29 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

29 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

< gaA F ere .—___—.:.__?—11 Ziraat Bahisleri: Sığırlarda kan Bu hastalığı köylülerimizin çoğu bildikleri halde tedavisi çarelerini bilmezler. Bir nevi sıtma olan bu hastalığı keneler bir hayvandan diğer hayvana naklederek hayvanların ölümüne sebep olurlar işeme hastalığı — Şüphesiz bilirsiniz: Askere giden gençlerin orada bulundukları müddet- ce, en yakın ziraat müesseselerinde gör gülenmeleri de ayrı bir kanüun iktizasın- mevzuumuz da Bozöyüklü bir yurdda- şın ortaya attığı mesele idi. * — Sığırlardaki kan işemesini köylü- dandır. Nüfusunun yüzde sekseni köy-|lerimizin çoğu bilirler. Fakat onun ne- lü ve toprak işcisi olan bir memlekette|den ileri geldiği hakkında etraflı bir böyle bir kanunun ne kadar büyük hiz- metl olacağını söylemek bence fazla - dır. Genç köylülerin bir taraftan yur- dun müdafaasına çalışırken bir taraf - tan da yarın dönecekler köylerini şen- lendirmiye yarıyacak bilgiler edinme- leri ne iyi şey? Buğgünün gençleri her halde babalarından çok bahtiyardırlar: Babalarına acı hâtiralar kazandıran, kara günler yaşatan ordu, onlar için bir kültür kaynağı olmuştur. Geçen yıl işte bu kanun buyruğuna göre civardaki askerlere fesile beni de şereflendirmişlerdir. Açtı Bımız kursa seksen kadar genç devam etti. İki ay süren çalışmamızda hepsi- nin derslerinden ve beni alâka ile takib- lerinden son derece mütehassis oldum. müz, diyorlardı, bu asker - Jik yüzünden çok şenlenecek. Cahil gi- den okur yazar dönüyor, çürük giden sağlam geliyor, öküz haydamasını bil- miyen köye döndüğünde «İşbaşı» olu- yor..» Yalan değil...İnkılâb Türkiye - sini asıl kuranlar da onlardır. Program derslerinin bitirimin - de « isteğim üzerine - bana bir sürü şey- ler sordular. Bu soruları yurdun şura- sındaki burasındaki zırai müşkül ve derdleri canlandırması itibarile çok şa-| yanı dikkat buldum. Vaktimizin yettiği kadar 6 zaman cevablandırdığım gibi fırsat buldukca bu sütun'arda onları - met vazi-|a le almayı kararlı m. İşte bugünkü fikirleri yoktur. Bazıları ona ehemmi- yet bile vermezler. Hakikat halde «kan işeme» hatırı sayılır bir derttir ve mem- lekette onu yok etmeğe çalışmak bor - cumuzdur. Kan işeme, hayvanlardaki (Sit - ma — Proplasmus) un alâmetidir. İl bahar ve yazın çok olur.. Sıtmaya tu - tulan hayvanların önce halıne bir dur- günluük gelir, sonra ateş basar, Ekseri- ya o gün zarfında 41 dereceye kadar çıkar. Nabızları, nefesleri artar ve bu beraber sidikleri de sarıdan, kahve rengine ve daha sonra koyu kır- mıziya döner. Eğer hayvan hastalığı yenebilirse gitgide bu alâmetler ka, arak iyileşir, fakat yenemezse la neles alamamaktan, kırgınlıktan ; gider. Bizim yerli sığırlarımız bu has « talığa çok dayanıklı olduklarından ö - lüm az görülür. Fakat sıtma bir kere gelince önun - çalışmak iktidarımı, süt verme, beslenme kabiliyetini hülüsa ca- nını yarı yarıya yok eder de gider. Ya- bancı memleketlerden getirilen kıymet- li inekler, boğalar bizde çok defa bu dertten ölmüştür. Hayvan sıtmasını bir mikrop ya- par. Bu mikrobu kanın kırmızı yuvar - lacıklarını mikroskop altında yoklamak la görmek mümkündür. Hastalığın ö- teki hayvana bulaşması için ona da git- mesi lâzımdır. îşte bu uğursuz hizmeti “GÖNÜL İŞLERİ! Çok nazik Bir mesele Bir kadın okuyucum diyor ki: «Yaşlı ve oldukca çirkin bir erkek tanırım ki beş altı sene evvel genç ve