18,000 lira eden üç renkli kedinin.. gülünç davasına dün bakıldı Amerikalı sc_ı;;ahlara satılacakken -komşunun evinde sır olan kedinin İstanbulda kıymetini takdir edecek adam bulunamadı Beyaz, siyah, sarı üç renkli erkekı kedi davasına, İstanbul ikinci -ticaret hakyerinde dün saat 14 buçukta de - vam olunmuş, dünkü celsede — davacı Ahmet, olan biteni ballandıra ballan - dıra tekrar anlatmaktan kendini ala « mamıştır. Hey'et, İsmail Hakkı Tur'un riyase- tinde Nazif ve Beyhanla kurulmuştu. Önce, ticaret odasından kedi ticaretin - den anlıyan ehlivukuf ismi bildirilip bildirilmediği araştırıldı ve bu ticaret- ten anlıyan kimsenin bulunmadığı şek linde cevap geldiği anlaşıldı! Ondan sonra, Reis İsmail Hakkı Tur; davacı Ahmede bazı sualler sor » du. Bunun üzerine de Ahmet, coştukça coştu: — Ben, bu lokantacı Macardan, bu Çiki isimli adamdan, onun yüzünden ettiğim masrafı ve kedim sır olduğu i- çin de tazminatımı isterim. Kedi me- raklısı Amerikalı milyarder 18,000 da Jara bir kedi istiyormuş, diye kulağı - ma çalındı. Bu Macarı sağlık verdiler. Gittim, «evet» dedi. «Beyaz, siyah, sa- rı üç renkli ve erkek bir kedi olacak; eğer bulabilirsen.....» Ve ben de «hay, bay» deyip, İstanbulu — ve Anadoluyu dolaştım, hayli masraf ettim., 23 defa bu Çikinin lokantasına gel, git; git, gel falan filân, nihayet İstanbulda ele geçirdiğim kediyi götürdüm. Evirdiler, çevirdiler. Başlarını sal- ladılar, birbirlerile fan, fin; fin fon et- tiler. Getirdiğim kediyi beğenmiş gö - Tündüler. Hattâ oradaki Macarlar hep bir ağızdan «tayyare piyangosunun bü yük ikramiyesi burada!» diye tekrar tekrar bağırıp duruyorlardı. Meğer, benimle alay ediyorlarmış! Çiki parayı hazırlıyacağımı söyle - di, Bir kaç defa gide gele, aradan 5 sa- at geçti. $ saat geçtikten sonra aradan, bana ne dese, beğenirsiniz? «Beyoğlur- daki yazıhanede muayene etmişler; ge- tirdiğin kedi erkek dğil, dişi imiş!» «Ya- hu» dedim «sende insaf denen şeyden e ser yok mu? Kedi burada, işte şu Ga- latadaki yazıhane de; bak; benim elle- rimin arasında! E, şimdi nasıl oluyor da Beyoğlundaki yazıhanede bunu mu ayene etmiş oluyorlar?! Dürbünle mi baktılar, yoksa teleskopla mı?!» Ben, böyle deyince, Çiki ve yanın- | daki Macarlar, alaya başladılar, kahka- | halarla gülmeğe koyuldulr. Ben, «Hiç 5 saat içerisinde, erkek kedi dişileşir mi? İşitilmemiş şey!» diyor ve parmak- larımla kedinin yumurtalarını yoklı « yarak onlara gösteriyor, «bakın ışte, besbelli, bu kedinin dişi olmayıp erkek olduğu!» diyordum. Onlarsa hâlâ, «bun lar dişi kedide de var, erkeklik ispat et- meğe yaramaz, diye beni çileden çıka- rıyorlardı. İdım içeriye ve lâkin o nadir kedimi bu- söyleyince, davacı Ahmet, heyecanla | atıldı: — Aman; hepsini dinleyiniz; içim yandı benim bu yüzden; bu kedi dava- sında adaletin tecelli etmesi için, ne söylersem dinlemeniz lâzımdır; hem | lâzım, hem de yerinde! Deyince, riyaset, bakılacak daha baş ka davalar da bulunduğunu belirtti. Ve | şu cevapla karşılaştı: — Zararı yok; başka davalara