Hasırcılarda hamallar kâtibi Hasanı öl- Gürmekten suçlu, Yusuf Karabatağın du- Tuşmasına Ağırceza mahkemesinde dün de devam olunmuştur. Dünkü celsede, E- Mminönü merkezi vasıtasile hamallar kâh- yalığına yazılan müzekkereye gelen ce- #ab okunmuştur. Bu cevabda bazı ge - gimsiz hallerinden dolayı Yusufun işten gıkarıldığı, ancak mütcaddit ricaları ü - zerine tokrar alındığı bildirilmektedir. Fakat Yusuf, işe girdiğinden pek az bir Mmüddet sonra tekrar geçimsizliğe baş - lamış, ayni çirkin hareketleri müfrit bir gekilde tekerrür ettiğinden, bu sefer kendisine müebbeden işten el çektiril « Miştir. » Dün dinlenen iki şahid de, hamal Yu- Bufun Hasanı vurduğunu gözlerile gör- Güklerini söylemişlerdir. Bunlardan Ahmet hâdiseyi şöyle an - latmıştır: — Sabahleyin Hasırcılara doğru gidi- yordüm. Bir aralık, bir çığlık işittim. Baktım, hamallardan Yusuf, elindeki bı- Şakla kâtip Hasana rastgele saldırıyordu. Bundan sonra, maktul <«Ah, yandım!» di- Yerek, kanlar içinde koşmağa başladı. O tivarda bulunan kurukahveci Vasilin, Gükkânının önüne gelince, yıkıldı, kaldı.. Katil ise, kaçmağa teşebbüs etmişti. Fa- kat, hâdise mahalline yetişen bekçi İl - Yas tarafından yakalandı. Dünkü celsede, reis Refik Omay suçlu. Ya kırmızı saplı bir çakı göstererek: — Sen, Hasanı bununla mı vurdun?.. Giye sormuş, suçlu, bışağa uzun uzun baktıktan sonra: — Evet demiştir. Muhakeme gelmiyen şahitlerin — celbi için başka güne bırakılmıştır. Üsküdar adliyesinin projesi Yeni bina 32 odalı olacak Yanan Üsküdar adliyesinin yerinde, yapılacak olan yeni adliye binasının in- Şaatına yakında başlanılacaktır. Bu iş İiçin, Vekâlet bütçesinde 50 bin lira ka- dar bir para ayrılmıştır. İnşaata bir an €vvel başlanılması için, yanan binanın yerinde bir keşif yapılmış ve bir proje hazırlanmıştır. Bu projeye göre yeni bina iki kat üze- Tine yapılacak, ayrıca bir de zemin katı bulunacaktır. Burası, evrakın ve dosya- ların saklanması hususunda kullanıla - taktır. Yeni binanın cephesi geniş ola - tak ve içinde 32 oda bulunacaktır. Şimdilik Üsküdar adliyesi iki ayrı bi - ada toplanmış bulunmaktadır. Asliye ce- za mahkemesile, tebliğat dairesi Haçı İsmail Paşa mahallesinde, müdddelumü- Tmilik ile beraber diğer kisımlar da İhsa- aü aa — Okuyucularıma Cevaplarım İzmirde Bay İ. Ö ye: Mektubunuzu iki defa okudum, bu- ha rağmen anlamak kabi! olmadı, bir arkadaşıma verdim, o da içinden çık- Maktan Âciz kaldı. Daha sarih yazar- Banız anlamaya çalışır, aklımın erdi- Öi bir tavsiye varsa söylerim. * İzmirde Bayan (A. Z.) e: * Size talib olan gencin müstakbel Zevcesinde bulunmasını istediği şart- Tarı söylemesi tabii bir hakkıdır, fakat Bu şartları birer madde halinde bir Mektuba yazar, bir taahhüdname şek- Hinde tmza edilmesini isterse fazla mü. Vesvis olduğunu göstermiş olur. Fazla Müvosvis bir adamın mes'ud olamıya- Cağından, ve mes'ud edemiyeceğinden hiç şüphe etmeyiniz, hayatınız bir ce- Hamallar kâtibini öldüren Yusuf kullandığı bıçak gösterilince cinayeti bununla işlediğini itiraf etti —— 09 —— 9e— —— —— —— ——— ONUL İŞLERİ' henneme döner. Sonra bu zatın şart. ları içinde kızın muayenesi şekline atd bir fıkra görüyorum ki açıktan açığa izzetinefsi kırıcı mahiyettedir. Sizinle alay etmiş olmasın! mektub yazan okuyucuma: bakar we hükmü hilâfına hareket e- denleri de mutlaka cezalandırır. Ma- demki kız 15 yaşındadır. Bu bahiste söz hakkına malik değildir. Esasen üç seneden evvel ebeveyni istese de, İste- mese de sizinle olduğu gibi bir başka- sile de evlenmesi Münasebeti kesiniz, Başınıza derd aç- mamanın en kestirme yolu budur. niye mahallesinde, Şerif sokağında 14-16 numaralı binadadır. İstiranca ormanı yangını davası İki sene evvel Istıranca ormanların- da ateş yakarak yangın çıkarmak suçun- dan maznun Mehmedin ağır ceza mah- kemesinde duruşmasına devam edil - miştir. İddia makamı suçlunun cezasını istemiş, suçlu da müdafaasında bu su- çu yapmadığını ileri sürerek ehli vukuf tarafından mahallinde tetkikat yapıl - Masını istemiştir. Müahkeme heyeti suçlunun - talebini müdafaasına müteallik görmüş ve Ça- hâkimliği vasıtasile ormanda ko- şİf icrasına ve suçlunun mahkümiyoti sabıkası olup olmadığının bir kere de Çatalcadan sorulmasına karar vermiş- tir. Üsküdar adliyesini yakan adam hakkındaki takibat tamamlanıyor Üsküdar adliyesini yakmaktan maz - nun Nurettin hakkındakâ tahkikat he- nüz müstantiklikte bulunmaktadır. — İlk tahkikat bir kaç güne kadar bitirilecek ve suçlu Ağırceza mahkemesine verile « gektir, 7 Poliste: Bir marangoz pencereden düştü Beşiktaşta on dokuzuncu ilkmektebte yatıp kalkan marangoz Hasan oğlu Hakkı evvelki gece saat ikide kalk- mış, üçüncü kattaki bir pencereyi ka- pamağa uğraşırken birdenbire üzeri- ne bir fenalık ve sinir buhranı gelmiş, kendinden geçerek beş altı metre yük- sekliğindeki pencereden Bi dü muht yerlerinden ağır surette , ralanmıştır. Yaralı Beyoğlu belediye hastanesine kaldırılmış, tedavi altına alınmıştır. « Bir adam trenden düştü Dün saat 12.10 da Yeşilköyden Flor- ya plâjına gitmekte olan Üsküdarda Yıldız otelinde oturan Abdülkadir tren den inerken düşmüş, başından ağır su- rette yaralanmıştır, Yaralı Abdülkadir Cerrahpaşa hastanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır . Bir amele kazaya uğradı Balatta Duba imalinde çalışan ame- leden Ramazan, dün, sağ elini miskap motörünne kaptırarak parçalatmıştır. Ramaza Balat Musevi hastanesine kal- dırılmıştır. İstanbulda bir aylık inşaat Temmuz ve ağustos ayları içinde İs- tanbul smırları dahilinde V04 ev, 19 a- partıman, 9 dükkân ve mağaza, |4 di- ğer bina yapılmış, 738 bina da tamir e- dilmiştir. * «Bigadiç., ten okunmaz imza ile — Kanun görünüşe değil, hakikate mümkün olamaz. * Eskişehirde «Derdli» ye: Na Bu meseleye ancak «rüfailer» karı- gar oğlum, içinden çıkmak benim har- cım değildir TEYZE HÂDİSELER KARŞISINDA Robert Taylor ve delikanlılar Her ikisi de genç birer erkektiler, Yaş- ları yirmiden efzun, otuzdan dün idi ve onlar tramvayda benim oturduğum &- ranın önündeki sırada oturuyorlardı. Ben dinliyordum, onlar konuşuyorlardı: — Robert Taylorun resimlerini görü- Almanyada dağ — başında misafirhanesinde bile insan her aradığını bulabiliyor ufak — bir köyün ? V abrüyulüm. Yazan: Vasfi Rıza Zobu — Çok güzel erkek değil mi? -- — Evet! t a — Vücudü tam manasile güzel bir vü- cud, hani usta heykeltraş ne kadar uğ- raşsa mermere o çekli veremez. — Evet! — Hele yüzü.. O ne muntazam bir yüz.. Hiçbir erkek onun kadar muntazam çiz- gili bir erkek yüzüne malik değildir. — Bvet! — Dikkat ettin mi, sanki herifin gözle- rinde bir büyü çanağı kaynıyor. Bir ba- kışı insanı çileden çıkarmaya kâfi! — Evet! Almanyada seyahat plânile ayrıldıktan sonra sıkı bir yol aldık. Avsburg şehrine geldiğimiz za- man akşam olmuş, fakat ortalık büsbü. tün kararmamıştı. Binaenaleyh daha yü- rüyebilir ve ilk rasgeldiğimiz köyde ka- labilirdik. Öyle de oldu. Bir tepe üstün- deki köyün «misafirhane>» sinde kaldık. Bu otellerin sahibleri ne mükrim olu- yorlar? Elektriği bile olmıyan bu küçü- cük köyün küçücük otelinde her istedi- gimizi bulduk. Mahzeninden çıkardığı şarab ve biralarile, her çeşid kızarmış etlerile mükemmel bir akşam yemeğini, vaktin geç olmasına rağimen hemen ha- zarladılar. Kendimize güzel bir ziyafet çektikten sonra kar kadar beyaz çarşaflı karyolaların kuştüyleri arasına gömül- dük. Bilmem bu tarifimle iyi anlatabil- dim mi? Bahsettiğim bu rahat, bu temiz ve her istediğimizi bulduğumuz otel, Al- manyanın küçücük bir dağ köyünde idi. İzmir, Adana, Konya gibi büyük şehir- lerde değil! — Kadınların peşini bırakmadıkları kadar varmış. Böyle bir adamın kolay ko. lay peşi bırakılır mı? Doğrusu ben de kadın olsaydım ve bir tek sultan gönlüm olsaydı, hiç tereddüd etmez, derhal gön- lümü ona bağlardım.. Sen de benim gibi düşünmez misin? — Evot! — Herhalde Rudolf Valantinoya, Jon Jilberte tercih edilir! Evet diyen birdenbire değişmişti: — Hayır! Dedi. Öteki şaşırdı: — Neye? — Rudolf Valantinonun favurileri var- dı.. Jon Jilbertin de ince bıyıkları. — Bundan ne çıkar? — Rudolf Valantinoya benzemek için favuri bırakmıştım, Jön Jilberte benze- mek için bıyık salivermiştim. Rober Tay. lorun ise ne favurileri var, ne bıyıkları! Elbette tercih etmem. * Fransa hududuna girerken geçtiğimiz büyük ve küçük şehirlerin hemen hemen hepsi tarihi yerlerdir. Eski ve yeni harb- lere sahne olmuş, kapılarında - toplar, damlarında bombalar patlamıştır. Bu ta- rihi vak'aları canlandıran tektük eser- İsmet Hulüsi kurtarmış; biraz yaralı, biraz bereli, şu- rada burada kalmış, o devrin şehir bina« Tarmım yerlerinde şimdi yeller - esiyor. Yanmış, yıkılmış, harab olmuş. Sonra- dan bu küllerin ortasına modern bir şe- hir kurmak istemişler. Plânını yapmış- lar. Bir de bakmışlar ki: En geniş cadde- sinin ortasına, eski şehrin kale kapısı, harab, bitkin bir halde çıkmış. Yol açacağız diye bu harabeyi yıkmak kimsenin aklına gelmemiş. Bilâkis bizim yaptığımızın. aksine, hemen yolu birak- maşlar. Bu yıkık kapının etrafını mimar- lar, işçiler almışlar. Onun yıkık tarafla- rını tamir, düşük taraflarını tecdid ede- rek, etralını çiçekler, çimenlerle süsle- mişler, Büyük, geniş caddenin tam orta- sında onu, bir zafer âbidesi gibi, ihti- mamla ebediyete devretmişler. Meşruti- yetten sonra, eyol açacğız> diye yıktığı- mız sebiller, çeşmeler, kemerli çarşılar aklıma geldikçe hâlâ içim sızlar. O, baha biçilmez kıymetli asarı, cehalet yüzün- den eyol» suzluğa kurban ettik. Halbuki bunlar, değil bütün bir eseri, hattâ on- dan kopan bir taş parçasını bile kaybet- memişlerdir. « Bir taygareye uçarken Nasıl benzin verili W ” Ş Geçen yıl Amerikada mukavemet re- korunu kırmıya teşebbüs eden bir tay- yare havada benzini tükenmek üzere * iken uçuş halinde bulunan diğer bir| Bir <su» şehri daha geçiyoruz: Froy- tayyareden betizin almıştı. Bu tecrübe dv:nşlzt.NK.