yer -22 Mayıs SON POSTA L KORKU HİKÂYELERİ —| #*7'htensayfatar, Konuşan ’kesik baş Nakleden Fikret Adil Yazan : Fransız büyük ihti- İâlinin en heyecanlı Bünlerinden biri, yor- Bün, argın eve dönü- Yordum. Vakit geçti. on sokağındaki #vime yaklaştığım za- Tman bir genç kız ko- #A köçşa bana doğrü Beldi ve: . — Mösyö, dedi, be- Bi kurtarınız! Arkasından devri- Yeler koşuyordu. Genç kızın halinden, Asil bir aileye men- Sup olduğu — anlaşılı- Yordu. Fakat fakira- he bir tarzda giyin- Bişti. Belli idi ki kı- Yalet değiştirmiş ve ber halde çok mü -| makla meşguldüm. Mahkümların idam e- im bir iş için sokağa çıkmıştı. Ziva, her Yakalanan asilin derhal idam edildiği bu- Bünlerde, sokağa çıkmak bile bile ölüme titmek demekti. Bir an içinde bunları düşündüm ve genç kızın harikulâde gü- Zelliği onu ölümden kurtarmam için, da- fazla düşünmeme mâni olduğu için, Gevriyo kumandanına ismimi verdim. Beni tanıdığını söyledi. Şahsan kefalet tttiğimi bildirerek onu kurtardım. Genç kızla yalnız kalınca, ona, evine kadar re- fakat edeceğimi söyledim. Evvelâ bana i elığını ifade etti. İsmimin Solanj mu, aile ismini söyliyemiyeceğini, bana itimadı olduğunu bildir- Ü. Aile ismini öğrenmek için ısrar etme- görünce, bana buna mukabil ba- *'_'muı Pariste saklı olduğunu, kaçmak İçin bir çare aradığını bildirmekten ço » Kinmedi. İtimadını böylece gösterdi. O Na kadar bir anda âşık olmak nedir bil- im. Solanj'ı görür görmez bunün 2€ demek olduğunu öğrendim, ona, ba- kaçırmak için elimden geleni ya- vadettim ve tekrar, evine kadar götürmeği teklif ettim. Solauj, evi olma- Gığını, sığındığı eski uşaklarından biri- Bin evinde izi bulunduğu için sokağa mecburiyetinde kaldığını bildir- Ü Bir hayli tereddütten sonra - bu tered- im onun aklına bir şey gelmemesi W—eviıuphnıdnluwaüm Ka- bul etti. Beraberce, eve geldik. Büyük bir pansiyonun iki odasını işgal 'Yördum. Ona, kendi yatak odamı Verdim, ben, geceyi çalışma odamda ge- Sirdim, Ertesi gün kalktığım zaman Solanj Soktan uyanmıştı. Birbirimize «ne yapa- Sağız?> der gibi bakışıyorduk. Bu bakış- Yavaş yavaş hayranlığa tahavvul ct- Ve ilimiz birden gülmeğe başladık. Bir #tnç kızı, uzun müddet evimde alakoya- N, . Bu noktayı halletmek lâzımdı. ihâyet Solanj'ı bir kız mektebine mu- “Üllim muavin! olarak. yerleştirmeğe ka » : Verdim. Böylece, ona hem münasip Yer temin etmiş olacak, hem de onu :'""m altına alabilecektim. Hafta son- ,_Z"“ı da, onunla buluşarak görüşebi - Tn k, istikbal için kurduğum hayalle - ç tahakkuku imkânma çalışacaklım. _k'llbbüsümde hemen o gün muvaf - ti Üdum ve Solanj gitti. Önceleri, bir .hd mektup yazamıyorduk. Fakat hç haftadan sonra, her gün mektüp- Ben başladık. &.“ © tarihlerde, çok iğrenç, korkunç, Ledrn dildikten sonra, daha doğrasu idamlari- nın akabinde şuurlarını muhafara edip etmediklerini, yani bir müddet yaşayı yaşamadıklarını tetkik ediyordum. Böy-| le bir tetkikatta bulunabilmek için, Oo| günlerden daha müsalt zaman bulamaz- dım. Günde vasat olarak otuz beş, kırk kişinin giyotin ile kalası kesiliyordu. Ben, bhemen her idamda bulunuyor, tetkika - tımı ilerletiyordum. Lükin son zat larda, tetkikatıma daha fenni bir şı'-ki.lW vermeğe karar vermiştim. Kesik başlar | |üzerinde, galvanizm ve elektrikle tecrü- beler yapmak istiyordum. Yaptığım mü-| t neticesinde Klamart mezarlığına lecek bütün idam mahkümlarının emrime âmade tutulmasını temin ettim. Bundan başka, mezarlığın köşesindeki küçük bir kiliseyi, bana tahsis ve onu bir lâboratuyar haline ifrağ ettiler. Gayet tabil olarak, bu mesaimden So- ,lanj'ı haberdar — etmemiştir. Beşeriyet namına da olsa, yaptığım bu fedakârlık ve tetkiklerin, onu tiksindireceğini bili - yordum. Şurasını derhal ilâve edeyim ki, bu tetkikler, bana, idam edilenlerde, «his>, «şahsiyet» ve «benlik» İn, idam - larından bir kaç saniye, bazan bir kaç dakika sonraya kadar devam ettiği ka - naatini vermişti. Ölümle bu devamlı temas içerisinde, Solanj'a karşı olan aşkım gittikçe artı- yordu. O da, benim kendisine karşı gös- termiş olduğum bu hürmetkâr aşka mu- kabele etmekte gecikmedi ve tanıştıklan bir ay sonra, artık, aramızda sır kalma - mış, birbirimize kayşı aşkımızı itiraf et- | miştik. Bununla beraber Solanj, bana, henüz aile ismini söylememişti. Ben de bir defa olsun kendisinden sormadığım gibi, babasının, Paristen İngiltereye ka- çabilmesi için lüzım gelen evrakı yap - tırmış, ona göndermiş, kaçmasını temin etmiştim. Solanj da, bir müddet sonra ona ilti- hak edecekti, evlenmemiz işi de o za - man görüşülecekti. Solanjın — babasının yanına gidebilmesi İçin, onun, İngiltere- de yerleşebilmesini, vaziyetini düzelte » bilmesini bekliyorduk, Bütün bu hâdiseler arasında bir gün kraliçe Marl Antuanet teykif edilip ida- ma mahküm edildi. Solanj, mektebinden izin alarak eve geldi ve böyle bir günü, yalnız geçirmeğe cesareti olmadığını söyledi. Zavallı kızın hakkı vardı. Ben de çok müteessirdim. Zira, kraliçeyi tanır- dım, bana çok iyilikleri dokunmuştu. O e. Sök şayanı dikkat tecrübeler yap-' geceyi beraber geçirdik. Müthiş bir gece. Sabahleyin saat tam 7,5 da efendimi uyandırmakla vazifeye başlarım | Fakat bir gün daha izinsiz olarak dışa - Kuleli Solanj mütemadiyen ağlıyordu. Üstümüz. deki apartımanda da, bir köpek sabaha ka- dar uluyup durdu, si- nirlerimizi berbat et- ti. Ertesi gün bunun sebebini — öğrendik. Köpeğin sahibi, soka- ğa çıkmış, ihtilâleiler tarafından — aranılan bir adam olduğu için teşhis edilerek tevkif ve derhal idam edil- miş, köpek te kapalı kaldığı için sabahla- ra kadar ulumuş. Solanj, — erkenden mektebine gidecekti. Dersleri dokuzda başlıyordu. Beraber _çıklık. Bir türlü onu bu halde bırakmak istemiyordum. O da gilmck istemiyordu. Yazan: rıda kalsa, nazarı dikkati üzerine çeke - bilir, lüzumsuz ve uzun tahkikata maruz kalarak tehlikeye düşebilirdi. Bir araba durdurdum. Bindik. Mektebe giderken, Solanj, o güzel başını omuzuma daya- ve Roma devirlerinden başlar. Bugünkü mıştı, ben de birbirimize bütün aşkımız ve kuvveti - | Jarını bu zamana tatbik ve ıslah etmekten m'f" sarılı, gidiyorduk. Mektebin önüne | (harettir. Fakat meşrutiyet usulile halk !(clmçe araba durdu. Onunla uzun uzun| hâkimiyeti bu derece eski değildir. Bu Ööpüştük. Solanj indi, kapıda durdu. Ara- | usul ilk defa olarak İngilterede kurul - ba kalktı. Ben de pencereden başımı çı-| muş olup bin yıla yakın ömrü vardır. karıp ona bakıyordum. Birbirimizi göz - İngilterede meşrutiyet usulünün ku - den k—"î'_)vdıîıfıe kadar öylece kalmıştık. | ruluşu vasi mikyasta bir fikri hazırlanış Araba, bir köşeyi dönmek üzere idi. So-| ve bir halk ihtilâlle olmadı. Belki coğ- lanjın seslenir gibi olduğunu zannederek | rafi vaziyetin de ilâvesile bu tebeddül arabayı durdurdum. Fakat 0, kapıdan | Avrupa ve Asyada akisler yapmadı. An- içeri gu'mıvş. kaybolmuştu. cak Fransa ihtilâli kebirinden sanradır Bütün gün müthiş bir sinir içinde idim. | ki Avrupada halk hâkimiyetine doğru ğgııdeıı sonra hava da bozmuş, fırtına | hamleler, ihtilâller başladı. ile karışık yağmur yağmağa başlamıştı.| — Fransa ihtilâli bizim üçüncü Selim za- Asabiyetim gittikçe artıyordu Akşamı | manımıza tesadüf eder. Teceddüt hare- zor ettim. Ve gidip, yaptığım tecrübeler- | ketleri de bu pedişahın zamanında baş - de bâna yardım eden arkadaşıma uğra -| lar. Fakat bu hareket halk tarafından de- dfm' O, hasta idi. Gelemiyeceğini söyle- gil, padişah tarafından oluyordu ve bu di. Ben de yalnız başıma gitmeğe karar | itibarla anormal bir çehre arzediyordu. vı:_rdln_ı. Yolda yürürken, zaman zaman, | Halka hâkimiyet vermekten ziyade sal - münadilerin köşe başlarında, o gün idam | tanatı Yeniçerilerin hâkimiyetinden ve edilenlerin listelerini okuduklarını du -| tasallutundan kurtarmak maksadı takip yuyardum, Yarabbi ne kadar da çok a - olunuyordu. dam kesilmişti! Halk ve münevverler arasında meşru- Klamar mezarlığına geldiğim vakit, ge- tiyet idaresi kurmak gayesile yapılan ilk çe olmuştu. Fırtına da artmış, mezarlı - | hareket Abdülmecit zamanında, yani 1860 ğin manzarasındaki dehşetini iki misline senelerinde olmuştur ve (Kuleli vak'ası) Çıkartmıştı. Esasen burası bütün manasi- | namile meşhurdur. O harekete bu ismin le bir insan tarlasına dönmüştü. Her gün | verilmesi de teşkilât mensuplarının Ku- sürü ile insan gömüldüğü için, mezarlık |leli kışlasında muhakeme edilmelerin - mütemadiyen kazılıyordu. Yeni açılmış | den dolayıdır. gayet geniş hir çukur, o gün idam edilen- | Abdülmecit tahta çıktığı sıralarda Re- (Devamı 13 üncü ıayja:ia) şit Paşanın gayretile Ilân olunan (Tan - n > zimatı Hayriye) çökmekte olan bir bina- KUDB“B[ yı badana ettirmek gibi bir şeydi. Bu v v BrEN € düşünebilir mi? itibarla memleket gene perişan bir hal- deydi. Abdülmecit iradesiz ve hevesle rine mağlüp bir adamdı. Oldukça kalbli ve hüsnü niyet sahibi olmasına rağmnen yakınlarının telkinlerine kapı - Bir İngilize ait olan Rolf | !t devleti bunların ellerine bırakmış adlı köpeğin yaptıklarına bakın ve hükmünüzü verin bulunuyordu. Balkanlarda bilhassa Rus- yanın teşviklerile yer yer çıkan ihtilâl « lerin ardı kesilmiyor ve bastırılamıyor- du. Anadolu ise sefalet içindeydi. Padi - g şaha yakın olanların entrika, irtikâp ve ihtilâsları günden güne artıyordu. İşte bu sırada aslen Kafkasyalı bir as- ker olan Hüseyin Daim Paşa bir kaç ar- Bayanın elinde tepsi olduğunu görünce Efendimin ayak seslerini duyunca ter- ona kapıyı açmak bir etiket meselesidir. Tiklerini ağııma alır, onu karşılarım.. Suyfa vak'lsı Osmanlı saltanatında halk hâkimiyetini hedef tutan ilkgizli teşkilât Hüseyin Daim Paşa tarafından kuruldu. Ne gariptir ki bu teşkilâtın yakalanan âzası ilk defa Mithat Paşa tarafından isticvap olunmuşlardı Turan Can Halk hâkimiyetinin mazisi eski Yunan | kadaşile birlikte gizli bir cemiyet kurdu, Bunların da cemiyete girmek istiyenlet onu kucaklamıştım, öylece, | cumhuriyet şekilleri de o zamanın esas- | için bir takım şartları ve her cemiyet gi« bi bir programları olduğu şüphesizdir, Fakat Kuleli vak'asına dair istintaklar sırasında elde edilen vesikalar imha & dildiği için tarihçe meçhul kalmıştır. A. lâkadar olanların tesbit edilmiş beyan e larına tesadüf edilememiştir. Hüseyin Daim Paşanın cemiyetine bir kısım münevver zabitlerle, âlimler va memurlardan yüksek şahsiyetler girdi« ler. İstintak neticesine göre, bunların maksatları namuslu ve doğru, a: manda muktedir adamlardan mi (mes'ul bir vekiller heyeti) İle ve sınıf gözetmeksizin bütün halk tara» fından seçilmiş bir (meb'uslar meclisi) kurmaktı. Bu kadarını da vak'adan epey- €e zaman sonra (şarklı bir hıristiyan) a- dile makaleler neşreden meçhul bir mu« harrirden öğreniyoruz. Bu cemiyet, hükümeti ordu vasıtasila devirecek, icap ederse padişaha karşı da silâhla hareket edecekti. Bazı rivayetlere göre © zaman veliaht bulunan Sultan Abe dülâziz kendisini Osmanlı tahtına götü. rebilmek için bu cemiyeti gizlice teşvili etmiş bulunuyordu. Cemiyet memleketin münevverleri ve idareden her ne şekilde olursa olsun memnun olmıyanları çok alâkadar etmiş- ti. O kadar ki az zamanda âzası pek ço « ğaldı. Bu gibi işlerde her şeyden evvel sür'at ve fâzanın azlığı lâzımdır. İş uzadıkça ve âza adedi çoğaldıkça gizliliği de kal « maz. Bunun için hiç beklenmedik bir za- manda Tophane mektubi kaleminden (A- rif) namında birisinin haber vermesi ü- zerine meydana çıktı. Arif Bfendi ilk szamanlarda büyük bir hüsnü niyetle cemiyele girmişti. Fakat gün geçtikçe bu iş meydana çıktığı tak- tirde uğrıyacağı cezanın ne müthiş ola - cağını her saat artan bir dehşetle anlı - yordu. Dönmenin de imkânı yoktu kü bir defa cemiyetin defterlerine geçmişti. Postu kurtarmak için bir tekk çare vardı. O da her şeyi olduğu gibi hü kümete haber vermekten ibaretti. (Devamı 13 üncü sayfada) Hergün jimnastik yapmadan duramam