vayım Aşı yerlerinde bir gezint—i Bugüne kadar 334 bin Ve kişi aşılandı Aşı için 15 gündür Aşı için (Baş tarafı 1 inci sahifede) Fakat bu çareyi kolaylıkla bulabiliyor mu? Ben, dünkü tetkikatımdan sonra, bu suale manalesef: — Evet! cevabımı veremiyeceğim! Dün, Fatihteki Kızılay binasının kapı- &ı önünde İstanbul sularındaki tifo mik- yoplarından fazla insan vardı. Hepsi de, aşılanmak için sıra bekliyor- lardı. İnsan, aşılanmak için ne kadar za- man sıra bekler? 15 dakika, bir saat, iki saat, en nihayet üç saat değil mi? Bilemed'niz. Bilemezsiniz de. Çünkü, Fatihte, aşı sırası gözliyenler içinde, iki| siy: Söat, Üç saat, hattâ Iki gün, üç gün değil, iki hafta, üç hafta nöbet bekliyenler var! Nasıl? Tifo wöbetinden beter değil mi? * Aşılanacak olanlara evvelâ birer nu- mara veriliyormuş, Fakat bu numarala- pın tevzüne, her sabah saat dört buçukta, beşte başlanıyormuş, Yani saat altıya, yediye kalanlar, numara alamıyorlarmış. Sıra numarası alabilmek, en sıkı imti- hanlarda tam numara alabilmekten zor- muş. Binaenaleyh, sıra numarası alabilmek fatiyenler, gecelerini, Kızılay binasının bahçesinde geçirmek mecburiyetinde ka- hyormuş. Ve sabahleyin erken davrananlar, bah- çede sabahlamış olanları uyandırmamak için, ayaklarının uçlarına basarak yürü- I yorlarmış! Yani sizin anlıyacağınız, aşı yerlerin- deki sıra mücadelesi, tifo mücadelesin- den de baskın! * Fatih kazasında, aşınım başladığı lerde, içinde aşı yapılan binanın so ksğ'a 4 açılan bahçe kapısı kapalı imiş. Fakat ; Büneş altında, tifodan kaçınmak Uğuru da beyin hummasına tutulmaktan sak nan ahali, bahçedeki ağacın Bölgesine sı- ginabilmek için sokak kapısını zorlamak mecburiyetinde kalmışlar. Bu zora fazla mukavemet edemiyen Yufka pervazlı ka- pı, bekliyenlere kendiliğinden yol ver- miş! Bahçenin münasip bir Köşesine yatırıl- Miş bu merhametli kapı, şimdi de, nöbet bekliyenleri rütubetli toprağa oturmak- tan kurtarmaktadır? Bekliyenlerden birisi: — Siz, d'yor, gazetelerde, halka öğüt- Jer verip duruyorsunuz. Doktorlar, sizin vasıtanızla bize, tifodan korunmanın ça- ;:lcri:i"u!yıp duruyorlar. Halbuki, tifo- n kurtulmanın asıl di İ rtLi çaresini biz keş- — Nedir o çare? —- Ş'Jmn boylu olmaki — Bünda şaştlacak bir şey yok... Tifo- dı_n kurtulmak için aşılanmak, aşılanmak için sıra numarası almak, sıra numarsı alabilmek icin de uzun boylu olmak 14- zım. Çünkü, sabahları, aşı memurunun da- Bittığı sıra numaraları kapışılırken kısa boylular açıkta kalıyorlar! O sıradı tesadüf beni, meşhur profe- | Sör ve bakteriyoloğ Osman Nuri ile kar- - Bilaştırıyor. Ona; h;?Ümıl diyorum, görmüyor musunuz B'ay Osman Nuri, gayet sakin, cevap p weriyor: sıra bekliyenler var * #ıra bekliyenler — Kabahat halkta... Tifo mikrobu, â- feti ilâhi gibi gökten inmedi ya? Bugün, çeşme sularında bir tek tifo mikrobu bullgmazsınız. Fakat kuyu sula- ya, birer mikrop karargâhı halindedir. O mikropların oralarda topianmasına sebep olan da, pisliktir. Şimdi yaz mevsimindeyiz. Meyva bol. Sebze bol. Limonata, gazoz su gibi içili- yor, buz, dondurma ekmek gibi yenili- |yor. Salatalığı, domatesi temiz suya yıka- yan yok gibi. Gazoz tenekelerindeki