cikmiyecektir. Arkasından hiç şüphem yok. İktiyar koca, genç kadın, yakı - şıklı bir delikanlı, öyle bir muadele ki meçhulü yok.. neticeyi siz de tahmin debilirsini: İçimden yazık diye düşündüm. Göz- oldukca da güzel bir kızla evlenmişti. Bir çocukları oldu. Yumuk yumuk göz- leri ile fevkalfde şirin bir yavru., Ben aradaki yaş farkına bakarak bu arle- yi bedbahtlığa mahküm sanıyordum. Minimini yavru bu zannımı boşa çı - kardı. Ev onun şen kahkahaları ile in- lerken karı kocayı da karşıda mes' B görüyorum. Fakat bu saadet bir kaç baftadan - beri tehlikeye girdi: Demin söylemeyi $hmal ettim: Biz yaz kış İstanbırlun şi- rin bir sayfiyesinde otururuz. Onlar da öyle. Bu sayfiyeye bahar başlangı- cında bekâr bir delikanlı taşındı. Fev- kalâde yakışıklı, fevkalâde müteşebbis bir genç.. bir kaç gün içinde sayfiye - nin her cinsten en güzel kadınlarile tanıştı, anlaştı. Hepsinden bıkmıya bi- le vakit buldu. Şimdi bir kaç günden- beri gözü bizim komşuda, Henüz ko « nuşmadılar, Fakat vapurda, gazinoda, öyle bir bakışları var ki tanışma ge - lJerimin önüne çocuğun hayali geldi, bayağı üzüldüm ve teyze size sormıya karar verdim: — Vaziyete müdahale edeyim mi? Alâkadarların hiç birini tanımam, fa - kat ihtiyar kocaya suikasdi anlatmak mümkün, ne dersiniz?» * Ben her şeyden evvel bu kadım oku- yucumun bu meseleye ehemmiyel ve- rişinin içinde başka bir sebeb bulunup bulunmadığını merak ettim. Şimdilik bu merakımı halletmiyerek sadece su- ale cevab vereceğim: — Mesele başlamış olsaydı müda- hale faydadan ziyade zarar - verirdi, yuvanın yıkılmasını mucib olabılirdi. Fakat madem ki başlamamıştır, hattâ kadınla erkek arasında tanışıklık da yoktur, aile reisinin nazarı dikkati cel- bedilebilir, müteyakkız bulunması Böy- lenebilir, fakat bu teyakkuzun karısı- na hissettirilmemesi tavsiyesi de u - nutulmyarak, derim, TEYZE - Kraliçe Mari Birdenbire Kötürüm oldu İ Kraliçe Mari İngiliz gazetelerine göre, bilinmeyen bir hastalık neticesinde, Romanya Kra- liının annesi Kraliçe Mari birdenbi kötürüm olmuştur. Ve bir daha da yü- Tüyemiyeceği zannolunmaktadır. Te « kerlekli bir iskemlede oturan, ve Bük- reşin dışında bulunan sarayının bah - çesinde gezdirilen Kraliçe hiç bir ziya- retçisini kabul etmemektedir. Şimdiye kadar hastalığına dair res- mi bir tebliğ neşredilmemekle bera - ber, ortalıkta dönen şayialara bakıla- cak olursa, 9 nisanda, Kral Karol il menfaya sürülen kardeşi Nikolanın a- Trasında cereyan eden bir münakaşadan sonra birdenbire bayılmış, ayakları tutmaz olmuştur. —ai ne bildiğimiz keneler yaparlar, Keneler, bir taraftan hayvanın ka emip on- ları kaşıntıdan rahatsiz ederken bir ta- raftan da ondan ona gezerek mikrop ta- şırlar. Gerek bu keneler ve gerek mik- roplar çok dayanıklı olduklarından bilirler. Böylece hayvanlarımızı kan işe « ten sıtmayı öğrendikten sonra onun yok edilmesini de tetkik edelim: ! — İlkin hasta hayvanı kurtarmak için (Blö dö Metilen Tripan Mavi- si —— Tulidin) adındaki ilâçtan kayna- mış, ilinmiş yağmur veya inbik suyu ile yüzde bir nisbetinde bir (er - nik (-mahlül) hazırlanıalıdır. Sonra bu mahlülden (hay ağırlığı için bir santi! lxiyah kan damarları içine şırınga et - |melidir. Ekseriya o akşam iy ha yapmak kâfidir. * (Not — Bu ilâç hayvanın sidiğini, e- tini, ünü maviye boyar, zehirli ol- duğundan bir müddet yiyip içmemek lâzımdır, sonra kendiliğinden düzelir,) Bu ilâcın yerine daha güzel bir ilâcı hazırlamıştır. Daha kolay ve tesirli o- lan bu hazır ilâcı baytarınıza veya ec- zacımıza söyleyiniz o size tavsiye elsin. 2 — İkinci mesele hastalığı taşıyan | keneleri yok etmektir, Butun için bil- hassa ahırları ara sıra badana etmeli, ilâçlı sularla temizlemelidir, sonra hay-« vanların üzerindeki keneleri yok et - melidir, taramak, silmek, timar etmek işin başı ise de çok dara gelinc? bir te- veke suya dört litlre gaz yağı ve yüz Egram arap sabunu katılarak elde edilen ernikten keneli yerlere sürmek iyi ge- lir. Herhalde kenelere hiç meydan ver- memelidir. 3 -- Sonuncu tedbir biraz zordur &- ma çaresizdir. Bu tedbir de hayvanları |bulaşık mer'aya iki sene hiç salmnınık. gerektir, tâ ki mer'adaki keneler, mik- roplar yok olsunlar. Yoksa hastalığı önlemek pek güçleşir. Söğüt'te F. H: Salatalık hindiba hakkındaki isteğini. ze hususi bir mektubla cevab verdim. Tarımmar. Müşküllerinizi bize yazınız, size ce- vab verelim. T İstanbula gelen atletler İstanbul atletizm bayramına rak edecek olan Ankaralı atletler dün şehrimize gelmişlerdir. 800 metre için Galip, 110 manla |- çin Faik, yüksek atlama için de Jerfi İstanbul bayramında Ankarayı temsi! edeceklerdir . işti - mer'alarda ,ahırlarda yıllarca yaşıya- ö da tanınmış bir Alman ecza fabrikası d İyanında oturuyordum. Kadehi ediyorlar, genç katil işlediğini, tesvik görmediğini söylüyor Kaynanası İfakat Geçen martın 25 - 26 ncı gecesi Fa- tihte İmam Niyazi sokağında — oturan inhisar idaresinin eski memurlarından Osman Nüri, kendi evinde, kara saplı |bir kama ile 9 yerinden yara açılarak, sağ akciğerle kalb üzerinde açılan iki yaranın tesirile, bastaneye götürülür - ken, yolda can vermişti. Sorgu hâkim- Biği kararnamesinde «canavarca bir his Bevkiler işlendiği yazıları bu kanlı ci- JNayetin düruşmasına, ağir cezada dün akşam üzeri başlandı. Davanın üç suçlusu vardır: 1336 do Bumlu olduğunu söyleyen berber kal- fası Ali Receple öldürdüğü adamın ka- rısı 22 yaşında olduğunu söyleyen İr - fan ve hazırlık, istintak lahkikatı &ı - |ralarında 50, dün de 60 ve biraz sonra da olduğunu söyleyen, mak tulün kaynanası İfakat, Üçü de Osman Nuriyi tasarlıyarak dürmek esasından, ceza kanununun l yazılı 450 inci maddesinin 3 üncü ve 4 üncü maddelerine uygun olarak, ağır cezaya yollanmışlardır. Ka rarnamede, Ali Recep için 31, 32, 33, 55 inci maddelere — ve diğerleri için 64 üncü maddenin 2 inci bendine de işaret olunmaktadır. Üç çocuklu İrfan, bu zavallı mini mi nileri de beraber getirmişli. En küçü - ğü büyük anasının kucağında avutulu- vanın her bir kilo/yordu. Ortanca ile ondan büyüğü, sa- tre mikâb: he-|miler yerinde birer iskemleye oturtul- sabile) kararınca biy mikdarı hayvanın | du. Hey'et, reis Refik, âza Cihad Ba - : Şip kur-|ban, ve Abdurrahman Şeref Uzalla te- tulur, kurtulmazsa 36 saat sonra bir da-İşexkül etmişti. Hüviyet tesbiti ve ka - rarname okunması bitince, önce Ali Re cep sorguya çekildi. Bu delikanlı, şu cevapları verdi: — Ben hiç birisin! kabul etmem. Os man Nuri, 6 aydanberi peşimde dolaşı- yor, bana fenalık yapmak istiyordu. — Fenalık yapacağını nereden anla- lin? — O gece gittim, rakı içiyordu. Be- ni de davet etti. Ben tabil içmiyerek, birbir. üstüne dikerek yanıma sokuldu, belime sarıldı, beni öpmek istedi, Baktım, ki kurtuluş yok elinden, ceketimin iç ce- binde dört senedenberi taşıdığım kama Vardı; Çıkarıp önce kollarına' sapladım, *Ah» dedi, amma takip etti beni.. elin- de bir şey var gibi gördüm ve öldürün- teye kadar saplamağa