17 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

17 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İttihat ve Terakkide on sene 16 inci kısım No T Memleket haricinde ittihatçılar Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? '— Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — Azerbaycanın Milli hükümet hayatının inkişafında iki devir göze çarpar: Biri Kafkasyanın Türk Orduları tarafından işgali, diğeri Türkiyenin bozulduğu devirdir İkinci günahları, An: ile Azerbaycan Türkleri arasındaki mü- nasebetlere fuzuli surette müdahale- leridir. GCerek Ankaradaki Büyük Millet Meclisi kurulmadan evvel, gerek on- dan öonra, bu tam manasile milli hare- ketin kudsi bayrağın: eline almış olan Mustafa Kemal paşa, 0 zamanki dünya içinde tasavvur edilebilecek en mü- kemmel si olmak üzere, bütün mücadeley tenin Çarihen mMuay- yen olan milli hududuna hasretmiş ve | | bütün mücadele için lâzım gelen mil-|, N kuvveti bu milli hudud içinde ara- mak lâzım geldiği esasını koymuştu. Bu hudud harii mseden, ne İslâm veya Hindistandan, ne İrandan ve ne Azerbaycandan, hiç bir yerden, hiç bir kuüvvet yardımı ne ne de hesab iştir. O zamanki Türkiyenin hakiki ssili Mustafa Kemal paşa olduğu bizimkiler Azer Türki- mına hareket ediy takınmışlar ve ÂAzı lere karşı duydukları hürmet ve mit- nettarlık hisleri üzerine yüklenerek onları kendi istedikleri tarafa doğru çekip götürmek siyasetini tutmuşlar- dır. Halbuki, Anadolu hareketinin en güç çen karanlık zamanlarında bile Mustafa Kemal paşa, Azerbaycandan hiç bir şey istemiş değildi. Böyle oldu- ğu halde Azerbaycanda bulunan bizim- kilerin, Milli Türkiye namına Azerbay- can işlerine karışmaları tam Manasile fuzuli bir müdahaleden ibaret oluyor- du. Üçüncü günah olmak üzere de, bizim- kiler, Azerbaycanda bütün siyasi kuv- vetlerini, ekseriyet itibarile, o zamanın hükümet ekseriyeti olan «Müsavat» aleyhinde kullanmış — bulunmalarıdır. Azerbaycan devletinin polisini, jandar- masını ve milli müdafaasını ekseriyet Hibarile Türklere teslim etmiş olan hü- kümet, «Müsavat» namt altındaki fır- kanın temsil ettiği blok hükümeti idi. Bizimkiler de bu hükümetin yardımı ile yaşıyorlardı. Böyle olduğu hâlde, bi T, bir taraftan kendisine İtti- hadı İslâmcı süsünü veren Karasbegof ismindeki bir politika serserisinin ve öte taraftan da komünistlerin taralla- rını iltizam elmişlerdir. Bu Karabegof, vaktile İttihat ve Terakki hükümetine yaklaşarak Kafkasyada milli bir hare- ket yapmak üzere kendisinden para va talimat almış, ondan sonra da bütün bunları Çar hükümetine haber vermiş olmakla maruf bir serseri idi. Bunun- la ve Türkistandan gelen bir takım ko- münistlerle elbirliği yapan bizimkil” Azerbaycan hükümeti aleyhinde bu- lJunmuşlar ve onu İngiliz dostluğu ile itham etmişlerdir. Ben, Kafkasyada iki buçuk seneye yakın bir zaman oturdum. Bu müddet esnasında, faal bir siyasi rol oynama- dım, Bilhassa mahalli siyasete, hangi ereserenserseneesenAn Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetci olan ecraneler şunlar - ilerin Türk- dar: İstanbal cihetindekiler: Aksarayda : (Sarım), Beyazıdda : (Ce- mil). Şehzadebaşında : (İ. Hakkı). Ka- ragümrükte : (Fuad), Bamatyada: (Rid- van). Fenerde : (Hüsameddin). Alem - darda : (Sırrı Azım). Eyüpte : (Arif Be- gir). Eminönünde : (Mohmet Kâzım) Küçükpazarda : (Necatl Ahmet). Bakır- köyünde : (İstipan). Şehremininde: (Nâ- zum), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde : (Kanzuk). Galata- da : Cİsmot). Taksimde : (Nizameddin). Kurtuluşta : (Noodel). Beşiktaşta : (Na- N Halid). Boğariçi, Kadıköy ve Adalarda: Üsküdarda ; (İmrabhor). Sarıyerde : (Nu- ri). Kadıköyünde : (Büyük, Üçler). Bü- yükadada : Şinasl Riza). Heybelide ; Halki u Türkiyesi|istikamette olursa olsun, hiç karışma- dım; bu sayede herkesle dost oldum ve serbestçe konuşabildim; herkesi ve her tarafı dinledim. Bütün bu konuşmalar- dan vasıl olduğum neticeye göre, Aze- riler, bizim gerek Kafkasyayı işgalimiz sirasında, gerek tahliye ettiğimiz ta *İk rihten sonra, gerek İttihatçı ve gerek İttihat ve Terakkiye mensup olmıyan serbest Türkler arasında, Enver paşa- nın kardeşi olan Nuri paşa ile Bakükc pek sayılı insandan mem- t hakkında Türkleri Ermeni komitacılarının satı- olarak n, bu. kur kendisini tmiştir ki tından kurtaran bir kurt girmiştir. Bütün Azerbay tarıcı kardeş kuvvete karşı o kadar şükran borçlu hiss o sıralarda artık disiplini yerinde ol - mıyan bu işgal kuvvetinin, yap! münferit taşkınlıklardan dolayı darı mayı hatırlarından bile geçirmemişler- dir. Bu devirde İstanbul hükümeti, Kaf-' sonra torununu cid- ürlüğü yapmış olan Manastır- ! daj l"nlı :|tikam almak. e- İnun yalan söyleme- nın TARİHİ || TEFRİKASI | 88 aşçıbaşıya pişirtmiş ve gene Diyerek kâhina - ne bi L sı dince, rahladı ve o günden di bir muhabbetle sevmiye başladı ve nasına babasına tes- lim etmiyerek ken- di sarayının harem esinden ayırma- Hükümdarın; yal- nız bir. derdi kal « Harpagdan in O « disine kar anet sayıyor nden gelse, dam edecekti, Edemiyordu; çünkü devlet idare- kendisinin, kanadı — idi. sinde, kolu Sulh zamanında, bü |tün ülkeyi o idare ediyordu. Harp za:-|bulunuyordu. Bunun için, bugünkü il-|cuğu bulamadılar. Ben de manında, ordular, onun başkuman- danlığında bulunuyordu. Bu iki işde, memlekette, undan daha diyaretli bir kasyaya kendisince bir şekil vermek iş- adam yoktu. Böyle olduğu için de, her- tiyordu. bermutat, hemen hemen Kaf-| kasyayı İstanbuldan idare etmeği is- ecek derecede merkeziyetçi olan bu şekle Azeri münevverlerinin hemen ekşerisl de taraftar değildi. Bununla | beraber, ya hiç itiraz etmiyerek ağa - beylerin istediklerini yapmayı kabul etmişler, yahut da, itiraz değil, pek az mülâhazalar beyan etmişlerdir. İkinci devir, Türkiyenin bozulâuğu, işgal ordularının çekildiği ve Bakü işgal için İngiliz kuvvetlerinin geldiği devirdir. Bu devirde, Azerbaycan, artık arkasında — Türkiyenin mevcut ol; adığını görmüş, kendi ken- baycanda kalan veyahut oraya sonra- dan giden Türkler dört elle sarılmışlar, bilhassa tanımadıkları askerlik işleri için onlardan medet ummuşlardır. Bu devirde Azerbaycan, «Müsavata fırka- sının elindedir. Bir nevi milli bir blok olan bu fırka, arkasında dayanacak bir Türkiye kuvveti göremediği için, şi - malden gelmekte olan bolşevizm dal- gasına karşı koyabilmek üzere, İngiliz siyasetini tutmuştur. Müsavatın ileri gelenlerinden pek çoğu, bu siyaseti r, | bana şu suretle izah ettiler: « — Biz Kafkasyanın doğrudan doğ- ruya Türkiye tarafından idare edilme- sinin imkânı olmadığına kani kasyanın federatif ve m yasf varlığı olması tarihen Bununla beraber, Türkiye zarurlidi. yakta dur- dukça Azeriler Türkiyenin her istedi- ğini yapmakla kendilerini mükellef sayıyorlardı. Fakat, Türkiye mağlüp olup Kafkasyayı tahliye edince biz, milli bir kütle halinde, bolşevizme kendimizi müdafaa için İngilizlerden başka hangi kuvvete istinat edebilir - dik? Biz harici siyasette İngilizlere da- yandık, fakat Türkiye ile olan rabıta - mızi kaybetmemek için de devlet teş - kilâtımızın büyük bir kısmında ve en mühim hizmetleri onlara verdik. « Talihsizliğimiz şuradan gelir: A - zerbaycanda kalmış veyahut da sonra- dan oraya gelmiş olan Türkiye Türkleri Azerbaycanda merkezin blok kuvvetin! teşkil eden müsavata yardım edecek yerde sağdaki avantorcularla - ki bun- lar Enver paşanın taraftarı idiler, Sol- daki akalliyeti teşkil eden komünistleri iltizam etliler ve bizim aleyhimizde bu- lundular, (Arkası var) İyük oğ himayesin!n ! kes tarafından seviliyordu. Efrâsyâb.. bu cihetten de ona dokunamıyordu; fa- kat, ne olursa olsun, ondan intikam al- mak sevdasından da vazgeçemiyordu. Hükümdar.. biş gün, kinini teskin e- decek bir vesile buldu. Vezir Harpağın on üç yaşındaki bü- her zaman olduğu gibi, o gün de, şehzadelerle oynamak üzere harem dairesine gelmişti. Hükümdar; bir uşa- ğana, çocuğu tenha bir yerde sıkıştır- masını ve boğmasını.. boğduktan son- ra kaba etlerinden bir kısmını, av eti diye ahçıbaşıya vermesini.. bu akşam, vezir Harpaga verecği bir ziyalet için, disine başının çaresine bakmak lâzım ondan, lezzetli bir yemek yapmasını olduğunu anlamıştır. O zaman, kaybe- | SÜy!emes ğ dilen Türkiye himayesi yerine, Azer - tarafa gömmesini emretti. 1 ve çocuğun cesedini bir Uşak, aldığı emri yerine getirdi. Et- râsyüb ta, vezirini, büyük iltifatlarla akşam yemeğine davet etti. Hükümdar.. yemekte pek neşeli idi. Av eti diye sofraya getirilen yemek ye- nirken, Harpaga, birkaç defa, ahçıba- şısının yeni bir usuülde pişirdiği bu av eti yemeğini nasıl bulduğunu — sordu. Vezir de, hükümdarını memnun ede- cek cevaplarda bulundu. Harpag.. Kurus meydana çıkalıdan- beri, hükümdarın kendisine karşı kin güttüğünü hissediyor.. Onun bir oyu- nuna kurban gitmemek için tedbirli bekkana e se ae naba n vene 5 sasaraseramane ea eranen Havalar ısınmağa başladı BOROSALINA İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ BEYOĞLU - İSTANBUL Efrasyap vezirin çğunu öldürt Er X tifatlarından, bilhassa onun bu hususi ziyafetinden şüphelenmiş.. Sarayda, hükümdarın hizmetinde bulunan emin adamlarına, kendisine karşı vukubula- cak bir suikasdi önlemeleri için tali- mat vermişti. Harpag.. zehirlenmekten de korktu- ğu için, hükümdarın az yediği yemek- lerden az yedi ve hiç yemediği yemek- lere de elini uzatmadı. Vezir.. saraydan evine giderken, bu- günkü büyük teveccühü — düşünüyor.. Sebebin! anlıyamadığı için hayret edi- yordu. Evine geldiği zaman.. karısı, oğlunu beraber getirip getirmediğini sordu. Harpag.. bu sual karşısında biraz sar- sıldı ise de, oğlunun, sarayda ulıkonu!