30 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

30 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İplik y ağmuru Üst kattan alt kattaki penc ere pervazına düşen bir çile iplik üç delikanlıya bu hâdiseyi tekerrür ettirmek fikrini vermiş, çaldıkları iplikleri satıp namusları ile ( ! ) para kazanacaklarmış a Merctanda Şerif paşa hanından muh- telif gecelerde külliyetli miktarda ip - lip çileleri aşırdıkları ve bunu sattır - dıkları iddiasile üç delikanlı, bu iplik- leri çalınmış mal olduğunu — bile bile sattığı iddiasile bir delikani:, yakala - narak, dün sabah polisce adliyeye ve - rilmişlerdir. Müddeiumumilik de bun- ları Sultanahmet birinci sulh cezaya göndermiştir. Hırsızlıkla ilgili görülenler, seyyar boyacı Haydarla tatlıcı Cemal, küfeci Hulüsi Ergüneş ve koltukçu Raşit Al - çaydır. Hâkim Reşit; önce Haydarı sorguya çekti. O, cevap olarak şunları söyledi: — Ben, bir oda arıyordum. Cemal, «gel, bizim handa oda var» dedi. Ber de bir gece gittim. Beni odasında mi - safir etti. Geç vakte kadar beraber o- turduk. Bir aralık Cemal, arka tarafı - mızdaki açık pencereyi gösterip «bak» dedi, «nah, şurada bir çile iplik duru - yor; üst kattan düşmüş olacak, her - halde!» — İplik çilesi, sonbaharda ağaç yap- rağı mı, ki rüzgârla düşsün?! — Ne bileyim? Öyle söyledi işte ve elini uzatarak çileyi çekti. Bu çileyi sabahleyin birisine gösterip satmak is- tedik. Alıcı bulduk. Sonra ipliğin düş- tüğü yeri görünce, baktık, ki orada da- ha başka iplik de dolu; bunlar: da alıp satmağa teşebbüs ettik. Tekrar da bir hayli aldık. Fakat, bana satış parasın - dan hisse düşmedi. Ben de, hal ve key- fiyeti, odabaşı Mehmetle Halide haber verdim! Cemal, sorgusunda kendisinin ha - nın 12 numaralı odasında yatıp kalk - tığından bahsederek, metresinin kaçtı-. ğını, kendisinin yalnız kaldığın., Hay - darı yanına aldığını ve o gece yemek yiyip bir müddet oturduktan sonra a- çık duran pencere pervazına üst kat - tan iplik düştüğünü, — Haydarın bunu satmak teklifinde bulunduğunu söyle- yip, sözlerine şu suretle devam etti: — Hulüsinin de iştirakile üçümüz, bu işi kabul ettik. Haydar, pencereden elini uzatarak, depodan daha bir mik- tar iplik çekip, bunları bohçaladı, pa- ketledi. Bundan kazandığımız para ile, o gece «İpek» sinemasına gittik, üçü - müz 90 kuruşa bu süretle harcadık - tan sonra, paranın kalanile de bol bol pasta yedik, eğlendik! Ertesi gün, Haydar, gene iplik te - min etti. Bunları sattırmak üzere Ra - toplayacak, yazın tuğla harmanlarında büfe ku - rup namusumuzla para kazanacaktık; şide götürdük. Sermaye kısmet olmadı; hepimiz yakalandık! Bü sırada Cemal, odasının metresi mma yakalanmışlar tarafından soyulduğunu — kaydedince, hâkim, Cemalin «hem soyup, hem de soyulduğuna» işaret etti; o da «evet, öyle!ı dedi. Hulüsi, «pencereye iplik çilesi düş- mesi» ni anlatışla söze başlıyarak, ken disinin Raşide yalnız birinci partide iplik götürdüğünü, daha fazla iştiraki |olmadığını ortaya attı. Raşit, bilâkis onun da ötekilerle hep beraber geldiğini, kendisinin bu mal - ların çalınmış mal olduğunu bilerek satılmasına vasıtalık — ettiğini, ancak «bu cahilliğinden» son derecede na - dim olduğunu ilâve etti. Hâkim Reşit; 4 delikanlıdan Hay - dar, Cemal ve Hulüsiyi, mevcut delil- lere ve suçun mahiyetine nazaran, ce- za duruşmaları usulü kanununun 125- nci maddesine göre tevkif etti. Raşi - din de «filhal tevkifine mahal olma - dığına» karar: verdi, Tahkikat devam edecek, şebeke ha- linde çalışan delikanlıların hangi ge- celerde ve topyekün ne miktar iplik çilesi aşırdıklarının kesenkes belirtil - mesi için uğraşılacaktır, Bulgar sefiri Sofyaya gitti Bulgaristanın Ankara elçisi B. To - dor Hristof da, bazı meseleler hakkıns da hükümetile temasda bulunmak üze- re, dün akşamki ekspresle Sofyaya git- miştir. B. Hristof, Bulgar Başvekili B. Kö- (seivanofun Ankarayı ziyaret edeceğine dair henüz kat'i bir iş'ar olmadığını, maamafih böyle bir ziyaretin yapılma- sını temenni ettiğini söylemiştir. ÖNÜL İŞLERİ! Okuyucularıma Cevaplarım «Turgutlu» dan A, S. imzasile mek- tup yazan bir okuyucum diyor ki: «İki kızla tanışıyorum. Bunlardan birisi ile münasebetimiz hemen hemen aleniyete çıkmış gibidir. İkincisi ile ta- nışmaklığım ise göz tanışıklığından ibaret. Fakat hissediyorum ki kendi - sini seviyorum, o da bana karşı ayni his ile mütehassistir. Birincisi ise hıç gözümde yok.> * Bu okuyucum «tabit bir kanun» ile karşılaşmıştır: Erkek iltifat gördüğü kadından kaçar, yüz bulamadığına yaklaşır. Meselenin aşk ile münase - betine gelince, hiç göremiyorum: Göz dimağ ile birleşmeyince münhasıran âsaba tesir eder. Kalbe değil. * Bay «T. H. 5.» e: Bir erkeğe 5 çocuk veren kadın, ne — receksiniz. olursa olsun kırılmaz bir ziuncirle ko - casına bağlıdır. Hareketlerini imkân nisbetinde tadil etmiye çalışacak, ta- dil edemediğiniz kısımları da hoş gö- Size tavsiyem: Karınızı ve çocukla - rınızı alarak muvakkaten müstakil bir eve çıkınız, Kardeşiniz annenize bak- mıya kâfidir. Fakat bu muvakkat ay- rılıkta dargınlık damgası bulunma - ması Şarttır. * «Beyazıt» ta «A. B.> ye: Her şeyden evvel kendinizi dokto- ra muayene ettiriniz, ciğerlerinize röntgen ile baktırınız, hastalık kalmış mı, evlenmenize müsaade edilebilir mi, edilemez mi? Edildiği taktirde da- hi yaşamanız muntazam hayat geçir- menizle mümkündür. Yani metres ha- yatı sizin için bir ateştir, demek iste- rim. TEYZE T OSON-PUOŞSTA - HÂDİSELER KARSŞISINDA Bizim sokağa kaldırım yapılacak — Gazete yazıyor, gazete yazıyor.. Sevincinden zıp zıp zıplayordu. Sardum: — Gazele ne yazıyor? — Bizim sokağa kaldırım yapılacak! — Göster bakayım şu yazıyı. — İşte bak, oku! Okudum: « Beyoğlu caddesi asfalı yapılacak- tır.» O sevincinden gülerken ben de onun sevincine kahkahayla güldünm.. — Benim bildiğim, dedim, sen Bey- oğlu caddesinde değil. Cihangirin taş- sız, kaldıriımcı yüzü görmeyen bir so- kağında oturuyorsun.. — Evet, bunu sen biliyorsun da ben -| bilmiyor muyum? — Peki öyledir de Beyoğlu caddesi- nin asfalt olacağı havadisini nasıı olu- yor da? «Bizim sokağa kaldırım yapı- lactak» diye tefsir ediyorsun? * * — Bu bir tefsir değil. Bir. hakikati anlatıyorum. Şimdi Beyoğlu caddesin- de nasıl taşlar var? — Paket taşları. pâket taşları çıkarılacak deği! mi? — Evet!. — Bu taşlar ne olacak? Arnavut - kaldırımlı. — sokaklardan birine götürülecek. İrili ufaklı taşlar sökülüp bunlar, onların yerine döşene- cek. — Olabilir. — O sokaktan çıkan irili ufaklı taş- lar da bizim toprak sokağa döşenecek. Anlamıştım. Çok zaman evvel gaze- telerin birinde çıkan bir karikatürü ha- tırladım. Çocuk sevinçle zıp zıp zıplayordu, Arkadaşı soruyordu: — Neye sevihiyorsun? — Babam kendine bir pantolon aldı, — Bundan sana ne? — Sana ne olur mu? babamın eski pantolonu da bozulup bana yapılacak.. - Bu kaldırım hikâyesile - pantolon karikatürü birbirlerine ne kadar ben - ziyorlardı! Kadmköketi Beyaz krepten akşam — elbisesi ——— —— ———CjTjTCTjTOTTjT Beyaz kalın (krep) ten yapılmış olan bu ak$am elbisesinin üzerinden kadife bir manto pek iyi gider. Biçimi sade ve güzeldir. Etek önde belden yukarıya doğ- ru sivri bir şekilde çıkıyor, arkada bir sentür şeklini alıyor. Göğsün dekoltesi- nin bittiği yere bir demet çiçek konul- muştur. Ve altına bir (rever) geçirilmiş- ktir. Arka eteğin ortası (pli) lidir, — Beyoğlu caddesi asfalt olunca bu| TF T —— E a Kadınlara müsallat olan - dişi canavar Fasta yakalanan eski fahişe, fuhşa sevkedemediği kadınları öldürüp parçalıyormuş, vaktile Fransızlara büyük hizmetler gördüğü için hâdise alâka uyandırdı Fransız gazetele- ri, Hasene isimli Faslı bir dişi cana - vardan uzun uzun bahsetmektedirler, Gazetelerin bah - settikleri kadın, ca « zibesile hayli zaman ortalığı kasıp kavu - ran, dansöz, serbest bir hayat — yaşayan bir kadındır, şimdi Fasta bir kadını par ça parça — kesmek, dört'genç kızla bir erkek çocuğu hadım etmek ve işkencele- re maruz bırakmak suçgile mahkemeye sevkedilmiş bulun « maktadır. Hasenenin suçla- rı hakkında şu iza - hat verilmektedir: Geçen senenin eylül ayında bazı ço- cuklar bir akşam üstü hâli bir arsada oynuyorlar. Bu arsanın biraz ötesinde de Hasenenin evi var. Bir incir ağacının dibinde bir sepet görüyorlar ve sepetin içinde gözlerine kesik bir el ilişiyor. —Sepetin otlarını karıştırınca, liyme liyme olmuş bir ka- dın cesedile karşılaşıyorlar. Tabii ortalık karışıyor, çocuklar kı- yameti koparıyorlar. Yapılan tahkikat neticesinde Hasenenin bu cinayeti Meh met Âli isminde birisile — müştereken yaptığı anlaşılıyor. Mehmet Ali hâdi - seyi itiraf ediyor: — Kadını eve getirdik. Hasene * onu fuhşa sürüklemek istedi.. Kadın razı olmadı, hattâ serkeşlik de etti. Hasene serkeşliğe hiç tahammül edemezdi. O- nun bu büyük kusurunu bu yolda ce- zalandırdı.» Polis tahkikat yapmak için evi gez- diği zaman daha garip bir vak'a ile kar şılamıştır. Hasene dört tane kızı, bir odaya kapatmış, onları kısırlaştırmış, aç, susuz, sefil, bırakarak işkence al - tında bir kadit haline sokmuştur . Bu câniyane işkenceleri yapan ka - diının kim olduğu Fasta cereyan eden muhakeme esnasında safha safha an - |laşılmıştır. Biz de Fransız gazetelerin- den naklen anlatalım: 1901 senesinde Cezai: sokaklarında |on bir yaşında, kıvtak, fakat, iklim do- layısile çabuk inkişaf etmiş esmer bir kız, serseri serseri dolaşarak gelip ge- çenin nazarı dikkatini celbediyor. Ne geceden, ne erkekten — hiç bir şeyden korkmuyor. Bu kız bülüğa erer ermez evlenerek genç kızlığa veda ediyor . Sokaklarda — gezen serseri, e - vine kapanıp uslu bir hayat yaşaya - mazdı. Ona macera lâzımdı. Güze! Fran sız delikanlıları asker olarak, o tarafla- ra gelmişlerdi. Evini terketti. Sokağa, Sene eski hayatına döndü. O aralık is- tikbal endişesini düşünmüyordu, mace raya kavuşmuştu. F Colomb Behar'da dansözlüğe başla- 1 İşvesini