1 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

1 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Hdk&g biten Dersim Meselesi arkasından Son mülâhazalar 7 İ Yazan: Muhittin Birgen G azetelerimizde pek lüzumsuz yere, pek fazla mübalâğa ile büyütülmüş olduğunu daha ilk günün- den itibaren buraya kaydetmiş olduğum Dersim hâdiseleri artık sonuna ermiş bu- kunuyor. Şimdi hükümet Dersime para dökmekle meşgüldür; yani orada muh- telif umran faaliyeti başlamış, her taraf- ta yollar, binalar yaptırıyor, sakin halka iş veriyor. Arada yaptıklarının cezasını çekmeğe mahküm bir iki firari reisin ta- kibi devam etse dahi artık bunun mana- & kalmamıştır. Bugün bu neticeyi böyle- ©e memnuniyetle kaydederken son on beş günlük gazcte neşriyatına bir kere daba göz atmaktan kendimi alamadım. * Gazetelerimizde nelerden bahsedilme- di! Meselâ, asilerin imha - edileceğinden Hahsedildi; bu imha için yirmi beş bin kişilik bir ardunun şu ve şu vasıtalarla şöyle hareketler yaptığı söylenildi ve ya- zldı. Bugün görülüyor ki bunların hepsi de mübalâğadır. Zamane gazeteciliği, bir pireyi deve kadar büyütmezse okuyucu- larını memnun edemiyeceği kanaatinde- dir. Bazı hâdiselerde belki buna cevaz verilebilir; fakat, bir memleketin dahili hayatı ve dahili siyaseti ile alâkadar olan ve hattâ harici siyaseti ile de ehemmi- yetli surette münasebeti bulunan böyle »ir meselede pireyi değil, öküzü bile deve yapmanın manası olamaz. Kaldı ki bu meşelede meydanda öküz bile yoktu. * Meselâ. pazeteler, «kahraman askerle- rimizin İeri hareketlerinden» de bahset- #ler, Askerlerimi kahraman oldukla- yında şüphe yoktur; fakat, biz onlari düş- man karşısında «kahraman» biliriz. Dört tane serseri reisin kırk veya dört yüz ta- raftarile birlikte yapmış oldukları orta tarih usulünde bir muhalefet karşısında onların kahramanlıklarını göstermek için nasıl bir vesile bulabileceklerini ben bir türlü Aanlayamadım. Harbetmediler ki kahramanlık mevzuy - bahsolsun! - İleri höareketin nereden başlayıp nerede bitti- ğini merak edenlere de gazeteler sarih Mmalümat veremediler, Çünkü, «ileri ha- reket» tâbirile ifade edilecek bir bareket yoktu ki bundan bahsedilebilsin! İkinci bir abes te şu idi: Asiler imha edilecek! Bu, o tarzda yazılıyordu ki in- san, sanki kütlelerce asi bulunduğunu ve bunların d- imha edileceklerini zannede- bilirdi. Halhuki ortada imha edilecek hiç kimse yoktu; yalnız, mahkemece ceza görecek bir takım sergerdeler vardı. Bu- gün, görüyoruz ki ne imha ameliyesi ya- pılmiş, ne de buna benzer bir şey. Der- simde herkesin kellesi omuzlarının ara- sında duşuyor ve herkesin kolları çalı- gıyor! Üçüncü bir abes te Kürdlerin kütle ha- linde tehciri haberleri idi. Gazeteleri- Miz, umumni kelimeler ve bilhassa serlev- halarla bu manaya gelen neşriyat ta yap- tılar, Bugün görüyoruz ki Dersimde her- kes yerli yerinde oturuyor ve hattâ otur- mak değil, çalışmakla meşguldür. Hükü- met Dersim'e SİYASET ve satır değil, İKTİSAT ve İŞ götürmüştür! Belki de Dersimde oturtulmıyacak, tehcir edile- cek insan vardır; fakat, bunların beş on düzüneyi geçmiyoceği muhakkaktır. Bun- Jar da ancak bir kısım aşiretin sergerde- Jeridir; bütün aşiretlerin değil! * Bizim gazetelerimiz işi hakikaten çok fazla büyüttüler ve bunun birçok mazar- Tatları görüldü. Hâlâ, bütün ecnebi gaze- teleri, bizim kendi neşriyatımıza atfen malümat veriyorlar ve biraz mübalâğa | da onlar yapıyorlar. İşin garip olan bir tarafı da şudur ki ağır başlı ve iyi hava- dis &lan bir kısım ecnebi gazeteleri de var ki bunlar bizdeki neşriyatı mübalâ- ğalı görüyorlar ve Dersim vukuatının bir isyan değil, âdi bir muhalefet olduğunu ve bükümetin giriştiği işin de sıkı bir in- zibat içinde geniş bir ıslah hareketinden ibaret bulunduğunu söylüyorlar. Ancak bunlar nedirdirler ve nadir aolmamaları- Dı istemek te, şu şikâyet ettiğimiz ıhvı- le göre, elbet hakkımız değildir. Bütün bu hazin müşahede içinde beni — Müteselli oden yegâne şey şudur: Posta, bu meseleyi kendisi için bir san- sasyon mevzuu yapmadı ve İşi olduğu gi- — bi görüp olduğu gibi gösterdi. SD Muhittin Birgen Son | Adi bir gazinonun kalabalık bir masasında yüksek sesle gülerek bira içen bu boyalı kadın temiz ve namuslu bir ailenin kızıydı, gençliğinin bütün yıllarını fazilet dersi ve- Ten görenekler içinde geçirmişti, onu mahveden şey bu iyi muhitte fena bir arkadaşa tesadüf etmek, daha iyi zlym mek, daha çok gezmek hevesine kapılmak oldu. SON POSTA B€ Fena örnek 35 Kız çocuklarımızı Iyi yetiştirmek, iİyi tahsil ettirmek kâfi değildir. Evlenecekleri zamana kadar hangi arkadaş- larla ve ne mevzular üzerinde konuştuklarına da dikkat etmek borcumuzdur, fena örnek genç kızı daha iyi giyin- mek, daha fazla eğlenmek hevesine sürükliyebilir, bu sü- rüklenişin sonu uçuruma düşmektir. Kız çocuğumuzu gö- zümüzün önünden ayırmıyalım.. SOÜZ “Bir ahktör olmam Muhtemeldir, çok Şâlıâr işsiz değlllıı ö San günlerde ölen İngiliz Akdeniz fi- Josu kumandanı amiral Fişer, karaya çık- tığı zamanlar, sivil giyinir ve ekseriya | * da başınd yumuşak fötr şapka koyarmış. Amiral bir gün, Maltada rıhtımda, kendisini gemisine gölürecek — vasıtayı beklerken, orada bulunan kadınlardan biri amiralı göstererek: — Ne garip adam. Tıpkı işsiz bir ak- töre benziyor, demiş. Bunu işiten babacan bahriyeli, şapka- sını çıkararak ve madama hürmetle bir Teverans yaptıktan sonra: «— Bir aktör olmam muhtemeldir. A- ziz madam amma.. Çok şükür ki işsiz de- ğilim.. diye cevap vermiş.. Sahibine bir milyon, binicisine beş milyon lira kazandıran at Büyük Paris mükâfatı için yapılan at yarışları dün neticelendi. Bu yarışta Semblat isminde bir Fransız jokeyinin binmiş olduğu Clatr Voyant adındaki Fransız atı bariz bir farkla birinciliği al- mıaştır. Bu atın sahibi Dehoz isminde bir Fransızdır. Sâhibine bir milyon ve joke- yine de beş milyon frank kazandıran bahtiyar a', halkım coşkun tezahüratile karşılanmış ve dakikalarca alkışlanmış- ARASINDA HERGÜN BİR FIKRA Becerikli uşak “ Bir gün iki mektup yazmış, mektup- ları zarflera koymuş, zarfları pulla- — Al, demiş bunları postaya ver! Uşak mektupları postaya verip dön- — Verdin mi? — Verdim amma memur bir. yan- Tışlık buldü. Şehir içinde bir yere şehir haricine gideceğe de üç kuruş- Tuk pul yapışaırmışsınız. — Zarar yok efendim, ben tashih ettim. — Hayır, pulları değiştirmek güç- tü. Zarfların üzerindeki adresleri de- Adamın birinin bir uşağı varmış.. muş, uşağa vermiş: düğü zamman adam sormuş: gönderdi(imiz mektuba altı kuruşluk, — Ne al:silik! — Pulları değiştirdin? giştirdim. * | 41 yıl evvelki Londrayı arıyan İngitiz 41 yıl evvel daha genç bir delikanlı iken memleketini bırakarak Amerikaya göç eden bir İngiliz orada milyon kazan- mış, nihayet ihtiyarlayınca asıl vatanını görmek ihtiyacına kapılmış. Kimsesizdir de, kalkıp İngiltereye gelmiş, orada bak- mış: Birattığı İngiltere bulduğu İngilte- re değil, dost, akraba, tanıdık olarak kim- sesi de kalmamış, ihtiyar İngiliz mütees- sirdir, bıraktığı Londrayı hiç olmazsa ha- yalen görmelr arzusuna düşerek Londra- nn en kalabalık caddesi olan Picadillyde bir mağaza Kapısının eşiğine oturmüş ve gözlerini kanıyarak düşünmiye dalmış. Fakat Londrada, sokak ortasında otur- mak yasaktır, oturan sarhoş sanılır, bir polis yaklaşmış: Burada ne yapıyorsunuz? demiş ve şu cevabı almiş: — Kırk hir yıl evvel benim bıraktığım ©o güzel "Landra şehrini bu kadar berbat bir hale getirebilmek için benden sonra gelen nesillerin ne kadar beceriksiz ol- duklarını dıışımmı.kle mqguldum. Telefon zilleri Bir milyonerin Cinlerini başınaçıkardı Amerikada «Masaçoset> te gayet zen- gin bir iş adamının geniş Mmaun masası- nin üzerinde altı tane telefon vardır ve bu telefonlar durmadan çalar, Milyoner, ekseriya sayısız daktilolarına mektup yazdırmaktansa, İşlerini telefonla halle- der. Bir sabah şen ve şatır yazıhanesine gelen bu milyoner, mütemadiyen çalan telefon zillerinden nedense sinirlenmiş, kızmıya başlamış. Kızdıkça, aksine tele- fonlar daha fazlasile işlemiş.. Telefonların böyle mütemadiyen çal- masından usanan milyoner, — şapkasını, paltosunu, bastonunu kaptığı gibi yazı- hanesinden fırlamış, Nevyork trenine ye- tişmiş, oradan vapurla Sutamptona geç- miş, oradan da trenle Londraya ulaşmış. Bu suretle 3000 millik bir meşafe katet- miştir. İşin dahı garibi Londraya yetişir ye- tişmez de, bürosundan telgrafla: «— Telefonlar daha çalıyor mu?» diye sormak olmuştur. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Avrupada memleketi hastalanmıştı. Hastalık ehemm emsil eden diplomatlardan biri | sizdi, vardı, bir doktor çağırttılar, daktor geldi, teşhisini koydu. Onun gidişinden tam 2 saat sonra diplomatımıza belediye- den gayet nazikâne bir mektup geldi. Bu mektupta: — dladei atiyet temennisinden sonra evin bir dezenfekte- fakat sari mahiyeti | geçtiğini kestirmek valde musap olan ye tâbi tutulmasının münasip görülüp görülmiyeceği» so- ruluyordu, demek ki doktor vazıyı * İstanbulda maalesef tifo çıktı Bu hastalığın baş göster- | İSTER t görür görmez beledi- yeye haber vermiş, belediye de derhal tedbirini almıştı. gerek halk hesabına, yucu sen: İNAN İSTER mesi ile gazetelerde mevzuu bohsedilmesi arasında vermekten çekindiği nanların adedi olmak kat'iyetle iddia edilemez. Biz şimdi anlattığımız iki vak' kaç gün mümkün değildir, fazla olarak bazı ah- hastanın allesi vak'ayı hükümete haber n bugün bile 24 saat içinde hastala- zere verilen rakamın eksik olmadığı 'aya bakarak bu sahada gerek hükümet bakımından yapılacak daha bir çok şeylerimiz olduğuna inanıyoruz, fakat ey oku- İNANMA! Temmuz 1 N Sözün Kısası —— İzafilik E. Talu ir dadım vardı.. Kendisine, dünyanın en büyük felâketi haber verildiği zaman bile: — Allah beterinden esirgesin! derdi. Ve ben de güler, kendisile alay edere dim. Zamanla dadıma hak verdim. Hayatın sarsıntıları önünde, ayni sözler, ağzım. dan kaç defa ve kendiliğinden dökül. müştür. Dün, idarede, şu fıkramı yazmak için ele aldığım beyaz kâğıt tabakasının kar. gısında, saatlarca,.cezbeye dalmış bir der. viş gibi kımıldamadan durdum. Sıcak. Bunaltıcı, boğucu sıcak., Kesi- ei, miskinleştirici, uyüşturucu, azim, ita- de ve gayrot katili sıcak beynimin bütün hüceyrelerini büküm ve tesiri altına al- mıştı. Fikirler, kelimeler, yarım ma; Hne ge'miş dimağımın ortasında yüzi yor, ve ben onları yakalıyamıyordum. Uğuldayan kulaklarıma, arada sırada, dışarıdan gelen meslek arkadaşlarımın ağızlarından dökülen: — Öfl. Aman!, gibi şikâyetleri, — Gölgede otuz bu kadar.. Güneşte de gu kadarmış. gibi yakıcı haberleri aksem diyordu; ve ben o dakikada daha çok bu- nalıyordum. Birden dadım, ve onun şaşmayan düs- turu aklıma geldi: Allah beterinden esir- gesin! Evet: Beterin beteri vardı. Ayni saat- ta ben, İstarbulda değil de, ne bileyim? Meselâ Afrikanın göbeğinde, Dahomey veya Nigerde, Sudanın Hartum şehrin« de, haydi bilemedin, bizim Mersinde ola- bilirdim. Bu düşünce beni müteselli etti. Ayıng. tayn (Einstoln) izafiyet nazariyesini les vekkeli ortaya atmamış! Dünyada hen pey izafi; ve dünyada hiç şüphesiz ki her şeyin beteri olabiliyor. Böylece, daha sıcak memleketlerde ge- pbe tıpkı benim g'bi yazm; ecbus riyetinde bulunan meslekdaşları göz önü ne getirdikçe ideta &ı edim, Dimağı- mıan içinde dağılan fik , kelimeler ye. niden bir araya toplandı. Elim, kolum iş- lemeğe başladı. Ve o zaman, dadıma rahmet okudum. Hakikaten. bi bulunanları dü; retini kamçılıyormuş. Dün, gölgede, hararet 31 di.. Allah beterinden esirgesin! aet Kodm!aruı toplandıkları çayın hususiyeti Çinde çay istihsal edilen en büyük merkez Keecmon şehridir. Burada güneşin kavurucu sıcağından kendilerini muha- faza etmek istiyenler başlarına kalın ör ftüler örterek Çay yapraklarını toplamak- la meşgul oluyorlar. Rivayet edildiğine nazaran bu çaylar ancak kadin elile top- landığı taktirde nelis kokusunu muhala- za edebiliyormuş. Bu meşhur çayın fab- rikası ilk defa Yu isminde birisi tarafın - dan tesis edilmiş ve bu sayede Yu mil - yonlar kazanmıştır. Bunu gören başkala- rı da ayni surette çay fabrikaları tesis etmişler ve bugün bu nevi çay istihsal edenlerin miktarı 60,000 i bulmuştur. Biliyor musunuz ? 1 — Mikroskop hangi tarihte icad edil- miştir? 2 — Kendini bezleyleyip ıslahı devlet uğrunar «Ben neler çektim neler bu isti« kamet uğruna> Mmasraları hangi şairimizindir? — Türk tibbiyesinin yaşt ne kadardır? (Cevabları yazm) (Dünkü suallerin cevabları) 1 — Dem'ryolu 1862 yılında icad edil- miştir? 2 — Şarkulerdenin nüfusu 367000 dir. Mesahai sathiyesi ise 2500 kilametredir. 3 — Meşhur Rus romancısı Türgenef'in belli başlı eserlari şunlardır: Babalar ve Çocuklar, Bâkir Toprak, Bir Avcının Hiküyesi,

Bu sayıdan diğer sayfalar: