Düşünülecek bir mesele: Küçük kazançların Yükünü hafifletmek Yazan: Muhittin Birçen —— B uhranın ağır günlerinde devlet varidatını asgari haddinde olsun tutabilmek için, birbiri üzi vergi geldi: Kazanç ver ine bir kaç nin nisbet- leri arttı, buhran ve müvazene vergi- leri konuldu, O zaman, devlet, düşen varidatını kurtarmak için, müracaat e- debileceği yegâne mükellef olarak kar şısında mahdut, fakat, az veya çok sa- bit gelirli insanları bulmuştu. Devlet, istemiye istemiye, mecburen ve ilk fır- satta bu yükü kaldırmak arzusu, hattâ vâdi ve hattâ teminatı ile bunlara mü- racaat etti. Birbiri üzerine gelen vergilerle ay- hk veya günlük kazançlarının yüzde yirmi beşile otuz beşi arasındaki bir kısmının ellerinden eksitdiğini gören aylıklı ve ücretli insanlar için bu, bü- yükçe bir darbe olmakla beraber, her- kes bunu hafif yürekle kabul etli. Her kes anlamıştı ki devlet için kolay, ça- buk ve muntazam surette cibayet edi- lebilir müstacel varidata ihtiyaç var. dır. O da bunu bu yeni vergilerde bul- muştur. Ayni zamanda herkes şunu da gö- rüyordu ki kendisinin kazancr — bu su- Tetle eksilmekle bera eşya fiatları da mütemadiyen Gdüşüyordu. Düşen Hatlar, kısmen olsun, azalan kazancın boşluğunu — karşılayacak ve yaşamak gene mümkün olacaktı. * Bugün vaziyet değişmiştir: Buhran amızdan yavaş yavaş kal- t varidalı artıyor. Bir kaç wvvel bütçeyi Mmüvazenede tut- in yeni yeni vergilere müracaat eden devlet, bu sene varidatının vergi. SsİZ artlığını görüyor. Bütü reketler ve güzel alâme! Şu küçük kazançların yükünü hafiflet- gnek acaba üstünde işlenecek bir mev.| zu olamaz mı? Ben zannediyorum ki, hem olur, hem de bu, muvaffakiyet. le işlenebilecek bir mevzu teşkil eder. Uzun tafsilâta girişmiyerek hülâsa edeyim: İki büyük sebeple, bu mevzuu ele almak lâzımdır: ” Evvelâ, devlet, bu vergileri ilk fır- satta kaldıracağını halka vâdetmiştir. Allah köre nasıl bakarsa kör de Alla- ha öyle bakar. Devlet bu işde sözünü tutmalıdır ki bir ihtiyaç halinde gene ona karşı vazifesini seve seve ifa et. sin. Cumhuriyet, eski devirlerden fark h olduğunu göstermelidir. Eskiden her vergi bir iane şeklinde başlar, ondan “sonra vergi olup yerleşirdi. Eskiden devlet, yalnız almayı bilir, vermeğe ge- lince yan çizip öbür tarafa geçerdi. Cumhuriyet, almayı bilir, vermeyi de bilir olduğunu göstermekle sade şe- ref değil, nüfuz.da kazanacaktır. Eski- den devlet halk ile alış veriş münase- betlerinde verdiği sözü maruf - idi, Cumhu: bir kere daha ispat etmelidir ki söz, bilhassa devlet | ağzından çıktığı zaman, mutlaka tutu. lür bir şeydir. Saniyen, küçük kazancın yükünü , hafifletmek, bugün, artık iktısadi bir ihtiyaç ve ayni zamanda bir adalet za- ruüreti olmuştur. İktısadi ihtiyaçtır; çünkü dahili pi- yasamızın kendisini toplamaya başla- dığı şu devirde onun kalkınmasına yar- dım edecek tedbirlerin biri de istihlâki arttırmaktır. Bilhassa yeniden yeniye işlemeğe başlayan fabrikalara müşteri lâzımdır. Müşterinin alım kuvvetini ne kadar arttırırsak muamele de o ka- dar çoğalacak ve fabrikalar o kadar i- yi işleyecektir. Adalet zaruretidir, çünkü, eşya fiat- ları bugün, evvelki senelere nisbetle yükselmiştir. Dün, kazançtaki noksa- nını, fiatlardaki düşkünlükle karşıla- yan küçük kazançlı, bugün o vaziyette değildir. ğ ten sonra meselenin ameli tarafına da- ir de bir kaç şey soy!_ıyoy_; Devletin varidatı - ile birlikte maş.| rafları da arttığından ve Onün masraf-| larda israftan da knçın:hgg görüldü- ğünden, kendisinin birdenbire bu ver.. Çileri kaldırmasını istemek abestir. İse (Devamı 9 ncu sayfada) KBü e İi . | B” e İmesini temenni etmektedirler. Resimli Makale: SON POSTA K Koşma düşersin, durma geri kalırsın B Esk! zamanlarda, bilhassa şarkta yaşıyan insanlar rahatlarına pek düşkündüler, çok mayı, acele e- lerdi, çok çalışana «koşma dü: gderlerdi. SÖZ AR Kadınlarla erkelz!erln] Arasındaki bağları — | Kuvvetlendiren kanun: DAUAT Bütün Amerika gazeteleri Kolo - rando eyâleti meb'usan meclisi âzasın- dan Madam Bel Smit'in teklif ettiği yeni bir kanunu methederek başka eyâ letler için de aynı kanunun tatbik edil- Madam Bel Smit meb'usan meclisi- | ne verdiği bu yeni kanun lâyihasında: «Bundan sonra kadınların, evlen - mek vaadinden nükül ettikleri için er- keklerin veyahud kocalarının sevgili - lerinin aleyhinde dava ikame etmele - rinin memnu olmasını teklif etmiştir. Bu kanun lâyihası meclisce hemen ek- seriyetle kabul edilmiştir. Madam Bel Smit bu lâyihasında esbabı mücibe o- larak şunları söylemektedir: «Sevilmeğe müstahak bir kadın hiç bir vakit kocasının veyahud dostunun muhabbetini kaybetmez. Erkekler de rahat ve sasdet buldukca başka bir ka- dına meyletmezler», Gazeteler şu mütaleada bulunmak « tadırlar: Erkekler ve kadınlar bu ka- nun dolayısile birbirlerine daha ziyade bağlanacaklardır. Reklâm yapayım derken iflâs etmiş Amasikada Şikayöde bir Fraismin aklına şu iş gelmiş: — Meşhur caddelerin birinde bir mağaza açarak Fransız şarabi. satmak. Dethal gazetelere ilân vermiş” ve Üktelni ha ğeranimr ziyatdla” gelecik kimselere reklânm olmak üzere mecca- nen şarap vereceğini bildirmiş. Dükkân açılmış, bedava şarap bu- lan Şikagolular, dururlar mı, derhal dükkâna — koşuşmuşlar, başlamışlar, çekmeğe., Adamcağızın bütün hesapr ları altüst olmuş ve bir senede sarfe. deceğini tahmin ettiği şarap bir gün ——— —- arada kendisine muvaffakiyetle başar, ameliyat yapıldı. İSTER İNAN Bu zaruretlere kısâca işaret ettik.İ| — Hariciye Vekâlelimizin değerli genel sekreteri Nu - man Menemencioğlu mühimce bir hastalık Genel sekreterin dostları ve takdirkârları gazetelerde bu haberle birlikte Cerrahpaşa hastanesinde yatmakta &e MA ö z Şark dinlene dinlene, rahatını te- min ede ede yürürken garp durup dinlenmek bilmeden yürüdü, bugün #ki âlem arasında görmekte oldu - ğumuz büyük mesafeyi doğuran se- bep budur. * Beni de tanırlar Adamın birini bir yere yemeğe davet etmişler. Adam yola çıkmış gdavet edildiği yere gidiyormuş. Bir tanıdığına rastlamış. —Tanıdığı sormuş: — Nereye gidiyorsun? — Bir yere yemeğe davet ettiler. — Ben de beraber geleyim. — , — Amma onlar beni yalnız davet ettiler, — Zarar yok canım, beni de esa- sen tanırlar, — Pekâlâ öyleyse. Beraber gitmişler. Kapıyı çalmış- Tar, Ev sahibi inmiş: — Hoş geldin, demiş, seni bekli- yordum. Ötekini görmüş: — Seni bekliyordum amma bu peşinden gelen çanak yalayıcı da kim, Öteki gülmüş: — Nasıl, demiş, beni de tanırl dememiş miydim?.. 4 Karadenizde yeni Bir ada çıktı Kırımın cenubu şarkt sabillerinden biraz ileride Karadenizde yeni bir a - dacık peyda olmuştur. 250 metre u - zunluğunda ve 30 metre kadar geniş- liğinde bulunan bu ada, deniz sathın - dan 5,5 metre yüksektir. Bu yeni adacığın çıkışı ile vaziyeti- ni tesbit eden Sovyetler Birliği İlim A- kademisinin hususi bir heyeti, bu a« danın belirmesi sebeblerini de tayin ey lemiştir. Filhakika; uzun zamanlar te- siri ile yüksek sahil burada sular ta - rafından aşınarak nihayet deniz altın- dan muazzamn bir kaya parçası halinde çökmüş ve sademenin tesirile de deniz dibinde toprak iyicaçları hasıl olarak bu yeni ada meydana gelmiştir. de istihlâk edilerek sermayeyi kediye yükletmiş. Bu akıllı zat gerçi şarap sermayesini kediye yükletmiş amma, bütün şehirliler de şarabın nefasetine bayılmışlar. Artık ektiğini biçmek za- manı gelmiş. Fransadan yeni mahsul- den şarap sipariş etmiş. Şu işe bakın ki bu sefer de Şikagoluların vatanper- verlikleri tutmuş, ve para ile satılan bu şarabı almamışlar. Zavallı Fransız: — Bir insan diğer bir insana kazık atabilir, fakat koskoca bir şehir, bir insana nasıl kazık atar, diye hem d şünüyor, hem de hüngür hüngür ağlır Yormuş. —- Bu ilmış küçük bir de memişti. HER GON BİR FIKRA (| STER İNANMA! olduğunu da okuyunca dün geçmiş olsun demek üzere hastaneye gittiler, ve öğrendiler ki Numan Menemenci- oğlu evinde yatıyondu ve Cerrahpaşada ameliyat geçir- Hastaneye ziyarete giden'lerin arasında bu yanlış ha - beri veren gazeteciler başta bulunuyorlardı. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Şark hatasını geç anladı, şimdi Bgarba yelişmek azmindedir, bunun içindir ki «durma geri k di - yoruz, fakat durmamak yetişmez, a- radaki mesafeyi doldurmak için ko. şarak ilerlemeliyiz, düşmek tehlike- sini de göze alarak... ASINDA ) Bir avukatı kaçırıp Kendisile evlenmeğe Mecbur eden kiz | Şikago zabıtası bir avukatı kaçıra - rak ve tehdid ederek kendisile evlen - İmeğe mecbur eden 27 yaşında Mar - garit Dust hakkında tevkif müzekke - resi kesmiştir. Kaçırılan avukatın ismi Obrin'dir ve 67 yaşındadır. Avukat zor ile evlendikten bir müddet sonra' yakasını kurtarıp polise müracaat et- miş ve başından geçenleri şöyle anlat- miştir: «Yazıhaneme giderken kapının ö - nünde duran bir otomobilin içindeki güzel kadın tarafından bir iş tevdi e - dilmek üzere otomobile davet edildim ve otomobile girer girmez iki erkek tarafından ağzım tıkandı, şehirden v- zak bir yere götürüldüm. Orada hazır bulunan bir papas tarafından hemen © güzel kadınla nikâhım kıyıldı ve bi- TAZ sonra da serbest bırakıldım.» Avu- kat başına gelenlerin sebebini anla - maktan âciz olduğunu da polise itiraf etmişlir. Kadın mahkemede avukatı beğenip sevdiğini söylemiştir. Sırtlanlar arasında bir vak'a Vahşi hayvanların içinde en terbi- yeye müsait olmıyan hayvan sırtlan- dır. Sırtlan yalnız diğer hayvanlarla |değil, hemcinsile de geçinemez. Lon- dra hayvanat bahçesinde geçen şu ;vık'ı bu iddiayı teyit etmektedir: F Bir ay evvel ayni kafeste bulunan )ikı_ıııllın birbirlerile kavgaya tutu- |gurlar, o sırada da sırtlanlardan — biri, |kafesin kenarında bir temel çi gör Tür,«derhal temel çivisini dişleri arası- na alır, ve gider rakibine saplar. Mec- ruh derhâl tedavi altına alınır, carihin 'de cezmen dişleri çatır çatır sökülür. —— Sözün Kısası Muharrirlerin E. Talu ir gazelede okudum: Meraklının tetkikat yapmış, muharrir w lerin v yelmiş beşer buçuk yıl ya- şadıklarını meydana çıkarmış. Hekimlere göre de bu hesap doğru imiş. Çünkü yazı yazmak, sinirleri dale Mi suürette gergin tutarmış; miş ta.. Vücudu yıpranmaktan korurmuş! Vücut bilhassa dimağ yıpranması « nın daniskasmma uğrayıp ta orta-yaş de-« nilen çağa erişmeden, sapır sapır dö « külen bir çok tanıdığım meslekdaşın, ahirette kulakları çınlasın! ©O hesabi yapan adam'a, ona hak ves« ren enayı doktor ya hesap yapmasını bilmiyorlar, ve yahut ki beyin amele « liği etmemişler.. Ben onların bir sene - fazla değil - mütemadiyen kafa işlete melerini ve kalem oynatmalarını çok İsterim, Davulun sesi uzaktân hoş gelirmiş.. Her gün gazete sahifelerini açarak biz- leri okuyanlar, efkârı umumiye üze « rinde az çok bir nüfuzumuz, tesirimiz, ve bu nüfuzla tesirden doğma bir şöli FTetimiz olduğunu sanırlar da, bize gıp« ta ederler. Halbuki mesleğimizin içi bizi, dışı da onları yakmaktadır. Çok şükür, rızkımızı çıkarırız. Fa « kat nasıl? Hangi ezici şartlar içerisin de? Onun orasını, bir lokma ekmeği kaleminin ucile avlamağa teşebbüs et. memiş olanlar bilemez. Muharrirlik ayyaşlık gibil ni hayatımızla öderiz! | Yetmiş beş yıl! Bir günlük yorgun- luğu, ekseriya yesin, hüsranın, yök « sulluğun da inzimamile bir kaç aya be- del olan hakiki yazıcı amelesi böyle u« zun bir vadeye Zor erişir. Ve şaz olarak erişse de, onunkine ö- mür demek için insanda insafın zerresi bulunmamalıdır. İşte, hepimizin «Beybaha» diye ta « Bıyıp, sevdiğimiz, yüzlerce eserin de « Berli müellif ve mütercimi «Süleyman Tevfik» mpydanyx . Lalbı W;ı;sunnz B | — San Gabriel bendi nerededir, yer yüzünde en büyük bent olarak hangi bent tanınmıştır, San Gabriel bendinin yüksekliği ne kadardır, ne kadar su alır, bu bende Amerika kaç milyon lira sarfetmiştir? 2 — William Smith O'Brien kimdir? 3 — Memleketimizde ilk hafta - tatili bangi yılın hangi ayında ve kaçınc. günü yapılmıştır? (Cevapları Yarın) r; zevki. * Dünkü Suallerin Cevapları: | — Obi, yahut Ob ırmağı Sibliya « dadır. Altay dağları eteklerinden do« ğarak İrtiş gölüne dökülür. Bir kısmı da şimal denizine uzanır. Uzunluğu 4300 kilometredir. 2 — Almanyada llk defa demiryol « larını kuran adam J. Baderdir. Kendisi 1831 de Alman topraklarında demir « yolları. kurmak üzere hükümete mü. racaal ettiği zaman kendisine ancaki 200 liralık bir yardım yapılabilmiştir. Almanlar kendisini <Almanya demir » yollar babası» olarak anarlar, 3 — Harizimilerin saltanatı Asyada Cengiz Han tarafından - yıkılmıştır? Harizimiler en satvetli devirlerini Sul- tan Mebmet zamanında bulmuşlardır. Bu hükümdar bilâhare Cengizin ordu. larından kaça kaça Hazer denizinde bir adada Gneaeteea e DeRleen Dd ği aha ni l sar üi X şua: casuslukla mücadele ediyor Casuslar ümumit harptenberi düne yanın her tarafında büyük faaliyetler sarfediyorlar. Bunların arasında dür" bünlerin içine yüksük kadar fotograf- lar sikıştıranlar olduğu — gibi göğüsle- rindeki çiçeğin ortasından, düğmeleri- nin ilik deliklerinden gizli resim alan- lar da bulunuyormuş. * Nihayet Macarlar buna bir çare bulmuşlar, mühim müesseseleri gezen kimseleri kapıdan dışarı çıkarken x şuaina tutuyorlarmış. x şunları fotoge raf filmlerini bozuyor, ve bu nevi ca» suslar hiç bir şey elde edemeden dışarı çıkıyorlarmış. — K a -.-cocdcu