belçika Kralı ile İn- giliz Kralının arasına oturmuştu. B el Londra 19 (A.A.) — İyi malümat alan” Belçika mehafilinde beyan olunduğuna gö - Janson'a Kral kabinenin teşkili vazifesini ve| si vaziyet hakkında Krala izahat ver - mek üzere Londraya davet ölunmuştur. — “Londra 19 (A.A) — Belçika Kralı, saat' 10 da Brüksele hareket etmiştir. Beraberin-. de B. Spaak İle B. Janson bulunuyor idi. — < İngiltere Kralı George, Viktorya İstasyo«. nuünda Kral mmıd'ün Mürabaoti ae — * H Tarzan>» filminde Fakat kaplanın yapmış olduğu ilk hü- cumda yerliler onu yalnız bırakıyorlar, Kaplan Christiana hücum edeceği sı « rada bir emir ile hücumundan vaz geçi- yor. Emri veren Huladır. Hula çocuklu- ğunu bu kapları ile maymun arasında geçirmiştir. Christian yaralanmıştır. Hu- la çekinerek Christiana yaklaşıp mua « venette bulunuyor. Hula delikanlının avdet etmesini iste « memektedir. Fakat Christian; Hulayı ar- kadaşlarına götürüyor. Seyyahlar arasın- da bulunan Christian'ın nişanlısı Eva kı- zı çok kıskanıyor ve yerlileri onun aley - hine kışkırtıyor. Yerliler kıyam ediyor- lar ve seyyahları esir ediyorlar. İlk işleri bir büyücü sandıkları Hulayı öldürmek- tir. Hula kaplanı çağırıyorsa da kaplan öldürülüyor. Fakat Christian kurtulu - yor ve yerlilerin elebaşısını öldürüyor. Maymunlar yardıma geliyorlar, Yerliler kaçıyorlar, Eva Amerikava dönüyor. Hu- la ile Christian ormanlat: - “asında yaşa - mağı kararlaştırıyorlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: