14 Sayfa - O SON FPOS â 'Endülüs Şövalyesi Abdurrahman Yezanı A, R. İktiyar çizmeci “ Belensiya konağı mı ,, cümlesini ağzından çıkarınca, delikanlı birdenbire sersıldı ve ağzından şu kelimeler döküldü: “Kont Belensiya!l.,, lnıı. Lütfen bana, dükkânınızın adresi- ni verebilir misiniz?, — Çok kolay. Hattâ, hiç aramadan bulacaksınız... Belensiya — konağının tam karşısında.. kapısının üzerinde bir buçuk metre boyunda sarı deriden çiz- me asılı dükkân. — Belensiya konağı mı, öediniz?. — Evet, güzel delikanlı.. Mütevetfa koant Belensiyanın konağı. Güzel delikanlı, birdenbire sarsıldı. Bu ismi tekraftladı.: — Kont .. Belensiya... Zeküâsının sdna edilmesi hoşuna gi - den ihtiyar çizmeci, bu fırsalı kaçırma- di; — İşte, yeni bir bahis mevzuu... gı- cir giciş bir çizme üzerine bahse giriş- meye hazırım ki, bu isim size yabancı gelmedi,.. Maamafih çok hakkınız var. Kont Belensiya, tam on dörti sene ev- vel, bu fani dünyadan göçüp gittiği halde, onun aziz ve leziz hatıraları da- ha hâlâ hatıralarda yaşıyor. — Demek ki onun konağı, hâlâ duru- yor? — Evet.. olduğu gibi duruyor. Fakat şimdi o muhteşem konağın içinde, bir arap ailesi oturuyor. — Kimdir bu arap ailesi? — Ah.. bu, uzun bir hikâyedir. — Bana, şöylece ihtisaş edip de an- latamaz mısınız?.. — Burada.. bizi birbirimize çarpan bu insan dalgası arasında mı?. İsterse- riz, şuradaki şarapçı dükkânlarından birine girebiliriz. — Büyük bir memnuniyetie. Hem de şarap paralarını ben veroceğim, — Ahınız, bir mevzu daha... Bütün özizlerin üzerine yemin eder.. ve en yumuşak derili bi çift çizme üzerine bahse girişirim ki; yüzünüzün derisi, gayet tatlı buğday rengi olmakla bera- ber, sizin damarlarınızda mutlaka bir damla Berberi kanı vardır.., Lütfen koluma giriniz. Benden küuvvetli oldu- ğunuz için bu insan dalgasını kolayca yarar, beni şu karşıki şarapçı dükkânı- na sürükleyebilirsiniz. * Şarapçı dükkânında, güç hal ile bir masa bulup yerleşmişlerdi. Şarap para- sının kendisinden çıkmıyacağına emin olan ihtiyar çizmeci, büyük bir neş'e ile söze girişmişti: — Müsaade ederseniz, en evvel ken- dimi size ismimle de takdim edeyim... Ben, Cenabıhakkın.. ve bütün âzizleri inayeti ile. İspanyanın en eski asılza- delerinden.. ve ceddi Hazret! Ademe kadar en şerefli ailelerinden.. Doön Jo- ze.. Mirkado.. Recinaldo.. Ansaldo.. Pi- yerro.. Valadolido.. İsparsero.. Liyona., Lakosta.. İkaprivana.. Falkona.. Ora- liyano Valazoellayim... — Ne söylüyorsunuz, dostum.. bun- ların hepsi siz misiniz?.. — Evet, güzel ve cümert delikanlı. Cenabıhakkın.. ve bütün âzizlerin ina- yetile.. Bu tsimleri hamil olan zat.. biz- zat, bendenizim. — Fakat âziz dostum; sizin isimleri nizi akılda tutabilmek için, mutlaka sizin kadar zeki olmak lâzım.. Halbuki ben, bunların hepsini değil, bir kaç ta- nesini bile aklımda tutamıyacağım. Si bunların içinden bir tanesin! intihap edin de, size öylece hitap edeyim. — Evet.. bunda da hakkınız var. Şu halde, size en çok iftihar ettiğim bir is- mi söyliyeyim. Hem de, en kolayı... ( Arkası var ) BÖTÜN ÖLKEY İi HERGÖN Böylece bir kaç caddeyi geçmişti. We birdenbire geniş bir meydana çıkı- vermişti. Meydanın manzarası, bu gen- ce büyük bir hayret vermişti. Bir an olduğu yerde durarak meydana göz gez- dirmişti. Koca meydanın her tarafı, büyük bir uğultu içinde idi. Bu uğultu, birdenbi- re o genci sersemletmişti. Yanında du- ran ve kendisi gibi yalnız olan ihtiyar bir nyolu başile selâmlıyarak: — İspanyol efendi!.. Büyük meydan denilen yer, acaba burası mıdır?.. Dedi. İhtiyar İspanyol, sevimli bir. tebes - sümle gencin yüzüne bakarak cevap verdi: — Evet, güze| delikanlı. Tam, büyük meydanın karşısında bulunuyorsunuz. Şu sormanızdan anlıyorum ki; şehri - mize yeni gelmiş olacaksınız. — Hayrete şayan bir zekânız varmış, dostum. Hakikaten bu güzel şehre bu- gün., hattâ, dört saat kadar evvel gel- dim. — Kiyafetinize bakılırsa, karşıdan.. Afrika tarafından geliyorsunuz zanne- derim. — İşte.. bu da cidden büyük bir di- rayet eseri... Buuda da büyük bir isa- bet göstendiniz. Afrikanın kumlu sa - hillerini terkedeli bugün tam bir haf- ta oluyor. — Şehrimize, iyi bir şenlik gecesin- de ayak basıyorsunuz, İyi yapılmış bir çizme üzerine bahse girişirim ki; bu size büyük bir uğur getirecek. — Ay., bu güzel şehirde bahisler çiz- me üzerine mi yapılır?.. — Her şey üzerinea yapılır... Fakat ben, sabık kralın at uşaklarının çiz - melerini yapmakla meşhur bir san'at. kâr olduğum için, çizme üzerine bahse girişmeyi çok severim. — Henüz memleketinizin tamamile yabancısı olduğum için, maalesef, şu anda sizinle bahse girişecek hiç bir mevzu bulamıyacağım. Fakat bahna dükkânınızın adresini verirseniz, gü - nün birinde size bir çizme ısmarlıya - cağımı ümit ederim. Zaten ayaklarımı sikan çizmelerim de, pek iyi bir halde değil, — Hah.. gördünüz mü, bahse girişi- lecek şeyi... Sizinle, yepyen: bir çizme üzerine bahse girişirim ki; çizmeleri - niz mutlaka Afrikada yapıimıştır. — Ah, dostum.. işte bunda bahsi kaybettiniz... Çizmelerim, babamdan miras kalmıştır. Babam da bunları, tam on sekiz sene evvel, İspanyada yaptır- mıştır. Maamafih telâş etmeyiniz, Bah- Bi kaybettiğiniz için sizden bir çift yep- yeni çizme istiyecek değilim, — Yaşa, güzel delikanıı!.. Görüyo - rTum ki, bir Berberi gibi cömer! ve âli- cenapsınız. Eğer günün birinde dük - kânıma gelecek olursanız, size bir bar- dak Malağa şarabı ikram edeceğimi gimdiden vadediyorum. — Ah, bu insan dalgası çok fena.. ba- kınız bizi nerelere kadar sürükledi. müsaade ederseniz, sizden bir kaç şey sorayım, — Size cevap vermeyi çok büyük bir şeref telâkki edeceğim. — Berberiler cömert ve âlicenap mı- dır?. — Hem de, emsalleri bulunmıyacak derecede... Sabık kralın at uşaklarına | yaptığım çizmelerin paralarını pek güçlükle tahsil edebilirdim. Halbuki; dört misli fazla fiata yaptığım çizmele- rin bedellerini; o esmer derili insanlar, © kadar kolaylıkla tediye etmişlerdir ki. — Şu halde, Berberilerin buraya ge- Tişinden en çok istifade edenlerden biri de sizsiniz, zannederim? — Çok büyük bir fırsat kaybettiniz. Berberilerin buraya gelişinden en çok istifade edenlerden biri de ben olduğu- ma dair bir bahse girişmiş olsaydınız; yepyeni bir çizme kazanırdınız. — Ah, dostum, Görüyorum ki; sizin Eibi zeki bir adamla bahse girişmek, benim gibi bir yabancı için o kadar ko- lay bir şey olmıyacak... Bununla bera- ber, itiraf ederim ki, çok hoş biş zatsı- BOLASAMATSINIZ WEMZSon Posta TİLAN gâ_w »*BİR » ÜLKEYİ HERGÜN DOLAŞIR.. “ Son Posta ,, nın büyük deniz tu var. lamıyorsun. ladı: birisin! b de saklam: yı s seviyorsun? kızı deği! lâve etti: demezler... işleri: ı Nihayet Doğan dü i Mehmede | * i to f t îşl . Joo I I * d Beynimin içinde müthiş bir uğul-| — Ya nasıl..? bir tehlike görmeseydi, bu emri V& Ş — Yahu, sen sahiden hâlâ ayılma -| mezdi. — Çok içmişsin, dedim ya.. hâlâ ayı- |mışsın! Bu kıd!n.ı B—ırbırns_(îvssıı Adı' Dedi.. gemi limana yaklaşınca Mebr da buldu.. gemisine aldı. Görüyorum ki| met tehlikeyi gözü ile görüyor 'wıiv — Ben sade içki sarhoşu değilim,/onu seviyor.. Barbarosun elinden, sev- Limandı.bir sürü ıun; Mehmetciğim ben... diği bir kadımı almak delilik değil dene-| Barbaros hâlâ limana — Ey, sen?.. dir? devem ediyerd Doğan başını ellerinin arasma aldı..| — Barbaros, Cerbedeki karısı Ayşe - Yirmi yedi Türk isi lmanın * İnler gibi konuşuyordu: nin üzerine gül koklar mı sanıyorsun? ":ı“ır: t:ı EE A — Ben gönlümden yaralıyım, Meh- * NU ŞUĞURAR ŞUD Ben bitkin bir hııdeyfıı. deli gi-|Korsika önünde Türk korsanlarI| — Barbaros bu sırada Doğan beyi af biyim.. ne söylediğim! bilmiyorum.. ne ; anin l de yaptığımı. (Ölüm Burnu) nu zorlukla dönmüş- | tiyordu. K Mehmet yüksek sesle gülmeğe baş- | '©tdi- t v — Çahuk, bana Doğanı bulunu? Barbaros sevinçle bağırdı: yuyorsa, hemen uyandırınız! — Deniz üstünde şeytanlara mı gö-| <—. Lşzle'l(ufsı_kı Diye bağırdı. yo' nül verdin yahu?! Sen aramızda en me- Korsika görünmüştü. Gemiciler Doğan Reisi aramağa tin, en gönlünü kaptırmaz insanlardan v sfrada_ dwfm —,e'""_" suratını | yuldular, Ğ Hangi bahtiyar kadınmış bu, asmış, kendi kendine söyleniyordu: 4 Doğanın nerde yattığını bilen yl# senin kalbini çalan yosma..? — Korsikaya geldik., fakat, bu geliş|tu.. Doğan bir şey söyliyemezdi. hiç hoşuma. gıhnfdı._l.ı:rıfnda uzun di-| ©, bir akşam önce gerçi B"M 4 Başını satladı.. rekli bir çok ye_!kcnlı görüyorum. Bun-| kamarasına girmişse de orada ,.w Titredi., larVı_ Barbaros görmedi mi acaba..? mıştı.. onun bu kamarada yıunllîa Oturduğu yerde sendeledi. Ce dayansmadı.. Haa ianı gemiciler de pekâlâ bilirlerdi. ) — Söyliyemem, dedi, bırak artık, bu| , “eminin Cü gu'.*er..esır.de dolaşan ( A"_?_“_!/ bahsi kapıyalım... Bana biraz su ver... robelşıleı;den bm_"'.l. Heslepdi: Ka n Mehmet yanındaki destiyi uzattı: Bandla YA AYA CI ĞĞ K — Yıllardanberi denizlerde bemberlyîl,”nm gemiler var galiba.. öyle değil|| Nöbetçi : dolaşıyoruz, Doğan! Ben dümenci kal-| ”| dim.. sen hplîıgı.oldun!nF:ıı':::ltmğirbiı:—ı-l Nöbetci homurdanarak cevab verdi: Eczaneler u ç kıskanmadık.. bütün derdlerimizi| — Bürada düşmanla karşılaşacağımı- || Bu zece nöbetci olan eczaneler şanlar birbirimize anlattık.. sen bana yardım |* Pilmiyor muydun? Limanda 'Türk :___ ş ottin: ş t temisi görecek değiliz ya... HLĞ 4 ettin; ben de sana. Şimdi bir yabancı | ““Misi gi ğiliz ya... Aksarayda : (Şeref). Beyasıdda : (Vi gibi, neden, seni üzen, eriten, ve kalbi-|, Dümenci Mehmedin neş'esi kaçmış -|| w. Karagümrükte : (Arif. Feneriğ İ ni yaralıyan kadını benden saklıyor -|'” . . ÇOMERR C D sun? Haydi, hakikati bana: Sev- |.. Halbuki o Korsika limanında debaşında : (L Hali, Eyüpte : Ü, gilin Cerbedi değil m RAe iki üç korsan gemisile ka :"'[_' Eminönünde : (Balih », gehtir : Doğan: " nı sanıyor ve bu umgü ile (Ölüm Bu mnm yöerer mde : M 4 ar! dedi. Ben yıllardan * Lu) nu dönerken bile türküler söylü -| kezi. Şehremininde : (Hamdi). imi senden saklama -| Y0tdu. Beyoklu eihetindekiler B beyhiyn & bütün gemilere: i : (Dellâ Sudâ, , mıştım. Bugünkü ıztırabımın sebebini ?'f_'î“_’:;::“:['î;"a'l;;ı;n B monciyan). — Tepebarında z OEMAGİ, ağım. Beni dinle, Meh -| — Eççimi vermisti Karaköyde : (Hüseyin H“'"“"""’nd met .. Bana kulağını ver: Ben Jüzetta- rini vermişti. da : (Nargileciyan). Beşiktaşla * 1 viyorum... Gcml!er_hir araya toplandılar.. Halid). Dümenci Mehmet hayretle Doğan” Liman ağzına doğru il iler. Boğariçi ve Adalarda: .W YürÜRü balte Doğanın | Bi baros ikinci bir emirle yelkenleri Suksida * Güikür. SReR NŞ — Ne diyorsun, Doğan? Jüzettayı mı mdi'._m'm"ı'"nl DEİTE, ü $ (şnıu.ı Rıza). Baybeliiti Dümenci Mehmet: a Duğan başını kaldırdı: — Bu ne demek..?! i — Evet.. neye şaştın? Jüzetta İsanın a. Gönlümü ona kaptırdım.. limde değil.. ne yapayım? ı — Yahu sen aklını mı kaçırdın? Jü- zetta, Barbarosun gözdesidir. Bana ka- Kiymeti Teminatı İ lırssî. o d; rlânrîıros::şvi_m— -- y . K. N K K mra birdenbire kaşlarını çatarak i- — — — .<- i 815 31 » 6& Üsküdarda Selman ağa ma. xı::;' ğ — Kara kedi gibi, bunların arasına met S. eski 32, yeni 30 sayılı * girmekte ne mana var?! 2130/3840 hissesi I — Ben onların arasına girmedim. On-| — Yukarda mevkii yazılı dükkân hissesinin satılmak üzere 31 gün müddetle Ve İş lar beni aralarına aldılar. arttırmaya çıkarılmıştır. İhalesi 4/6/937 cuma günü saat 15 dedir. İstel 0,’ — Bir insanın yatak odasına kadar| dıköy Vakıflar Müdürlüğüne müracaatları. * Kiren bir misafir, o adamın karısına ve- a oe l aa ea menla| c AKGY İşletmesindent ! S GEL SN x| — Köprü Adalar iskelesindeki büfe bir sene müddetle ve açık arttırma İf 4 Doğan elini uzatarak homurdandı: Taya verilecektir. g » zindt — Eh.. yeter artık. Sana zaten gönül Arttırma 27/5/937 perşembe günü saat 15 de Karaköyde İdare Merke: len bahsetmek hayvanlıktır. ler Encümeninde yapılacaktır. n W Ve kendi kendine söylendi: İsteklilerin teklif edecekleri senelik kira bedelinin X 17,5 ğu ni M' — Ne yapayım? Kime derd anlata -| bey akçelerile Şefler Encümenine ve şartnameyi görmek ve malümat yım? Eski derd ortağım, felâket arka-| tiyenlerin de hergün İdare levazım bölümüne müracaatları. — <2787> öt daşım benimle eğleniyor. Halbuki, Jü- & zettayı kışkırtan ben değilim.. benia -| — Beyoğlu Tahsil Müdürlüğünden: y teşliyen odur. Kasımpaşada Çatmamescit mahallesinin Cezri atik sokağında eski 2 lll’ — Barbarosun seni sofrasına davet| yeni 3 ilâ 5 ve 7 ilâ 13 No. ile murakkam ıı[unhudlvınlnnflv & etmekle yanıldığını anlıyorum. O ka -| hane ve bahçesi, arkası Hürmüz ve Adil ve sairenin haneleri, cephesi # dın, dünya güzeli olsa ve sokaktan gel-| ie mahdut maa dekâkin, han ve hamamın tamamile, derununa cari vd:’ 4 miş bulunsa, gene ona göz dikmiye -| tan vakfından Nasıf ve Hasan Paşa vakfından 1 ki, cem'an bir buçük "Ç ge " cektin! Yazık sana, Doğan! Ben s#eni merd bir erkek bilirdim. Doğan bu vaziyeti Mehmede açtığına pişman olmuş görünüyordu. — Ben, senden yardım umuyordum, Mehmet! dedi. Sanıyordum ki, Barba- rosa münasib bir zamanda söyleyip de beni Jüzetta ile baş göz edeceksin! Dümenci Mehmet güldü: — Yani beni şu (Sarıböcek) in asıl- dığı direkte astıracaktın, öyle mi? — Neden? Brbarosun bir kızı olsay- dı da onu isteseydim, beni direde mi Jt sacaktı? — Bu iş öyle değil.. mal lezizin 11/12 hissesinin tekrar 32 hisseden üçer hisselerinin İ| (1360) lira borca mukabil birinci derecede ipoteklidir). #ımda eski 28, yeni 80 sayılı ve Darüşşefaka ve Evkafa mülhak İsmsil Şgef kıflarından bir tarafı Zelik apartımanı ve bir tarafı Sebutun hanesi V€ " | pW wıumxıımmmmwnunnmımmm»nw”:,' k rüşşefaka vakfından 540,2 ve İsmail ağa vakfından 157,30 arşınlı müâ a bap hanenin 3/32 hissesi, Avukat Orhan Mitatın Galata Maliye şubesine olan vergi borcunda yi yukarıda hisse ve evsafı yazılı emlâkin tahsili emval kanununun p3 istinaden aleni müzayede suretile satıla caktır. İsteklilerin ihalei kat'iyyesi olan 28/5/ 1987 gününe ratslıyan cuma 14 den sonra Beyoğlu Kaymakamlığında toplanan idare heyetine 7 79 lerile birlikte müracaatları ilân olunur. — (2891)