Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
| aT T Vehbi Saıdiıı mahknmlyetı temy_ız tarafından tasdik edildi Sütcülerle süt müstahsilleri anlaş - mışlar.. ama nasıl?. Südün kilosunu ön beş kuruştan vereceklermiş. Apar- tımanların üst katlarına da on altı ku- tuştan.. Doğrusu karışık bir iş. Birinci ci kattan sonrası hep üst kat sayılır.. 1934 haziranında bir akşam üstülkikatla, red isteği varid görülmemiş, Bari elleri değmişken kat başına bir Ortaköyle Beşiktaş arasında feci bir kendisi para cezasına mahküm edil - kuruş fazlaya satmıya karar verseler- kazâ olmuştu. Sadrâzam Said paşa za- de Vehbinin sürdüğü hususi otomao - bil, Mecidiye camii civarında caddenin bir tarafından öbür tarafına geçmek - te olan Osman Bekire çarpmış, bu as- ker ağır surette yaralanmış, ölmüştü. Önce tevkif edilen ve sonra salıve" ,rilen Vehbi Said, mühtelif keşifler yaptırılması v .s. yollarile tahkikatın genişletilmedini ve derinleştirilmesini istemiş, duruşma, bu suretle bir hay- hi uzamıştı. Bütün bu işler halledildikten sonra, mizldeilumumi Feridun Bagana, Vehbi Saidin yanında bir kadın bulunduğu halde otomobili sürerken, sür'ati 10() kilometreye çıkararak; cadde üstünde yarış yapmak suretile ölüme sebeh ol- duğunu ileri sürmüş, suçluya şiddetli | ceza verilmesini istemişti. Müdafaa safhasında, hiç beklenilmedik bir koymuş, 13 sebeb zikrederek, «heyet, bitaraflıktan inhiraf ettil» diye, dürüs- masını yapan üçüncü ceza hakyerini Vehbi Said, vaziyet ortaya mişti. Bundan sonraki bir Vehbi Said, gene hakyeri heyetişi is - tihâaf eder yakışıksız bazı sözler sar - fetmiş, heyet, bu aradaki bazı sözle - rinden kaçacağı kanaatini edinmiş, celsede de, kendisini salonda tevkif edip, — ertesi celsede de tedbirsizlik, dikkatsizlik, ni- zamlara tiayetsizlikle ölüme sebeb ol- maktan bir sene hapse, ölenin varisle- rine 1500 lira tazminat vermeğe, va - rislerin vekiline 150 lira ve ayrıca du- ruşma masraflarını ödemeğe mahküm etmişti. Vehbi Said, bu kararı temyiz etmiş, karar tashihi isteğinde bulunmuş, fa> kat, hakyerinin müddeiumumilik mü- taleasına uygun olarak ittifakla verdi- ği karar, tamamile yerinde görülerek, bu isteklerinden hiç biri kabul olunma- mıştır. Temyiz de, karari ittifakla tas- dik etmşitir. Tasdik keyfiyeti, müddeiumumili - İğe bildirilmiş, bunun üzerine Vehbi reddetmişti. Bunun üzerine dava dur-'Said, tevkifhaneden hapishaneye nak- muş, fakat başka yerlerde yapılan tet- ledilmiştir. (au.w%m Sizinise“Son Posta ,, dan hediyenizi alınız | M? Her resmi çıkan okuyucuya 3 liralık hediye veya bedelini veriyoruz. Son Posta okuyucuları arasında bir eğlence tertip etti: Hergün memleketin bir köşesinde çekilmiş kalabalık bir halk kitle- sini gösteren bir fotograf çektiri- yoruz. Bu fotografi altıncı — no- ter Bay Galip Bingöle göstermekte, içinden tek bir simayı ayırmaktayız. Dikkat ediniz: Bü seçilen sima belki sizi, belki bir dostunuzu, belkı uzaktan yakından bir tanıdığınızı gösteriyor. Mesele basit: Seçilen resmin sahib! ida- remize müracaat ettiği zaman kendisi- ne üç lirâlık bir hediye takdim edile- cektir. Okuyucu taşrada ise mektupla c — “GÖNÜL İŞLERİ! .- Boşuna gitmiş bir Kadın hayatı.. Bir kadiın okuyucum bana hayatı- nın uzun bir hikâyesini yazmış. Hü- lâsaten diyor ki: — «1İ4 yaşındayken evlendim, ko- cam iyi bir gençti, fakat 4 yıl sonra öldü. Bir müddet matemini çektim. Sonra iki çocuklu bir adamla tanış- tım. Evlenecektik. Söz vermişti. Ço- cuklarına annelik ediyordüm. 7 se- ne birlikte yaşadık fakat neticede sözünü tutmadı ve bana çocuklarını büyüttükten sonra dirsek çevirdi. Ayrıldık. Şimdi bir başka erkeğfin metresiyim, bu adam hiç değilse a- çık sözlü: — Hiç evlenmiyeceğim. Fakat ö- lünceye kadar seni bırakmam, birlik te yaşarız, diyor. Amma ben gene korku içindeyim. Acaba günün bi- rinde bu da beni kolumdan silkip a- tar mı?» Bu okuyucuma: — Hiç şüphen olmasın, bir defa ayağı sürçen kadının bütün hayatı yuvarlanmakla geçer, diyecektim. Fakat çekindim. Şöyle diyeceğim: — Bu, sizin hayattan aldığınız dersten edindiğiniz istifadenin dere- cesine bakar. Feyizgir olunuz, ken- dinizi refakatinden vazgeçilemiye - cek bir eş haline getiriniz. Hiç bir kul için ümit kapısı kapalı değildir. Esasen hayat denilen şey de göz açıp kapayıncaya kadar geçiverir. TEYZE B Xa p - Ti e z M müracaatını müteakıp hediyesi yolla - idi, dahâa çok kâr ederlerdi. * Dünyanın altı üstünden iyi mi bil- mem.. Fakat apartımanın altı üstün - 'den her halde iyi.*Çünkü altta, südün litresi bir kuruş daha ucuüza geliyor. * Üst katın - kiracısına var, birinci tâvsiyem şu: Hizmetcisini gönderir, kattan aldıftır. iki tavsiyem südü alt İkinci tavsiyem de şu: Bir ip tedarik eder; ipi süt kabına bağlar, süt kabını penctereden aşağı sarkıtır. Bu iki tavsiyemi yerine getirdiği takdirde südü alt kattaki kiracının al - dığı fiata almak hakkını hâiz olur. * Bir apartımanın alt katında oturu - yorum. Apartıman sahibi iki gün evvel kapımı çaldı: — Ne haber?, Dedim. — Kiranızı beş lira arttırmak mec- buriyetinde kaldım. — Niye? — Südü üst kattaki kiracıdan bir kuruş noksanına alacaksınız da.. — Fakat ben bu yüzden ayda ancak on beş kuruş kazanacağım. Ev sahibim yüzüme sert sert bak - &: ” — Öyle ama böyle fırsat her zaman ele geçmez.. ben bu fırsattan da istifa- de etmiyeyim mi?. * Çak. şukur kırk katlı apartımanlarıle meşhur Nevyork'da yaşamıyoruz; Üsi katta otursaydık ömrümüz oldukca süt içemiyecektik.. Alt katta da; alt katın kirasına — para yetiştiremiyeceğimiz için, hiç oturamıyacaktık. İMSET Adliyeye memur alınacak Adliye Vekâletinde münhal bulu - nan 14 lira maşlı kâtibliğe fransızca o- kuyup yazma bilen bir daktilo alina - caktır. Taliblerin ortamekteb mezunüu olması, Türk olması lâzımdır. Arzu e- denler arasında bir imtihan yapılacak- tır. İmtihan 7 mayıs cuma günü saat 14 de Edebiyat Fakültesine bağlı ya - bancı diller mektebinde yapılacaktır. Taliplerin Cumhuriyet Müddeiumumi- liğine müracaat ederek vesikalarını göstermeleri ve alacakları imtihan fiş- lerile imtihan günü —muayyen saatte yabancı diller okulunda hazır bulun - maları lâzım gelmektedir. Liman umum müdürlüğü taşınıyor Liman Umum Müdürlüğünün Ga - latada Rıhtiım Hanına taşınmasına cu- martesi günü başlanacaktır. Taşınma işi ay sonuna kadar bitecektir. Halkevi konferansları Eminönü Halkevinden: Bu yıl için düzenlediğimiz seri konferans- ların on dördüncüsü 15/4/937 Perşembe gü- nü saat 17,30 da Evimizin Cağaloğlundaki merkez salonunda Bay Dr. Âkmed Asım ta- rafından (Hekimliğin İçtimali vazifeleri) mevzuu