- duğunu düşünerek endişeye kapılma- dı, Daha vakit vardı; çocuğun lâlası da meydanda yoktu. O halde, çocuk geç vakit gelecekti. Saatlar goöçtikçe., Harpağın konağın- da endişe arttı. Çocuk ta, lâla da gel- mMemişti. Vezir.. gece yarısına doğru saraya adam gönderdi. Giden hizmetçi, yarım sant sonra |âlayla beraber avdet etti. Lâlâ, yorgun, bitkin ve perişan bir hal- de idi, Vezirin sorduklarına şöyle ce- vap verdi: — Vezirim! Bildiğiniz gibi, oğlunuz Keyaksarı öğleden evvel saraya götür- düm. Her vakitki gibi şehzadelerle oy- namak üzere harem dairesine girdi. Ben, şehzadelerin lâlarının - odasında kaldım. Öğle zamanı bir uşak — geldi. Vezirzadenin şehzadelerle beraber ye- mek yiyeceğini ve akşama kadar sa- İrayda kalacağını söyledi. Ben, buraya geldim. Yemeğimi yedim. — İkindiye doğru saraya döndüm, Bir müddet bek- ledikten sonra, akşama doğru, vezir- |zadenin gelmesi için içeriye haber gön- derdim. Giden uşak, çok geçmeden geldi ve vezirzadenin sarayda bulun- madığını, öğleden evvel şehzadelere haber vermeden çıkıp gittiğini söyle- di. Ben, şaşırdım. Belki konağa dön- müştür diyerek buraya geldim. Sor- düm; konakta yoktu. Tekrar saraya gittim, Vezirzadenin şehzadelerle be- raber yemek yiyeceğini haber veren u- şağı buldum: Evet, bana öyle söyledi- lerdi, dedi. Uşak, harem dairesinden bir daha sordu. Vezirzade orada yoktu. Ben, tekrar konağa geldim. Cariyele- re, konağın her tarafını aramalarını söyledim, Cariyeler konağın her tara- fını aramışlar, çocuğu — bulamamışlar. Sokağa çıktım. Vezirzadenin tanıştığı asilzadelerin konaklarını birer birer yokladım. Gene saraya gittim. Harem dairesi halkı telâşlandılar. Her yerde, l)ıauîı harem bahçesinde aradılar; ço- vezirine yedirmişti K KA uşaklar beraber, elimizde meşaleler, diş bab” çeyi, havuzu, su yollarını ..—.şm'd’ Vezirzadeyi bir yerde bulamadım- çef Vezir Harpag.. lâlanın sözlerini kın şaşkın dinledikten sonra yerind fırladı. Lâlaya: — Gel! Diyerek, arkasındaki birkaç “":; beraber saraya doğru yürüdü. S&Ük da, başmabeyinciyi uyandırdı. MeS? yi anlattı. Harem dairesi bir daha fırıldı. Çocuğun, öğleden evvel p.w, dan kaybolduğundan başka bir mat elde edilemedi. İ’)' Vezir.. sarayın dış halıçe—iıw Kuyulara, havuzların içine, “,. geçen su arklarına baktı, Hiçbir )€ bir çocuğunun ne ölüsünü, ne dirisini lamadı. Sabaha kadar, şehirde anşum“.; yapıldı. Gün ağardıktan sonra, $? sor etrafına atlılar gönderildi. Sokak gr kak tellâllar bağırtıldı. Bütün bör meler, gayrotler boşa çıktı. (,îoc“k lunamadı. orlk Harpag.. oğlunun, birdenbire, V dan kaybolmasına ne mana yeretti y düşünüyor.. Saraydaki odasındâ, aşağı bir yukarı dolaşıyordu. — ';ı O sırada, mabeyincilerden 'J”:eog di. Hükümdarın taht salonunda sini beklediğini söyledi. H( Efrâsyâb.. veziri, güler yüzle ladı: Kadın kaç yaşınd9 daha güzeldir? Bu sualin cevabını, k'”'g weremiyordu. Fıknyll“ı" rübeler şu neticeyi verdi: — Kadın heryaşta güzeldt ç, Yalnız, VENÜS KREMİ, | NÜS PUDRASI, VENÜ% VENÜS BRiYANTİNİi, RiMELİ, VENÜS _FSA"g kullanmak - şartile-

Bu sayıdan diğer sayfalar: