Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
— ona karşı vazifesini seve seve ifa et. ÇB i “sonra vergi olup yerleşirdi. — âğzından çıktığı zaman, mutlaka tutü- - lâzımdır. Müşterinin alım kuvvetini| B “—ten sonra meselenin ameli tarafına da- eei eli K İy Frami AAT DUN ü & e g0 KF CA C HAŞ NŞ FŞ GÜ e gel SA AY PST FAŞE K T ÇU GÇ —1 A e — B ? e e | j : - ÇA AAT 05 Beğeen übk n 2 Sayfa — Sakü SON POSTA Ka Mart 29 KAn K K : —N Her g Resimli Makale: H Koşma düşersin, durma geri kalırsın B Sözün Kısası Daşunuleı.ek bir mesele: Küçük kazançların Yükünü hafifletmek Yazan: Muhittin Birgen —— B uhranın ağır günlerinde devlet varidatını asgari haddinde olsun tutabilmek için, birbiri üzerine bir kaç vergi geldi: Kazanç vergisinin nisbet- leri arttı, buhran ve müvâzene vergi- leri konuldu, O zaman, devlet, düşen varidatını kurtarmak için, müracaat e- debileceği yegâne mükellef olarak kar şısında mahdut, fakat, az veya çok sa- bit gelirli insanları bulmuştu. Devlet, istemiye istemiye, mecburen ve ilk fır- satta bu yükü kaldırmak arzusu, hattâ vâdi ve hattâ teminatı ile bunlara mü- racaat etti. Birbiri üzerine gelen vergilerle ay- hk veya günlük kazançlarının yüzde Yirmi beşile otuz beşi arasındaki bir kısmının ellerinden eksildiğini gören aylıklı ve ücretli insanlar için bu, bü- yükçe bir darbe olmakla beraber, her- kes bunu hafif yürekle kabul etti. Her kes anlamıştı ki devlet için kolay, ça- buk ve muntazam surette cibayet edi- lebilir müstacel varidata ihtiyaç var-| dır. O da bunu bu yeni vergilerde bul- muştur. Ayni zamanda herkes şunu da gö- rüyordu ki kendisinin kazaner — bu su- retle eksilmekle beraber eşya fiatları da mütemadiyen düşüyordu. Düşen fiatlar, kısmen olsun, azaları kazancın | boşluğunu — karşılayacak ve yaşamak gene mümkün olacaktı. * | Bugün vaziyet değişmiştir: Buhran | dahili piyasamızdan yavaş yavaş kal- kıyor, devlet varidatı artıyor. Bir kaç sene evvel bütçeyi mMmüvazenede tut- mak için yeni yeni vergilere müracaat eden devlet, bu sene varidatının vergi« siz arttığını görüyor. Bütün bu iyi ha- reketler ve güzel alâmetler arasında şu küçük kazançların yükünü hafiflet- A DA İX/ /ğxu SA [l Eski zamanlarda, bilhassa şarkta yaşıyan insanlar Tahatlarına pek düşkündüler, çok çalışmayı, acele e- derek işi çabuk bitirmeyi sevmez - lerdi, çok çalışana «koşma düşersin» derlerdi. Şark dinlene dinlene, rahatını te: min ede ede yürürken garp durup dinlenmek bilmeden yürüdü, bugün iki âlem arasında görmekte oldu - ğüumuz büyük mesafeyi doğuran ge- bep budur. Muharnrlerm E. Talu N b //,5, ; - WE ge | T Wi Şark hatasını geç anladı, şimdi garba yetişmek azmindedir, bunun içindir ki «durma geri kalırsın di - yoruz, fakat durmamak yetişmez, a- radaki mesafeyi doldurmak için ko- şarak ilerlemeliyiz, düşmek tehlike- sini de göze alarak... (SÖZ ARASINDA K, admlarla erheklerin Arasındaki bağları Kuvvetlendiren kanun Kola * mek acaba üstünde işlenecek bir mev- — zu olamaz mı? Ben zannediyorum ki, — hem olur, hem de bu, muvaffakiyet- le işlenebilecek bir mevzu ieşkil eder. Uzun tafsilâta girişmiyerek hülâsa edeyim: İki büyük sebeple, bu mevzuu ele almak lâzımdır: * Evvelâ, devlet, bu vergileri ilk fır- satta kaldıracağını halka vâdetmiştir. Allah köre nasıl bakarsa kör de Alla-' ha öyle bakar. Devlet bu işde sözünü tutmalıdır ki bir ihtiyaç halinde gene sin. Cumhuriyet, eski devirlerden fark l1 olduğunu göstermelidir. Eskiden her . vergi bir iane şeklinde başlar, ondan Eskiden devlet, yalnız almayı bilir, vermeğe ge- lince yan çizip öbür tarafa geçerdi. Cumhuriyet, almayı bilir; vermeyi de bilir olduğunu göstermekle sade .şe- ref değil, nüfuz-da kazanacaktır. Eski- den devlet halk ile alış veriş münase- |Betlerinde verdiği sözü tutmamakla maruf 'idi, Cumhuriyet, bir kere daha ispat etmelidir ki söz, bilhassa devlet lur bir şeydir. Saniyen, küçük kazancın yükünü | hafifletmek, bugün, artık iktısadi bir ihtiyaç ve ayni zamanda bir adalet Za- ruüreti olmuştur. İktısadi ihtiyaçtır; çünkü dahili pi-| yasamızın kendisini toplamaya başla- dığı şu devirde onun kalkınmasına yar- dım edecek tedbirlerin biri de istihlâki — Arttırmaktır. Bilhassa yeniden yeniye |—işlemeğe başlayan fabrikalara müşteri ne kadar arttırırsak muamele de o kâ- dar çoğalacak ve fabrikalar o kadar i- yi işleyecektir. Adalet zaruretidir, çünkü, eşya fiat- ları bugün, evvelki senelere nisbetle yükselmiştir. Dün, kazançtaki noksa- nını, fiatlardaki duşkunlukıe karşıla- yan küçük kazançlı, bugün o vaziyette değildir. v Bu zaruretlere kısaca işaret ettik. — ir de bir kaç şey söyliyeyim; — Devletin varidatı ile birlikte maş. rafları da arttığından ve Onün mMmasraf- larda israftan da kaçındığı Bgörüldü- 'üunden, kendisinin birdenbire bu ver. ı'iîerı kaldırmasını istemek abestir. B* mevıııı 9 ncu ,.,fa.ı.) Bütün Amerika gazeteleri rando eyâleti meb'usan meclisi âzasın- dan Madam Bel Smit'in teklif ettiği yeni bir kanunu methederek başka eyâ letler için de aynı kanunun tatbik edil- mesini temenni etmektedirler. Madam Bel Smit meb'usan meclisi- ne verdiği bu yeni kanun lâyihasında: «Bundan sonra kadınların, evlen - mek vaadinden nükül ettikleri için er- keklerin veyahud kocalarının sevgili - lerinin aleyhinde dava ikame etmele - rinin memnu olmasını teklif etmiştir. Bu kanun lâyihası meclisce hemen ek- seriyetle kabul edilmiştir. Madam Bel Smit bu lâyihasında esbabı mücibe o- larak şunları söylemektedir: «Sevilmeğe müstahak bir kadın hiç bir vakit kocasının veyahud dostunun muhabbetini kaybetmez, Erkekler de rahat ve saadet buldukca başka bir ka- dına meyletmezler». Gazeteler şu mütaleada bulunmak - tadırlar: Erkekler ve kadınlar bu ka- nun dolayısile birbirlerine daha ziyade bağlanacaklardır. ; Reklâm yapayım derken iflâs etiüiş Amerikada Şikagoda bir Fransızın aklına şu iş gelmiş: — Meşhur caddelerin - birinde bir| mağaza açarak Fransız şarabı satmak. Derhal gazetelere ilân vermiş ve ilk günü mağazasını ziyarete gelecek kimselere reklâm olmak üzere mecca- nen şarap vereceğini bildirmiş. Dükkân açılmış, bedava şarap bu- lan Şikagolular, dururlar mı, derhal dükkâna koşuşmuşlar, — başlamışlar, çekmeğe. Adamcağızın bütün hesap- ları altüst olmuş ve bir senede sarfe- deceğini tahmin ettiği şarap bir gün HER GÜN Bi FKRA | Beni de tamrlar Adamın birini bir yere yemeğe davet etmişler. Adam yola — çıkmış "davet edildiği yere gidiyormuş. Bir tanıdığına rastlamıs. Tanıdığı sormuş: — Nereye gidiyorsun? — Bir yere yemeğe davet ettiler. — Ben de beraber geleyim. — , — Amma onlar beni yalnız davet | ettiler. — Zarar yok canım, beni de esa- sen tanırlar. — Pekâlâ öyleyse. Beraber gitmişler. Kapıyı çalmış- lar. Ev sahibi inmiş: — Hoş geldin, demiş, seni bekli- yordum. Ötekini görmüş: — Seni bekliyordum amma bu peşinden gelen çanak yalayıcı da kim, Öteki gülmüş: — Nasıl, demiş, beni de tnnırlaııı dememiş miydim?.. Üü : Karadenizde yeni Bir ada çıktı Kırımın cenubu şarki sahillerinden biraz ileride Karadenizde yeni bir a - dacık peyda olmuştur. 250 metre u - zunluğunda ve 30 metre kadar geniş- liğinde bulunan bu ada, deniz sathın - dan 5, metre yüksektir. Bu yeni adacığın çıkışı ile vaziyeti- ni tesbit eden Sovyetler Birliği İlim A- kademisinin husust bir heyeti, bu a- danın belirmesi sebeblerini de tayin ey lemiştir. Filhakika; uzun zamanlar te- siri ile yüksek sahil burada sular ta * rafından aşınarak nihayet deniz altın- dan müuazzam bir kaya parçası halinde çökmüş ve sademenin tesirile de deniz dibinde toprak ivicaçları hasıl olarak bu yeni ada meydana gelmiştir. a de istihlâk edilerek sermayeyi kediye yükletmiş. Bu akıllı zat gerçi şarap sermayesini kediye yükletmiş amma, bütün şehirliler de şarabın nefasetine bayılmışlar. Artık ektiğini biçmek za- manı gelmiş, Fransadan yeni mahsul- den şarap sipariş etmiş. Şu işe bakın ki bu sefer de Şikagoluların vatanper- verlikleri tutmuş, ve para ile satılan bu şarabı almamışlar. Zavallı Fransız: — Bir insan diğer bir insana kazık atabilir, fakat koskoca bir şehir, bir insana nasıl kazık atar, diye hem dü- şünüyor, hem de hüngür hüngür ağlı- yormuş. Bir avukatı kaçırıp Kendisile evlenmeğe Mecbur eden kız Şikago zabıtası bir avukatı kaçıra - rak ve tehdid ederek kendisile evlen - meğe mecbur eden 27 yaşında Mar - garit Dust hakkında tevkif müzekke - resi kesmiştir. Kaçırılan avükatın ismi OÖbrin'dir ve 67 yaşındadır. Avukat zor ile evlendikten bir müddet sonra/' yakasını kurtarıp polise müracaat et- miş ve başından geçenleri şöyle anlat- miıştır: «Yazıhaneme giderken kapının ö - nünde duran bir otomobilin içindeki güzel kadın tarafından bir iş tevdi e - dilmek üzere otomobile davet edildim ve otomobile girer girmez iki erkek tarafından ağzım tıkandı, şehirden u- zak bir yere götürüldüm. Orada hazır bulunan bir papas tarafından hemen O güzel kadınla nikâhım kıyıldı ve bi- Taz sonra da serbest bırakıldım.» Avu- kat başına gelenlerin sebebini anla - maktan âciz olduğunu da polise itiraf etmiştir. Kadın mahkemede avukatı beğenip sevdiğini söylemiştir. Sırtlanlar arasında bir vak'a Vahşi hayvanların içinde en terbi- yeye müsait olmıyan hayvan sırtlan- dır. Sırtlan yalnız diğer hayvanlarla değil, hemcinsile de geçinemez. Lon- dra hayvanat bahçesinde geçen şu vak'a bu iddiayı teyit etmektedir: Bir ay evvel ayni kafeste bulunan iki sırtlan birbirlerile kavgaya tutu- şurlar, o sırada da sırtlanlardan — biri, kafesin kenarında bir temel çivisi gö rür,«derhal temel çivisini dişleri arası- na alır, ve gider rakibine saplar. Mec- ruh derhal tedavi altına alınır, carihin de cezaen dişleri çatır çatır sökülür. ameliyat yapıldı. İSTER İNAN Hariciye Vekâletimizin değerli genel sekreteri Nu - arada kendisine muvaffakiyetle başarılmış küçük bir de Genel sekreterin dostları ve takdirkârlari gazetelerde bu haberle birlikte Cerrahpaşa hastanesinde yatmakta memişti. İSTER İNANMA! olduğunu da okuyunca dün geçmiş olsun demek üzere hastaneye gittiler, oğlu evinde yatıyordu ve Cerrahpaşada ameliyat geçir- Hastaneye ziyarete gidenlerin arasında bu yanlış ha - beri veren gazeteciler başta bulunuyorlardı. İSTER İNAN İSTER İNANMA! ve öğrendiler ki Numan Menemenci- Ömrü B ir gazetede okudum: Meraklının biri tetkikat yapmış, muharrir w lerin vasati yetmiş beşer buçuk yıl ya» şadıklarımı meydana çıkarmış. Hekimlere göre de bu hesap doğru imiş. Çünkü yazı yazmak, sinirleri dal« mi suürette gergin tutarmış; mış - ta.. Vücudu yıpranmaktan korurmuş! Vücut bilhassa dimağ yıpranması « nın daniskasına uğrayıp ta orta-yaş de“ nilen çağa erişmeden, sapır sapır dö « külen bir çok tanıdığım meslekdaşın, ahirette kulakları çınlasın! O hesabı yapan adamla, ona hak ve- ren enayı doktor ya hesap yapmasını bilmiyorlar, ve yahut ki beyin amele « liği etmemişler.. Ben onların bir sena * fazla değil - mütemadiyen kafa işleta melerini ve kalem oynatmalarını çok isterim. Davulun sesi uzaktan hoöş gelirmiş.. Her gün gazete sahifelerini açarak biz- leri okuyanlar, efkârı umumiye üze « rinde az çok bir nüfuzumuz, tesirimiz, ve bu nüfuzla tesirden doğma bir şölik retimiz olduğunu sanırlar da, bize gıp« ta ederler. Halbuki mesleğimizin içi bizi, dışı da onları yakmaktadır. Çok şükür, rızkımızı çıkarırız, Fa « |kat nasıl? Hangi ezici şartlar içerisina de? Onun orasını, bir lokma ekmeği kaleminin ucile avlamağa teşebbüs eta | memiş olanlar bilemez. Muharrirlik ayyaşlık gibidir; zevki. ni hayatımızla öderiz! Yetmiş beş yıl! Bir günlük yorgun- luğu, ekseriya yesin, hüsranın, yok » sulluğun da inzimamile bir kaç aya be« del olan hakiki yazıcı amelesi böyle u- zun bir vadeye Zor erişir. Ve şaz olarak erişse de, onunkine ö- mür demek için insanda insafın zerresi bulunmamalıdır. İşte, hepimizin «Beybaba» diye ta « nıyıp, sevdiğimiz, yüzlerce eserin de « ğerli müellif ve mütercimi «Süleyman Tevfik» meydandaZN Biliyor musunuz ? | — San Gabriel bendi nerededir, yer yüzünde en büyük bent olaraki hangi bent tanınmıştır, San Gabriel bendinin yüksekliği ne kadardır, ne kadar su alır, bu bende Amerika kaç milyon lira sarfetmiştir? 2 — William Smith O'Brien kimdir? 3 — Memleketimizde ilk hafta tatili hangi yılın hangi ayında ve kaçınc” günü yapılmıştır? (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: | — Obi, yahut Ob ırmağı Sibirya « dadır. Altay dağları eteklerinden do« ğarak İrtiş gölüne dökülür. Bir kısmı da şimal denizine uzanır. Uzunluğu 4300 kilometredir. 2 — Almanyada ilk defa demiryol « larını kuran adam J. Baderdir. Kendisi 1831 de Alman topraklarında demir « | yolları. kurmak üzere hükümete mü- racaat ettiği zaman kendisine ancaki 200 liralık bir yardım yapılabilmiştir, Almanlar kendisini «Almanya demir « yollar babası» olarak anarlar, 3 — Harizimilerin saltanatı Asyada Cengiz Han tarafından yıkılmıştır? Harizimiler en satvetli devirlerini Sul- tan Mehmet zamanında bulmuşlardır. Bu hükümdar bilâhare Cengizin ordu. larından kaça kaça Hazer denizinde bir adada ölmüştür. tinlis r X şuat casuslukla mücadele ediyor Casuslar umumt harptenberi dün« yanın her tarafında büyük faaliyetler sarfediyorlar. Bunların arasında dür- bünlerin içine yüksük kadar fotograf- lar sıkıştıranlar olduğu gibi göğüsle- rindeki çiçeğin ortasından, düğmeleri- nin ilik deliklerinden gizli resim alan- lar da bulunuyormuş. " Nihayet Macarlar buna bir çare bulmuşlar, mühim müesseseleri gezen kimseleri kapıdan dışarı çıkarken x şuaına tutuyorlarmış. x şuaları fotog- raf filmlerini bozuyor, ve bu nevi ca- Açayaye dd MA DERGİR .<> -— —— d —xrlh! It î&'lhîor suslar hiç bir. şey elde edemeden dışarı . - | | L N * | N : N A E B u | .T # -| d || — ; lî ıf $