üzerinde verilecektir. Davetiye yok- tur. Herkes gelebilir. nacaktır. Yukarda gördüğünüz fotograf İstanbukda çekilmiştir. Çehresi yuvar- lak dahilinde alınmış olan genç mat- baamıza müracaat ederse hediyesi der- hal yollanacaktır. Bundan evvel neş - rettiğimiz fotoğraflarda kendilerini ta- nıyan — okuyucularımız za müracaat ederek hediyelerini almak tadırlar. * DİKKAT: Bu sütunda resimleri çı- kan okuyucularımız, hediyelerini bir hafta içinde almalıdırlar, Aksi halde haklarını kaybedeceklerdir. Bu müd. det İstanbul haricindeki okuyucuları- mız için on beş gündür. « u T pElülai — —ü d z Gd7 Sütçüler ve apartımanlar ' | mizin en coşgun yıl | İarında eni ilâhi iksij- matbaamı -|. Dağlar gibi yıkıl- dı; vücudu değil, o vücut çoktan göç- müştü, fakat kalıbı- na sığmıyanı, madde sinin içinden taşan ruhu ile, çığlar sü- rükleyerek, kayalar sökerek, bulutlar - dan birden bire uçu rumlara inen dağlar gibi yıkıldı. Bir ke- limede Hâmid.. öl - dü. Hâmid öldü, fa- kat eserleri yaşaya- cak... O eserleri han gimiz tanımayız ki? Hangimiz gençliği - ri Hâmidin şiirlerin den içmemişizdir ki?.; Bu sebepten de- gil mi ki, buğün saçlarına ak düşmüş olan bütün bir nesil bir an —maziye dönerek asil heyecanlarını araştırırken muhakkak ki bu aziz hâtıra üstünde düracak, Hâmide ağlarken biraz da | kendisi için ağlayacaktır. Yalnız şu var: Hâmidi tamamiyle an- lıyor mu idik? Öyle sanırım ki buna hiç birimiz mutlak bir emniyetle «evet!» diyemeyiz. Çünkü o, dem oluyor ilâh- lar gibi konuşuyor, dem oluüyor yıldı- rımlar gibi gürlüyordu. Böyle bir haş- met feryadına hangi Kamusun kelime- leri kâfi gelebilirdi? Hangi dil, hangi beşeri ifade vasıfası bu fırtınayı ve bu fırtınanın bin bir uğultusunu naklede- bilirdi? Edemediği içindir ki dünyanın en zengin dili olan öz türkçe bile ona dar ve kifayetsiz gelmisti. Nitekim ba- zan en kuvvetli, en zevk aldığımız şiir- lerinde bile ışığa karışan gölgeler gibt bulduğumuz- ipham bundandır ve büu ipham gelecek nesiller için şüphesiz ki 'daha ziyade çoğalacaktır. Fakat ne zi- Vanı var? Değil mi ki onun anlamadı- ğımız tarafları bile en vuzuhla anladı- ğımız tarafları kadar kelimeden evvel sesle, âhenkle kavranan bir hakikat- tir... Eskiden beri Hâmide tezad şairi di- yenler; ipham şairi diyemiyenler, ya- hut demek istemiyenlerdi. Halbuki o- nun hakkında bu sıfatların ikincisi, bi- rincisi kadar da doğru olabilir ve bel- ki de daha estetik, daha asil, daha kude retli düşebilirdi. İzah edelim: Bütün büyük romantiklerde olduğfu gibi Hâ- midin ilham semasında da halka halka renk renk toplanan bulutlar bazan o kadar koyulaşıyor, tunçlaşıyor, kararı- vordu ki artık ufuklarını seçemez olu- 'yorduk. Çünkü seçmek için şairdeki baş döndürücü müthiş tezad âlemi bi- ziim de âlemimiz, gözleri bizim de göz- lerimiz olabilmeliydi. O, meselâ Fin- ten'deki Davalacironun ağzından hay- kırıyordu: Zulmetin çâkedip, ey şeb, kılarım sup- ha nazar! İşte bize de böyle bir nazar lâzımdı, sadece Hâmidim şiirlerindeki zülmeti çâkedebilmek için... Bilmem, belki bu sırra hakkiyle erenler de vardır, fakat eremiyenler bile bu romantik devin herşeyden evvel sesindeki tannaniyete hayrandırlar, sonra da hayalinin geniş- liğine, sonsuzluğuna... Bir dehanın tas dikı için başka ne bürhan aramalı? Hâsılı Hâmide Hâmid demek kâfidir. Dün hayatında olduğu gibi bugün ölü- münde de etrafını çeviren sevgi ve hür met hâlesi içinde, takdir sesleri arasın- da ona başka isim yakışmıyor. O hal de her şeyden evvel şu artık kulağa hiç hoş çarpmıyan, şu hiç türkçe kok- mıyan Tanzimat artığı «Şâiri Azam» tâbirini unutalım. Yahut türkçesini söy liyelim: Büyük şair... Hâmid neden büyüktür? Büyüktür, çünkü edebiyatımızda a - sırları kapamış, yeni bir asrın, bu as- rın kapısını 'açmıştır. Bu, Divan edehi- yatının dar çerçevesi içinde bunalan güzellik mefhumunu o boğucu hava- dan kurtarışı, paslı şark estetiğinden ışık ve hayat dolu Garp estetiğine yol açışı, hız verişi demektir. Bunun için- dir ki Hâmidle beraber edebiyatımıza, sadece ferdi bir lirizm içinde mahsur 4 Haâmid neden büyüktül';.” Yazan: Halit Fahri Ozansoy ’ kalmıyan Ve _ı | benliğinden ""_ bütün Fi insani)” ufuklarını kaPIı geniş bir hayal his dalgası A#YUğ . Pa Düşünüş tarzi terin düşünceleri de Tj Di künden — değistüf — ah bu harıkulâde Şesi lik, Türk edeğili da € tında bir ROn hak) değil de nedir ? __ '6'“'— van edebiyati 'q Onla *A Şüphesiz ki en Tüm | bir edcbıyattır Mal kat bütün Şar& kan biyatları gibi Ân yet kendi içınde kal di yağiyle kavrt'lE — Tni giden bir hususil” ğ d.e vardır. Divan *" Tni: irinin neşesinde de, ıztırabında dâ j | ,'nız kendisini bulursunuz. Halbuki I mid de kendisile beraber bütün 1"5:; * K hğı bulursunuz. Bunun içindir kiİ l jedi nev'i bu büyük şairin Türk * Ek biyatına herşeyden evvel en canlı, © e Ba göz kamaştırıcı hediyesi olmuştur. H man ve Garp tekniği ile hikâyeden £ elf p. M .i her yeni edebi nev'in ilk nümun” $ , * rini o vermiştir. İşte Türk teceddüt P — Ce debiyatındaki yeri de bilhassa bu ©8 | heden büyüktür. ve arkasından da b 'ni tün bir nesil yürümüştür. Demek oı:, hi yor ki modern Türk edebiyatı esa5 i .l“ barile Hâmidin eseridir. O, bu sahagı ; Divan edebiyatından sonra, birden J & re değişerek mayasını Garpten al - dünkü ve bugünkü edebiyatımızın B'j Bian decisi, ilk binayı küurucusudur. Bir * | | limede, yeni edebiyatımızın babasld; yi Ne yazık ki, ne acı ki şimdi öldü,; kat hâtırası Türk milleti. ile berabq'. yaşayacak... Bir Fransız şairi, Th&0 re de Banvil meşhur baladlarından Ü» Ku rinde, menfaya giden Victor Hugo ıç!f; & «heyhat ki baba orada, adada» diye int E ler. Biz de bugün Hâmid için öyle i#“ * Ifyoruz: Heyhat ki baba orada, t * B rakta şimdi... Halid Fahri Ozınso!'_ . t bilir ; * - -T Alay köşkü temsilleri Eminönü Halkeyinden: © Evimiz Gösterit Şubesi, Gülhane parki #4 | deki Alayköşkü binasında 16 Nisan Cumüâ . nü gecesi saat 20,30 da halka ve 17T Nığfj Cumartesi günü saat 14,30 da talebeye mak üzere (Dekbazlık) piyesini temsil üîl cektir. Arzu edenler davetiyelerimizi herBgt” Cağaloğlundaki merkez bürosundan alab ler. B Viyolonist Ekrem Zekinif konseri Bi Ç | Ekrem Zeki Kıymetli viyolonistlerimizden Ek — | — rem Zeki 22 nisan saat 18.30 da Sarâf * sinemasında bir konser verecek“' | San'atkâr bu konseri için bilhassa © yeni ve güzel parçalar hazu'lamlşnr' ” Bu arada Zimanovski'nin sonat'ı, yakoavski'nin ve Maks Bruh'nun & serto'ları, Tartini'den, Bah'dan paf'f. ! lar vardır. Viyolonist bunlardan başka LĞ"J eserlerinden de bazı parçalar çalac tir.