- M z Iplik yağmuru Üst kattan alt kattaki pencere pervazına düşen bir çile iplik üç delikanlıya bu hüdiseyi tekerrür etlirmek fikrini vermiş, çaldıkları iplikleri satıp namusları ile ( ! ) para kazanacaklarmış amma yakalanmışlar Mercanda Şerif paşa hanından muh- telif gecelerde külliyetli miktarda ip - lip çileleri aşırdıkları ve bunu sattır - dıkları iddtasile üç delikanlı, bu iplik- leri çalınmış mal olduğunu — bile bile sattığı iddiasile bir delikani:, yakala - narak, dün sabah polisce adliyeye ve - rilmişlerdir. Müddelumumllik de bun- Jarı Sultanahmet birinci — sulh cezaya göndermişti Hırsızlıkla ilgili görülenler, seyyar boyacı Haydarla tatlıcı Cemal, ki i Hulüsi Ergüneş ve koltukçu Raşit Al - çaydır. Hâkim Reşit; önce Haydarı sorguya çekti. O, cevap olarak şunları söy l — Ben, bir oda arıyordum. Cemal, egel, bizim handa oda var» dedi. Ber de bir gece gittim. Beni odasında mi « safir etti. Geç vakte kadar beraber o- turduk. Bir a Cemal, arka tarafı - mızdaki açık pencerey sterip «bak» dedi, «nah, şurada bir çile iplik duru - yor; üst kattan düşmüş olacak, her - halde!. — İplik çilesi, sonbaharda ağaç yap- rağı mı, ki rüzgârla dü — Ne bileyim? Öyle söyledi işte ve elini uzatarak çileyi çekti. Bu çileyi sabahleyin birisine gösterip satmak is- tedik. Alıcı bulduk. Sonra ipliğin düş- tüğü yeri görünce, baktık, ki orada da- ha başka iplik de dolu; bunlar: da alıp satmağa teşebbüs ettik. Tekrar da bir hayli aldık. Fakat, bana satış parasın - dan hisse düşmedi. Ben de, hal ve key- fiyeti, odabaşı Mehmetle Halide haber verdim! Cemal, sorgusunda kendisinin ha - n 12 numaralı odasında yatıp kalk - tığından bahsederek, metresinin kaçlı- ğını, kendisinin yalnız kaldığın:, Hay * darı yanına aldığını ve o gece yemek | yiyip bir müddet oturduktan sonra a- çık duran pencere pervazına üst kat « tan iplik düştüğünü, —Haydarın bunu satmak teklifinde bulunduğunu söyle- yip, sözlerine şu suretle devam etti: — Hulüsinin de iştirakile üçümüz, bu işi kabul ettik. Haydar, pencereden elini uzatarak, depodan daha bir mik- tar iplik çekip, bunları bohçaladı, pa- ketledi. Bundan kazandığımız para ile, ©o gece «İpek»e sinemasına gittik, üçü - müz 90 kuruşs bu suretle harcadık - tan sonra, paranın kalanile de bo! bol pasta yedik, eğlendik! Ertesi gün, Haydar, gene iplik te - min etti. Bunları sattırmak üzere Ra - şide götürdük. Sermaye toplayacak, yazın tuğla harmanlarında büfe ku - rup namusumuzla para kazanacaktık; kısmet olmadı; hepimiz yakalandık! Bu sırada Cemal, odasının metresi “CÖNÜL İŞLERİ! Okuyucularıma Cevaplarım <Turgutlu» dan A. S. imzasile mek- tup yazan bir okuyucum diyor ki: «İki kızla tanışıyorum. Bunlardan birisi ile münasebetimiz hemen hemen aleniyete çıkmış gibidir. İkincist ile ta- nışmaklığım ise göz - tanışıklığından ibaret. Fakat hissediyorum ki kendi - sini seviyorum, o da bana karşı ayni his ile mütehassistir. Birincisi ise bıç Bgözümde yok.