hiç esirgemeden Lyanteyin askerlerine dağıtıyordu. Onlarla bera- ber yaşıyor, memleketlerinden çok u- zakta kalan müstemleke askerlerinin hayatlarını tahammül edilir bir hale sokuyordu, Şimdi 1911 deyiz. birbirlerini takip ediyor. Geçenlerde Fransada öln Molla Ha- fidin istipdadı kabilelerin isyanını mu- cip oluyor, Molla Hafit, Fransadan yar dım istiyor. Fransa da kaymakam Moy Fasta vak'alar |nier'i Fasa gönderiyor, Hasene bunların da arasına sokulu- yor, o artık el üzerinde gezen bir ka - dındır, zekidir, muhteristir, bir çok za bitleri tanıyor, onların hariminde ya- şıyor. Hasene bir dans evi açıyor, genç kız ları ve zabitleri topluyor, Berberi kız- lar orada kendilerine birer zabit arı - yorlar, Hasene bir gün bohçasını kızlardan birine taşıtarak hamama giderken her zaman acıyıp eline bir kaç kuruş sıkış- Facialara sahne olan evler tırdığı ihtiyar dilenci yanına sokulu * yor: — Sen bana çok iyilik ettin, ben da sana mukabele edeceğim diyor. | Senin Fransız zabitleri arasınd dostların var, onları bu akşam evine da vet et, bu akşam bir felâket olacak. ON ları ancak sen muhafaza edebilirsin! — Ne olacak? — Yalnız onu sen benim dediğimi yap, sözümü din * le!.. — Hasene derhal uşağını yolluyor V& yüzbaşı Garnier'i çağırtıyor. Garnier bir müddet sonra geliyols — telâşla soruyor: —- Beni niçin istettin Hasene? Hasene' heyecan' içindedir, titreyt” rek: — Git 'diyor,“hemlen sevdiğin, acıdı" 8 ğin arkadaşlarını al buraya bana getir, onları bu gece bir tehlikeden muhafa* za etmek lâzım. Tabit bunun üzerine Garnier arkâ* daşlarını alarak Hasenenin evine geli" yor. â İçki sofrasının başında otururlarkef akşam saat ona doğru şehrin arka tâ* rafından bir gürültü kopuyor. Hasene derhal yerinden fırlıyo1: hizmetçisine sesleniyor: — Ayşe pancorları kapat!... Şehir yanıyor!.. Alevler, semalarâ yükseliyor... Evin etrafında sesler artıyor, kap! * nin önünde toplanan halk demir kapl * yı zorluyor. | Hasene üç tabancasından birini alı* yor, kapının önüne iniyor, — Çekilin, kapıyı açacağım, ftakat haksız yere tecavüz etmişseniz, kurşü” nu patlatacağım! diyor. e- Kalabalığın arasından biy ses yuk seliyor: R — Hasen&e!.. Fransızları evinde sak ladın seni de yakarız. Ve bir adam ileri yürüyor. ü Hasene, bu andaki gibi hıç bîr__zğ man güzel olmamıştı. Yüzünün bütü” vahşi güzelliğile, tabancasını atğş edü yor, iri bir adam ayaklarının dibine şüyor. Hasene haykırıyor; ğ — Fransızlar benim dostlarımdifı girmek isterseniz, evyelâ benim n_âaş' PE çiğneyeceksiniz diyor, onlay benim rnll safirlerimdir, benim ekmeğimi ve tü zumu yemişlerdir. Eğer misafirpe y liğiniz müsaade ederse girin ve ALSE ekmeği yiyen, Arabm misafiri Oî_an,ı'_ ları öldürün. Bu yapacağınız şey! * , gün size Allah sorar, misafire do nuliaaz. ; Kapının önünde biriken binlerce vi san taş kesiliyor. Tehditler C_lul'uy havaya kalkan yumruklar iniyol» kalabalık yavaş y Avaş dağılı;ror. k İşte dişi canavarın mazisi budUl . Yangın başlangıcı yE Kadıköyünde Kuşdilinde — Tele”| caddesinde Hanifenin 130 numarali vinin üst katından evvelki gün yandalî çıkmış, yayılıp genişlemesine H_î_eîâü , verilmeden itfaiye tarafından sönl $ rülmüştür. eli e — Gi söyliyemem, fakat , SBEFE, L < Ö FESELEEELEĞE S EFREF.EE F ELEEEK

Bu sayıdan diğer sayfalar: