26 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— ——— SON POSTA Denıtlerın Makyavelı | | Kaptan Bum Bum .- AT Ben —telsiz — istasyonunun, is - 'Syon memurlarının imdat istemele. Tine meydan bırakmadan, top ateşile limana İngiliz bayrağı altında gire- İr ve ihraç kıt'asını ansızın karaya ökerdi. Fakat Fon «Müller» bir takım gü- "fhsız]arın da bombardımanda zarar Ürebileceklerini ileri sürecek bu fikre İRhaşmadı. 'Keehngı adasının limanının ağzı can kayalıklarile dolu olduğundan lınıana ancak küçük gemiler girebilir- |. Bu yüzden «Emden» in limana gir- H'”eyıp dışarıda kalması da karargir ol- uı“iitu. Böylece ansızın bir düşman ge- Üarı adaya inecek olsa bile kruvazör & avlanmış olmıyacaktı. Açık denizden bakılınca «Keeling» dası çok şirin görünür. | , “avi, beyaz ve yeşil renklerin, yani T | :îIIIZm, kumun ve bereketli yeşilliğin tizacından doğan bir cennet görünü- li bu cennet adaya palmiyelerden ta- hmYukselen telsiz telgraf direkleri hâ. | bip | dö hi;Emdenı in ihraç müfrezesi hazır hç halde emir beklerken, oradan ancak Şek mil mesafede de «Sidney» adlı A- metl'alya kruvazörü gemi kafilesile $8ul bulunuyordu. Ğ *Keeling» adasında kırk küsur kişi hî%ah uyandıkları zaman «Emden» i halü gördüler ve bunlardan birisi her | “de kruvazörü tanımış olacak. İt t tamam (6,30) da ihraç müfre- h şkampadyalara biniyor: Kırk beş |h , ? ve üç sübaydan ibaret bu kuvve- İka, vazörün ikinci süvarisi Fon «Mü- kumanda etmektedir. Bir motörbot tarafından çekilen iki Dadyaya doldurulmuş bu küyvvet yedıde karaya ayak basıyor ve sa- % bir kaç &Keeling» li tarafından u lamyor 9 kişiden mürekkeb bir ) %ııha motörbotla iki şkampadyanın afızı : olarak kıyıda birakılıycr, 'vetin mütebakisi sahilden bir mil ııüaı- içeride bulunan telsiz istasyonu- dogm yollanıyor. "#y müddet içinde adanın telsiz is- khhînu memuru bir şeylerden şüphe- k işŞ ve başına gelecegı sezmiş olma- hemen imdad çağırıyor, muavenet Ç Can kurtâran yok mu?... Feryad- Bemi kafilesine kadar ulaşıyor ve Rğdneyı kruvazörü «Keeling» adasına eriliyor. Ba&t yedi buçukta «Emden» den tel- || tl11't=.*kîeı'ımn bir müddet sarsıldıktan h& yıkılıverdiklerini görüyorlar, bo- bir infilâk sesi istasyonun tahrib | iş olduğunu anlatıyor. 'i *İsiz istasyonunun tâhribinden son- (İi; “taç müfrezesi kabloların suya gir- h , Poktaya ilerliyor, kablolar kesiliyor il eSılıp denizde kalan kablolar mo- : '* Otun kıçına bağlanarak motörbot ' 29 açılıyor. ve epeyce açıldıktan &r kabloları denize bırakıyor. İlhk o kabloları tarayıp bulmak iğ- € kuyu kazmak gibi bir şeydir; yâ- îİ6elıngıı adasının kablo şebekesi tarıhe karışmıştır. Vvelce kararlaştırılmış olduğu üze- Enıdenı üç defa düdük çalacak 0- | lhraç müfrezesi hemen kruvazöre S ğ J . Cekti. B | t dokuzda cE'mdenı in nöbetci Ş, Heferi ufukta duman görmüş lâ- İ ıa'*lmı kömür gemimiz «Buresk» in Ş Tt zannetmiş. Lâkin biraz sonra A0i bir geminin yaklaştığı anlaşıl. ve vakit kaybetmeden ihraç müf- *i gemıye çağırılmış. Dumanın çok "'e yaklaştığı — görülünce ihraç #esinin gemiye dönmesi beklen- W ekruvazör» denize açılmış. 1hyeni gelen geminin İngilizlerin stl» kruvazörü olduğu zanno- “hnuş Bu düşman gemisi aşağı «Emden» âyarında bir şey oldu- ib edilmesin! teklif etmiştim. «Em- | » le beraber kalmış olan «Buresk» | Ve medhali tehlikeli bir koyda ga-| Çeviren : Emden prova toplarile 9000 metre mesafeden ateş açmış ve ilk salvosu düşman kruvazörünün kumanda köprüsünde birkaç kişiyi bir manzara ğundan kruvazörümüzün müsavi şart- lar içinde dövüşeceği tahmin ediliyor- muş, Binaenaleyh Fon «Müller» düş- man kruvazörile harbe girmek için ma- nevra yapmıya başlamış. Lâkin bir iki dakika sonra «Emden» süvarisi yanıldı- ğını görmüş. Zira karşısındaki düşman gemisinin kendisinden çok kuvvetli ve sür'atli bir kruvazör olan «Sidney» ol- duğunu farketmiş. Artık «Emden» için emri vakii kabul edip cesurâne dövü- şerek ölmekten başka yapacak bir şey kalmıyordu. «Emden» prova toplarile (9000) met- re mesafeden ateş açmış ve ilk salvosu düşman kruvazörünün kumanda köprü- sünde bir kaç kişiyi öldürmüştü, Bir müddet sonra «Sidney» de ateş açmış bulunuyordu. Evvelâ Avustralya kru- vazörünün ateşi fena ve tesirsiz kaldı. Lâkin «Sidney» süvarisi Alman korsan kruvazörünü rahat rahat tepeliyebil- mek için gemisini «Emden» in topları- nın menzili dışına çıkardı. Halbuki «Emden» Avustralya kruvazörünün ta- şıdığı (15) santimetrelik topların men- zili dahilinde idi. «Emden» düşmana kâh provasını, kâh bordasını gösteriyor ve düşmanın ateşine şiddetle mükabele ediyordu. Sekizinci salvodan senra «Sidney» de yangın dumanları belirmiş olmakla be- raber düşman kruvazörü biraz daha a- çılınca «Emden» in mermileri artık kendisine erişemez oldular. O andan itibaren «Emden» in ateşinden mahfuz kalan «Sidney» sanki talimde imiş gibi rahat rahat nişan alıyor, istediği gibi ateş ediyordu. Bir humbara «Emdenv in telsiz istasyonunu berhava ederken diğer bir obüs blökhavzi eziyordu. Bi- raz sonra kruvazörde yangın da çıkmiş- tr. Daha şimdiden -Emden in güverte- sinde elli kadar ölü vardı. Bir humba- || ra buharlı dümen dolabını parçalamış- tı. El dümenine müracaat edilmiş lâkin biraz vakit geçince o da kullanılmaz bir hale gelmişti. Fon «Müke» yerine kru- vazörün ikinci süvariliğini vekâleten omuzlarına almış olan kurvet kaptanı «Gropins» dümen donanımını tamir etmek üzere yanına on kişi alarak kıç tarafa doğru koşmuştu, Lâkin kruva- zör alev alev yarımakta olduğundan bu zabit ve yanındaki neferler rafta mahsur kaldılar. Yangın da yak- laşıyordu. Bu bir avuç kahraman çayır çayır yanmak tehlikesile karşılaşmış- lardı. Bu vaziyet karşısında «Gropins» ile yanındaki on babayiğit «Emden» şere- fine üç defa: — Horra! diye bağırdıktan sonra kal- dırıp kendilerini denize atmışlar... Bu on bir kişiden ancak üçü -Buresk» tarafından kurtarılabildi. Diğerleri bo- guldular, «Emden» bir kaç kere düşmanına artık bir| daha baş tarafa dönemediler, kıç ta-| Ahmet Camılettın Saraçoğlu öldürmüştü Emden yıkılmış iki bacası, perişan, güve rtesi, delik deşik bordaları ile hüzünlü gösteriyordu. yaklaşarak ona bir iki torpido savurmı- ya teşebbüs etmiş lâkin muvaffak ola- mamıştı. Yıkılmış iki bacası, perişan olmuş güvertesi, delik deşik bordaları ile «Emden», o güzelim gemi şimdi hüzün- lü bir manzara gösteriyordu. Bir kaç saattenberi nisbetsiz bir mü- cadeleden sonra bütün manevra kabili- yetini kaybeden kruvazörü kurtarmak imkânı kalmamıştı. Fon «Müller» artık kararını vermişti. Bu ümidsiz vaziyette ağlamaktan başka elden bir şey gel- mezdi. Evet, «Emden» artık mahvol- muş, ismi tarihe karışmıştı. «Emden» süvarisi derhal emir verdi ve kruvazör en yakın kara olan mercan kayalıklarına doğru yo! verdi, «Sidney» düşmanının karaya oturmak için manevra yaptığını görünce buna mani olabilmek için onu daha ziyade hırpalamıya başladı. «Emden» obüs yağmuru altında bir kevgire dönmekle beraber ilerlemekte devam etti ve kor- kunç bir çatırdı ile kayalıklara bindir- di. mürettebattan bir kaçı denize atla- yarak sahile doğru yüzmeğe başladılar: (Arkası var) Kendine beyhude yere eziyet ediyor NEVROZİN varken ıstırab çekilir mi ? Baş, Diş ağrıları ve üşütmekten mütevellid bütün ağrı, sızı, sancılarla nezleye, romatizmaya karşı el Yazan: V. Ardof Memleketimizde artık dalkavukluktan, tabasbustan eser kalmadığını, bu gibi in- sanlara iyi bir gözle bakılmadığını söylü. yorsunuz!. Hiç şüphe yok, bu doğru - dur. Fakat gel gelelim bu işin meraklı - ları buna da bir çare buluyor, yeni ge » raite adapte olmasını beceriyorlar.. Misal olarak Sdobniyi alalım. Sdobni, bir neşriyat şirketinin müdürüdür. Ker.- disine dalkavukluk yapılmasından pek hoşlaşan bir adamdır. Ona dalkavukluk yapılmadığı gün, âdeta sigara içmemiş bir tiryakiye döner. Bir zamanlar Sdoh- ninin maiyetindeki memurlar, âdeta bir pervane gibi müdürlerinin etrafında dö- nerlermiş. Gene öyle zamanlar vardı ki, Sdobni, ancak kaşlarını oynatmak su - retile maiyetindeki memurlarla konuşur- du. Meselâ: Her iki kaşını kaldırdığı za- İman karşısındaki memur ona gündelik meseleler hakkında izahat vermeğe da - vet ediliyor demektir. Sdobni kaşlarını indirdiği zaman, raporu beğenmemiş de- mektir. Bir kaşını kaldırıp indirmesinin de ayrı ayrı manaları vardı. Bir gün Sdobniyi ziyarete gitmiştim. Daireler neredeyse paydos olacaktı. Ben yanında otururken Sdobni, kâtibini ça - ğırdı ve ona hitaben: — Aleksandr Pavlaoviç, dedi, şeker kar- deşim şu otomobilin icabına bakabilir misin?. Ben şaşırmış kalmıştım. Otomobil her dakika için müdürün emrinde idi. Bu iti- barla, onun bu kadar büyük bir tevazü göstermesi beni cidden şaşırtmıştı. Sdob- ninin eski bir ahbabı sıfatile ona: — Sdobni, dedim, maiyetindekilere karşı böyle hareket etmek her hald2 sa- na biraz ağır geliyor; sen bu tarzı hare - ketlere pek te alışmamıştın!. — Bunu hiç sorma, birader. Eski yaşa- yış şeklini; eski âdetleri telâfi edecek ba- zı çareler bulmamış olsaydım, hâlim cid- den haraptı. — Merak ettim, doğrusu, bulduğun bu çareler nelerdir? — Bizim eve gidelim de görürsün!. Otomobilin hazır olduğunu haber ver- diler... Aşağı indik. Müdür şoförün eli- ni sıktı; hatırını sordu ve yamına otur - du. Az sonra müdürün evine vardık, Mu - dür, gene, büyük bir nezaketle şoförün || elini sıktı, ona: «Allaha ısmarladık!» de- di. Evin kapısına geldiğimiz zaman Sdob. ninin yüzü tamamen değişti. Deminki gü- ler yüzlü Sdobni çatık kaşlı, abus yüzlü bambaşka bir adam oldu. Sdobni kapının zilini çalarken bir şey dikkatimi çekti: Sdobninin kapısında iki Jtane zil vardı. Sdobninin çaldığı zil da- ha yüksekte idi. Üzerinde bir kâğıt ya- zılı « şu cümle okunüyordu: «5S. T. Sdob- ninin şahsına mahsustur:». Alttaki zilin üzerinde şu yazı göze çarpıyordu: «AÂile- İnin diğer efradına mahsus», Sdobni zili çaldıktan kısa bir zaman sonra acele eden ayak Sesleri duyuldu. |Meşin ceketli, zayıf bir kadın kapının her iki kanadını açarak: — Eşsiz bir koca, şefkatli bir haba, iyi bir damat olan Semen Timofeyiç Sdobni- yi hararetle selâmlarım, diye bağırdı. Kadın cümlesinin son sözlerini bitirir NEVROZİiN kaşelerini alınız | İcabında günde 3 kaşe alınabilir bitirmez evin dört bir tarafından «Urra!> sesleri duyuldu. Sdobni, bana dönerek: — Gördün mü?, dedi ve parmağile kar- Alışmış kudurmuştan beterdir Rusçadan çeviren: H. Alaz Kız heyecanından kekeltyerek, ezberlemiş gibi raporuna başladı: şı duvardaki bir şiarı gösterdi: «Semen Timofeyiç Sdobninin rehber- liği altında, aile cephesinde yeni yeni muvaffakiyetlere doğru!> Ben, biraz şaşırmış bir halde, duvar - daki şiarı okurken Sdobni karısına sor- du: — Yemek hazır mı .. Kadın, gayet itaatkâr bir sesle: — Yemek, 9. 92 nisbetinde hazırdır, dedi. Yemeğin hazır olmıyan ©© 8 kısmı da köftelere aittir. Sdobni memnuniyetle başını salladı. İkimiz de yemek odasına yollandık. Bu sırada gene karısının sesi duyuldu: Semen Timofeyiç, çocukların, gündelik faaliyetleri hakkındaki Taporları şimdi mi dinliyeceksiniz?. — Şimdi. Yemek odasına, evvelâ, sekiz yaşında bir erkek çocuğu, sonra da on üç yaşın - da bir kız çocuğu girdi. Kız, heyecanın- dan kekeliyerek, ezberlemiş gibi rapo « runa başladı: — Bevgili babam Semen Timofeyiç Sdobniye raporumdur. (Bir kopyası an- nem ÂAnna Yakovlevaya, bir kopyası da büyük annem Barbara Maksimovnaya) beşinci sınıf mikyasındaki bilgileri be - nimsiyebilmem için bütün mevcudiye - timle çalışarak aşağıdaki neticelere u - laştım: Rusça: Çok iyi; coğrafya: iyi; ri- yaziye: iyi, tarih: çok iyi. Böyle bir babanın rehberliği altında bilgi cephesinde yeni yeni muvaffaki - yetlere irişeceğime kuvvetle imanım var- dır. Kız, raporunu bitirince dirseğile kar- deşini dürterek: — BSen başla, dedi. Çocuk ta heyecandan titriyordu. Ufak bir tereddütten sonra birdenbire anlaşıl- maz bir şeyler mırıldanmağa başladı: — Raporumdur. Bir kopyası annemde ve büyük annemde. Rehberlik altında bü- tün gayretimle çalıştımsa da her sahada «muvaffakiyetsizliğe» uğradım... Sdobni dargın bir çehre ile; — Geveze, dedi. Sanra, kızına dönerek: — Nüro, diye ilâve etti, bu haydutla alâkadar olman için ben sana kaç defa tembih ettim.. En ufak bir alâka bile gös- termediğin görülüyor. Neyse, haydi yemek yiyelim. Herkes yemeî: masasına oturdu, Bu cs- nada odaya iKti; tiyar bir kadın girdi. Ka « dının yüzünde, âleta her dakika, nere « den geleceği belli olmıyan bir yumruk bekliyen bir insanın hali vardı. Sdobni, gelen kadını: — Kaynanam Barbara Maksimovna diye takdim etti. Ve herkesin kadehini doldurdu. İhtiyar kadın kadehmı eline aldı ve a- yağa kalktı. Bir şeyler söylemek istediği anlaşılıyordu. Nihayet nutkunu vermeğe başladı: —Kadehimi, bizi her gün yeni bir mu- vaffakiyete iriştiren, icap eden yerlere sevkeden, fakat icap etmiyen yerlere sev- ketmiyen ailemizin reisi namına kaldırı- yor ve içiyorum. Ortalığı «Urra!» diye bağıran çocuk sesleri çınlattı. Çorba içildikten sonra Sdobninin karısı meşin kaplı, altın yal - dızlı, üzerinde, gene yaldızla yazılmış (Devamı 15 inci sayfada-

Bu sayıdan diğer sayfalar: