29 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milli küme maçları Millf küme maçları vesilesile An - Tagücü ve Gençlerbirliği ile iki maç Yapacak olan Galatasaray takımı bu - &ün birinci maçını Ankara stadında ya Pacaktır. Milli küme maçlarında en az oyun Yaptığı halde aşağı yukarı €n iyi vazi- Yette bulunan Galatasaray bugün bü - tün nazarları haklı olarak üzerine çek Mektedir. r büyük sarsıntılar geçirdiğini mem- kette bilmeyen yoktur. Buna muka- “Dİl hergün, her dakika bir sille yiyen alatasaraya da hemen hemeni hiç el 5 satan olmamıştır, : 6 İşte kendi yağile halli hâmur olan T, gene vur, tekrar vur, fakat sert Vur> diyen İngiliz nazırı gibi vurul « Muş, fakat Galatasaray bir fikir, bir ga Ye Uğrunda çalışa çalışa bugünkü par- vaziyetile eski kuvvet ve kudretini tisap etmiştir. * Galatasarayın genç kadrosu — uzun İf tecrübe sahibi olmadan iyi futbol y hamağa başladı. Bu falihayırdır. Mil üme maçları içinde Galatasaray Gü heşle, Fenerbahçe ile, Beşiktaşla bera- berf_! kaldı. n Üç berabere maç içinde yenilebile - €k vaziyetler geçirdiği gibi yenebile - Sek anları da futbolun cilvesi olarak üybeden Galatasaray İzmirde hiç bir kıma nasip olmıyan dereceleri almış, Seçen hafta İstanbula gelen Üçok ta - ıUffnım da güzel bir oyunla mağlüp et - Miştir. Bugüne kadar yaptığı alti oyuna gö«“ * hakikaten calibi dikka! bir vaziyet- bulunan Galatasaray bugün ve ya- Ln; Yapacağı oyunlarla alacağı netice- la © göre Milli kümede bir çok takım- Tın da yerini hemen hemen göster - “Miş olacaktır. — “Ankara takımlarına gelince: Güç muşbesna Gençlerbirliği oldukça iyi Vaziyette gidiyordu. Kendi sahalarından dışarı çıkınca Galatasarayın son senelerde ne ka- &latasaraya bir vakitler «düşüyor mu? | Galatasaray Ankarada çarpışırken İstanbulda, Fenerle Güneş haftanın en mühim maçını yapacaklar Galatasaray takımı oldukça sarsıntı geçiren Ankara takım- ları bugün ve yarın son maçlarını Ân- karada yaptıktan sonra geri kalan o - yunlar için İstanbula geleceklerdir. Ankaranın iki takımı hakkında uzun boylu bir kanaatimiz yoktur. Güneş ta- kımının kolaylıkla elda ettiği derece - ler Ankarada hayli kilükali mucip ol- makla beraber bu neticeleri o gün ol- duğu gibi bu gün de biraz tabii gör - mek lâzımdır . İstanbul futbolünün kaybettiği eski oyuncular dolayısile gerilemiş olması, her tarafta bir müsavar vücuda getir- diği içindir ki bazı takımlarımızın ÂAn- kara ve İzmirde fena neticeler alması haklı olarak bir takım endişeleri orta - ya 'attı. : Milli küme takımlarının bugüne ka- dar Ankarada tereyan eden oyünları « na şöyle bir bakacak olursak, Fener - bahçe Ankaradan galip döndü. Beşiktaş da bir defa mağlübiyete uğ- radı. Güneş altı puvanla İstanbula döner- ken, takımlardan birine de bolca gol attı, İstanbul takımları Ankarada kazan- dıkları galibiyeti, İstanbulda daha ko- lay elde ediyorlar, Galatasarayın yapacağı iki oyun bu kanaatlerimizi daha ziyade takviye et- miş olacaktır. Bizde oyuncü kendi bildiği, aklının lerdiği gibi oynar. Atletizm yapmamış, saniyenin kiymetini, eforun ne olduğu- nuü bilmeyen futbolcu, kendini dünya- nın en büyük oyuncusu diye tanıdığı i- çin onuün kanaatini değiştirmek imkâ- ni yoktur. Sürpriz ismini verdiğimiz gayri ta- bii neticeler gelişi güzel efordan doğ - duğu için hiç bir idareci kendi takımı- na hakkile itimad edemez . Ankaradan gelecek telefon haberle- ri gayri tabil eforların neticesi olabilir amma normal haberler beklediğimizi gizlememek de İâzımdır!... ÜNi dün şehrimize gelmiştir, Bülgar takımı ilk maçı bugün Pera Bulgar IakEİıîimize geldi SON POSTA Konuşma : Alaturka Nurullah Ataç Abdülhak Hâmid'in ölümünden üç beş gün sonra, biraz hayatından ve sanatin - den bahsedip eserlerinden de birkaç par- çayı ihtiva eden iki küçük kitab çıktı. Bunlar lâzımdı ve hattâ böyle çabucak çıkarılmaları doğru idi; çünkü şairin ölü- mü, çok kimselerde, onun yazılarına bir göz gezdirmek; hiç olmazsa - fransızca tabiri ile - «hafızalarını tazelemek» ihti- yacını uyandırmıştı. Gerçi en doğrusu Makber'i, Finten'i, Tarık'ı açmaktı; fa - kat bunlar herkesin kitabları arasında yoktur; onları çarşıda bulmak da kolay değildir. Çabucak çıkarılmaları doğru oldu de - dim; böyle acele ile çıkarılan bir işin iyi ve tamam olacağını iddia etmiyorum. İyi ve tam müntehabat, Abdülhak Hâmid hakkında toplu bir fikir verebilecek olan kitab bundan sonra hazırlanabilir. O, bu iki kitabdan üç dört misli büyük, hattâ belki bir kaç cildlik olmalıdır: nazım, ne- sir, tiyatro... Bu iki küçük kitabın birinde, Ahmed Cevad'ın tertib ettiğinde, (1) alâkaya de- ğer bir iddia var: «...Hâmid'in lisanı bi- zim edebiyatcıların zannnettiği gibi tama mile anlaşılmaz, eski bir lisan değildir. Hâmid'in eserlerini okuyun, göreceksi - niz ki bizim edebiyatcılar Hâmid'e iftıra etmişler ve Hâmid'in halk arasında ta - nınmasına engel olmuşlardır.. Bu sözü hemen «paradoks» diye atmayın: Ahmed Cevad, Hâmid'in bütün şairlerimiz gibi bol bol arabi, farisi kelimeler kullandığı- nı inkâr etmiyor; ancak onda nisbeten ko- lay anlaşılacak parçalar da bulunduğu - nu ve bunlar bir araya getirilince olduk- ça büyük bir kitab tutacağını söylemek istiyor. Ahmed Cevad'ın iddiasını genişletebili riz: Hâmid'in bütün eserinin halk tara - fından anlaşılıp sevilmesine mani ola - 'cak yegâne şey, lisanıdır. Yoksa eserinin ruhu, halktan büsbütün ayrı, önun ta - rafından büsbütün anlaşılmıyacak, ona yabancı gelecek bir şey değildir. Hâmid'i köylüye değilse de kasabalılara anlat - mak pek âlâ kabildir. Bu, dil meselesin - den büsbütün ayrı bir iştir. Bugiünün en menüs ' kelimelerle, hattâ köylü dili ile yazan bir çok şairlerini gösterebiliriz: onların bir tek mısraının zevkini halka tattırmak kabil değildir. Hattâ daha ile- ri gideceğim: birtakım yabancı kelimeler kullanmak, halk tarafından anlaşılmak için değilse de sevilmek, kabul olunmal: için zaruri şartlardandır. Gerek hareket- lerde ve kıyafette, gerek lisanda sadelik halkın pek hoşuna gitmez. Dikkat edin, yalnız kasabalılarda değil, köylülerde bile «lügat parçalamak» meyli vardır. Yanlış söyler, o başka. Fakat yabancı, nadir kelimeleri doğru kullanmasını bi - lenlere çabuk hayran olur. Bunun için zannediyorum ki Hâmid'in, Namık Ke - mal'in, Ziya Paşa'nın şiirleri, yabancı ke- limelerin manaları gösterilerek bastırı) - sa, halk onları seve seve okur. O şairle - rin eserleri bugün konuştuğumuz dile «tercüme» edilsin demiyorum, o zaman tadları pek kalmaz; sadece kelimelerin manası, her birinin yanı başında veya al- tında gösterilerek... Divan şairleri, Tev- fik Fikret, Halid Ziya, Ahmed Haşim için bunu söyliyemeyiz, onlarda yalnız dil (değil, ruh ayrıdır. Halk tarafından kabul olunacaklar 5- tekilerden iyi midir? fena mıdır? Bö)le' bir şey sorulmaz: ikisi ayrı ayrı iki kol- dur; ikisinin de iyileri ve iyi olmıyanları ,bulunabilir. Yalnız şunu söyliyebiliriz: halk tarafından sevilebileceklerini sar - dığımız şairler daha #alaturka» dır. Nurullah Ataç B“Igarîstanm Viladislav futbol ta -)da yarın Şişli takımile yapılacaktır. Bu günkü müsabaka Taksim stadında ya- pılacak, müsabakaya saat beşte başlana caktır. Bu maçtan evvel Galatasaray - ” imile yapacaktır. İkinci müsabaka Pera genç takımları oynayacaklardır, (1) 128 sayıfa, 25 kuruş (Çığır kitcb - evi). Çacuklar oynarken bir arkadaşlarını yaraladılar Balatta Kireçhane sokağında 2 nu - maralı evde oturan Adilin 7 yaşındaki oğlu İbrahimle gene ayni sokakta Sa - lamon oğlu 6© yaşında Menahim, elleri- ne geçirdikleri bir karbit parçasını pat latmak üzere yerde bir çukur kazmış - lar, içerisine su koymuşlar, dibine çivVi ile bir delik açtıkları bir konserve te- nekesini, içerisine karbit de attıkları bir çukura yerleştirerek ateşlemişler - dir. Karbit patlıyarak tenekeyi fırlat - mış, tenekeyi orada duran Baruh oğlu Salomonun alnına isabet ederek yara - lamıştır. Salamon tedavi altına alın - |maıştır, ZE Sayfa 9 EBİYAT —O Yahya Kemal haklıdır Yazan : Halit Bu broşür davası böyle devam edip giderse hakkı telif denen meşru hak yerin dibine geçecektir Fahri Ozansoy Eserleri makasa çarpan üstatlardan Mehmet Akif Mehmet Akifin ölümü üzerine, şâi- rin bir kısım eserlerini bir araya top- layan bir kitap neşrolunmuştu. Bu eser, şöyle böyle bir antoloji idi. Bu antolojinin arkasından, başka bir kütüphane Ahmet Haşim hakkında kü- çük bir broşür çıkardı. Bu, şöyle böyle bir antoloji bile değildi. Derken Ab - dülhak Hâmid öldü. Bir kaç kütüphane birden, büyük şairin rastgele eserleri üzerine saldırdılar ve sevilen eserleri- ni, maruf bir takım şair Ve Mmuharrir- lere toplattıklarını meşru bir mazeret gibi ortaya sürerek Hâmidnameler çı- kardılar. Artık cereyan almış, yürümüş tü. Sırasile Yahya Kemal, Nazim Hik- met için de, evvelkiler gibi ihtimal bir günde ve bir gecede makas usulü top- lanmış yazılarla ve iyi kötü birer mu- kaddeme ile risaleler ortaya atılmağa başlandı, Bunları, mödern edebiyatımızın bü- tün meşhur şahsiyetleri için ayni su - rette broşürler çıkarılacağı vâidleri ta- kip etti. Hattâ çıkarılan kitapların kapakla - rı arkasında, şimdiden otuza — yakın meşhüur edebiyatçının isimleri liste ha- linde umuma bildirildi. Ben bu hale hayretle bakanlar ara- sındaydım, Düşünüyordum: Acaba bu memlekette — hakkı telif denen bir hak, haberimiz olmadan il- ga mı edilmişti? Yahut, eserleri böyle makasa çar - pan şairlerin bu işde, kimbilir belki daha fazla tanınmak gibi manevi bir kazançla, muvafakatleri evvelden mi alınmıştı? Eğer öyle ise mesele yoktu, fakat ya değilse?.. Ö zaman bu neşri - yatın arkası çorap söküğü gibi gele - icek ve şüphesiz çok geçmeden bir la - raftan itirazlara, hattâ davalara mey - dan açabilecekti. Çünkü bu şairlerin çoğu henüz sağdır, Truhlarınin ve di - mağlarının mahsullerini pek haklı pla- rak kendileri basarlâr “veya bir kitap- çıya satıp bastırabilirlerdi. Pek yakın bir tarihte ölmüş olaniarın da ailesi bu hakka tabiatile tevarüs etmişti. O hal- de? İşte bütün bu suallerin altında giz- lenen endişelerimde tamamile haklı olduğumu birdenbire patlayan bir hâ - dise ile görüyorum. Mesele Yahya Ke - mal broşürü yüzünden çıkmıştır ve şa- ir, diğer bir şairi, Orhan Seyfiyi dava edeceğini söylemiştir. Hattâ, fazla if - râta vararak müddeiumumiliğe . kadar baş vurmuş, fakat hâdisenin hukuku âmmeye taallükunu görmeyen ve tama mile şahsi mahiyette telâkki eden müd delumumilik bu müracaatı reddetmiş - tir. Bunun üzerine şair Yahya Kemal de şahsi dava ikame edecekmiş! Orhan Seyfi çök sevdiğim dostum - dur. Yahya Kemalle dargın olmasına rağmen onu san'atkâr sıfatile takdir et- mesi de büyük bir kadirşinaslık hare - ketidir. Ancak, kimbilir hangi kitapçı- nın Yahya Kemalden müsaade alıp al- madığını evvelden sorup sormadıfın - ta kendisinde değil, tâbidedir, yal - nız ne çare ki Yahya Kemal kitapçı - ya değil, kendisine hesap soruyor..