ırn orman denilen Uçsuz. bu- geçenlerde gene Amerikada, fakat bu gîl:nîğıhk:ğ,:ıî? ';de rrdın: î;:;lğ defa tayyare ile otomobil arasında ola- e muntazam asfalt olduğu için, buralara rak tekrar edilmiştir. Havada uçmakta | çıkış ve iniş te ayrıca bir zevk oluyor. olan tayyare aşaşğıya & s | Mevsim, o vakitler soğukça olmasına yüz kilometre sür'atle seyreden rağmen, otellar, banyolar, yüzme havuz- mobil bu hortumu yakalıyarak tazyikli ları çok kalabalıktı. Banyo mevsimi ge tulumba vasıtasile - tağyareye benzin Hince kim bilir buraları nasıl olacak? Na- yollamıştır. Görenler bu ameliyenin sıl olmasın ki: Hem ucuz, hem de vesaiti kolaylıkla yapıldığını söylüyorlar. nakliye Bolluğu var. «Bir insan nasıl yas şar?» Bunu herkes anlamış! Gezmenin, ğ j —ai ler, kendini ateşten nasıl kurtarmışsa | bir sanatoryom <«Münih» ten, elimizde muntazam bir|eğlenmenin, senede hiç olmazsa birkaç hafta dinlenmenin medeni bir insan için ihtiyaçların en başında geldiğini herkee biliyor: Halk, esenaf ve hükümet bunlar elele vermişler. Birbirlerine yardım et- mek için ne mümkünse yapmışlar, Şikâi- yet edecek bir şey bulamazsınız. Halk esnafla, esnaf hükümetle dost. Bunlar, birbirlerine müşkülât çıkarmak için va- &ife almamışlar. Bunlar, birbirlerine yardım ötmek boarcile mükellef oldukla- rını idrak etmişler. Böyle insanlar ara- sında şikâyet olur mu? Halbuki, geçen gün gazetede bir oku- yucu tenkidi gözüme çarptı: «Bursa yö- lundaki polis kontrolünden, deniz yolları vapurunun servis bozukluğundan» şikâ. yet ediyor. Bunu duyan bir İstanbulluda Bursaya gitmek hevesi uyanır mı? «Bu pazar Bursaya gidelim!» diyen: «Adam bu müşkülâtla kim uğraşacak?» cevabını alınca, bir daha teklif eder mi?. Gezme- ğe, eğlenmeğe giden adam: Müşkülâta, rahatsızlığa, ihltikâra tahammül cder mi?. Haydi bir defa yanıldı ve gitti. Aca- ba gökten kitab inse, ikinci defa onu bu girdaba sokabilir misiniz? Biz her işde evvelâ para kazanmasını - düşünüyoruz. Bir gazino, bir otel, bir plâj açarız. İste- riz ki halk akın akın gelsin, cebinde ne var ne yoksa bıraksın. Bunun olmasını bekleriz.. Gelenleri memnun etmek, on- ların rahatını, zevkini, eğlencesini te- min etmek, müessese sahibi için ikinci derecede bir işdir. O tezgâhmnı, mutfağı- nı, kumsalını kontrol etmeden, gelip gi- şesine oturur ve ister Ki: Kapağı açılmış kafese berkes kendi ayağile tıpış tıpış gelsin. Bu istedikleri iş, eski mahalle kahvelerinde olurdu. Şimdi her şey öyle değişmiş ki. Öğrenmek için başını çevk rip garba bakmak kâfi. Onlar ne yapı: yorlarsa, onu yapmak. Ne bir adım geri hattâ ne de bir adım ileri gitmeğe he veslenmeğe lüzum yok. Orada gördüğük atbik edebiliyor muyuz? İşte en müzü büyük muvaffakiyet... Vasfi R. Zobu Yük kamyonlarına plâka verilmiyecek Araba iskelelerindeki kamyon'ların müretteb adedden fazla olduğu için ye- niden yük kamyonlarına plâka veril- memesi için alâkadar şubelere bildiril- miştir. Bir Yunan vapuru karaya oturdu Yunan bandıralı Mariakos vapuru Ro- manya limanlarından Liverpool'e gidey ken, Gelibolu civarında — İnceburnunda karaya oturmuştur. Hora ve Alemdar kurtarma gemileri, gemiyi kurtarmaya çalışmaktadırlar. Kazazede geminin yü« kü altı bin ton hububattır. Arşiv dairesi hazırlanıyor Sultanahmed medreselerinde yapıla: cak Arşiv dairesi ihale edilmiştir. Bu- rası V1 bin lira sarfedilerek yapılacak- tır. Birkaç güne kadar inşaata başla- nacak, iki ay zarfında ikml edilecektir, Buraya konacak evrak lasnif edilmeğe başlanmıştır. Turizm için Avrupadan j alacağımız dersler