mecbur oldum. Göğsünden yaarladım. Sonra öteki oda- nin kapısını vurdum, kilitliydi. Sonra polis gelir diye kalktım. Ali Recep, kamayı, geceleri yangın yerinden geçtiğinden, her zaman ya - nında taşıdığını söyledi ve öldürdi adamın saklı temayülünü o akşam rendiğini, bunu bilmeksizin o eve gitti- Bini ilâve etti. Ve devamla: — O gece kahvede buluşup sinema- ya, eğlentiye gidecektik. «Eğer getmez: sem, sen eve gelirsin» demişti. Ben de ondan dolayı evin yolunu tuttum. — En sahibini öldürdükten sonra, ne diye karşıki odaya gittin? — Oradan bir feryat gelmişti. Polis duyar da gelir diye, bağıranları sustur- mağa gilmiştim! — Bu iki kadın seni ele vermemeği, hırsız masalı uydurmağı evvelden vâü- detmediler mi? Hayır! — Fakat, hırsızdan - bahsetmişler o gece, seni ele vermek istememişler. Se- bebi nedir bunun? Nuri niçin öldürüldü? Karısı ve kaynanası cinayetteki alâkalarını inkâ' Maktulün karısı İrfan bre B de cinayeti kendisinin Katil Ali ReceP — Artık onun orasını ben bilmii” rüm. Kendilerinden sorun! B Azadan Cihad Baban, suçlunu! " tahkikattaki ifadesini yüksek seslt kudu. Bunda, kadınların da lıM anlatmıştı. Kendisinden istizah edil? ce, bazı kısımlarının doğru, bazi "e sınyarının yanlış olduğunu ortayıw tu Reis Refik, «işine gelen tarât doğru, gelmeyenler yanlış; öyk;; Müstantik, ne diye böyle yazsın!» ve suçlu : — Beni hep bu kadınlarla Plı”- mak istiyorsunuz, dedi, bunlarla Pil, laşmayın be ada onlardan " mişsem, belki şaşkınlıkla söylel dir! ge Polisteki ifadesi de okundu. BU dede, İrfana âşık olduğundan, ı”: peyda ettiğinden, ana, kızın eyakâ le verme sakınle diyerek kendisin! 48 reddini öldürmeğe teşvik eı:-.klm"-';»g İrfanın evlenme vâdettiğinden v yollu bir çok şey anlatış n kabul etmedi, tazyik göl nü di. — Sen söyle şimdi bakalımı, k“_u tık. Gece yarısı bir gül yandık, oda kapısını açtık. Nuri u*vg Recebi sofada boğuşuyor gördük. * Osman Nuriyi müdafaaya kalkıştik, kat, Ali Recep bıçakla korkuttu VE riyi yere serince esakın ses şlk'q' yın; polise, eve hırsız girip vurdür yin!» diye tenbih ederek, kaçıPp Benim bildiğim bu kadar ve ibarettir! ’ Kİ — Onu anamdan sorun; ben k”ğ' la gittikten sonra o saklamış! Belli ini bilmiyorum. Kendisi anlatif ze elbette! Bu aralık İrfan, kocasının ınJ mayülleri olduğundan, arada ilı;ğ) ve genç genç çocuklar — getirdi , fakat kendisinin onların yanına “;' a at dığı gibi bu Ali Recebin de yanınâ madığından ve Recebin vuruş da «ben bunu namusum için AMH Tum; sizi de doğrarım, ha!» dediğ” bahis açtı. Sıra İfakate geldi. O da, akşam üzeri gelerek içki soffas! 5’! lattığımı, sonra Recep de gelince Ö ç beraber içmeğe başladıklarını, ge ' rısı bir gürültü işitince uya M fada boğuşmayı gördüklerini söy rek, kızının sözlerine iştirak e“*'j — Peki, ne diye damadının d»u' rini çocukların yatağı içerisine din? ğ — Anaları karakola - götür babaları da Morga - kaldırılmişt!: ?f cuklar, cırım cırım bağıtışıyor geet babamızı isteriz!'. — diyorları ı,pf bu maksatla, sanki elbiseleri D y miş gibi kendilerine gasıerdı!"-’_,y babanız işte burada; haydi, Unıw oli nızin arasına koyayım da ÜZET rup iyice muhafaza edin, Ğ ga 07 diye teselli verdim, avundur' cukları! İfakat de poliste ve müstan ki WHadelerini inkâr etti. y Şahitler, Ekrem,.SüIcyîh'“Aufn tin, Mustafa, Recep, F:hr.yl_ di!v% simlerindedir. Duruşma şahi” mesi safhasında bir müddet d:]& tikten sonra, haziran ayına ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: