İttihat ve Terakkide on sene İdüncü kısım No. 48 iTTİHAT VE TERAKKiNİN SONU Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Çok kıynıetli insanlar Müli Mücadeleye yardım ediyorlardı Evvelki hocanın sarıksız, fa -|monuda bırakmış olduğu temiz hatıra- kat gayet koyu bir medrese ruhu ta -|lar sayesindedir ki İneboludan itibaren şımasına mukabil, yeni hocanın sarıklı, fakat, gayet münis ruhlu bir insan o - luşu benim kolayca dikkatimi çekmişti Okuttuğum derslerin gerek arabca ve gerek ulümu diniye ile alâkası bulun- duğu için kendisile münasebet tesis et- tiğim bu medrese adamile konuşa ko- ' az zaman sonra şunu gördüm ki, o ,kâmil bir insandı, Ekseriya, İstan - bula onunla beraber sandalla geçer ve yolda konuşurduk. Bir gün, mektepten, edebiyattan ,felsefeden, atabcadan bah- Ankaraya kadar İnebolunun ve Kasta- monunun misafiri olarak seyahat ett Kastamonuda vali vekili olarak ba ka bir iyi ittihatçıya tesadüf ettim. O - rada defterdar oarak bulunan ve Mus- tafa Kemal Paşadan aldığı emir üzeri- ne vali Vekâletini yapan Ferit Bey - ki bir gözü olmadığı için kendisine Kör Ferit derlerdi - çok iyi bir insandı hare, Kastamonu meb'usu olarak ölen Ferit te zeki, münevver, inkılâp dostu ve temiz bir adamdı. Tesadüf oraya iyi - |körfez) e giderken BON POSTA “Son Posta,, nın büyük duıl romanı :48 Doğan Buçanın tuzağına düşmemek için tedbirler almıştı Doğan Bey o ak- şam Korsika lima - nından (Uğursuz çok memnundu. Yü- zü mütemadiyen gü lüyor ve neş'esin - den şarap içmek is- tiyordu. Doğanın neş'esi- ni gören Buça da « yanamadı.. bir ara « lik kaptanın yanına sederken bana dedi ki: : Niçin sıkılıyorsunuz ? — Muhittin bey, görüyorum ki be - nimle konuşurken sıkılıyorsunuz, Be « mi, başımdaki sarığa bakarak, her nevi terakkiye düşman olan — softalardan zannediyorsunuz. Halbuki, ben başın - daki sarığı utana utana taşıyan İnsan - lardanım. Benimle serbest konuşabi - Hirsiniz, çünkü ben yeniliğin, inkılâbın ve hakiki ilmin âşıkı bir Türküm! ei " — Onun Bu sözlerinden sönra, kendisi | <nT n ği')_v';nmfmeî—“;:ıî'âîî ile hakikaten serbest konuşmıya baş - b ladığı eli rdikür Ki Hağatı' b lxııubı.lı.n saray, Babiâli, türlü türlü ih- SCIĞINI ZaMan, gördüm ki Hasan bo -ai0 e yebunfirkacılık mühitles na karışmış zabitlerden 0o- lan ve bir kaç sene evvel Aydın meb'u- su olarak ölen Emin Fikri Bey de ora- da Milli mücadele işini çok kuvvetli bir şuur ile tutmuş olanlardan bi Bütün bu sebepler bir araya gelince, Kastamonu muhiti, »© mücadele davasını en iyi ve en sıkı tutan Anado- lu parçalarından biri olmuştur. Biz bu- ralardan geçerken manen kı l niyorduk, Yeni bir âleme, yeni bir Çi LA MA RA CA YE EMRl İniin pi ve fasit havasına mukabi 4 TİĞÜ kzküle v );“ S zA m pj Padolunun basit ruhlu, fakat Türk b ğm;ı 'dî İ |duygulu ve Türk koku'u havası, bize ı inde jümit ve inşirah veriyordu. mişti. Dar (Arkası var) ta olacak yerde geniş kafalı, hür fikirli | «sessssscecscnrnsccaecerececeneEALELAKESAEAEEEAEDARERDANE bir Türk olmuştu. Çok geçmedi, kendi- sini İttihat ve Terakki, Kas'.:monu_vıl ISİRI!I"Iİ Tramvay Şırkelı Tourahhas olurak gönderdi. | 21 ikinel kânun 1911 tarihli şarinamenin ) 14 üncü maddesine göre Bugün Maarif Vekâletinde kütüpha- İirA neler müdürü olan Hasan hoca, dünya- LAN n ksm bi 1937 yılının 1 Hazirandan ve yeni ilâna da tamıdığım en temiz fikirli ve en ne- Kü KAT K tü zih ruhlu insanlardan Dbiridir. Fani TÜ LA Na bir inkılâbeı, hakiki bir demokrat ve KA SO ü halk âşığı, dikkatli bir ilim meftunu,| — N,, Yoller H K ğ ——————————— Mütevazi, her türlü maddi hırslardan Bişli — Tünel 5$40 2340 üuzak bir insan. Günlük matşet ihtiyaç- m'nm.ı - #işli Wödeacek ları altında kıvrandıkca: KöDÜ y 1i Siti - Beyazıt 820 22.15 — Hep gün, evine odun getirmek i - Beyazıt « Şişli TA2 M00 Çin ormana giden köylü gibi, het gün Harbiye < Fatik CEME'YETİ ekmeği düşünmekten bir türlü kurtu-| — |12 , , Hazbiye te Beol lamadık! - a YAi n A Harbiye - Aksaray 8640 — : .D_u_ şa?alını haş bir teşbih ile h.u- 12 Aksaray - Harbiye 547 2320 lâsa ediveren bu İyi insan, his — niz ki, bu sözlerile o, bir şikâyet değil,| |15 7*>im - Sirkeci 11519.10 bir memnuniyet ifade eder. Köylü gi- Birkecl - Taksim bi ihtiyaç içinde yaşamak ve her gün B |1g Meska - Beyazıt «malşet odununa» giden bir insan ol- £| — Beyazıt - Maçka mak ona keyif verir! Eğer arada acı - S| pt (depor Eminönü — 610 855) kan karnı, onu zalim pençes; alurıu'a(W 6 Eminönü - Maçka 640 2050 tutmasa, kendisi için para kazanmayı - Maçka - Eminönü 7,05 2020 tamamen unutur; fakat, bir başkası - & 17 951 - Sirkeci 935 2006 | nın işi olür, küçük insanların, köylüle- | ”| ** Sirkeci © Şışti 655 2030 rin bir derdini görürse onlara derman bulmak için bir dakika düşünmez, he- 17 Eminönü - Mecidiyeköy — 7TT 1915 men kollarını sıvar, kendisinden baş - TTaksim - Beyamt 730 2030 ka herkese hayrı olan bir insandır' 18Beyazıt - Taksim 802 2110 Kastamonunun müzahereli yokurtuluş - Beyanıt 900 3510 Beyant - Kurtuluş 645 2365 İşte, Kastamonu vilâyetinde uzun müddet İttihat ve Terakkiyi temsil et- AŞ (depo) Eminönü 805 643 miş olan bu Hasan Fehmi Efendi, bu 19 Eminönü - Kurtuluş 635 2048 te ittihatçılığı o kadar temiz bir Beroe.-. Ünleleü 65T 2015 duygu halinde tutmuş ve kendi 29 — herkese o kadar sevdirmişti ki, mi BAS 2340 mMücadele tarihinde, önceleri milli hı-ı* Eminönü - Bebek 655 2420 rekete karşı hemen her tarafta bir mu- 5| — Bebek - Beşiktaş ğ kavemet gösterildiği halde, Kastamo - z T50 2050 nuda halk tarafından hiç bir aleyhtar- E hu AkSarAY * Ortaköy 625 2135 hik gösterilmemiştir. Hemen hemen bü- 5 —”Boşiktaş < Yalık CEDEİ tün ittihatçılar, milli hareket larafınd'ğ; Fatih - Başiktaş T0 2120 geçmişler ve ittihatçılığı bir tarafa bı-| rakarak 0 zamanın çlııbl%r'ncve millici o- SO EERR G e Tuvermişlerdi. Herkes benden Hasan SND < AU Sd0, 3320 Fehmi Efendiyi soruyor, onu arıyordu. B Sit ; Teçkaği €iz 2400 Onu bilmiyen, tanımıyan yoktu. Tam | |. Torkapı - Aksaray — 2M435 manasile halk adamı olan, halk kütle-| 5 Aksaray » Yedikule 30 — leri arasında bir infilâk misyoneri gibi | 5.İag Ytdikule - Sirkeci SAS 2335 hareket eden bu aziz dostumun Kasta» |.: | — Sirkeci - Yedikule GIT 2605 G eee eara H Yedikule - Aksaray — n ND B —| Azany-Eümeap ER Endülüs şövalyesi & İ7 Fürnekapı - Sirkeci — SS 24 Tefrikamızı bugünden itibaren Birkeci - Ediznekapı G1t 2420 12 inci sayfada takip edeceksiniz Bülroskapı ». Aksaray , u- 2648 , | sokuldu: | döndü: — Nasılsınız, Do- Ban Reis? Hava çok güzel, değil mi? Doğan Buça'ya “|minin burnunu kır - dıim,. şimal sahilini ilertibat almı: Iuecıdıyeıüy - Eminönü — 845 ısu' — İyi ki geldin, dedi, denizde - tatlı bir rüzgâ var. Ge- takip ediyoruz. Ro - tadan anlar mısın? — Denizciliğim yoktur.. fakat, biz|ne aldı. Fakat, kısmet benim imiş. hep bu sahili takib ederiz, Tam yolunu ve havasını bülmuşsun! — Bir saat sonra varacak mıyız? — Bu hava ile sürmez bile.. belki da- ha önce varırız, Buça, gidecekleri körfez malümatı vermeğe bi 4 — İlk önce sarı kayalık bir sahil gö- receğiz.. bu sahili beş dakika kadar ta- ecek. ze girecek değiliz. Dilin cenu - hakkında şu | — Kadın seni mi sevdi? — Evet. Ben de onu sevdim. Barba- ros bu kadına belki gönül vermiştir di- ye elimi uzatamıyordum. Halbuki Bar- baros, benim onu sevdiğimi anladı. ve © kadını bana verdi. Buça gözlerini açarak mırıldandı; — Ne büyük adam..! Bizim şövalye - n ve|fin eline böyle bir kelepir geçseydi, kimseye kaptırmaz ve koklatmazdı. — Barbaros cidden büyük adamdır, buna doğru döneceğiz.. hir kaya yığı - |Buça! O evli iken başka bir kadına bak- nının arkasına sapacağız. suüz Körfez) bu kaya yığınının arkasın- da gizlenmiş gibidir.. oraya gireceğiz. — Gemiyi oradan çevirebilir miyiz? — Hiç merak etme. İspanyolla: çe - virdikten sonra, siz nasıl olsa çevirirsi- ,niz! Körfez geniştir. Bir havuza ben- zer dedimse, küçük bir sSu birikintisin- den ibaret sanmayın! Oraya bazan dört beş İspanyol gemisi birden girer, Doğan Reis Korsikalı haydudun göz- lerini dikkatle dinliyordu. c 735 1930| Doğan çok kurnaz bir kaptandı.. G1Ş 3330| , Buçanın tuzağına düşmemek için, her 100 205 türlü tedbire müracaal etmişti. Yirmi |dört saat içinde dânmiyecek - olursa, Barbaros (Uğursuz Körfez) e bir kaç gemi gönderecek ve Doğanı aratacaktı, Doğan bundan başka, gemi içinde de Buça'nın peşi mıyorlardı.. gemideki kuvvetli deniz - cilerden bir kaçı Buça ile çarçabuk ar« kadaş olmuştu. bu denizcilerin vazifesi Buçayı adım adım takib etmekti. Buça (Uğursuz Körfez) hakkında i- cab eden tafsilâtı verirken, Doğanır gözlerine baktı.. ve tereddüdle sordu: — Neden bu kadar heyecanlı ve dü- şüncelisiniz, kaptan? Doğan Bey gülümsedi: — Ben mi? dedi - ben bugün dünya- nın en mes'ud bir adamıyım, Buça! İşte (Uğur -İmaz. Hele seferde kadın adını ağzına bile almaz.. iş başında yalnız işini dü- şünür, — Korsanlaş arasında böyle bir de - nizcinin nası) olup da pırlanta gibi ter- temiz kaldığına şaşıyorum. — Hiç şaşma! Türk denizcilerinin hepsi Barbarosa benzer.. sefere çıkınca karılarını değil, evlâdlarını bile düşün- mezler. Buça alaylı bir gülüş! — Tıpkı bizimkiler gibi.. Diye mırıldandı. Dalgalar artıyordu. Doğan bey sahilden yarım mil kadar uzaktan geçiyordu. Buça bütün sözleri ve hareketlerile -|Doğan beye o kadar itimad telkin et - mişti ki.. artık geminin kaptan yerinde iki eski dost gibi yanyana duruyorlar ve çok mühim meselelerden bahsedi - yorlardı. Doğan bey bir aralık Buçaya sordu: — Sen böyle dağlarda yaşamaklan biıkmadın mı? — Başka türlü nası| yaşıyabilirim? Don Petro beni ilk fırsatta öldürecek- tir, — Korsikalılar bu müstebid adamı Bir kaç gün sonra, Papa'nın bile eIdelb:îlanndıu atamıyorlar mı? edemediği bir güzel kadına kavuşaca- ğim, — Ne diyorsun.. Papa kadın peşinde koşar mı? — Hayır.. koşmaz. Zaten ben de ko- şar demedim ya, Fakat, Allah ona da bir kalb ve iki göz vermiş. Elbette o da sevmesini bilir ve güzel bir kadına bak- makta tereddüd etmez. — Buraya vaktile bir kardinal gel - mişti.. © bize, Papanın kadınlara yan gözle bile bakmadığını ve daima Allah- la başbaşa kaldığını söylemişti. Doğan güldü.. — Sen gene öyle bil, Buça! Ben şimdi senin inanışlarını altüst edecek deği - lim. Bu kadın Vatikanda aylarca gizli yaşamış.. Papanın hayvani arzularına boyün eğmediği için ıssız bir adaya sü rülmüş, Onu Barbaros buldu.. gemisi- *asrr ee GesesecAsAAA İstanbul Üniversitesi Pazarlık Komisyonu İlânları — Bu iş zannedildiği kadar kolay öi Doğan bey [llğ’ı!ımız körfeze) girerken .. Bir saat sonra.. körfezin burnu gö rünmüştü. Buça yüksek sesile bağırdı: Z — İşte geldik.. hemen dile girelifk Doğan bey düfmneni kırdı.. Dilden içeriye girdiler. Üç yüz metre kadar ilerlediler. Buça tekrar bağırdı: — Şimdi sağa döneceğiz... Doğan bey sağa döndü.. Küçük bir körteze girdiler, Buça yalan söylememişti.. vi Burada bir kaç kulübeden başkâ şey görünmiyordu. Sahildeki kumsalda iki balıkcı lerine kadar suya Bgirmişler.. ellerif ki ağlarla balık tutmağa çabalıyo! di (Arkası v9 senaseseenesenenN ea sesan narasecan A Nöbetçi Eczaneler ğ Bu gece tiöbetci olan ecraneler şunlAf dır; İstanbul cihetindekiler: pef Aksarayda : (Pertev), Beyamıdda : Ü kıs). Fenerde : (Emlilyadi). Kı 'şeli te : (Sund), Samatyada : (Teofilos). zadebaşında : (Asafi. Ryüple : ( Atlamaz). Eminönünde : (Hüseyin nü). Küçükpazarda * Bakırköyünde : (İstipan), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl eaddesinde ; (Dellâ Sudal. € pebaşında : (Kinyoll). Karagüm! 4 (Hüseyin Hüsnü), İstikili caddesitdi (Limonciyan). Pangaltıda : (Na yan). Başiktaşta : (All Rıza). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalarda: Üsküdarda : (Ahmediye), 4 _ı’. (Eşref Neşet). Kadıköyünde : ( Rıfat). Büyükadada : (Halk). Heybt de : CPunaş) aö ğ Arttırma, Eksiltme V? Cinsi Miktarı Muhammen — Teminat — thale — 5*” badeli tarihi — 2 Lira Lira de Kriple maden M0 ton 15 tonu 1058 — 17.6.937 16 kömürü , Odun 149000 - kilo İkurüş — ti2 z kilosu 1 — Üniversite merkezi ile Fakülte ve onlara bağlı müesseselere ll”'" iki kalem mahrukat yukanda yazılı günlerde Retkörlük binusında komi$! ayrı ayrı ihsle edilmek üzere kapalı zarf usulile eksiltmeye çıknnll“k“:;l( 2 — Talipler 2480 sayılı ihale kanununda yazılı vesikalarile berabef zarllurım ihale günü saat 14 de kadar makbuz mukabilinde Rektörlüğ? olmalıdırlar, 3 — Şartnâmeler ve listeler hergüü Rektörlükte okunabilir. ç00)