SON POSTA Denizlerin Makyaveli Kaptan Bum Bum Çeviren * Ahmet Cemelettin Saraçoğlu — Emden prova toplarile 9000 metre mesafeden ateş açmış ve ilk salvosu düşman kruvazörünün kumanda köprüsünde birkaç kişiyi öldürmüştü istasyonunun, den. Je beraber kalmış olan «Bureske llmana İngiliz bayrağı altında gire- ı”*"if ve ihraç kıt'asını ansızın karaya rdi. Fakat Fon «eMüller» bir takım gü- lahsızların da bombardımanda Zarar bileceklerini ileri sürecek bu fikre Shaşmadı. *Keeling» adasının limanının ağzı Aercan kayalıklarile dolu olduğundan ı:lına ancak küçük gemiler girebilir. © Bu yüzden «Emden» in limana gir- ip dışarıda kalması da karargir ol- tu. Böylece ansızın bir düşman ge- &'i adaya inecek olsa bile kruvazör f Avlanmış olmıyacaktı, is « 2, n — imdat istemele. İne meydan bırakmadan, - top ateşile ib edilmesini teklif etmiştim. «Em- Ve medhali tehlikeli bir koyda ga-| Âçık denizden bakılınca «Keeling3 | Emden yıkılmış iki bacası, perişan, güve rtesi, delik deşik bordaları ile hüzünlü çok şirin görünür. '::_ıvi_ beyaz ve yeşil renklerin, yani l izin, kumun ve bereketli yeşilliğin tizacından doğan bir cennet görünü- H bu cennet adaya palmiyelerden ta- hhğ'ıkselm telsiz telgraf direkleri hâ. ir, h:Emdenı in ihraç müfrezesi hazır hklmıd? emir beklerken, oradan ancak mil mesafede de «Sidney>» adlı A- Mutralya kruvazörü gemi kafilesile igul bulunuyordu. u'Keelingı adasında kırk küsur kişi “—;bâh uyandıkları zaman «Emden» | h;: gördüler ve bunlardan birisi her © kruvazörü tanımış olacak. taşi t tamam (6,30) da ihraç müfre- %şkımpıdyılırı biniyor: Kırk beş * ve üç sübaydan ibaret bu kuvve- z vazörün ikinci süvarisi Fon «Mü- -kumanda etmektedir. ı:: motörbot tarafından çekilen iki padyaya doldüurulmuş bu kuvvet yedlde karaya ayak basıyor ve sa- bir kaç «Keeling» li tarafından u ilanıyor. 9 kişiden mürekkeb bir Vvet motörbotla iki şkampadyanın afızı - olarak kıyıda birakılıyer, “Vetin mütebakisi sahilden bir mil içeride bulunan telsiz istasyonu- toğru yollanıyor. q:nmüddeı içinde adanın telsiz is. &hı ü memuru bir şeylerden şüphe- İ *iş ve başına geleceği sezmiş olma- hğ'.o emen imdad çağırıyor, muavenet r. Bu: Cın kurtaran yok mu?... Feryad- %ğeml kafilesine kadar ulaşıyor ve a ley> kruvazörü «Keeling» adasına iliyor. |K Çat yedi buçukta «Emden» den tel- |h Üreklerinin bir müddet sars:ldıktan 4 yıkılıverdiklerini görüyorlar, bo- bir manzara ğundan kruvazörümüzün müsavi şart- lar içinde dövüşeceği tahmin ediliyor- muş, Binaenaleyh Fon «Müller» düş. man kruvazörile harbe girmek için ma- nevra yapmıya başlamış, Lâkin bir iki dakika sonra «Emdene süvarisi yanıldı- ğinı üş. Zira karşısındaki düşman gemisinin kendisinden çok kuvvetli ve sür'atli bir kruvazör olan «Sidney» ol- duğunu farketmiş. Artık «Emden» için emri vakii kabul edip cesürüne dövü- şerek ölmektlen başka yapacak bir şey kalmıyordu. «Emden» prova toplarile (9000) met- rte mesafeden ateş açmış ve ilk salvosu düşman kruvazörünün kumanda köprü- sünde bir kaç i öldürmüştü. Bir müddet sonra «Sidney» de ateş açmış bulunuyordu. Evvelâ Avustralya kru. vazörünün ateşi fena ve tesirsiz kaldı. Lâkin «Sidney» süvarisi Alman korsan kruvazörünü rahat rahat tepeliyebil- mek için gemisini «Emden» in topları- nin menzili dışına çıkardı.. Halbuki «Emden» Avustralya kruvazörünün ta- şıdığı (!5) santimetrelik topların men- zili dahilinde idi. «Emden» düşmana kâh provasını, kâh bordasını gösteriyor ve düşmanın ateşine şiddetle mükabele ediyordu. Sekizinci salvodan senra «Sidney» de yangın dumanları belirmiş olmakla be- raber düşman kruvazörü biraz daha a- çılınca «Emden» in mermileri artık kendisine erişemez oldular. O andan itibaren «Emden» in ateşinden mahfuz kalan «Sidney» sanki talimde imiş gibi rahat rahat nişan alıyor, istediği gibi | ateş ediyordu. Bir humbara «Emdens | in telsiz istasyonunu berhava ederken diğer bir obüs blokhavzi eziyordu. Bi. bir infilâk sesi istasyonur tahrib | raz sonra kruvazörde yangın da çıkmış- i—ş olduğunu anlatıyor. — |x #siz istasyonunun tâhribinden son- |Ç Faç müftezesi kabloların suya gi j “ hoktaya ilerliyor, kablolar kesiliyor y k1=Hiı.:ı denizde kalan kablölar mo- A, Sun kıçına bağlanarak motörbot S açılıyor ve epeyce açıldıktan İn kabloları denize bırakıyor. ik o kabloları tarayıp bulmak iğ- ile kuyu kazmak gibi bir şeydir. keennaı adasının kablo şebekesi tarihe karışmışlır. _'Velce kararlaşlırılmış olduğu üze- j Mden» üç defa düdük çalacak 6- (h ihraç müfrezesi hemen kruvazöre «Emden>» in nöbetci heferi ufukta duman görmüş lâ- hıl'lu kömür gemimiz eBuresk» in zannetmiş. Lâkin biraz sonra 1 bir geminin yaklaştığı anlaşıl. YE vakit kaybetmeden ihraç müf- “ Remiye çağırılmış. Dumanın çok * le yaklaştığı — görülünce ihraç h “Esinin gemiye dönmesi beklen- , * ekruvazör» denize açılmı Yeni gelen geminin İngilizlerin ; tl» kruvazörü olduğu zanno- ştmuş, Bu düşman gemisi aşağı *Emden» âyarında bir şey oldu- ._ kti. KAt dokuzda t. Daha şimdiden -Emden in güverte- sinde elli kadar ölü vardı. Bir humba- ra buharlı dümen dolabını parçalamış- tı. El dümenine müracaat edilmiş biraz vakit geçince o da kullanılmaz bir hale gelmişti. Fon «Müke» yerine kru- vazörün ikinci süvariliğini vekâleten .fomuzlarına almış olan kurvet kaptanı «Gropins» dümen donanımını tamir etmek üzere yanına on kişi alarak kıç tarafa doğru koşmuştu. Lâkin kruva- zör alev alev yanmakta olduğundan bu zabit ve yanındaki neferler arlık bir daha baş tarafa dönemediler, kıç ta- rafta mahsur kaldılar, Yangın da yak- ;laşı_vortlu. Bu bir avuç kahraman çayır İçayır yanmak tehlikesile karşılaşmış- lardı. Bu vaziyet katrşısında «Gropinss» ile yanındaki on baba; «Emden» şere- fine üç defa: — Horra! diye bağırdıktan sonra kal- dırıp kendilerini denize atmışlar... Bu on bir kişiden ancak üçü -Buresk» tarafından kurtarılabildi. Diğerleri bo- |guldular. «Emden» bir kaç kere düşmanına gösteriyordu. yaklaşarak ona bir iki torpido savurmı- ya teşebbüs etmiş lâkin muvaffak ola- mamıştı. Yıkılmış iki bacası, perişan olmuş güvertesi, delik deşik bordaları ile «Emden», o güzelim gemi şimdi hüzün- lü bir manzara gösteriyordu. Bir kaç saattenberi nisbetsiz bir mü- cadeleden sonra bütün manevra kabili. yetini kaybeden kruvazörü kurltarmak imkânı kalmamıştı. Fon «Müller» artık kararını vermişti. Bu ümidsiz vaziyette ağlamaktan başka elden bir şey gel- mezdi. Evet, «Emdens artık mahvol- muş, İsmi tarihe karışmıştı. «Emden» süvarisi derhal emir verdi ve kruvazör en yakın kara olan mercan kayalıklarına doğru yo! verdi. |«Sidney» düşmanının karaya oturmak için manevra yaplığını görünce buna mani olabilmek için onu daha ziyade hırpalamıya başladı. «Emden» — obüs yağmuru altında bir kevgire dönmekle beraber ilerlemekte devam etti ve kor- kunç bir çatırdı ile kayalıklara bindir- di. mürettebattan bir kaçı denize atla- yarak sahile doğru yüzmeğe başladılar: (Arkası var) Kendine beyhude yere eziyet ediyor NEVROZİiN varken ıstırab çekilir mi ? Baş, Diş ağrıları ve üşütmekten mütevellid bütün ağrı, sızı, sancılarla nezleye, romatizmaya karşı NEVROZİiİN kaşelerini alınız locabında günde 3 kaşe alınabilir -. n Alışmış kudurmuştan beterdir Yazan: V. Ardof Rusçadan çeviren: H. Alaz Kız heyecanından kekenyerek, ezberlemiş gibi raporumna başladı: Memleketimizde artık dalkavukluktan, tabasbustan eser kalmadığını, bu gibi in- sanlara iyi bir gözle bakılmadığını söylü. yorsunuz!. Hiç şüphe yok, bu doğru - dur. Fakat gel gelelim bu işin meraklı - ları buna da bir çare buluyor, yeni ge » rajte adapte olmasını beceriyorlar.. Misal olarak Sdobniyi alalım. Sdobni, bir neşriyat şirketinin müdürüdür. Ken- disine dalkavukluk yapılmasından pek hoşlaşan bir adamdır. Ona dalkavukluk yapılmadığı gün, âdeta sigara içmemizş bir tiryakiye döner, Bir zamanlar Sdob- ninin maliyetindeki memurlar, âdeta bir pervane gibi müdürlerinin etrafında dö- nerlermiş. Gene öyle zamanlar vardı ki, Sdobni, ancak kaşlarını oynatmak su - retile maiyetindeki memurlarla konuşur- du. Meselâ: Her iki kaşını kaldırdığı za- man karşısındaki memur ona gündelik meseleler hakkında izahat vermeğe da - vet ediliyor demektir. Sdobni kaşlarını indirdiği zaman, raporu beğenmemiş de- mektir. Bir kaşını kaldırıp indirmesinin de ayrı ayrı manaları vardı. Bir gün Sdobniyi ziyareta gitmiştim. Daireler neredeyse paydos olacaktı. Ben yanında otururken Sdobni, kâtibini ça - ifardı ve ona hitaben: — Aleksandr Pavloviç, dedi, şeker kar- deşim şu otomobilin icabına bakabilir misin?. Ben şaşırmış kalmıştım. Otomobil her dakika için müdürün emrinde idi. Bu iti- barla, onun bu kadar büyük bir tevazü göstermesi beni cidden şaşırtmıştı. Sdob- ninin eski bir ahbabı sıfatile ona: — Sdobni, dedim, maiyetindekiiere karşı böyle hareket etmek her halde sa- na biraz ağır geliyor; sen bu tarzı hare - ketlere pek te alışmamıştın!. — Bunu hiç sorma, birader, Eski yaşa- yış şeklini; eski âdetleri telâfi edecek ba- zı çareler bulmamış olsaydım, hâlim cid- den hırıgtf— — Merak ettim, doğrusu, bulduğun bu çareler nelerdir? — Bizim eve gidelim de görürsün!. Otomobilin hazır olduğunu haber ver- diler... Aşağı indik. Müdür şoförün eli- ni sıktı; hatırmı sordu ve yamına otur - du. Az sonra müdürün evine vardık. Mü - dür, gene, büyük bir nezaketle şoförün elini sıktı, ona: «Allaha ismarladık!» de- di. Evin kapısına geldiğimiz zaman Sdob. ninin yüzü tamamen değişti. Deminki gü- ler yüzlü Sdobni çatık kaşlı, abus yüzlü bambaşka bir adam oldu. Sdobni kapının zilini çalarken bir şey dikkatimi çekti: Sdobninin kapısında iki tane zil vardı. Sdobninin çaldığı zil da- ha yüksekte idi. Üzerinde bir kâğıt ya- zılı « gu cümle okünüyordu: <8. 'T. Sdob- |ninin şahsına mahsustur». Alttaki zilin Üüzerinde şu yazı göze çarpıyordu: «Ajle- nin diğer efradına mahsus:. Sdobni zili çaldıktan kısa bir zaman sonra acele eden ayak Sesleri duyuldu. Meşin ceketli, zayıf bir kadın kapının her iki kanadını açarak: — Eğsiz bir koca, şefkatli bir haba, iyi bir damat olan Semen Timofeyiç Sdobni- |yi hararötle selâmlarım, diye bağırdı. Kadın cümlesinin son sözlerini bitirir bitinmez evin dört bir tarafından eUrra!> sesleri duyuldu. Sdobni, bana dönerek: — Gördün mü?. ded! ve parmağile kar- şı duvardaki bir şiarı gösterdi: «Semen Timofeyiç Sdobninin rehber- liği altında, aile cephesinde yeni yeni muvaffakiyetlere doğru!> Ben, biraz şaşırmış bir halde, duvar -« daki şiarı okurken Sdobni karısına sor« du: — Yemek hazır mı .. Kadın, gayet itaatkâr bir sesle: — Yemek, 96 92 nisbetinde hazırdır, dedi. Yemeğin hazir olmıyan *& 8 kısmı da köftelere alttir. Sdobni memnuniyetle başını — salladı. İkimiz de yemek odasına yollandık. Bu sırada gene karısının sesi duyuldu: Semen Timofeyiç, çocukların, gündelik faaliyetleri hakkındaki raporları şimdi mi dinliyeceksiniz?. — Şimdi. Yemek odasına, evvelâ, sekiz yaşında bir erkek çocuğu, sonra da on Üç yaşın « da bir kız çocuğu girdi. Kız, heyecanım- dan kekeliyerek, ezberlemiş gibi rapo « runa başladı: — BSevgili babam Semen Timofeyiç Sdobniye raporumdur. (Bir kopyası an- nem Anna Yakovlevaya, bir kopyası da büyük annem Barbara Maksimovnaya) beşinci sınıf mikyasındaki bilgileri be - nimsiyebilmem için bütün mevcudiye - timle çalışarak aşağıdaki neticelere u - laştım: Rusça: Çok iyi; coğrafya: iyi; ri- yaziye: iyi, tarih: çok iyl. Böyle bir babanın rehberliği altında bilgi cephesinde yeni yeni muvaffaki - yetlere irişeceğime kuvvetle imanım var- dır. Kız, raporunu bitirince dirseğile kar- deşini dürterek: — Sen başla, dedi. Çocuk ta heyecandan titriyordu. Ufak bir tereddütteri birdenbire anlaşıl- maz bir şeyler mırıldanmağa başladı: — Raporumdur. Bir kopyası annemde ve büyük annemde. Rehberlik altında bü. tün gayretimle çalıştımsa da her sahada «muvaffakiyetsizliğe» uğradım... Sdobni dargın bir çehre ile: — Geverze, dedi. Sonra, kızına dönerek: — Nüro, diye ilâve etti, bu haydutla alâkadar olman için ben sana kaç defa tembih ettim.. En ufak bir alâka bile gös- termediğin görülüyor. Neyse, haydi yemek yiyelim. Herkes yımcî masasına oturdu. Bu cs- nada odaya iKliyar bir kadın girdi. Ka - dının yüzünde, #kieta her dakika, nere « den gelcceği belli olmıyan bir yumruk bekliyon bir insanın hali vardı. Sdobni, gelen kadını: — Kaynanam Barbara Maksimovna diye takdim etti. Ve herkesin kadehini doldurdu. İhtiyar kadın kadehini eline aldı ve a- yağa kalktı. Bir şeyler söylemek istediği anlaşılıyordu. Nihayet nutkunu vermeğe başladı: — Kadehimi, bizi her gün yeni bir mu- vaffakiyete iriştiren, icap eden yerlere sevkeden, fakat icap etmiyen yerlere sev. ketmiyen ailemizin reisi namına kaldırı« yor ve içiyorum. Ortalığı «Urral» diye bağıran çocuk sesleri çınlattı. Çorba içildikten sonra Sdobninin karısı meşin kaplı, altın yal - dızlı, Üzerinde, gene yaldızla yazılmış (Devam 15 inci sayfada-