— Var bayım.. B ü v bayım.. Bu f:ı fevkalâde #'tmiz toplana Bu köngreye K Bizimle — ayni Vette olup olma zi Mmeselesini İ'eı'.ğ"" bırakalım. Nhomu Onun mü “$E8ini — yapacak SİZ. Sizi bir gazeleci olduğunuz için 1Yoruz. söyleyin geliyorum. T yin geliy “lefonu kapadım. Söyledikleri ad - * Biltim, Ka duraa adamı - tüm İnede pada Dü ı gö ...B: bf* kaç gün evvei ka Ekiz senedir dayak y o, Mahkemeye mürac ._S'L“’" Şairi âzamın hizmi H a,ml'“-'" Yol gösterdi. Bir %h îlnn epey kalab insanlar çoktu. evi & _;:'k lerin yüzde do 'er, Yöster, “ 61 tanıdığım ni da öra- M verdim. Selâr ldılar, Yer diler, oturdum. Heyeti idare Tei- tsüye çıktı. h: Bir teklifim var arkadaşlar. Kon-| an en ihti - g a ni kaldırdı: h En ihtiyarı, ve ayni zamanda da fök dayak yemiş oları ; Kabul! nErı'fhİş!!k bir ihtiyar kürsüye doğru _ık' Ü. Yüzü gözü şişti. Ellerinde tır- lağı rdı. Burnt ezikti ve ku- hk;',ı.m < tarafı kopmuştu. Kürsüye ; Sayın arkadaşlar, W%ımm Fiyaset edebildiğim için nti bahtiyar hissediyorum. Biz .&r:nmırdın dayak yemekle iftihar Biy, karılarından dayak D :» Özası bugün ruznamem n bazı maddelerin izakeresini | Düt ağım. Birinci maddeyvi okuyo - Tısından dayak ya haber veren cen Ki Tteye Ö Haç 'Asanın vaziyetinin “© “saade ederseniz Usustaki rapo: Ok. re heyetinin N 1 da okuyayım: Okuyunuz; dinliyoraz. Ür: «Kongre riyasetine» sekiz senedir kar © ve bunun tatlı z Nyan cemiyetimiz âz an dayak sından Ha- 1sı aleyhin- Afacan'ar: | & Gazetecilik işi ise o başka. Ad -| sini muhterem kongre âzasın jdefa bacaklarım incindi Kaç defa yü-| İnuz: irde cemi - e zöret beyan edemediği ta yetten azli hakkında bir & lerine arzede — Kovulm — Burada tutmamalı! — Soralım. Hasan ayağa kalktı: — Ne mes'ut adam. — Darısı başıma. gündüzleri döver,. — Benimki de haftada bir. ancak | | Benimki Hasan sözüne devamla: — Bu arada başıma neler ge'di... Neler... Kaç defa kafam yarıldı, kaç züm gözüm yara bere içinde kaldı. Kaç defa hastalanıp yataklarda kakdım. — Buna alışmış olmanız lüzımdı. — Dayağın tadını almış olmalıydı - nız. — Kadın dayağından şikâyet bizim şiarımız değildir. Biz kadın day tahammül etmeyi, onu bir zevk tel: etmeyi bilenleriz. — Cemiyetimizin yüzlerce, binlerce, | on binlerce âzası hep böyle düşünür - ler, M | Reis — (Duvardaki ievhayı göster- | di). Şu levhayı bir kere daha okuyu - Levhadaki yazı şöyle idi: «Bükemediğin eli öpüp başına kay - malısın,» Reis — Mademki kadınlarla başa çı- zaman şikâ Hasan — Müsaade ederseniz biraz teşekkülü malüm. Ve ben de cemiyete girerken cemiyetin prensinlerine ria - Hasan — Neden? — Tövbe et! — Sözünü geri al! Hasan — Sözümü geri almıyorum. — Bay reis bu a-| dam: söyletmeyin.. Rez — Uzun sene dayak yedim.. Ve şikâyet etme - km. Yalnız bir tek bizden 1 Niçin? Bunu henüz | bilm. uz. Onu da dinlemek ve hi mMmüzi vermek daha Ger- , Hasa- elim. Hasan — Biz bu cemiyeti kurduğu - muz zaman pek ik.. Kolumuz, kanadımız taham - muka - E ştirebilir. kadar dayak yedik, şimdiden | Reis Ne dersimiz arkadaşlar; ar - tık kendimizi korumak, duvak yeme - dinledikten | çi imdi — öyle|l Fuzulimizi mizin gayretleri makale ve nih: Yazan: Sül Geçenlerde bir bildiğimiz bize çok | şaşılacak ve çok güzel bir haber verdi. :İ,;:mm kendisinin de hatırlayamadığı |irfan erbubından bir Ermeni vatanda- şımız, meşhüur şairimiz Fuzuli hakkın- da