Hergün Yugoslavya ve Türkiye Yazan; Muhittin Birgen Y ugoslavyanın, bugünkü harici siyaseti, doğrudan doğruya Belgrad hükümetinin serbest bir irade içinde idare ettiği birtakım daostluklar sistemi üzerine oturtulmuş bulunuyor. Bu dostluklar sistemi şudur: En eski Yugoslav paktı olan Küçük Antant; ondan sonra, Yugoslavyanın iştirak et- tiği ikinci dostluk paktı olan Balkan ; üçüncü derecede İtalya ve Bul garistanla olan yeni dostluk paktları ve nihayet Macaristanla yavaş yavaş inkişaf etmekte olan iyi komşu müna- sebetleri. Yugoslavya, Frafısa ile da gın değildir; ona karşı olan bütün dost- luk taahhütlerini muhafaza ediyor. F kat, ortada yeni olan birşey var ki: tikbalde Yugoslav siyasetinin alacağı muhtelif inkişaf — istikametlerinde, bu memleket, kendi kendisine karar ver- mek hakkını, artık eline almış bir va- ziyettedir. Yugoslavya, kendi etrafın- da tedricen bu dostluk münasebetlerini bu suretle kurup kendisine kuvvetli bir mevki yapmamış ve esaslı emniyet ter Hbatı almamış olsaydı, bugün böyle Berbest ve müstakil bir harici siyaset fasavvur edemezdi. Fransız matbuatı- nın «Yugoslavyayı da elden kaçırdık!» tarzındaki neşriyatının mânası, Yugos- lavya Fransaya dost olmaktan çıkmış demek değildir; demektir ki «Yugoslav ya, artık, bizim her istediğimizi yapar bir devlet olmaktan çıkmıştır!» * Yugöslavyanın bu yeni vaziyeti fçinde en mühim unsur Türkiyedir. O- na bu, böyle müstakil bir siyaset sahi- bi olmanın ve dostluklarını serbestçe intihap ederek ve kimse lehinde, kim- Beye karşı düşmanlık taahhüdüne gi- rişmiyerek kendi emniyetini kendi si- yaselinde aramanın bütün imkânlarını veren, Türkiyedir. Bu satırların neş- rinden evvel, telgraf ha Müş olacağınız veçhile, Başvekii Hariciye Vekilimiz, Yugoslavyanın mü him noktalarını dolaşırken halk tara « fından pek bü; bürmetlerle karşı - landılar. Onlara gösterilen bu hürmet, sebepsiz ve alelâde resmi bir cemile- kârlık değildir. Bütün Yugoslavyanın müneyver unsuru biliyor ki Türkiye, Şarki Avrupa ile Balkanların en mü- him bir kuvvetidir ve Yugoslavyanın hakiki bir dostudur. Bu kuvyetin dost- luğu olmaksızın Yugoslavya, harici yasetinde ve beynelmilel münasebetle- tinde yaptığı bugünkü inkılâb - evet, hâdise bir inkılâp mahiyetini haiz ola- cak derecede mühimdir - tahakkuk et- tiremezdi. Her nedense, daha doğrusu, her nedense değil, muhtelif sebepler- den dolayı, Yugoslavya, Türkiyenin dostlukta ve ittifak işlerinde sadık bir memleket olduğuna kanidir. Türkiye- ftin kalbindeki kuvveti, kafasındaki se- lâmeti ve dostluğundaki sadakati bu- tada çok yüksek bir takdir yorlar. Birçok ağızdan işitti: — Türkiyenin nasıl sadık bir mütte- fik olduğunu cihan harbi gösterdi. Şu fikir de burada münteşird — Cihan harbinden sonra Ti rkiye- nin gösterdiği kalp kuvvetini ve kafa selâmetini hiç bir memleket göstere - memiştlir. Bir gazeteci daha İleriye gitti: — Cihan harbinin başlı basına yegüâ- ne gâlibi varsa Türkiyedir. Ötekilerin galebeleri, hep kollektif bir galibiyet- tir. İşte, bütün bu sebeplerden dolayı, ve bilhassa Atatürk rejiminin her şeyi Büzel ölçüp biçen ve sağlam düşünen siyaseti hasebile, Yugosl: vetli ve en emin dostluk ba kiye ile olan münasebetleri olduğ naatine varmıştır. Hemen her ağızdı Şu sözleri birçok defa işittim: — — Türkf_ye ile olan dostluğumuza gü Ve"""-“se)'_(fk biz bugün sağlam ve yüz de yüz İNi olan bir harici siyaset tec- rübesine bile girişemezdik. Siyaseti - mizin uc_lccehlch bü inkişafları, di- Ber di larımızla birlikte, bu temel üzerine kurulacaktır. ilmiyı içinde his r mıdır? Fa- beynelmilel vazi- yetini tetkik ettikçe görüyorum ki bu (Devamı 6 ncı sayfada) Yeni tanıştığınız bir adamın konuşulmıya değeri olup olmadığını anlamak güç değildir: Ça! kazanıp kazanmadığını, aile sahibi olup otmadığını öğ - reniniz, bir de kimlerle teması olduğunu tetkik ediniz, Hakkında tam bir fikir edinmiş olursunuz. Çalışan, kazanan, aile sahibi olan, SOZz Şarkı söyliyerek Bir bardağı Çatlatabilir misiniz? Almanlar sesile bardak çatlatmağa müuktedir olan bir bariton keşfetmiş- lerdir. Bu adamın dünyada eşi ve em- sali yokmuş, Hattâ bazan perdeleri yükselttiği zaman iki metre ötede bir mazanın üzerinde duran bir bardağı çatlatıyormuş. Bu hâdiseyi ağzından çıkan hava mevceleri meydana getiri- yormuş. Dilencilerin kongresi Lehistanın payitahtı olan Varşava civarında Otkov kasabası dilencileri bütün o tarafların dilencilerinin iştirar kile bir kongre akdetmişler ve meslek- lerine ait meseleler için uzun ve gü- rüğülü müzakerelerde bulunmuşlar- ıdır. Bu koöngre şundan ileri geliyoz- Lehistan zabıtasının fevkalâde ça- lışmasına rağmen kaplıcalardaki dilen: cilerin vaziyetlerini tahammül edil- mez kir hal almış. Bunun üzerine otel sahipleri*toplanarak bunlardan müşte-| rikajni muhafaza için kendilerine mak tu bir şey vermek istemişler ve bunu da kendilerine bildirmi. ler. Resimli Makale: SON PÖ temasta bulunan işıp çalışmadığını, temiz kimselerle — tınızı dönünüz. ARASIN ı. | HER GÜN BİR FIKRA Taklitli mi oynıyacağım? Hüseyin Kâzım bir piyes adapte etmişti. Piyesteki rollerin tevziatı yapıldı. Ermeni mürettip Karabet rolü de Çobanyana verildi. Çoban- yan Karabet rolünü aynayacağını duyunca sordu: — Ze sorarum, ben bu rolu tak- Hitli oynacağım, yoksam da taklitsiz oynacağım?... ». Siz böyle bir Berbere traş Olür musunuz? * Londra hayvanat bahçesinde her- kesin sevdiği Şempanzelerden bir tar nesi gardiyan olan cesaretli - bir deli- kanlıyı tıraş etmektedir. Maymun bu işi gayet mahirane bir surette yapmaktadır. Fakat bu hâdise- İşte dilencilerin gürültülü münaka- İyi seyredenler berberin meharet şalarına sebebiyet veren otelcilerin bu tebliğ edilmi olmuştur. Köngrede söz alan dilenci hatiplerin hemen kâffesi udilencilik mesleğinin an'anelerine muhâlif olan» bu teklifin reddini istemişler ve kon- grede müttefikan red kararı verilmiş- tir. kazgrımın kendilerine Kongre bundan sonra riyasete Ça ine Arbus isminde birisini teçmiştir. Bu adam babadan ecdattan intikal miş olan mesleğine devam etmeğe mağ rurmuş filhakia Çaine'nin babası, bü- yük