ş Z Sayfa “SON POSTA Hergün © Belgraddan ayrılırken © Sofyada yedi saat Yazan: Muhittin Birgen Belgrad, 19 Nisan Sc-.-ahaun son safhası daha can- h, daha harek ve daha en- teresan oldu. Başvekilin Yugoslavya içindeki cevelânının son merhalesi olan Valjevoya, Belgradda kalmış olan Türk gazetecileri de davet edilmişlerdi. Pa- zartesi günü sabahleyin dokuzu geçe- rek Yugoslavya matbua: erkâmı ile bir- likte trenle Valjevoya hareket ettik. Saat bir buçukta buraya vardığımız za- man küçük kasabanın Türkiye Başve- kilini k zarasi almış olduğunu gördük. Bütün şehir temizlenmi Kasaba- nın dışta olmiyan ı Ikı sokakla- ra dökülmüş, gelmek üzere bulunan misafirleri bekliyordu. Misafirler ge- linceye kadar halkın arasına karıştık. Kâh almanca bilene, kâh rusça bilene tesadüf ederek konuştuğum halkın, bu ziyarete çok alâkadarlık gösterdiğini kendi gözümle gördüm. Mektep tale- beleri ile de konuştum. Bunlardan bir tanesf' bana, bilmediğim bir şeyi bile öğretti. Tesadüfen, on üç, on dört ya- şında bir mektepli kıza, gelenlerin kim olduğunu sormuştum. — Başvekil İsmet İnönü ile vekil Rüştü Aras... Doktor Aras, bizim çok dostumuzdur; sırpça da konuşur! Cevabını aldım. Bu kadar senelik dostün sırpça bildiğini ben bilmiyor- dum da o nereden öğrenmişti? â nereden biliyor- — Gazetelerden... Sonradan bizzat sorup öğrendim ki, meğer, Döktor Üsküpte idadi tahsili ya parken bulgarca okumuş ve biraz da sırpça öğrenmiş. Bunun için sırpça der dini anlatabiliyormuş!. Bir genç kızın, misafirlere ait gazete ne: tıni takip etmiş olması benim çok hayretimi uyan dardı. Misafirler geldiği zaman, halk on lara karşı hakikaten stcak ve samimi bir alâka gösterdi. Oraya kadar dolaş- mış oldukları yerlerde gösterilmiş olar heyecanlı alâka, gerek gerek Doktor Arası hakikaten etmiş görünüyordu. Maiy lunanlar, halk tarafından gösterilen dosiluğun tarif edilemez derecede bü- yük olduğunu anlattıkları zaman on- ların bütün söyledik dum. Çünkü, biraz evvel, halk arası! da, rast gele, yalnız başıma doşala- rak öteki ile, beriki ile, üçer, beşer ke-| lime konuşarak yaptığım müşabhedeler, bana bu dostluk alâkasının kitle için- 1 yer tutmuş olduğunu pekâlâ * Bu ciheti sade halktan onlamaya ih- tiyaç yoktu. Bizzat İsmet İnönünün çehresine bakmak, hakikati görm kâfi idi: Kaç gündür devam eden mü temadi harekete, faaliyete ve bundan mütevellit yorgunluğa rağmen, onun yüzünde gayet memnun bir insan rü- alığı vardı. Bir biei onuşluğu za- , yanlış değildir. Baş: nden — memnundür. n devlete ya milekârlık ve merasim d balktan taşıp gelen bir de bunu her taraftak; temaslarımızla çok iyi görmüş, onun gibi hep mem- nun olmuştuk. YValjevodaki ziyafet İnönü, büyük bir nutuk söyledi. İrtica- len söylediği sözler, sade belediye rei- sinin nezaket nutkuna bir cevap değil, belki de bütün bir Türx - Yugoslav dost Tuğunun ve Balkanlılık ruhunun siyasi bir ifadesi oldu. Bu nutük gösteriyordu ki İsmet İnönü gördüğü şeylerden do- layı memnundur. Sırbiatamın en ince köşelerini görmüş, en mühim yerlerin- de dolaş olan İsmet İnönü, Valjevo nütkiyle bu seyahatini hülâsa etmiş bu- lunuyor. Tamamını telgraflarla oku - müuş olacağınız bu nutuk, Türk Başve- kilinin, Yugoslavyada şunları Bgörmüş olduğunu ifade eder: Her suretle ileri gitmiş ve daha da gidecek bir millet, her suretle siyastinin istikamet ve he- deflerini tayin etmiş ve bu siyasetin temelini Türk dostluğu üzerine kur- muş buluman bir devle; ve nihayet bi- (Devamı 10 uncu sayfada) esnasında İsmet dostluktur. Biz! Ortaya yeni atılmış bir fikir, pi bir mala benzer, henüz tecrübe: kündür. SOZzZ Katili tabanca ile Öldüren köpek Alman gazeteleri yazıyorlar: Amerikada maruf bir katil aranr yor, fakat bir türlü ele geçirilemiyor - muş. Nihayet katilin Nevyorkta - bir evde saklı olduğu istihbar edilmiş. Saklı bulunduğu yere bir polis köpeklerinden bir tanesi gönde- rilmiş, köpek bir fırsatını bulup odaya girince katil işi anlamış, derhal taban- caya davranmak istemiş fakat köpek ondan daha atik davranarak tabanca- nın üzerine atılmış ve dişlerile tuttu- ğu tabancanın tetiğini ayağile çekerek “|katili ölü olarak derdest etmiştir. Hizmetçi mektebi Varşova belediyesi hizmteçi kadın- lar için bir. mektep tesis — etmiştir. | Meccani olan bu mektepte haftada se- kiz saat ders gösterilmekte ve mekte- bin tedris müddeti de üç sene olarak tesbit edilmiş bulunmaktadır. Mektepte Lehçeden başka hesap, ve nezaket dersleri öğretilmekte oldu- gu gibi talebeye hususi olarak ahçılık dadılık dahi tedris edilmektedir. Varşova şehrinde mevcut hizmetçi- İlerin miktarı 70,000 — olduğundan bu |mektep rağbet görmüş ve mezun hiz metçiler de halk tarafından tercih edi ilr"k iyi maaşlarla istihdam edilmeğe başlanmıştır. Dünyanın en iyi hastalığı Amerikada çıkan Life gazetesi ya ziyor: «H: yal görünmese bu dünyada Esasen ha li herkes görür. idi de kalmaz. Fakat yeni bir |hastalığı Oklahama'da ihtiyar bir ka- |dında görülmüştür. Bu hastalık kadı- nı daima hayal âleminde vyaşatmakta imiş. Gözleri gördüğü halde muhitini etrafını dilediği gibi mes'ut mMüş. görür - Meselâ her dakika çantasından kâ-| 7 Batlar çıkarır, bunları — para zanneder, milyonları etrafına dağitir, kendisine tabif hiç bir şey verilmediği halde bu! milyonlar mukabilinde çeşit çeşit mal- lar aldığını zannedermiş. Doktorlar bu hastalık için, dünya- nın en iyi hastalığı diyorlarmış, | | Dün öğleden bir saat sonra İslanbu! radyosu: — Başvekil İsmet İnönünün Sofya istasyonuna vardı - Bini, anlalıyordu. adamla | yaşamak | saya yeni çıkarılmış yapılmamışur, çok iyi olması mümkün olduğu gibi çok fena çıkması da müm- ilalaylar birbirile karşılaşmış her yeni fikri de şılayınız. Resimli Makale: W Feni fikirler tecrübeleri yapılmamış hale benzerler.. Eviniz için öte beri satın almak üzere pazasa çıktığınız zaman arzedilen malı nasıl dikkatle Muayeı ederseniz öylece muayene ediniz, şüphe ile kar- A Fakat İki anlayışlı adam karşı karşıya geçmiş konuşuyorlardı. Bahis kadın lara intikal etti. söyledi. Öteki sözü tamamladı: — Kadın bir kitaha benzer,, — Fakat mevzuu anlaşılmıyan bir kitaba. — Bir otomobile benzer. — Fakat fazla benzin sarfeden bir otomobile. — Bir trene benzer, — Fakat ara sıra yoldan cıkan bir trene. — Ateşe benzer. — Fakat istenildiği zaman bir an-| da söndürülebilen bir ateşe, * » Dünyanın en hasis adamı Dünyanın her yerinde hasis adam” lar vardır, fakat Japonyada bulunan bir adam hiç şüphe yok ki dünyanın en hasis adatcıdır. 1 — Bu adam difteri seromunun bahalı olduğunu ileri sürerek evlâdına ilâç almamış ve çocuğu ölmü 2 — Evde haftanın — bir g merasimle tırnak kesilir ve bütün al- lenin tırnakları, kışın çıra makamında kullanılmak üzere saklanırmış, 3 — Üzerinde giydiği elbise 27 » nelikmiş. Ve bir tek elbisesi varmış 1 — Ayda bir tıraş olur, — ve hiraş parasımı berbere veriyormuş gibi ya parak ayrıca saklarmış. 5 — Pata sarfetmemek için üze- rinde kat'iyen para bulundurmazmış. Değişen gelinler Çinde de tıpkı eskiden bizde oldu- Bu gibi erkekler — aldıkları kadınların yüzlerini nikâh kıyıldıktan sonra, ©- dalarına çekilip te duvaklarmı kaldır- dıkları zaman görürlermiş. Geçenlerde bu âdet yüzünden çok tülx£ bir hâdise olmuştur Şanghayda iki düğün varmış, Her iki alay da Çin arabalarile hareket et- miş, caddenin kalabalık bir yerinde bu ve hattâ biraz da karışmışlar.. Sonra tekrar ay- rılarak her biri gidecekleri yere gitmiş- ler. Güveyiler evde karılarının yüzleri- ni açmışlar ve nikâhlarını kıydırarak | kepdilerine zevce yapmışlar. Fakat ne- der sonra anlaşılmış ki, o karşılaşmada zevceler karışmış ve iki güveyi de bir- birlerinin karılarını almışlar. olmuştu. RASINDA ( HER GUN BİR FIKRA | Mezarına kendi Kendisini gömen insan Çekoslovakyada Loka civarında G gEp bir Bilim' olmuş ve İhöyat bir kadın kendi kendisini gömmüş itür. Bakınız bu hâdise nasıl olmuş? Permiç isminde olan bu “kadın -bir |gün köyün mezarlığında açılmış bir çakura düşmüş ve bir daha Çünekl . Ülerim Salimes üi gelide diği görülünce, merak edil Colaşırken, iş, de bulunmuş, düştüğü anda bir sektesinden öldüğü anlaşılmış. Söz bir, Allah bir! Şu Amerikalılar dehşetli garip a- damlardır. Hayatta bir çok muvaffa- kiyetlerini de belki de bu, bize garip İgelen tabiatlarına medyundur. İşte si- ze bir misal: İki Amerikalı bir mahallede doğ- miuşlar; bir arada ayal mektepte okumuşlar, ayni senede ha- İyata atılmışlar, biri sefir ol bankacı, Fakat daha pek genç iken a- ralarında şöyle bir şey kararlaştırmış- lar: — Nerede olursak olalım. Sene ba- şı akşamı saat tam on — ikide mahalle- mizin şu köşe başında buluşacağız! Amma, nerede olursak olalım, — nasıl olursak olalhım, ölmemiş — bulunursak bu işi yapacağız| — Söz mü? — Söz! İşte tam 42 büyümüşler, muş, biri senedenberi bu iki ar- kadaş, bu sözü ihmal etmeden yerine getiriyorlarmış. Fakat 937 senesi ba- şında bir arkadaş sefir olarak İskandi- muamelâtı için Japonyada bulunuyor- muş. Aralarındaki sözü olduğu kadar bulundukları mevkii de - bilen bütün mahalleli 937 senesi gecesinde saat 12 yi dört gözle beklemişler. Ve mahal- İenin öeki #ati 'tam on ikiyi çalarkeri iki dostun muhtelif — istikametlerden gelerek — birbirlerine el uzattıklarını hayretle görmüşlerdir, Etrafın hayretini gören iki arkadaş bir ağızdan: — Yahu neden — hayret ediyorsu- nuz? demişler, biz tayyare asrının ge- lip bize bu imkânı her zaman her yer- e eeet İ aa daa İaneakiseeeiR h n İSTER İNAN İSTER İNANMA! Halbuki o dakikada Başvekilimiz Sofya istasyonun - dan ayrılalı 20 saat, İstanbul istasyonupa varalı da 6 saat İSTER İNAN İSTER İNANMA! araştı"| tığı dev adımlarına sar navyada, diğeri de bir takım banka| — |lerdir. Sözün Kısası İnsanlığın bir Zaferi daha E. Talu merka Birleşik devletleri Parlâ mentosu, cenup mümessilleri nin şiddetli muhalefetlerine rağmefi) Tinç usulünü ilga eden ve mütecasirle rini cezaya çarptıracak konum taslağf| nı 119 reye karşı 279 yey ile tasdik el mMmiş, Bu, insaniyet ve medeniyet abir na kaydolunacak çok mühim bir zafeft dir! Filhakika Lynch adında müfrit bif mutaaasıbın karihasından doğan ve 5€ nelerce Amerikanın medeni cihan na |zarında kadrini tenzil eden bu vahşi an'ane, ona tebaiyet eden zalimlerin yü zünü, ona kurban olan mazlümlarıf yüzlerinden fazla karartmakta idi, Kanun lüfzının kudsiyetini tezyif ©& dercesine «linç kanunu: diye tavsif & dilen ve canavarlıktan başka bir şef olmıyan bu kötü âdet yüzünden, yeni dünyanın beyaz ve siyah yurddaşları â* rasında derin bir uçurum kazılmıştı. Ayni vergiyi veren, ayni vecaibi ödet yen, kanun ve adalet nazarında lâfzatl müsavi haklara malik bulunan bir zen? €i Amerikalı kendi muhitinden dışarır da, ekseriya iffiraya makrun, ehemmi” yetsiz bir suç yüzünden beyaz vatamr daşları tarafından yakalanıyor, parça' lanıyor, gaza bulanarak, enlı bir meşâ* le halinde ve âciz bir zabıtanın lâkayıf gözleri önünde cayır cayır yakılıyordik Yirminci medeniyet asrı, orta çağlar rın şenaatlerini hatr bu vahşetifl en ileri tanınmış bir millet mensuplar rinca di ettirilmesinden dolayı el bette çok müteessirdi. Amerikaân parlâmentosu, yukarıdâ zikrettiğim kararı vermekle, Amerikâ efkârı umumiyesinin de ekseriyetle linçin aleyhtarı bulunduğunu isbat et miş oluyor, Amerikanın kültürüne, endüstrisine, ticari dehasına ve terakki yolunda at suretle mef Lt h $i , Ş . n rılmış ve nihayet, kadın mezarın için"|tun olanları bu haber sevindirecektir. kalb| —Bu asırda yaştıyan bir insan sıfa: anım beyaz ve siyah kardeşı lerini ayni hulüs ile kutlularım p Biliyor musunuz ? 1 — Begalpur şehri Hindistandâ hangi nehir üzerindedir ve nüfusu n€ kadardır? 2 — Tarihte Dalila ismindeki Filis tinli kadın niçin şöhret almıştir? 3 — Meşhur Alman şair ve edibl Goethe kaç yaşında ölmüştür? (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapla: | — Paristeki Eyfel kulesini Fransiâ mühendis ve meteoroloğlarından Gus* tave Eiffel tarafından — yapılmıştır. Yüksekliği 300 metredir. 1889 yılını? ılmıştır. 2 — Meşhur Titanik transatlantiği 1912 de, Amerikaya giderken batmış * yen g ae İçinde “e, harfi bulunmıyan eser Dünya kitapçılığına çok şayanı dik kat bir eser ilâve edilmiştir. Bu eseri!l sahibi Los Anceloslu bir muharrirdir: Ve bütün eserde bir defa bile (E) har” fini kullanmamıştır. Bu eser tam on senede ikımal edi” miştir. Muharririn ismi Ropit'tir. Eserde 50,110 kelime mevcuttuf: Eser İngilizce yazılmıştır. Muharrif «E» li kelimelerin yerine başka keli" meler koyduğu için bu kelimeleri arâ” mak zaruretinde kalmış, halkın anla” yamıyacağı bir çok kelimeler bulduğu için tabiler de eseri basmak istememif” —i de vereceğini pek âlâ biliyorduk! Sabaha kadar beraber eğlenen e$! dostlar, sabahleyin tayyarelere - bint” rek tekrar aksi istikametlerdeki işler” nin başına gitmişlerdir. Sözde bu kadar durmağa ne der$if niz? Cesaretiniz var mı?