üç ciltlik bür tetkikname yazmış ve bastırmış. Ermeni vatandaşımız bu kitabında | Fuzulinin bütün âsarını gayet etraflı | ve inceden inceye tetkik nazarından”ge ş, yanık şairimizin bazan anlaşıl- men her mısramı ayrı ayrı şerhetmiş, bunları ermeniceye tercüme etmiş ve ayrmli zamanda türkçe asıl ve metinleri- ni ermenicesi ile beraber neşretmiş. Fa kat vatandaşımız bununla da Kkalma- |mış, Fuzülinin âsarı ile beraber Fran- sız üdeba asarını da tetkik e_Lmiı ve msız şuarasının manzumeleri ara Bini uzulinin fikir Ve Mmazmunları- na benziyen parçaları da bulup Fuzu- inin âsarile mükayeseler de yapmış. Bize bunları anlatan âşinamızın süz- lerini dinlerken hayretten hayrete dü- üyorduk. Nasıl düşmiyelim, ki Fuzu- 1 en büyük şairleimizden biri olduğu balde kendisi hakkında ş'nxiıyblk.ıd_ar türkçede üç ciltlik değil, iki ciltlik bile bir eser neşredilmemiş' Halbuki Fuzuliye edebiyat kitapları- mızda <âsarı dikkatle akunursa anlaşı- lır ki Fuzuli viodanına mağlüp olduğu zaman taklidi nâkabil mucittir» sözle- şairdir, Türk edebiyatını ivi Yanları , hay "i dü K nül yakl gibi) — Ben de öyle! — Ben de üyle! Yaşa Hasan! Bravo Hasan! Senelerce yim. — Bundan sonra karılarımızdan da- yak yemiyeceğ x. 'ak atan karılarsmızın el- Res — Ne oluyor? Merdivenlerden | * ayak sesleri geliyor. | Sakın karılarımız gelmesin! mun kapısı birdenbire acıldı. Eli pürgeli, eli maşalı hir alay kadın ka- pıda göründüler. Ki lar — Toplandınız. ha.. sadınız ne bakalım? Reis — Maksadımız şu, artık dayak Mak- ar — Dayâk yemivecek mi Bu aklı da size kim öğretti: Hasan — Ben! Hasanın kâarısı — Âl öylese, Hasa - nın başına, süpürge sop: indirdi, yet edeceğime yemin etmiştim. Fakat bu yemine riayet etmedim, Bu cihetten ne söyleseniz hakkmız vardır. Yalnız ni her an|şunu da ilâve etmek isterim ki, cemi -| Götmiye başlamıştı. Kerılarından da - in âzası artık pek fazlalaşmıştır. Ce-' yak y miyet kuvvet bulmuştur. Yalnız dayak atan ele edemez. Hasan — Of başım. Her kadın kendi köcasını yakalamış, ocaların ve i karar ştü. Ben de bu hengâxnpde“ n dayağı yenm v bulup kapıdan SUyYa dü İda ortaya üç ciltlik bir mecelle çıkarı- |yor. Bu kıymettar eseri görmedik, fa- * | ve gayreti, hepimizin yüzünü kızantsa )| Zan mak içinse hiç olmazsa Fuzulinin tını da asarını da iyice tetkik et- miş olmamız elzemdir. Öyle olduğu halde Fuzuli hakkında Tükiyede şim- se kadar çıkan eserler, Fuat Köp ün, Fuzuli divanına yazdığı bir ddeme ile bir de Süleyman Nazif güç olan manzumelerinin he- | Sayfa' 7 vE eee ea Hepimizin yüzünü kızartacak bir hâdise bir Ermeni vatandaşdan mi öğrenecektik ? — * Fuzuli hakkında böyle üç ciltlik bir eser neşri meselâ bir Fuat Köprülüye düşmez mi idi ? Niçin bizim fikir ve kalem sahipleri- et risale hududunu geçemiyor ? eym hâbi her şeyden evvel Fuzuli hakkında büyük, derin, esaslı bir tetkik eseri yaz mamalı mıydı? Halbuki Fuat Köprülünün, o da bir İranlı kitapçının himmetiyle neşrettiği Fuzuli divanının sonunda ufak bir lü- Batçe, bazı beyitler ve mısralar, bazı ta |'birler hakkında da her sayfa altında bir tek şerh, tefsir ve izah yoktur. Muh terem muharririn bütün yaptığı, diva- nın başındaki 22 sayfalık kısa ve çok nâkıs bir tefkikten ibarettir. Buna hiç şüphe yok ki, bizde fikir ve irfan sahibi olanlarımızın himmet ve gayre nihayet birer makale veya risale hududunu geçemiyor. Hiç kimse çıkıp ta Fuzuli gibi, Nabi gibi, Nef'i gi- |bi, Nodim gibi her bir! bir vadide kıy- meti haiz olan ve Türk klâsik edebi- yatının yetişilmez rükünlerini, hattâ #bidelerini teşkil eden büyükler hak « kında etraflı bir eser neşrine cesaret edemiyor. Ermeni vatandaşımızın Fuzuli hak- merhumüun neşretiği küçük kitaptan jbarettir. Hatiâ (Nümunei edebiyat) isimli esende Fuzulinin mensur birkaç parçası neşedilmemiş alsaydı, bu şai- rin, nazmı kadar kuvvelii nesri de ol- duğundan çoğumuzun haberi bile ol - mazdı. * İşte biz Türk erbabı kalemi, edipleri, | fi ve irfan sahipleri, edebiyatımızın şahikaları mesabesinde olan dört beş #airimizden biri ve tarih itibarile birin- cisi olan Fuzuliye karşı bu kadar lâ- kayıt davranırken bir Enmeni vatanda- | şımaz çıkıyor, bu eski şairin hayatmı, | ösarını tetkik ediyor ve onun hakkın- Kat bize malümat veren zatın anlattık larıma göre eserin Fuzuli hakkında ö- deta bir ansiklopedi mahiyetinde bir kitap okluğunu kabul etmek lâzım ge- li " Etrmceni vatandaşımızın bu himmet gerek. Çünkü gerek Ermeni olsun, ge- vek Rum olsun, ana lisamı türkçe olmı- yan vatandaşlarımız için değil, Fuzuli gibi en yüksek bir şaimnmizin eş'ar ve âsarını okuyup anlamak, ha kü basit ve sade türkçeyi bile iyiden iyiye okuyup kavramak, hele telâffuz etmek pok güçtür. Bunun böyle oldu- ğunun her gü hepiraiz bin bir çe- Şit misaline tesadüf ederir ve hattâ ba- tandaşlarımızın Türkiyeyi tel fuzda güsler riksizlikler Öyle olduğu halde işte Ermeni va - bugün- | ikında noşrettiği eser, bizim erbabı ka- lJem için de inşallah nümüne olur da, bundan sonra büyük âsarın Türkler ta rafından ve türkçe olarak neşrini idrak ederiz. Her hâalde bu vatandaşımızın henüz görnmediğimiz, yalnız ismini ve gıya - ben methini işittiğimiz bu eserini çok mucibi merak addediyoruz. Bu satır- ları okuyacak olan erbabı mütalea a- rasında bir sahibi dikkat ve nazar Çı- kıp ta bu iş hakkında :nalümat verir- se garzetemizi minnettar edeceği kadar birçok karilerimizi müteşekkir ve müs tefit edeceği de şüphesizdir. Süleyman Sıtkı Tifo vak'alarına Karşı tedbir Alınıyor Şehrin muhtelif serlerinde görülen tek tük tifo vak'aları üzerine Sıhhiye Müdüriyeti faaliyete geçmiştir. Dok - torlar her semte dağılmış, mevsim do- layısile bu hastalığın inkişaf etmemesi için tedbirler alınmıya başlanılmıştır. Yapılan bir istatistiğe göre İstanbul- - |da en az tifo vak'ası bu aylarda kayde- |dilmiştir. Vaziyet normalir de dünun- dadır. Bu şayanı şükran vaziyetin mu- hafazası için icab eden tedbirler alın - tandaşlarımızdan biri çıkıyor «Türk mıştır. Yalnız İstanbulda bilhassa tifo | dehasının hakiki mümessili» dediğimiz vak'alarının çoğaldığı zamanlar mey- Fuzulinin kim olduğunu biz Türkler -| vaların bol olduğu aylardır. Bu itibar- den evvel öğreniyor ve vatandaşlarına da üöğrelmek vazilesin: ifa ediyaor. Halbuki bu va: n mesi bir Mehmet Fuat Köprülüye düşn miydi? Bay Fuadin edebiyatımız v ila bir iki ay sonra tifo vak'alarının ço- , | ğalmasından korkulmaktadır. Çünkü “|İstanbulun lâğımları tanzim olunma - bij Müştir. İçilmiyecek bir halde bulunan ki |tular henüz İstanbul içinden yok edi- Jif | Memiştir. İstanbulun tifo denilen be * mda |lâdan kurtulabilmesi için ancak lâ - ik, risale ve bir-| gımların tamamlanması, içilmesi teh-