y Arkadaşlarımızdan biri anlatıyor: Geçen gece ailem efradından — birine doktorun verdiği ilâcı yaptırmak üzere sokağa çıktım. Saat tam on birdi. İlk ec- Zaneye baş vurdum., Kapısı duvar... Kü Çük bir levhada gözüme şu satırlar ilişti. «Bu gece ... eczanesi nöbetçidir. Nöbetçi eczanenin semtine doğru yol- Jandım. Yolumun üzerindeki bütün ec - zanelerde de ayni levha vardı. Nihayet | ü #ordum, soruşturdum. ve nöbetçi ECZA - neyi buldum. Ne dersiniz, o da ayni hal- de değil mi? Eh olur ya, eczacı kalfası - Tın uykusu gelmiştir de kepengi kapatıp Şöyle bir dahvermiştir, dedim. *Bu gece eczanemiz nöbetçidir diye yazılı bir levhanın altında zil düğmesi, Sıngırağa benzer bir. şey yoktu. — Çaresiz. kepenge — vürmağa başladım. Beş dakika kısa — fası - İalarla vurdum. Bu beş dakika sür'at- le ön dakika oldu. Darbeler sıklaştı. Gü- Tültü büyüdü. Bitişik piyazcı ve SülÇü dükkânlarından meraklı başlar - uzandı. Elle yaptığım gürültünün kâfi olmadığı, kepenge tekme ile yurmam Jâzım geldiği Şolunda tavsiyeler duyulmağa başlandı. Bu tavsiyeleri de yerine getirdim, fakat netice değişmedi. Nihayet bitişik dük - kânlardan birinden çıkan ve etrafımı çe- viren kalabalığa karışan bir adam; bey- hude zahmet ettiğimi, bu eczanenin nö- betçi olduğu gecelerde de kapalı bulun- duğunu söylemesi üzerine oradan ayrı- dım ve ilâç bekliyen hastamın yanına Eb leri boş döündüm, Bereket versin hasta - hğı ağır bir hastahk değildi. Yoksa bu dakikada kendisini kaybetmiş buluna - caktım.> Bu hikâyeyi anlatan ve sözlerine tama- Men inandığımız arkadaşımız, ayni za -< Manda bize eczanenin ismini de - verdi. Fakat, eczaneyi teşhir etmek islemedi - Bimiz için bunu neşretmiyoruz. Vak'anın bu tarzda cereyan etmiş olduğunda bizce €h küçük bir şüphe bile yoktur. Bu hâdise, bize eczaneler meselesi hak- kında bir kaç söz söylemek vesilesini verdi, Bu vesileden istifade ederek on- ları söyliyelim: Bir çok memleketlerde olduğu — gibi, bizde de, eczanelerin tahdit edilmesi ve kontrol altına alınması hakkında bir ka- bun neşredildi. Tatbikat esnasında göze garpan bir takım hâdiselerden anlıyo - ruz ki bu kanunu bir kere daha gözden Etçirmek ve yahut bunun tatbikatına ait nizam ve emirlerde, bunları sıhhat ve İstirahat ihtiyacı ile telif edecek tadiller Yyapmak lâzımdır. Meselâ, nöbet vazifelerini tamam ifa Sanayiin Sarsılmasına Meydan verilmiyecek tarafı İ inci sayfada) bir sual (:::ıuş ve tetkik edilmesini bil- dirmiştir. Mevzu şudur: Bir takım ima- Jâtta bilhassa trikotaj ve çorab imalâ- tında istihsalât fazlalığı ne tutmakta- dir? İstihlâk, istihsalâtı karşılıyor mu? İhrâcat yapılabilir mi? Vekâletin bu suali sorması maksadı- Da gelince; Hükümet, teessüs eden ve himaye gören sanayin bir takım yeni imalâthanelerle sarsılmasına ve yeni a- Çılacakların da iş görememesine t'!rı_!— dar değildir. Bu itibarla İktisad Vekâ- leti tesis ve mürakabe kanunu projesi bazırlamaktadır. Hükümet bu kanlın- h, ileride sonradan teessüs edecek ima- lâthaneleri teşvikt sanayi kanunu Ve îvı:içm de mevcud imalâthanelerin ne mikdar istihsalât fazlası olduğu ve DUn- ların ihtiyacatı tamamile karşılayıp kar şılıyamıyacağının tesbit edilmesi İâzım gelmektedir. İ , İktsad Vekâleti, yeni kanunla mev- €uda ilâveten fabrika veya imalât'ı: tesisine de müsaade etmemek salâhiye” tini haiz olacaktır. Fakat diğer laraf- ftan mevcud müesseseler ve bunların fraalâtı çok sıkı kontrole tâbi tutula- caktır. Alâkadarların üyledilkl:îns &öre mevcud trikotaj ve çorab !ı!_mh' ları ihtiyacatı fazlasile ıııışıııyıbılmt*î.ısıl istihsalât yapabilirler. Bugün için Yapılacak iş, bu müesseseleri ıslah ey- İemek ve sıkı kontrole tâbi tutmaktır. Tabil ipek ve sun'i ipek kadın' ço- g Tablarının İstandard - nizamnamesine Bör kontrolü hakkındaki I;kaımıer ta- Mamile tatbik edilince çürük ve kusür" a wecileceği hi öi 06 K Memleket vmğğeleleri etmiyen eczanelere karşı şiddetli cezalar vermek lâzım geldiğini, eczanelerin ge- geleri sık sık kontrolü icap ettiğini şu yukarıdaki misal pek güzel gösteriyor. İkinci bir mesele de nöbetçi geczanele- rin aralarındaki mesafelerin genişliği - dir, Müstacel hallerde bir eczaneye git- gmek için, evvelâ; fakir insanların taksi parası bulmaları, saniyen paraları oldu- takdirde de bazı semtlerde taksi bul- maları ayrı ayrı birer iştir. Taksi parası olmıyan ve yahut geç vakit taksi bulup uzaktaki eczaneye çabukça gidemiyen bir insanın ölmesi veya ıztırap ilizam gelmez. Bunun için nöbetçi eczane- derin miktarlarını arttırmak ve bunla - yın aralarındaki mesafelori kısaltmak ta ehemmiyetle tetkike değer şeylerdendir. Bunun aksinin doğru olduğunu ve bu - günkü nöbetçi eczanelerin, İstanbul gibi büyük bir şebir için kâfi geleceğini isbat etmenin mümkün olabileceği fikrinde de- iliz. ğıF.ıkıt. as1 mesele burada değil, bu işin rolündedir: Kezanelerin tahdidi, eczacıların kazanç- Jarını arttırmak maksadının eseri olma- dığına göre elbet bunun bir sebebi bu- ldunmak lâzımdır. Bu sebep, bir taraftan ecranenin kazancını emniyet altına al - mak ve buna mukabil de eczacılığı bir ni- zama ve inzibata tâbi tutup bu sayede ilâçların temizliğini ve doğruluğunu te- min ve dolayısile halkın sıhhi ihtiyaçla- rını tatmindir. Fakat, gerek tahditlerin, gerek gece nöbetçiliği tatbikatının bu - günkü şekilleri, bu gaye ile taban taba- na zıt bazı haller vücuda getiriyor; san- ki bu tahditler ve nöbetçilik usulleri hal- ka istediği zaman iyi, temiz ve ucuz, ilâç veya sıhhi yardım temin etmek değil, ec- zacılara rekabetsizce para kazanma ve geceleri rahat rahât uyuma imlkğaları wermek için konulmuş gibi! Meselâ, Tünelin yukarı kısmı ile Tak- gim arasında ve Eminönü ile Sirkeci ara- sında bir sürü eczane vardır. Demek 0- luyor ki eczanelerin yerleri şehrin sıhhi fhtiyaçları itibarile değil, eczane sahip- lerinin ticati menfaatleri bakımından he- sap edilmiştir. Bunun gibi, gece nöbetlerinde de bu- günkü şeki! âdetin yerini bulması kabi- iinden bir şeydir. Bir manav dükkânı ge- ©e yarısına kadar açık kalabilir; bir ben-. zinci sabaha kadar açık durabilir. Fakat, cczacı dokuzda kapamıya mecburdur. Bu- nun neticesinde bir otomobil benzin al - mak için adım başında bir nöbetçi bu- lur; fakat ölüm balinde bir hasta hazan derdine deva bulmak için öteki dünyaya kadar gitmeğe mecburdur! Muahedeler başka, Hakikatler başka Bir âlem! (Baş tarafı 1 tnci sayfada) tetkik ederken bazı şeylere gözümüz iliş- dH: Bulgar, orduşunda da tanklar, ağır bambardıman tayyareleri, ağır toplar bulunduğunu gördük, Her millette bun- Jar bulunduğuna göre varsın Bulgarista- nın da harp âletleri olsun. Fakat, bütün bunlar meşhur Neullly huahedesile ta - ban tabana zıt değil miydi? Bu muahede mucibince Bulgaristanın askeri tayyare- ieri ve tankları bulunmıyacak, on buçuk santimetrelikten fazla topları olmıyacak- $. Bir kelime ile, Bulgaristanın ordusu, bir harp ordusu değil, dahili bir emniyet ve asayiş ordusu olacaktı. Halbuki, işte resimler meydanda, bugün Bulgaristan- gıınnveheçııvııvıır.üaıehuıu- hede mucibince, Bulgaristanın bir tane askeri silâh ve mühimmat fabrikası olacak, fakat hariçten silâh ve malzeme | & ithaline hakkı bulunmıyacaktı. Bulga - |/ ristanda bugün kaç fabrika var, bilmi - yoruz; fakat, biliyoruz ki bombardıman tayyareleri, ağır top ve tank imal edecek fabrikaları yoktur. Demek Bulgaristan, meşhur Neuilly muahedesi ahkâmına muhalif olarak, bunları da hariçten id - hal etmiştir ve #ediyor. Bütün bunlar şu- nu gösterir: Muahedeler başka bir âlem, hakikatler de başka bir ülem?... _-__-—___— edilmektedir. Erkek çorabları hakkında da buna göre bir nizamname ların sağlamlığın istemektedir. Ye- Snıınun ve nizamlarla bu işler kökün- öen halledi! .BON POSTA - Dan Kolof Parise kaçtı (Baş tarafı 1 inci sayfada) Telefonda karşımıza çıkan Utro gaze- tesinin yazı işleri müdürü bize şu cevabı verdi: - Tolgrafınızı aldık. Fakat maalesef Dan Kolof iki gün evvel Parise gitmiş olduğu için telgrafı kendisine teslim & - demedik. Bunun üzerine Paristeki mu - habirimize — telefonla vaziyeti anlattık. O, bu teklifinizi orada Dan Kolofa söy- üyecek, alacağı cevabı da bize bildire » cektir. Yalnız benim bildiğime göre Dan Ko lofun Pariste, Londrada ve Avrupanın muhtelif yerlerinde bir çok angajmanla- rı var, Buralarda bir çok güreşler yapa- caktır. Onun için bu ara İstanbula gel - mesini ben imkân dahilinde bulmuyorum. Maamafih Dan Kolof mert bir güreşçi - dir, Söylediği sözleri her ne pahasına 0- lursa olsun yapmak ister. Onun için ken- disinin bu ay içinde olmadığı takdirde teklifinizi kabul edeceğini ve önümüz - deki baharda İstanbula gelebileceğini, ya- | ni Türk pehlivanlarından kaçmıyacağını | ümit ediyorum.» Doğrusu Dan Kolofun Parise n'lmf!l olması bizi üzdü. Sür'atle yapılmasını İs- tediğimiz bu karşılaşmanın birdenbire böyle gayri muayyen bir tarihe terke - €ilmesi hiç hoşumuza gitmedi. Fakat bi- zi en ziyade hayrete düşüren tesadüf, ko- ea Bulgar pehlivanının, Türk pehlivan - larına meydan okuduğu ebeni İstanbula çağırmıyorlar, Oraya gitsem, hepsini ye- nerim» diye palavra savurduğunun er- tesi günü Sofyadan sıvışmasıdır. Bizim bildiğimiz bir pehliyan meydan okuduk- tan sonra bir müddet cevap bekler. Hal- buki Dan Kolaf bol keseden