> * Bu okuyucum etabil bir kanun> ile karşılaşmıştır: Erkek iltifat gördüğü kadından kaçar, yüz bulamadığına yaklaşır. Meselenin aşk ile münase - betine gelince, hiç göremiyorum: Göz dimağ ile birleşmeyince münhasıran Asaba tesir eder. Kalbe değil. * Bay <T. H. $» €: Bir erkeğe 5 çocuk veren kadın, ne tarafından soyulduğunu — kaydedince, hâkim, Cemalin «hem soyup, hem de soyulduğuna» işaret etli; o da «evet, öyle!'» dedi, Hulüsi, «pencereye iplik çilesi düş- mesi» ni anlatışla söze başlıyarak, ken ide yalnız birinci partide düğünü, daha fazla iştiraki olmadığını ortaya attı. Raşit, bilâkis onun da ötekilerle hep beraber geldiğini, kendisinin bu ma| - ların çalınmış mal olduğunu — bilerek satılmasına vasıtalık — ettiğini, ancak ti son derecede na - dim olduğunu ilâve etti. Hâkim Reşit; 4 delikanlıdan Hay - dar, Cemal ve Hulüsiyi, mevcut delil- lene ve suçun mahiyetine nazaran, ce- za duruşmaları usulü kanununun 125- nci maddesine göre tevkif etti, Raşi - din de efilhal tevkifine mahal olma - dığına» karar verdi. Tahkikat devam edecek, şebeke ha- linde çalışan delikanlıların hangi ge- celerde ve topyekün ne miktar — iplik çilesi aşırdıklarının kesenkes belirtil - mesi için uğraşılacaktır. Bulgar sefiri Sofyaya gitti Bulgaristanın Ankara elçisi B. To » dor Hristof da, bazı meseleler hakkıns da hükümetile temasda bulunmak üze- re, dün akşamki ekspresle Sofyaya git- miştir. B. Hristof, Bulgar Başvekili B. Kö- seivanofun Ankarayı ziyaret edeceğine dalr henüz kat'i bir iş'ar olmadığını, |maamafih böyle bir ziyaretin yapılma- İsın) temenni ettiğini söylemiştir. olursa olsun kırılmaz bir zincirle ko - casına bağlıdır. Hareketlerini imkân nisbetinde tadil etmiye çalışacak, ta- dil edemediğiniz kısımları da hoş gö- receksiniz. Size tavsiyem: Karınızı ve çocukla « rınızı alarak muvakkaten müstakil bir eve çıkınız. Kardeşiniz annenize bak- mıya kâfidir. Fakat bu muvakkat ay- rılıkta dargınlık damgası bulunma - ması şarttır. * «Beyazıt» ta <A. B.» ye: Her şeyden evvel kendinizi dokto- ra muayene ettiriniz, ciğerlerinize Töntgen ile baktırınız, hastalık kalmış mı, evlenmenize müsaade edilebilir mi, edilemez mi? Edildiği taktirde da- hi yaşamanız muntazam hayat geçir- menizle mümkündür. Yani metres ha- yatı sizin için bir ateştir, demek iste- TEYZE HÂDİSELER KARŞISINDA Bizim sokağa kaldırım yapılacak Kadınlara musallat olan dişi canavar —Gazete yazıyor, gazete yazıyor.| Fasta yakalanan eski fahişe, fuhşa sevkedemediği kadınları öldürüp parçalıyormuş, vaktile Fransızlara büyük hizmetler gördüğü için hâdise alâka uyandırdı Sevincinden zıp zıp zıplayordu. Sordum: — Gazete ne yazıyor? — Bizim sokağa kaldırım yapılacak! — Göster bakayım şu yazıyı, — İşte bak, oku! Okudum: tir.e O sevincinden gülerken ben de onun sevincine kahkahayla güldüm. — Benim bildiğim, dedim, sen Bey- oğlu caddesinde iL Cihangirin taş- sız, kaldırımcı yüzü görmeyen bir so- kağında oturuyorsun.. — Evet, bunu sen biliyorsun da ben ;|bilmiyor muyum? — Peki öyledir de Beyoğlu caddesi- nin asfalt olacağı bavadisini nası: olu- yor da? «Bizim sokağa kaldırım yapı- lacak» diye tefsir ediyorsun? * * ür değil. Bir. hakikati anlatıyorum. Şimdi Beyoğlu caddesin- de nasıl taşlar var? — Paket taşları. — Beyoğlu caddesi asfalt olunca bu paket taşları çıkarılacak deği! mi? — Bvetl, — Bu taşlar ne olacak? Arnavut — kaldırımlı. - sokaklardan birine götürülecek. İrili ufaklı taşlar sökülüp bunlar, onların yerine döşene- cek. — Olabilir. — © sokaktan çıkan irili ufaklı taş- lar da bizim toprak sokağa döşenecek. Anlamıştım. Çok zaman evvel gaze- telerin birinde çıkan bir karikatürü ha- tırladım. Çocuk sevinçle zıp zıp zıplayordu. Arkadaşı soruyordu: — Neye seviniyorsun? — Babam kendine bir pantolon aldı. — Bundan sana ne? — Sana ne olur mu? babamın eski pantolonu da bozulup bana yapılacak.. Bu kaldırım hikâyesile - pantolon Kârikatürü birbirlefine ne kâdar beh - ziyorlardı! Y aA Be yi — A BARSRR. | KadınKodeti, ——L- —— Beyaz krepten akşam elbisesi « Beyoğlu caddesi asfalı yapılacak- bahsetmektedirler Fransız gazetele- ri, Hasene isimli Faslı bir dişı cana - vardan uzun uzün Gazetelerin bah - settikleri kadın, ca « zibesile hayli zaman ortalığı kasıp kavu « ran, dansöz, serbest bir hayat yaşayan bir kadındır, şimdi Fasta bir kadını par ça parça — kesmek, dört'genç kızla bir erkek çocuğu hadım etmek ve işkencele- re maruz birakmak suügile mahkemeye sevkedilmiş bulun - maktadır. Hasenenin suçla. rı hakkında şu iza - hat verilmektedir: Geçen senenin eylül ayında bazı ço- cuklar bir akşam üstü hâli bir arsada oynuyorlar, Bu arsanın biraz ötesinde de Hasenenin evi var, Bir incir ağacının dibinde bir sepet görüyorlar ve sepetin içinde gözlerine kesik bir el Sepetin otlarını karıştırınca, liyme liyme olmuş bir ka- dın cesedile karşılaşıyorlar. Tabii ortalık karışıyor, çocuklar kı- yameti koparıyorlar. Yapılan tahkikat neticesinde Hasenenin bu cinayeti Meh met Ali isminde birisile — müştereken yaptığı anlaşılıyor. Mehmet Ali hâdi - seyi itiraf ediyor: — Kadını eve getirdik. Hasene * onu fuhşa sürüklemek istedi.. Kadın razı olmadı, hattâ serkeşlik de etti. Hasene serkeşliğe hiç tahammül edemezdi. O- nun bu büyük kusurunu bu yolda ce- zalandırdı.» Polis tahkikat yapmak için evi gez- diği zaman daha garip bir vak'a ile kar şılamıştır. Hasene dört tane kızı, bir odaya kapatmış, onları — kısırlaştırmış, Aç, susuz, sefil, bırakarak işkence al - tında bir kadit haline sokmuştur . Bu câniyane işkenceleri yapan ka - dinin kim olduğu Fasta cereyan eden muhakeme esnasında safha safha an - laşılmıştır. Biz de Fransız gazetelerin- den naklen anlatalım: 1901 senesinde Cezaiz sokaklarında ©on bir yaşında, kıvrak, fakat, ikliım do- layısile çabuk inkişaf etmiş esmer bir kız, serseri serseri dolaşarak gelip ge- Çenin nazarı dikkatini celbediyor. Ne Beceden, ne erkekten — hiç bir şeyden korkmuyor. Bu kız bülüğa erer ermez evlenerek genç kızlığa veda ediyor . Sokaklarda — gezen serseri, e - vine kapanıp uslu bir hayat yaşaya - mazdı. Ona macera lâzımdı. Güze! Fran sız delikanlıları asker olardk, o tarafla- ra gelmişlerdi. Evini terketti. Sokağa, Bene eski hayatına döndü. O aralık is- tikbal endişesini düşünmüyordu, mace raya kavuşmuştu. ğ Colomb Behar'da dansözlüğe başla- ı Jİşvesini hiç esirgemeden Lyanteyin askerlerine dağıtıyordu. Onlarla bera- ber yaşıyor, memleketlerinden çok u- zakta kalan müstemleke askerlerinin hayatlarını tahammül edilir bir hale sokuyordu. Şimdi 1911 deyiz. Fasta vak'alar birbirlerini takip ediyor. Geçenlerde Fransada öln Molla Ha- ll_din istipdadı kabilelerin isyanını mu- cip oluyor, Molla Hafit, Fransadan yar dım istiyor. Fransa da kaymakam Moy nler'i Fasa gönderiyor, Hasene bunların da arasına sokulu- yor, o artık el üzerinde gezen bir ka - ş - dındır, zekidir, muhteristir, bir çok za Beyaz kalın (krep) ten yapılmış olan|bitleri tanıyor, anların hariminde ya- bu ak$am elbisesinin üzerinden kadife|şıyor. bir manto pek iyi gider. Biçimi sade ve| — Hasene bir dans evi açıyor, genç kız güzeldir. Etek önde belden yukarıya doğ-İları ve zabitleri topluyor, Berberi kız- Fu sivri bir şekilde çıkıyor, arkada bir|lar orada kendilerine birer zabit arı - ,gentür şeklini ahıyor. Göğsün dekoltesi-| yorlar. 'nin bittiği yere bir demet çiçek konul-| — Hasene bir gün bohçasını kızlardan jmuştur. Ve altına bir (rever) geçirilmiş-|hirine taşıtarak hamama giderken her tir. Arka eteğin ortası (pli) lidir, X — y ği a Dü BÜi ö N D d eee n İ b SDK Cd gel eai lll e el S Facialara sahne olan evler tırdığı ihtiyar dilenci yanına sokulu * yor: — Sen bana çok iyilik ettin, ben d€ sana mukabele edeceğim diyor. Senin dostların var, onları bu akşam evine dâ vet et, bu akşam bir felâket olacak. Of ları ancak sen muhafaza edebilirsin! — Ne olacak? — Yalnız onu — söylüyemem, fakât i sen benim dediğimi yap, sözümü din * lel.. Hasene derhal uşağını yolluyor V8 yüzbaşı Garnler'i çağırtıyor. Garnler bir müddet sonra - geliyüle telâşla soruyo! -- Beni niçin istettin Hasene? Hasene” heyecan içindedir, ttreyt' rek: gi Git diyor; hemen sevdiğin, acıdı” © ğan arkadaşlarını al buraya bana getifr onları bu gece bir tehlikeden muhafa* za etmok Jâzım. Tabif bunun üzerine Garnler arkâ* daşlarını slarak Hasenenin evine geli” . İçki sofrasının başında otururlarke akşam saat ona doğru şehrin arka tâ* rafından bir gürültü kopuüyor. Hasene derhal yerinden hizmetçisine sesleniyor: — Ayşe pancorları kapat!. Şehir yanıyor!. Alevler; semalarâ yükseliyol Evin etrafında sesler artıyor, kapt * nın önünde toplanan halk demir kapı * yı zorluyor. Hasene üç tabancasından yor, kapının öni dyor, eee Çekilin, kapıyı açacağım, — fakâf haksız yere tecavüz etmişseniz, kurşü” nu patlatacağım! diyor. Z Kalabalığın arasından bir ses yük * seliyor: — Hasene!. Fransızları evinde ladın seni de yakarı Ve bir adam ileri Hasene, bu andaki gibi 1 man güzel olmamıştı. Yüzünün bütüN vahşi güzelliğile, tabancasını ateş dü yor, iri bir âdam ayaklarının dibine şüyor. Hasene haykırıyor: t — Fransızlar benim dostlarımdif! girmek isterseniz, evvelâ benim n.ıli' çiğneyeceksiniz diyor, onlar benim # safirlerimdir, benim ekmeğimi ve tü zumu yemişlerdir. Eğer misafirpe! ll liğiniz müsaade ederse girin ve N ekmeği yiyen, Arabın misafiri OP”W Jarı öldürün. Bu yapacağınız şeyi * gün size Allah sorar, misafire nulaaz. 5 Kapının önünde biriken binlerce '”' san taş kesiliyor. Tehditler duruyof havaya kalkan yumruklar — iniyof: kalabalık yavaş ' avaş dağılıyor. İşte dişi canavarın mazisi budur.. Yangın başlangıcı Kadıköyünde Kuşdilinde Te'd“: caddesinde Hanifenin 130 numarali gö winin üst katından evvelki gün Y"_'d.ı çıkmış, yayılıp genişlemesine mf’)d g* verilmeden itfaiye tarafından sÖNC faırlıyof» birini ali* zaman acıyıp eline bir kaç kuruş sıkış-Tülmüştür. KETEREEEARĞE — AT U Fransız zabitleri arasındâ — sakr | (