Koyun Bakım hususunda ayni ihtimamı kuzularını ve yünlerini daha iyi kısmı neden bu Fiatı bulamamış, de berikiler kadar Bir iş için adam aramıya gittiğim hanın kahvesinde, köylüleri — topluca görünce — tamıdıklarımın delâletile — oturup biraz dertleşmekten kendimi &- lamadım. Bana bu yılın gelmişi geç - mişi hakkında bir çok şeyler anlattık- ları gibi, ayni mevzular etrafında da bir © kadar şey anlattılar. İçlerinden koyun yetiştiricisi olan bir kaçı, bu yılki yapağılarına Meri - nos fabrikasının 140 kuruş verdiğini kaydederek «Mlerinos yetiştiriciliği bi- zim için sahiden kazançlı olacak.. Ku- zuları da erkence iyi fiatla satmıştık» dediler. Yalnız bir aralık «Amma bu i- gin bir inceliği olsa gerek» diye bir çı- kıntı yaptılar. Anlattıklarına göre bakım husu - sunda ayni ihtimamı göstermiş adam- lardan bir kısmı kuzularını ve yünle - rini daha iyi fiatlarla satmışlar da, di- ğer kısmı o fiatı elde edememişler, On- ların kuzuları o kadar irileşmediği gibi yünleri de berikiler kadar değerli ol- mamış. Sık sık işitilen ve görülen bu me - sele hakikaten mühimdir. Fakat ehem- miyeti nisbetinde de karşılanması ba - sittir. Elverir ki kendilerinin — dediği gibi, işin inceliğine biraz vâkıf olun - sun. Koyun sürülerinin böyle ayni itina ve ihtimamı gi kleri halde et ve yün verimince farklı neticeler göster- mesi, onların gençlik, ve dinçliğile alâ- kadardır. Yapılan fenni tetkiklerle an- laşılmıştır ki, ayni sıhhat ve bakımda bulunan kayunlardan genç olanlar, da- ha verimli olurlar: | — Bir defa genç koyunla lerini tamamen bünş diklerinden tez büyi ler. Bunu şöyle bir misa biliriz: Ferdleri yüz koyunluk bi tışar yaşında kinci bir sü! görüp bir kenara kaydetsek... Sonra ay ni bakım ve ihtimamla besletip üç ay sonra yeni baştan tartsak, muhakkak görürüz ki, genç sürü (koyun başmma 10 kilo farkla) 4000 kiloya yükseldi; de, kart sürü, (koyun ancak 3700 k: mları iyice kartaldıp, ondan sonra kasaplığa çıkart- manız, hem damızlıkları esnaşında az mahsul almanıza sebep olacak, hem de, satışa çıkardığınızda iyi fiat bulamıya- caktır. Yetiştiriciliği ÇŞ d 'I'—"’/l' Üi /,", 9AK .w. göstermiş oldnlardan bir kısmı fiatlarla sattıkları halde diğer bir kuzuları irileşmediği gibi yünleri değerli olamamıştır? 2 — Aymni fayda ve zararlar kuzu ve- riminde de göze çarpar. Genç koyun - ların sütü daha besleyici olduğundan, bunların kuzuları ötekilerden daha can h büyür. Daha çabuk yetişirler. Koyun- cunun piyasaya çıkardığı kuzular hem daha turfanda hem daha iyi fiatla satı- lacaktır. Demek turfanda kuzu yetiştir- mek, iri kuzu almak isteyenler sürüle- rinin yemlerine, bakımlarına ettikleri ihtimam kadar onların genç ferdlerden müteşekkil olmasına da dikkat etmek zorundadırlar, 3 — Yün verimine gelince: Bilirsiniz çokluğu, koyun gövdesinin klüğünden çok, derinin dinçliğine bağlı bir şeydir. Büyümesi ve beslen - mesi yolunda olan bir koyunun, yani genç bir ferdin, vereceği yapağı da, hem çok hem nefis olur. Genç bir sü - rünün koyun başına verdiği yapağı 3 kilayu bulduğu halde, kart sürünün verimi iki kiloyu aşmaz. Bunun fiatı - nın da hiç olmazsa üçte bir değişece « ğini hesap ederseniz, kazancın nereden kaçtığının farkına varırsınız. 4 — Elhasıl, her koyuncunun ço - ban, mer'a, ağıl, yem su ve bu bakım kadar sürünün gençliği meselesine de dikkat etmesi gerektir. Bir sürü de hem yaşlı, hem genç koyunlar bulunması i- rili ufaklı kuzular verdiği gibi, karışık nefasette de yün vereceğinden — böyle davranan koyuncular zararlı olurlar. En iyisi sürünün hep ayni yaşlara ya - kın olması ve üç kuzu veren kayunla - rın kasaplığa çıkarılması yoludur. 5$ — Bunun için yapılacak iş basit - tir: Her koyunun kulağına bir numara takmak. Hususi surette hazırlanan bu numaralara koyunun doğul yılı ile, nu- (Devamı 15 inci sayfada) ——— — —77a— — — | — Erkek fazla meyyal görünüyor. — Bugün olmuş bir şey değil, doğ - duğundanberi öyledir. Amerikadan dönüş Uşak girdi: — Bay bir alacaklı geldi. — Alelâcele Amerikaya ha « iş olduğumu söyleme- ner> dedim. * Şişesile — Hani doktor sana, ağzına bir kadeh bile rakı götürmiye- ceksin demişti. — Kadehle içmedim. Şişesile başıma diktim. Cemiyetin dışında Kalan kız.. Mavi zarflı bir mektup: — Teyzeciğim, sizinle üç senedir ar- Kadaşım, cümlesi ile başlıyan uzun bir yan.. Merak ederek hemen imzasına bak- tım: — İzmit M. N. B.: 'Tanımıyorum, yahut hatırıma gel - medi, her halde okuyucularımdan biri olacak. Derhal söyliyeyim, mektubu beni şaşırttı. Hülâsaten: «— Genç bir kızım, öldukça da gü- zelim. Arkadaşlarımdan farkım çok: Müsamereye gitmem, tedar mem, sinemaların müdavi hem de aile va: hâlde.. Yalnız size soruy kilde.. istedi adamı nasıl bulaca -« ğim?» Geçenlerde yıll ğim eski bir ark: tım, batırıma biricik dum: — Henüz evde, cevabını verdi. Zihnen bir hesap yaptım. Kızcağız şimdi 26, 27 sinde olacaktı, üzüldüm. Niçin elân bir talibi çıkmamıştı? Ar- kadaşım duldur, çok dar bir muhitte yaşar, temas ettiği aileler mahdut, gör- düğü cemiyet hayatı ise hemen yok gibidir. İstanbulun kuytu bir mahal - lesinin küçücük evinde bir pırlanta - vın saklı olduğunu kim bilecek? * Bu mektup bana geçenki tesadüfü- mü hatırlattı: — Balodan baloya koşan genç kızı tevmem. Allesinin huzuru haricinde erkek arkadaşlarile sinemaya veya plâja giden genç kız, bana aile hayatı- na şimdiden veda etmiş gibi görünür. Hiç bir zaman saklamadım: Bu saha- da tab'an biraz muhafazakârım, Fakat her şeyin ifratı olduğu gibi tefriti de fenadır: 20 inci asrın ortasındayız, ge- çen asrın hayatını yaşıyamayız ve ka- labalık şehirlerimizde görücü ile ev - Tenmek usuülü çoktan maziye karış - mıştır. Kiz muayyen bir yaşa gelince tilesile birlikte olmak şartile cemiyet hayatına karışmak, görmek ve görün- mek mecburiyetindedir. — Bu tenis oyunundan da hiç hoş « lanmıyorum. Birbirimize uzak ka « lalım diye aramıza ağ geriyorlar. Beğeneceksiniz Bayan Neclâ Pa - risten — dönüyordu. Gümrük valizlerini açtırdı Bayan Neclâ robla- rını birer birer gös - teriyordu. Memur: — Kiti! Dedi, bayan Neclâ gaşırdı: — Daha çok güzel robur Onları da — görün.. Hem ne kadar beğe - neceksiniz. memuru iki tane —— Kalbimde si: var. var, — Reşme bak, tıpkı annem, — yalnız seri yok.. — Böyle daha iyi! — Benim için hani ayrı bir ev tuta- cağımı vüdetmiştin.. Daha evlenme- den yalan söylemeye başladın ha!.. — Bir günde hem Bursaya, hem Floryaya nasıl gidebildiniz? — Kızım Floryaya gitti, ben de Bur- — Miyop kadının kocası trenderi mendil sallıyor. Birini beğenirim Bulunmuş eşya dalresine giren adam memura sordu: — Ben bir şemsiye kaybetmiştim. — Buürada dört şemsiye var. Hangisi acaba? Dördünü de ver bakayım. Her halde birini beğenirim. var Kat'iyyen Bir at alacaktı. Aradı buldu. At sahi « bine sordu: — Ürkekliği, filân yok ya? — Kat'iyyen, geceleri ahırda yalnız başına yatıyor da gene bir ürkeklik gös- termiyor. için büyük bir yer muş. evinden çıkmış. — Seninle birbirimize daha yakın 0- labilsek.. — Öyleyse tramvaya binelim — Kocasını bir türlü unutamıyor - — Tabit unutamaz, ayrıldıkları gün elmas yüzüğünü almadan koca: — Eh kibar insanlarla konuşuy? — Sahi mi? — Telefön istihbaratında memirtf| Anladım Çocuk sordu: j — Baba, ebedi niye def — Sonu olmıyan çeye lak rayı gibi değil mi? * Eaz — Karım çok ince T imi bilif — Her zaman pişirir # — Hayır, beni kaz diy€ Tir. benim kaz sevd — Otomobili satarsam seni gett nımda alakoyacağım, Ç '_ş — Sandalyesiz nazır gibi değil "” Kıskanıy?” İki kişi yüfü Tardı. ü rastgeldilet. radıktı. Fakâ* lamadan — Niye gelâf? rıldığı le yapıyor. — Sebept fi — ihtimal Ksklf .4m büNÜ — Nişanlım benden ÜÇ 1!*!”,,,, z Zarar yok, 3 sene 9017 ta olur