babası onun babası hepsi dilenci |* imizler. Kendisinin de sekiz oğlu olup busların hepsi şimdiye kadar meslek- ten ayrılmamışlar hattâ geçenlerde o- - |zullarından birisinin mesleği bırakma- ğa teşebbüs etmesi üzerine Çoine bu &el oğlunu evlâtlıktan tardetmiştir. ziyade, tıraş olanın cesaretine hayran olmaktadırlar. Japonlar kâğıt buhranına çare buldular Ortalıkta kâğıt buhranı var; fabri- kalar harp malzemesi yapmak için kâ- ğit fabrikalarının en mühim iptidat maddeleri olan sellülozu çekiyorlar, Japonlar bu işin kolayını bulur gi- bi olmuşlardır. Denizlerdeki vosunlar- dan Cellubose, barut ve kâğıt yapmak- lar, Bunun için Sehiazama'da bir ika inşa etmişlerdir. Bu fabrikada yosunlardan Cellulose istihsal etmekte- dan Cellulose, barut ve kâğıt yapmak- çok yosun olduğu gibi, yosunlar da Cellulose için fevkalâde müsait bir ip- tidaf madde imişler, tanıdıklarınızın fistesine girı eder, muhitinde ki itimat edebilirsiniz, bunun aksi vaziyette olanlara gır - H Zanışılabilecek insanlar... Bi adam cemiyet hayatında bir varlıktır, ği zaman bir kıymet ifade ü, menfaati var demektir, kendisine DA Akıllı bir zengin Tenbel evlâtlarını Nasıl çalıştırır Kendisine hayatında muhabbet gös termiyen iki çocuğunu cezalandırmak isteyen Nevyorkun meşhur zenginle- rinden bir kundura fabrikatörü sıns çocuklarına garip bir tarzda bırak- mıştır. Bu vasiyetname ile hem çocukları nı mirasından mahrum etmemiş, hem de onları çalışmağa mecbur bırakmış- tız. Pierre isminde olan bu kunduracı ü )çocuk!amu 100 bin çift kundura br rakmıştır. Bu kunduraların — sağlarını büyük oğluna, sollarını da küçük oğ- luna vermiş ve bu iki tenbel evlât kun duraları müştereken — satabilmek için bu ayakapların çiftlerini bulmak mec- buriyetinde kalmışlardır. Müslüman kanı, Hiristiyan kanı Geçenlerde «Son Postan da kan nakli hakkında çok alâka verici bir yar za çıkmıştı. O satırları okuyan kariler hatırlayacaklardır ki, hasta karisına 13 defa kan veren, bu yüzden hayatı teh- likeye giren bir adam bir başkasının kan vermesine tahammül edememiş: meszleder, istemem demiştir. Buna yakın bir hâdise de ahiren İs- panyada cereyan etmiştir. Aragon cephesinde ağır surette ya- ralanarak Saragosse'ye nakledilen Ka- tolik bir İspanyola kan nakletmek icap edeş, Bu fedakârlığı Fastan gelen müs lâpanlardan bir tanesi yapmak iste- yinse, Katolik asker: — Olmaz der... Benim kanıma müs- lüman kanı karışmasın, yarın ahrette Allaha hesap veremem. Hususi şirket ve şahıslara ait olan bazıları teneiik mutat tamirler: i yaptı Hmanına gitmişlerdir. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi | Kasımpaşa havuzlarının yaz münasebetile fazla meşgul | İSTER İSTER İNAN İSTER İNANMA! 'Türk şileplerinden | mak üzere Pire | ve dohi oluşla ——— İkinci sebebi ise Pire Jimanında ta- mir ücretlerinin gidip gelme, kömür masrafı göz önüne alındıktan sonra dahi gene İstanbuldaki üczetlere naza- ran ucuz oluşudur. İNAN İSTER İNANMA! — Kan kanı çeker, karım belki ona| Sözün Kısası Hayır gizli olursa Makbuldür | E. Tali aat İN Gareye vakit vakit fotoğrafiler ge lir, Bunlarla birlikte birer tane Gi mektup: «Kasabamız eşrafından limoncu Bâl Düldül, ilk mektep yoksul yavrularıl dan on tanesini birer kat önlük ve rer çift terlik giydirmek süretile, cumt huriyet bayramında — sevindirmişti! Hamiyetli yurddaşımızın, kayır yavrularla beraber çekilmiş bir res ! mini mutcber gazetenize basılmak ü ' zere gönderiyoruz.» Son Posta muhabirine, kim bilir nf türlü ısrarlar, niyazlar, iltimaslarl! yazdırılıp postaya verdirilen bu resimi ler, gazetede ekseriyetle yer bulmaf ve o biçare yavrular teşhirden kurtu ! lur. Her halde bu, çok Din de, ahlâk ta bu türlü ötedenberi hoş görmemişlir. Merha ! met, sadaka, ibadetin teferrüatından ' dır. İslâmiyet ise, fbadetin de, kaba ? hatin de gizli kalmasını ömirdir, Bundan başka, fakir olmaktan gayrı hiç bir kusurları olmıyan, zavallı ma * sum çocukları, bir önlük, bir çevre, bit çift lâstük ayakkabı mukabilinde teşhif etmek, onların henüz inkişaf devresim de bulunan izzeti nefislerini, insanlıl gururlarını kırmak hakkını bize acabâ kim veriyor? Sadakanın beklenen tek - karşılığ! vicdan hâzzıdır. Bunun haricinde mü* kâfat beklemek en hafif tabirile abes* tir, ayıptır. Reklâm, yapılan iyiliğii değerini arttırmaz, bilâkis küçültür. Ben, o giydirilen miniminilerin velt leri yerinde olsam, reklâm meraklısi hayır sahibine minnet besliyecek yer“ de, ondan davacı olurum. İstikbalde en büyük adamlar sırası * Na geçmiyeceğini şimdiden kestirmi ünkün olmıyan bir sabinin alnınd lütüfdidelik damgasıni vurmak, onü teşhir etmek sosyal bir suçtur. Bunu takdir eden ekserti gazete oku* yucuları, sözde hayır sahibinin resmini gördükleri zaman: — Aferin şu adamcağıza! Demiyerek: — Hele şu hödüğe bak!, Da diyorlar. Bu da işin tuzu, biber! oluyor Biliyor musunuz ? | — Paristeki Eyfel kulesini kimi yapmıştır? Yüksekliği kaç metredir, bangi tarihte yapılmıştın? 2 — Meşhur Titanik transatlântiği hângi yılda, nereye giderken batmış' tır? 3 — Hazer denizinin beynelmileli ismi nedir? (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: |— Çiftde Kin —« Altın sülâlesi miç Tâttan evvel 1218 yılında büyük Tü hükümdarı Cengizin tesirile sönmüş tür. 2 — Elizabet Valua İspanya « ikineci Filibin karısıdır. Fontenblüd doğmuştur. 2 nci Hanri ile Katerin Me dicinin kızıdır. — 3 — Meşhur İtalyan âlimi Markonl nin bulduğu telsiz, ilk defa 1901 di ğmcrikaya gğ_n_derilnüşür. Beşizlerbu senede 7 milyon daha kazanıyorlar Amerikadaki beşizlerin servetinif her gün bir miktar arttığını bu sütu: larda yazmıştık. İşte yeni bir misal: Bu yavruların resimlerini çıkarma$; hakkı Newspaper Ertreprise şirketi! verilmişti. Bu mukavelename nihayt& te ermiş ve yeniden tecdit edilmiştif! Yeni mukavele hükümlerine göre beş yavru resimlerini ancak bu şirkett çektirebilecekler, fakak buna mukab | de bir sene için bir milyon dolar al caklardır. Herkes resmini çıkartmak İçin para verdiği bir zamanda bunl resimlerini çıkartmaları için para, beffi de milyon almaları talihlerinin | ibir lütfudur.