SON POSTA a « Son Posta ,, nın büyük deniz romanı :23 | 14 Sayfa -— 'Endülüs Şövalyesi ÇARĞKA Abdurrahman biz de; şimdilik, sadece itaat ediyoruz. E, bu hal ne zamana kadar de - vam edecek?.. Bıçak kemiğe dayanıncıya kadar, Bu vaziyet, şimdi bu İspanya me- selesini ortaya çıkarmıya bir mâni teş- kil eder mi?.. — Hayır.. Kat'iyyen.. Hatlâ, bana kalırsa bizim için bazı faydalar da te- min edecektir. Şuna eminim ki; Musa bin Nasir, şayet İspanya üzerine bir | hareket yapmayı kabul ederse, hiç şüp- hesiz ki, evvelâ bizi gönderecektir. — Evet, Ben de böyle düşünmüştüm. Ve onun içindir ki; Musaya karşı böy- le bir teklifte bulunmadan evvel, si - znle anlaşmak istemiştim.. Şimdi ba- na cevap verin yi İspanyayı istilâ etme- . ister misin n Kont Cülyanosun yüzüne dik- 1 Omuzlarını kaldırarak mi- rıldandı: — Buna menli cevap vermek için, çok budala olmak lâzum... Ancak çu var kiş ben, müsbet cevap vermek hak- kını haiz değilim... Biliyorsunuz ki, ben başlıca iki kabilenin reisiyim, (Zeyadın oğlu Tarık) ise hepimizin. ve bütün Tavarik kabilelerinin relsle- ridir. — Evet, azizim Tarif... Bunu, ben de | biliyorum. Fakat ben, evvelâ şahsan sizin fikrinizi öğrenmek isliyorum. Er ğer sizden müsbet bir cevap alabilir > 4; sizi kendi namıma Tarık'a gön - dereceğim. Si ia, onunla Kont hazretleri!.. Büyük bir esefle erzedeyim ki; şu anda size, müsbet ve- ya menfi bir cevap verecek vaziyette değil Çünkü Tarif, birdenbire sözünü kesmişti, Hem de öyle bir şekilde Kesmişli ki; derhal, Kont Cülyanosun nazarı dikka- tini celbetmişti... Kont, büyük.bir me- rak ile: — Evet.. çünkü... Târif, ayağa ka tı: — Köont hazretler Bu mülâkatımı zın, burada hitam bülmasını rica ede- ceğim. Son söylediğim kelimeyi, hiç işitmemiş olun. Diye mırıldanmıştı, N Yeni bir mezhep (Emevt) bay ettikleri memleketlerin kadar ehemmiyet verr lerinden başka a, alelâ nazarile bakıyorlar Ziyetleri, halkı dilgir edi islâmiyeti kabül etmiş 0! letine nedamet hisleri veri Bazı milletler, kabul etmiş görünüyorlardı. Faka gizli gizli, gene eski dinlerinin ibadet- lerini terketmiyorlardı. « — Gururları rencide edilen bazı kimseler de, müste- bit Emevilerden intikam almak istiyor. lar.. mütaassıp Emevi arlarının ellerinde bir kalkan gibi andıkları din içinde mezhepler çıkararak, bu su- retle onların kuvvetlerini kırmaya te- şebbüs ediyorlardı. du. Henüz n kalb- - |eili 'e | Fakat .| Siyâsetine muhalif olanları, zahiren — islâmiyeti |h Yazanı A OR. Kont Gülyanos, Tarifi, Tarıkın nezdine göndererek onunla müzakereye girişmek istiyordu Emevller, İrak ve Basra havalisinde hakimiyetlerini kuvvetlendirmek için, oralardaki (Harici)leri, Afrikanın garp mintakasına sürgün etmişlerdi... Bun- lar buraya gelir gelmez; derhal basit halkın yeni imanını sarsacak teşebbüs- lere girişmişlerdi. Her şöyden evvel, büyük Arap şair » lerinin, bütün dinleri istihfaf eden şiir- lerini, her tarafa yaymak teşebbüsüne girişmişlerdi. Aradan az bir zaman ge- çer geçmez; (Ebülulâ) gibi büyük ta - sayvuf şairlerinin şu yoldaki şiirleri, halk arasında taammüm edivermişti. (Şaşarım, (küsrâ)ya.. ve onun Üüm- metine yani, (Memusilere) ki: İnek si- diği e yüzlerini yıkarlar.| ( Şaşarım Yahudilere ki; kan akıtıl- masını (yani, kurban kesşilmesini) ve yanık et kokusunu seven bir mâbuda itikat ederler.) (Şaşarim Nasâraya ki; işkence altın- da inletilmiş.. ve hiç bir taraftan hiç ti n ve muavenet görmeden, di- ri diri çarmıha gerilmiş olân bir ilâha inanırlar.) IŞaşarım o kavme ( yani müslüman- Jara) ki; çakıl taşlarile güya şeytanı taşlamak.. ve bir kaya parçasına i Kâbedeki siyah taşa) ellerile &ol rak sevap kazanmak için, uzak mı ketlerden (Hicaza kadar) gelirler.) (Bunlar, ne tühaf itikatlardır?.. Aca- ba; bütün Adem oğulları, hak İmemek için ama mı olmuşlar' ( Bana diyorsun ki.. bir müdd. zarda yallıktan sonra, tekray d B. e? ı gör- fis yemekler yiyoceğim... Nef Jar içeceğim.. kara gözlü hurlle, ber gılmanlar arasımda ömür geçiroce. ğim... Zavallı nasıl bir dert inde mevcut büt Jikiy Bunlardan bir kı (akıl sahi t itikatsız).. diğer kıs- mı da, (itikat sahibi, fakat ak: acaba, hakikat; hangi tarafta?..) Afrika fatihleri olan El ğ Takideleri neşredenlerle mücadele et - |mişler; bu propagandaları Ladi cileri mağlüp ve perişan talbik ettikleri dien ırtadan kaldırmak hususunda, muvaf- yet gösterememişlerdi. yetini oray Emevilerin nüfuz ve kudretli mak için teşebbüslere girişr tâ, bunun için de, kendisine bir havari edinmişti. (Arkası var) Ka Bang oradaki mahzenlerinin nere- de bulunduğunu plânlarile — beraber çizip anlattı. Verdi- ği Malümat doğru Çıkmazsa, — dönüşte ilk önce onun ense- sini okşayacağım!. Diyordu. ... altın Limandan - çıkı- yorlardı. Barbaros altı ka- Ve nedik kalyonları gi- bi yüksek küpeşteli değildi. — Barbaros bunları muhtelif ta- rihlerde İspanyol - lardan almıştı. Karavelalar sür- atle — gidiyorlardı. Barbaros bü ge- milerin rotasını ver- mişti.. kâaptan - lar hangi doğruluktan nereye gi- deceklerini biliyorlardı. — Ortadaki fırkada dokuz gemi ile Barbaros gidi- yordu. Barbarosun gemilerinde kuvvetli toplar vardı. Arkadan gelen gemiler de Salih Rel- sin fırkasını teşkil ediyordu. Barbaros gemilerini harbe gider gibi nizamlamışıt. Sâalih Reisin yanındaki gemilerde ni- şancılar, komanyacılar ve dalgıçlar var- di. Denizin üstünde sıralanan gemiler yelkenlerini şişirmeğe başladılar.. Cer- beliler Türk denizcilerini sahilden se - lâmlıyorlardı. Barbaârosun karısı Ayşe, sahildeki sa- yi kayanın tepesine çıkmış: — Allah yardımcınız olsun! Diye bağırıyordu. 'Türk gemicileri Korsikaya giderken, yerlilerde garib bir inanış vardı. Her - kes: «— Barbaros bu sel olarak dönecekle Diyordu. Barbarasun plânlarını ve Korsika a- dasına niçin gittiğini bir kaç kaptan - dan başka bilen yoktu. Bilhassa yerliler Korsikanın altın kaçakcılarile dolu bir yer olduğunu bile bilmezlerdi. Kadın, erkek.. genç, ihtiyar bütün Cerbeliler Barbarosa Tanrıdan muvaf- fakiyet diliyerek, gemiler gözden uzak- laşıncaya kadar sahilden ayrılmadılar. Türk korsanları limandan ayrılınca, len çok zengin " İCerbede topçulardan başka göze çar - pân iki - Türk kalmıştı: Hamza Reis.. Burdur!u Mehmet Res. (1) Küpeşteleri yüksek bir nevi F Bir Doktorun -Günlük Notlarından Lohusalar için Memnu giıdalar Lohusalar için memnu olan gıdalar şun- dardır; Her nevi av etleri, konserveler, midye ve istakoslar ve buna mümasil salamurnlı şeylerâlr, Taze soğan ve sarımsağın kö- su xüte geçtiğinden yemek doğrü de- dir. Keza barsaklarda fazla gaz yapıp hem karnın şişmesine —bem de rahmin küçülmesine ve toplanmasına mani olan her elna Iâhna, ve Jâhnalı yemekler mu- zırdır. Fazla baharatlı yemekler, tuzlu n alkollü içkiler ya- k, çarpıntı, ve r takım İhtilât. ol meyva yedir - (* Bu notları kesip xaklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Suntu zamanınızda bu notlar bir doktor Kibi imdadınıza yetişebilir. İkumuzu alıyor. İş üstünde rt Barbaros Korsikaya hare Barbaros limandan uzaklaşırken Meh met Reise geminin arka kasaresinden | rındandir. bağırmıştı: — Hamza ile elele veriniz.. ben ge - linceye kadar, buraya düşman ayağı bastırmayınız! Mehmet Reis, Hamzayı küçüklüğün- denberi tanıdığı için: — Merak etme, Hızır Bey! Biz burada iken limandan içeriye yabancı bir kuş bile sokmayız.. Diye cevab vermişti. Akşam güneşi ufukta denizin içine girip kaybolmuştu. Cerbe kıyılarına şerken, Hamza, öksü: gölgeler dü- duyan bir çocuk gibi, başını sevgilisinin omuzu - na daysı gözleri enginlerde, söyle- niyordu — Bugün yeryüzünde ilk defa yalnız. lığımı hissediyorum, Maryana! İKİNCİ KISIM Korsikaya doğru.. Ak lün üneş denize dalıyor.. Sular dalgasız.. 'Türk gemileri deniz üstünde mışlar.. birbiri ardınca gidiy Barbarosun gemisinc T güverteye toplanmış, bir ağızdan türkü söylüyorlar: «Düşman sezen erleriz biz, Arar, bulur, ezeriz biz. Bize derler Türk erleri.. Denizlerde gezeriz biz. Fırtınada yelken açtık. Dalgaları yarıp aştık. Dinlenmedik, yorulmadık.. Enginlerde hep dolaşlık. Bize derler Türk erleri.. Denizlerde gezeriz biz.» Barbaros, denizcilerin şen seslerini duydu: — Çocuklar kaç gündür deniz üs - tündeyiz.. 1ssız bir sahile ulaşsak da ge- celesek. Biliyorum, hepiniz yorgunsu - nuz.. uykusuzsunuz Gemiciler bir gırtlaktan konuşur gi- bi cevab verdiler: — Hiç birimiz yorulmadık.. deniz uy- hatlık arı- yan kimse yok içimizde., Barbaros, deniz arkadaşlarınım feda- kârlığını gördükce göğsü kabarıyör - du. Bü ar: terfteden Aarkaya doğru bakan yelkencinin yavaş yavaş ko- nuştukları duyuldu: — Şu Hüsrev Reisin gemisi neden bu kadar arkada kaldı ? — Ben de buna hayret ediyorum. En geride gelişinin bir sebebi var mt aca- |ba..? ket etmı ü — Elbette var. O eski deniz * — Eh.. çıkar bakalım şu tındaki baklayı! — Barbaros onu yanına ta etli. Bu kadar söylerim. — Ne demek istiyorsun be? söylesene fikrini..! — Söyliyemem.. sorguya ç€ vaktim yok. — Vallahi ağzımı açıp şey söylemem.. sadece met ruüm., Hüsrev kaptan neden liyor? ” Bunun sebebini. anlıyamtliğ hâlâ..? — Hayır.. — Budala! O, çok kinci bir Barbaros onu Cerbeden ayırdı bozanil, detlendi.. (Benim yahatımı de rahatını boözarım!) Barbarosun yanından ayrılmak Nerdif sat kolluyor. — Yaman adamsın be! rendin bunu..? — Limandan kalkmadan.. — Peki ama, teknesi kıri! ni ile bizden ayrılıp nereye Bi Vek başına bu enginlerde o! içinde boğarlar, -) — Onun kendine güveni fa getirip Barbarosu! yrılacak.. tekrar Cerbeye Hamzadan öc alacak. — Vay canına.nerden bil bunları? — Onun ağzından işittim. Hüsrev kaptan daima dediğimi tır. — Ne inadcı olduğunu bi bi demişe Cerbede on sopa vurmuş mandanberi hiç sevmem otU- — İnade:lığını bir tarafa dilinik maklk gl rak 3di diyt KB nü yı[dJ' "zönetf liyo çe üit #a Hüsrev Reis merd bir adamdif” jiş'ği derse desin; ben onun gemisif dim, çok rahat ederdim. ÇAYAf Nöbetçi Eczaneler İstanbul cibetindekiler: Aksarayda: (Sarım), BS! sador), Fenet de: Ülamdi), Samatyada: (Radvan), Beyoj t İstiklâl enddesinde: (D latada: (Hüseyin — Hüsnü), (Limonctyan), Pangaltıda' yan), Beşiktaştar ( n Boğaziçinde ve Adalardü' Üsküdarda: (İtti! saf), Kadıköyündi Bu gece nöbetçi olan cerane fardır: hat), Sariy (BÜŞÜS Vi / .. geei v Halith eti mast Risül,