suların çirkef- ten farkı yok. İşportalara sıralanan sala- Whl.lıdar'-ı maşraba maşraba serpilen sim- un İçinde, tanıdığımız, tanıma- her çeşit mikrop var. iyet karşısında belediye ne yap- ? Hepimizin arkamıza, bir eli ibrikli, bir eli peşkirli birer halayık mı taksın? tekrar sıra bekliyenlere karışıyorum. Bekliyenlerden hor birinin bir ayrı der- di var. Orta yaşlı bir kadın, kaşlarını çat- mış, etrafına bakınıyor: oldu? Üç gündür gelip gidiyoruz. Tar sıramız yaklaşmışken ortalıktan kaybol- Tanın sıras! mı? Genç bir mektepli de, üç beş dakika ar- tadan kaybalmaya mecbur kalışının ken- disine on gündür beklediği sırasını kay- e hırslanmış. Kabahatı, sırası Ti alan kapıcıya bulüyor, söy- — Aksi adam... Arkadaşı onu te: — Aldırma yal kapıcıya tetulma Bir diğeri saat ine çalışıyor: . Tifodan kaçarken, miyecek... makbul de- ek Jâzim! tam dokuz or. Yarın da şılanamazsam, müddet doluyor. Birinci aşıyı tekrar ya- pacaklar! Bir ihtiyar kadın cevap veriyor: — Sen haline şükret gene! Ben tam on eş gündür gelip gidiyorum, Aşılanmak şöyle dursun, daha elime bir numara bi- Te alatnadım! Beriki hırslanıyor: — Seninki de numara artı! Birinci 'ğneyi yediğini gözlerimle gi im! elim yanıma gelsin ki yemedim! — İki gözüm aksın ki yedin! Eğer etraftakiler araya girmeselerdi bu: — Yedin! — Yemedim Münakasası, iki tarafın dayak yemesi- le neticelenecekti & * Maamafih, insan biraz düşününce, bekliyenleri de, bekletenleri de haksız bulamıyor. Günlerce birer tifoname ha- linde çıkan bazı gazeteler, birçok kimse- deri lüzumundan çok fazla - tolüşlandır- mışlar. Yiyeccekleri iğne, onları tifodan daha muzır olan bu telâştan, endişeden kurtaracak: Binaenaleyh — bekliyenler haklıdırlar. Fakat düşünün ki, bugüne kadar aşı- lanmış olanların sayısı 334 bini geçmiş bulunmaktadır. Bu rakam, bu umulma- dık tehacümü önlemek için, icab eden her şeyin yapıldığını isbata yetmez mi? Şu halde, bekletenler de haksız değildirler? (Devamı 11 inci sayfada) Bay Osmtn Nuriden ayrıldıktan sonra, | — Körolası musibet. Ne cehenneme sır | SON POSTA P 'PORTŞ nfi neşriyata sebep ne? 'Türk Spor Kurumu teşekkül taril denberi devir aldığı çürük temelin Üze- rine yepyeni bir bina kurmak için çalışır durur. İster ki bu binanin yapısı bu mem- leketin ihtiyaçlarına uygun malzeme ile örülgün ve bina ortaya çıktığı zaman memleketin ihtiyaçlarına cevap versin. Bunu bir prensip olarak kabul eden ku- rumun bu görüşü üzerinde münakaşa etmeği lüzumsuz buluyoruz. Bizim için asıl tetkike değen mesele kurumun ken- disine gaye edindiği prensiplere sadakat- le bağlanıp bağlanmadığı ve bu yolda müsbet mesai sarfedip etmediğidir. Kurumun evvelden hazırladığı plânı- na göre sporun muhtelif sahalarında bir yürüyüş yolu var, Bunu bugün ikiye ayırmak mümkün- dür, Yapıcılık ve yayıcılık. Stad inşasını programına koyan kurum bu işe her yıl ayırdığı yüz bin lira ile, nelediyelerden görd şuurlu müzahe- ret ve beş şehir müsabakalarının teşvik- kâr tesirile muvaftakiyetli neticelere ka- vuşmaktadır. Yayıcılık daha az ünde sarfettiği mesai hiç te li değildir. Gazetelerde hergün bir iki satırla yur- dun şu veya bu uzak köşesinde yapılan bir futbol maçından bir atletizm müsa- |bakasından bahsedildiğini görmek âdeta çok basit bir hâdise karakterini aldı. Stadların basit bile olsa şurada, bura- da yükselmeğe başladığı, sporcuların sa- de Londrada, Amerikadakilerile değil, Urfada, Elâzizdekilerile yakından alâka- Tanıldığı yürd sporunun şuurlu bir plâna bağ matasız emeklerin sar- fedildiği bir sırada bu neşriyatın sebebi ne olabilir? Bu neşriyatı idare edenler arasında iki tip insan vardır. 1 — En salâhiyetli mevkileri işgal edip yurd haritasını Pendik sınırlarına kadar küçülterek — muvaffakiyetsizliği p: nutuklarla ancak on dört yıl örtebilen- ler.. 2 — Herbangi müsbet bir sahaya girip çalışmaktansa yeni elbise giyen arkadaş- larının karşısında dilin lanlardır. Velev ki bu alay ettikleri mevzu bir t davası bile m « Bundan bir müddet evvel bir yazı neş- retmiştik. Hatırımızda kaldığına göre şöyle bir sezlevhası vardı Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.. Makalelerini külliyatı letaiften seçen " |bu arkadaşın haleti ruhiyesini o yazımız- uzun uzadıya tahlil etmiştik. Artık a- at ve meydan senin iken neye durdun ve ne bekledin?.. İkincisi için söylenecek söz yoktur... Can çıkar, huy çıkmaz... Türk Spor Kurumu Berlin - öolimpi: dından sonra masrafın 80 bin küsur lira Osduğunu iddla edenlere tam hesabı ver- mek suretile ortada dolaşan yanlış he- sopları temizledi. Şimdi de Türk Spor Kurumundan u- zaklaşanların âdeta matemini tutanlara bu ayrılıkların en tabii sebeblerini orta- ya koyarak yanlış yapılmakta olan hava- yı da düze'tti. Şimdiye kadar hiç lüzum görülmiyen bu hesaplardan dolayı artık ortada anlaşılmamış, karanlık bir nokta arayacaklar varsa onlar derdlerini Mâr- xo Paşaya anlatsınlar.. R. M. çıkaran mahalle | çocukları edasile her şeyin alayında ©-| — aa Sinema za —emzaamaı —e SİNEMA TFemmuz 1 z —a bıtanın en kuvvetli yardımcısı! Sinemaya zabıt kâtipliği yaptırılıyor ve halkın hır-1z« lardan korunması için propaganda vazifesi verili, or. haydutların dosyaları artık filmlerden mürekkep Amerikada bir polis ceza ma Bir çok memleketlerde polis, şüpheli şahısların fotoğraflarını, parmak izlerini ahp Bertillen ve Loccard isminde iki pro- fesörün ihdas ettiği üsullerle munlazam dosyalar yepar. Lüzumunda bunlardan büyük istifadeler temin eder. Sinema sesli alahdanberi Amerikada polis bundan azami surette istifade et- meğe başlamıştır. Ve iki profesörün usul- |Jeri de ehemmiyetlerini kaybetmişlerdir. | Amerikada şüpheli bir şahsın polis ta- rafından istievabı mükemmel bir stüdyo- | da yapılır. Maznunun cevabı ve muhtelif tavırları filme alınır. Bi el koyduğu zaman bü film müstantik, adkye ve zabıta memurları huzurların- da gösterilir. Bu suretle tazyik altında ifade verdik- leri suretinde maznunların ekseriya ileri sürdükleri müdafaa sinema sayesinde ve kolayca tekzip edilebilmektedir. Amerikan polis dairelerinin çok zengin tirer film kolleksiyonları vardır. En zen- gin film kol lik olan (Şi- kago) polis dairesidir. (Şikago) polis dai- resinin filmleri arka arkaya gösterilecek olsa tam 94 saatlik bir zaman sarfetmek Jâzım gelir. Bu film kolleksiyonlarına esinematek» dnilmektedir. Sinemâatekdeki dosyaların her birinin isı vardır. Bunlardan bir kaç tanesini sayalım: B 741 — Meşhur haydut Al Ca- poun'un dosyası. F 054 — Jak Zuta E 437 — Spike 0'Donneil U 315 — Jack Diamond Bu beş, haydut muhtelif Jaylarca (Şikago) ya korku | Şimdi ise bir kısma hapishanelerde İleri toprak altındadırlar. Zabıt kâtipliği yapan sinema!.. Bundan bir kaç ay evvel Filadelfia şeh- rinde Viliam Peters adında bir delikanlı bir arkadaşını öldürmek suçile mahkeme zamanlarda salmışlardı. iğer- * | huzuruna çıkarılmıştı. İlk defa olarak Fi- ladelfia cinayet mahkemesi zabıt kâtibi ye rine son sistem bir sinoma makinesi yer- leştirmişti Makinenin rofonu — zabit kâtipliği yapıyordu. Bu suretle en ufak bir yanlışlığın husulüne imkân verilmi- yordu. Maznuna serulan her sual ve bu suallere verilen cevaplar otomatik — bir sürette filmc geçiyordu. Sinemanın ortaya çıkardığı cinayet! Bundan bir kaç ay evvel Amerikada Kaliforniada bir cinayet ortaya çıkarıl- mıştır. Bu elnayetin meydana çıkarılma- sında sinemanın büyük bir yardımı ol- hkemesinde esinema» faaliyette muştur. Çok şayanı dikkat olan bu v nın cereyar: şekli şudur: Dağcılığa ve amatör sinemacılığa feye kalâde merakları olan üç genç LosAncge Jostan Sakramento civasına gezmeğe çıka imışlar ve nralarında küçük bir film çe virmişlerdir. Üç genç Los Ancelosa dönüşlerinde fila min negat'fini develope etmek ve pozla tifini yaptırma! n bunu bir film kumes panyasına vermişlerdir. Film hazır ol e duktan sonra üç genç bütün arkadaşlarla nı toplamışlar ve filmi göstermeğe başlar âre adliye işe| mışlardır. Fakat bir aralık birdenbire file mi seyredenlerden biri tiz bir çığlık kos bir noktasında çalılıklağ slara yarı gömülü bir kadıli başı gördüğünü iddia etmiştir. Film yeni baştan iş, filmin bu şüpheli noktasında durulmuştur. Delikanlılar ha« men polise koşmuşlar, hâdiseyi anlatmığı Jar, zabıta da derhal tahkikata girişmiş. tir. Neticede, sinema hayatına atılmak Üp zere Holivuda gelmiş olan genç ve güzel bir kadınır. üç haftadanberi ortalarda bua huynadığı onlaşılmış, filmde görülen kas dinin aranılan kadın olduğu ve cinayes tin genç bir figüran tarafından işlendiği meydana çıkarılmıştır. 1 * Her cuma günü akşamı Şikago polis dairesi ziyadesile orijinal bir seans vene mektedir. Bu seansların verildiği yer po« Jis daire: üyük bir salonudur, Seansa lar meccani r istiyen girebilir. Bu seanslar çok kalabalık olmaktadır. Seyine 1 söüsyetenin her tabakasına mensuğ şında aile reislerine rkunç bakışlı sabıkaa burada mevcuttur. calâkadar» şahısla edirler. «Alâkadar şahı ? uğras oraca denilen sabıkalıların res r gösterilmektedir. de bir sinema salonuna Yalnız plasörlüğü genç ve fakat güçlü kuvvetli iştirak etmek , dan maksat mış İnsan «roguc gal simleri birer Bu salan dan farksızdır. güzel kızlar değli, adamlar yapar Tecavüze uğrıyanlar perdede kendile- rine taarruz eden, yahut şüphelendikleri adamı görür görmez hemen polisi habere dar etmektedirler, Polis te hemen o adar mı celbeder ve şikâyetçisi ile karşılaştıe rır. Nihayet sinema, Amerikan polisinin hakiki ve çok kıymetli bir yardımcısı ole muşigir, O, Tuğrul aat I Zkl ahbap çavuşlar: Korkak ressam l