— Yazan Dört muharrir iş arıyor Ben ezelden beri doktor olmak -için YFaratılmış bir ada - mım.. Fakat bugün doktor olamadımsa bunu sırf bir tesa « düfe hamletmek mecburiyetin deyim. Tıbbiye mek tebine gireceğim sı- rada şiddetli bir nev rasteni geçirmem bu kıymetli mesleğe in tisabıma mâni oldu. Onun için ben, şim- di kendimi © mes- leğin — hülyalarına terkederek doktor ol sBaydim ne yapmak istediğimi tahlil et- mek arzusundayım; peşinen söyliye - yim ki aşağıda yazacağım bazı müta - lealarımı belki sert bulacaksınız; fakat bunu benim seciyemdeki hüşunete at- fediniz. Şimdi kendimi doktor olmuş tasav - vur ediyorum. Davetlerde ve ziyafet - lerde Triayetin Şşahıstan fazla kür- ke ve zahire olduğu gibi ben de ilk iş olarak piyasanın en güzel bir a- * partimanında bir muayenehane kira - lardım. Bunun kübik olması, dikkati calip bulunması itibarile daha ziyade şayanı arzudur. Apartıman kübik ol- duktan sonra eşyaların da kübik olma- sı icap eyliyeceğini söylemeğe bittabi hacet yoktur. Bir itikat ve iddiaya göre daktorla - rın ilmi ve tıbbi terakkileri muntaza - man takip etmesi muvaffakiyetin te ; meltaşı imiş! Fakat aksiye bakın ki ben bunu yapamam; çünkü müthiş surette boğazıma düşkünüm. İnsan vücudu kadar koyun, sığır, ku- Zu gibi ot yiyen hayvanların vücut teş- rihlerini bildiğim nisbette enginar, ma- Tul, turp;, pırasa; hıyar, maydanoz, do- mates, patlıcan ve biber gibi zerzevat- ların da nebati teşrihlerine vâkıfım. Canın boğazdan geçtiği hikmeti ise, bü- tün hayatımda en müessir amildir. Bi- naenaleh boğazıma düşkünlüğüm dola- yısile akşam ve sabah yemeklerinde vü cudumu derin bir rehavet kaplar.. Bun- dan dolayıdır ki ben, ilmi tetkik ve te- tebbülerimi ekseriya bol yemeğin ver- diği rehavet arasında, uyku ve rüya içinde yaparım. ; Beni herkes, bütün müşterilerim, en büyük doktor bildikleri için çok müf - tehirim. Muayenehanemin bir arı ko- vanından farkı yoktur. Çok kereler;, bu kadar müşterimden - hepsi paralı olmasına rağmen - müştekiyim. Çün - kü vaktim, bu kadar hastayı muaye - neye kâfi değildir. Onun için eğer dok- tor olsaydım, ilk işim bir kronometre Baat almak, antrede bekliyen hastala - rın adedile mesai saatim arasında bir tenasüp kurmak- olacaktır. O zaman şahsi kanaatim şu olacaktır ki şu kub- be altında nasıl söylenmedik bir söz yoksa, hastalıklar da aşağı yukarı hep birbirinin aynidir. Verem, frengi, tifo, kuşpalazı, kolera, kızıl, kızamık, u - yuz... Bunları zincirleyişime şaşmayı - nız. Hepsi hastalık değil mi?.. Siz ona bakınız. Eğer ben doktor olsaydım, » mademki saydığım bu kadar müte - nevvi hastalıkların hepsi insan vücü - dunu bizar eden birer marazdır, ve ma- demki benim adım, doktor ve san'atim doktorluktur? Hastamı, kabine kabine dolaştırmamak, onu bir sürü fuzuli mü- tehassıs doktora vizite vermek mecbu- riyetinde bırakmamak için bütün bü hastalıkların tedavisini kendi ihtısasım fh'&ıilinde addeder ve bu suretle hem insani, hem de iktısadi bir vazifeyi tevhid ederek memlekete ve cemiyete her iki cihetten faydalı olürdum. Esa- sen ihtisas denilen şeye pek aklım er - mediğinden maada bunu biraz lüksü addedenlerdenim. Meselâ verem mi? İşte ilâcı: Bol güneş, bol gi- da... Frengi mi?.. Meşhur şırınga.. U - yuz müu?.. Önün merhemi de herkesçe malüm... O halde ihtısas ve ihtisasın manası?,. Yalnız bir nokta... Bunu itiraf etti - ğim için beni muahaze etmeyiniz. Her- kesin zayıf bir tarafı olduğu gibi be - da işin hastam y f nim zayıf tarafım da paradır. Tevekkeli para canın yongasıdır de - memişler. Hayir, para canın yongas! değil, belki tam manasile onun temel diregidir. Eğer doktör olsaydım; şahsan hastalarımı meccanen muayene etmek fikrini fuzuli bir gayretkeşlik, abes bir gösteriş telâkki eder, bunu mesleki bir hata: olarak addedeceğim için bundan fevkalâde çekinirdim. Çünkü bir adam hasta olsa bile - ölmediğine ve yaşa - dığına nazaran - doktor vizitesini ve - rebilecek mevkide demektir. Bununla beraber ben eğer doktor ol- saydım, çok hisli ve içli bir adam ol - duğum için hastalarımdan fazla para istemekten çok ziyade içtinap eder - dimi, ' Doktor olduğum kadar iktısadiyat meraklısı bulunacağım ve hele ticaret odasının arasıra neşrettiği hayat en - deksini yakından takip edeceğim için hastalarım hakkında çok müsamahakâr davranacaktım, Kendi hesabıma bun - lar için ileride artırıp artırmıyacağımı henüz tayin edememekle beraber şim- dilik beşle on lira arasında bir vizite- yi kâfi bulurdum. İş sadece bu kadar değil.. Eğer ben | doktor olsaydım, cemiyete faydalı ol- mak üzere işimi daha ziyade tevsi e- derdim. Meselâ... Hususi bir hastane açmağı çok isterdim. Şu şartla ki bir vakitler meşhur olan İkikapılı eczane gibi. .. gibi... Hastanemi biri giriş, diğeri çıkış kapısı olmak üzere iki kapılı yapardım. Giriş kapısını hastalarıma, bilhassa hastanemin arka kör sokakta, çıkış ka- pısını da hastahanemde ölenlere tahsis ederdim. Çünkü hastanemin vasfı fa - | rikı, hastanın sadece oraya girmesidir. Çıkması değil, Ve halkta şu kanaati hâ- sıl edendim ki bu hastaneden her şey çı- kar; fakat ölü çıkmaz. Belgrad, İsmet İnönünü karşılamıya hazırlanırken (Baştarafı 2 inci sayfada) kibi imkânlarını bulmuşsa bunu, sırf Balkan Paktı sayesinde temin etmiştir. Balkan paktının temeltaşı Türkiyedir. Onun kuvvetli tesir ve müdahalesi ol- maksızın Balkan Paktı olamaz ve işin alt târafı da gelemez. Türkiyenin coğ- rafi vaziyetine bakılırsa onun Balkan- lardaki vaziyeti, kendisine Balkan memleketi ismini vermeğe kâfi gelmi- yecek derecede basit olduğu görülür. Fakat, onun vaziyetindeki hususiyetler ve haiz olduğu küvvet te, diğer taraf- tan kendisine Balkanların “en mühim unsuru olmak sıfatını vermiştir. Bal- kanları bir araya toplayan kuvvet, o- nun kuvvetidir.» İşte, Yugoslavya, Balkan siyasetini, bu siyaset içindeki kendi mevkiini böy le-görüyor. O, buügünkü vaziyetten çok memnundur. Bu memnün edici va- ziyetin temininde, kendisi ile hudut a- lâkası bulunmamasına rağmen, Türki- yenin oynadığı rolün ehemmiyetini çok iyi takdir ettikleri için de Yuğgoslav- lar, Türkiye döstluğuna büyük bir kıy- met veriyorlar. * O kadar kıymet veriyorlar ki, bura- ya geldiğimiz günden beri, muhitimiz- de daimi surette gördüğümüz şeyler- A |den biri de Yugoslavya dilleri arasın- daki türkçe kelimeleri bulup çıkarmak tır. Bügün, sofrada bir gazetecinin bu- lup çıkardığı bu kelimeleri «şappoy, İngiltere lik şampiyonası ile kral kupası maçları Mancestr - Arsenel maçın- | da 70 bin seyirci bulundu İngiltere lik şampiyonasının otuz do kuzuncu haftası maçlarile Kral kupa- sının dömifinal oyunları büyük heye- canlar doğuran maçlarla geçmiştir. , Kral kupası dömifinali Sanderland 2 Milwal 1 Haftaym (1-1) Stad (Haderefild) Seyirci Hasılât 62.813 5.240 İngiliz lirası Preston... 4 W.B. Âlbion... Haftaym (3-0) — Arsenal Stadı (Hişhburg)i Seyirci Hasılât 42.636 5.265 İngiliz lirası Bir Mayısta Wembley stadında yapılacak Kral kupası finalı Preston — Sanderland arasında olacaktır. Mancster City Arsenal 2 0 İngiltere lik maçlarının gn şayanı dikkat olâan bu maçı 70,000 seyirci ö- nünde yapılmıştır. Kral kupası şampi- yonu AÂrsenal haftalardan beri önüne gelen takımları yene yene başta gitti- ği halde bu maçta 2 - O gibi bir netice ile mağlüp olmuştur. İlk devre | - O bitmiş, ikinci devre- nin 68 inci dakikasında sol açığın çok ,kolay bir şeiklde ortaladığı topu yaka layan Mancster metkez — muhacimi kuvvetli bir şütle ikinci defa Arsenal kalesine sokarak oyunu 2 - 0 vaziyete getirmiştir. Bu maç İngiliz futbolü için bir mo- ,del olarak kaydedilmektedir. Maç Mançster sahasında oynanmış- tır. Manecster bir maç noksan oynadığı halde bir puvan ileri fırlamış ve likte en başa geçmiştir. Manesterin dört, Ar senalin henüz üç maçi kalmıştır. Charlton A, Hadersfield 1 0 Likte on altıncı olan Hadersfield en başta bulunan Charlton ile yaptığı ma çı | -0 kaybetmiştir. Charlton bu gâlibiyetle kazandığı pu ,vanla tekrar Arsenal ile ayni puvana ,yükselmiştir. Bu maçta 24,000 kişi bu-l Junmuştur. Seicster Aston Villa 1 0 İkinci likte en mühim vaziyette olan bu takımların maçında -41,000 kişi bu- Junmuştur. Bütün oyün müddetince be rabere giden maç son dakikada bir gol Jyiyen AÂston Villanın mağlübiyetile bitimiştir. İskoçya - İngiltere milli maçı i memleket arasındaki senelik mil İf maç bu ayın on yedisinde Glaskovda yapılacaktır. Bu müsabaka İngilizlerin bu mevsim yapacakları son milli maçtır. Güneş İzmire hareket etti Milli küme maçlarının beşinci turu oyunları için iki maç yapacak olan Gü- |neş takımı dün akşam Bandırma yolile İzmire gitimiştir, Ankarada milli küme maçları Ankara, 14 (Hususi) — Bu hafta bu- rada cumartesi günü Milli küme maç- larında Beşiktaş, Ankaragücü, pazara da Beşiktaş, Gençlerbirliği karşılaşa- caklardır. zümbül, gül bahçesi, gül ve ilâh» sayıp dökerken öteden bir gazeteci bağındı: — Yahu, bırak artık! dedi; bu gidişle bize dil kalmıyacak! Ben de dedim ki: — Biraz daha gayret edelim de şu iki dilden bir dil yapıp daha rahat konu- şalım! Gülüştük. Onlar bu müşahededen memnundular. Geçmiş tarihin bu yadi gârları, burada şimdi acı hâtıralarla değil, tatlı duygularla hatırlanıyor. O kadar tatlı ki gazetecinin biri bugün, bunlardan bahsederken şöyle söyledi: — Osmanlı imparatorluğunun yapa- madığı Balkan ittihadını, Balkanlıların milli devletleri pekâlâ yapabilirler. Her taraftan buna doğru çalışmamız lâ zım! Balkanlılar, müttehit bir Balkan- lar devleti vücude getirerek Avrupa devletleri ittihadına misal vermelidir- ler. Bu fikir, bugün için ham bir fikir dir. Fakat, zaman yürüyor ve hayat ta ,Cenazeyi takip eden Cumhurressi Ata türkün yaveri, Hariciye siyast müste"“ istiyor. — , — — Muhittin Birgen | k Hâmidin cenaze na ait intibalar Büyü " alayı a şarı Nüman Menemen cioğlu ve generaller Atatürkün Hâmidin cenazesine gönderdiği çelenk Dün büyük ölüye hürmetle kütüphane- ler kapalı kepenklerine böyle bir kâğıt i yapıştırmıştı. Büyük ölü ebedi istirahat gâhına tevdi edilirke