eeiT e SgRCEE K BAER SA N H $ NS İN Ha ee BAA M a beke a Bgendgımz kadın ve erkek tipleri hangileridir? BĞ Y” göeml Erkek - şakacı, fakat kıskanç olmamalı | Teyzeciğim, anke- tiniz yanlış anlaşıl- miş. Yalnız bekârla- Ta: «Kendinize nasıl €şŞ istersiniz?» diye soruluyor sanıyor - lar.. Halbuki «erkek veya kudır ıp der .ıl.ue herkes dü- Ğ ler dPg.l mi?, sahibi 50, üçüncü azunca yü mıg bakışlı, şahsiyet sahibi, orta boylu, tatlı dilli, |. güler yüzlü, şakacı olmalı ve kıskanç olmamalı, Bana saygı telkin etmeli, her ak.şam az mikdarda içki kullanmalı. Toplulu- ğu, eğlenceyi sevmeli, mutlaka musi- kiye âşina olmalı. Yahut musikiyi her zevkten üstün tutmalı, Bulunduğu mec lisleri bol neşesi, zarif sözleri, ve ince hâareketleri ile idare etmeli. Bütün ka- dınlar tarafından eli, içtimaf seviyesi, tahsili, gör: bilgisi ben- den daha yüksek olmalı. İstanbul: &. B. (Sarih isim ve adresinin neşrini istememiştir.) HN kç Kadın, her gördüğü erkeğe hayran kalmamalı! Hayalimde bir peri gibi dolaşan tip şudur: Evvelâ gayet ciddi olmalı. Her gör- düğü erkeğe ağzını açıp hayran kal - mamalı, Boy normal, bel ince, vücut muntazam, gözler siyah, ve parlak, yenk tatlı esmer ve şelffaf, çehre uzun- ca, dişler düzgün ve beyaz. Dudaklar ince ve saçlar da az kıvırcık olmalı, Çorlu: H. Rahmi Öztürk — 194 — Güzel kadın: Beyaz vücut, yolunmamış siyah kaşlar, hafif benli yanaklar... Beğendiğim kadın tipi şudur: Ahlâkı: Asil olup ham hayallere ka- pılmıyarak ahlâki âyarı altın gibi tam ve sabit olmalıdır. Tabiati: Ağır başlı, dalma doğru, ne- Zzaketle konuşur, çocuklarının terbiye- sine itina eder. Zevcinin kazancına gö “ye hayatını ve idaresini tanzim eder. Güzelliği: Beyaz vücut, yolunmamış h kaşlar, uzun kirpikler, ken hafif benli yanaklar, değirmi çehre, kibar bir yürüme, beyaz ve mun tazam dişler, orta bir boy. Terzilikten anlar, iyi yemek yapar, zeki ve temiz. Konya Türbe olvarında derlet Ten- girşon vasıtasile Süleyman Karalala — 195 — Erkek evine ve eşine ayni ihtimamı göstermeli | Bence asrımızın ideal kadınına yal - nız ilk tahsil kâfi değildir. Yüksek teh silli olsa bile evlenince eşini sadakat ve itaatle seven, çocuklarının terbiye- sine sarfedeceği zamanı sinemalarda, süvarelerde geçirmiyen, evinin işini ta îımıle benimseyen kadın ideal kadın- r, İdeal erkek ise yüksek tahsil sahibi olmalı. Evlenince eşinden beklediği sa adeti biraz noksanı ile dahi olsa, ona iade etmeli. Kendisini saydırmalı. Fa- kat müşfik olmalı. Evine ve eşine ayni ihtimamı sarfetmeli, tam mânasile bir aile babası olmalı. Ancak bütün bu sözler bir kalemin iz lerinden başka birşey olamaz, Bunun- la beraber ideal bir aile tipi sorsaydı- nız, kısaca: «Her si tenin fertlerine gö ut sayılan gile ti; idea) aile tipi olarak göstermekte tereddüt etmezdim. Göztüpe S. K. Z. İstanbul: (Sarih islm Her cevap yolluyan okuyucuya — hediye verilecek, en güzel cevap mükâfat alacaklar — 186 — Makyajla kendini çirkinleştirmiyen kadın isterim | — Yaradılışta ta biatin kendisine bahşetmiş — olduğu normal güzelliği, «daha güzel olu - rum» ümidile birta- kım Aameliyat ve makyajlarla çirkinleştirmiyen kadın. 2 — Kocasına karşı iyi bir zevcenin, y$ocuklarına karşı iyi annenin malik o- neticede ikinci 25, 10 lira Jdacağı meziyetleri nefsinde toplayan ka| akarlı, | dın. 3 — Herhangi bir yerde giriştiği mü kaşalarda fikirlerini müdafaa ede - |cek tahsile malik ve biraz da ulusal! musikiye vukufu olan kadin. İşte hayalimde canlanan ideal kadın tipi İstanbul: Akıncı (Sarih isim ve adresinin neşrini isternemiştir.) — 197 — Kadın sinema ve tiyatrodan hoşlanmamalı! Ben uzun boylu, kumral, yeşil gözlü 24 yaşında bir işçiyim, Hayalimde ya- şattığım kadın orta boylu, sarışın, az güzel bir kadındır. Böyle bir kadın evi- ne, çocuklarına bağlı, çocuk yetiştirme ğe meraklı, sinema ve tiyatrodan hoş- lanmaz, ağır başlı, tutumlu, mütevazi, şen ve şatır ve bilhassa ev kadını ol- malıdır. Haliç Feneri Camcıçeşme yokuşu Yasemin sokak No. 9 da Mustafa — 198 — Kadının tahsili iptidai olmalı Benim beğendiğim kadın tipi şöyle olmalıdır: 1,63 boy, ince bel, balık etinde, bü- tün çehre tabif güzellikte, saçlar sarı, gözler az mavi, dudaklar ince, ağız kü Çük, ten, renk pembe beyaz. 'Tahsili iptidai, musikiye âşina, te - miz bir ahlâka sahip, yuvasına olduğu kadar milletine de borcunu ödeyip ö- lünceye kadar mes'ut bir hayat geçiren bir eşim olmalı. Çorlu Kâzımiye Mmahallesinde terzi Nocati Tekinalp 199 — “ Kadın ışındnn daha kısa huylı olmalı| ,, Beğendiğim kadın tipi: | — Maddi cepheden: Sarışın, es- mer, kumral tiplerden hangisi olursa | olsun. Yeter ki tipin cazibe ve sevimli- liğini taşısın. Muntazam teşekkülâta, tenasübe malik ve sıhhatli olan her kadın bence güzel bir eştir. Vücut ba- hik eti, mutedil mizacda eş olacağı er- kekten biraz kısa boylu. Serveti olsa da, olmasa da birdir. 2 — Manevi cepheden: İyi bir aile terbiyesi, nezih bir ahlâk, şuurlu ve ince bir zekâ, yüksek bir kalb, sade ve kibar, ince bir duygu, neş'eli, karakter sahibi, seksapelli. Orta veya lise tah- silini uygun görürüm. Bununla bera- ber her cihetten küfüv bulunmalıdır, Ankara: B. R. B. (Sarih isim ve âdresinin neşrini istememiştir) Teyze okuyucularından rica ediyor: Biriken mektupların neşrini bitirin- ceye kadar yenilerini yollamayınız 'Teyzenizin ankeli ümit ve tasavvu- run fevkinde bir rağbet gördü: Bul| dakikada elimizde binlerce birikmiş cevap vardır. Bunların neşri aylara mütevakkıf bulunmaktadır. Şimdilik yalnız bu cevapları neşretmekle ikti- fa edeceğiz. Bilâhara ve tekrar İste- yenlerin cevap yollamalarını istiyece- iiz. Ankete cevap yazmış olanların sa bırlarını sulistimal etmemek içindir ki okuyucularımızdan artık anket için yazı yollamamalarını rica ediyoruz. Vaziyet müsait olur olmaz, sizleri, haberdar edeceğiz. SON POSTA Son Posta'niın Tefri ası : Müzika, olsun, yaşlıca olsun pek çoklarını birbi- genç rine saran, başları dönünceye — kadar döndüren bir parça çalıyordu. Genç kız, şöyle etrafına ba * © kındı. Herkes dana ederken, onun ya * bancı bir erkekle durup uzun — uzün konuştuğunu gö * renler, kimbi. , ne diyeceklerdi? O da bunu düşündü. Bakışlarında, — de - rinden derine teş « limiyetini ifşa eden bir parıltı vardı. Turhan da bunu gözden — kaçırmadı. | Birbirlerine sarıldı - lar; onlar da öteki - |lerin arasına karış » tılar... Turhan hç durmadan anistıyordu: — Hayatta en cazip olan nedri, bi - Tir misiniz?.. Görmediğimiz, âlemler, tanımadığımız insanlar... İnanınız bar na... Sadece uzaktan gördüğümüz ağızdan ağıza hikâyelerini duyduğu - muz neler vardır ki onları yakından görmek, tanımak için, için için yanar, tutuşuruz!., Bunlar, bizim için sanki esrarla dolu bir âlemdir. O âlemde hakikat yok sanırız; yalnız bizim ha- yallerimiz vardır. Bütün hülyalarımız © esrarla dolu âlemde yaşar; onların yaşayabileceği diyar, ancak orasıdır; bilmediğimiz — yerler, tanımadığımız insanlar... Hepsini o yetlerde, © in - sanların arasında bulacakmışız — gibi gelir. Ama, diyeceksiniz ki bu da çok uzun sürmez.. o âlemin içine girdiniz mi, o rüyadan uyandınız mı, acıdan başka bir şey duyulmaz; doğrudur.. fakat hakikati öğreninceye kadar ha: yallerimizle başbaşa yaşamak, «n bü- yük zevktir. Hattâ diyebilirm ki, ha- yattaki zevk, zaten bundan ileri gide- mez. Beklediğimiz bir şey ortaya çı - kıncaya kadar, ah şöyle olsa, böyle mize süslediğimiz rüyalar yok mu, işte yeryüzünde görüp göreceğimiz rahmet budur. Hele böyle gözü açık iken görülen rüyalar ne kadar parlak, ne kâdar süslü olursa onlardan uyan- ,mak da o kadar acı olur. İnsanların bü- tün felâketi hep böyle başlar. Zaten düaya, hakikatleri gizleyen, |dumandan çizgilerle kurulmuş... İn- sanlar, hep birbirini aldatmak için ya- ratılmış... Ne uzağa gidiyoruz?.. Şu- rada ne kadar şik kadınlar, kendileri- ne nasıl çeki düzen vermiş erkekler var. Hepsi de kimbilir birbirine ne ka- dar cazip görünürler!., Bir de onların kendi kendilerine kaldıkları zamanı, evlerindeki hallerini göz önüne getiri- niz... Bence evlenen insanlardan he - men pek çoğunun üç beş gün içinde kırılıvermesi, — birbirlerini pek - hor, dünyayı da pek karanlık görmeleri gene bundan... İçin için yaşayan ha - yalleri bir yana bırakalım; elle tutu - lan, gözle görülen şeylere bakalım; bunlar bile insanı inkisarlara uğratmak için elverir. Düğün hazırlıkları yok mu, evlilik hayatındaki felâketlerin en büyüğü oradan gelir!.. Gene mi saçmalayo - rum, diyeceksiniz?.. Anlatayım, siz de hak vereceksiniz!. Haniya düğün için kız tarafı da, erkek tarafı da yeni savaplar, ipekli çamaşırlar hazırlamaz- lar mı?. Kadın olsun, erkek - olsun, hepsi moda mağzalarındaki en şık mo- delleri bile beğenmez olurlar, değil mi? Kendi hallerinde, hattâ züğürt insanlar bile borca girerler; ipekli gömlekler, günlerce elde işlenmiş çamaşırlar yap- tırırlar. Sanki bütün ömürlerinde hep bunları giyeçeklermiş gibi... Gel za- bitse, diye gördüğümüz, kendi kendi- | man, git zaman, bir de onların çorapla" rı delinmiş, gömlekleri kirli, yakaları yağlı, saçları dağnık, traşları uzamış, sürmeleri göz kapaklarına bulaşmış hallerini göz önüne getiriniz... Eğer hayat, ilk günlerindeki gibi hep ipek- K, baygın kokular içinde geçecek diye rüya görmüşlerse kimbilir nasıl inkisara uğrayacaklar!. Gördünüz ya, hayalle hakikat birbirinden ne kadar uzak, birbirinden ne kadar başka de - ğil mi?. Şimdi kendimizi ele alalım: Siz be- ni tanımazsınız; ben de sizi tanımam!. Bilmem ki hayat, ileride sizi bana, be- ni size daha ziyade yaklaştıracak mı?. İkimizi birbirine daha yakından tanı" tacak mı?. Burası şimdilik belli değil.:. Fakat doğrusunu söyliyeyim mi size, ben bunu hiç de istemiyorum; sizinle tanışmasını, kim olduğunuzu, ne ol - duğunuzu öğrenmek hevesinde deği- lim!.. — Tuhaf şey... Sizinle tanışmayı bir istiyen mi oldu acaba?.. — Sizde istemiyor musunuz?. Ne alâ.., imizi- hiç tanımayalım, kader bizi birbirimize hiç yaklaştırma- sın, daha iyi... — Pek merak ettim, doğrusu... den acaba?.. — Onu da anlatayım: Siz ne kadar müstesna yaradılışta olursanız olunuz, şu dakikada bende bıraktığınız baş döndürücü, göz kamaştırıcı tesiri, ya- rın, birbirimizi daha yakından tanıdır mız zaman, kabil değil, sonuna kadar yaşatamazsınız... Bugün siz, benim i- çin esrarla dolu bir âlemsiniz. Güzel- izi zaten görüyorum; fakat, sade bu kadar değil ki... Size baktıkça ne hülyalar kuruyorum. Şu dakikada siz benim için acaba ne değilsiniz?.. Hül- yalar diyarındaki Hakanın bir tanecik kızı... Çocukluğumda annemin anlat- tığı masallarda ne duydumsa, larihte okuduğum müstesna yaradılışlı kadın- lar ne ise, gözü kapayıp da kendi ken- dime eş diye düşündüğüm kadında ne- ler varsa, öyle zannediyorum ki, hepsi sizde toplanmış; hepsi gözlerinizin yemyeşil — derinliğinde gizlenmiş... Belki sizde hakikaten bir çok kadın - lardan üstün, hepsinden başka bir ya- radılıştasınız; olabilir... Belki sizi ta- nıdıkça, hergün yeni bir güzelliğinizi hergün başka bir iyiliğinizi bulacağım; hepsi mümkündür. Fakat ne olursanız olunuz, şu dakikada sizin için kurdu- ğüm hayallerin de üstünde olamazsı- niz.. Ne- Nizan 22 IÇİTLENBİK o — — Maşallah, hayalleriniz çok parlak olabilir amma hakkımdaki dü: şünceleriniz pek o kadar hoşa gidecek gibi değil... — Yok, anlatamadım öyle ise... İn: sân çirkin bir mahlüka Hbakarken de tatlı bir rüya göremez ya!.. Şu dakika- da bu kadar zengin bir hayali ilham eden sizsiniz; sizin güzel gözleriniz... Saçlarınızın alev alev yanıyormuş gihi parıldayan kızıl dalgaları... Sizde ber keşten başka bir incelik her kadından ayrı bir güzellik buldum; üst yanını da ona baka baka kendiliğimden kurmaya çalışıyorum. Demek ki, asıl cevher ge ne sizde... Onun için bana sakın da rılmayınız... — Neye darılayım? 5 — Büsbütün darılmasanız da, bu kâdarcık sitem etmeniz bile haksızlık olur. Sonra af buyurunuz, rica ederim; böyle gözlerinizin derinliklerinden, saçlarınızın kızıl alevinden bahsetti - ğim için, sakın sizi incitmiş olmıya « yım?. Beni öyle her görduğu kadına sokulan, sırnaşan zavallılardan zan ' nettinizse, pek üzülürüm, doğrusu... Hattâ boynumu büker, tekrar tekraı affınızı diler, çekilip giderim.. yahut... Kimbilir, belki de gidemem!.. Bu da pek kolay değil... (Arkası var) İstanbulda da asri bir mezarlık yapılacak İstanbul tarafında da münasip bi yerde Zincirlikuyu asrt mezarlığı gibi bir mezarlığın tesisi düşünülmektedir, Belediye bu iş için icap eden tetkikleri yaptırmaktadır. Denizyolları tarifesi Denizyollarında tatbik pdilecek ye- ni navlun ve yolcu tarifelerinin İktısaf Vekâletince tasdik - olunarak bildirilmesi beklenmektedir. Tarife * nin tatbikatı, bilhassa eşya nakliyatı » nın inkişafını temin edeceği gibi yolr cuları da sevindirecek — mahiyettedir. TAKVIM Rumt sene 1853 Nisan 9 | #ABAH '. Safer