— Na tihat ve Terakkide on scne | İflihat ve Terakkide on sene | ı 14 ün ı Talât, Enver ve Cemal nasıl Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Bırgen Münevverler Maltaya sürülüyorlardı l:.hnanmaıııe nkunup ta Di ladığı zaman - birer birer Kürt Mus- fa Paşanın karşısına çıkan ittihatçı- ; Cesaret ve mertlik bakımından da Vvetli idiler. Bir celse, iki çelse, üç ti yapıı bu defa hükümet ve ai tış bir yoldan gitmekte oldukla anlamakta gecikmediler. Bu su.ıl ve he"“' bu muhakeme, bu tavir, itti » Silar için bir töhmet ve cürüm ha> &| Yaratmaktan ziyade bir mazlü - Yeı llııı Manzarası vücuda gclm)or ve “at ve Terakki lehinde bir nevi pro- Banda şeklini alıyordu. Bu işin için- ;;ı.ı tıkabilmek için başka bir çare a - ak lâzımdı. ihayet, İngilizler bu çareyi bul - bo" Ve günün birinde bütün Bekirağa Maj Vğü :ekeneıını bir vapura koyup den rüverdiler. Bu gi- L_' ve arkadaşların ar - !'ndan, Kuruçeşmedeki yalının pen” "' Önünde, sakin ve hâli Boğazın t il tularına dalarak düşünmüş kal - 1““"8“1:1 günler! Bunlar ne kadar '“II' ve hazin günlerdi! Nereye gö- lagıYorlardı? Niçin götürülüyor - )qı Kimsenin bunu sormıya hakkı tu. Bunların hepsi, derece derece, Ve kuvvetli insanlardı. Bunlar, şu *ana muhtaç olan memleket içinde, Ateş, siyaset tecrübesi görüp ge- Münevver vatandaşlardı. Gü - keke a irinde bunların içinden bu mem- L'?'nî hizmet edecek, belki de büyük tler yapacak insanlar çıkacaktı. ı,:' izler, niçin ve ne hakla bunları İ gitmişler ve hiç kimseye bu hu - & en küçük bir izahat vermeğe bi- lüzum görmemişlerdi? Bir hissikablelvuku Elmüz tevkifler başlamazdan ev - .zıîeflndan ilk defa olarak İistelerin ğ Tlanmakta bulunduğu haberini al- İOİdugum sıralarda, hemen etraf- VA dostlara malümat vermeğe teşebr :. tttiğim sırada, Cahit Beye de gi ** ve ona listelerin hazır! kLnu İn; g"vm, Rün bi a Vej nmakta ol Cahit Bey ©o iadan ne kaçmak, ne de saklanmak Tinde olmadığını bildirirken — Bana ne yaparlar? Ne cürmüm söylemiştim. Var> Elin barp ornasında mühim İhiç bir Oynamadım bile... 'Emişti. Ti O zaman kendisine ben Yle söylemiştim: SA “ Sizin ve bizim ve daha bir çok- ü r'"n en büyük kabahatimiz münev- olmak, meşrutiyet ve hürriyet ta- arı bulunmak, vatanımızı sevmek ğ,,;ı ngilizler, şimdilik buna razi “irler. Bizim bu kabahatimizi affet- h B kükün Ha ya encekler, a t da ezdirecekler. S Ne yaparlar? a Hic bir şey yapamazlarsa bizleri b” ir tarala sürerler, uzakla bir yere, Müstemlekelerine, meselâ... wi lâhza durmuş ve zihnen sürüle- T yer aradıktan #onra, dilimin u- Ta ilk gelen kelimeyi söylemiştim: E ..Meselâ, Maltaya! tmek, hissikablelvukua inanmak hçA geliyor! İki, üç ay evvel, bir [::l'âblılvuku bu Malta — seyahatini ,hm"' zihnime sokuvermiş, ben de, ecek o kadar İngiliz müstemleke- hi Varken, yalnız Maltayı hatırlayarı A olarak göstermiştim! KŞ mdi onlar, oraya niçin gidiyor - h*h’ Ne zaman döneceklerdi? Dö - lecekler miydi? Boğazın yeşil| "“â dalarak, hüzün ve ©, bu suallere cevap âramak üze- ı'âııleı-ce zihnimi patlattığım gün - Ve,, V1 hatırlarım. Bu suallere cevap l iztırap|! |hiç bir zaman neş'emi kaybetmememe | bunlara tü |yinmek oldu. Hem giyiniyor, bem de ';nek imkânsızdı. Bu gidişte her şeylda balık tutan hakiki bir. -bahkçı idi l[cıcddude mahal yoktu. cü kısım kaçtılar, nası muhakeme | İngilizler |* Münevverlerin sürüldükleri Bir İngiliz divamıbarbinin kurşun - Gürmden, Gbedi bir meatiliğe-kaderbiş |a Yubtima Yaklaşımş, oiğin çağrıldığır bir şey haritanın dışında değildi. Bu -İnı anlamak üzere bekliyordu. Bu sıra- da odaya koşa koşa ikinci bir kız geb nun için, günlerce kolum ve kanadım di: — İngilizler evi i inden gezmek istiyorlarmış! Dedi. Oh, çok şükür! Bana deği kırılmış, ümitlerimi ve cesaretlerimi kaybetmiş Memleket, ibaret — değildi. Ti vardı. Fakat, | bunlara böyle yapanlar, onları s olarak yaşadım. şüphesiz, bunlardan Daha bir çok kuvvı ler best ve rahat birakacaklar miydi? İşin ve- hameti gidenlerin şahsında değil, gidi- şin şeklinde, kafasındaki | maksatlarda idi. Bunun için, o günler götürenin şil de, bir tarafa saklanıp ele ve geçmemiş memleket topraklarından ayağım | kalkmamış olmanın tesellisini bile du- İbe yamadım. Ben de gidenler kadar bet- ht, onlar gibi muztarip oldum. Ha- yatta daima nikbin bir adam olmama, | rağmen o günlerde çok bedbindim ve gil etrafım kararmıştı. Ben, bu karaflık içinde yaşarken, | © aksi gibi, o günlerde başıma bir de bü- yük bir gaile çıkt Bir gü odamda gezeteleri okumakla meşgulken, yalır Habeş İkbal lâş içinde odama geldi: — Aman beyim, polislerle İngiliz- ler geldi!. Dedi. Nasıl? — Polislerle İngilizle: mi? Benim burada olduğumu nerden haber almışlardı? Pek yakın dostla - ada hiç kimse benim bura- | ) ve henüz sabahleyin gal da yetişmiş Lı/u dan bel rımdan Hattâ akra * n başka bir da olduğumu bilemezdi balarım arasında baban bilen yoktu. Yalıya girip çıkarken son derece jti- sokak kâmilen tenb dıkça ne çıkar, ne de girerdim. Bütün |* na eder, olma - n bu herifler benim bu- rada olduğumu nereden haber almış lardı? Bu fena haber, bu baskın hareketim, üzerine | ilk yakalanmamak - için kaçmayı düşünmek üzere hemen gi - Rü hal ne suretle kaçabileceğimi düşünüyor - denizde — idi. Rıhtımın biraz ötesinde sabahtanb balık tutan bir balıkçı vardı. Rıhtimin benim dairemin önünde bu- lunan kısmı, iki tarafın bina çıkıntıları le saklanmış olduğu için balıkçı kayı- ğını çağırıp atladığım takdirde, belki de kimseye görünmeden yalıdan u - zaklaşabilirdim. Pencereyi açtım ve ancak balıkçının duyabileceği bir ses- O dakikada zihnimden balıkçının da bir gözçü ol- ması geçiyor ve tereddüde düşüyo - rum. Hayır, balıkçı, her gün buralar- dum. Gözüm dişarda, de Va yen kendisini çağırdım!. mu Or sey.. onlıi ir merdiyenden insan geldi. Bu da evin Muhtar ve polislerle beraber gelen İn- lerine yecekti. 1830: 'Türk musikisi ve 18,20: Plâk neşriyalı, 19,25 21, Kİsİ, ertesi gi kâr Meri Üstad tarafından: Piyano solo, No, 18 1 öldüler ? Malta adasının limanı Giyinmemi bitirdiğim sırada bal, gal etmek istedi |miş! Böyle zamanlarda su—ınıınmuk iyi| Hemen İkbali, dan balık almaya gör nderdim. Br'ı de T n alt tarafını bekledim İngilizl evi gezmek istedikleri takdirde ben de irla betaber “gezebilirdim: yukarı n de ötekinden aşağıya inerdim. Geniş bir nefes aldım. Öni Bu sırada üçüncü haber ve üçüni kalfası —i izler, yalıyı işgal etmek istedikli n gezeceklerini söylemişler. Gezm mümaneat Jmkânı Perver kalfa bana, yukarı katta kapalı kilitli duran ve içinde .y n, eşya doalu bulunan od. atak, yo: mayı teklif etti. Odayı kilitley ahtarı kendilerinde olmac n de yukarı çıktım ve kilit altı: girdim. (Arkası var) RADYO Bu günkü Program 29 - Nisan - 937 - Perçembe Akşam neşriyatı ikisi, 19,001 aryo Pa- fından tal Ör za tarafından arapça söylev 20, Ik şarkıları: 1$: Ajans ve borsdl haberleri sololar, opera ve operet Darçaları, BUKREŞ n havalar, 20,15: Orkestra, 21: 30: Haberler. Yarınki Program 30 Nizan 817 : Cuma İSTANBUL Koro, Öğle neşriyatı: 12,80: Plükla 'Türk Müsikisi, 1250: Ha - dis, 1305 Muhtelif plâk neşriyatı. ııqım neşriyatı: : İnkilâp dersleri - Üniversiteden nal ) - Recep Peker, 18,30: Plâkla dans 1930: Spor müsahabeleri: afından, 20: Türk musiki bheyet Ömer Rıza tarafından arapça sö) Vedla Rıza ve arkadaşlar! taratından Tü asikisl ve halk şarkıları kestra, 2215:' Aja n programı, 2230: £ çıkarlarken | yoktur. saklan- Bu, daha makul idi. Hemen | Çocuk | Plükla Beethoven » Eşref Şefik Saat ayarı, 21,1 ŞEREFİNİZE! gibi, bir- Picsutous, sanki vurulmuş & derhal ush(' lattılar. Bir taraftan hi dererek doktoru çağırin mamışflardı. Bi kit Picoutous ta kımıldamağa başlamış, bir kaç söz söyliyebilmişti Yalnız sol tarafı tamamen tutulmuş- u. Döktor: — Bir şey edilmezse sonrası fena. hiz lâzım. Kahve, likör, Picoutous: — Nasil? Şarap yok mu? diye ye - rinden sıçradı. Elbette Şarap ta yok, et £ az miktarda olursa müstesn: te yok ha! Ne et, ne şarap. Ne yapalım, fazla $ bahse girerim ki dün pazar diye kafayı çekti - ik- t değil, dedi, fakat dikkat Sıkı bir per - ik- şarap yasak. er, uZ. e tifade ederek hesabı mı olurmuş: yediniz bakalım? cü di. leri Tusunu $& Z bir SI ye- z varmaz bile.! Belki niz amma, sonra dikkat şuyorum, zira ey söylenmezse olmaz, ve fazla yerseniz, a hücum eder, o BİZ. na m fena li vardı. Kend çiftlikte otuz halde sşenedir hizmet gö yordu. Âdet i, her pazar Fldîp kafayı ge e ııu Demek di biricik kimse i şerefine içe - şerefinize» , buna im - Dr. çki olarak su mer| — Demek bir seneden fazla y mam, öyle mi? — Bir sene demek bile fazla. Haydi Allaha ismarladık. Doktor, kendinden memnun bir bal- de çılıp g , genç bir delikanlı idi. Ona göre, ülerin kendilerine bakmalar: için onları korkutmak dâ - gbi Pieoutous ya - sek n içki iç- ini gösterdi. Fakat son rı mi idi? İhtiyar uzun uzun düşündü. Her şe yice tarttıktan sonra artık tereddüt elmedi. Eğlence, içki âlemini kaçırmaz oldu. Efendilerine: | . — Eyval B! dedi, ben gidiyorum. 5: | Beş on para toplamıştım. Mademki bir senelik ömrüm kaldı, amın altından Bgirip üstünden çıkacağım. Artık vur k - isİ- Ürk üzülmüş bir ha- | Çeviren: F. Varal | patlasın, çal oynasın. Bundan sonra |her gün içecek, boğazımdan hiç bir şe *Yı esirgemiyeceğim. Bu turetle bir sene öbür türlü yüz sene kaç saal sonra doktor gekliği va- f bi göm k son kelzmeler beni Picoutous dediği gibi yaptı. bırakarak, yalnız bir şey dü: yemek ve iyi içmek. Gırme hane bırakmadı. Yed haddi hesabı yoktu: Ön lik ömrü kı | âurmadan çekerdi. ay sonunda bir Bununla berabe şelenmeğe başladı: iyordu. an hücumu bir ve Sekiz, on, on İa X yakıyor | his - Ki iz fram yordu. Yoksa şu budala öc in cebinde sadı 1 Bir kaç ha günlük şarabın' ne ile t İ |gi kalır y alt Picoutous masaların üstüne çıka: â ! Budala! Ahmwak! Sen; bütün hidd Eğe r biri kendisin & edeceğim ond B im var. di. Yedim içt 'ı.r'ııı lıt'ı bin paralarımı bakayım, * kaç hafta sonra genç do sinde yeni bir bahçıvan görün dü. Bu yeni bahçıvan Picoulous idi Doktor onu hastalarına göstererek: — Bakın, derdi. En tedavilerimden birine yetl. bu ac , Kendisini muhakkak bir kurtardım, Her gün sa gezinen Picoutous ta öbüy taraftan ilâve ederdi: — Bu doktor bir harika Öyle isabetli teşhisi var bir vaziyetten kurtardı Yarınki nushamızda : Zührenin tosunu Yazan: M. Saime am ahit ölümder doğ Ben $i su! öyle ze| k