14 Bayfa Son Posta'nın siyasi tefrikası : 27 x't Talât Paşan in GESEKA son günleri Yazan : Arif Cemil Tayliryan Talât paşanın evden çıktığını görünce : “İşte gidiyor, hemen koşup işini bitireyim | ,, diyor ve tabancasından evvel konyak şişesine sarılıyordu. Derhal Türkler tarafından bir pro- testo tufanı daha koptu. Çünkü darağa- cında iki üç meslübu gösteren o fotog- rafta hiç bir fevkalâdelik yoktu. Kim bilir Türkiyenin hangi tarafında şeka- vet ettikleri için yakalanan ve idam o-|bir cesaretle kendisinden bir çok şey-| rıldığı için harem dairesinin birçök yer- lunan birkaç şaki görülüyordu. Üzerle-|ler umduğu halde, aradan geçen hafta-| leri gibi bu oda; yet saatinin gittikçe yaklaştığını gören 'Tayliryan yüreği şüphesiz heyecanla atıyordu. Üzerine aldığı ağır işi bece- remiyeceğinden korkuyordu. Berline ilk geldiği zaman vahşilikten ileri gelen | SON POSTA nin TarIKI ( $ TEFRİKASI (|| £ — 101 — Özgen İ | -İ | Mt Rasim Yere diz çöken kraliçe titrek bir sesle: “ Seni seviyorul Siyâveş!,, dedi. Velîaı_lşt hayretle irkildi ve ayağa kalktı: Siyaveş, pek küçükken saraydan ay- yı da hatırlıyamıyordu. | dinlerken düşündüğü yegâne — şey bulişin içinden çıkamadı. Kendisini kadının elinden nasıl kurtulacağı idi. Kraliçe nihayet sözünü rindeki yaftalarda yaptıkları cürüm-|lar zarfında Berlinin eğlenceli hayatı| Oda genişti. Karşıdaki köşenin iki ta-| döndü: ler birer birer sayılıyordu. Fakat, bu resimden dolayı da konfe- yumuşatıyordu. Ermeni ihtilâl kamite- | Pencerelerden bahçenin yeşillikleri, çi- rans salonunda kıyamet koptu. Türk- lerle Ermeniler - biribirlerine girdiler. Talebeden İsmail Hakkı: — Bunların hepsi uydurma! Söyle- diklerin tezvirattan başka bir şey de- Şildir. Diye herkesten ziyade bağırınca bir- irmeni onun üzerine hücum etti. ler de İsmail Hakkının yard'mına koştular, Derken Almanlar da işe karı- şarak kavga edenleri ayırmağa çalıştı- lar, Tarafeyn arasında epeyce yumruk teati edildikten sonra kavgacılar yatış- tırıldı. Bir aralık kendisine de hücum edil- mesinden korktuğu için kürsüden ine- rek sıvışmağa çalışan Wegner yeniden cesaret alarak «konferans» iına devam etti. Fakat, gösterdiği üçüncü bir re- sim onun foyasını büsbütün ortaya koy- du. Wegner: — Bu fotoğraf garbi Anadoluda teh- cir edilen Ermenilerin kaçarak sahile kadar geldiklerini ve oradan vapurla- ra yüklenerek meçhul bir semte götü- rüdüklerini gösteriyor. Sözlerini ağ- Zgından çıkarır çıkarmaz, vaziyetin kız- mal ziyade gülmeği icab ettirdiği- ni rören Türkler hep bir ağızdan bi kab'aha kopardılar. Çünkü Wegner'in Bös ordiği resim bu sefer de Çanakkale- nin bombardımanı esnasında sahile il- eden «Reşid Paşa» vapuruna alma- harb mıntakasından uzaklaştırılan ri gösteriyordu. Wegner bu aralık kızar gibi oldu, de- di — Ben bu fotoğrafları Türk sansü- ründen kaçı k neler çektimi Gömleğimin içine saklıyarak hududu geçmeğe muvaffak oldum. Ermeni fa- cialarını gösteren ve mahallinde ken- di fotografımla alınan bu resimleri ha- yatımı teblikeye koyarak kurtarabil- Gim. O böyle tamamen Uydurma sözler Barfettikce gürültü de aynı nisbetle art-( tı, nihayet salon sahibi işe müdahale etti, serseri Wegner'e sözü kısa kesme- Bi tavsiye olundu. Biraz sonra da meşhur ekonferans» bitti, Türkler, Ermeniler ve Almanlar dağıldılar. Fakat, Wegner maksadına nail oldu. Ertesi günü, Berlin gazeteleri «Urania salonunda Türk, Ermeni muharebesi» başlığı altında —makaleler neşrettiler. Bu yazıları salon sahibinin bir izahı ta- kib etti.,Salon sahibi Wegner tarafın- dan aldatıldığını söyliyerek serseri a- damın — kullandığı desiseyi —meydana vurdu, Talât paşa faciası için perde arkasın- da hazırlanan tablolardan birinin son fırçası da o gece Wegner'in eline tuluş- turulan çek idi. CİNAYET GÜNÜ YAKLAŞIRKEN «Konferans» hâdisesini takib eden günlerde bazı Türkler tarafından Ber- Tin gazetelerine gönderilen makaleler neşredilmedi. Sosyalist gazeteler zaten hâdiseyi gişirerek "Türkler aleyhinde | yazdıkları için belki o makaleleri oku- mak bile istemediler, Nasyonalist ga- zeteler ise hüdiseden estasen nefretle bahsettikleri için Meselenin büyütül- mesine tarafdar görünmediler, Weg- ner'in Türkler aleyhinde yazdığı yazı- lar ve verdiği konferans hep cevabsız kaldı. Haitâ onun eŞark Mecmuasımr namı altında profesör Mittiroeh vesa- ire gibi maruf müsteşrikler tarafından neşredilen bir risalede çıkan gene ma- nasız. bir makâalesine mukabele etmek bile mümkün olamadı. e canavarlık hislerini hergün biraz daha sinin şiddetli ihtarları, cürüm şerikle- rinin teşvikleri ve güzel Maykovanın gizli imaları olmasaydı hain adamda | asanın üstü, çiçek dolu Çin vazolarile,|mi? Sözünde duracaksın, değil mi? de- cesaretten eser bile kalmıyacaktı. rafındaki duvarlardaki süslü perdeli çekleri görünüyardu. Yerlere kıymetli halılar serilmişli. Orta yerdeki büyük altın, gümüş heykelciklerle dolu idi. — Bana iki gün müsaade ediniz. Siz- den yalnız bunu istiyorum, dedi. eden tehlikeler pek korkunçtu. Bü bitirince| likelerden kurtulmak için payitaht uzaklaşması lâzımdı. Nereye? ğ Şehzade, ilk evvel, Zâloğlu Rüst€ Südabe, sevgiden titreyen bir sesle:|min yanına avdet etmeyi hatırladı; Ö — Fakat beni aldatmıyacaksın değil di. Tayliryan vakti. büyük bir kısmı- Duvarlar 'boyunca uzanan zarif halılar Siyâveş bu suale hiç cevap verme- Di karşıki evde oturan Talât paşanın barekâtını tarassut etmekle geçiriyor- du. Paşanın bazan yalnız başına soka- ğa çıktığını gördükçe: — İşte gidiyor, hemen arkasından koşup işimi bitireyim! diye düşünüyor, ve tabancadan evvel derhal konyak şi- şesine saldırıyor, fakal sonra vaz geçi- yor, caniyane maksadını yerine getir- meyi başka bir güne bırakıyordu. Ken- di kendine: — Daha hazır değilim. Arkadaşlarrım |da yardım etmeliler, hiç olmazsa hâdi- İse esnasmda civarda bulunup ben ka- çarken arkamdan gelmelidirler, Yaka- lamak istiyenler olursa bunâ mâni ol- malıdırlar, diye teselliye çalışıyordu. Bu düşüncelerin ağır yükü altında buühranlı saatler geçirirken mütemadi- İyen odaşında bir aşağı bir yukarı do- laşıyor, yorulunca kanapenin üstüne ,göküyor, bir müddet sonra gene ayağa kalkarak eline dürbünü alıp karşıkı evi tarassuda koyuluyordu. Bu esnada he- lecan ve korkudan ellerini oğuşturu - yordu. (Arkası var) r Doktorun Günlük Ferşembe Notlarından — (*) Cild hastalıklarına Tutulmamak için Çareler 1 — Yemek yavaş yenmeli. 