B Sayfa Eski bir Rus deniz subayının Fran- sız. gazetelerinde neşrettiği hâtıralar - dan: 1916 yılının sonunda askeri durumu- muz Baltıkta olduğu kadar Karadeniz- de de memnuniyet verici bir halde idi. Baltıktaki deniz kuvvetlerimiz çok büyük müşkül ve engellere maruz bu- lunmakla beraber işin içinden çıkıyor- du. Karadenize gelince bir zamanlar düşmanın Yavuz muharebe kruvazörü- nün hâkimiyeti altında bulunan büu su-|, lar «İmparatoriçe Marya» ve «İkinci Katerina» dirtnotlarının inşa ve ikma- Hinden sonra hâkimiyetimiz altına gir- miş bulunuyordu. Baltıkta Alman donanmasının Riga ve Finlândiya körfezlerine girmek hu- susundaki bütün teşebbüslerini akim bırakmıştık. Karadenizdeki hâkimiyetimize gelin- ce bunun su götürür bir tarafı yoktu. Çünkü düşmanın bir muharebe kru - yvazörüne karşı iki dirtnot ve beş zırhlı çıkarabiliyorduk. Halbuki bu kadar mes'ut bir şekilde başlamış olan 1916 yılı deniz kuvvet- lerimiz için bir kara yıl oldu. Çünkü bu yılın sonlarına doğru büyük bir fe- lâket bütün Rus denizcilerini mateme boğdu: Birinci teşrinin yirminci günü sa - bahleyin erkenden, «İmparatoriçe Mar- ya» dritnotu edivastopol» limanında demir üzerinde yatarken, korkunç bir iştialle berhava olup gidiverdi. Bu müthiş iştial gemiyi direklerinin şapkasından omurgasına kadar sars - diritnavtu nasıl battı ? * x4 İnfilâkın sebebi anlaşılamadı, geminin deniz musluklarını açmak için sintineye inmiş olan zabitan ve efrat tekrar yukarıya çıkmaya vakit bulamadan diritnavt ile beraber suya gömüldüler Koca diritnavt pek çabuk alabura olmuştu gedikliler tekrar yukarıya çıkmıya va- kit bulamadılar ve hepsi de gemi ile beraber battılar. Filvaki «İmparatoriçe Marya» biraz sonra albora oluyor, taretler yuvala - rından fırlıyor ve o güzel gemi bir kaç saniye içinde kaynayıp gidiyordu. Karadenizdeki iki dritnotumuzdan birisi, batışındaki esrarı da beraberinde sürüklemek şartile, Karadenizin sula - rıma gömülmüş idi. Ne olmuştu? Bu facia bir kaza neti- cesi mi idi? Yoksa dritnotumuz bir sui- kaste mi kurban gitmiş; Bu sualler vevapsız kaldı ve esrarengiz nokta ay- dınlatılamadı gitti. Yalnız şayanı dikkat bir nokta varsa © da o yıl ayni mevsimde bir çok müt- tefikin harp gemilerinin böyle esrarlı ve sebepleri anlaşılamıyan bir şekilde batmış olmalarıdır. Aksayi Şarkta «Munnausk» ta ordu- ya mühimmet nakleden bir kaç nakli- ye vapuru böyle esrarengiz bir şekil - de berhava oldular. Bütün bunlar çok acayip şeylerdi ve efkârı umumiye Ü- zerinde çok kötü bir tesir husule ge - tirdi. Yapılan ince elemeler, sıkı tahkikat hiç bir netice vermedi ve güzel gemi- nin batışındaki esrar anlaşılamadı, git- ti. “ Son Posta,, nın Müsabakası : (Baştarafı 3 üncü sayfada) Şimdi müsabakanın esasını anıata - mıştı. Dritnotun prova direği ile ba -| 1m, 40 tane tanınmış simanın fotoğ- cası karşı konulmaz bir kuvvet tara -| rafını aldık. Her fotoğrafı Üüçer parça- fından yerlerinden koparılarak havaya ya böldük. Bunları birbirlerile karış- fırlatılmış ve bunların güvertede bi -| hrdık. Bu parçalardan her gün (âalet- rakmış olduğu delikten siyah bir du - man havaya yüksetmeğe başlamıştı. Baş taret te ters dönmüştü. Çıkan yangın bir an içinde bütün gemiyi sar- mış, kömür haline gelmiş, yüzlerce ce- set etrafa serpilmişti. Koca dritnot ah ve enin ve canhıraş feryatlar içinde kalmıştı. İştial (30,5) santimetrelik toplara mahsus mermilerin muhafaza edildiği baş cephaneliklerinden bir!sinde vaki olmuştu. Birinci infilâktan (10) dakika sonra ikinci bir infilâk vukü buluyar ve ge- minin vasat bataryalarına mahsus cep- hanelikler de berhava oluyordu. Limanda demir üzerinde yatmakta olan diğer gemilerin filika ve şikam -| pavyaları hemen imdada koştular, lâ-| kin her tarafından cayır cayır yanmak- | İ ta olan gemiye yaklaşmak müşküldü. Bu hal limanda yatan diğer gemiler ve hassatan «İmparatoriçe Marya» ya yakın bir mesafede demirlemiş olan «İmparatöriçe Katerina» için çok bü - yük bir tehlike idi. Yalnız Himandaki gemiler değil, bü- tün Sivastopol şehri korkunç bir felâ« kete maruz bulunuyordu. Donanma kumandanı amiral «Kalçak» bütün fi- lonun ve şehrin maruz bulunduğu teh- Jikeyi göz önüne alarak «İmparatoriçe Marya» ya gitti ve ğeminin batırılma- sını emrelti. Geminin deniz musluklarını açmak için sintneye inmiş olan zabitan yve tayin üç tanesini neşredeceğiz. 40 gün ce elimizdeki resim parçaları da bitmiş olacaktır. Sizlerden bu resim parçalarının her üç fanesini bir araya yapıştırarak bir fotoğraf vücude getir- menizi istiyoruz. Bu iş sizin için hiç te zor olmıyacaktır. Çünkü gördüğünüz gibi bu üç resim parçası ile beraber ayrıca parçaladığımız resimlerin asılla- rıni da neşi Parçaların yanında hergün tanınmış bir simanın fotoğrafını bulacaksınız. Parçalardan biri bu resim, diğerleri daha evvel çıkmış veyse daha sonra çı- kacak resimlere ait olabilir. Yapılacak iş şu: Bu resim parçalarını kesip saklamak, yanlarındaki modelle- ri de kesip ayrıca hifzetmek, resim neş- ri bittikten sonra modellere bakarak her üç resim parçasından bir fotoğraf meydana getirmek. Bu suretle elinizde BO resim olacak, bunları sarih isim ve adresinizle bize yollıyacaksınız. İşte müsabakamızın e- sası bundan ibarettir. Resimlerin gönderme müddeti gaze- tede resim neşri müddeti bittikten son- ra üç haftadır. Bunu müteakıp netice lân edilecektir. Birinciye bir beşibiryerde altın, ikin- ciye 2,5 Bralık bir altın, 3 kişiye birer altın, !0 kişiye yarımşar altın, 20 ki- şiye çeyrek altın Ve diğer 165 okuyu- cuya hoşlarına gidecek hediyeler vere- ceğiz. Sinema yıldızları, hakikaten göründükleri gibi güzel midirler ? Bir kısmının çillerini kapatmak, bir kısmının iğri büğrü dı:şlerinî düzgünleştirme bir çoklarının da ağızlarını küçük, gözlerini parlak göstermek için türlü türl hilelere başvurdukları j 1 Her hangi bir filimde seyrettiğiniz ve fevkalâde beğendiğiniz sinema yıl- dizlarının çoğu bali tabiide kusurlu - durlar, Sinema yıldızlarımın gü «hile> ye istinat etmektedir. «Hile» ler sinemanın esasını — teşkil etmektedir. Bu hususta bir kaıç misal verelim: Filmlerde o kadar beğenilen meşhur yıldız Katrin Hepburna ansızın sokak- ta rastgelseniz çok şaşarsınız... Çünkü alelâde bir kadındır. Yüzünde dehşetli surette çil vardır Film çevireceği sıra- da çillerin üzerine «Çin Deyazı» sür - mektedir, Bu suretle buniar gözükme- mektedir. En çirkin ağızlı sinema yıldızı, mak- yaj sayesinde küçük ve güze' ağızlı o- larak gözükmektedir. işleri iğri büğrü olan sen'atkârlar, ağızlarına lâstikten yapılmış sun'i diş- ler geçirmektedirler.. Gözlere varıncıya kadar hileler ya - pilmaktadır. Belladone ve sair bir çok Mayiler 've pudralar sayesinde gözler bir kaç saat için fovkalâde cazibedar gözükmektedir... Bu hileler sayesinde alelâde bir ka - İdin fevkalâde güzel gihi göürünmekte - dir. Artistlerde aranılan yegüne nakta vücutlarının zararsız Gözleri yaşartmak i ş | dar bir çoak tertipler kullanı! Son zamanlarda artık bir tek Şare kul- lanılmağa başlanmıştır. Gözleri şiddetle yaş; kullanılmaktadır... Belki inanmazsınız ve şaşarsınız.., Fakat seslere varıncıya kadar hile ya- pılmaktadır. Güzel sesli sinema yıldız: Moore'in filmlerini elbet sey sinizdir. Grace Moore'i di! operada şarkı söylerken dinliyorsunuz ders! değil mi?.. leri hep cak gazlar Grace perada seyireiler san'atkârı dinlerler - ken Onu uzaktan görmektedirler ve bundan dolayı san'atkârın simasındaki takallüsatı farkedemezler. Filmde ise bu kabil olmıyan bir şey- dir. Çünkü san'atkârı çok yakından görüyorsunuz. Şarkı söylerken san'at- köâr yüzünü acayip şekillerde buruştu - racak olsa çok çirkin bir manzara ar - zetmiş olur... Bunun için şöyle hareket edilmekte- dir. — Filmde sahneler evvelemirde na ba Tei & $ Güzel Loretta Yungun yeni bir resmi san'atkâr şarkı söylemeden çevrilir. Artist yalnız şarkı söylüyormuş hissini vermek için dudaklarını oynatır. Bu sahneler filme çekildikten sonra filme Grace Moore stüdyoda yapılan projek- Jean Murat ile Bundan dört sene evvel bir gazeteci meşhur san'atkârlardan Charles Bo- yer ile Jean Murat'ya müracaat ederek aşk hakkında ne düşündüklerini sor - muş. kılırsa bu suale “ hayır ,, cevabını ver, mek v Pehi or ve yüzünün harekâlını nazarı itibara almadan serbes! bir surelte islediği gi- bi şarkı söyler. İşte bu sayede güzel san'atkârın gü- ses verme ameliyesi başlar. Bu sefer | lerek şarkı söylediğini görürsünüz... Bu da sinemacılığın «hiles Serinden siyonu büyük bir dikkat ile takip eder | biridir. Charles Boyer fikirlerini neden değiştirdiler? Dört sene evvel izdivacın şiddetle aleyhinde bulunurlarken bugün göklere çıkarıyorlar... > Ka Charles Boyer demiş ki: — Aşk mı?.. Canım bu geçici bir has- talıktır!.. Bu hastalık gitgide azalmak- tadır... Çünkü mikrobu keşfedildi... İlâçları da var... Esasen aşk bir türlü inanmadığım bir komedidir... Bu- has- talığa tutulanlardan çoğu güzel bir so- Buk duş ile tamamile iyi olmaktadır- lar,..» Jean Murat şu beyanatla bulunmuş: — «İzdivaç, aşkın ve tatlı hayallerin sonudür. bence... İzdivacın cinhetten farkı yoktur... Bunun böyle olduğunu tiyatro, sinema, hayatın ta kendisi bize “|her gün göstermiyor mu k3!., Filmlerin çoğu ya nikâh dairelerinde, ya papas ların huzurlarında olarak bitirilmekte dir... Hayat, film değil mi ki sanki... Evlendiğiniz vakit gençliğe, tatlı hayal lere veda eylemelisiniz... Evlenme ile beraber azaplar da başlar .. Ben bu sözlerim ile kimsenin cesa- retini kırmak istemedim .. Canı iste - yen, kendine güvenen,.. dilediği gibi hareket etsin!..> Jean Murat kimsenin cesaretini kır- madıktan başka kendinin cesarelini de - |kırmamış meğer... Beyanatından az sonra birden bire delice sevmeğe başladığı güzel san'at- kâr Annabella ile evlendi ve tam mâ- nasile mes'ut oldu... Acaba bugün, dört sene evvel ver-|Onu hiç aldatmadım... miş olduğu beyanatı hatırlarken güler | bir mahlüklur... Onu mi dersiniz?.. Ya karısi Annabella ne etmek erişilmez bir der?.. Charler Boyer'ye gelince: Foks'un yeni yıldızlarından Marion Neldon kan yıldızını gördü, set” kıvrak Am Gi, evlendi Geçenlerde şunları söylemiş: — «Çok mes'udum... İki sene var İt evlendim... Karimı çok seviyorum.. Karım çoök 1 h teşriki hayâ adettir. Hetr —"; ister.., Ben Evlendiği” kit bana hüş görünme! kendisini çok seviyoru O da Beyanatini tekzip eylemiş ol- | me iyi etmişim... İnsan evlendiği VE” du... Holivuta gider gitmez, hem de a- | kit ve tam eşini bulduğu vakit sad yağının tözü ile Pat Paterson adındaki te kavüşuyormuş meğer...»