27 M.ırt CEDEBlYAT—I İlham denen kuş Romancılarımızın dünden bugüne kadar yürüdükleri yola bakanlar neler görürler? Yazan: Halit Fahri Ozansoy m Romancılar da o- ve kolayl nu avlarlar. şemiyenler için Te- Ona, 1908 inkılâ- pebaşı — bahçesinde her hangi bir Rum kızına uz ik harem bına kadar penceresinden, 1908 den sonra bütün olmak işten bile meşrut büyük değildir. Sarı müs - harp ve mütareke vedde defterleri ile devirlerinde de - iç cebir. ve edebiyot avludan ok atmışlar kitabımı akşamları Aksar Kovac di e ne yazık ki İstiklâl harbinde veya — Süleymani - yedeki evinde sıva ları dökük, oda: duvara — yaslı masası üstüne bır kan her İdadi t da | tahta çin — edebiyatımız besi bu sebept bu cephesi hâlâ büyük romancısını b mlarda tek başına kahraman kesil- liyor. Ne Fransız müellifi Dorgelâs'in di Hüseyin Cahidin Hayal İlçinde'si romancısı | bilhassa bu cihetten tipik bir eser ad dedilmelidir. Tahta Salipler man Remargue'in Garp Cephesin: net Var'ı değerinde milli h manlık destanı yazılama; Hüseyin Rahminin romanlarındaki mahalli renk ve tiplere .gelince, Ede - |biyatı Cedidenin Şişli, Adal smile Ayastal ne hısim akra! naşan maceraları yerine en basit, iptidai hayat levhaları ortasında tini taşıyoruz. Halbuki kurtuluş larının en çetinini tarihe maleden vatanperverliği ve Türk enerjisi yatla da bunun en caniı örneğir en hep €ihan edebiyatına yadigür etme) ayni yeknesaklığı göstermektedir. Bu- zımdı, edemedi, fakat bekliyelim.| rada bile en serbest şartlar içinde ta - Cumhuriyetle başlıyan bütün kurtu -İnman kadın ya bir fahişe, bir şöhret, luş ş hamleleri gibi Türk e-| yahut bir Fransız mürebbiyedir. Met- bilhassa buğün en mühim r debi bir nevi olarak tanınan Toman « | da - © geniş adımı ati # hiç şüp - hesiz çok geçmeden o yül ya- e olsun, Tesadüf veya Mürebbı -| gördüğümüz h yni tek- L çerçevesidir. ; raki | n çoğunu da az çok ayni a - üklemiştir, Yakup Kadri'nin 1 bile bir derecceye kadar tekkede bir nel meşrütiye ktar: ilham | y sayılamaz. evzuundaki o Za mana göre yenilik ve bilhassa üsl bundaki harikulâde renk ve ün bir devir edehiyatı içinde başlı ba- ılabilir. Artık eski ha- i hanımefendi çehte - e ne mutlu! Jebayı Cedide romai üşunun uçmasını bek layıkların tipler ham sile romanlara akselmek mecburiyeti| tüş ona Garptan, bilhassa Fransadan u uçup gelecek! Eyfel kulesinden kalkıp| YAYâT yavaş ortadan kalkıyor. ve hiç Beyazıt kulesinin tepesine konacak! değilse kadın bir tekke hinin kar . Kanatlarının ötesine berisine biraz yer. şısında kaç göç korkusuna kapılmadan ler çi - boy ve boyun gösterebiliyordu. Bu da kozmo-|*2 bir şey değildi. İlham kuşu bu defa n | yeni bir kanat şakırtısile san'atı ufukların ve mevzuların cesa lacağını san'atk. müjdeliyordu. Çok geçmeden Peyami Safanın ve Re- şat Nurinin eserleri okuyanların dik katini üzerlerine çekmeğe başlıyordu. Peyamide daha yeni iç tahlilleri ve daha reej sosyete görüşleri belirmeğe başlamıştı. Hayata fazla küvvetle ve hiç çekinmeden bakabiliyordu llgmcn hemen ilk tecrübe ve acemilik eseri | diyebileceğimiz Sözde Kızla:'da bile| bu hususiyet göze çarpıyordu. R».;.ı(. Nuriye gelince, Üdebayı Ced'de'de Kar- li boya ile menevişler ve h ı olur biter. Bu sebepten ve ses, bu ekol san'atkârı >k eserine kokusu geçmez yabancı bir rayiha gibi sinmiştir. Hayvanlar il renk minde kanguru vardır.Fakat bu hayvan bizim diyarımızda bulunmaz. Edebi - edide romanında da Mösyö Kan. dır, fa le hay & adar yabancıdır Mahalleye mevkuf $ retli mübdiü, Mavi ve Siy memuru babacan Şevki Efendi ile ve- rem ve sarhoş muharrir Recat nin emsalsiz müşahidi büyük gurü dare tipleri, kârın bile bu hataya düşmesi o ekole| tal'dan öteye geçemiyen kahramanları mensup bütün romancıların en gözc| daha ileriye, Anadolunun bağrına sok. çarpan müşterek noktasıdır. — Vâl makla bu işe girişti ki, yalnız bu nok - bunların eserlerinde ilk Tanzimat to- manlarından bir adım ileriye gideki- mek için kadın kahramanlar yavaş ya- vaş köle ve cariye olmaktan çıkıyor - Tarsa da harem havası içinde gene gi ç: lükle keşfedilebiliyorlar. Bell! ki bun ları yazadışta bir zorakilik vardır. A - na, hemşire, zevce ve masuka sınıfı ma. Hevi bile olsa henüz esaretten ku Mamış bir sosyetede kadını başka t de imkân . bulunur mu? İşte n içindir ki Üdebayi Cedideciler ihtimta| yalnız bir dereceye kadar de - Bil, bir çok cepheden mazurdurlar, An €ak ne çare ki onların zamanlarındaki bu talihsizlikleri eserlerinin tabifi li Çok zaman en mühim yoerleri başlamı: Mmuş, bazan da pgül -| cumhu şenler birbirlerini ya akraba evlerinde, | inkilâp gene akraba olarak tanırlar v ve mutlak mdan lednr çıkarlar, ya sonra bunün t edile- cek şeydi. Fakat hakikat meyi danda - dır. Bir çok yeni romancılarımızın or- tada Aka Gündüzle beraber roman sa- hasında hayırlı bir adım atm:ş oluyor- du. Bilhassa «Çalıkuşu» roman nev'in. de kendisinden evvel öten kuşların hep. sinden daha tatlı bir nağmeyle ötmüş, ilhamının tonunu göze görünmez meç. hul ankaların sesinde arıyan nice yeni romancılara ilk canlı model olmuştu. Fakat burada da sular çok yeçmeden bulandı, sesler karıştı, tipl vealizm yapayım derken en köyu ro - mantizme düşenler görüldü. O dere - ceye kadar ki romanlarımıza y vaş hayatın tam kendisi de krokisi ve ımn,-'ı Çin gölge i|olduğu bel: t ku"ıı uş m ve her sahadaki bü riyetine kav n t küçük kız deli eden genç romancı umlarile beraber kadının tam | © - SON POSTA İngılterede Nazır olan bir adam ne kazanır? Bu kazanç dıger iş sahala- rındaki kazançlarla muka- yese edilirse netice ne olur? İngiltere, telgrafların da bildirdik- leri veçhile nazırlarının maaşları üze- rinde mühim bir değişiklik yapmak ü- zeredir: | — Başvekile senede 5000 İngiliz lirası verilirdi. Bu mikdar 10,000 e çı- karılacaktır. Bizim paramızla senede 60,000, ayda 5000 lira eder. 2 — Diğer nazırlara senede 2000 İn giliz lirası verilirdi. Bu mikdar da 5000 e çıkarılacaktır. Bizim paramızla sene- de 30,000, a 2500 lira eder 3 — Sabık Başvekillere de seni udc iki r bin İngiliz lirası tekaüdiye edilecektir. Bu kayıttan istifade edebi. lecek olan şimdilik 2 kişidir. Biri Lo »d Corç, diğeri Mac Donalddır. Şimdiki Başvekil de çekildiği zaman bu kayıt- artması değil, bundan sonra Parlâmen- toda muhalif fırka reislerine de senede 2000 İngiliz lirası maaş ver'lecek olma sıdır. Yeni kararların İngilterede uyandır- dığı tesirlere gelince, gazeteler şöyle di yorlar : — Bizi idare edenlere vereceğimiz üc İngiltere Başvekili Bay Baldvin ret budur. Fakat şimdi bir de başkala n kazandıkları paralara bakalım... Ve şu listeyi neşrediyorlar : Sinema yıldızlarından : 96,000 İngiliz L. 73,000 » » Mae Vest Marlen Ditrih jtan istifade edecektir. " Fakat İngiltrede yapılan dğişi ür mük arası nda göze en çok Çarpan bu maaş | vermedi. Sonra ilk âr Bing Crosbi 63,000 » » Clark Gable 55,000 » » Ginger Rogers 143,000 » » İvor Novella 30,000 » — » İş adamlarından : Lord Govan 50,000 (İ. C, İ, fabrikası müdürü) Sir Gaddes Eric 15,000 (Dünlop fabrikası müdürü) 'ne 20,000 nakliyat şirketi müdürü iklarından hanımefendi aratan romancılar yerine, bu- 1 barlarında bir gece iki nışılan moder nodern şöhretlerin , Taksim Maçk nda büyük ve zengin şekline çeviren romancılar en ziyade bu cihettn yeni bir sun'ilik avcıs: muşlardır. Fakat avlanan en çok ken « dileridir. Okuyanlarsa bu kadınları ne rede tanıdık diye birbirlerine sörüyor- Fakat bir türlü benzerlerini bı mıyorlar. Çünkü bu kadar benze: inkâr içinde öyleleri . tanıyorum ki mı a yirmi atu. balo âlemi ta saadete |taya koydukları eseflerdeki hayatın mübalâğalı, balon gibi şişirilmiş taraf. ları da gi ündedir. Vaktile kibar koe| Bundan evvelki yazı 20 mart la. rihli nüshamızda intişar etmiştir, hayakprin geniş umH_xrı—.na uçurtup (Devamı 8 inci sayfada) Sayfa 7 Bir köyçocuğunun “Baban kim,, sualine verdiği cevap: ATATÜRK “Meğer köy çocuklın asıl babalarına “ Ağam ,, derlermiş, baba vasfı, Atatürke verilmiş...,, Henüz yeşermeğe başlamış sulak birark kenarında oturmuştu. Bir de içi saman dolu bir çaval vardı. — Bu, 7 - 8 yaşında kınalı aaçlı bir köy — kızıydı. Uzun kirpikleri altın- da İâcivert iki iri göz |yasla doluydu. Merak la durdük ve merakla sorduk: —Nişin eğlyorma kızım. Bir müddet cevap Köyden röportajlar: kekliği yavaş — yavaş kaybolarak — mırıldan- di: — Saman çuvalını taşıyamıyom, — Peki, senin ba- ban, ağabeyin mu? — Var. — Onlar niçin gel- mediler?. yok — Bilmem ki. Tottuk, — küçüğün saman çuvalını ve ken disini atın aldık. a Köye getirdik. Köy halkı bu çocuğa bu kadar kıymet nizi manasız buluyordu: Düşe, kalka bü - veri: «— Çocuk değil mi?. yür, Hem şehir uşağı değil ki nazlı olsun.» * a— Hükümet size çok ehemmiyet ve- riyor, Şehirliden çok sizi düşünüyor. Bu: nu siz nasıl buluyorsunuz?.» Dedim. Yüzlerinde güneşli bir hava dalgalan - di : «— Evvelki gün köy kâtibi geldi. Ce - ikisi de Mekteb yapılacakmış. damızlık su gelecekmiş, çen gün de muhtarı vali istetmiş. anlattılar. hayvanlarımız olacakmış, yollar evlerimiz saray düzenlenecekmiş, gibi yükselecekmiş... Ey, bunları deli istemez. Evvelki gün Kıçıdalağın Hü sayin gitti de sinema görmüş, Oğlan anla- ta anlata bitiremiyor. Bunlar senin anlıya cağın hepsi, iyi, hoş şeyler. Hele elimize p: ra da girecek, mahsul şehirdeki mani * çarçur olmıyacak. Vergiye oA | racının sıkışmıyacağız diyorlar. O zaman değine keyfine...» Köy mektebindeyiz, | Üç sanifli, tek hocah ve 55 talebeli bir Tmektep. Çıplak duvarları grafikler, plân İlar, resimlerle süslemişler.. — karşı köşede |Türk büyüğünün güzel bir tablosu.. Sınıf sanıf, geziyoruz. — Alacalı, köy kızları.. köy oğlanları... İkinci sınıfta entarili İ çe Oku larımızdan — Bay Yılmaz Mer - zıyor ve diyor ki: Merzifonda dokuma Tezgâhcılarının zifan ve havalisinde yaptığı bir yolcu - Merzifonun dahilinde ve k Hali ve iplik buhranı li tesadüf ettiği bir mı 3000 de: zla el g var. Bu kat do - » ancak 36 günde bir top çı- etleri eldden acı- da yüzlerce kadın çalışır 0 metrelik bir to et alırlar, Ü arına göre v nacak haldedir. Ameleye iş va dedi ixe 150 ile 200 âarasında; dahi yüzde doksanı küçük hiblerkiir, Bunlar da olarak temin ediy Şimdiki vuziyetler bulamamaları da bu sıkantı edince tutunabilmelerine İmkân yoktur. maişetlerini çok güç hangi |& mukaddes bir vasıf olarak Güzel bir köy manzarası — Adın ne senin?.. — Hasan Özaslan. — Baban var mı? — Var. — Kim?.. — Atatüik. Gözlerimde — bir hayret ışığı yanarken bir sevinç ışığı da lâhzada yanıyor. Tekrar soruyorun — Anlamadım; baban kim senin? «Amma da kabak kafalı bir adama ben- ziyorsuns der gibi yüzüme bakıyor: — Efendim, diyor, benim babam Ata türk.. Ve sonra zekâdan parlıyan gözlerini ho- casına çeviriyor: — Öğretmenim, diyor. Bu bay bana a- sormuyor ya, babamı soruyor. Meğerse, köy çocukları asıl babalarına sAğama derlermiş. «Babar vasfı mukad- des ve çok mübarek bir evasıf»olarak A- tatülrk'e verilmiş. * Hazin bir gönül facinundan bahsediyor- Köyün güzel bir kızı varmış. Saçları al- tn gibi san, gözleri deniz gibi - yeşilmiş. -İSelvi gibi bir boyu varmış. Köy delikanlıları ateşi ile kavrulurken, kız da başka bir gen- cin ateşi ile kavruluyormuş. Gel gör ki, bu delikanlı, güzel fakat fakirmiş. Kızın baba bu yaman yosmanın 50,000 | gözüm birisine takıldı. Bu, afacan bir şey- (w : (Devamı 10 uncu sayfada) İptik bu san'at erbabını cidden müşkül bir vaziyette bırakmıştır. Buradaki 150 - 200 tosgüh sahibi ile 3000 iyci kadını kıs- kıvrak bağlamıştır. Memleketin bu işcdi zümresile iptidal nak Jâcıimdır. Bü - nun de İktisad Vekâletinin nazarı dikkatini celbetmek isterim.» * « Ereğli şirketinde çalışan amelenin z mesai santi Zonzuldak Ereğli şirketinde çalışan iş- cilerden biri 150 arkadaşının bize bir mektub göndern bunda Ereğli şirketi Pransıstarın Idâre - ginde İken yevmiye 13 saat durup dinlen- meden çalıştırıldıklarını milli ve dini bay- mevki meriyete — konduktan saatinin 8 saat olarak tes- ra işcinin tam na bu dilekte bulunuyor.