meydan o - kur okumaz, ortadan kaçar gibi Parise gitti. Ne gerip, ne garip bir tesadül? aklına haklı olarak gayri ihti- yari: — Acaba ihtiyar kurd, bu beyanatta bulunmak için niçin Parise hareket ede- ceği günün arifesini seçti? Suali geli - yor. Bu hattı hareketi namlı ve mert bir pehlivanın meydan okuyuşundan ziyade, Haciyvadın meydan okuyuşuna benzi - yor. O da öyle hayal perdesinde arasıra yalmız kafasını uzatır, bir meydan okur, sonra ortadan sıvışıverir. Bu itibarla Dan Kolofun hattı. hareke- tini biz gene: «Korktu ve kaçtı» diye tef- sir ediyoruz. Halbuki, meydan okudu ve buna bir karşılık aldı; eğer sözünün eri ise ve korkmuyorsa derhal davetimizi kabul ederek İstanbula gelmelidir. Bu takdirde biz de hakkında verdiğimiz «pa- lavracının biridir. Türk pehlivanların - dan korktu ve kaçtı» hükmümüzü de « Biştirebiliriz. Hem Paris uzak bir yer de- ğil, üç günlük yol ve bizim bildiğimize göre orada ilk maçını 28 teşrinievvelde yapacaktır. Bu itibarla bol bol vakti de var demektir. Nihaf cevabı şimdi Pariste bulunan Dan Koloftan bekliyaruz. Kabinede esaslı bir Değişiklik olmıyacak (Baş tarafı 1 inci sayfada) nat eden İnönü hükümetinin çalışma programının ana çizgilerini pek tabii ola- rak muhafaza edecek ve memleketin bu- raların resimlerine de gene (40) a kadar numara koyduk. Hergün bu 78 okuyucumuza para mükâfatı vel dercedeceğiz. Fakat bu resim o gün — 1 kişiye 100 lira çıkan fıkranın değil, ya daha evvel çık- Xw 50 » $, Yahut ta daha sonra çıkacak bir hk—l W > 5 » nin resmi olacaktır. #a 10 » Müsabaka 'bitince otuyu_culumııdın 8. 5 er lira z . 2 şer buçuk lira y >sah fiıkranın, 14 numaralı resim Sayfa 11 Resimli fıkra müsabakamız San Postanın kış mevsimi programını sbit ederken sadece günün vak'ası, ma-/bu fıkralar ve resimleri de gazeteden si, hikâyesi, romanı kâfi değil, biraz sip listeye bağlıyarak bize gönde! eğlence lâzım, diye düşündük, bu dü- siniz. ince ile bir müsabaka tertib ettik, bu| Bu suretle siz okuyucularımız hem gü- üsabakanın esası şudur: izel bir fıkra okumuş, hem güzel bir isim görmüş, hem de bir mi W verdiği heyecanin zevkini tatmış olacak. Meşhur Bekri Mustafanın 40 tane fik-| sınız. .— seçtik. Her fıkra için bir resi ptırdık. Fıkralara 1 den 40 a kadar, w (1) den| Bu müsabakada kazananlar — arasını numaralı fıkranın V. S.) diye bildir. alardan ve resimlerden birer tanesi-/ğiz. Mükâfatların listesi şudur: — Hangi resim, hangi fıkranındır? Mükâfat kazanan okuyucuları n Siz de bize meselâ (40 numaralı resim,! tayin edecektir. Müsabakamıza 6 numaralı fıkranın, 4 numaralı resim 17/ evvel başladık. Altıncı resim ve fik-f rayı aşağıda bulacaksınız. Fıkra: 6 Yangın var! Sokakta, bir gürültü koptu. Mahalle tulumbacıları, yangına ko- şayorlardı. Bekri de, gürültüyü duymuştu. Meyhaneden Hırlayıp öyle zorlu bir nârâ attı hi kolcular üşüştüler: — Kim attı o nârâyı? Bekri, kayıdsızca cevap verdi: — Ben! — Niçin bağırdın öyle?.. Bekri anlattı. a — Be kardeşler! Bunda kızacak ne var. Baktım, tulumbacı reisi bağırıyor. Ben de bağırdım. — Tulumbacı reisi, yangını haber veriyordu. Ya sen? Bekri, zaten böyle bir sual bekliyordu: — Herkes, kendi yangınını haber verirken, durur muyuz, ima - nım, dedi, Biz de içimizdeki yangını eşe, dosta haber verdik! MesaR ASSST Menevralar pazar günü A Etvim 953 şafakla başlıyor "Pa-ıuuıııw-yı-w leniyor. O gün Kızılay Kurumu İzmir i | bi benimsedikten sonra harekete geçmek günkü ihtiyaçlarına Uygun yeni esaslar. la takviye edil! caktır. Celâl Bayar hükümeti ikinciteşrinin birinci haftası içinde Büyük Millet Mee- Bsinin huzuruna çıkarak programını izah adecek ve itimat İstiyecektir. Yeni meb'us namzedleri Ankara 6 (Hususi) Cumhuriyet Halk Partisinin halen münhal bulunan üç meb'usluğa namzetlerini ikinciteşrin- den evvel ilân etmesi ve seçimin ay ba - mavi mi, kırmızı tarafa mı mensub ol- duklarını serpuşlarındaki işaretlerden kolaylıkla ayırdedebiliyoruz. Erat o kadar neş'eli ki bu güzel ma- nayı gözlerinden okuyabiliyoruz. Rast- O, büyüğünden izin almayınca konu- şamıyacak kadar tedbirli. Şu cevabı Başka bir sualle karşılaşmamak için arkadaşlarına iltihak ediyor. Amerika n ”lü'ef HR Bilhassa motorize bl’:ıluuı geçişi Ciddi ikazını yapıyor |vsa heyecana sürüklüyor. (Baştarafı 3 üncü sayfada) Hava kuvvetlerinin sık sık uçuşları mekte olduğunu ve mukabil bir taarruza | da çok heybetli oluyor. geçtiğini müşahede ediyoruz. Sermaye| Kara yolları ve trenler askerlerimizin kaçışını kontrol edip, para kıymetini mu-|neş'eli seslerile, asker şarkılarile çınlı- hafaza edebilmeyi, ayni parayı sıkı su -| yor. rika, İngiltere ve Fransa, bu anlaşma - larını, şimdi bir de siyasf itilâf ile teyit|talarda karşı karşıya gelecektir. Ma- etmek ister görünüyorlar. Bu nutuk, bir|nevra neticesi çarşamba günü anlaşıla- prensibin ilânından — ibarettir. Sözden |cak, bunu Sökede ordunun vereceği zi- fille mesafe epeycedir. Fakat şimdiye ka-|yafet takihb edecektir. Perşembe günü dar mevzi almıyan Amerika için prensi-|erat istirahat edecektir. Büyük geçid resmi o kadar zor sayılamaz. Çünkü bu badi-| Cuma günü Germenciğin bir kilo- zede pek çok şeyleri kaybelmek ihtimali |metre mesafesindeki ovada manevra vardır. — Selim Ragıp Emeç kıtaatının geçid resmi heyecanla bek- Yığmaklarda toplanan kuvvetlerin |den iki, Denizliden bir hususi tren Ger- menciğe tahrik edecektir. Trenler yüz- de seksen tenzilâtlıdır. Manevralara davetli bulunan ııy;n' misafirler, Vekiller, askeri heyetler a- yın dokuzuncu cumartesi gecesi Söke- de bulunacaklardır. İzmir, 6 (Hususi) — Kadın askeri tayyarecimiz Sabiha Gökçen yarın sa- bah sekizde beş tayyarelik bir filoyla birlikte kendi tayyaresini kullanarak dokuzu 40 geçe İzmire gelecek, Gazie- mirde karşılanacaktır, Sabiha Gökçen manevralarda askeri vazife almıştır. Bir habere göre mavi taraftan manev- ralara iştirak edecektir. ğ Kırmızı taraf Ankara, 6 (Hususi) — Sonbahar ma- nevralarında kırmızı tarafın komutan- hığını Korgeneral Keramettin der'uhde etmiştir. Sümer Bank umum Müdlürü de İzmire g'diyor Ankara, 6© (Hususi) — Sümer Bank Umum Müdürü Nurullah Esad Sümer Celâl Bayara cüma günkü seyahatinde İ ö .