SON POSTA l Oyunlar eğlencele_r ' Güzel bir eğlence «A» noktasına kaleminizi koyunuz. Kaleminizi hiç kaldırmadan «B» nok- tasına kadar gelebilirsiniz. Bir kere tecrübe edin bakalım yapabilecek mi - siniz?, ... Bir oyun daha — Üç beşten bir yirm: beş çıkarsa yüz kalır. Gene uğraşacaklar, fakat gene bula- muıyacaklardır. Siz bir kâğı; alır yazar- sınız; 5xXx5x5—25--100 Beş, beşle zarbedilince yirmi — beş €der. Bir daha beşle zarbedilince de yüz yirm! beş. Yüz yirmi beşten yirmı beş çıkar, geriye yüz kalır. Bir hesap oyunu Arkadaşlarınıza! — Bir buçuk, iki buçuk daha kaç eder? Diye sorunuz. — Dörtl Diyeceklerdir. Siz o zaman: — Bilemediniz! dersiniz, bir buçuk, iki buçuk daha, yani bir tane buçukla iki tane buçuk daha bir buçuk eder, Bay Cafcaf çok zengin, aynı zaman” da da çok hasisti. Hasisliği yüzünden evlenmemişti, Evine hizmetci almazdı. Yalnız evlerinin, apartımanlarının ki- rasını toplamak için ayda bir iki kere sokağa çıkar, diğer zamanlarda evinin işlerile uğraşırdı. Hele fıkaraya yar » dım ettiğini gören olmamıştı: — Ne diye şundan, bundan para is- terler, derdi, onlar da benim gibi mak larının mülklerinin geliri ile yaşasın - lar. Ve bunu söyledikten sonra göbeği- ni şişire şişire Kah kah gülerdi. Bir gün gene evinde oturmuş, bir hafta evvel nasılsa beş kuruş verip al- dığı gazeteyi belki beşinci defa yeni baştan okuyordu. Büu sırada dring, dring kapmın çıngırağı çalındı.. Bay Cafcaf hiddetlendi: — Gene çıngırağı çalıyorlar. Çıngı- rak eskiyor. Pencereden baktı: Kapıda bir di - lenci duruyordu. — Ben şimdi sana gösteririm. Merdivenleri indi. kendi kendine konuşuyordu: İnerken — Baş yere yürümekten hem halı-| ları eskitiyorum, hem de ayakkabıla - | ftoyu da giydirdi. Bu halde âdeta bir tü, bay Cafcafı görmiyordu. Onun da istediği bu idi. Ayağını kaldırdı. Olan- ca hızile dilenciye bir tekme vurdu: — Al, dedi, bunu istemiye gelmiş - tin! Değil mi? Dilencinin canı yan - mıştı, fakat hiç sesini çıkarmadı, Gitti. İçinden: — Ben de sana gösteririm, Diyordu. Dilenci ettafı dolaştı. Bir çöplükte bazı şeyler gözüne ilişti. Eski bir demir fıçı, bir çömlek, bir somya yayı, ve bir eski, çok eski pal- to. — İşte; dedi, bunlar işime yarar. Demir fıçıyı tersine çevirdi. Üstüne somya yayını koydu. Çömleği somya yayının üzerine, onun da üzerine ba - şındaki şapkasını geçirdi. Fıçıya pal - dilenciye benzemişti. Olduğu gibi yük- lenip bay Cafcafın kapısı önüne gitti. Onu kapının önüne bıraktı ve çıngı- rağı çaldı. Bu sırada bay Cafcaf odasında otur- | muş dilenciye vurduğu tekmenin zev- kile düşünüyordu : İ — Ne iyi ettim de vurdum, diyor- du, bir daha buraya gelmiye cesaret e- demez. Bunların hepsine böyle yap - rım eskiyor. O dilenciye bir oyun oy -İmalı ki akılları başlarına gelsin, nıyayım ki içim rar hat etsin! E bir kapı daha vardı. O kapıdan çıktı. E- win yanından do - laşıp öndeki kapıya yaklaştı. —Dilenci - nin arkası dönük - arkasında a gelenler i Çıngırak sesini duyar duymaz gene kızdı t — Tekrar mı dilenci, zannetmem, ama bir bakayım. Gene çıngırağı eski- tiyorlar. Pencereden baktı. Bu seferki de bir dilenci idi. Kapmın önünde durmuş, bekliyordu: — Tam #srası, dedi, bunun da payı- nt vereyim, Merdivenlerden indi. Gene arka ka- pıdan sokağa çıktı. Bu dilencinin 'de arkası dönüktü. Ayağını kaldırdı. Ve biraz evvel vurduğu dilenciye vurdu - ğundan daha hızlı bir tekme vurdu. Di- lenci sesini çıkarmamış, yerinden kı- mıldamamıştı ama bay Cafcafın tek - me vurduğu ayağı çok acımıştı. Acı - nın hızile bu sefer yumruğunu kaldır- di : — Senin kafanı ezerim! Diye başına bir yumruk indirdi, Eli de ayağından çok acımıştı. Acile elini birdenbire kaldırdı. O yumruk vurun- ca şapkanın altındaki çömlek yayı sı - kıştırmıştı .Elini kaldırmasile yay bo- şandı ve çömlek hızla - yukarı doğrü| fırlayıp bay Cafcafın çenesine öyle bir| t çarptı ki bay Caf - caf can acısı için * de yere yuvarlan - dı. Biraz evvel tek- me yiyen fakir di - lenci bu hale gül - mekten katılıyor « du. — Boks talimı yapa- caktı. ei n şasererrAerA Te r SAA AA AasassaLArAAAA AAA AAA AA AAA RAAAAARARAAA AAA AA REAAA AMAĞ RAse aS R AAASSS dA gaseasecAAEmAmAAAAE Na Kırılan vazonun hikâyesi Ressam Sağkol amcasile birlikte o- tururda. Amcasının odasında güzel bir wazo vardı. Onu bir kaç defa istemiş: — Şu vazoyu versen de amca oda- ma götürüp koysam. Demişti, Fakat amcası razı olmamış vazoyu vermemişti. Sağkol düşündü. Vazoyu almanın çaresi acaba yok muydu.? — Buldum, dedi, vazoyu almanın çaresini buldum. Boyalarını aldı. Amcası yokken am- Gölgesini gördü. Gölgesile boks ede Gölgesine yumruklarını gi terdi. ne boyayla bazı çizgiler yapıp vazoyu çatlamış gibi gösterdi. Amcası odaya geldiği zaman birdenbire şaşırdı: — Eyvah vazo çatlamış. Sağkol izah etti: — Kedi zıplamış, kırmış. Yazık oldu. — Evet yazık. Artık kaldırıp çöpr lüğe atmaktan başka yapacak hiç bir şey kalmadı. — Sen zahmet etme amcacığım, casının odasına girdi. Vazonun üzeri-İben atarım. n adamın hikâyesi ös * - Burnunu düvara çarptı. Sağkol vazoyu aldı odadan çıktı se- vinç içinde idi, — Şimdi bunu odama götürür. Is - lak bezle boyalarını silerim. Vazo yepyeni ortaya çıkar, Sevinçle merdivenlerden koşa koşa iniyordu. Birdenbire ayağı kaydı ve yüzü koyon merdivenden aşağı kaydı. Elinden vazo da fırladı ve parça par- ça oldu. Hilekârlıkla vazoyu elde etmek is- temişti ama. Hak yerini bulmuştu. Va: zo bu sefer hakikaten kırılmıştı. eee -| Yere düştü ve rüya gördü. Yeni Bi Çocuk — elinde sepet tavuklara yem veriyor. Şim - di bu Resmi resmi keşin. resimdeki eşyaya uygun dü -H şecek renklerle gü- zelce boyayın ve bi ze gönderin. İyi bor yayanlardan bir ki- şiye bir fatbol to « pu, bir kişiye bir kilo çikolata ve bun başka — diğer yüz kişiye de ayrı - ca hediyeler vere - ceğiz. Size bu ara- da bir de müjde ve- dan — HEM MERAKLI VN /;'ulfı:ı/L Aluminyum madeni Aluminyum nasıl bir madendir İlk lirsiniz değil mi? Bir çoklarımızın. gifk le nde bu madenden yapılmış tencde sahanlar, kaşıklar; çatallar vafı dır, Aluminyum diğer madenlere nazfla ran çok hafiftir. Geçen a: sonuna kadar alumim e yum bilinmiyordu. Ancak bü asırdi ortaya çıktı. 192 e dünyanız r senede kullandığı aluminyumun ge ğirlığı 276,000 tana çıkmuştı. Ve 1934 senesinde ise bu mikdar biraz daha trie tı ve 350,000 tona çıktı. Aluminyumun bu kadar ... Yetmiş bin liralık kalem 1865 senesinde Amerika Reisicum « n Abra » ham Linkoln sa- pı abanoz ağacıt- dan olan bir ka - geçti. j Bu kalemi bizim paramızla yetmiş Seneler bin liraya bir kolleksiyon Vilyam isminde birinden satı! tar isimli bir kadın kolleksiy bir çok para vererek satın al: min laklit olduğunu asıl kalemin kene disinde bulunduğu ve kalemin büyüli esine kalemle kararı imzalıyağ eisicumhurun karısının vermiş oldde ğunu iddia etti. Kalemi satan Viyam 15 Lira - 10 Lira Veya bu değerde hediyeler ver. diğimiz — bilmecemizin — talihlileri isimlerini pazartesi günkü sayımız: da göreceklerdir, reyim. Sizin için yeni ve çok güzel hediyeler hazırlamakla meşgulüz. Az za” man sonra bu hediyelerin neler olduğunu ilân edeceği cek ve sevineceksiniz, . Ne kadar beğene « Bi İN | | 3T H | | h M KD