2 — Ağızda iyi çiğnemeli, 3 — Dikkatli yemek yemeli. 4 — Def'i tabl! muntazam olmalı. 5 — Mide ve barsakların - vazifelerinde noksan olmamalı. 6 — Karaciğer ifrazatı tam olmalı. :ı:h Böbrekler süzgeç vazifesini tam yap- © — Çürük diş, müzmin nezle, boğaz ilti- habları, kan Tüküdetleri gibi sebebleri ortadan kaldırmalı. 9 — Cildin temizliğine ve hıfzıssıbhası- ha dikkat etmelidir. Cümlel azabiye tarafı tam müvazenesin- de ve Intizamda olmalıdır. Bunu zedeli- yecek alkollü içkiler, keyif verici zehirler, kahve, çay gibi münebbihat, devamlı uy- kusuzluk, devamlı heyecanlar ve yor - gunluklar etld bastalıkları husulünde mühim Aâmil olduklarından — bunlardan sakınmak elzemdir. (* Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyen yapımız Bıkıntı samanınızda ba notlar bir dokter gİbİ imdadınıza yetişebilir. e Nöbetci Eczaneler " dir: İstanbul eihetindekiler: Aksarayda: (Şeref). Alemdarda: Beyazıdda: (Asador). Samatyada: (1 filos). Eminönünde: (Mehmed Kâsım), Şehzadebaşında: n te: (Fuad). Küçükpazarda: (Hikmet Ce- mib. Bakırköyünde: (Merkez), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Kanzut?. Oalata- da: (İszmet). “Takaimde: (Nizamettin). Kuttuluşta: (Necdeti. Yonişakirde: (Pa- runakyan). Bostanbaşında: (İtimad), Be- Şiktaşta: (A Rızal, Sarıyerde: (Azaf), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda; — (Seltmiye). Kadıköyünde: (Mada, Merker). Büyükadada: - (Halk). Heybelide; (Halk), la örtülü sedirlerin, divanların arala- rındaki yüksek küçük masalarda çiçek saksıları vardı. Odanın içinde, insanın sinirlerine tatlı bir Tahavet veren ko- külar uzanıyordu. Siyaveş, bir müddet, kapının önün- den ayrılmadan odanın her tarafını gözden geçirdi: Südabeyi göremediği i- çin hayretler içinde kaldı. Nihayet, uğl' tarafından iniltiye benziyen bir ses geldi: — Şehzadem! Buradayım. Siyaveş, sağ tarafına baktı. Orada |tüller içinde kaybolan bir sedirin bulunduğunu gördü. Kendi kendine: — Kraliçe hasta... Bundan dolayı be- ni odasına çağırtmış. Dedi. Sonra, büyük bir emniyetle yü- rüdü. Sedirin ne gitti. Südabe, Jince bir ipek örtüyle örtünmüş yatıyor- du; fakat yüzünde bhastalığa benziyen ,bir şey yoktu. Bilâkis, kaşlarını rastık-| lamış, gözlerine sürme çekmiş, yüzüne düzgün sürmüş, çok güzelleşmişti. Südabe, Siyaveşin tereddütle, şüp - heyle kendisine baktığını.. sonra biraz geriye çekildiğini karşıdaki sediri göstererek: — Otur şehzadem! Biraz evvel bir- | dentiire sancılandım. Şimdt, rahatım. | |Yalnız vücudüm — ateş içinde yanıyor. Of! Ne dehşelli hararet! Siyâveş oturdu. Kraliçe doğrularak &yağa kalktı ve pencereye doğru yü - rüdü, Bir müddet dışarıya baktıktan sonra döndü, gelip Siyâveşin karşısın- |da durdu. Gözleri buğu buğu olmuş - tu. Bir şey