SON POSTA İttihat ve Terakkide on sene 14 üncü kısım No. 23 Talât, Enver ve Cemal nasil kaçtılar, nasıl öldüler? 4 O > Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Y günlerde, köylü, jandarma ve eşkiya .., birbir a erine yaklaşmışlardı Setenil,. or aralık, Paşaköy ve n Şile ETİ İŞİ azıtın bizi ıklar, Si #Zitip bizim taraflara yak- Akşam bep Arnavut Ali, ekser gelirlerdi. Konuşurdum, adım sâdece Muhittin, çiftçiliğe heves etmiş, Şevket paşanın akrabasından bir adam. bir in, Yağmur gecelemeğe başladı. Ba- çoğu ismimi bile tamam öğrenmemiş- bizde kalan bila avdet edemeyip vi, Hissen kendilerine yakın ve kâlbçe rma postaları ile eş vi dost insan olarak tamdıkları içi enin muhtelif hücre: emniyet ederler, içlerini açıp döketler- |di. Samandıra köyünün Güveri aşarı faciasından sonra, ben de onlardan bi- zim arazide ekin ekmiş olanları bi: verecekleri (o hisseden affediverdim . Dönüm başına bir kile buğdayın, yarım araba samanın büyük bir şey olduğu bu köyde, bu h se büyük bir tesir yaptı ve hikâye etrafa dolaşmıya baş- ladı. Günün birinde ben de bir mavzer Dizim sütkan, en hAvUR Al , Atingg, a çetesinin muhafazası O Muvatlak vE rahat rahat uyumaya Galiba 45 kat, bi > biraz her memlekette ve, fa- Mevverleç; 2 bizde, bütün kitap mü - İ Yaptı — ir sene olsun çiftçilik » Nr il Memlekeçi €vverin kütleyi ve bei 1 içi i Sİ çiz arurettir. için, çok faydah omuzlayıp eşkiyalığa çıkacak olsam, Ni dik ir; ben, bu bir senelik çift- benim için de muhitte yatacak yatak, İŞ olduğ da, 0 Zamana kadar öğren- içecek çorba bulmak güç olmiyacaktı! 0 nun ya seylerden büyük bir kıs ei id Yanlışız tamamen, yönle, Solu da Onlarla bu kadar kaynaşlıktan son- Ğİ Mese “lü olduğunu anladım. ya dikkat ettim ki, gün geçtikçe daha İM Tomantik 2 bariz şekiller almakta olan bir hare - İ ola, kikalen 3 e ket var; köylü jandarmadan uzaklaşıp köyüm ve Kocaeli > kağ iz rape ür |eşkiyaya meylediyor; eşkiya da, yavaş | ter, öVlülerin bi i yarım adasın-| Milli uyanışta büyük rol oynayan Türk yavaş eşkiyalıktan çıkı EN Yağını izzat şırlan yağı yeyip köylüsünden bir tip kaydi , çıkıp jandarmala - le veri satarak bunun pa- v5 ind K Miydi, gi verdiklerini öğrenmiş çü madıkça, bunun haricinde hiç bir mü-| , Daha garibi: Jandarma da, yavaş ya- İ Be . cadeleye girişmez. Hâdiseler karşısın- | vaş, jandarmalıktan çıkıp eşkiyaya İ Bedevi gazi zehii mihnet eder, da herhangi bir hüküm, verebilmek|doğru gidiyor! Hattâ eşkiyalaşıyor! Ni Ye, isi desi. K için de uzun uzun düş Bu işi yapanlar, bu hareketi idare Ni Bi, aktan Gipla e, öylünün baya-İbütün hayatı ve hadiseleti, kendisinin) edenler de damat Ferit, Hürriyet ve İİ an, ttk hayat etmezdi. üç Karışlık toprağı üzerinde okur ve)İtilâf ve nihâyet İngilizlerdir. Küçük ği yy Emlek Sia bana, ayni zaman Jorada ölçer. Uzun hesaplardan sonra, | Bakkal köyündeki rumlar Ga, onların “ayi Oldu. Köyüne Keanu: kararını verecek olursa © zaman da so; |Türk Köylüsünü değiştirmek için kul İÜ Münevy, Silecek atalet kuvveti, onun, |vuna kadar, gidebileceği yere kadar, landıkları ajanlardır. Köylü, arada bir Ve teny erler ta iş ORKİM, İK gazete okuyarak, arada bir şehre gidip Serikiğ. daima şiddet-| korkmadan yürür. ii m ia i değişme, uha, a se y gelerek, yahut, Bağdat caddesi namını | iç Peye ka Ni “İİ Kocaeli yarım adasındaki ( |tssiyan mevhum caddenin silinmiş çiz- eti, meğerse mili varız İğ den varlığın bul “ine gileri üzerinde gidip gelen insanlarla konuşarak, yavaş yavaş anlamıştır ki İİstanbuldan, padişahtan, hükümetten âsırlâr arasında uza Ve beka kudreti imiş! Türk köylüsü ben O sıralarda, Kocaeli yarım adasında — <MYesimi; 4 İ Siliz, Sakuldğı e eo da yaşayan Türk köylüsü de, iki adım öte-|ümit yoktur. Eğer Türk köylüsü kendi iy, kendin € Ferit Kalicrdi. de geçip giden büyük ve kesif hâdise. kendisinin başına bir çarı ulmayacak ite ka, ine sa irden gelen her nevi |/€re böyle baktı... Onlardaki his ve f:-|olursa hali haraptır. Eşkiya denilen n föYlece ai mağ alışmış omuzları | Kir bareketlerini günü gününe takip|insan da köylldme; İN da köy - a, rinden, YOL ve bu tesir dalgası-|ettim, diyebilirm. Sık sık ben civar Yüden başka bir şey değildir. e kai Sie sonra, gene | küylere kadar giderdim, onlar da bana (Arkası var) İdi ildiğini yapıyordu.lgm — — — — — : em e de Şu idi: Doğduğu ve ol. 1 Te ya ik ve buna karşı ge - - . “ew Dişlerin abıhayatı | dak; 20şi ile bi göre bir jandarma | Mik biri i ya çelesi arasın: Hiç bakılma- üren kuvveti ole e | miş dişleri bile e i de atla, Karşısında eğilmek Ka m : N kağ naya in lâzımdır. Tabia- p ge Va Seti, olduğu mücadele| tır, sıhhat ve ta- j *i 0, zaruret has'l ol-İ ravetini iade © 5 A der. Günde iki Ni defa (o Radyolin RADYO)| Sünkü Program diş macunu ile fırçalanan dişler Meali sağlamlığını ve İSTANS güzelliğini asla kaybetmez. İşte onun N bu abıhayat tesiri sa- j Mg ter e Hausikisi. 1250 Hava - ayn plâk neşriyatı, yesindedir ki bugün bin a, ş RE t in İerce kişi daima ve yalnız amm li güsikisi, 1930: Eminö-İ Radyolin o kullanmaktadırlar. ley: mm gubel namma| Radyolin dişler için bir hayat j > Türk Dü ve arkadaşları tara -| ** B içindir - ki Yay ap ii Ve halk şaricıları, 2020; | sigortasıdır. Bunun içindir ki ! lm yandan arapça söylev, 2045: | Radyolin icad o olunduğundanbe- İ Ke balk ç adâşları tarafından Türk | ri Türkiyede sağlam ve güzel dişli # Mk e Saat Oi vatandaşlar (oartmıştır ve artmakta- Mar borse haberleri, | dr. » Opera ve operet parça- Ya SİMLKA PROGRAM Daima Radyolin istanbul Belediyesi İlânları İN, vi rat i Bay, erler Üniversiteden naklen: 77 a da: dan. 18.30: Plâkla dans KN ii 20, Mandolin orkestrası Berk ve Keşif bedeli 5724 lira 5 kuruş olan Çubuklu - Paşabahçe yolunun yarı kalan Mira va balik garkaları. 20 kısmının tamamlanması işi ik eksiltmeye konulmuştur. Keşif evrakı ve şart- ia in rafından arabca söylev. 2043; | mamesi levazım müd de görülebilir. İstekliler 2490 No İı kanunda yazılı ii Va VE hal tarafından Türk) vesikadan başka eksiltme gününden evvel sen iki gün içinde Bayındırlık Direk- 4 Ya 21390. saat Âyarı 21.15: törlüğüne müracaatla Fen ehliyet vesikası almaları ve 429 lira 30 kurusluk ilk i kiarkıları, i i nün > Uşaklıgil'in $5 inci münasebetile Eiinönü İpılacak iaerasimin nakl, teminat makbuz veya mektubile beraber 5/5/937 Çarşamba günü saat de mi encümende buluninalıdırlar. (İ.) TESELLİ... Yazan: Peride Celâl Bayburtlu Genç kadın karşısında oturan erkeğe düşünceli ve dalgın baktı. Sonra parlak siyah gözleri sitemli bir mana içinde: — Bunda biraz karınız bana baklı gi- bi geliyor, dedi. Mademki gidişinden bu kadar perişan olacak kadar onu, seviyor- dunuz, niçin bunu yaptınız, niçin o adi kadınla. Erkek elini havada asabiyetle sallı - yarak onun sözünü kesti — Ben sizden teselli ummak için gel- dim. Halbuki siz hep ona taraflarsınız.. Kadın kesik siyah saçlarını arkaya doğru iterek gülümsedi: — En iyi arkadaşı olduğumu unutu - yorsunuz galiba? — Hayır, unutmuyorum, fakat onun en iyi arkadaşı olmanız hakkı inkâr et- menize mâni olmamalıdır. İnsan koca - sının sarhoşken, kendismi bilmediği bir zamanında yaptığı günabı, bele bu koca muzterip bir halde her şeyi itiraf eder ve onun affına sığınırsa muhakkak ma- zur görür. Kurulu yuvasını, seven ko - casını bırakıp kaçmaz. Kadın erkeğin konuşurken yüzünün ıstırapla buruştuğuna dikkat etmişti, dudaklarında kırık bir tebessüm dola - şarâk uyağa kalktı: — Belki onda da kabahat var, dedi. Benim şimdi sizde gördüğüm bal, bu ay- vılıktan duyduğunuz derin perişanlık ve azaptır. Elimden geldiği kadar sizi te - selli etmek isterim, Ve genç adamın yüzünün tabli haline avdet ettiğini farkederek sesi büsbütün yumuşak ve müşfik bir mana içinde de - vam etti: — Haydi geliniz balkona çıkalım. Ha- va güzel bu gece. Biraz etrafı seyreder, biraz da başka şeylerden gevezelik ede- riz. O günden sonra erkek kayısının bu ço- cukluk arkadaşımı sık sık ziyaret etti, Genç kadın güzel ve sevimli olduğu ka- dar da zeki idi. Konuşmasını biliyor, ona karısını unulturmayı değil de yalnız bu ayrılık yüzünden kalbinde açılmış olan yarayı kapatmiya çalışıyordu. Bunda muvaffak olmuyor da değildi. Çünkü a- dam yavaş yavaş öbüründen daha az bahsetmiye ve onun hareketini eskisi ka- dar zalimee bulmamıya başlamıştı, Aradan aylar geçti. Bir gün adam ka- dınla konuşurken kendisine verdiği te- selliye nasıl minnettar olduğunu anlat - mak «siz olmasaydınız.» diye, teşekkür etmek istedi. Kadın omuzlarını silkerek dudağını büktü: — Bana teşekkür etmeyiniz dedi, siz en iyi bir arkadaşımın kocasısınız ve 0 nun döndüğü zaman bu hareketime mem- nun olacağını düşünmek benim için kâfi bir sandettir. Adam o zaman hayretle sordu: — Dönecek mi? Kadın güldü: — Tabii değil mi ya. Bir gün pişman olacak ve gene size gelecektir. Bu cihet- ten hiç endişe etmeyin. Erkek cevap vermiyerek başını önüne eğdi. Yüzü düşünceli, dalgın bir hal alk dı. Gene günler ge: onlar gayet örkek i. Kış bitti. bahar gel- yi arkadaş olmuşlardı. hiç bir gün kadına gelmeyi ihmal (ii) İetmezdi, biraberce uzun gezmeler ya - parlar ve öbüründen, gidenden pek a2 bahsederlerdi. Güzel bir bahar akşamı idi. Kadın bal konda ellerini göğsünde kavuşturmuş duruyor, ince işlenmiş koyu nefti yel « pazeler gibi hafif hafif sallanan yeni yapraklanmış ağaçlara, parlak yıldız - larla dolu göke bakıyordu, Vakit epey geç idi.. Bir aralık içini çekti ve kendi kendine «artık gelmez. diye, mırıldandı. 'Tam o sırada bahçenin kapısı açılmış, genç adam içeri girmişti. Kadının gözle- ri parladı ve o balkona geldiği zaman ellerini uzatarak: — «Ob, dostum, dedi. Niçin bukadır geç kaldınız?» Fakat onun yüzünün sapsarı olduğunu, gözlerinin birer ateş gibi parladığını gö rerek hayretle geri çekilip sordu: — Neniz var? Öbürü hareketsiz durarak cevap ver di: — Geldi. Ve kadının bir şey anlamamış gibi hayreti ziyadeleşerek yüzüne baktığın görünce ilâve etti: — Siz bir gün geleceğini söylememiş miydiniz? İşte dediğiniz oldu ve avdet etti. Kadın birdenbire arkasını dönmüştü. Parmaklığa doğru yürüyerek lâkayt bir sesle: — Öyle ise haydi gidiniz dostum, dedi. Zaten hiç gelmemeniz dahs doğru idi. Yarın onunla beraber gelebilirdiniz.. Erkek olduğu yerde yüzü muztarip bir hal içinde mırıldandı: — Sahiden gitmemi istiyor musunuz? Kadın yüzünü döndü. Dudaklarında müstehzi bir tebessüm belirmişti: Tabii değil mi ya?. Heinen gidiniz. Böyle bir gecede onu yalnız bırakmak olur mu? Şimdi kim bilir sizi nasıl bek- ler. Genç adam bir kaç adım atarak on. İ yaklaştı. Dik bir sesle: — Gitmiyeceğim, dedi. Kadın sesi titriyerek surdu: — Fakat, niçin — Çünkü ona bu sefer bir başkasını severek hem de sarhoş filân olup de kendi arzum, kalbimin isteği ile ihanet jettiğimi söyledim... Kadının yüzünden birdenbire bütün | kanının çekildiğini, kaşlarının asabiyet- le kalktığını gördüğü halde devam etti; — Bir başkasını sevdiğimi söyledim o- yor musunuz? Bir başkası ile, bitiremeden kedin birdenbire üzerine hücum edip iki elleri ile yaka - sından tutup sarsarak bağırdı: — İhanet ettiniz bal. İhanet ettiniz! Bir başka kadınla.. Birdenbire tiksinir gi- İbi onun yakasını bırakıp geri çekildi ve ellerini yüzüne kapıyarak boğuk bir ses Je mırıldandı: — Alçak, alçak. Erkek gözlerinde memnun bir tebes süm belirerek bir müddet onun bu ağla- yışını seyretmişti. Sonra yaklaşıp, ya - | vaşça kollarının arasına, alarak kurtul - | mak için çırpınmasına aldırmadan siki st- kı tuttu ve kulağına eğilip: Ona bü kadının kim olduğunu da söyledim, dedi. Bu kadının beni teselli eden olduğunu ve beni teselli edeyim l (Devamı 15 inci sayfada) çi