Hergün Londra ;:;nuşmalan Ve Türkiye ile İngiltere dostluğu —— Yazan: Muhittin Birgen ondra seyahatinden istifade ederek İngiltere - ricalile baş- başa verip konuşmuş olan devlet adam- ları arasında Türkiye Başvekili İsmet İnönü de vardır. Başvekilimizin, muhte- Kf münasebetlerle muhtelif temaslar yapmış olduğuna dair gelen bir takım haberlerden sonra şimdi bir de gazete neşriyatına tesadüf ediyoruz. Son Pos- tanın dünkü nüshasında görüldüğü veç- hile, Dayly Herald gazetesi, Türkiye ile İngiltere arasında bir ittifak yapılması düşünülmekte olduğunu yazıyor. Bu ga- zeteye göre böyle bir ittifakı İngiltere- nin kabul edeceğinde şüphe yokmuş. İt- tifakın esası da Şarki Akdenizde mevcut olan statükonun muhafazasından ibaret imiş. Dayly Herald, hükümete muhalif bir gazete olmak itibarile verdiği malüme- tın doğruluk derecesini ölçmek kolay değildir. Havadisin yazılış şekline göce böyle bir ittifak, İngiltereye Türkiye ta- rafından teklif edilmiş olmak lâzım ge- liyor. İngiltere hükümeti de bunu mem- nuniyetle kabul etmiş veya edecekmiş. Havadis, bu şekilde doğru mudur, de- ğil midir? Doğru ise ne dereceye kadar ve hangi ruhla doğrudur? Bu gibi sual- lerin tam cevabını, ancak, iki memleke- tin devlet adamları verebilirler ve onlar da, bunu, yalnız münasip gördükleri za manda yaparlar. Fakat, ittifak olmuş, o- lacakmiş, şu taraftan teklif, bu taraftan kabul edilmiş veya edilecekmiş gibi söz- lerin manası ne olursa olsun, işin mu- hakkak bir tarafı vardir ki bu da Türki- ye ile İngiltere arasındaki dostluk mü- nasebetlerinin son zamanlarda — kazan- maş olduğu derinlik ve samimiyettir Muh- telif vesilelerle bir senedenberi daima tezahürlerini gördüğümüz bu samimiyet, iki memleketin de takip ettikleri siyaset hedeflerinin tam bir ayniyet ve mutaba- kat içinde bulunmasından ileri geliyor. * İki tarafın da siyasi hedefi, sulhtur ve milletler arasında iyi anlaşma ve iyi ge- çinme davasına yardım etmektir. Bu ba- kımdan İngilterenin Gihan siyaseti ile Türkiyenin, içinde bulunduğu siyasi âlem çerçevesinin hareket hedefleri tam bir mutabakat gösterince, her iki siyasetin de mütesanit ve ahenktar bir yürüyüş şeklini alması tabil olur. Bu, müşterek menfaatler tarafından tayin edilen si- yaset istikameti Bu tarzda olunca, bu- nun için ayrıca bir ittifak aktine lüzum var mıdır? Böyle bir ittifaka lüzum olup olmadığını, meseleleri bütün teferrüat- larile ellerinde tutan devlet adamlatı bi- Jirler. İngiltere siyasetinin an'anelerine bakılırsa böyle bir siyaset mutabakatını ayrıca klâsik formüllerle bir itlifak m ahedesi şeklinde yazmaya İlüzum - bil Çocukluk ve gençlik hayatında en çok müessir olan şey takdirkâr bir teşvik, yahut ta herkesin kütü bir tevbihtir. Bu iki hareketten birincisi müsbet, ikin- tisi menfi sabada tesir eder.. -— Çocuğun ruhunu temiz bırakmak ve çalışma kabiliyetini de arttırmak istiyorsanız iyi bir hareketini maddi mükâfat vererek takdir ediniz, fena bir hareketinden dolayı yapıla- cak nasihati de yalnız kaldığınız zamana saklayınız. yanında yapılımış -— SOÖzZ Bir gecede 112,000 lira Yigebilir misiniz? Zaman zşman bir çok sefih kimse - lerin bir gece zarfında sarfettikleri pa- ranın miktarını duyar, ve hayret ede - riz. Bir İngiliz gazetesinden aldığımız şu satırlar da o cümledendir: Büyük bir servete konan Amerikali Yub arkadaşlarile bir bara gitmiş. Ve sabaha kadar yaptığı masraf neticesin- de kendisine bizim paramızla 112 bin liralık bir fatura getirilmiş ve Yub da bu parayı bir çek imzalıyarak tediye etmiştir. Yub evvelâ bütün barı kapalmış, ar- '_(üslleri kendi masalarına davet etmiş. yoktur. İki devlet arasındaki münasebet- | Bünlara para dağıtmış, bir tanesine de leri idare eden prensipler iki tarafça da tayin edildikten sonra, artık takip edile- cek devamlı siyasctin bu prensiplerden kıl kadar inhiraf etmiyerek yürüyüp gi- deceği malümdur. İngiltere, bu hareket- leri ötedenberi böyle yapagelmiş olduğu- na göre, ortada yazılmış hiçbir vesika bulunmaksızın bu hal böylece devam e- dip gidebilir. Elverir ki Türkiye ile İn- giltere arasında muayyen bir hedefe doğru elele yürüyecek bir siyasetin pren- sipleri konulmuş olsun. * Bizce, bu prensipler zaten konulmuş- tur: Sulh ve statüko prensipleri. Her iki ftarafın da samimiyetle takibine karar vermiş oldukları bu yolda bundan böyle dâaha mütesanit ve daha ahenktar bir yü- Tüyüş hareketine girmeleri bakımından İsmet İnönünün Londrada yaptığı temas- — Jarın çok büyük faydaları olduğu muhak: © kaktır. İngiliz gazetesinin dediği gibi, — şarkın en mühim kuvveti ve en nüfuzlu /| Biyaseti olan Türkiye karşısında, İngiltere in samimi bir dost rolü oynamıya karar vyerdiği muhakkatır. Türkiyönin, her han- gi bir istilâ emelinden uzak, yalnız sta- tükonun muhafazasına taraftar ve şark- fa sulh ve emniyetin takviyesi gayeslle alâkadar bir siyaset sahibi olduğuna Tn- giltere tamamen kanaat getirmiş bulun- duğu cihetle, bu memleketin, sırf bu ruh içinde Türkiye ile beraber çalışmıya hu- susi bir kıymet vereceği aşikârdı. (Devamı 3 üncü sayjada) l bir ev hediye etmiştir. Hükümet bar sahibinin aleyhine ta- kibat yapmak istemişse — de delikanlı davacı olmadığını söylediği için keri - disine hiç bir şey yapılamamıştır. Farelerden kurtulmanın çaresi Fransızca gazetelerden biri evlerden fareleri yok etmenin şimdiye kadar pek aZ tatbik edilmiş bir usulünü yazıyor. Bu usuüle göre bir iki fare canlı canlı yaka- lanacak, vücutları başı müstesna, kat - rana batırılıp bırakılacak, bu fareler ta- bil diğerlerinin yanına dönecek.. Ötekiler bunları görür görmez bulundukları yeri bir daha 'gelmemek üzere terkederler - Miş. —— Bir arkadaşımız karı koca arasında boşanma vak'alarını aid kanuni safhaların kısaltılıp kısaltılmaması ilim adamları arasında bir anket yaplı. Bu münasebetle biz do aynı anketi ilim adamı olmıyanlar arasında tekrar ettik. Evvelâ tanıdıklarımızdan 10 erkeğe ve Hiç tereddüdsüz: — «Hayır, cevabımı verdiler, kanuni merasim kısaltılma- mahı, bilâkis ayrılma işi ne kadar mümkünse o kadar zor- dediler. İSTER İNAN İSTER İNANMA! laştırılmalıdır. » İSTER İNAN İSTER İ ARASINDA ım* Derisinin rengi Değişen Sen oku Genç kız Şehir Tiyatrosu bir piyes temsil e- diyordu. Bu piyeste şöyle bir sahne tardı. Hazım, Behzada bir mektup verecek., Behzad da mektubdu yüksek sesle okuyacaktı. Behzad mektubu pi- yesten kopye etmiş ve bir kâğıda yaz- mişti.. Hazıma: — Bana; bu yazılmış mektubu ve - rirsin, dedi, ben de okurum. Hazım bir azizlik yapmak isledi. Yazılı kâğıdı aldı, yerine beyaz bir kâğıt koydu. Ve sahnede mektubu Behzada verdi ve: — Oku şunu! Dedi, Behzad zarfın içindeki kâğıdı evirdi; çevirdi ve sonra Hazıma dö- nerek: — Al şu mektubu geriye de sen o - ku, ben dinliyeyim! Dedi. Dünyada renk bakımından dört ta- ne ırk vardır. Şimdiye kadar bunların birinden diğerine geçmiş insan görül - memişti. Geçenlerde Irlandada böyle bir hâ- dise vuku bulmuş, genç bir kız beyaz- ken kırmızı derili olmuştur. Güneşin tesirile kızaran ve kararan — insanlar Çoktur. Fakat bunlar plâj zamanı ge « çince yavaş yavaş gene beyazlaşırlar, mevzuu bahis hâdise böyle bir şeyle a- lâkadar değildir. Vak'a Irlandada bü - tün doktorları hayretlere düşürmüştür. Genç bir kız bembeyaz bir tene malik İken iki gün içinde ve hiç bir harici tesir altında kalmadan kırmızı — derili olmuştur. Doktorlar deriye renk veren uzüv - ların şimdiye kadar, renk değiştirdiği- ni bilmediklerini söylemişler ve bu vak'aya hayatlarında ve hattâ tıb tari- hinde ilk defa şahit olduklarını ilâve etmişlerdir. Bu havadisi veren gazete ŞU safırları ilâve etmektedi : Bu hastalık hiç şüphe yok ki Ame- Amerikada geçen hafta ölen Ravtan r;kalılî n h?çunı gitmemiştir. Bir _lıe- hakkında büyük merasim yapılmıştır.|"€ düşünün insan yerine koymadıkları Ravtan edebi bir hüviyet sahibi olma- zencilere, bu hastalığın taammümü do- makla beraber, dünyanın en fazla ya-|Tayısile benzemeğe başlarlar ve sarı x yazan bir insanı olmakla maruftur. | SaSlı mavi gözlü Amerikalılar da birer Ravtan bilhassa halk eserleri yazan bir ku;ıu,uııl Te ai a d v muharrir olarak tanınmıştır. r_ır_._____—____—_ Müteveffanın eserleri hakkında Nev|dır, bundan başka Ravtan müteaddit yorkta çıkan Time gazetesi şu malü -|tarih, seyahatname gibi eserler de ka- matı vermektedir: leme almıştır. Ravtan dünyanın en çok «92 yaşında ölen Ravtan'nın — 7246 |yazı yazan müellifi olarak tanmmış - cilt ramanı, 64256 matbu hikâyesi var-İtır.» —e NANMA! Anketin bu kısmını bilirdikten sonra aynı suali hiç ta - nımadığımız ön erkekle, on kadına sorduk. Kadınlar mütte- fikan; — Kısaltılmamalıdır, cevabını verdiler. Erkekler de geno müttefikan: — Kısaltılmalı, ayrılma işi, kadınla erkeğin aymı fikirde olması şartile mümkün — olduğu kadar kolaylaştırılmalıdır, N 7246 cilt Roman yazan Amerikalı müellif LA hakkında 10 kadına sorduk. Sözün Kısası Dertmend'le Hasbihâl E Talu ostum Dertmend ile dün gh? buluştuk. Hava berrak, orta * lk yemyeşildi. Tük denecek dereceyİ aşmağa başlayan parlak bir güneşit Şşualarından korunmak üzere gölgele * rine sığındığımız çiçekli — akasyaların üzerinde kuşlar tabiata hitap eden şük* rân neşideleri okumakta idiler, Bir müddet şundan bundan konuş * tuktan sonra, gözleri dalac gibi olan Dertmend, birdenbire kendine gelip d€ di ki: — Dünyayı karanlık, her şeyde kö * tülük, âtiyi meşkük, hali vahim, insaf” ları zalim ve hünlar gören zihniyete şaşıyorum. — Bu sözler şimdi neden icap etti, Dertmend? — «Yok, hayır.. biraz evvel düşün “ düm de.. sulh ve emniyet yolunda ya, son zamanlarda bir hayli ileri git * ti. Öyle iken, hâlâ istikbalden endişt edenler, Avrupanın yakında tekrar karmakarışık olacağını umanlar, teveh- hüm eyledikleri mesaibin bugünden helecanını çekenler var. Sen bunca yıldır mekteplerde muallimlik edersin; yüz tane haşarı talebenin bile idaresi ne kadar müşkül olduğunu pek âlâ bir lirsin. Ya, düşün bir kere: ırklara mensup, çeşit çeşit, milyanlar- engi devam etti * yi geçinmelerini te- min etmek ne demektir? Gene şükü! olsun! Her devletin ileri gelenleri, ba$ vekiller, hariciye nazırları durup din _îenmeden, oradan oraya mekik doku * yorlar, çekişiyorlar, koklaşıyorlar, an laşma, uzlaşma, andlaşma diyorlar dü ipin ucunu kopmadan siyanet ediyor' * lar. Onların göze görünmiyen ga; leri, hamleleri az buz şey değildir. A - nalarından emdikleri süt de, ziyafetler- de içtikleri şampanyalar da burunla * rından buram buram geliyor. Ve bu sâ“ yede, azizim Talu, karanlık günlerin fecri uzaklaştıkça uzaklaşıyor. telâş ve endişeye asla mahal — yı çünkü aklı selim galebe etmeğe mış, tehlikeyi yenmiştir, Bunun aksini iddia edenler, bu ha * kikatı bir türlü idrak etmek istemi * yenler hastadırlar, Ya mideleri bozuk, yahut ki sinirler! gevşeklir. Yedikleri" ni iyice hazmedemedikleri için son de- rece hassasiyet kesbeden cümlei asa * biyelerinin esiri, kurbanı oluyo: Havayı biraz bulutlu, yağmurlu seler, gökyüzünün karartısını b her şeye teşmil ediyorlar, Kış, soğuk, çıplak ağaçlar, çorak bir bahçe, ça * murlu bir yol, kasvetli bir manzara gö” nülletindeki bedbinin kaynağını coş * turdukça coşturuyor. Ben bunu böyle izah ediyorum; ne dersin? ur; başla- demindenberi döstuma 'cevap verdim: Ne mi derim? Sen mides. sağladı sinirleri kuvvetli bir adamsın, Dert * mend! Öğle yemeğini, görüyorum çok iyi hazmetmişsin, “Onun için cüm- lei asabiyene sen kendin hâkim olu * yorsun.. Sonra, bugün bak: Hava ne kadâr güzel.. gökyüzü berr: MmasmaVis orfalık sıcak.. ağaçlar yemyeşil biref top halinde.. bahçe türlü çiçeklerle süs” lü.. Kupkuru tarhların arasında serçe" ler birbirlerini kovalıyorlar., gözleri * mizin önünde manzara alabildiğine, ufka kadar, ve muhtelif güzellikler af“ zederek uzanıyor.. Eğer nazariyen doğru ise, Dert * mend, senin de nikbin olmağa hakkil var. Var amma, ötekileri de biraz mâ” zür görürsün elbet, Hakkaniyet öyle icap ettirir.. değil mi Dertmend?!» <A Bir gecede 112 kadeh viski İngilizler viskiye fevkalâde meraklı * dırlar. İçlerinde viskiyi su gibi içenle! vardır. Bunlardan Smit namında biri vi ki içmek rekorunu kırmıştır. Smit bir gece bir iddia üzerine sabalö kadar 112 kadeh viski içmiş. Fakat erti gi günü de tesemmüm alâimi gösterdi için hastaneye kaldırılmıştır. & kesmediğim