söylemek istiyor, fakat bu söyliyeceği şeyin verdiği sıkıntı içinde bunalıyordu. Bir aralık, yere diz çökerek elini Si- yüveşin dizleri üzerindeki ellerine koy du, titrek bir sesle: — Siyâveş seni seviyorum! dedi. Genç şehzade hayretle irkilmişti. Kaşlarını çatarak üvey anasına baktı, sonra hiddetle ayağa kalktı. Sesi asa - biyetten çınlıyordu: ç — Unutuyorsunuz - ki, karşınızdaki oğlunuz İsfendiyarın kardeşidir anne! dedi. Kapıya doğru yürüdü. Fakat Kraliçe, çılgın gibi ayağa fır- lıyarak Siy&veşin arkasından koştu ve kapının önünde kollarını açarak dur - du: — Siyâveş! Seni seviyerum, Senin 1- çin çıldırıyorum. Seni bırakmam, bir yere gidemezsin, dedi. Siyâveş hiddetle silkindi: — Anne! Bu çılgınlığınızın netice - sini biraz düşününüz! Babam haber alırsa ikimizin de hayafımıza — kıyar. Bırakınız da çıkayım. Ve çevik bir haröketle kurtularak kapıyı açmak isteyince, Kraliçe kafta- nınin eteğini yakaladı, boğuk bir sesş- le: — Siyâveş! Beni bırakıp bir yere gi- demezsin diyorum! Bir adım daha a - tarsan avazım çıktığı kadar bağırır, bü jfün saray halkını buraya toplarım. Deyinte delikanlı bu dehşetli teh - didin önünde donakaldı. Bir an düşün- dükten sonra döndü. Pencereye doğru yürüdü. Ve elleri- ni arkasına bağlıyarak dimdik durdu. Genç kadın yavaş yavaş onun ar - kasına gelerek yalvarmağa başlamıştı. Ayflardanber$ çektiği ıstırabı, aşkının verdiği acıyı anlatıyor, göz yaşları dö- küyordu. Bütün istediği Siyâveşin aşkına mu- çabele etmesiydi. — Delikanlı bunları görünce, di, sert adımlarla kapıya doğru yürü - dü, kendisini dışarı attı. Açık havaya kavuşunca genişleyen ciğerlerile derin bir nefes aldı: — Ohhh! nihayet kurtulabildim! Dedi ve büyük bir tehlikeden kaçar gibi kendini dairesine attı. Odada, ya-| tağına uzandı. Düşünmeye başladı, Babasını hatırlayınca içi, bir korku râşesiyle sarşıldı. Kendi kendine: — Babam, bu çılgınlığı duysa.. mu-) doldurdu. Akşam karanlığında, hakkak ikimizi de tepeler. Dedi, Siyâveş.. bundan sonra ne yapacağı- nı, nasıl bir hareket takip edeceğini dü-| şündü. Bir daha harem dajresine gitmi- yecekti; o zaman, analığı çıldıracak, çılgınlıklar yapmıya kalkışacaktı. Her şeyi gözüne akdığını söylememiş mi idi? O, şimdi, bir his hezeyanı ile. hareket ediyordu. Ruhunu yakan o büyük aşka müukabele görmiyeceği gün, hiç şüp - hesiz, kinine, husumetine cereyan ve- recekti. O zaman, iftira ile, isnatla ken- disinden intikam almıya kalkışacaktı.| Siyâveş analığınm iftiralarına, is - natlarına nasıl karşı koyabilecekti? Ba- basma anlatsa.. gene şüpheden kurtu- lamıyacaktı. Belki de bülün kabahat gene kendisine yüklenecekti. Anlatma- sa.. analığının iftiralarına göğüs ger - kat arkasından yetişecek kirli haberl forada istihfafla, istikrahla karşıla! İsını intaç edecek.. o temiz muhiti aleyhine çevirecekti. Tehlike, oradâ peşinden ayrılmıyacaktı. Bunun İW? Rüstemin yanına gitmeyi gözüne kî tiremedi. Başka gidecek.. hı.lızl!"d tehlikeden uzak yaşayabilecek bir $ hatırlayamadığı için Midyaya gmll"!l Akrasyaba sığınmayı muvafık buldi Siyâveş, ölüm. korlausu: içinda O ğu için dairesinde fazla duramad'. P; rasını, kiymetli şeylerini iki ııy; bulunduğu uşağına atlarını haz! ve yola çıktı. Siyâveşin, romanımızın birinci bt mında anlattığımız felâketli maceff” nin ilk kısmı böyle cereyan etmiştl —S İsfendiyarın ölümü | Siyâveşin Midyaya kaçışı, Süda? ilk günlerde, derin his buhnnlln", hirpaladı. Genç kadin, Slyı'ıveşlnw* dına inandığı için, iki gün, tatlı ler içinde vakit geçirdi. O gün, f' gocuklarını gezmiye gönderdi. dairesini tenhalaştırdı. Cariyelere, bir misafir kabul etmemelerini, rig sızlağını ileri sürerek hiç kimsenin » rem dairesine alınmamasını tenbil . Beklemeğe başladı. (Arkası var) Siyâveş, uzun uzun düşündüğü halde 9 Bina işleri ilâmı. Nafıa Vekâletinden: 1. — Eksiltmeye konulan iş: Ankara beleri için Orman çiftliğinde yapılacak Keşif bedeli: 37031 lira 95 kuruştur. 2 — Eksiltme 27/9/1087 Pazartesi günü saat 16 da Nafıa Vekâleti Yapı Umum Müdürlüğü Eksiltme komisyonu Yüksek Ziraat enstitüleri stajyer 16i7 yemekhane inşaatıdır. odasında kapalı zarf usulile yapılı 3. — Eksiltme şartnamesi ve buna müteferri evrak 185 kuruş bedel mukâ | linde yapı işleri umum müdürlüğünden 4. — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 2777 Nira 40 kuruş muvakka! minat vermesi ve Nafıa Vekâletinden alınmış inşaat mütcahhitliği vesikasi raz etmesi lâzımdır. 5. — İsteklilerin teklif mektublarının evveline kadar komisyon reisliğine makbuz mukabilinde vermeleri gecikmeler kabul edilmez. — (3248) — (6034) v Postada olacak alınır. y tt w ikincl maddede yazılı saatten . 5 T. C. ZİRAAT BANKASI İSTANBUL ŞUBES Hangar yaptırılacak İkisi Halkalı Ziraat mektebi arazisi dahilinde ve biri Yeşilköy Tohum ııuh,”' tasyonunda olmak üzere beheri 525x7.5 eb'adında üç aded ahşab hangar tırılacaktır. Çatıları kiremidle ve cepheleri oluklu saçla kapanacak, direkler ’ temelleri beton olacaktır. Muvakkat teminat akçesi maktuan 800 lira, kat'i ö pnat akçesi ihale bedelinin $ 15 şidir. Taliblerin bu gibi vesaik ibraz etmeleri lâzımdır. Şartname ve projeleri görmek ve işi vermek ve muvakkat teminat akçelerini yatırmak üzere nihayet 22 ıym, Çarşamba günü saat 16 ya kadar Ziraat Bankastı Müdiriyetine ıdrıaıt' Mmumumnemll; Beyoğlu Aksam Kız San'at Okul! Direktörlüğünden : per 1 — Elâziz ve Manisada açılan Akşam Kız San'at Okulları için muhtelif Ö, den numarasında «132> adet manken kapalı zarf usuliyle eksiltmeye Tal yüksek mektepler muhasipliği odasında caktır. ga Xı?! ihslesi 1937 Eylülünün 16 ıncı Perşembe günü akşamı saat v toplanan komisyon buzuriyle 3 a Muhammen bedel 1580 muvakkat teminat 119 İiradır, x 4 — Eksiltmeye girecekler bu baptaki teklif moktuplarını ihale için llymuj hınan sastten bir saat evvel komisyona tevdi etmeleri ve posta ile göndef? 'a mektupların nihayet bu saate kadar gelmiş olmaları ve dış zarfının mühü” mu ile iyice kapatılmış olması lâzımdır. 5 — Mankenlerin evsafı ve teslim şeraitini anlamak istiyenler Beyoğlu Kız San'at Okulu İdüresine müracaat edebilirler. AkŞA «5731>