-Bu gün buna onun kadar esef duyanlar - dan biri de benim ve şüphesiz bülün dost edebiyatçılar da hunu böyle dü - şünmektedirler. ' Abdülhak Hâmit da tereddüdüm var. SŞüphesiz ki bu ha | Ahmet Haşim Şimdi ne olacak ve bu işin içinden nasıl çıkılacak? Yahya Kemal hakika- ten mahkemeye müracaat edecek mi? Etmesi bir dereceye kadar hakiı olsa bile acaba bu işi dostça halletmeğe îm—_ı kân yok mu? Hem niçin tâbilerin ileri-, sini gerisini düşünmeden giriştikleri kazanç marazı yüzünden en değerli ya zıcılar böyle birbirlerine girsinler? Kültür âlemi, san'at âlemi için bu - nun acı tarafları çoktur, fakat iyi bir tek tarafı yoktur. İyisi mi meseleyi hüsnü niyetle halletmeli ve bundan sonra da bu yanlış başlayan harekete bizzat kendimiz mani olmağa çalışma- liyız. Yoksa bu broşür cereyanı böyle devam edip giderse daha pek çok mev- cüt veya mevcut olmıyan hiddetler şah lanacak, pek çok dostluklar - kırılacak, ve bilhassa hakkı telif denen meşru hak yerin dibine geçecektir, Demek oluyor ki bu küçükten baş- layan tehlikeyi önlemek de bütün fi - kir ve san'at adamlarının vazifesidir. Suyu kendimiz bulandırmayalım. Halid Fahri Ozamay Fenerbahçe - Güneş Milli kümenin mühim oyunlarından biri de pazar günü Kadıköy stadında Fenerbahçe ile Güneş takımları arasın:- da yapılacaktır. İki hafta evvel İzmirde yaptığı maç- ların birinde mağlüp, diğerinde berabe- re kalan Fenerbahçeye mukabi. An - karada iki ve İstanbulda İzmire karşı bir. galibiyet kazanmış olan Güneşin bu haftaki maçları haklı olarak birden: bire ehemmiyet kesbetmiştir. Güneş klübü çok kısa olan teşekkü- lü içinde Fenerbahçeye hemen hiç bir defa büyük bir faikiyet gösterememiş ise de her yaptığı oyunda hemâyar bi rakip olduğunu da her zaman ispat e- den oyunlar oynamıştır. — Güneşin Ankarada yaptığı maçlar için Paristen getirdiği merkez müha - cimi Rasihi bu defa da civar çiftlikler- den birinde idman üstünde bulundur- duğu kuvvetle söylendiğine göre Gü - neş bu maça Fenerbahçeden fazla e- hemmiyet vermekte olduğunu anlat « maktadır. Karşı karşıya gelen rakiplerin klüp dostlukları ne kadar iyi olursa olsun sahadan mutlaka muzaffer ayrılmak i- çin sarfettikleri kuvvet çok defa iki ta- rafı birbirine sokacak kadar ileri var - (mıştır. Bugün Güneş takımı formunun en yüksek noktasında bulunmaktadır. Bu aralık oldukça müşkül vaziyette olan Fenerbahçeyi bu kadar zayıf bir zamanında yakalıyan Güneş takımı her şeye rağmen bütün kuvvetile o - yuna yüklenecek ve Fenerin bu halin- den istifadeye çalışacaktır. Daha sahaya çıkmadan herkesin ak- lından kolaylıkla geçirdisi Fenerbahçe takımı kadrosu bu mevsim sonunda hay li sarsılmış, her hafta — sahaya takım birbirinden farklı olarak çıkmağa baş- lamıştır. İstanbul şampiyonasında mühim bir rol oynayacak olan pazar günkü maça sade milli küme vaziyeti dolayısile de- ğil, bu bakımdan da 2henimiyet vermek lâzımdır. ' < İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: