20 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

20 Nisan 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

daytı 'Son Posts 151 numaral » mın tefrikası: 7B ı şehit (Ertuğrul faciasına karışan aşk macerası) Yazan : A.R. İki ceset... Fakat iki ceset o kadar kaynamış ki, iki birbirine o kadar sarılmış, ceset tıpkı bir tek ceset olmuşlardı, bunlar Asaf ile Suat idiler ikiye ayrılmıştı. Doktorlar, vel asli âyin ve merasimin yapılmasını arlardı. Halbuki askeri tp ile e yüzbaşısı (Sürüki) : fetilen karar, hiç bir suretle de- üişmez. İcab ederse, bir ay bekleriz. Diyorlardı. Onlar, tam münakaşadalarken, bu cesedle: kline nezaret eden kâtib Münakaşa, derhal hitam ar kâtibe çevrilmii -d mi, bulundu?.. Süphesiz, bir tane — Hayır. İki cesed... Fakat bu iki cesed birbirine o kadar sarılmış.. © ka- dar kaynamış ki.. tıpkı bir cesed gi * bi. Cesed, getirilmişti. İmam Ali efen- diye haber verilmişti.. Ali efendi cesed: lerin üstündeki örtüyü kaldırır kaldır* maz ,derin derin içini çekmiş: — Aaaah, zavallı Asafcık.. seni, böyle mi görecektim, Diye Hurikleimışti. Ali efendi, ihtimal ki daha başka şeyler de söyliyecekti. Fakat, birden- bire büyük bir heyecana kapılarak rengi kıpkırmızı kesilmişti. Göz ka - pakları, titreye titreye açılmış; nazar - ları, birbirine sımsıkı sarılmış olan bu #ki cesed üzerinde temerküz etmişti. Başını, yanında duran nefer Hayri- ye çevirerek: — Tanıdın mı, Hayri?.. Demişti. Hayri; avuçlarının içi ile, gözlerin- deki yaşları silerek: — Tanımaz olur muyum, hiç imam efendi?.. Şu, bizim sübyan.. mübarek çocuk, ele avuca sığar şey değildi. Tığ gibi delikanlı idi. Onun, serenler üze- rinde şöyle keklik gibi sektiği gözü - mün önüne geliyor da... Sözler, Hayrinin boğazında düğüm- lenmişti. Hıçkıra hıçkıra ağlamıya baş hyarak: — Zavallı çocuk.. kız gibi delikanlı idi... Asaf beyi de, çok severdi... De- mek ki, son nefeslerinde, birbirlerine rastgelmişler,.. Can havlile birbirlerine öyle sarılmışlar ki... İmam Ali efendi, cevab vermemiş- r Bir Doktorun Günlük Notlarından Evlendiklen sonra Nelere dikkat Etmelidir? Sah €) nların başında fren- ; verem gelir. Burlatın tohumu bozmaları yüzünden $oy frengisi, beden çarpıklıklar, anadan dofma akıl geri - liği, sar'a gibi hastalıklar meydana çıkar, Ballot - Cilbert adındaki Fransız ruh hekimi alkol için sefaletin mueldi, ha - pishane ve e belli başlı sermayesidir r. İşte bu sebeple to - bozan bu gibi şeylerden sakınmak " Dünyaya bedba hakkımız yoktur. Hele yavr aptal yapmak ölze bü mew'yliyet yükler. Frengi de böyledi da saya bozar, aklı bezar, nesli kötüler. Bundan başka doğarken dickatsizlik et- mek, cahil ebelerin elinde kalmak ta ço- ağının neşvünemasına mâni o - lan sebeplerdendir. Hâmllelik esnasında kadınların sakin, Keyecansız bir. hayat geçirmeleri mümkün olduğa kadar ru- hi ve bedeni sarsıntılardan uzak bulun- maları ateşli hastalıklara yakalanma - dikkat etmeleri Jâmımdır. (*) Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapinız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir dekter gib Hmdadınıza yetişebilir. vazifelerinin başına ! lar getirmeğe || İki ölünün üzerine gerilmiş olan ör- yü çekmişti ...Ve sonra, helecandan titriyen bir sesle: — Oğlum, Hayril.. Sen şimdi, bir kurnazlık edeceksin. — Emret, hoca efendi. — Bak!.. Görüyorsun ya?.. Japon> lar, iki mezar kazıyorlar. Evet, — Şimdi, bu iki cesedi birbirinden ayıracaklar. Ayrı ayrı gömecekler. — Öyle ya ...Fena mi yapacaklar?.. — Vâkıa, öyle olmak lâzım amma.. |bizim şeriatimizde bir mesele vardır. Ölürken birbirine sarılan iki $ ni birbirinden ayırma nahtır. — Yaaaa... — Evet.,. Bunu, her hoca bilm Amma, ben dır... Onun şimdi sen, mezarların kazılıp bitmesini bekliyeceksin. ilirim. Kitabta, yeri var- — Evet, — Süsraz Taponları bizbahasa' ile savacaksın, Bu iki cesedi, bir mezara gömeceksin, — Ya, öteki boş mezar, ne olacak2,. — Onun içine de, öteki mezardan çıkan taşları doldurup, derhal üstünü örteceksin. — Pekâlâ, hocam. Hiç merak et - me... Rahmetlileri birbirinden ayır - mam, Hayri, bu sözleri söyler söylemez, mezarlara doğru ilerlemişti. İmam Ali efendi, bir el işareti ile onu tevkif et- ti. Başını onun omuzlarına doğru e - yerek: — Haa, aklımda iken onu da tenbih edeyim, Hayri... Gene, kitâbın kav - |lince, şehi sırlarını — saklamak lâzımdı gömdüğünü; zinhââr, kimseye söyle- miyeceksin. Eğer söyliyecek - olursan, onların kemikleri mezarlarında titrer. Sen de, perişan olursun. lerin anda titremişti. İmam Ali efendinin bu tehdidi karşısında hissettiği ürkün- tü ile: — Bak, onu bilmiyordum; hoca & fendi. Eğer tenbih etmeseydin, mem- mış.. artık ağzımı bile açmam. Diye, teminat vermişti. * Merasime İştirâk edöcek olku köy * İlilce, şoğldliğin “öalne. töpleniyodlar, |dı. Bahriye müfrezesi efradı, silâh ça- tılarının etrafında dolaşıyorlardı. İmam Ali efendinin ce içeri girerek konuşmıya başladı. — Hoca efendi!.. Verdiğin emri ay- nen ilra ettim, — Aferin Hayri. Gören olmadı ya?.. — Hayır. O zaman meydan tenha i. toplanmıya başladılar, Şimdi, yapılacak Bbir işi - miz kaldı. — Onu da yapalım.. | — Hadi., evvelâ, Japon kâtibine İgidelim. Şu levhaların japoncalarını |yazdıralım. Sonra da, mezarlârın baş luçlarına takalım. İmam Ali efendi, plâkları; Hayri de kazıkları aldı. Kâtibin kulübesine gittiler. Plâkları gösterdiler... Artık işaretle anlaşmıya alıştıkları için, kâ- |tib derhal Ali efendinin maksadını an- İladı. Eline, fırça ile mürekkeb kütusu- nu aldı. İmamın yüzüne bakarak; — Ne yazılacak.. söyle bakalım?... Manasını ifade eden bir tavırla başı- nt iki tarafa salladı. İmam Ali efendi; kalbindeki acıyı hissettiren bir teessürle, teker teker söylemiye başladı: — Mülâzim.. A., saf.. &. (endi... Vve... Sü., at..r (Arkası var) Bu iki şehidi, bir mezara | Saf Türk köylüsünün vücudu, bir lekete gittikten sonra, ben bunları eşe dosta naklederdim... Mademki günah- ikamet ettiği ?k:ılülx»ııiıı kapısı açıldı. Hayri, sessiz- SON POSTA —3 aa “SoııPoıtı.,mb!ınlıdı-nlıroıuıı 9 Diye bağrışıyorlardı. İşte bir yangın daha.. Salih Reisin gemisinden atılan iki yangın humbarası, düşmanın amiral gemisini de ateşler içinde bırakmı: Bu sırada Barbaros düşman gemi - lerine o kadar sokulmuştu ki.. Artık gemiler top atamıyordu. İki taraftan da ok yağmuru yağmağa başlamıştı. Bu cephede yalnız ok muharebesi o- luyordu. Ve denize düşen Venedik korsanlarını Barbarosun adamları bi- rer birer denize kement atıp çekiyor - lardı. Dört saat süren bu müthiş deniz |harbinden sonra, ne yazık ki, düşma- nın amiral gemisi ele geçirilememiş.. Ateşler içinde yanıp batmıştı Türk gemilerine alınan deniz üs - tündeki esirler bu geminin altın yüklü olarak cezayire geldiğini söylüyorlar- dı. Venedikliler bu altınları yerlilere dağıtıp isyan çıkaracaklar ve Cezayir kıyılarında yerleşen Türkleri bu suret- |le denize dökeceklerdi. Düşman gemilerinden ikisi nasılsa |geri hatta çekilerek, havasını — bulup |yelken şişirmiş ve kaçmağa muvyaffak olmuştu. Geri kalan gemilerden üçü tamami- le ve denizcilerile birlikte Türklerin e- raktılar.. Kollarını oğuşturdular.. Ağzına biraz su akıttılar. Civani kendisine geldi.. Gözlerini a çarak şaşkın şaşkın etrafına bakındı. Korkunç bir rüya görüyor gibi es - nedi.. Ve gözü Barbarosun gözüne i Yerinden kalktı.. Büyük Türk denizcisinin ayakları - na kapanarak yalvardı: «— Ölünciye kadar size kölelik e- deyim.. Beni öldürmeyin!» (1) Barbaros, şövülyeuin kolundan tut: tu.. Ayağa kaldırdı: — Mertçe dövüştün.. Karşına çı - kan Türklerden kaçmadın! Ve nihayet elimize esir düştün! Seni ne diye öl- dürelim.. Dedi. tan bu kadar iyi ve insanca Barbarosun Venedik şövalyesi Barbaros- göreceğini ummuyordu.. sözlerini sevinçle dinledi.. Ve geniş bir neles aldı. Şövalyenin Türklere le harp bitmiş aayılabilirdi. Şimdi Salih Reikfn gemicileri, bir Venedik kalyonu ile karşı karşıya ge- mişlerdi. Biraz sonra bu iki gemi birbirine yanaşmış bir hakle deniz üstünde du- ruyordu. Wenedik kalyonuna dolan Türk de- ler: «Allah.. düşmesi- nizcileri palalarını çekmi: line düşmüştü | Bu sırada bütün Türk denizcilerini | sevindiren bir sahneye şahit olan Bar-| baros, gemisinin güvertesinden bağır- | |dı: j | — Dalgaların arasında çırpınan bir kurtarın! denize atıl -| | beliren heybetli! bir adamı dalgaların arasından yakala-| yıp Barbarosun gemisine yaklaştırdı -| adam var.. Tez şunu | Bir kaç Türk gemi, dilar. Simasında asalet lar. Barbaros güverteden kendi elile de- nize bir ip sarkıtmıştı.. Venedikliyi ipe |bağlayıp yukarıya çektiler. Barbaros bu adamı görünce ağzını bir karış açarak: — Şövalye Civani.. Diye bağırdı. Bütün gemiciler hayretle birbirle - İrine bakışıyorlardı. Barbaros bu şövalyeyi nereden İnasıl tanımıştı? Venedikli şövalyeyi güverteye bı İ ve Sen h. şmon üzerine saldırıyorlardı. Ve - bize yardım et!» sadalarile nedik kalyonunun güvertesi bir anda kanlı bir mezbahaya dönmüştü. Ha - latların arasında yuvarlanan insan baş- ları, vücutlarından ayrılmış kollar, ba- caklar, gemi güvertesinde Çok kor - kunç bir manzara arzediyordu. Türkler bu kadar kan dökmek iste- medikleri halde, bu gemideki Vene - dikli nizci kalıncıya kadar kendilerini mü - dafaa etmişlerdi. Nihayet bu gemi de Türklerin eline düştü. Ve biraz sonra bu geminin neden ler her nedense gemide bir tek de- bu kadar çetin gemicilerle muhafaza altına alındığı Korsanlar (Korsika) dan altın getirmişler, fakat aralarında aylardanberi haklı bir tak- sim yapamadıkları için, hisselerine dü- şen altınları bu gemide torbalar için- de saklamışlardı. anlaşıld (V «Roma kapılarında Türklere ital yanca, karşılık | Barbaros birdenbire bağırdı: “ Dalgaların arasında çırpınan bir adam var... Tez inip kurt SAT — Telrikamızın resimlerinden — Venedikli şövalyenin meşhur bir aF tın kaçakçısı olduğu, ve idaresindt bir çok kaçakçı kemileri bulunduğu anlaşılıyordu. Barbaros bu adamla dört yıl öncü bir akşamüstü Cezayir sahillerinde karşılaşmış, fakat o zaman bir dost gi bi konuşarak ayrılmışlardı. Barbaro * sun ilk işi şövalyeyi sorguya çekmel oldu: — Nereden geliyordunuz, sinyor? — Arşipelden.. — Ne zamandanberi orada idiniz! — Korsikadan yeni gelmiştik.. — Buralarda ne işiniz vardı? — Beni serbest birakmayı vadeder” seniz, size buralara niçin geldiğimizi ve neler yapmak istediğimizi birer bi” İrer anlatırım. — Serbest bırakmazsam?.. — Söylemekte mazurum. O zamati işkence yapar, beni öldürürsünüz! — Demak ölümü göze alıyorsun? — Ya hürriyet.. ya ölüm.. ikisinif ortasında kalmak işime gelmez. — Pekâlâ. Yanımızda bir gibi beş on gün kalacaksın! — Ondan sonta?.. (Arkası var) vt misafir Bürhaniye İcra Memurluğundan: Borç temini için alacaklısına — birinci S17 va ve derecede ipolek tesis edilmiş ve bu KO” re dairemizce satılmasına karar verilmiş BU lanan Bürhaniyenin Kerem köyünde külf malâmülhudut ve evsafı ve müştemilâtı V âlet ve edevatı artlırma şarlnameslide YA” zalı (8600) Tira muhammen kıymetli bir baf zeytin yağı fabrikası daliremizce peşin parf ve açık arltırma ile satılacaktır. —Ba maliff ihalesi 31/5/937 tarihinin pazartesi günü SA at 15 de dairemizde yapılacak ve bu taribi” teklif olunacak arttırma bedeli muhammtf kıymetinin yürzde yelmiş beşini — bulmadil! surelte arttırma on beş gün daha temdit ©* dunarak 15/6/997 tarkhinin Salı İsaatte dairemizde lera kılfıacaktır. Bu " | üzerinde hak iddiasında bulunanların evfi” içindi memuriyetimize mürneaat etmeleri — lâzıtif dır. Aksi balde hakları tapu sicillile sabit ©7 kı müsbitelerile birlikte yirmi gün miyanların satış bedelinin paylaşması! bariç kalacakları ve bu fabrikanın arttırı? şartaamesi — 144/937 - tarihinden — ilibi 936/19 No, ile dalremizde herkese açık lundurulamağı ilân olumur, 5l

Bu sayıdan diğer sayfalar: