.. i gınız erkek tipleri hangileridir? Beend - 145 — Kadın âsil aileye mensup olmalı! Kadın bence hiç verilecek, olmazsa İlk tahsili | sahibi 50, ni bitirmiş bulunma - . M , asil bir aileye “ç_'"_'cu Mmensup, sarı saçlı, mukafııt uzün kirpik K, büyük ve elâ gözlü, ufak ağızlı, ince belli olmalıdır. i ve kocasını seven, her zaman bir Türk kızını her Saman tercih ederim. ğ Ankara Çocuk sarayı Öğdü sokak No. 11 de O. Ersönmez — 146 — Uysal, kabiliyetli, güzel, aile efradına hor bakmıyan kadın Tahayyül ettiğim kadının: | — Öz bir Türk gibi kurduğu yuva- Bının yarınki sahibini yetiştirmeğe muk tedir olmu: 2 — Yu n saadetle bekası için ik bulunması, “3 — Herhar gi bir işini gereğinde ba- Mu(ık mb'l eti haiz yüksek bir ze- ya yuksek tahsilini bi- ıvasına, allesi efradı- na huı bakmaması, mus! vâkıf ol- Ması. 6 — Güzel, orta tipte, bal rengine Mmeyyal bir ten azip ve mavi gözlere ince bir bele malik bulunması lâzım- dir. Ankara: İbrahim SON POSTA;: Sarih adresinizi gön- Geriniz, hediyenizi yollayalaım. — 147 — İdeal kadın : Evini konser ve baloya tercih eden kadın Evinde piyanosunun başında, bahçe- Binde çiçek ve civcivlerle eğlenmeyi, Binemalara, konserlere, balolara, şu her kesin sık sık toplandığı yerlere tercih &eden, kendisine oralarda hiç tesadüf e- dilmiyen, asri dedikoduların hepsinden Uuzak yaşamış, çok sıkı bir aile terbiye $i almış, dindar bir ruhü, — iyiliğe ve doğruluğa karşı incizabı olan, kalbin- de hiç bir çarpıntı duymamış, hayatta Macerası olmıyan, evlenmeyi sadece bir aile kurmak, tabiatin icabatına in- kiyat etmekten ibaret addeden, merha Mmetli bir kalbe malik, tâhsili orta, kum ral güzeli bir kız muhayyalemde can- landırdığım eşimdir. Kayseri Şiremenli caddesi Asmalı sokak 8 de Hüsamettin Gökhan »4 Ti Erkek, ailesine muti olmalı! Hayalimde yaşattığım erkek tipi: Vücudü: Esı bakışları sevgi dolu | siyah gözler, o Yi çerçeveleyen kı- Wırcık kırpi)der şişman olmamalı. Sıh- lhıuı arta boylu, dik yürüyüşlü olma- . Tabiati: Ailesine muti, şen ve terbi- Yeli, kimsenin kalbini kırmaz, güzel söz söylemesini bilir, mert ve kibar.. Tah- Bilü Yüksek tâhsil... Ankara: Lâtife (Adresinin neşrini istememiştir) ü d0 “ Esmer kadınları sevmem ,, Ben, pek esmerleri sevmem. Kadı- nın sarışın veya kumral olmasını iste- rim. Mavi veya yeşil gözlüleri tercih ederim. Kalem kaşlı, çekme burunlu, küçük ağızlı, hafif yuvarlak çehreli ol- malıdır. Zayıfları sevmem.. Balık etin- de bulunanları daima tercih ederim. Tabiati çm zeki, biraz hırçın, bnı ne- gşeli, sam:nu. her u.nu şe kabiliyetli olma- lıdır. Böyle bir kadının isterisi olma- malı Tahsil ( e gelince, ben ce ev kadını ola; ir genç kıza yük- sek bir tahsil m değildir. seri: H. &. (İsim ve adresinin neşrini istememiştir) Her cevap yollıyan okuyucuya hediye en güzel cevap örünen, zeki ve kanı sıcak, şen, | kadın ve — 150 — “Zemane erkek- lerinin gençleri şipsevdi şeyler!,, Bence bir erkeğin neticede ikinci 25' iuwhğ: dıme'.;zuu ; bahis değildir. Ye - 10 lira ter ki biraz sevimli alacaklar ve tabiati güzel ol - sun. Kurduğu yuva- yı saadete erdirecek kadar da kudrele ,malik bulunsun, Genç olması da şart değildir. Atalarımızın bir sözü vardır: Genç alıp başımı derde sokacağıma, ihtiyar alıp refah içinde yaşamak ev- lâdır, Bilhassa zamane gençleri şıp sevdi şeyler.. Belki siz bu fikirlerimi tama- gen aykırı bulursunuz. Maamafih bu, dr karakter meselesidir. 20 inci asrın icap etlirdiği hareketleri tatbik ede- Paiyorum. Hoşuma giden meslek te bahriyedir. Ankara: M. A, (İsminin — ve adresinin neşrini istememiştir) — 151 — Kadın daima şen olmalı! Hoşlandığım kadın tipi şudur: Boyu saçları kumral ve kıvır- cık, kaşları yaradılıştan ince, ay yüzlü, elâ gözlü, ağız ve burun yuvarlak, çeh ı—e)ı: )nkışacak derecede küçük ve za- 1 eri beyaz. Vücudü balık i asgari orta, tabiati daima xe'ı, söz söylemesini bilen, ev işlerin- den anlıyan, kocasının huyuna göre ha reket eder bir bayan.. Zonguldak Çaycuma Cavit Ünsal Hediyelerimiz Dünkü 138 - 144 numaralı cevap- ların hediyeleri, çay fincanı, kol düğ mesi, vazo, dolma kurşun kalem, mürekkepli dolma kalem, kemer, tu valet malzemesi seçilmiştir. Bunlardan İstanbul — dışın « da bulunan okuyucuların hediyele- ri posta ile adreslerine derhal gön- derilmiştir. İstanbulda bulunan ©- kuyucuların da idarehanemize ge. Yip bediyelerini almaları lâzımdır. Hediyeleri ayrılmıştır. Kendilerin! bekliyoruz. Pazardan başka hergün müracaat edilebilir. Hediyelerini idarehanemizden ala cak okuyucularımızın yanlarında hüviyetlerini isbat edecek bir vesika bulundurmalarını rica ederiz. Spor Kurumu Asbaşkanlığı Ankara, 14 (Hususi) — Halit Bay- | rağın istifası ile açık kalan Tütk Spor Kurumu asbaşkarlığına Aydın saylavı Adnün Menderes tayin edilmiş, vazile- sine başlamıştır, lit Bayrak bugün kendisile görüş m zaman bana : — Biliyörsunuz ki uzun zamandan beri Türk Spor Kurumu ikinci başkan lığını, son zamanlarda da reis vekilliği ni yapmakta idim. Ayni zamanda Mec- liste de birçok işlerim vardı. Bu yüz- den spor kurumu başkanlığını tam ya- pamıyacağım endişesile şeflerimin de muvafakatini alarak ayrılmağa mecbur kaldım.» demiştir. , Parti Genel Sekreteri ve Dahiliye Vekili Şükrü Kaya spor işlerinde gös- terdiği müsbet faa iyetten dolayı Ha- lit Bayrağa teşekkür etmiştir. Mülkiye Ziraatçiler maçı beraberlikle neticelendi Ankara, 14 (Hususi) — Bugün Mül kiye ve Ziraat Enstitüsü takımıları Şük rü Saraçoğlu kupası için karşılaştılar, Geçen hafta bir, bire berabere kalmış- lardı. Bugünkü maç ta gene 1-1 bera- bere bitti. Kupa gene ortada kaldığın dan müsabaka haftaya tekrarlanacak tır. SON POSTA “ Son Posta ,, nın büyük deniz romanı : Korsan Peşinde Yazan : Celâl Cengiz Denizcilerden biri ıssız bir sahilin kayalıkları arasından “İmdat... İmdat!, diye bağıran bir kadın sesi işitti Salih Resin , gemisinde güvertede Fakat bakikat olan bir cihet varsa, dolaşan denizcilerden biri, ıssız bir sa-|kadının açlığıydı. Maryânaya yemek tir — İmdad.. imdad.. beni kurtarın bur radan..! Bu bir kadın sesiydi.. Genç, saçları dökük, pefişan bir ka- dın kayalikların arasına uzânmış, elin. deki bez parçasını sallıyarak haykırı- yordu: — Ey deniz aslanları! Beni kurtar- |madan geçip gitmeyin! Size faydam |dokunur! Salih Reis: — Kazaya uğramış bir kadın olsa gerek. Tez indirin bir şalope, kurtara- hm şu kadını.. Diye bağırdı. Kürekciler durdu.. Gemi yolunu kesti. Bir kaç gemici bir kayığa atlayıp sahile uzandılar.. saçları dökük ka - dıni kayığa aldılar.. gemiye getirdi - ler. Genç kadın İspanyolca konuşuyor- du. Yirmi beş yaşlarında kadar var yok- tu. Salih Reis ilk önce kadına - adını sordu. Kadın korku ve heyecan içinde titriyerek: — Maryana.. Diye cevab verdi. Bu ıssız kayalıklarda bir İspanyol kadınının - tek başına dolaşmasından şüphelenen Salih Reis sordu: — Nerden düştün buralara sen..? Üç gün önce buradan geçiyor - duk.. müthiş bir fırtına vardı.. küçük bir geminin içinde bulunuyorduk. Ge- mi kayalıklara çarpıp parçalandı. Her kes telef oldu. — Yalnız sen mi sağ kaldın?| Maryana başını sallıyarak: — Belki benden başka sağ kalanlar da vardır, dedi fakat ben kendimden başka bir kimse göremedim buralar - da. Üç gündür açım.. Salih Reis bu sözlere inanmadı.. lh ilin kayalığları arasından bir ses işit- getirdiler.. ekmek verdiler. İspanyol kadını yemekten önce ekmeğe sarıl - mıştı.. açlıktan gözleri dışarıya uğra * mış, yanakları çökmüş ve rengi uç - muş bir halde titriyordu. Salih Reis arkadışlarina: — Hele biraz canlansın., sırtına bir kaput verin. Üşüyor. Diye seslendi. Gemicilerden biri maryananın sır - tını Örttü. Gemi yoluna devam ediyordu. Kayalıklardan bir mil kadar açılmış lardı, Şimdi kumsal kıyılardan ve hurma- lıklarla bezenmiş sahillerden geçiyor- lardı. Maryananın aklı başına gelmişti.. Birdenbire gemicilerin yüzüne ba * karak: — Siz Türk değil misiniz? Diye sordu. Dümenci Hüseyin: — Neden hayret ediyorsun? dedi, ömründe hiç Türk görmedin mi? — Hayır, ilk defa karşılaşıyorum. Bütün Türkler sizin gibi merhametli insanlar mıdır? Çolak Hüseyin şakacı bir adamdı.. İspanyolcayı iyi bilirdi: — Yerine ve adamına göre, dedi, bazan çok merhametlidirler. Bazan in- safsız olurlar... Bilhassa aldandıkları- ni hissederlerse.. Maryana gözünün ucile Çolak Hü- seyini süzdü: — Çok zeki bir adama benziyorsu- nuz! Salih Reis tekrar İspanyol kadınının yanına geldi. Çolak Hüseyine: — Sor bakalım, dedi, bu kadın ner- den geliyör, nereye gidiyordu? Çolak Hüseyin sorguya başladı: — Buraya nerden gelmiştiniz, Mar- yana? — Halki adasından.. — Ne dedin.. Halki adasından mı? | — Evet. niçin şaştınız? Genç bir kadın elindeki bez parçasını sallıyarak haykırıyordu y — Bizi mi takip ediyordunuz yol sa?.. Biz de gelirken oradan geçmiştik. — Benim kocam kaçakçıdır. Bir küçük gemisi vardı. Biz Halki ile Ar şipel adaları arasında kaçakçılık yapâr rek geçiniriz” Sizi'ne diye takip edese üiz? — Mademki Halki ile Arşipel ar sında kaçakçılık - yâpıyordunuz.. Ce : zayir sahillerinde ne işiniz vardı? — Amira Alvaroya altın götürüyor duk. Fırttınaya tutulduk. Buralara düş- tük. — Amiral Alvaro nerede şimdi? — Becayede Halkulvad kalesi ö « nünde.. Salih reisin Cezayir sularına gelece ğini şeytanlar bile bilmiyordu. İspan- yolların Salih reisi böyle bir vesile ile tuzağa düşürmeleri, en zayif ihtimal ile bile kabul edilemezdi. Filhakika üç gece evvel denizde müthiş bir firtma vardı. Salih reiz ve arkadaşları da bu fırtınayı yemişler « di. Maryana belki bir çok şeyleri yalan söylüyordu. Fakat, hakikat olan tarafı şu idi: İspanyol amiralı donanmasile birlikte Becaye limanında yatıyordu £alih reis bu malümatı aldıktan son- ra, genç kadına sordu: — Amirala götürmek istediğiniz al- tınları nerede kaybettiniz? — Beni bulduğunuz kayalıklar ö « nünde kayığımız parçalandı.. o kıyılar" da denize düşmüştür elbette, — Bu altınlar ne içinde duruyordu? — Kıldan örülmüş beş torba için * de.. — Amiral Alvaro sizden altın mı is- temişti? — Evet. Oradaki araplar altımı çok seviyorlarmış. Amiral bu altınları a raplara dağıtacağını söylemtişti koca: ma., — Altınları nerden aldınız? ö Srgipel adalisirlikk, — Bütün altın kaçakçıları orada mi bulunur? (Arkası var) / —