bak -| mayıverin bugün; bugün yalnız benim davamla uğraşın, yeter; çünkü, hep - | sinden mühimdir, benimki! Samiin arasından gülüşmeler akset- ti; avukatlar, gülümseyişle birbirleri | ne bakarken, kedici Ahmet, devamla: :" — Birdenbire mutfak kapısı açıldı, * ; Izbandut g.bı'o bir de ne göreyim? de meymenetsiz bir köpek! Avuçlarım a- rasındaki kedi, köpeği görür görmez, debleşlendi; derhal hav hav kendisine doğru saldıran köpeğin üstüne atıldı, bindi onun sırtına, ata binici biner gıbi;l ben, ikisini birbirinden ayırayım, ke- diyi köpeğin sırtından alayım, derken, ellerim yara, bere içinde pençeledi, köpek ısırdı ve derken. Köpek, sırtında kedi, mutfağa doğ- Tu kaçtı; ben peşlerinden, oradan Hris- tonun «Ankara palas» na koştum. Çün- kü, kedi bahçeden oradaki bir dairenin | penceresine fırlamıştı. Apartımanda, beni «müsaadesiz hiç bir kimsenin da- iresine girilemez!» diye ters yüzüne virdiler, Beni hırsız ve yahut katil sa- nanlar da oldu. Hülâsa sille, tokat, dal- labilirsen, bul! — Hülâsa, kediyi böylece elden ka- çırdın, demek! — Evet; halbuki ben Üsküdar m: veznedarı Hakkıya, bir harem ağas götürmek üzere, bu kediyi verseydim eğer, 18,000 dolar elde birdi! Keşke onunla pazarlıkta uysal davransaydım! Reis İsmait Hakkı Tur, bu noktada kedici Ahmede, sözü o kadar uzalmama sını, kısa kesip neticeyi anlatmasını —a —a ee aaraaam GÖNÜL İŞLERİ' lede aile kadını namzedi olarak görüp görmediğinizi söylemiyorsunuz. Geçici bir münasebet ise üzerinde hiç dur - Mmiyalım, aksi halde size çekinme tav- #iye ederim. Erkekle tanışma arzu - sunda ilk adımı atan kadın, sevişme sahasında ilk kelimeyi söyliyen genç kız bir aile kurucusu olamaz. Bir zevk kadınıdır. Bir eğlence kadınıdır. Okuyucularıma Cevaplarım Bay (H. Demirere): Çocuk rüştünü isbat etmediği müd- detçe babasına tâbidir. Babasının izni Vâhik olmadıkça kanun yollarında hiç » bir şeyi yaptırtamaz. Bu kaide baba - Bının taktığı ismi, hele soy adını taşı - mak mecburiyetine de şamildir. Bizde aile reisi kadın değil erkektir. Binaen- aleyh bu yolda anne tarafından yapı- lacak bir teşebbüs fayda vermez. Ni - hayet kanuni yollarda takibat icrasına vesile teşkil eder. * Maçkada Bay N. G. ye: ana anlattığınız hikâyede bu ti ce, bu maalesef bir nakisedir. Erkeği azun boylu kadın yanında cesaretsiz bırakır, gülünç düşürür, bazan da a — Karar....... Reisş İsmail Hakkı Tur; ünlversite Hayvanat enstitüsünden bey ah, kaldı. Kedi |B 1 — Kısa boyluluk meselesine gelin- , ipatik gösterir. Fakat bana bahsetti - ğiniz ölçü fazla kısa değildir, nihayet orta boylu kadın yanında yer almıya pekâlâ müsaittir. Üzülmek için sebep göremiyorum. TEYZE HÂDİSELER KARŞISINDA Siyah gözlük Köprü üzerinde avaz avaz bağırıyor- " — 35 kuruşa bir tane. toza, dumana, üneşe karşı Bir genç erkek, bir genç kızın peşi sı- ra koşuyordu.. onları görünce gene ba - ğirdi: — Gözü dumanlının da işine yarıyor. * Hiç kimse yüzü kararsın istemez. Fa- kat herkes üste para verip bu mevsimde kara gözlükle gözünü karartıyor. * — Siyah gözlüğün en büyük faydası nedir? — Alacaklı insamı birdenbire tanıya- mayor. * Kışın: — Sevgilimle gözgöze geldik! Derlerdi. Yazın ise: — BSevgilimle gözlük gözlüğe geldik! Diyecekler. * Çocukken Karagöze âşiktım. Bir za - manlar kara gözlülere âşık olmuştum.. şimdi de kara gözlüklülere âşıkım! * — Dünyayı karanlık görüyorum. Diyenin sakın bir bedbin siyaset me- raklısı olduğuna hükmetmeyin, sadece kara gözlüklüdür. : * Hiç kimse göz hapsinde değil, ama şu iyah gözlükler çıklı çıkalı herkesin gö- zü gözlük hapsine girdi. * Acaba göz boyamak buna mı derler? Herkesin gözünde boyah gözlükler var. | İMSET 3sr o up şka kediler- eti haiz bu'unup bu- d N den farklı bir kıyı lunmadı Tarihi tetkikler : Amerika yolunda keşfedilmiş ada 1900 senesinde basılmış Türkler tarafında dalar var mı? biı;vı;ılun tetkiki neticesi ileri sürülen mütalâalar ve bunların değeri Yazan: İzmirden dikkate şayan bir mektup al- dık. Bu mektupta şunları okuduk: «Son Posta okuyucularından Bay Hur- şit isminde genç bir talebe, bana (Son Posta) ya gönderilmek üzere fransızca puleuluk meemualarının birinden kesti « ği Bir vesika verdi. San Posta, Amerika denizlerine akınlar yapan Türk gemici - lerinin seferlerile yakından alâkadar ol- duğu için bu vesikayı tetkik etmek fay - dalı olacaktır. Pulun üzerinde (Turks and Caicos İs- iands) ibaresi vardır. Bundan öğreniyo - ruz ki Amerikanın Küba adasının şar - kında Hayti adası şimalinde (Türk ve Kayık) adaları namile iki ada vardır. Bu iki adadan Türk udası tuz istihsalile meş- hurdur. Bu pul 1900 senesinde basılmış - ur. Çok muhtemeldir ki bu adaya böyle ismin verilmesi Türkler tarafından dilmiş olm:; an gelmiş olsun. |İÇünkü Amerikanın keşfinde Kristof Ko- İlambun yanında, zamanın en usta geml- cileri olan Türk gemicileri vardı. Gemiyi i']'..rk denizcileri idare etmişlerdi. | —Amerikanın bir çek sahil yerlerinde sık sık Türk isimlerine tesadüf edilmektedir. | Bu adaların bir çoklarının isimleri, Türk- ler tarafından keşfedildiği için olacak, türkçedir. (Onkaya, Binkaya) gibi... Atalarımızın Amerika — denizlerinde |yaptğı seferler hakkında — Amerikada | mevcut vesikalardan istifade edilmesi de mümkündür. Şüphesiz ki bu işi salâhi - İyet sahibi zevat takip etmek istiyecek - W("" * Türk denizcilik in çok parlak ol- ” duğu muhakkaktır. Atalarımız hattâ ayı devirdeki diğer milletlerin denizcilerin - “a. den daha küçük ve büyük dalgalara kar- ziran saat 13 buçuğa bırakıldı. Elekteik şirkeli hak mlasi dava taşka güne kelı Anadolu yakasında kullanılmak şar tile gümrük resminden — mual ola ak nesine müsaade edi zı mal i yaka - sında da kullanmaktan elektrik ş.rke- ti ileri gelenlerile memurlarından ba- zılarının duruşmasına, dün gümrükte- ki asliye 5 inci cezada devam a.un - muştur, Gümrükteki 9 uncu i ihdas olunan 5 inci asliye cezada, dün bu davaya ilk defa olarak bakı - ede, gümrük müfettişlerin - den Abdullah dinlenilmiştir. Müfettiş Abdullah, Nafia Vekâleti tarafından bu işin tahkiki maksadile teşkil edilen ko- imisyona menlüur edilerek, komısyonun | diğer Âzasile birlikte şirketin Silâhtar ağadaki fabrikasında yapılan tetkikat ve tahkikatı anlatmış, neticede ebu su- jretle mes'uliyet ve mesul olma'arı icap! edenler taayyün etti!» demiştir. Nafia hukuk müşaviri Tahirle Ema- nuolidis ve Salamon şahit olarak din- lenilmek üzere, — duruşmanın devamı, 18 haziran cuma günü sabahına kal - mıştır. Amerika'ı kaptan mah! emeye verildi Limanımıza gelip giden bir Ameri- kan vapurunda İsmail isimli bir işçi, Anbara düşmüş, ölmüş, bundan dolayı da vapurun üçüncü kaplanı Jan, dör- düncü sorgu hâkimliğince tevkif edü- Mmişti. 4 üncü sorgü hâkimi Celâl, tahkıka- tı bitirmiş, kaptan Janın, tedbirsizlik, dikkatsizlik ve nizama riayetsizlikle ö- lüme sebep olmaklan duruşmasının ya- pılmasına karar vermiştir. Kaptanın dosyası dördüncü cezaya gönderilmiş- tir. Atalarımızın yerli mahsulü, fakat ya- bancı şekerile yaptığı — reçel ve — şurup adetlerini Yurtdaş Sen yerli şekerile yapmakla yaşat. şı daha mukavemetsiz ve alçak bordalı gemi müşlerdir. Fakat Türk denizcilik tarihi yazık ki çok eksik bırakılnış, hemeti hemen yazıl- mamış gibidir. Barbaros Hayreddın Paşa kendi hayatını yazılı olarak bırakmıştır, fakat pek kısadır. Turgut Reis hakkında bizim tarihlerimizdeki malümat beş on yaprağı geçmez. Kemal Reis, Salih Reis gibi büyük deniz ejderleri hakkındaki bilgiler de © derecededir. | Geçen sene bizim bu eksiğimizi bütün « Pelâğatile anlatan Bbir vak'a karşısında kalmıştık. Sahaflarda gözümüze çarpan ve İâtince olarak iki yüz sene kadar önce 'bgnımış olan yedi sekiz yüz sahifelik bir İkitabın mevzuu Fatih Sultan Mehmet zamanında Türklerle Venedikliler zama- nında yapılan deniz harplerine attti. Bu mevzu üzerinde kendi membalarımızda- ki malümatın sekiz on sahifeden ibaret olabileceğini öğrendikten sonra yerli kaynakların eksikliği hakkında edindiği- , Mmiz fikir bizi daha çok sıkıyor. | Bunun için denizcilik tarihimize ait her yeni vesikayı büyük bir tehalükle karşılıyoruz. İzmirden yazılan bu mektubu da me- rak ve alâks ile okuduk. Şimdi bu mevzu üzerindeki araştırma- larımızla aldığımız neticeleri yazalım: Türk denizcileri 1560 senelerinde bü - tün Akdenize hâkim bulunuyorlardı. Fa- kat Atlak Okvyanusuna da çıkıyorlardı. Hele 1492 de Amerikanın keşfi üzerine bu memleketten İspanyaya altın akını başlayınca Türk korsanlarının bayrakları da onların volları üstünde- dalgalandı. İspanyol gemileri Cebelüttarık boğazının İdışarısındaki limanlara yanaşarak Türk korsanları tarafından yolları kesilmiş ©- lan Akdeniz limanlarına giremeyince Türkler de boğazdan dışarı çıkmışlardı. Turgut Reisin o tarihten daha evvel Os- manlı devletine darılarak Fas sultanının hizmetine girdiği ve Fas kıt'asının Atlas Okyanus kıyılarındaki limanlarını ha - teket noktası tuttuğu tarihlerimizde ya - zılıdır. Daha sonra koca Murat Reisin Kanar- ya adalarına yaptığı akın meşhurdur. Bu akın 1585 senesinde olmuştu ve Türk do- nanması bir sabah şafakla beraber Lan- zarut adasi karşısında bayraklarını dal - galandırmıştı. Murt Reis buruda şehre Nlerle, onlardan *aha büyük işler gör- | Turan Can | ae r <e K4 M 1900 şenvesinde basılan pul hücum etmiş, ele geçirmiş, valinin aile * sini ve üç yüz kadar yerliyi esir etmi; Vali ile şehrin ileri gelenleri gemilert gitmişler ve para ile esirleri kurtarmış * iardı. 1627 de Murat Reis adında bir Türk kaptanının kumandasındaki gemi İzlân” da adasında göründü. Bunlar bütün İr * lânda ve İskoçyayı dolaştıktan sonra Pmalin bu buzlu adasma kadar gitmişler İdi, Ondan bir ay kadar sonra İzlândayâ | Bir Türk gemisi daha gitmiş, oradan esif” ;ler almış, bir kaç gemiyi ele geçirmiş V€ | dönmüştü. İzlândaya yapılan Türk akını hakkılf” da gerek bu adada ve gerek Amerikadâ oldukça mufassal malümat vardır. İz * lândada hâlâ çocukları <Türk geliyor!? diye korkutmaktadırlar. Kurulalıdanberi © zamana kadar hiç bir kavgaya sahn€ jolmıyan, bu sessiz adada «Türklerin akif int> biricik tarihi hâdise olarak anlatık maktadır. Türklerin Amerikaya gittiklerine VE |hele orayı keşfettiklerine dair elimizde | henüz biç bir vesika yoktur. Bu işi kel melerin benzerliğine güvenerek hallet * mek ve hele hüküm vermek doğru ola * maz. İzmirden gönderilen pulu ve pulun | yanındaki izahatı tetkik ettik. (Turks V€ Caicos) adaları (Bakama) adaları ara * sında birer grup halindedirler. Bu ada" larda eskidenberi tuz çıkmaktadır ve bü” rada deniz sür'atle tebahhür ederek kef” di kendine tuz biriktiği için istih: |pek kolaydı. Pulun üstünde tuz yükle * Lmekte olan bir yelkenli geminin T | vardır. Müstakil bir hükümet teşkil et * (siklerini ve bu hükümetin teşkil tarihi” nirt 1848 olduğunu, pulun üstünde ve soP” daki rakamlardan anlıyoruz. (Turks) kelimesinin ingilizcede ilk mar nası (Türk) tür. (Caicos) nun ne manayâ geldiğini öğrenemedik. Bu kelimenin if” gilizce olmayıp ispanyolca olması dabâ müuhtemeldir. Türkçedeki (kayık) keli * mesile münasebeti varsa bu da şu suretl izah edilebilir: Denizciliğe dair tabirler dalma sür'atl€ bir milletin dilinden diğerine geçmiştif” Kayık kelimesini İspanyollar veya İngİ” | lizler de - nadiren bile olsa - ayni manadâ | kullanabilirler. Nitekim meselâ sipahi K&* | Emesi garpta çok kullanılıyor. Amerikay? | keşfeden İspanyolların da her adım ba ” şında bir burun, bir boğaz, bir ada veyö körfeze isim bulmak mecburiyeti kar * şısında akıllarına gelen her kelimeyi lanmaları tabildir. Yalnız Caicos keli * mesine güvenerek bu ismin oraya gidtl 'Türk denizcileri tarafından verildi iddia etmek eminim ki uygun olmaz- sasen Turks kelimesinin de bir tek mâr nası yoktur. Türk manasına iği ııN bir çeşit zambağa, başka bir nebata dÜ | Turks denilmektedir. Uzun saplı süpür * | geye de buna yakm bir ad verilmiştir. Bahse mevzu olan adada zambaklarif çok olması, ayni isimdeki nebatın yetif” Mesi, nihayet şekil itibarile uzun Sap” süpürgeye benzemesi bu ısmin verilm€ * sine sebep olabilir. Amerikanın keşfi hâdisı ferruatına kadar yazılmıştır. (Devamı 12 inci sayfada)