6« Y yazıyorum. — Öbür Bün ölmüş bulunaca « Bim. İlşa edeceğim sırrı Bötün kadın ve er - Kekimre vaztyet edi - Şorum. Deli değilim. Yağım kaç? 80 mi, ÖĞ 200 mü, 120 mi hiç “< bilmiyorura, İntiyar o- İ Yah bir kaç gün oldu. SÇok üşüyorum. ğ Hiç bir mahlük be- Mim kadar sefil ve bi- '"8 değil, lüm geyo A SK Kerkuni © Pektupla başla - Mektup geldiği za - .'7: Zabitan odasında - O tarihte süvari :îu’-“ harp yüzbaşısı © Askeri Şötinde idim, Mektubu. okudum: Haf muhaberatı direklerin — yıkılmazından Munkati imiş. . Gelen mektubu lüzumsuz Yuyordum ki teletona çağırdılar . Bahriye Vis Amlrah e- Sizin, — (Sollies) de — bir NİZ bulunduğunu söylüyorlar, dedi. — Evet efendim. BK Bu akşam bir angarye var. Sizden baş: Bi Yükleyecek kimse de yok. Teleraf mp - beralı munkati. Yarın yapılacak sendaht üleri hakkında Grand tepça muhalır - lem:. Mmalümat vermek lâzım berd; SAT edip bir kazaya meydan vermiye - Üm. Şimdi mat kaç, — Üçü beş geçiyor. — Buradan (Solllâs) ne kadar çeker? — On yedi, on sekiz kilometre kadar. Roman devam ediyor. #rkanızda mi? * e — Hayır efendim. Erkânıha Si öğleden sonra sivi Ze müsaade ediyör, Fakat mahmüzla - HM ayağımda olduğu için böylece bi - ilirim. m_— Mükemmel, Şimdi size otomobi <. Bönderiyorum. Derhal biner, S0 giders Tim değil mi? yn b Yol ancak udak arabaların geçmesi- © Müsaittir. — Bu yolu iyi bilir misiniz? he_— Oldukea bilirim: Geçen sene ma- w"îll_l!'da öğrenmiştim. - Valaury'den iTa kötü bir patika vardır, o kadar. Siniz) & '!Ml_mîçcn sene — O halde Cap'en aşağı baki saat beşte Yor, Malüm ya.., - değil miyim efendim? Ki Tabil! İstihkâmda, zabitan için o- SAT var. Muhafiz istirahat: p:'. Yarm sabah döner, gelirsiniz, E- ı": );::;ıc:nbır angeârye ama ne yapa- Mek mecburiyeti var, Araba — gönderelim Tita üzerinde ölçtük, araba “ı'ınr Otuz kilametre yol kat Tiyetinde, Otomobi “daha yeni taş dö: Tei hal araziyi tanıyal 'Areket edebilecek bir süvari, e Evet efendim, bendeniz! i_'fl_m ©tomobil geliyor, İtüsünü işittim. —Emirberinize tele; Çıkın, yalmız gidiş mleri |yanan ki lmkün yok. Dağdaki oduncuları ha. ay — Telüraf çavuşu taratımdan teieton| edebi roman İnü i;—ıreye nit muharreratı açmak bana|edecek efendim. Bendeniz gidiyorum. — Allah selâmet versin azizim. Ya- (Tourris) ile (Grand Cap) arasında tel- | 19 görüşürüz. Ahizeyi yerine taktım. Telgraf çavu- şu alelâcele pelerinimi ve şapkamı ver- evrak arasına |di. Dışarıda ince bir yağmur çiseliyor- bey -İdü . Gizli gözleri kilitlemek için odama girdim. Kilitlerden birisi beni. epeyce | uğraştırdı; bir kaç dakika kaybettim. Kapalı pencerelerin arkasmdan donuk, fakat bol bir ziya giriyordu. Harıl harıl k sobanın kırmızı ve sıcak | dınlığı da buna inzimam edince, dı- şarının rütubetini gayri ihtiyari gözü- mün önüne getirdim ve kalem odası bana çök cazib göründü. Topçu kumandanının mektubu ma- samın üstünde kalmıştı. Çekmeceleri — Kerdisine telefon ediniz. Hayva -|ve dolapları kilitlemiş olduğum için, finızı hazırlasın, sizi yolda — herhangi| bunları tekrar açarak vakit geçirmek T noktada beklesin. Resmi elbiseniz|istemedim ve mektubu ceketimin iç ce- bine yerleştirdim. iye ree| —Avluda generalin hıyvınlını;ı. bir 1 elbise giymemi-|seyis, kaşağılamakla meşguldü. Beni ş, orası burası yağmurdan, gölcükler- le dolmuştu, Pırıl pırıl ağaçlardan yağ- -|mur damlaları dökülüyordu. Kapıyı a- iniz. Üç buçukta oradasınız. |çarken çıngırağın sesi, uyuyan muha- Omobil daha ileri gidemez zanne -| fiz köpeğini uyandırdı. Eşiği atladım. Kendimi, homurdana — Grand Cap âstikametinde mi? Ha|homurdana kaldırımın kenarında bek- T efendim gidemez. Sollies'den son - liyen e#amabilin içinde buldum, * nı Revel sokağı ile Libert& mMmeydanının — Oradan hayvanla geçebilecek mi-|köşesini dönerken, az kalsın, kaldırım üzerinde oynıyan bir çocuğu çiğniyor- hayvanla geçmiştim |duk. Strasbourg bulvarında, bir araba yı- gidiniz. Solliğs'den Grand | ğını yüzünden ağır ağır ilerlemeğe mec- bir buçuk saat sürer. Hal-|bur olduk, Biraz ileride önümüze çı- ortalık zifiri karanlık o- | kan bir yük arabası gene yolumuza ma- ni oldu. Geceyi Grand Cap'da geçirecek| Bundan sonra, birbirine yaslanmış evlerile bitip tükenmek bilmiyen Saint Jean mahallesini geçtik. Her kilometre temin | başında karşımıza bir tramvay çıkıyor- jdu, Şimendifer köprüsünün altından 'geçerken birdenbire karşılaştığımız a- lde muhafızı haberdar et- meleler, şoföre küfrettiler, O aralık ge- «|çen bir trenin düdüğü amelelerin sesi- dedik, ha -|ni bastırdı... Yağmur dinmişti, fakat kaldırım hâ- n etmek mec-|lâ ıslaklığını muhafaza ediyordu. Dam- il hiç gidemez, yo-|ların üzerine bulanık renkli bir sema endi. Yegâne ça-|çökmüştü. En güzel havalarda bile ale- n ve Solliöş'den|lâdeden ibaret olan manzara, hiç bir yani siz!|güneş “ışığının sızmadığı bu karanlık Zanne-|günde, insana büsbütün kasvet veriyor- sokaktan gü-|du. Seyrekleşmeğe başlıyan son evleri fon edin ve yola|de geçtik. Tarlaların ortasında dümdüz vzanıp giden çamurlu yola daldık, Solumuzda yükselen Faron dağının SON POSTA tepesini görebilmek için otomobilin penceresinden dışarı uzandım. Tepe, bir bulut yığını ile örtülü idi. O zaman, daha yüksen olan Grand Cap tepesinin her halde daha fazla bulutlu olacağını Düşündüm. Kim bilir o karmakarışık dağ yollarını tanımak ve bulmakta ne kadar zorluk çekecektim... Fakat bu mülâhaza bir an sürdü ve geçti. Oto- mobil şimdi Toulan-Nice yolu üzerin- deki ilk köy olan Valette'den geçiyor- du. Geçtiğimiz sokaklarda bir sürü ço- cuk bağıra çağıra peşimizden koşuş- tu. Saatime baktım, henüz üç buçük ol- mamıştı, Her ihtimale karşı şoföre de- dim ki: * — BSu yollarını geçer geçmez son sür'ati ver, anladın mı? — Başüstüne yüzbaşım. Otomobil artık hızım aldı ve dümdüz yolun üzerinde bütün sür'atile koşma- Ba başladı. Sağımızda, La Garde köyü ve köye hâkim olan şato harabesi gö- rünüyordu. Şatonun manzarası bana, gayri ihtiyari, bir kadın çehresi hatır- lattı. Hayatımda geniş bir yer işgal e- den... Bir sene evvel ilk defa olarak bu harabede tesadüf ettiğim bir kadın... (Arkası var) Bu şayanı hayret Çiçek balmumu bana sehhar bir güzellik verdi. Solmuş bir cild nasıl kaybolup yerini yeni ve taze cilde bırakıyor? Hemen bu akşam yatmazdan evvel, yüzünüze bu erimemiş balmumunu sü- rünüz. Siz uyurken, cildinizin sertleş - miş ve çirkin haricf tabakasım eritir. Buruşukluklarımı ve siyah benlerini giderir ve gizli güzelliğini zahire ihraç eder, Bu balmumunda, ender bulunan bir çiçek merkezinin derinliklerinden ge » len «cildi yenileştirmek» hassa ve kıy- maetin! haiz olan ve cire Aseptine tâbir edilen yağlı bir cevher vardır. Hemen bugün 50 gram kadar satın alınız ve burnunuza, kollarınıza ve omuzlarını- za sürünüz. Kartal İcra memurluğundan: Hilmi Saltara borçlu ve ikametgâhları meçhul Makbule ve Zülfazenin mahcuz bulunan Yalovanın Gacik köyünde ve Dünmedere mevkliindeki bahçelerine eh- li vukuf tarafından 185 lira kıymet tak- dir edildiği tebliğ makamına kaim olmak üzere ilân olunur. — (886) t 53 kedisi olan (Baş tarafı 1 inci sayfada) Aradığımı kolay bulmanın huzuru içinde' gösterilen yolu tutuyorum ve Be- >|beğin meşbur kedili köşkünü — bulabil- mek için bir daha yol danışmak ihtiyacı- mı düymüyorum. Çünkü yola — düzülü- gümden az sonra, bahçesinin her köşe- sinde oynaşan kedilerile aradığım köşk nazarı dikkatimi çekiyor. Bahçe kapısından giriyorum. Beni me- rakla süzen kedileri ezmekten kaçına kâ- çına kübik köşkün kapısına varıyorum. Kapı camından beni görmüş olan genç bir bayan, zili çalmama lüzum bırakmı- yor, Ona soruyorum: — Bayan Mebrüke burada mı? Muntazam geniş h, zeki bakışlı, aydınlık yüzlü, orta vücudlu ve arla boylu'bayan gülümsüyor: — Benim efendim! — O halde, eğer yanılmıyorsam, — İs- tanbulun, hattâ Türkiyenin en hamiyet- li kedi hâmisi &izsiniz? — Bunu size şair Faruk Nafiz söylemiş olacak! — Hayır.., Dostum olduğu halde, beni sizin çak enleresan şahsiyetinizden ve ha- yatınızdan baberdar etmek himmetinde bulunmadı. — O halde kimden duydunuz? Kendimi tanıtıyorum. Bu sualinin ce- vabını veriyorum ve kendisile görüşmek istediğimi söylüyorum! j * Ben, meslek hayatımda, Bayan Meb- rüke kadar uysal ve nazik bir muhataba rastlamadım. Onunla, evinin, boğazın en güzel lev- halarına bâkan geniş, ferah, temiz ve apaydınlık salonunda konuşmaya başla- dığımız zaman, ilk söz olarak kendisin- den bahsetmememi istiyor. Fakat kabaran meslek gayretim, beni, bu arzuyu yerine getirmekten uzaklaş- tırıyor: Çünkü Bayan Mebrükenin, kü- bik evinin ferah salonlarında, tam 58 ta- ne kediye, birer prens ve prenses hayatı yaşatan bir bayan olduğunu düşünün ve düşünün ki, 538 kedi sahibi bir bayan, müşkülpesent bir Amerikan gazelecisini bile, tâ yeni dünyadan İstanbula kadar getirebilir. Bayan Mebrüke, benim ısrarlarıma ye- niülmemek İstiyor. Fakat nazik ve uysal tabiati, onu mağlübiyete sürüklüyor. Defterimi unulmak gafletinde bulun- duğumun farkına varınca, kendisinden, neşredilmemesini istediği sözlerini not etmek için biraz kâğıt istiyorum. Bana: — Çok rica ederim! Yazmayın! diyor, fakat bu bilmem kaçıncı defa tekrarla- dığı çok samimi riraya rağmen, istediği- mi getirmekten kendini kurtaramıyor. Az sonra, âksi bir kazacık, beni kale- mimden de mahrum ediyor, Bayan Meb- rüke, istemediği bir hareketin yapılması- na alet edeceğim bu ikinci silâhı da elile tamir ediyor ve göstermekten kaçınama- dığı büu ikinet Jütufkârlığa rağmen, rica- sını tekrarlıyor: — Yazmazsanız, çok müteşekkir kala- cağım! ç Ben bi'tabi, bu uysallıktan ve nezaket- ten istifade fırsatını kaçırmamak için, sorguya gifl;l!orıım: — Kedileri çocukluğunuzdanberi sever misiniz? *«- Hayır, Bilâkis. San birkaç sene ev- vlin kadar, kediler, dünyanın en sinirlen- diğim mahlüklarıydılar. Onlardan iğrenir, hattâ korkardım. Bir kış günüydü. Bir gün mektepten eve dönerken, yolumun üzerinde bir ke- di yavrusu gördüm. Henüz birkaç günlük olan bu metruk yavrucağız, karların ortasında tirtir titri- Dünyada €cn çok acıdığım mahlüklar, yavru hayvanlar, çocuklar ve ihtiyar- lardır. y Bu kedi yavrnsunu orada bırakıp geç- miye gönlüm varmadı, ahp evime getir- dim. O günden sonra kendimi, o kedinin ha- ——— L — Gümrük Muhafaza Genel Ko. İs- tanbul Satınalma Komisyonundan : : 1 — Gümrük Muhafaza eratı için 832 takım süvz-i, ve 1131 takım piyade kış- hk elbisenin 26/7/1937 pazartesi günü saat 16 da kapalı zarfla eksiltmesi yapı- kacaktır. 2. — Tasmlanan tutarı 19237 lira 40 kuruştur. 3 — Şariname ve evsaf komisyondadır. Görülebilir. 4. — İsteklilerin 1443 liralık vezne makbuzu veya banka mektupları ve kanünt vesikalarile birlikte teklif mektuplarını Gümrük binasındaki Komutanlık, satınalma Komisyonuna vermeleri — (3790) Sayfa 11 yatından mes'ul saydım. Ona itinayla baktım. Büyüdü. Fakat aradan geçen zaman içinde, benim ona karşı duyduğum derin merharmnet, derin bir Yevgiye çevrildi. Kedilerin iğrenilecek, karkulacak hay- vanlar olmadıklarını anladım. Hattâ anladım ki kediler, yeryüzünün ev şirin mahlüklarıdırlar. «Pamuk» büyümekle de kalmladı, gü- nün birinde 5 çocuk anası oldu. Bir müddet sonra o çocuklar da çocuk sahibi oldular ve bu suretle ben, o yave rulardan hiç bi maya kıyamadıe ğim için. zaman geçtikçe kedilere biraz daha kâziştum. Eskiden bur. da n biraz gerideki yalır * mızda oturuyorduk, Kedilere yemeklerini yalının bahçe- | sinde veriyordum. Yoldan geçenler, on- ları gi orlardı. | Kedileri beslediğimin şuyu buluşu, bas | şıma içinden çıkılmaz bir derd açtı. j başından savmak istediği ke. p benim bahçeme birakmas Ve büylere bizim fakirhane, bir kedi- ler imârethanesinc döndü. "Yahi sizlin anlıyacağınız, bana ait olan kedilvr, tekilerin psi yanaşmadırlar, Bugün başımda, tam 53 kedi var. Ve bu sürü, hergün biraz daha büyüyor. — Pamuk sağ mı? " Bayan Mebrüke, çok samimil bir tocs- süzle içini çekti: — Hayır... Sizlere ömür... Ona güzel mermer taslı bir mezar yaptırdım. Mezâr taşının kitabesini de şair Faruk Nafiz yazdı! Ona bu kitabeyi yazdırıncaya ka-- dar akla kârayı seçtim. Tam bir sene: Ben kedilere şiir yazmam! diye inad etti. Bayan Mebtüke, bana, etrafımızda do- laşan kedilerini birer birer tanılıyor: — Bunun adı Efe... Tam on bir kila â. Bırlığındadır. Yani İstanbulun en ağır — kodi r. Tekeler gibi tos vurduğu zae man, keskoca insanları sarsıyor. . — Şu sarnın ismi Paşa... O dehşetli mağrurdur. Öbür kedilerden ayrı gezer, — Onlarla beraber yemak yemez. — En çak sevdiğim de şu Şeytandır. F meşhur Fantoma Mehmed, bunun yanm- | da çırak bile olamaz, M — Şunun adi Şarap.,. Dehşetli ayyaş- zır, öyle yaman bir hırsızdır ki, tır. Sarhoş olunca nara atar... — Ölenler de oldu mu? — Öldü... 9 tanesi öldü. Hepsi de, ke- — fenle, tabutla gömüldi Bahçemin bir köşesinde, onlar için mükemmgl asri bir — mezarhk yaptırdım. — Neredo yatıp kalkıyorlar? ayrı şiltecikleri vardır. O- ce, yerlerini hiç şaşırmaz- lar... Onlara yemeklerini elimle veririm. Her şey!erile kendim meşgul olurum.. | Çünkü metçiye, kedi hizmetkârlığı | yapmak ağır geldiği için bunun intikae ; manı o biçarelerden alıyor! — Kediler, hakikaten söylenildiği gibi vefasız mı? v — Kat'iyyen... Bilâkis, çok vefakâr- dırlar. Yalnız, muhakkak ki, çok ta inad- ! cıdılar. Bunlara nisbeten, katır çok uysal | bır hayvan kalır... 3 Öbür yalıdan buraya taşınırken, içler rinden Üç takesinin inadı tuttu. Buraya gelmek istemediler. Muhtelif defalar ge- tirdiğim halde, tekrar eski yerlerine kaç- tılar. Aç bırakıp inadlarını kırayım de« dim. Gene gelmediler. Bu vaziyot katşı- sında açlıktan öleceklerini görünce, aşa- Bidan almeak mecburiyetinde kaldım ve Yemeklerini oraya gönderdim. Wi Gönlünü, yeryüzünüm bu en asil seve , Bisile dolduran bayanın elini hürmet ve takdirle sıkarken, o hi — Riza ederim! diyor.. Yazmazsanız size en güzel kedilerimden birini hediye ederim! Ve ben, bana hayli külfete patlayacak olan bu canlı rüşvetten kurtulmak için, ' matbasya gelir gelmez kalemime sarılı« yorum! Naci Sadullah — © gün saat 15 © kadar Galatada Eski ç