20 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

I2 Sayfa Zakâsına guvenılabılır bir genç Tarlabaşı okuyu- cularımızdan — Fe- ridunun suali de şu: — Muvuaffak ola- cak miyım? Zekâsına güve- nenler, fiil ve ha- : —i yeketlerini — kuv- vetli seciyelere bağlandıkça muvaf- fakiyetlerini fena tesadüflerden koru- maktan başka çare kalmaz. —H ME < Ça BARAI ” Okuyan muvaffak olur İstanbuldan Mah müuda: Okumaktan zevk alanlar, ilim saha- sında muvalfak ö- lacaklarından — e- min olmalıdır- lar. Uyanık fıkırlı bir tip Hekimhandan Süreyya imzasile sotüluyor: — Muvaffak ola- cak mıyim? Uyanık duygulu ve fikirli olanlar, muvaffakiyetin bi- rinci plândaki va- | Bu hal, mütevazı ve samimi bir hayat te- sakın tabıatlı bır genç Samsun okuyu- cularımızdan — Re- cai — karakterinin tahlilini istiyerek sörüyoT: — İstikbalim ne- dir? Sakin tabiatli o- lanlar, kendilerini hâdıselere daha az maruz bırakırlar. minine yararsa da; teşebbüslere, ham- lelere lüzum vardır. İki türlü mi muvaffakıyal Hayreboludan S. Teker soruyor: — Hayatta mu- vaffak olacak mı- yım? Şöhret ve ikbale sahib olmak mu- vaffakiyetlerin ba, şında gelirse de sessiz ve sadasız o lanları da vardır. Kabiliyetlerle mütenasib oldukça ikin- cisini elde etmek daima mümkündür. on Pota Fotoğraf tahlili kuponu ı.im » * * * * Alresk C Fi e A | Fotograf tahlili için bu kuponlardan İf 5 adedinin gönderilmesi şarttır. ; sıflarını elde etrmiş bulunanlardır. Nezle Başağrısı Kırıklık Dikkat ediniz Bu ilk tehlike alâmetlerini görür görmez derhal Almak lâzımdır. NEVROZİN soğuk algınlığının fena âkıbetler doğurmasına mâni olmakla beraber bütün İcabında günde 3 kaşe alınabilir İsim ve markaya dikkat. ıztırabları da dindirir. Taklıtlerınden sakınınız SON POB'I'A Çanakkalede zeytincilik ve palamutculuk Çanakkale (Hususi) — Memleketin tica - ri durumile yakinen alâkadar olan vali Atıf Ulusoğlu bütün tüccar ve esnafı Halkevine davet ederek memleketin ticari derdlerini dinledi., Umumi menfaati korumak için ne yapılmak lâzımsa onlarla istişare etti. Söy- lenilen makul işlere çare bulacağını söyle- mekle beraber bilhassa borsanın lüzümün- dan bahsetti. Buranın başlıca ihraç maddesini teşkil e- den palamut hakkında bir nizamname ya- pılmıştır. Palamut ihracatı sıkı bir kon - trol altına alınmıştır. Vilâyetimizden ihrac e. dilecek palamutlar için de ekonomi bakanlığı kontrolörlerinden Necati Yücel buraya tayin edilerek vazifeye başlamıştır. Ziraat vekâletinin zeytincilik teşkilâtı 2-3 senelik bir maziye sahib olmasına rağmen memlekette bir hayli mühim işler başarmış bulunmaktadır. Türkiyede ilk olarak oldukca vasi mikyasda çekirdekten zeytin yetiştirile miştir. Bu meyanda Ç. K. merkez fidanlığı 12.000, Kozlüdere fidanlığı 4000, ve Bayramiç fi- danlığı 3.000 fidan yetiştirmiştir. Bundan başka dağlarda 6.000 delice zey- tin ağacı aşılattırılarak bunlardan 1.000 ta- nesi 18 mart 918 alanına dikilerek |gövdele- ri kireçlenmiş, muntazam sıralarla' dikilmiş veBoğazdan pek güzel bir manzara arze - decek hale getirllmiştir. Zeytin ağaçlarının budanmaları, Bgübre- Jlenmeleri ve hasadı gibi bakım — İşlerinin zeytinciye öğretilmesi için zeytincilik kürs « ları açılmış ve ehliyet gösterenlere liyakat vesikası verilmiştir. Vesikasız kimseler Zzey- tin budamadan menolunmuş, hasat zamanı tayin edilerek daha evvel hasat yapılması yasak edilmiştir. Prusyadan yılan balığı isteniyor Prusyadan bir müessese memileketimiz - den yılan balığı almağa talih olmuş, key - fiyet, Türkofis tarafından alâkadarlara bil- dirilmiştir. Yılan balığı, tatlı suların denize dökül - düğü yerlerde ve bazı göllerde mebzulen bu- lunmaktadır. Evvelce baliıkçı Rumlar tara. fndan fazla mikdarda tutulan bu balık, son zamanlarda, rağbetsizlik yüzünden pek tutulmamakta ve satılmamaktadır. —Uzun zamandır tutulmadığı için hayli ürediği ve şimdi pek mebzul olarak bulunabileceği tah- min edilmektedir. Altın 1090 kuruşa fırladı Türk borcu tahvilleri, dün, İstanbul bör- sasında 14.75 lirada açılmış, on kuruş daha düşerek 1465 lirada kapanmıştır. Fransız frangı, Londra borsasında pek cüz'i bir mikdar daha düşmüş, bir sterlin karşılığı 147.18 frank olarak açılmış, 14725 olarak kapanmıştır, Borsa haricinde, altın, bir iki kuruş daha yükselmiş, bir gün evvel 1088 - 1089 kuruşa satılırken dün 1090 kuruşa yükselmiştir. Sivas - Erzurum tahvilleri Dördüncü Sıvas-Erzurum tahvillerinin bu- günden itibaren kayıd muamelesine başlan- miştır. Kayiıd müddeti 15 ikincikânuna kadar dır. Diğer tertibler gibi bu tebtibler de bü- yük bir rağbet görmektedir. ——0 — Fakat ri ansızın salona girmiş — olsaydı, ilk korkusu geçen Nerimanın artık hır- sından kanatacak kadar dudaklarını 1- sırdığını, ara sıra vücudünden bir sar'a- l1 gibi sarsıntılar geçtiğini ve çukurla- rına sığmamış gibi açılan gözlerinden kıvılcımlar saçtığını bu. alacakaranlık- ta bile görebilirdi. Evet, Neriman da gidenden daha tabii bir halde değildi. Neriman da kudurmuştu. Adnan biraz evvel nasıl azgın bir canavarsa Neri - man da şimdi ilk fırsatta onu parçala- mak için üzerine atılacak bir dişi kap- lan gibi idi. Zaten Adnana karşı en sev- dalı, en ateşli, en mahrem dakikaların- da bile bu yırtıcı ruh onda ne zaman eksilmişti ki? Onun kollarında daima tatmin edile- Mmiyen bir açlık hissetmemiş mi idi? Öyle iken, çölde Sfenksin dilini çözmek isşteyen bir Mısırlı sihirbaz kadın gibi üç yıldır hep onun etrafında dönmüş, çok defa en genç âşıklarını bile ona fe- dadan çekinmemişti. bu anda garsonlardan bi- Bazan en yıldı-|kopuklarile, sevincinden Rumeli ağzı rımlı saatlerde bir göl gibi durgunla- şan, lâpalaşan, bazan da en ölü hava- larda birdenbire bir kasırga olup or- manları yıkatak bir kudretle Nerimanı önüne katıp sürükleyen bu acaib hilka- te karşı düşkünlüğü sadece bundandı. İşte bunun içindir ki, Adnanla müna- sebetinde hep böyle derecesi sıfırla kırk, elli arasında inip çıkan bu ihtiras barometresinin hiç akıl, —sır ermiyen bu tezadından hoşlanıyor ve donduğu dakikaların buzlarını tutuştuğu daki - kaların ateşinde çözüyordu. Şimdi ise Adnan, derecesinin belki de en yüksek noktasında onü bırakmış, ondan bik- mış, önun Üstünden atlıyarak ötekine koşuyordu: Ötekine!. o Mahmure de- nen küçük kıza!.. Kim bilir, belki de bir yolunu bulup onunla evlenmek i- ÇÜN -4 Evli Adnan!... Hele daha düne kadar Beylerbeyli mahalle hanımlarının he- diye ettiği kumaş parçaları ve yırtık eski sedirler içinden çıkarılmış saman —-0 —— — — İkinciteşrin 20 : Balkan Antantı Merkez Bankaları müdürleri Ankarada toplanıyorlar Romen ve Yunan banka direktörleri dün geldiler Yugoslav banka direktörü de bugün geliyor Romen bankacıları Önümüzdeki hafta içinde Ankarada ya - pılacak Balkan Antantı devletleri — Merkez bankaları umumi direktörleri — toplantısına iştlrak edecek olan Romanya ve Yunan mer- kez bankaları müdürleri şehrimize gelmiş - lerdir. Romen hey'eti Romanya Merkez ban kası umumi müdürü B. Costantinesko, ban. kanın Administratörü, harici servis şefi ve hususi kalem müdürü, dün şehrimize gel - mişlerdir. Yunan murahhasları da Atina —bankası umum müdürile Pire bankası müdürü ve bir müşavirden mürekkentir. Banka direktörleri Perapalasa inmişler - dir. Bugün de Yugoslavya devlet bankası müdürünün gelmesi beklenmektedir. Umumi müdürler bugün olmadığı tak - dirde yarın Ankaraya hareket edeceklerdir. Yunan murahhasının beyanatı Yunan devlet bankası umum müdürü Gu- deros, dün, kendisile görüşen bir arkadaşı- mıza şunları söylemiştir: — Bu sene, Balkan Antantına dahil dev- letlerin merkez bankaları umum müdürle - rinin konseyi Ankarada yapılıyor. Bankacı- lar konseyinin ilk toplantısı geçen sene A- tinada yapılmıştı. Ankarada akdedecefimiz toplantıların bir hafta kadar süreceğini tahmin ediyorum. Bu müddet içinde Balkan Antantı devletle- | rinin merkez bankalarının teşriki mesâisile para, döviz ve klering gibi meseleleri de mü- zakere edeceğiz. Gelecek toplantımızın nerede yapılaca - ğıniı Ankarada kararlaştıracağız.» Fındık ve ceviz ihracatı 8 teşrinisaniden 14 teşrinisaniye kadar son bir haftalık fındık ve ceviz plyasasile iİhra- cat vaziyetleri şu şekilde tesbit edilmiş bu- lunmaktadır. | Bir hafta zarfında, 1400 kilo Ünye, 3500 kilo İzmit, 2735 kilo Ordu, kabuklu; 2168 kilo şehrimizde Ünye, 21105 kilo Samsun, kabuksuz cevizi İstanbula idhal edilmiştir. Gene bir haftada, 4960 kilo Giresun, 8ü0Ü kilo Trabzon, 3760 kilo Vakfikebir, 19280 ki- lo Görele, 1350 kilo Akçakoca kabuklu, 19050 kilo Trabzon, 4240 kilo Giresun, 3200 kilo Fat sa, 3120 kilo Ünye, 9120 kilo Görele, 16520 ki- lo da Akçakoca iç fındığı İstanbula idhal e- - dilmiştir. 8 teşrinisaniden 14 teşrinisaniye kadar ö- lan bir hafta zarfında, İstanbul limanından İskenderiyeye 2390 kilo iç ceviz, Gidinyayâ 11760 kilo kabuklu, 27534 kilo kabuksuz fın. dık, Köstenceye 2340 kilo iç fındık, Viyanayâa 5850 kilo, Marsilyaya 23317 kilo İç fındık ih- raç edilmiştir. İstanbulda, şimdi, 16 ton kabuklu fındık, 301 ton kabuklu, 10 ton da İç ceviz stoku var- dır. Kalay istihlâki artıyor Bu yıl ağustoş ayı içerisinde dünya kalay istihsali 17200 ton idi. Eylülde, istihsal mik- darı 19000 tona çıkmıştır. 1936 ağustosundan 1937 ağustosuna kü- dar olan on iki aylık devrede dünya kalay istihlâki 175.580 tonu bulmuştur. Aynı devrede istihsal edilen kalan 192.868 tondur. Bu sene zarfında en fazla kalay İs- tihlâk eden memleketler sırasile Amerikâ birleşik cumhuriyetleri, İngiltere, Rusya, Al- manya, Fransa ve Japonyadır. Bunlarm ha- ricindeki memleketlerin umumi istihlâki ye- künu 28962 tondur. Pamük ipliği fiatları düşüyor Dünya piyasalarında pamuk ipliği fiatla- rı, üç dört ay kadar evvel, oldukça mühim sayılacak nisbette düşmüştü. Bu düşüşün te- sirleri, şimdi, piyasamızda da. görülmektedir. Bizim en ziyade pamuk ipliği aldığımız yer Amerikadır. Düşüş nisbeti, yirmi numaradan aşağı ipliklerde yüzde on beş ve daha faz- ladır. Bazı ipliklerde yüzde otuza kadar da istifade edilebilmektedir. — türküler çağıra çağıra kendisine bebek- ler doldurup diken, bez donlu ve çıp- lak ayaklı bir kızla evli Adnan!.., Bu, ne gülünç bir levha idi, hele bu, ken- disi için, Neriman için ne acı bir ha- karetti! Buna tahammül edebilecek mi idi? Etmeli mi idi? Etmesine imkân ve mantık var mı idi? İçinde gittikce büyüyen intikam hır- sile ne yapacağını, bu loş, tenha otel salonunun hangi mermer masasına ba- şını vurup parçalıyacağını — bilemiyen Neriman artık bunalıyordu, Hemen fır- ladı, kararmağa başlıyan merdivenden |yukarıya odasına çıktı ve acele truva- karını omuzuna atarak tekrar aşağı in- di. Bu anda otelci, merdivenin dibindeki ampulü yakmışlı. Nerimanın telâşlı halinden, gündüzkü beraber geldikleri bayı bulamadığına sinirlendiğini san- dı. Bir lâhza tereddüdden sonra: — Adnan beye mi baktınız, hanıme - fendi, dedi, galiba işleri çıkmış, bavulu alıp gittiler, Neriman, kısaca:! — Biliyorum! Dedi ve otelcinin mütecessis nazarla- rından bir an evvel kurtulmak için camlı kapıya doğru yürüdü. Karanlık asfalta çıkınca, bir an du- rakladı. Nereye gidecekti? İskeleye mi? İşte herkes o tarafa gidiyordu. Kendi ! tanıdıkları da ya Yıldız pastahanesinde Saraylı hanımda, yahud Belediye gazi- nosunda toplanmışlardı. Bir kısmı da Selekte kadeh tokuşturuyorlardı. Hiç şüphesiz içlerinde gündüz Adnanla be- raber vapurdan çıktıklârını * görenler de vardı, Şimdi ona Adnanı soracaklar- dı: — Adnan bey nerede? Galiba vapur- da kendisine raslamıştınız. Sizin otele mi indi? Diyeceklerdi. Bu yarı alay, yari cid- di ve dostça suallere ne cevab verecek ti? Adnanın Adaya gelmişken birdenbi re çikıp gidişini nasıl tevil edecekti? İyi si mi iskelede hiç görünmemeli idi. Bu- nun için de çamlıklara çıkacaktı. Hem bu saatte alacakaranlığın en alaca renk lerile boyanan çamların dibi, Nerima- na, içindeki fırtınayı gizliyecek en e- min, en issız bir bucaktı. Ne Âşıklar yolunda tektük rastlıyacağı çiftlere kendisi bakacak, ne de onlar yanların- dan geçen bu genç kadına dikkat ede- ceklerdi. Nihayet, kendisi için, âşıkının randevusuna giden bir bayan diyecek- lerdi ve bu zandan kendi hesablarına da bir guürür hissesi çıkaracaklardı. Aşklarının etrafında diğer aşkların da çırpındığını, kanadlandığını düşünmek, bilhassa genç âşıklar için heyecanları- nı büsbütün çoğaltan bir düşünce değil mi idi? Neriman çok defa kendisi de, ortalık kararırken, bir günlük genç bir âşıkın kollarına yaslanarak geçtiği bu çamlıklarda başka bir çifte rastladığı zaman böyle sinirlerini gıdıklıyan bir taze zevkle bu garib hisse kapılmamış mı idi? Bacaklarında, geçirdiği asabi sarsıntı- nın zıddına, uzun uzun yürümek ihtiya cı ve kudreti görüyordu. Çankaya oteli nin yanından kıvrılarak Telefon san- tralının önünden geçti ve santralın bi- raz ötesindeki bahçeli köşkün her ak- şam çiçekleri sulama saatinde asfalt- tan geçenleri de ıslatan hortum suları- na kapılmamak için acele adımlarla Kadıyoran yokuşuna doğru tırmandı. İlkmektebe çıkan taş merdivenlerin ö- nüne gelince bir an o tarafa, asıl Âşık- lar yoluna çıkmağı düşündü, fakat der- hal bu yoldan vazgeçti. Fırtınalı ruhun- da, sebebini tayin edemediği bir arzu ile daha geniş ufuklara, hattâ bulutlara yükselmek istiyacı duyuyordu, En iyi- si, yokuşu hiç sapmadan tâ yukarıya, Ayazmaya kadar çıkmak ve oradan so- la kıvrılarak, İsatepesi gazinosile A- yazma arasındaki yolun ortasında iki uzak ve etekleri kandil pırıltılı deniz parçası arasında ciğerlerine yüksekle- rin rüzgârını doldurmaktı. Belki ancak o zaman biraz geniş bir nefes alabilir- di. İsatepesine çıktığı zaman, gece âdetâ çökmüştü. Önce, çamların arasına ka- yarak durdu ve Heybeli tarafına bak- tı. (Arkası var) l

Bu sayıdan diğer sayfalar: